Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/1893 E. 2021/1055 K. 08.07.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1893 Esas
KARAR NO: 2021/1055 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 06/03/2019
NUMARASI: 2016/885 Esas 2019/206 Karar
DAVANIN KONUSU: Ticari Şirket (Yöneticilerin Azline İlişkin)
KARAR TARİHİ: 08/07/2021
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, davalı şahsın … Ltd.Şti.’ye 10 yıllığına şirket müdürü olarak atanmış olup aynı zamanda şirketin ortağı olduğunu, davalının davacıdan sermaye artırımı yapılacağı sözü ile %10 hisse devri yaptığını, 1.500.000 TL para aldığı halde bu parayı sermayeye koymadığını, davacının bilgi alma ve inceleme hakkının sıklıkla ve haksız olarak engellendiğini, ihtarnamelere rağmen taleplerin davalı tarafından reddedildiğini, şirket müdürü tarafından yapılması gereken genel kurulların yapılmadığını, yapılanların da usul ve yasalara uygun olmadığını, şirket müdürünün basiretli tacir gibi davranmadığını, davacı aleyhine kararlar almaya çalıştığını, davalının kötü niyetli olarak sermaye arttırımına gittiğini, sermaye artırımının 800 olumlu oya karşılık 3200 oyla reddedildiği halde müdürlük kararı ile sermaye artırımı yönünde işlem tesis edildiğini, şirket müdürünün keyfi harcamalar yaptığını, şirketi zarara uğrattığını, basiretsiz olduğunu özen ve yükümlülüklerini yerine getirmediğinden bahisle şirket müdürü …’in görevinden azledilmesini, vekaleten müdür tayin edilmesini ya da kayyum atanmasını talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, davacı tarafın davalı ile kişisel husumetinni bulunduğunu, azlık haklarını kötüye kullanarak şirketi lüzumsuz yere meşgul ettiğini, genel kurulda alınan tüm kararlara muhalif kaldığını ve haklarını kötüye kullanarak gerek davalı gerekse ortağı bulunduğu şirket aleyhine lüzumsuz davalar açtığını, şirkete sadakat yükümlülüğünü kişisel ve haksız talepleri uğruna hiçe saydığını,davacının hisse devir sözleşmesinden hareket ederek davalının azlini talep ettiğini, sermaye artış kararının genel kurul toplantısında alınıdğını şirket müdürü olan davalının TTK 591 hükmü gereğince pay sahiplerinin yeni pay alma haklarını kullandırmak üzere yasal yükümlülüğünü yerine getirdiğini, yapılan tüm toplantıların ve alınmış olan tüm genel kurul kararlarının kanuna ve usulü uygun olduğu, davacının azlık haklarını kötüye kullandığını, davacının tüm iddia ve inceleme taleplerine itiraz ettiğini, şirketin borçlandığı ididasının asılsız olduğu, davalının büyük bir önveriyle şirketi ayakta tutabilmek için çalıştığından bahisle tedbir taleplerinin reddini açılan davanın reddini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 06/03/2019 tarih ve 2016/885 Esas – 2019/206 Karar sayılı kararında; “…Dava, haklı nedenlerle limited şirket müdürünün azli istemine ilişkindir. Uyuşmazlık, müdür olan davalı …’in görevinden azlini gerektirir haklı nedenin var olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. 6102 sayılı TTK’nın 630/2. maddesi uyarınca her ortak, haklı nedenlerin varlığı halinde limited şirket yöneticilerinin yönetim hakkının ve temsil yetkilerinin kaldırılmasını mahkemeden talep edebilirler. Anılan maddenin sonraki fıkrasında ise; yöneticinin, özen ve bağlılık yükümü ile diğer kanunlardan ve şirket sözleşmesinden doğan yükümlülüklerini ağır bir şekilde ihlal etmesinin veya şirketin iyi yönetimi için gerekli yeteneği kaybetmesinin haklı sebep olarak kabul olunacağı düzenlenmiştir. Bu durumda, davacıların şirket müdürünün azli veya temsil yetkisinin sınırlandırılmasını gerektiren haklı sebeplerin varlığını ispat etmesi gerekmekte olup, mahkememizce yapılan yargılama, toplanan deliler ve itibar olunan bilirkişi raporlarına göre davalı şirket müdürünün azli veya temsil