Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/1946 E. 2021/976 K. 24.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2019/1946 Esas
KARAR NO : 2021/976 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 18/04/2019
NUMARASI: 2018/1153 Esas 2019/317 Karar
DAVANIN KONUSU: Ticari Şirket (Fesih veya Ortaklıktan Çıkarılma)
KARAR TARİHİ: 24/06/2021
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkili ile davalı gerçek kişinin eşit hisseli olarak davalı …. Tic. Ltd. Şti.’yi kurduklarını, müvekkiline ait dava dışı …. Tic. Ltd. Şti.’nin hisselerinin yarısının davalı gerçek kişiye devredildiğini ve sonrasında davalı şirket tarafından müvekkiline ait dava dışı şirketin devralındığını, devir işleminden sonra müvekkili ile diğer ortak davalı gerçek kişi arasında anlaşmazlıklar başladığını, müvekkilinin, davalı şirketten uzaklaştırılmaya çalışıldığını, uzlaşma ve çözüm bulmak için şirkete gittiğinde ise şirkete alınmadığını, müvekkilinin şirket kayıtlarını inceleyemediğini, bu nedenle ortaklığın devam etme imkanı kalmadığını ileri sürerek dilekçesinde bildirdiği diğer nedenlerle davalı şirketin feshine, aksi takdirde davalı gerçek kişinin şirket ortaklığından çıkarılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, davacının sektördeki tüm bilgi ve eğitimini müvekkili ile birlikte çalışırken elde ettiğini, müvekkilinin bilgi birikimi ve ekonomik katkılarıyla müvekkili şirketin kurulduğunu, müvekkili gerçek kişi yönünden pasif husumet ehliyetinin bulunmadığını; müvekkili gerçek kişinin şirket ortaklığından çıkarılmasının istenemeyeceğini ancak, davacının kendisi için şirket ortaklığından çıkarılması için talepte bulunabileceğini; diğer yandan, şirketin feshini gerektirecek bir haklı sebep bulunmadığını ileri sürerek dilekçesinde ileri sürdüğü diğer nedenlerle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:İlk Derece Mahkemesi 18/04/2019 tarih ve 2018/1153 Esas – 2019/317 Karar sayılı kararında;”….Yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda davalı şirketin feshi istemine yönelik yapılan inceleme sonrasında; davacı tarafça ortağı olduğu davalı şirketin dilekçede ileri sürülen nedenlerle haklı nedenle feshi talep edilmiş ise de; ileri sürülen nedenlerin davalı yöneticinin azlini veya TTK’daki diğer sorumluluk hallerini gerektirebileceği, davacı taraf iddialarının soyut olduğu, ileri sürülen iddialar kanıtlansa dahi fesih için TTK’nın 636.maddesinde sayılan haklı nedenlerin bulunmadığı anlaşılmaktadır. Fesih nedeni olarak ileri sürülen bilgi alma ve inceleme hakkının ihlali iddiası ise tek başına fesih için haklı sebep sayılamaz. Kaldı ki bilgi alma ve inceleme hakkına ilişkin hükümlerin TTK’nın 614.maddesinde düzenlenmiş olup, davacının bu konuda bir girişiminin de bulunmadığı anlaşılmaktadır. Diğer yandan, ortaklığı çekilmez kılacak nitelikte husumet veya anlaşmazlığa yönelik davacı tarafça açılan herhangi bir dava bulunmadığı gibi ortaklar ve yöneticiler arasında ileri sürülen anlaşmazlıklara ilişkin bir hukuk ya da ceza dava dosya numarası bildirilmediğinden, bu yönden de ileri sürülerek talep edilen fesih istemi haklı sebep olarak değerlendirilemez. Bu durumda haklı bir fesih nedeni bulunmadığına göre, fesih yerine başka bir çözüme gidilmesi yönündeki davacı talepleri de dinlenemez. Açıklanan nedenlerle, davacı tarafça fesih nedeni olarak ileri sürülen nedenlerin, davalı şirketin feshi için haklı nedenlerden sayılamayacağı ve TTK’nın 636.maddesi gereği haklı nedenle fesih koşullarının gerçekleştiğinin davacı tarafından kanıtlanamadığı anlaşıldığından şirket feshine yönelik açılan davanın reddine karar verilmiştir. Diğer yandan TTK’nın 640/3.maddesi gereğince şirket ortağının ortaklıktan çıkarılması isteminin şirket tarafından yapılması yasal zorunluluktur. Davacı ortak, iş bu ortaklıktan çıkarılmaya ilişkin davada davalı ortağın çıkartılmasını isteyemez. Başka bir anlatımla, şirket