Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/1842 E. 2021/1020 K. 01.07.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1842 Esas
KARAR NO : 2021/1020 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI : 2014/213 Esas – 2019/619 Karar
TARİH: 25/04/2019
DAVA: Maddi ve Manevi Tazminat
KARAR TARİHİ: 01/07/2021
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, davacı …’un davalı bankanın İstanbul şubesinde 20 yılı aşkın süre ile kasa kiralamış çok eski bir müşterisi olduğunu, müvekkilinin o tarihten bu yana tüm ziynet eşyalarını, takılarını ve aile yadigarı değerli taş ve mücevherlerini muhafaza edilmesi için kiralamış olduğu bu banka kasasına koyduğunu, devam eden süreçte evlenen kızı …’ın da nişan ve düğün merasiminde hediye edilen takı ve altınlar ile birlikte davacıların edindikleri diğer tüm ziynet eşyalarını muhafaza edilmek üzere bu kasaya koyduğunu ve bu suretle müvekkili …’ın da kasanın ortak kullanıcısı olduğunu, davacıların 19.02.2013 tarihinde bankaya gittiklerinde kasanın boşaltılmış olduğunu gördüklerini, banka yetkililerinin tuhaf ve gayri ciddi açıklamaları dışında bir açıklama yapmadıklarını ve bunun üzerine müvekkillerinin Sirkeci Polis Merkezine şikayette bulunduklarını, müvekkillerinin ağır maddi kayıplarının yanı sıra paha biçilemez değerde manevi kıymet taşıyan tarihi mücevherlerinin yok olması nedeniyle tarifsiz bir manevi çöküntü yaşadıklarını, birer güven kurumu olan bankaların müşterileri tarafından kendilerine emanet edilen her türlü varlığı özenle korumak yükümlülüğünde olduklarını, bankanın kasaların muhafazasında son derece özensiz davrandığını, alması gereken tedbirlerin hiç birisini almayarak kiralık kasaları koruma yükümlülüğünü ağır kusuru ile yerine getirmediğinin ortaya çıktığını, müvekkilinin banka kasasına koydukları değerli eşyaların; 57 adet 22 ayar muhtelif model ve ağırlıkta altın bilezik, bir adet eski aile hatırası yaklaşık 100 yıllık mekik elmas yüzük, 1 adet eski aile hatırası en az 100 yıllık elmas küpe ve yüzük takımı, 2 adet antika aile hatırası en az 100 yıllık elmas broş, 14 adet beşi bir yerde, 2 adet 22 ayar her biri 55-60 gr ağırlığında altın set takımı, 5 adet altın bilezik, 2 adet elmas ve zümrüt ince kolye, 23 adet cumhuriyet altını (tam), 2 adet çocuk bileziği, 1 adet tarihi çift burmalı örme taş işlemeli kelepçeli kalın bilezik, 1 adet 1,5 mt uzunluğunda 22 ayar 240 gr ağırlığında burma zincir kolye, 1 adet platin beyaz altın saat, 48 tane çeyrek altın ve 24 tane yarım altın olduğunu, bunların tamamının çalındığını belirterek fazlaya dair hakları saklı kalmak ve artırılmak koşuluyla şimdilik 500.000 TL maddi ve 100.000 TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesi ile, müvekkili bankanın İstanbul şubesinde gerçekleşen kasa hırsızlığı olayına ilişkin davacının müşteki olduğu İstanbul 46. Asliye Ceza Mahkemesinin 2013/272 esas sayılı dosyasının karara çıktığını ve müvekkili bankada güvenlik görevlisi olarak çalışmakta olan sanık … taklit anahtarlarla kilit açmak suretiyle hırsızlık suçundan mahkum edildiğini, dosyanın Yargıtay incelemesinin devam ettiğini ve henüz kesinleşmediğini, davanın müvekkili banka aleyhine sonuçlanma ihtimaline binaen müvekkili bankanın rücu hakkı dikkate alınarak öncelikle davanın sanık …’in çalıştığı şirkete ihbarını talep ettiklerini, müvekkili banka ile davacılar arasında belirli bir ücret mukabilinde kiralık kasayı kullanma sözleşmesi yapıldığını, kiralık kasaların BK. 248. maddesi anlamında bir adi kira sözleşmesi mahiyetinde olduğunu, müvekkili bankanın kiralık kasa üzerinde herhangi bir zilyetlik durumunun söz konusu olmadığını, müvekkilinin kiralık kasa üzerinde fiili tasarruf gücünden ve kasanın içindekileri