Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/1861 E. 2021/1251 K. 23.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1861
KARAR NO: 2021/1251
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİH: 13/02/2019
NUMARASI: 2016/303 Esas – 2019/161 Karar
DAVA: Alacak (TTK 553. Maddesi Kapsamında)
KARAR TARİHİ: 23/09/2021
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkili şirket tarafından davalıların temsilcisi ve ortağı oldukları … Ltd Şti aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğünün … takip sayılı dosyası ile ilama dayalı vekalet ücreti alacağının tahsili amacıyla toplam 9.293,30-TL üzerinden icra takibi yaptıklarını, ancak davalıların birlikte hareket ederek şirketin içini boşalttıklarını belirterek, TTK 553/1 maddesi gereğince takibe konu alacağın ferileriyle birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalılar vekili cevap dilekçesi ile, davacı tarafın alacağının müvekkillerinin ortağı ve temsilcisi olduğu … Ltd Şti.’ nden olduğunu, şirketin tüzel kişiliği bulunduğunu, bu nedenlerle müvekkillerinden şirket borcunun istenemeyeceğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 13/02/2019 tarih ve 2016/303 Esas – 2019/161 Karar sayılı kararında; …”Toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre; davacı tarafından davalılar aleyhine TTK 553/1.maddesi gereğince alacak davası açıldığı, alacağın dayanağını teşkil eden İstanbul … İcra Müdürlüğünün … takip sayılı dosyasında davalı …’ın aynı zamanda takip borçlusu olduğu, takibin halen derdest olduğu, bu bağlamda davalı …’a karşı mükerrer alacak davası açılmasının hukuken mümkün olmadığı, davalı …’ın şirketi devraldığı 2014 yılı döneme itibariyle şirketin içinin önemli ölçüde boşaltıldığı, dolayısıyla davalı …’nın şirket ortağı olduktan sonra davacı tarafın alacağının tahsilini engellemek amacıyla TTK 553/1 maddesi kapsamında herhangi bir eylem ve işlemin kanıtlanamadığı, davacı tarafın alacak konusu yapmış olduğu vekalet ücretiyle ilgili İstanbul … İcra Müdürlüğünün … takip sayılı dosyasının halen derdest olduğu, borçlularla ilgili aciz vesikasının da koşulları oluşmadığından düzenlenmediği hususları hep birlikte değerlendirildiğinde davacı tarafından davalılar aleyhine açılan davanın sübuta ermediğinden reddine karar vermek gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur. …”gerekçesi ile, Sabit görülmeyen davacının davasının REDDİNE, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; İstanbul … İcra Müdürlüğü’ nün … Esas sayılı icra dosyasında borçlu şirket, … LTD ŞTİ.’nin, haciz işleminin yapılabileceği ne bir faaliyet adresi tespit edilebildiğini ne de UYAP ve MERNİS kayıtları üzerinden, haczedilebilecek menkul veya gayrimenkul hiçbir malının tespit edilemediğini, davalıların birlikte hareket ederek borçlu şirketin içini boşaltmış olmaları sebebiyle, TTK 553/1 maddesi gereğince takibe konu alacağın ferileriyle birlikte davalılardan tahsilinin talep ve dava edildiğini, Davalılardan olan …’IN söz konusu borçlu şirketin hisselerini, Bakırköy … Noterliği’nden 13.03.2015 tarihinde … yevmiye sayılı hisse devir ve temlik sözleşmesi ile …’dan aldığını, 02.04.2015 tarihinde Türkiye Ticaret Sicil Gazetesi’nde ilan ettirmek suretiyle tescilini de yaptırdığını, Mahkemenin nihai kararında, resmi kayıtlara tamamen aykırı olarak, dosyada bilirkişinin düzenlemiş olduğu 14/01/2019 tarihli bilirkişi raporunu baz aldığını ve bu raporda “borçlu olan şirketin mali tablolarının incelenmesi sonucunda 2014 yılında içi boşaltılmış şekilde davalı …’a şirketin devredildiğini, dolayısıyla …’a devrin gerçekleştiği dönemde şirketin içinin önemli oranda boşaltıldığını” teknik kanaati olarak belirttiğini, bu tespitin resmi kayıtlarla tamamen çeliştiğini, zira, …’ın, 2014 yılı değil, 2015 yılının Nisan ayında, borçlu şirket … LTD ŞTÎ/ ne ait hisseleri devir aldığını ve borçlu şirketin kayıtlı olduğu Avcılar Vergi Dairesi Müdürlüğü tarafından da dosyasına gönderilmiş olan, 31.05.2016 tarihli tespiti ve cevabi yazısının içeriğinde. 