ortağının ortaklıktan çıkarılması ancak ortağı olduğu şirket tarafından istenebilir. Dolayısıyla, davacı ortak tarafından, davalı ortağa karşı açılan ortaklıktan çıkarılmaya yönelik davanın yasal dayanağı bulunmadığından reddine ilişkin aşağıdaki kararı vermek gerekmiştir. …”gerekçesi ile,Davanın REDDİNE, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, Yerel mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı ve Yargıtay müstekar içtihatlarına aykırı olduğunu, Yerel mahkemenin eksik inceleme ile deliller toplanmadan ve tanıklar dinlenmeden henüz ilk celsede karar verdiğini, Yargıtay’ın yerleşik içtihatları bu duruma cevaz vermediğini, (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2016/3665 E., 2017/5839 K. 30.10.2017 tarihli kararı)Dava konusu edilen şirketin kuruluşundan bu güne gelmesi müvekkilinin emek ve çabalarıyla olduğunu, bu kadar emek sarf ettiği şirketin ortak aldığı ve beraber idare ettiği kişi tarafından ele geçirilmesi nedeniyle şirketten uzaklaştırıldığını, ortaklığın sürdürülebilme imkanı kalmadığını, Dava dilekçesinde izah edildiği üzere müvekkili … 2012 yılında kendi ismi ile şahıs şirketi olarak film ekipmanları kiralama işine başladığını, isim değişikliği yaparak 2012 yılında …- … unvanı ile devam ettiğini, Nisan 2015 yılında şahıs şirketini unvanını ve nevini ” …. Tic. Ltd. Şti.” olarak değiştirdiğini, 12.02.2015 tescil tarihinde müvekkili ile davalı … birlikte ve eşit hisseli olarak feshi istenen davalı “…Tic. Ltd. Şti.’yi” kurduklarını, böylece müvekkili ile davalılardan … resmi ortaklığı başladığını, 13.05.2015 tarihinde alınan genel kurul kararı ile müvekkili … Hiz. Tic. Ltd. Şti. Hisselerinin yarısını davalı …’e devrettiğini, 02.01.2017 tarihinde alınan karar ile “… Tic. Ltd. Şti. ” … Hiz. Tic. Ltd. Şti tarafından devralındığını, müvekkili ile davalı … eşit pay sahibi olduğunu, 2017 yılında şirketlerin birleşme ve müvekkillerinin yarı yarıya ortak olmaları sonrası anlaşmazlıklar başladığını, müvekkilinin davalıya şirketinin yarısını vererek arkadaşına güvendiğini, davalı ise bu güveni boşa çıkartacak tavır ve eylemlerde bulunduğunu, “http//www…..com.tr” adresinin davalı şirkete ait olduğunu, bu adrese girildiğinde doğrudan sonunda tr olmayan “http//:www…..com” adresine bağlanmakta olduğunu, müvekkilinin “http//:www….com” alan adının sahibinin de şirket olduğunu sanırken davalı … olduğunu öğrendiğini, açılış ücretleri ve kullanım ücretlerinin tümünün ortak şirket tarafından karşılandığı bu adresi davalı … kötü niyetli olarak kendi adına aldığını, hali hazırda server ve domain ücretleri ortak şirket tarafından ödenmekte olduğunu, TPE kayıtlarının araştırılması ile 2015/99808 başvuru ve 05.12.2015 koruma tarihli ” … ” markasının ve 2015/99807 başvuru ve 05.12.2015 koruma tarihli “…” markasının davalı … adına olduğunu öğrenildiğini, masrafları şirket tarafından karşılandığı halde davalı … markaları kendi adına haksız ve hukuksuz tescil ettirdiklerini, bu markaların sektörde yüksek bilinirlik ve internet aramalarında ilk sırada çıkma özellikleri bulunmakta olduğunu, ekonomik değerleri yüksek olduğunu, davalı … yavaş yavaş şirketin tümünün sahibi olmak istediğini, Davalı …’ın, şirketin tümünü kendininmiş gibi gördüğü ve bu yönde hareket etmeye başladığını, müvekkilinin kendisine lütfettiği yarı hisseyi aldığından beri tavırları ve hareketleri değiştiğini, şirketin tümünü almak istediğini, müvekkili şirketten uzaklaştırmak için devamlı huzursuzluk çıkardığını, son olarak müvekkili medeni uzlaşma ve çözüm bulmak için şirkete gittiğinde kapıya dikilerek müvekkili şirketin kapısından içeri sokmadığını, artık gelmeyeceksin diyerek müvekkilinin çalışma hürriyetini engellediğini, bunca sene emek verdiği şirketinden kovduğunu, Yukarıda izah edildiği üzere müvekkili şirketin kurucusu olduğunu, ancak daha sonra eşit ortak yaptığı kişi tarafından fiilen şirketin ele geçirilmesi neticesinde