Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/1905 E. 2019/1658 K. 20.11.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1905 Esas
KARAR NO : 2019/1658 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 17. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI : 2017/232 Esas 2019/299 Karar
TARİH : 27/06/2019
DAVA : İtirazın İptali (Gemi Ve Yük Alacaklılığından Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 20/11/2019
İlk derece mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkili … A.Ş.’nin sigortacılık işi ile iştigal eden Türkiye’nin önde gelen sigorta şirketlerinden biri olduğunu, müvekkili tarafından … Sanayi ve Ticaret A.Ş.’ye ait boyalı rulo sac emtiasının, taşıma sırasında oluşabilecek rizikolara karşı …. numaralı ve 31/07/2015 başlangıç tarihli Nakliyat Emtea Sigorta Poliçesi ile teminat altına alındığını, müvekkili sigortalısına ait boyalı rulo sac emtiası, 53.080 KG Brüt, 51.595 KG Net ve 33 palet olacak şekilde “…” gemisi ile …, … ve … no’lu open-top konteynerlere yüklenerek, … numaralı konşimento tahtında Türkiye’den Belçika’ya taşındığını, taşıma neticesinde emtiaların tamamının paletlerinin ıslak, nemli ve küflü olduğunu, içerisindeki boyalı rulo sac emtialarının hemen hemen tamamına yakın bir bölümünün ise ıslak, nemli ve paslı olduğunun tespit edildiğini, oluşan bu hasar neticesinde sigortalı emtianın kullanım imkanları tamamen ortadan kalktığını, oluşan hasarın ekspertiz raporu ve fotoğraflar ile de tespit ve ispat edildiğini, davalı taşıyan tarafından navlun faturası düzenlendiğini ve navlun ücreti de bizzat tahsil edildiğini, davalının navlun faturasını düzenlemiş olması, onun Yargıtay İçtihatları ve TTK md. 1138 gereğince “akdi taşıyan” olarak hareket ettiğini gösterdiğini, oluşan hasarın müvekkil sigortalısı tarafından davalıya ihtar edildiğini ve oluşan zarardan sorumlu bulundukları belirttiğini, müvekkilinin hasar nedeniyle sigortalının uğradığı zarar ve ziyanı tazmin etmiş olup, 6102 sayılı TTK 1472. maddesine göre hukuken sigortalının haklarına halef olduğunu, taşıyanın hem kendisinden beklenen dikkat ve özeni göstermediğini hem de hasarın, eşyanın kendi hâkimiyetinde bulunduğu sırada meydana geldiğini, dolayısıyla TTK md. 1178 uyarınca taşıyanın sorumlu olduğunu belirterek borçlu aleyhine İstanbul Anadolu …. İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyası ile başlattılan takibe borçlu tarafından yapılmış olan itirazın iptali ile takibin devamına, borçlu/davalı aleyhine %20’den aşağı olmamak üzere icra inkâr tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ile vekâlet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile; müvekkili davalı taşıyanın merkezinin Danimarka’da bulunan… olduğunu ve “Milletlerarası Yetki İtirazları” olduğunu, … ‘nin, boyalı rulo sac emtiayı 567453076 numaralı konismento tahtında Adapazarı’ndan İzmit’e karayoluyla, İzmit’ten Belçika’nın Antwerp Limanına deniz yolu ile, buradan da kara yolu ile Genk şehrine 3 adet Open-Top (üstü açık) konteyner ile taşıdığını, konişmento tahtında yapılan taşımalarda, yükleme – taşıma – boşaltma – teslim ve sair ameliyelerin ne şekilde yapılacağı konusunda ve uyuşmazlıklarda konişmento hükümlerinin uygulanması gerektiğini, dava konusu uyuşmazlıkta sigorta ettiren … Sanayi ve Tie. A.