yetkisinin sınırlandırılmasını gerektirecek haklı sebebin ispat edilemediği anlaşılmakla davanın reddine karar verilerek aşağıda yazılı olduğu biçimde hüküm kurulmuştur. …”gerekçesi ile, Açılan davanın reddine karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, Yerel mahkemenin kararıyla şirket müdürünün azli taleplerinin reddine karar verdiğini, verilen kararın hatalı olup, usul ve yasaya açıkça aykırı olduğunu, Yerel mahkeme dava dilekçesinde belirtilen hususlarda yeterli araştırma yapmaksızın eksik inceleme ve değerlendirme ile karar verdiğini, Bilirkişi kök raporu ve ek raporu birbirine tamamı ile zıt görüş ve kanaat içerdiğini, işbu husustaki çelişkinin giderilmesi ve dosyanın yeni bir bilirkişi heyetine bilişim uzmanı bir kişinin de ilavesi ile tevdi yönündeki talebin hukuka aykırı şekilde derinlemesine bir inceleme yapılmaksızın reddedildiğini, özellikle Dr. … tarafından düzenlenmiş ek rapora itibar edilmesi ve iş bu rapor doğrultusunda karar verilmesinin mümkün olmadığını, Güvenli hasta kayıt sistemi 7/5/1987 tarihli ve 3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanununun 3 üncü maddesi ile 9 uncu maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi ve Ek 11 inci maddesi ile 11/10/2011 tarihli ve 663 sayılı Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşların Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde kararnamenin 40 ıncı maddesine dayanılarak çıkartılmış olan Özel Hastaneler Yönetmeliği hükümlerine göre tutulmak durumunda olduğunu, işbu yönetmeliğin altıncı bölümünde Tıbbi Kayıt ve Arşiv faturalandırma hastaya verilecek belgeler hususu düzenlendiğini, Yönetmeliğin 50.maddesi hükümleri mevcut olup Doktor bilirkişinin işbu yönetmelik esaslarında tutulmuş belgeleri incelemesi gerektiğini, hükme esas alınan ek raporda incelemenin hangi belge üzerinden dahi yapıldığı belirtilmediğini, diğer taraftan raporda hangi poliklinik defterinin hangi protokol numarası ile hangi hastaya belirtmiş olduğu ameliyeleri tespit ettiği raporda yazmak durumunda olduğunu, bunların hükme esas alınan ek raporda yer almadığını, işbu hali ile ek rapor denetime elverişsiz bir rapor olduğunu, Ek rapor düzenlemesi için yerinde inceleme esasında bilirkişi Dr. …’ün incelemeyi yalnız yapmak istemesi üzerine inceleme alamından dışarıya çıktığını, ancak yukarıda da söz konusu ettikleri üzere güvenli hasta kayıt sistemine geçildiği için inceleme yapılacak protokol kayıtlarının mutlaka ameliye yapan doktor ve o günkü hastane müdür tarafından güvenli elektronik imza ile imzalanması ve zaman damgalarını kontrol edildikten sonra evrakların elektronik ortamda incelemesi gerektiği ve raporunda işbu hususu da söz konusu etmesi gerektiğini, inceleme dışında tutulduğundan whatsapp üzerinden bilirkişiye ifade edebildiklerini, whatsapp yazışmalarının örneğinin dilekçe ekinde sunduklarını, Huzurdaki davadaki en önemli uyuşmazlık şirket müdürünün yapılan ameliyelerin tamamının resmi muhasebeleşmesini yapıp yapmadığı noktasında toplandığını, Elektronik ortamda yapılacak yolsuzlukların önüne geçebilmek adına işbu husus taraflarınca talep edildiği, ancak eldeki raporda elektronik imzaların yetkililer tarafından atılıp atılmadığı ve zaman damgalarının rapor hazırlanırken incelenip incelenmediği hususunda hiç bir değerlendirme yer almadığı gibi işbu hususta hiç bir genel değerlendirme dahi yapılmadığını, işbu durum raporu denetime elverişsiz hale getirmekte olduğunu, diğer bir ifade ile bilirkişilerin ek raporda söz konusu ettikleri ameliyelerin ne olduğu hususundaki tespitlerine ve fiyat belirlemeleri afaki olma ihtimali dahilinde olduğunu, Güvenli Hasta kayıt sistemi üzerinde denetimini talep ettikleri hususların göz ardı edilmesi halinde yolsuzluk yapılıp, bir kısım ameliyelerin