Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/1877 E. 2021/1253 K. 23.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1877
KARAR NO: 2021/1253
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİH: 21/03/2019
NUMARASI: 2018/711 Esas – 2019/321 Karar
DAVA: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ: 23/09/2021
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı tarafından müvekkili şirketten alınan nakliye hizmeti karşılığında cari hesaptan kaynaklanan nakliye bedeli alacağına istinaden 20.04.2017 tarihli 8.496,00 TL bedelli ve 20.04.2017 tarihli 9.145,00 TL bedelli faturaların düzenlenerek davalıya tebliğ edildiğini, davalı tarafça faturalara yasal süresi içerisinde itirazda bulunulmamasına rağmen bedellerinin ödenmediğini, müvekkili şirketin alacağının tahsili amacıyla başlatılan icra takibinde davalı tarafça borca, faizine ve ferilerine itiraz edildiğini, takibe konu faturaya ve cari hesaba ise itiraz edilmemesine rağmen borcun ödenmediğini, taraflar arasındaki cari hesap kayıtları ile davalı firmanın, müvekkili şirket ile arasındaki ticari ilişki kapsamında müvekkili şirkete borçlu olduğunun sabit olduğunu belirterek, davalının Silivri İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyasında yaptığı itirazının iptaline ve takibin devamına, müvekkili lehine icra inkâr tazminatına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı vekilinin dava dilekçesinde yer alan iddialarının gerçek dışı olduğunu, bahsedilen faturaların müvekkili şirkete tebliğ edilmediğini, tanzim edilen faturaların yasal dayanağının bulunmadığını, müvekkilinin davacıya hiçbir nakliye borcu olmadığını, davacı şirketin müvekkiline gönderdiği faturalara ilişkin müvekkili tarafından tediyede bulunulduğunun 07.04.2017 ve 12.05.2017 tarihli ödeme dekonttan ile sabit olduğunu belirterek, davanın reddine, müvekkili aleyhine başlatılan davaya konu takibin iptaline, takip haksız ve kötü niyetli olduğundan davacı aleyhine kötü niyet tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 21/03/2019 tarih 2018/711 Esas – 2019/321 Karar sayılı kararında; “… davacı taraf, davalıya verdiğini iddia ettiği nakliye hizmeti karşılığında takip konusu faturalar nedeniyle davalıdan alacaklı olduğunu iddia etmektedir. Davalı taraf, fatura konusu hizmetlerin kendisine verilmediğini, söz konusu faturaların yasal dayanağının bulunmadığını ve müvekkiline tebliğ edilmediğini, davacı tarafından gönderilen faturalara ilişkin daha önce 07/04/2017 ve 12/05/2017 tarihlerinde ödeme yaptığını savunmuştur. Bilirkişi raporunda tespit edildiği üzere; davalının defterlerinde 3 adet fatura ve bunlara ilişkin ödeme kayıtları mevcut olmakla birlikte, dava konusu olan ve davacı defterlerinde kayıtlı 2 adet fatura davalı defterlerinde kayıtlı değildir. Davacı taraf, faturalara konu hizmetin davalıya sunulduğuna ilişkin dayanak belge de sunmamıştır. Davacı taraf, bilirkişi raporuna itirazlarında her ne kadar müvekkilinin davalıya verdiği hizmetin e-posta içerikleri ile ispatlandığı iddiasında bulunmuşsa da davacı tarafça sunulan mail yazışmalarında davalının faturaları açıkça kabul ettiğine ilişkin bir açıklama bulunmamaktadır. Kaldı ki söz konusu maillerde davalı 3 adet nakliye hizmeti aldığından bahsetmiş olup, bunun dışında açık bir kabul bulunmamaktadır. Davacı taraf, tanık dinlenilmesine yönelik talepte bulunmuşsa da taraflar arasındaki uyuşmazlığın niteliğine ve miktarına göre faturaya konu hizmetin verildiğini yazılı belgeyle ispatlanması gerektiği, davalının da tanık dinlenmesine muvafakat etmediği anlaşılmakla, bu yöndeki talep reddedilmiştir. Dava dilekçesi incelendiğinde, davacının açıkça yemin deliline dayanmadığı görülmüştür. Böylece davacının davasını ispatlayamadığı anlaşılmakla, davanın reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir….”gerekçesi ile, İspatlanamayan Davanın Reddine, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili ve davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı … A.