2012-2013-2014 yıllarına ait kurumlar vergi beyannamelerinden de, borçlu şirketin, faaliyetlerini tüm bu yıllar boyunca, kar ile kapattığının ve borçlarını ödeme gücüne sahip olduğunun Avcılar Vergi Dairesi Müdürlüğü’nce de tespit edildiğini, Davalı ortak … ve müdür …’ın borçlu şirket ortaklık ve yönetimine, 02.04.2015 tarihinde dahil olduğunu, iş bu dosyada mübrez bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere, borçlu şirketin 2012-2013-2014 yıllarında kazancı düşüş göstermiş olsa dahi net karlılık ile 2012-2013-2014 yılları kapatılmış olup, 13.03.2015 tarihli … yevmiye sayılı, Bakırköy … Noterliğinin, Limited Şirket Pay Devir Sözleşmesi ile tüm hisselerin …’a devredildikten sonraki dönemde aktiflerde çok yüksek tutar ve orandaki azalmanın olduğunun tespit edildiğini, daha öncesinde yani, davalı ortak …’a devirden önceki 2012-2013-2014 yıllarında borçlu şirkette net karlılığın devam ettiğini, söz konusu borçlu şirketin ticari kazancının piyasaya olan borçlarını ödeyemeyecek bir seviyeye düşmesinin, şirket hisselerinin …’a devir ve tescilinin yapılmış olduğu 2015 yılından sonraya denk geldiğini, İş bu dosyada mübrez, İstanbul 5. İcra Ceza Mahkemesini 2015/328 Esas sayılı dosyası üzerinden tanzim edilen 12.12.2016 tarihli bilirkişi raporunda da davalıların, alacaklısını zarara uğratmak kastıyla ticari işletmenin borçlarını tamamen ödemeyerek alacaklısını zarara uğratmak istediğini anladıklarını ve yaptıkları tüm aramalara rağmen borçlu şirketin faaliyet gösterdiği adresini ve mallarını bulamadıklarını, borçlu şirket yöneticileri ve temsilcileri olan ortakları şüpheliler tarafından borçlu şirketin borçlarının ödenmediğini, resmi adresinde faaliyetinin sürdürmediğini, bu şekilde ticaret yaparak mallarını kaçırmakta olduklarının tespit edildiğini, Ayrıca İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı Avcılar Uygulama Grup Müdürlüğü’nce tanzim edilen, 11.07.2017 tarihli, yoklama memuru tarafından düzenlenmiş olan yoklama fişinde ” 11.07.2017 tarihinde, borçlu şirketin faaliyet adresi olan, … Mah. … Sok. … Avcılar, adresine gidilerek, “adresin boş ve kapalı olduğu, yapılan çevre araştırmasında, şirketin ve görevlisinin tanınmadığı, mahalle muhtarlığınca da tanınmadığı beyan ve tespit edilmiştir.” şeklinde zabıt tanzim edildiğini, Aynı zamanda İstanbul 5. İcra Ceza Mahkemesi’nin 2015/328 Esas sayılı dosyasında mübrez 17.12.2018 tarihinde bilirkişi ek raporunda da, dosyaya ibraz edilmiş ticari defterler ile Avcılar Vergi Dairesi tarafından dosyaya gönderilmiş olan bilanço ve defter kayıtlarına göre borçlu şirketin 2012-2013-2014 ve 2015 yıllarındaki mevcut ve alacaklar toplamının, borçlar toplamından fazla olduğu ve bunun yanında 80.000,00 TL’lik ödenmiş sermayesinin, özkaynak içinde mevcut olduğu ve 2012-2013/2014 yılları itibarıyla faaliyetlerini karla kapattığı ve borçlarını ödeme gücüne sahip olduğu, 2015 yılı itibarıyla borçlu şirketin sermayesinin 500.000,00 TL olup, şirket ortağı …’ın hali hazırda şirkete 400.000,00 TL sermaye taahhüt borcu bulunduğunun da ayrıca tespit edildiğini, İstanbul … İcra Müdürlüğünün … takip sayılı dosyasından aciz vesikası verilmesini talepleri red edilmiş ise de, ret