Ş. firmasının, düzenlenen konşimentoya göre “yükleten” sıfatına haiz olmakla birlikte “taşıtan” sıfatına da haiz olduğunu, taşıyan ve taşıtan arasındaki ilişkilerde navlun sözleşmesinin esas olduğunu, konteyner taşımalarında navlun sözleşmesinin konişmento olduğunu ve dolayısıyla taşıma şartlarının konişmento arkasında yer alan şartlar olduğunu, dava konusu taşımaya ilişkin 567453076 numaralı konişmentonun taşıma şartlarını içeren arka yüzünde yer alan navlun sözleşmesi madde 26 ‘da milletlerarası yetki anlaşmasının bulunduğu ve “İş bu konismento İngiliz kanunlarına tabidir ve buna göre yorumlanacak ve bunun altında mevdana gelen bütün ihtilaflar Londra’daki Ingiliz Yüksek Adalet Mahkemesi tarafından herhangi başka bir ülke mahkemelerinin yargı yetkisi hariç olmak suretiyle karara bağlanacaktır” denmek kaydı ile konişmento tahtında yapılan taşımadan kaynaklanan uyuşmazlıkta uygulanması gereken yasaların Ingiliz Yasaları olduğunu ve yetkili mahkemenin Londra’daki Ingiliz Yüksek Adalet Mahkemesi olduğunun taraflarca kabul edilmiş ve diğer tüm mahkemelerin yetkisinin ortadan kaldırılmış olduğunu, dava konusu uyuşmazlıkta taşımayı yapan … firmasının merkezi Danimarka’da bulunan yabancı bir firma olduğu, taşımanın yapıldığı geminin de yabancı bayraklı gemi olduğu, yabancılık unsuru taşıyan taşımada, konişmentoda yer alan yetki anlaşmasının uygulanmasının gerektiği, aynı konişmento şartlarını kullanan ve aynı yetki anlaşmasına havi konişmento şartının bulunduğu farklı taşımaya ilişkin yargılamalarda davanın, konişmentoda bulunan yetki şartı gereğince reddedildiğini, yağmur suyundan meydana geldiği belirtilen ıslanma ve paslanma hasarının ve zararın sigorta kapsamının dışında olduğu, malların alıcısına teslimi ile yükteki tüm hasar, rizk ve sorumluluğun yükün alıcısına geçtiği, hasar için talepte bulunabilecek yegane tarafın yükün alıcısı olduğunu, taşıyana süresinde hasar ihbarının yapılmadığı ve buna göre yükün konşimentoda yazılı olduğu şekilde alıcısına teslim edilmiş olarak kabul edilmesi gerektiğini, malın tesliminden sonra mahkemece yapılacak tespitte her iki tarafın tespit sırasında hazır bulunmasının şart olduğunu, tek taraflı tespitin yeterli olmadığını, hasarlı olduğu iddia edilen yük üzerinde her iki tarafın iştiraki ile ve mahkemeler vasıtası ile yapılmış bir tespitin bulunmadığını, dava konusu taşımaya ilişkin konişmento üzerinde bulunan bilgilerden taşıyanın, taşımaya konu olan konteynerlerin içinde ne olduğunu ve ne halde olduğunu bilmediğini, deniz yolu ile yapılan konteyner taşımalarında yüke göre doğru konteyner seçmek “yükleten” sıfatını haiz davacının sigortalısının sorumluluğunda olduğunu, yükünü hem open – top (üstü açık) konteyner ile taşıyıp hem de yükün ıslandığını ileri sürmek, deniz ticaretinin teammüllerine aykırı olduğunu, paslanma hasarına maruz kalan rulo sac emtianın hurdaya ayrılmaması gerektiğini, pası giderilerek kullanılabileceğini, hasarlanan malların tahliye limanındaki kıymetinin nazara alınması gerektiğini, ek masrafların talep edilmemesi gerektiğini ifade edilerek davanın; milletlerarası yetki yönünden ve halefiyet yokluğu ve aktif husumet yönünden reddi ile davanın usul ve esas yönünden reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:İlk Derece Mahkemesi 27/06/2019 tarih 2017/232 Esas 2019/299 Karar sayılı