silinmesi ve dolayısı ile işlem yapıldığı halde daha az tutarda resmi muhasebeleşme yapılmasının söz konusu olabildiğini, İşbu durumu önlemek ve doktor bilirkişisinin ameliyeleri doğru tespit edebilmesinin sağlanabilmesi için doktor bilirkişisinin incelemede bulunacağı güvenli hasta kayıt sistemindeki kayıtlarda sonradan bir değişiklik yapılıp yapılmadığının tespitinin bilişim uzmanına yaptırılıp ondan sonra doktor bilirkişinin ameliyeleri tespit edip mali sonuçlarını belirtmesi gerektiğini, işbu nedenle inceleme yapılan güvenli hasta kayıt sistemindeki belgelerin yolsuz olup olmadığını denetleyemiyorsa heyette bilişim uzmanına yaptırılıp ondan sonra doktor bilirkişisinin ameliyeleri tespit edip mali sonuçlarının belirtmesi gerektiğini, işbu nedenle inceleme yapılan güvenli hasta kayıt sistemindeki belgelerin yolsuz olup olmadığını denetleyemiyorsa heyette bilişim uzmanını katılması da zaruri olduğunu, Bilirkişi …’ün ısrarla ifade etmiş olmalarına rağmen güvenli hasta kayıt sistemi belgeleri üzerinde sahtecilik yapılıp yapılmadığının kontrolünü kendisinin yapamayacağını taraflarına ifade ettiğini, işbu husustaki whatsapp yazışma örneklerini dilekçe ekinde sunduklarını, ek rapor sahtecilik yönünden inceleme yapılmaksızın incelendiği ve tanzim edildiğini, Ek raporda yer alan hastalara yapılan ameliyelerin hepsine yapılan işlemler 2015 mali yılında yapıldığını, ancak iş bu hastalara yapılan ameliyeler 2017 yılı mali yılında faturalandığını, diğer bir ifadeyle vergiyi doğuran olay 2015 mali yalında gerçekleşmiş ancak faturası 2017 yılında kesildiğini, bu hususta 213 sayılı VUS 231.maddesi 5.fıkrası bulunduğunu, ek raporda konusunda uzman bilirkişilerin 2017 ticari defterlerinde 01/02/2017 tarihinde … yevmiye numarası ile kayıtlı olduğunun tespitini yaptıklarını, fakat iş bu faturanın hukuken geçerli bir fatura olmadığını dolayısı ile 2015, 2016 ve 2017 yıllarında şirket müdürünce yapılan gelir gider tablolarının, bilançoların, faaliyet raporlarının muhasebe kayıtlarının gerçek olmadığı sonucunu doğurup doğurmayacağını değerlendirmediklerini, gerçeği yansıtmayan gelir gider tabloları, bilançolar, faaliyet raporları düzenleyip genel kurullar yapan ve muhasebe kayıtlarını tutan şirket müdürü ağır kusurlu olup azli gerektiğini, işbu hususlarda ek raporda hiç bir değerlendirme yapılmadığını, ek rapor işbu yönleri ile eksik olduğunu, Mali müşavir bilirkişi 35.000 USD karşılığı 01/02/2016 tarihinde avans ödemesinin kayıtlarda yer aldığını beyan ettiğini, avans mal teslimi ya da hizmet ifasından önce alınan bedel olduğunu, mali müşavir bilirkişi banka yolu ile mi geldiği elden tahsilat mı yapıldığı hususlarında hiç bir tespit ve değerlendirmede bulunmadığını, dr bilirkişisinin tespitleri doğru ise ameliyeler 2015 tarihinde yapıldığı, dolayısı ile 35.000 USD avans değil, ödeme olduğu, muhasebe kayıtlarının hatalı olduğunu, rapor işbu yönü ile de eksik olduğu, mali müşavir bilirkişinin 35.000 USD’nin tahsilat makbuzu ile mi yoksa banka dekontu ile mi gerçekleştiğini eğer tahsilat makbuzu alt belge olarak kayıtta yer almakta ise tahsilat zamanının doğru gösterilip gösterilmediğini incelemek ve işbu husustaki tespitlerini raporunda söz konusu etmek durumunda olduğunu, işbu yönü ile hükme esas alınan ek rapor eksik ve denetime elverişsiz bir rapor olduğunu, dosya içeriği ile sabit olduğu üzere taraflarının … ile ilgili bilgi alma ve inceleme hakkını 25/11/2016 tarihinde kullanmak istediğini iadeli taahhütlü mektupla ilettiğini, işbu tarihe kadar davalı hiç bir fatura kesmediği 2017 yılında 01/02/2017 tarihli faturayı tanzim ettiği, Büyükçekmece … İcra Müdürlüğü … esas sayılı dosyasından da … hakkında hukuken geçersiz bir faturaya dayalı icra takibi başlattığını, vergiyi doğuran olay, 213 sayılı VUS 