kararına karşı İstanbul 8. İcra Hukuk Mahkemesine 2016/411 Esas sayılı dosyasında yapmış oldukları şikayetlerinde, mahkemenin “şikayetçi vekili icra müdürlüğünün 04.04.2016 tarihli ret kararının kaldırılmasını istemiştir. Yapılan incelemede haciz sırasında borçlunun haczedilebilir malı bulunamazsa durum haciz tutanağı ile tespit edileceği» bu haciz tutanağı İİK’nun 143. maddesi anlamında kesin aciz belgesi niteliğinde olduğu» ayrıca bir aciz belgesi verilemeyeceği, borçlunun haczedilebilir haczedilebilir hiçbir malının bulunmadığı gösteren haciz tutanağı doğrudan doğruya borç ödemeden aciz belgesi yerine geçeceği anlaşıldığından…” içerikli karan ile, İstanbul … İcra Müdürlüğü, … Esas sayılı takip dosyasında mübrez 30.03.2016 tarihli haciz zaptının tek başına, İİK’nun 143. maddesi anlamında kesin aciz belgesi niteliğinde olduğunun tespit ve tasdik edildiğini, Özen borcunu gereği gibi yerine getirmeyen yönetim kurulu üyesinin, ortaklığa, ortaklara ve ortaklık alacaklarına karşı akde aykırılık sebebiyle sorumlu olacaklarını, davalıların bu sebeplerle, borçlu şirket alacaklısı olan müvekkili şirkete karşı, kendi mal varlıkları ile de müştereken ve müteselsilen sorumlu olduklarını, Borçlu şirket ortağı …’ın halihazırda şirkete 420.000,00 TL sermaye taahhüt borcunun bulunduğunu, bu taahüdünü, şirketin piyasaya ve müvekkili olan alacaklı şirkete borcu olmasına rağmen yerine getirmeyerek şirketin piyasaya olan borçlarının ödenmemesinde kusurlu olduğunu, ayrıca, şirketin sermayesinin ödenmemesi sebebiyle bir zararı varsa ve bu zarar sermayeyi ödemeyen ortağa isnat edilebiliyorsa, limited şirket ve şirket alacaklılarının da yine bu kişiden tazminat talebinde de bulunabileceklerini, Borçlu şirketin içinde bulunduğu maddi sıkıntı ve nakit ihtiyacı dikkate alındığında davalı …’ın şirkete karşı olan sermaye taahhüt borcunu şirketin kasasına sokmamış olması, borçlu şirketin daha vahim duruma gelmesini ve icra takiplerine uğramasını önlemek amacıyla ödeme yapmaması, keyfi şekilde hareket etmiş olması ve basiretli bir tacir gibi hareket etmemiş olmasının, dava dışı şirketin yöneticisi ve ortağı olan davalıların özen yükümlülüğünü yerine getirmedikleri ve dava dışı şirketin zarara uğramasına sebep olduklarını ispatladığını, TTK’nın 553’üncü maddesine göre, kurucular, yönetim kurulu üyeleri, yöneticiler ve tasfiye memurları, kanundan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini kusurlarıyla ihlal ettikleri takdirde, hem şirkete hem pay sahiplerine hem de şirket alacaklılarına karşı verdikleri zarardan sorumlu olacaklarını, davalı …’ın kanundan doğan sermaye taahhüt borcunu kendi kusuruyla ihmal etmesi ve şirketin içini boşaltması ile yönetici ve temsilci olan davalı …’ın da, şirketin içinin boşaltmasına göz yummak suretiyle, borçlu şirketin borçlarını ödemeyen, faaliyet adresinin bile bulunmadığı, batak bir şirket vaziyetine indirgediğini, dava dışı olan borçlu şirketin alacaklısı olarak, şirketin yeteri miktarda finanse edilememesinden ötürü alacaklarını şirketten tahsil edemedikleri için, işbu davayı açtıklarını, Davalı …’ın borçlu şirketin temsilcisi, …’ın da borçlu şirketin ortağı olduktan sonra müvekkilinin alacağının tahsilini engellemek amacıyla TTK 553/1 maddesi kapsamında şirketin içini boşalttıklarının dosyadaki delillerle ispatlanmasına rağmen mahkemece davanın reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak, talepleri doğrultusunda davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, 6102 sayılı TTK’nın 644/1-a maddesinin yollamasıyla TTK’nın 553.maddesi uyarınca münferiden temsil yetkisine