kararında;”Dava; nakliyat emtia sigorta poliçesi ile davacı sigorta şirketi nezdinde sigortalı bulunan emtianın deniz yolu ile taşınması sırasında hasarlanmasından dolayı sigortalıya ödenen hasar bedelinin davalıya rücu edilmesi amacıyla başlatılan icra takibine itirazın iptali istemine ilişkindir.Davalı vekili tarafından cevap dilekçesinde konişmentoda yer alan yetki klozuna göre yetkili mahkemenin Londra Mahkemeleri olduğundan bahisle milletlerarası yetki itirazında bulunulmuş olduğundan öncelikle yetki itirazının değerlendirilmesi gerekmektedir. Somut uyuşmazlıkta, davadışı sigortalı …Sanayi ve Ticaret A.Ş. ‘ye ait emtianın … isimli gemi ile … nolu konişmento tahtında Türkiye’den Belçika’ya taşındığı, taşımanın davalı şirket tarafından üstlenildiği, taşıma şartlarının yer aldığı konişmentonun 26.maddesindeki yetki klozu ile işbu konişmento tahtındaki taşımalardan kaynaklanacak tüm uyuşmazlıklara İngiliz Hukukunun uygulanacağı, yetkili mahkemenin ise Londra Mahkemeleri olduğunun kararlaştırıldığı anlaşılmaktadır.Yabancılık unsuru taşıyan uyuşmazlıkların çözümünde yetkili kanunun tayininden önce çözümü gereken sorun açılan davada mahkemenin milletlerarası yetkisinin bulunup bulunmadığı hususuna ilişkin olduğundan (Aysel Çeliker/Bahadır Erdem, Milletlerarası Özel Hukuk, Sayfa 19) uygulanacak hukuktan önce yetki konusunun karara bağlanması gerekmektedir. MÖHUK 47. maddesinde yer itibari ile yetkinin münhasır yetki esasına göre tayin edilmediği hallerde taraflar arasında yabancılık unsuru taşıyan ve borç ilişkisinden doğan uyuşmazlığın yabancı bir devlet mahkemesinde görülmesi konusunda anlaşma yapılması mümkündür. Yetki şartı taraflar arasındaki ilişkiyi düzenleyen sözleşmeye ayrı bir madde olarak konulabileceği gibi ayrı bir sözleşme olarak da düzenlenebilecektir. Anılan hükme göre yetki şartının geçerli olması için uyuşmazlığın yabancılık unsuru taşıması, Türk Mahkemelerinin yetkisinin münhasır yetki esasına göre düzenlenmemiş olması ile uyuşmazlığın borç ilişkisinden doğması gerekmektedir. Eldeki dosyada somut uyuşmazlığın yabancılık unsuru taşıdığı, dava konusunun Türk mahkemelerinin yetkisinin münhasır yetki esasına göre düzenlenmiş bir konuya ilişkin olmayıp deniz taşımasından yani akdi ilişkinden kaynaklanmış olması nedeniyle konişmentoda yer alan yetki şartına göre uyuşmazlığın yetkili kılınan Londra Mahkemelerinde görülmesi gerektiği kanaatine varılmıştır. Davacı vekili tarafından, davalı şirketin Türkiye’de mukim bir şirket olduğu, navlun faturasında davalı şirketin unvanı altında yer alan adresin de Türkiye’deki faaliyet adresi olduğu, ayrıca şirket kaşesinden davalının Ümraniye Vergi Dairesine kayıtlı olduğunun anlaşıldığından bahisle Türkiye’de faaliyette bulunan davalının milletlerarası yetki itirazında bulunmasının dürüstlük kuralına aykırı olduğunu ileri sürmüş ise de, davalının navlun faturasında yer alan Türkiye adresinin vergi yükümlüğünün bir gereği olarak muhatap vergi dairesine bildirilen adres olduğu, bu adresin davalının Türkiye’de mukim bir şirket olduğunu göstermeyeceği, konişmentoda yer alan yetki klozunun yükleten /gönderen konumundaki davacının sigortalısı olan …Sanayi ve Ticaret A.