19.maddesine göre ise hizmetin verildiği anda gerçekleştiği için, hizmet faturasının 7 gün içerisinde kesilip muhasebeleştirilmesi yasal zorunluluk olduğu, diğer bir ifade ile …’a kesilecek faturanın 2015 yılında kesilmiş olması gerektiğini, … hakkındaki muhasebeleşme işlemine davalı bilgi alma ve inceleme haklarının kendisine tebliğ edilmesinden sonra ifada bulunduğunu, bu güne kadar da … ile yapılan sözleşmesini hiçbir şekli ile dava dosyasına sunmadığını, verilen hizmetin 2 yıl sonra … hakkında taraflarınca bilgi alma ve inceleme hakkının kullanılmak istenilmesinden sonraki bir tarihte muhasebe kayıtlarına işlenmesi davalının başlı başına dürüstlük kuralına aykırı davranışta olduğunun en açık ispatı olduğunu, … konusunda taraflarının bilgi alma ve inceleme talebi olması muhasebe yapılmadan öylece kalacağını, diğer taraftan vergiyi doğuran olayın gerçekleştiği dönemde fatura düzenlenmemesi halinde mali dönemlerdeki devir eden KDV tutarları, gelir tablolarındaki kar zarar hesaplarının bilançoların değişmesini vergi dairesi incelemesinde faturanın kayıt dışı kalması durumunda ise KDV ve Kurumlar vergisi matrah değişmelerini, dolayısıyla gerçeğe uygun olmayan gelir gider tabloları, bilançolar ve faaliyet raporları ile genel kurul yapılmasını sağlamak olduğunu, dolayısıyla şirket müdürünün kanundan doğan bir çok yükümlülüğünü kanuna uyun yerine getirmediğini ispat ettiğini, işbu durumlarsa şirket müdürünün ağır kusuru olup azlini gerektirdiğini, Uzman olmayan bilirkişi tarafından verilen rapora itirazlarının değerlendirilmeden ve Yargıtay’ın emsal içtihatlarına da aykırı biçimde yeni bir rapor alınmadan hüküm kurulmuş olmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, Açılan davada sunulan deliller ve dinlenen tanıkların tamamı iddialarını ispat ettiğini, mahkemenin karar gerekçesinde belirttiği hususlar deliler ile çeliştiğini, yerel mahkeme toplanan delillerin hatalı değerlendirerek ve hatalı bilirkişi raporundaki değerlendirmelerle yetinerek hatalı bir karar verdiğini, bu sebeple verilen karar esas yönünden de yasaya aykırı olup düzeltilerek yeniden esas hakkında bir karar verilmesi gerektiğini, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, davalı şirket müdürünün yönetim hakkı ve temsil yetkisinin, TTK 630/2.maddesi uyarınca haklı sebeplerle kaldırılması istemine ilişkindir. Mahkemece, açılan davanın reddine karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkilinin dava dışı şirketin %10 hissesini devraldığını, şirketin gerçek değerine göre 1.500.000,00-TL ödeme yapıldığını ancak noter sözleşmesinde 10.000 TL. Satış bedeli gösterildiğini, davalının bunu sermaye artışında değerlendireceği sözünü vermesine karşın bu talebi yerine getirmediğini, daha sonrasında yapılan sermaye artışında arttırılan bedeli müvekkilinin ödemek zorunda kaldığını, Şirketin şimdiye kadar denetiminin yapılmadığını, bununla ilgili taleplerinin çoğunluk hisse sahibi olunduğundan reddedildiğini,şirketin yapmış olduğu işler ile ilgili kayıtların tutulmadığını, kayıt dışı işlemler yapıldığını, son genel kurul kararı alınarak müvekkilinin inceleme hakkının sınırlandırılması yönünde tasarrufta bulunma yoluna gidildiğini, tüm bu hususlar dikkate alınarak davalının müdürlük görevini özenle yerine getirmediğinden ve kötüye kullandığından azline karar verilmesi talep edilmiştir. Tarafların dava dışı … Ltd.Şti. nin ortakları oldukları, davalının bu şirketin münferiden müdürü olduğu ve halen görevine devam ettiği hususları uyuşmazlık konusu değildir. Uyuşmazlık, müdür olan davalının bu görevinden azlini gerektirir haklı nedenin var olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. 