bilme olanaklarından yoksun olduğunu, davacının kasaya eşya koymasına veya çıkarmasına müvekkili tarafından müdahale edilemediğini veya kontrol edilemediğini, kiralık kasada bulunan eşyaların listesi yapılarak müvekkili bankaca kayıt altına da alınmadığını, kiralık kasaların mahiyeti gereği kasanın içinde nelerin bulunduğunun davacı tarafça ispat edilmesi gerektiğini, davacının vücut tamlığına zarar verilmediği gibi kişisel haklarına da saldırı olmadığından manevi tazminat şartları oluşmadığından davacının manevi tazminat talebinin reddedilmesi gerektiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:İlk Derece Mahkemesi 25/04/2019 tarih 2014/213 Esas – 2019/619 Karar sayılı kararında;” davalı banka ile yapılan kiralık kasa sözleşmesine istinaden davacıların birlikte kullandıkları banka kasasına bıraktıkları ziynet eşyalarının 19/02/2013 tarihinde banka görevlisi …tarafından çalındığı, davacıların banka kasasında olup çalınan ziynet eşyalarının 57 adet 22 ayar muhtelif model ve ağırlıkta altın bilezik, bir adet eski aile hatırası yaklaşık 100 yıllık mekik elmas yüzük, 1 adet eski aile hatırası en az 100 yıllık elmas küpe ve yüzük takımı, 2 adet antika aile hatırası en az 100 yıllık elmas broş, 14 adet beşi bir yerde, 2 adet 22 ayar her biri 55-60 gr ağırlığında altın set takımı, 5 adet altın bilezik, 2 adet elmas ve zümrüt ince kolye, 23 adet cumhuriyet altını (tam), 2 adet çocuk bileziği, 1 adet tarihi çift burmalı örme taş işlemeli kelepçeli kalın bilezik, 1 adet 1,5 mt uzunluğunda 22 ayar 240 gr ağırlığında burma zincir kolye, 1 adet platin beyaz altın saat, 48 tane çeyrek altın ve 24 tane yarım altın olduğunu belirttikleri, davalı tarafın cevap dilekçesinde kiralık kasada bulunan eşyaların listesinin yapılarak kayıt altına alınmadığını bildirdiği, davacıların olaydan sonra Sirkeci Polis Karakoluna giderek ifade verdikleri ve bu ifadelerinde ziynet eşyalarını bildirdikleri, ancak bildirimlerin eksik olabileceği, evdeki listeyi kontrol ettikten sonra kesin miktarı belirteceklerini bildirdikleri hususu, davacılar hakkında yapılan ekonomik sosyal durum araştırması, dinlenen tanık beyanları, davacıların mal varlığına ilişkin beyanları, tapu senet suretleri, fotoğraflar ve tüm dosya kapsamına göre davacılar tarafından kasada bulunduğu belirtilen ziynet eşyalarına davacıların sahip olmalarına ilişkin ekonomik güce sahip oldukları mahkememizce kabul edilerek, davacıların 06/07/2017 tarihli ek bilirkişi raporunda ortalama değer olarak belirtilen 612.945,10 TL maddi tazminat talep etme haklarının olduğu, davacıların maddi tazminat olarak 500.000 TL talep ettikleri ve talepten daha fazlası verilemeyeceği hususu göz önüne alınarak davacıların davalı bankanın kasasında iken çalınan ziynet eşyalarına karşılık 500.000 TL maddi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmiştir.Davacılar bankada bulanan kasadan çalınan ziynet eşyaları için manevi tazminat talebinde bulunmuşlardır. Davacılar vekili çalınan atadan hatıra kalan ve tarihi eser niteliğindeki, manevi kıymet taşıyan tarihi ziynet eşyalarının davacı …a ait olduğunu beyan etmiştir. Davacı … bankadaki kasadan çalınan 1 adet eski aile hatırası yaklaşık 100 yıllık mekik elmas yüzük, 1 adet eski aile hatırası en az 100 yıllık elmas küpe ve yüzük takımı, iki adet antika aile hatırası en az 100 yıllık elmas broş, 1 adet tarihi çift burmalı örme taş işlemeli kelepçeli kalın bilezik nedeniyle, bunların ailesinden miras kalması, manevi kıymetlerinin ve hatıra özelliğinin bulunması nedeniyle manevi tazminat talep edebileceği, davanın niteliğine, çalınan ziynet eşyalarına, tarafların ekonomik ve sosyal durumlarına ve hak ve nesafet kurallarına göre davacı … manevi tazminat talebinin