Ş ile halefiyet hükümlerine göre davacıyı bağladığından sözkonusu yetki şartının somut uyuşmazlık açısından geçerli olduğu, buna göre somut uyuşmazlık açısından yetkili mahkemenin konişmentonun 26. maddesindeki yetki klozuna göre Londra Mahkemeleri olduğu kanaatine varılmış olduğu…” gerekçesi ile; Davalı tarafın Milletlerarası yetki itirazının kabulü ile mahkememizin yetkisizliği nedeniyle davanın usulden reddine, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile;Davalının Türkiye’de mukim ve vergi mükellefi bir şirket olup Türkiye’de kendini daha iyi şekilde savunma imkanına sahipken yerel mahkemenin davalının Milletlerarası yetki itirazını kabul etmesinin TMK mad.2’ye aykırılık teşkil etmekte olup, Yargıtay’ın istikrarlı içtihatları ile çeliştiğini, davalının Türkiye’de bu vergi numarası ile ticari hayatına devam etmekte olduğu ve İstanbul’da mukim olduğu, yerel mahkemenin İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığına yazdığı müzekkere ile verilen yanıtta tespit edildiğini, Bununla birlikte davalı, aslen Türkiye’de mukim bir Türk firma olmasına ve tüm ekonomik faaliyetlerini bu firma üzerinden yürütmesine rağmen, sırf milletlerarası yetki itirazı yapabilmek ve sorumlu olduğu kişilerin hukuki taleplerini sonuçsuz bırakabilmek için tamamen kötü niyetle dar mükellef olduğu iddiasında bulunarak yabancı bir firma olduğu savunmasına sığınmakta olduğunu, Son yıllarda Yargıtay’ın istikrarlı uygulamasının bu şekilde olduğunu, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 06/03/2009 T. 2008/5454 Esas 2009/2604 Karar sayılı ilamında; ikametgah adresinde kendini daha iyi savunabilecek davalının yetki itirazının MK m.2’ye aykırı olması sebebi ile kabul edilemeyeceği belirtildiği ve ilgili itirazın reddine karar verilmesi gerektiğini hüküm altına aldığını, bu kapsamda, davalı şirketin Türkiye’de mukim bir şirket olmasından dolayı milletlerarası yetki itirazında bulunmasında herhangi bir hukuki yararı bulunmadığını, Ayrıca bu hususta, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2016/3848 Esas, 2017/5825 Karar sayılı ve 30.10.2017 tarihli kararı, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2018/2354 Esas, 2019/833 Karar sayılı ve 05.02.2019 tarihli kararı Yargıtay 11. H.D.’nin 2015/11534 E. 2016/8512 K. ve 31.10.2016 tarihli kararı, Yargıtay 11. H.D.’nin 2008/5454 E. 2009/2604 K. sayılı ve 06.03.2009 tarihli kararı bulunduğunu, Yetki anlaşması tek taraflı yapılamayacağı, yetki anlaşmasında taraflardan yalnızca birinin imzasının olması TBK mad.14’e aykırı olup HMK mad.7-18 uyarınca yetki anlaşmasını hukuken geçersiz kılacağını, her iki tarafça imza altına alınmamış olması sebebiyle konşimentonun arkasında bulunduğu iddia edilen yetki şartının geçersiz olduğunu, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi de çok yeni tarihli bir kararında yetki sözleşmesinin geçerli olması için konşimentoda sigortalının imzası olması gerektiğine karar verdiğini, (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2016/9925 E., 2016/7702 K. ve 03.10.2016 tarihli kararı)Yine, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi de kararında, yetki şartı ihtiva eden taahhütnamenin, tek taraflı olarak tanzim edilmiş olması ve her iki tarafın da imzasının bulunmaması sebebiyle HMK m.17 ve m.18 gereğince yetki sözleşmesi niteliğinde sayılamayacağına hükmettiğini, (İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2018/450 E. 