Ş. vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davalının ticari defterlerinin delil niteliğine haiz olmadığının tespit edildiğini, buna rağmen işbu defterlere dayanılarak hüküm tesis edilmesinin hatalı olduğunu, Bilirkişi raporu ile müvekkili şirkete ait ticari defter ve kayıtlarının delil niteliğine haiz olduğu ve ticari defterlere göre takip tarihi itibariyle müvekkili şirketin 17.641,00-TL alacaklı olduğunun tespit edildiğini, raporda davalının 2017 yılı envanter defteri açılış tasdik bilgilerini kendilerine bildirmediği, bu itibarla davalının 2017 yılı ticari defterlerinin lehine delil niteliği konusunda değerlendirme yapılamadığı kanaatine varıldığını, davalının hizmetin alınmadığına ilişkin açıkça bir itirazda bulunmadığını, bedelin ödendiğinin iddia edildiğini, bu iddianın da ispatlanamadığını, dosyaya davalı tarafından sunulan ödeme dekontlarında hangi hizmete ilişkin olduğu, hangi faturanın ödemesi olduğu ve faturaların seri numaralarını içeren bir açıklama bulunmadığını, hal böyle olmasına rağmen bilirkişi tarafından bu hususta değerlendirme yapılmayarak davalının ticari defterlerine göre borçlu bulunmadığının belirtildiğini, davalının delil niteliğine haiz olmayan gerekli koşulları taşımayan defterlerine dayanarak tespitte bulunulmasının hatalı olduğunu, bu hususu bilirkişi raporuna itirazlarını içerir dilekçelerinde belirtilmiş olmasına rağmen mahkemece dikkate alınmayarak hatalı ve eksik tesis edilen bilirkişi raporu doğrultusunda karar verildiğini, Yerleşik Yargıtay İçtihatları ile de usulüne uygun tutulmayan defterlerin sahibi lehine delil teşkil edemeyeceği ve taraflardan birinin defterlerinin usulüne uygun olması halinde diğeri aleyhine delil teşkil edeceğinin açıkça belirtildiğini (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Esas: 2011/11-862 Karar: 2012/251-Yargıtay 23. Hukuk Dairesi 2015/6424 E. , 2016/3931 K.) Müvekkili şirket tarafından davalıya nakliye hizmeti verildiğinin davalı şirket yetkilisine ait e-posta kayıtları ile de sabit olduğunu, 13/09/2017 tarihli e-posta içeriğinde davalı şirket yetkilisi tarafından (her ne kadar 19 Nisan olarak belirtilmişse de bu tarihte kesilen bir fatura bulunmadığından 20 Nisan tarihli faturaların kastedildiğini) müvekkili şirketten nakliye hizmeti alındığı ve 20 Nisan 2017 tarihli faturaların içeriğinin açıkça kabul edildiğinin sabit olduğunu, Müvekkili şirkete ait defter ve kayıtlar ile davalı şirket yetkilisi tarafından müvekkili şirket yetkilisine gönderilen 13/09/2017 tarihli e-posta içeriği birlikte değerlendirildiğinde, davalı tarafından müvekkili şirketten nakliye hizmeti alındığı ve 20/04/2017 tarihli faturaların kabul edildiğinin sabit olduğunu, bu nedenle mahkeme tarafından yapılan değerlendirme ve tesis edilen kararın hatalı olduğunu, İlk derece mahkemesince tanıklarının dinlenmediğini, faturalara ilişkin nakliye hizmeti alınıp alınmadığına yönelik araştırma yapılmadığını, taraflar arasındaki ilişki nakliye hizmetine ilişkin olup, ilk derece mahkemesi tarafından davalının hizmet alımına ilişkin hizmeti veren tanıklarının dinlenmeyerek ispata ilişkin delillerinin kısıtlandığını, bilirkişi raporuna ilişkin itirazlarının değerlendirilmediğini, yeniden yapılmasını talep ettikleri bilirkişi incelemesinin yapılmadığını, eksik ve hatalı tesis edilen rapor doğrultusunda eksik inceleme ile hatalı karar verildiğini beyanla; belirterek, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve yeniden yargılama yapılarak talepleri doğrultusunda davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … Ltd. Şti vekili istinaf dilekçesinde özetle; Mahkemece verilmiş davanın reddi kararı usul ve yasaya uygun ise de, talepleri olmasına rağmen müvekkili lehine kötü niyet tazminatına hükmedilmemesinin açıkça hukuka aykırı olduğunu, fatura alacağına ilişkin icra takibi başlatan tarafın bunu ispatlaması gerekirken, ispatlayamaması durumunda kötü niyetli olacağı, talep edilen hususun ise likit olduğu gözetildiğinde kötü niyet tazminatına hükmedilmesi gerektiğini (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi E. 2017/4462 K. 2019/1407 T. 20.2.2019 sayılı) İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf gerekçelerinin kabulü ile, kararın kaldırılarak müvekkili lehine % 20’den aşağı olmamak kaydı ile kötüniyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, nakliye hizmetinden kaynaklandığı belirtilen fatura alacağının tahsili için başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, karara karşı taraf vekillerince istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacı tarafça icra takibine dayanak faturaların davalıya verilen nakliye hizmeti karşılığında düzenlendiği ileri sürülmüştür. Mahkemece de belirtildiği üzere sırf fatura tanzimi alacağın varlığını ispatlamak için yeterli değildir. Faturadan kaynaklanan alacağın talep edilebilmesi için, öncesinde taraflar arasında borç doğurucu hukuki ilişkinin bulunması, faturanın bu ilişki nedeniyle düzenlenmiş olması, faturanın karşı tarafa tebliğ edilmesi, sekiz gün içerisinde itiraza uğramaması ve karşı tarafça akdi ilişkinin inkar edilmemesi gerekmektedir. Mahkemece de belirtildiği üzere, davalının defterlerinde 3 adet fatura ve bunlara