kısmen kabulü ile; 10.000 TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline, banka kasasından çalınan tarihi ve hatıra olan ziynet eşyalarının davacı …a ait olduğu, diğer çalınan ziynet eşyalarının ise herhangi bir tarihi ve hatıra özelliği olmadığı anlaşıldığından davacı …’ın manevi tazminat talebinin reddine karar verilmiştir….”gerekçesi ile, Davacıların maddi tazminat davasının kısmen kabulü ile; 500.000 TL maddi tazminatın 19.02.2013 tarihinden itibaren hesaplanacak reeskont faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacılara verilmesine, Davacı …’un manevi tazminat talebinin kısmen kabulü ile; 10.000 TL manevi tazminatın 19.02.2013 tarihinden itibaren hesaplanacak reeskont faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacı …a verilmesine,Davacı …’ın manevi tazminat talebinin REDDİNE, karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesi ile, yerel mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu,Davacılar tarafından kiralık kasa içerisinde olduğunu iddia ettiği ziynetleri somut olarak nesnel deliller ile hukuken ispatla mükellef olduğunu, ispat külfeti açısından davacının HMK 199. ve müteakip maddelerinde belirli yazılı delilleri, fatura, makbuz, banka havalesi EFT vb gibi delileri sunarak iddiasını ispatlaması gerektiğini, dosyada düzenlenen bilirkişi raporunda davacı tarafça ispat edilememesine rağmen dava dilekçesinde beyan edilen ziynet eşyalarının kasada olduğunun kabulünün mümkün olmadığını, karar vermeye elverişli olmayan bilirkişi raporu ile kurulan hükmün kaldırılması gerektiğini, Müvekkili bankanın tüm güvenlik önlemlerini aldığını ve gerekli alarm ve kamera sistemlerini kurduğunu fakat ihbar olunan güvenlik firması personelinin profesyonelce hareket ederek tüm güvenlik önlemlerini etkisiz hale getirerek hırsızlık olayını gerçekleştirdiğini, kusursuz sorumluluk gereği müvekkili bankaya kusur izafe edilemeyeceğini, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, bankacılık işleminden kaynaklanan maddi ve manevi zararın tazmini istemine ilişkindir.Davacılar vekili, müvekkillerinin davalı bankada kiralık kasası olduğunu, 19/02/2013 tarihinde davalı bankaya gittiklerinde kasanın boşaltılmış olduğunu gördüklerini, ilgili kasanın biri müvekkillerinde diğeri davalı bankada olan iki anahtarla açılması gerekirken olay günü kasanın davalı bankada bulunan anahtarla açıldığını, müvekkillerinin ilgili kasada bulunan tüm ziynet eşyalarının ve aile yadigarı değerli taş ve mücevherlerinin yok olduğunu gördüklerini, bu konuda derin üzüntü duyduklarını, aile yadigarı olan ve manevi değeri yüksek olan kıymetli taş ve mücevherlerin çalınmasının ayrıca müvekkillerini derin üzüntüye sevk ettiğini belirterek müvekkillerinin uğradığı maddi ve manevi zararın tazminini talep etmiş, mahkemece maddi tazminat talebinin tam kabulüne, manevi tazminat davasının kısmen kabulüne, davacı … manevi tazminat talebinin reddine karar verilmiş karara karşı davalı istinaf başvurusunda bulunmuştur.Taraflar arasında kiralık kasa sözleşmesi, bireysel ürün ve hizmet paket sözleşmesi imzalandığı, sözleşme gereğince davacılara 438 nolu kiralık kasanın tahsis edildiği, davalı banka çalışanı (banka güvenlik görevlisi) olan dava dışı …’in İstanbul 46. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2013/272 E., 2013/427 K.sayılı dosyasında, davamıza konu olayla ilgili olarak taklit anahtarla kilit açmak suretiyle hırsızlık suçundan mahkumiyetine karar verildiği, kararın Yargıtay 2. Ceza Dairesince onandığı ve kesinleştiği uyuşmazlık konusu değildir.Bankalar, özel yasa ile kurulan ve kendilerine alanlarında çeşitli imtiyazlar tanınan, kuruluşlardır. Bankalar sahip oldukları bu vasıfları sebebiyle bankacılık işlemlerinin güvenilen tarafı konumundadırlar. Bu durum, bankaların bir güven kurumu olarak kabul edilmesini ve bankanın sorumluluğunun özel güven sebebiyle ağırlaştırılmasını gerektirir (Battal, Ahmet: Güven Kurumu Nitelendirmesi Işığında Bankaların Hukuki Sorumluluğu, Ankara, 2001, s. 106.). O hâlde, bankalar, ağırlaştırılmış sorumluluğun bir gereği olarak objektif özen yükümlülüğü altında bulunmakta olup, hafif kusurlarından dahi sorumludurlar. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK)’nun 18. maddesinin 2. fıkrası gereğince; tacir, ticaretine ait bütün faaliyetlerinde basiretli iş adamı gibi hareket etmesi lazımdır. Ancak bankaların, tacir olarak bütün işlemlerinde basiretli davranma yükümlülüğü herhangi bir tacirden farklılık arz etmektedir. Bu sebeple bankalardan beklenen basiret ölçüsü ve özen yükümlüğü şüphesiz daha ağırdır. Bankalar sözleşmeden kaynaklanan veya bu kapsamda değerlendirilen borçlarını, hiç ya da gereği gibi yerine getirmemeleri hâlinde, kendilerine hiçbir kusurun yüklenemeyeceğini ispat etmedikçe, alacaklının bundan doğan zararını gidermekle yükümlü olurlar (TBK 112).Taraflar arasında kiralık kasa ve bireysel ürün ve hizmet paket sözleşmesi imzalandığından ve uyuşmazlık anılan sözleşmelerden ve bankacılık kanunundan kaynaklandığından olayda salt BK 248 (TBK 299) maddesinde öngörülen adi kira ilişkisinin bulunduğu, buna göre davalı bankanın kiralık kasa üzerinde zilyetliğinin söz konusu olmadığı yönündeki istinaf sebebi yerinde değildir.Taraflar arasındaki hukuki ilişkinin niteliği gereğince davalı bankanın, kiralık kasa hizmetini özenle yerine getirmek, bu kiralık kasanın korunması konusunda gerekli olan tüm önlemleri almak, 3. Kişilerin bu kasalara erişimini engellemek yükümlülüğü bulunmaktadır. Davalı banka bu yükümlülüklerine uyduğunu, her türlü gerekli güvenlik önlemini aldığını, taraflar arasındaki sözleşme gereğince davacılara tahsis ettiği kiralık kasanın muhafazası için gerekli tüm önlemleri aldığını ispatlayamamıştır. Bu nedenle söz konusu yükümlülüklerine aykırı davranışı nedeniyle meydana gelen zarardan sorumludur.İlk derece mahkemesince, davacıların sosyal ve ekonomik durumları araştırılmış, tanıklar dinlenilmiş, bunlardan sonra davacıların kiralık kasada bulunduğunu iddia ettikleri eşyaların değeri konusunda bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır. Dosyada belirlenen davacıların sosyal ve ekonomik durumları, olayın hemen akabinde karakolda verdikleri ifade, tanık beyanları dikkate alındığında davacılar söz konusu kiralık kasa içinde belirttikleri ziynet eşyalarını muhafaza ettiklerini ispatlamışlardır. Bilirkişi raporu ile de söz konusu ziynet eşyalarının muhtemel en az ve en fazla edebilecekleri miktar tespit edilmiştir. Mahkemece de TBK 50 ve 51 (BK 42 ve 43) maddeleri değerlendirilerek karar verilmiştir. Davacıların maddi tazminat talebi bilirkişice hesaplanan en az değerin altında kaldığından davalının bu yöne ilişkin istinaf sebebi yerinde değildir, İlk derece mahkemesi hüküm ve gerekçesinde davalı vekilinin istinaf nedenlerinin ayrıntılı olarak karşılandığı, yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nun 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 121,30.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 34.838,10 TL istinaf karar harcından istinaf eden tarafından peşin olarak yatırılan 8.709,50.TL harcın mahsubu ile bakiye 26.128,60.TL ‘nin davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, 5-Karar kesinleştiğinde ve talep halinde artan gider avansı varsa avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’ nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere 01/07/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.