2018/401 K. 22/03/2018 tarihli kararı) Tek taraflı bir beyan ile yetki anlaşması yapılamayacağı, yetki anlaşmasının iki tarafça da imzalanması gerektiği konusunda Hukuk Genel Kurulu’nun kararı bulunduğunu, (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 27.9.2006 tarihli ve 13-539/586 sayılı kararı) Kabul anlamına gelmemekle birlikte yetki şartının bir an için geçerli olduğu düşünülse dahi yetki şartı BK 20 ve 21. maddeleri kapsamında genel işlem şartı olup yazılmamış sayılması gerektiğini, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi kararında konşimentodaki yetki kaydına dayalı itirazı, ilgili kaydın genel işlem koşulu niteliğinde olduğu gerekçesiyle geçersiz sayan Yerel Mahkeme kararını onadığını, (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2016/946 E. ve 2016/4616 K.)Bu hususta benzer bir davada, İzmir 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/16 E. ve 2014/75 K. sayılı ilamında davalının milletlerarası yetki itirazı karşısında, yetki kaydını içeren konşimento kuralının genel işlem şartı niteliğinde bulunduğu, tarafların iradelerinden bağımsız olarak emredici nitelikte kurallar barındırması nedeniyle kamu düzenine ilişkin olduğu ve ayrıca denetime tabi olduğu, somut olayda yabancılık unsurunun bulunmasının söz konusu hükümlerin uygulanmasını engellemeyeceği ve genel işlem koşullarına ilişkin hükümlerin bu kapsamda değerlendirileceği, çünkü bu konuda MÖHUK md. 6’nın uygulama alanı bulacağına hükmedildiğini, Yine İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/667 E. 2017/643 K. ve 15/06/2017 tarihli başka bir kararında davalının milletlerarası yetki itirazının reddine karar verildiğini, Konşimentonun davalı adına acentesi tarafından düzenlenmiş olup, hiçbir koşulda kabul anlamına gelmemek kaydıyla acentenin tahkim / yetki anlaşması yapabilmesi için bu hususta özel yetkisinin bulunması gerektiğini, Netice olarak Yargıtay’ın yerleşik içtihatları ve mevzuat hükümleri uyarınca yerel mahkemenin davalı şirketin milletlerarası yetki itirazını kabul etmesi yerinde bir karar olmadığını, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucu ortadan kaldırılarak, HMK 353/1-a3 maddesi uyarınca dosyanın yeniden görülmesi için mahkemesine gönderilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER : İstanbul 17. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/232 Esas 2019/299 Karar sayılı dosyası kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, nakliyat emtia sigorta poliçesi ile sigortalanan emtianın deniz yoluyla taşınmasında hasarlandığından bahisle sigortacı tarafından hasar bedelinin davalıya rücu edilmesi amacıyla başlatılan icra takibine itirazın iptali istemine ilişkindir.Mahkemece davada yabancılık unsuru bulunduğu, Türk mahkemelerinin milletlerarası yetkisinin bulunmadığı davalının yetki itirazının kabulü ile yetkisizlik nedeniyle usulden red kararı verilmiş, karara karşı davacı istinaf başvurusunda bulunmuştur.Dava, davacı tarafından sigortalanan emtianın deniz yoluyla taşınması sırasında hasarlandığından bahisle poliçe kapsamında sigortalı taşıtana ödenen hasar bedelinin TTK 1472. maddesinde öngörülen halefiyet gereği sorumlu olan taşıyandan tahsili için yapılan takibe itirazın iptaline ilişkin olduğundan olayda TTK’nın deniz taşımaya ilişkin 1138 vd maddeleri uygulanacaktır.Davacı, halefi olduğu sigortalı taşıtan ile davalı taşıyan arasında imzalanmış yazılı bir navlun sözleşmesi bulunduğunu iddia etmediği gibi yazılı bir navlun sözleşmesi de dosyaya sunmamıştır. Buna göre dosyaya sunulan konişmentoya göre taraflar arasındaki hukuki ilişki belirlenecektir.Konişmento, TTK’nın 1228. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre Konişmento, bir taşıma sözleşmesinin yapıldığını ispatlayan, eşyanın taşıyan tarafından teslim alındığını veya gemiye yüklendiğini gösteren ve taşıyanın eşyayı, ancak onun ibrazı karşılığında teslimle yükümlü olduğu senettir. 3. fıkrada konişmentonun nama, emre ve hamile olarak düzenlenebileceği son fıkrasında yükletenin istem üzerine konişmentonun kendisi tarafından imzalanmış bir örneğini taşıyana vereceği belirtilmiştir. Konişmento içeriği 1229. maddede düzenlenmiştir. Maddeye göre konişmento yükletenin beyanına göre taşıyan tarafından düzenlenecektir. 1230. ve devamı maddelerde konişmentonun kıymetli evrak olduğu, eşyayı temsil ettiği, taşıyanı, navlunu ve eşyayı ispat eden, meşru hamiline eşyayı teslim alma hakkı veren cirosu kabil kıymetli evrak olduğu düzenlenmiştir. Konişmento kıymetli evrak olması nedeniyle taşıyanın imzasını içermesi yeterlidir. Yükletenin imzası ise isteğe bağlıdır. Buna göre söz konusu konişmento da yükleten imzası bulunmadığı için konişmentoda yazılı yetki sözleşmesinin geçerli olmadığına ilişkin istinaf sebebi yerinde değildir.Dosya içine sunulan belgelerden ve davalı tarafça istinafa cevap dilekçesinde sunulan ticaret sicil müdürlüğü yazısından davalı taşıyanın yurt dışında yerleşik yabancı şirket olduğu, Türkiye’de ticaret siciline kayıtlı şubesinin bulunmadığı, konişmentonun davalı taşıyan adına acentası tarafından düzenlendiği, hukuki ilişkinin yabancılık unsuru içerdiği anlaşılmaktadır. Davacı, davalının Türkiye’de şubesi bulunduğunu, Türkiye’de yerleşik olduğunu ispatlayamamıştır. Bu yöne ilişkin istinaf sebebi de yerinde değildir.Möhuk 1. maddede Yabancılık unsuru taşıyan özel hukuka ilişkin işlem ve ilişkilerde uygulanacak hukuk, Türk mahkemelerinin milletlerarası yetkisi, yabancı kararların tanınması ve tenfizinin bu kanunla düzenleneceği belirtilmiştir. Davada yabancılık unsuru bulunduğundan Möhuk hükümleri uygulanacaktır.Möhuk 40. maddeye göre Türk mahkemelerinin milletlerarası yetkisini, iç hukukun yer itibariyle yetki kuralları tayin eder. 47. maddede ” Yer itibariyle yetkinin münhasır yetki esasına göre tayin edilmediği hâllerde, taraflar, aralarındaki yabancılık unsuru taşıyan ve borç ilişkilerinden doğan uyuşmazlığın yabancı bir devletin mahkemesinde görülmesi konusunda anlaşabilirler. Anlaşma, yazılı delille ispat edilmesi hâlinde geçerli olur. Dava, ancak yabancı mahkemenin kendisini yetkisiz sayması veya Türk mahkemelerinde yetki itirazında bulunulmaması hâlinde yetkili Türk mahkemesinde görülür.” hükmü düzenlenmiştir. Anılan yasal düzenlemeye göre, bir taşıma sözleşmesinin yapıldığını ispatlayan ve yazılı bir navlun sözleşmesinin bulunmaması halinde taraflar arasında navlun sözleşmesinin bulunduğunu ispatlayan, navlun sözleşmesinde kararlaştırılan kayıtları içeren, konişmentoda yazılı bulunan yetki koşulu geçerli olup, Türk mahkemelerinin milletlararası yetkisi buna göre belirlenecektir. Mahkemece yetki hususunun