6102 sayılı TTK’nın 630/2. maddesi uyarınca her ortak, haklı nedenlerin varlığı halinde limited şirket yöneticilerinin yönetim hakkının ve temsil yetkilerinin kaldırılmasını mahkemeden talep edebilirler. Anılan maddenin sonraki fıkrasında ise; yöneticinin, özen ve bağlılık yükümü ile diğer kanunlardan ve şirket sözleşmesinden doğan yükümlülüklerini ağır bir şekilde ihlal etmesinin veya şirketin iyi yönetimi için gerekli yeteneği kaybetmesinin haklı sebep olarak kabul olunacağı düzenlenmiştir. Haklı sebep kavramı Yasa maddesinde tanımlanmamıştır. Müdürün, kanun ve ana sözleşmenin kendisine yüklediği görevleri yapmaması haklı sebep oluşturacaktır. Somut olayın özelliğine göre hakim haklı sebebin varlığını takdir edecektir. Haklı sebep, genel olarak limited şirketin idare ve temsil yetkisinin kullanılmasında basiretsizlik, ağır ihmal ve benzeri haller olarak sayılabilecektir. Bu durumda, davacının öncelikle şirket müdürünün azlini gerektiren haklı sebeplerin varlığını ispat etmesi gerekmektedir. Mahkemece davacı tarafın tanıkları dinlenmek suretiyle mali müşavir ve ticaret hukukçusu bilirkişilerden oluşan heyetten rapor alınmıştır. Mahkemece 20/06/2018 tarihli duruşmanın ara kararı uyarınca heyete doktor bilirkişide katılmak suretiyle bilirkişi heyetinden ek rapor alınmıştır. Davacı vekili istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü istinaf sebeplerini bilirkişi ek raporuna yönelik verdiği itirazlarını içerir beyan dilekçesinde de ileri sürmüş olup mahkemece 06/03/2019 tarihli duruşmanın ara kararı ile, davacı vekilinin yeniden bilirkişi raporu alınması yönündeki talebinin reddine karar verilmiştir. Davacı vekilinin ek rapora yönelik itirazları, günlük muhasebel işlemlere yönelik olup davalının genel olarak ağır kusurlu olduğu veya kasti olarak dava dışı şirketi zarara uğrattığı iddiasının somut delillerle isbat edilemediği anlaşılmıştır. HMK’nın 146.maddesine göre hakim delillerden davanın yeterince aydınlandığı kanaatine varırsa tahkikatı bitirebilir. Bu hükümle birlikte yukarıda belirtilen tesbitler ve ilk derece mahkemesince sunulan deliller, bilirkişi rapor ve ek rapor içeriğindeki tespitler ışığında gerekçesi yazılmak suretiyle hüküm kurulduğu da gözetildiğinde ; mahkemenin kabul ve gerekçesine göre davacı vekilinin aksi yöndeki istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Dosya istinaf incelemesi için Dairemize gönderildikten sonra dava dışı şirket ortaklarından … müdahale dilekçesi ve istinaf dilekçesi ibraz etmiş isede, HMK. 357/1 Maddesi uyarınca, istinaf aşamasında davaya müdahale talebinde bulunulamayacağından müdahale talebi ve müdahale talep edenin istinaf dilekçesinin HMK. 357/1 madde hükmü uyarınca reddine karar verilmiştir. Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde hukuka aykırı bir yön bulunmamasına göre; ilk derece mahkemesince verilen karar usul ve yasaya uygun olup kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine, …’ın müdahale dilekçesi ve istinaf dilekçesinin HMK. 357/1 Maddesi uyarınca reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; A-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, B-Müdahale ve istinaf talep eden …’ın taleplerinin HMK’nın 357.maddesi uyarınca REDDİNE, 1-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 121,30.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 2-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 59,30 TL istinaf karar harcından, istinaf eden tarafından peşin olarak yatırılan 44,40.TL harcın mahsubu ile bakiye 14,90.TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 3-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, 4-Karar kesinleştiğinde ve talep halinde artan gider avansı varsa avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’ nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere 08/07/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.