haiz limited şirket müdürü ve ortağının sorumluluğuna dayanan alacak istemine ilişkindir. Davalı …’ın, dava dışı … Ltd Şti’yi münferiden temsil etmeye yetkili kişi, diğer davalı …’ın da adı geçen şirketin ortağı ve aynı zamanda şirketi münferiden temsil etmeye yetkili kişi olduğu, davacı tarafça, mahkeme ilamına istinaden dava dışı … Ltd Şti’den olan vekalet ücreti alacağının tahsili için icra takibi başlatıldığı, ancak davalıların birlikte hareket ederek şirketin içini boşalttıkları belirtilerek, TTK’nın 553/1 maddesi gereğince takibe konu alacağın ferileriyle birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesi talep ve dava edilmiş, mahkemece konusunda uzman bilirkişiden, dava dışı şirketin ibraz edilen bir kısım ticari defterleri, dosyada mevcut bilanço verileri ve vergi dairesine gönderilen beyannameleri üzerinde inceleme yapılarak tanzim edilen rapora istinaden istinafa konu karar verilmiştir. 6102 sayılı TTK’nın 553. maddesi uyarınca, kurucular, yönetim kurulu üyeleri, yöneticiler ve tasfiye memurları, kanundan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini kusurlarıyla ihlal ettikleri takdirde, hem şirkete hem pay sahiplerine hem de şirket alacaklılarına karşı verdikleri zarardan sorumludurlar. Mahkemece de tespit edildiği üzere, alacağın dayanağını teşkil eden İstanbul … İcra Müdürlüğünün … takip sayılı dosyasında davalı …’ın aynı zamanda takip borçlusu olduğu, icra dosyasının halen derdest bulunduğu, dolayısıyla … aleyhine ayrıca TTK 553/1 maddesi gereğince aynı alacakla ilgili mükerrer dava açılmasının mümkün olmadığı; davacı tarafça şirketin içinin boşaltılmasının hangi eylemlerle ve ne şekilde gerçekleştiği somut olarak belirtilmemiş olup, bilirkişi ek raporundan anlaşılacağı üzere, şirketin aktiflerindeki çok yüksek tutar ve orandaki azalmanın 2014 yılında başlatıldığı, davalı …’ın şirket hisselerini devraldığı dönemde (2015) şirketin içinin önemli ölçüde boşaltıldığı, içi boşaltılmış şekilde davalı …’a devredildiği, dolayısıyla davalı …’ın şirket ortağı olduktan sonra davacı tarafın alacağının tahsilini engellemek amacıyla TTK 553/1 maddesi kapsamında herhangi bir eylem ve işlemi bulunduğunun dosyada mevcut delillerle ispatlanmadığı, kaldı ki, ileri sürülen hususlar dolaylı zarar kapsamında olup, ancak şirkete verilmek üzere talepte bulunulabileceği, davacının kendisi adına tahsil talebinde bulunmasının mümkün olmadığı, ayrıca dava dışı şirketle ilgili aciz vesikası alınmış olsa dahi, davalıların tazminat sorumluluklarının ancak aczin davalıların kanundan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini kusurlarıyla ihlal ettiklerinin ispatı halinde mümkün olduğu, belirtilen hususların da ispatlanmadığı, dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklar ve gerekçe içeriğine göre, ilk derece mahkemesince ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, davanın esasıyla ilgili tarafların gösterdiği hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, mahkeme hüküm ve gerekçesinde davacı vekilinin istinaf nedenlerinin ayrıntılı olarak karşılandığı, yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davacı tarafından yatırılan 121,30 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince istinaf talep eden davacıdan alınması gereken 59,30 TL istinaf karar harcından, istinaf aşamasında peşin olarak yatırılan 44,40 TL istinaf karar harcının mahsubu ile bakiye 14,9 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden davacı üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 23/09/2021 tarihinde HMK’ nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.