en sonunda fiziksel olarak şirkete bile girmesine izin verilmediğini, bu nedenle şirket ortaklarının bir arada olması aynı amaç için çalışma imkanı dahi kalmadığını, hal böyleyken davanın reddine karar verilmesi usul ve yasalara aykırı olduğunu, Bu kadar emek sarf ettiği şirketin son çare olarak şirketin sonlandırılarak feshedilmesi veya şirket ortağının çıkarılmasını veya resen mahkemenin kendisinin çıkarmasını talep ettiğini, en azından şirkette sarfettiği mesainin ve birikimin karşılığını alabilmek için bu davayı son çare olarak açtığını, Şirket şu an ikinci bir ortağı kaldıramayacak hale geldiğini, zira müvekkili naif bir insan olup davalının kendisine davrandığı üslup ile karşılık vermediği için fiziksel bir kavgaya dönüşmediğini, ancak davalı kendisine karşı her türlü fiziksel ve psikolojik engellemeleri sergilemeye devam etmekte olduğunu, ortaklığın somut olarak sona erdiğini, Müvekkili şuan şirket kayıtlarını inceleyememekte ve neler olup bittiğinden bir haber olduğunu, bunca yılın emeği tehlikede olduğunu, artık bu ortaklığın devam etme imkanı kalmadığını, gelinen aşamada müvekkili 2018 Kasımdan beri şirkete dahi alınmamakta, şirketin kazancından herhangi bir huzur hakkı ve/veya her ne nam adı altında olursa olsun ödeme yapılmadığını, müvekkilinin ailesinin geçimini sağlamak için dahi ödeme alamadığını, böyle somut bir durumda dava konusu ettikleri hususlar hakkında davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken reddine karar verilmesi hakkaniyete dahi aykırı olduğunu, Müvekkili ve davalı … eşit hissedar olduğunu, müvekkilinin şirketin feshini istemesinde hukuki yararı ve hakkı olduğunu, ancak Yeni TTK Mahkemeye bu konuda geniş bir taktir yetkisi tanıdığını, Limited Şirketlerin sona erme nedenlerini düzenleyen TTK m. 636 uyarınca haklı nedenlerin varlığı halinde her ortak mahkemeden şirketin feshini isteyebileceğini, ancak şirketin feshi en son çare olduğunu, mahkeme istem yerine davacı ortağın payının gerçek değerinin ödenmesine ve davacı ortağın şirketten çıkarılmasına veya davalı ortağın payının gerçek değerinin ödenmesine ve davalı ortağın şirketten çıkarılmasına karar verebileceğini, bu nedenle hem ortak şirket hem de diğer ortak davalı olarak gösterildiğini, Davalı şirketten çıkmak istemesi halinde hisselerinin gerçek değeri müvekkili tarafından ödenebileceğini, müvekkilinin bu ödemeyi yapacak ekonomik gücü mevcut olduğunu, ancak davalı …’ın aynı şekilde ödeme yapabilecek gücü bulunmadığını, bu nedenle ya şirketin feshi yoluna gidilmeli yada davalı …’ın şirketten çıkarılmasına karar verilmesi gerektiğini, müvekkilinin şirketten çıkarılmasına karar verilmesi durumunda davalı … ve şirket müvekkiline hisselerinin gerçek değerini ödeyemeyeceğini, Yerel Mahkemeden dava konusu talebimiz terditli olacağı için hem şirket hemde ortak davalı olarak gösterildiğini, Ortaklığın sürdürülmesinin imkanı kalmadığı, ortaklar arası güven ve çalışma isteği bittiğini, Müvekkilinin şirkete alınmaması, şirketin defter ve işleyişinden bilgi alamaması, şirkete ait olması gereken, masrafları şirket tarafından karşılanan markaları Davalı …’ın kendi adına tescil etmiş olması, fimekipmaları.com alan adını kendi adına alması, kar payı dağıtılmaması, Müvekkile uzun zamandır ödeme yapılmaması sebeplerinin haklı neden oluşturduğunu, şirketin geleceği için dahi davalı … ile görüşemediklerini, Mahkeme şirketin feshini veya şirket ortağı davalı Davalı …’ın şirketten çıkarılmasına karar vermemesi halinde resen müvekkilinin hissesi ve şirket bünyesinde dava dilekçesinde belirttikleri üzere aktifleri üzerinden yapılacak inceleme neticesinde müvekkilinin hakkı olan bedelin ödenmesi kaydıyla müvekkilinin çıkarılmasına karar verilebilecekken eksik inceleme ile Yerel Mahkemece yukarıda detayları ile izah edildiği üzere verilen kararı usul ve yasalara ve Yargıtay’ın oturmuş içtihatlarına açıkça aykırı olduğunu, Mahkemenin