konişmentoya göre belirlenmesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmamaktadır.Davacı vekilinin konişmentoda bulunan yetki şartının TBK’nın 20. maddesinde belirtilen genel işlem koşulları içerdiği, 21. maddeye göre geçerli olmadığına ilişkin istinaf sebebine gelince, genel işlem koşulu 6098 sayılı TBK ile getirilmiş olup, – Genel işlem koşulları, bir sözleşme yapılırken düzenleyenin, ileride çok sayıdaki benzer sözleşmede kullanmak amacıyla, önceden, tek başına hazırlayarak karşı tarafa sunduğu sözleşme hükümleridir. Bunlardan karşı tarafın menfaatine aykırı olanların sözleşme sırasında düzenleyenin karşı tarafa bu koşulların varlığı hakkında açıkça bilgi verip, bunların içeriğini öğrenme imkanı sağlamasına ve karşı tarafın bu koşulları kabul etmesine bağlıdır. Aksi halde genel işlem koşulları yazılmamış sayılacaktır.Ancak. bir sözleşmede bulunan genel işlem koşullarının TBK 21. maddeye aykırı olduğunu, bunların geçerli olmadığını ileri sürme hakkı sözleşmenin taraflarına aittir.Davacımız, davaya konu konişmentonun tarafı olmayıp, konişmento davalı taşıyan ile davacının sigortalısı olan dava dışı taşıtan arasında düzenlenmiştir. Davacı, sigortalısı taşıtanın taşıma nedeniyle uğradığı zararı sigorta poliçesi kapsamında ödemekle TTK 1472 maddesi gereğince yasal halef sıfatı ile davacı konumundadır. TTK 1472. maddesinde öngörülen halefiyet, sigortacıya ödediği hasar miktarınca sigortalısının sorumlulara karşı sahip olduğu dava ve talep haklarının geçmesini düzenlemektedir. Burada hasar bedelini ödeyen sigortacı sözleşmenin tarafı olmamakta, sadece ödediği hasar bedelince sigortalısının dava hakkına halef olmaktadır. Bu nedenle sözleşmenin tarafı olmayan davacının taşıma sözleşmesinde (konişmento) yer alan ve genel işlem koşulu içeren yetki anlaşmasına itiraz edemeyecektir. Davacının bu yöne ilişkin istinaf sebebi de yerinde değildir. TTK 1237. maddesine göre taşıyan ile taşıtan arasındaki hukuki ilişkiler navlun sözleşmesi hükümlerine göre çözümlenmektedir. Ancak arada yazılı bir navlun sözleşmesinin bulunmaması halinde konişmento taşıyan ile taşıtan arasındaki hukuki ilişkide belirleyici duruma gelmektedir. Davacının taşıtanın sigortacısı olduğu, davalının da taşıyan olduğu taşıma ilişkisinde konişmento hükümleri dolayısıyla konişmentoda yer alan yetki şartı her iki taraf açısından da bağlayıcı olacağından davalının süresinde yapmış olduğu yetki itirazının kabulü ile davaya bakma yetkisi Londra’da bulunan İngiliz Yüksek Mahkemelerine ait olduğundan dava dilekçesinin yetkisizlik nedeniyle reddine karar verilmesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmamaktadır. (Yargıtay 11. HD’nin 2018/4639 E., 2019/1522 K.; 2018/1549 E., 2019/814 K. )Bu nedenle, dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre mahkeme kararı usul ve yasaya uygun olduğundan davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nun 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 121,30.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 44,40.TL istinaf karar harcı istinaf eden tarafından peşin olarak yatırıldığından yeniden harç alınmasına yer olmadığın, yatırılan harcın hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 20/11/2019 tarihinde HMK’nun 362/1-c maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.