ilişkin ödeme kayıtları mevcut olmakla birlikte, dava konusu olan ve davacı defterlerinde kayıtlı 2 adet faturanın davalı defterlerinde kayıtlı olmadığı, davacı tarafça, faturalara konu hizmetin davalıya sunulduğunun ispatlanamadığı, davalı tarafça takibe konu faturalar kabul edilmediği gibi takibe konu faturalara yönelikde ödeme iddiasında da bulunulmadığı, dolaysıyla ispat külfetinin davacı üzerinde olduğu, davacının iddialarını ispatlayamadığı anlaşılmakla, dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığından, davacı vekilinin istinaf sebepleri yerinde değildir. Davalı tarafça kötüniyet tazminatına hükmedilmesi talep edilmiş ise de, dosya kapsamına göre, davacının davalı aleyhine kötüniyetli olarak icra takibi başlattığı kabul edilemeyeceğinden, davalı yararına kötüniyet tazminatına hükmedilmemesi usul ve yasaya uygundur. Açıklanan nedenlerle, davacı vekili ve davalı vekilinin istinaf başvurularının 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b1 maddesi gereğince ayrı ayrı esastan reddine karar verilerek, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının ve davalının istinaf başvurularının 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b1 maddesi gereğince ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf edenler tarafından ayrı ayrı yatırılan 121,30 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince istinaf talep eden davacıdan alınması gereken 59,30 TL istinaf karar harcından, peşin olarak yatırılan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 14,9 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince istinaf talep eden davalıdan alınması gereken 59,30 TL istinaf karar harcından, peşin olarak yatırılan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 14,9 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 5-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep edenler üzerinde bırakılmasına, 6-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine, 7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 23/09/2021 tarihinde, davacının istinaf talebinin reddi kararı yönünden HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy çokluğu ile davalının istinaf talebinin reddi yönünden kesin olarak oy birliği ile karar verildi.
MUHALEFET ŞERHİ Dosya kapsamı ile davacı tarafça takibe dayanak faturaların davalıya tebliğ edildiği ispatlanmamıştır. Ancak davalı vekili davaya cevap dilekçesinde, bahsedilen faturaların müvekkili şirkete tebliğ edilmediği, tanzim edilen faturanın yasal dayanağının bulunmadığı, müvekkilinin davacıya karşı hiçbir nakliye borcunun olmadığını beyan etmiş ise de, ikinci cevap dilekçesinde, cevap dilekçesi ekinde sundukları müvekkili şirket tarafından ödeme yapıldığını gösteren 07.04.2017 ve 12.05.2017 işlem tarihli dekontların, davacı vekilinin bahsettiği borca ilişkin olup cari hesaptan kaynaklanan başka bir borç ile ilgisi bulunmadığını, müvekkili şirketin 07.04.2017 ve 12.05.2017 tarihinde borcunu ödeyerek yükümlülüğünü ifa ettiğini beyan ettiği dikkate alındığında, davalı vekilince ödeme savunmasında bulunulmuş olup, ispat külfeti davalı taraf üzerine geçmiştir. Bu durumda davalının, icra takibine dayanak fatura bedellerini ödediğini dava değeri dikkate alındığında yazılı delille ispatlaması gerekmektedir. Bilirkişi raporunda; inceleme için ibraz edilen davacı ticari defterlerinin açılış kapanış tasdiklerinin yasal süresi içerisinde yaptırılmış olduğu, defterlerinin davacı lehine delil niteliğinin bulunduğu; davalının 2017 yılında E-Defter sistemine tabi olduğu, E-Defter sisteminde yalnızca envanter defterinin noter tasdikine tabi olduğu, davalının 2017 yılı envanter defteri açılış tastik bilgilerini taraflarına bildirmediği, davalı tarafça belirtilen 07.04.2017 ve 12.05.2017 tarihli ödemelerin tarafların ticari defterlerinde kayıtlı olduğu, davacı alacağının, davacı defterlerinde kayıtlı, davalı defterlerinde kayıtlı olmayan dava konusu faturalardan kaynaklandığı belirtilmiştir. Taraflar arasında açık hesap şeklinde işleyen bir ticari ilişki bulunmakta olup, 07.04.2017 ve 12.05.2017 tarihinde yapılan ödemelerin dava konusu alacağa ilişkin olduğuna dair davalı tarafça yazılı delil sunulmadığı, cevap dilekçesinde de yemin deliline dayanılmadığı, bu hali ile davalının ödeme savunmasını ispatlayamadığı dikkate alınarak, sonucuna göre karar verilmesi gerektiğini düşündüğümden Sayın Çoğunluğun davanın esastan reddi kararının yerinde olduğu yönündeki görüşüne katılmıyor, davacı vekilinin istinaf başvurusu yönünden yapılan değerlendirmeler ile sınırlı olmak üzere karara muhalif kalıyorum.23/09/2021