somut olay ile ilgili kararı aradaki hukuki sorunun çözümünden çok açmaza sürüklediğini, iki tarafın bir arada olması dahi mümkün deyilken ortaklığı sürdürmelerini beklemek ve bu şekilde karar verilmesi hukuğun temel ilkelerine dahi aykırı olduğunu, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, davanın kabulüne, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, TTK’nın 636/3 maddesi gereğince haklı sebeple şirketin feshi, olmadığı takdirde davalı gerçek kişinin davalı şirket ortaklığından ayrılma payı ödenerek çıkarılma istemine ilişkindir.Mahkemece yukarıdaki gerekçe ile, davanın reddine, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.Davacı vekilinin tanıkları dinlenmeden eksik inceleme ile karar verildiğine yönelik istinaf sebebi incelendiğinde,Davacı ve Davalı …’ün davalı şirketin ortakları ve aynı zamanda münferiden davalı şirketin yetkilileri olduğu anlaşılmıştır.6102 sayılı TTK’nin 636/3. maddesi; “ Haklı sebeplerin varlığında, her ortak mahkemeden şirketin feshini isteyebilir,” hükmünü haizdir. Anılan düzenleme ile ortağa haklı sebeplerin varlığı halinde şirketin feshi davası açabilme olanağı tanınmıştır. Ancak “haklı sebeplerin” nelerden ibaret olduğuna değinilmemiştir. Bu nedenle fesih isteğinde bulunan ortağın öne sürdüğü sebep veya sebeplerin gerçekten var olup olmadığını yahut haklı olup olmadığını mahkeme değerlendirecektir.Davacı haklı sebep olarak, hissedarlar arasında ticari anlamda ciddi husumetler oluştuğu ve geri dönüşü olmayan anlaşmazlıklar meydana geldiği, güven ilişkisinin zedelendiği ve ortaklığın sürdürülemez hale geldiği sebebine dayanmış ve davacı haklı sebeplerin ispatı için delil olarak bilirkişi incelemesi ve tanık deliline dayanmış, tanık isimlerinin bilahare bildirileceğini belirtmiştir.Bu tip davalarda haklı nedenin var olup olmadığı konusunda taraflar tanık dahil her türlü delile ispat vasıtası olarak başvurabilirler.Davacı ( taraflar) delil listesinde tanık deliline dayanmış olup mahkemece taraflara tanık listesi, tanıkların açık adresleri ile hangi hususlarda dinletecekleri hususunda beyanda bulunmaları için HMK.140 ve 240 maddeleri uyarınca iki haftalık kesin süre verilip sonucuna göre karar verilmesi gerekirken Mahkemece, 18/04/2019 tarihli ön inceleme duruşmanın ara kararı ile; ” tarafların karşılıklı iddia ve savunmaları ile dosya kapsamı uyuşmazlığı çözmeye yeterli görüldüğü ve tahkikati gerektirecek başka bir husus kalmadığı anlaşıldığından tahkikatın mevcut hali tamamlanmasına,” yönelik karar verilmesi yerinde görülmemiştir. 28/07/2020 tarih 31199 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan 7251 Sayılı Kanun ile değişik HMK.nın 3531-a-6 mad. uyarınca; Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemesi halini de bu madde kapsamında değerlendirmek gerekecektir. Sonuç itibariyle, yukarıda açıklanan nedenler ile davacının istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkeme kararının HMK’nın 353/1-a6 maddesi uyarınca kaldırılmasına, tarafların delilleri toplanmak suretiyle yukarıda belirtildiği şekilde işlem yapılarak oluşacak sonuca göre karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun KABULÜ ile; İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 18/04/2019 tarih ve 2018/1153 Esas 2019/317 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-a6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, dosyanın mahkemesine İADESİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 121,30.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 44,40.TL istinaf karar harcının talep halinde davacıya iadesine, 3-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 4-Artan gider avansı olması halinde, avansı yatıran tarafa iadesine, 5-Kararın ilk derece mahkemesi tarafından taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 24/06/2021 tarihinde HMK’nın 353/1-a6 maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.