Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/1817 E. 2021/998 K. 29.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1817
KARAR NO : 2021/998
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME : BAKIRKÖY 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 30/05/2019
DOSYA NUMARASI : 2013/110 Esas – 2019/559 Karar
DAVA: Alacak (Genel Kredi Sözleşmesi ve Bonodan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 29/06/2021
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili …ile asıl borçlu dava dışı … A.Ş, müşterek borçlu/müteselsil kefiller davalı, dava dışı … A.Ş., … A.Ş., … Kooperatifi, … ve …(dava dışı borçlular) arasında genel kredi sözleşmesi imzalandığını, Davalının, aynı zamanda kredi sözleşmelerini ve bonoları asıl borçlu sıfatıyla imzalayan …A.Ş.’nin ve kredi sözleşmeleri ile bonoları kefil sıfatıyla imzalayan … ile … Tic. A.Ş.’nin eski ortaklarından olduğunu, Genel kredi sözleşmelerinden kaynaklanan borca karşılık davalı ve dava dışı borçluların bir takım bonoları imzaladığını ve gayrimenkuller üzerine de ipotek tesis edildiğini, Davalı ve dava dışı borçluların müvekkiline Genel Kredi Sözleşmeleri’nden ve bonolardan kaynaklanan borçlarını ödemediğinden aleyhlerine İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası üzerinden kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile icra takibine geçildiğini, davalının, İstanbul 8. İcra Hukuk Mahkemesinin 2011/567 Esas sayılı dosyası üzerinden icra takibine konu olan bonolardaki imzaların kendisine ait olmadığı gerekçesiyle borca, imzaya ve takibin tüm fer’ilerine itiraz ettiğini, icra hukuk mahkemesince bir kısım bonolardaki imzaların davalının eli ürünü olmadığı gerekçesiyle, belirtilen bonolar açısından davanın kabulüne, söz konusu bonoların toplam bedelinin %20’sine denk gelen 1.971.640,00 TL kötü niyet tazminatının ve % 10’una denk gelen 985.820,00 TL para cezasının müvekkilinden tahsiline karar verdiğini, İstanbul 8. İcra Hukuk Mahkemesi’nin söz konusu kararının yetersiz ve gerekçesiz bilirkişi raporuna dayandırılarak verildiğini, davalının müvekkiline hem bonolardan, hem de söz konusu bonolara konu borcun dayanağı olan Genel Kredi Sözleşmeleri’nden kaynaklanan borcu bulunduğunu, İcra Hukuk Mahkemesi kararlarının kesin olmadığını belirterek, icra hukuk mahkemesince müvekkili aleyhine hükmedilen 1.971.640,00 TL kötü niyet tazminatı ve 985.820,00-TL para cezasının davanın sonuna kadar İİK.’nın 170.maddesinin son fıkrası uyarınca tehir olmasına, müvekkilinin davalıdan dava konusu toplam 4.481.000,00 Euro bedelli bonolar ve Genel Kredi Sözleşmeleri gereğince alacaklı olduğunun tespiti ile 4.481.000,00 Euro bedelin her bir bononun vade tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin davacı bankaya ödemekle yükümlü olduğu bir borcu bulunmadığını, davacının rehinleri paraya çevirmeden kefile müracaat veya dava açma hakkının olmadığını, İstanbul 8.İcra Hukuk Mahkemesinin 21/122011 tarih 2011/587 E. – 2011/1672 K. Sayılı dosyasına imza inkarında bulunarak itiraz ettiklerini ve yapılan yargılamalar sonucu mahkeme tarafından verilen kararın kesinleştiğini, genel kredi sözleşmesine konu iddia edilen borcun gerçekte müvekkiline ait olmadığını, müvekkilinin davacı bankaya ödemekle yükümlü olduğu bir borcu bulunmadığını, bu sözleşmelerdeki imzaların da müvekkiline ait olmadığını, bu nedenle davaya konu genel kredi sözleşmelerinin geçerli bir sözleşme olmadığını, Davacı bankanın borç bitmeden rehinli alacaklarının bir kısmının rehnini kaldırıp hacizleri fek etmesinin yenileyici bir işlem olduğunu, bu nedenle müvekkilinin ve diğer müteselsil kefillerin sorumluluğunu ortadan kaldırdığını, davacının genel kredi sözleşmelerinden kaynaklanan alacağı rehin paraya çevrilmesi yoluyla tahsil etme imkanı varken alacak davası açması İİK 45’e aykırı, MK.2 uyarınca da kötü niyetli olduğunu, İİK. 170/son maddeye göre para cezasının dava sonuna kadar durdurulması mümkün ise de kötü niyet tazminatının durdurulmasına karar verilmesinin yasaya aykırı olduğunu, ipotekle teminat altına alınan alacağın alacaklısının, ipotek paraya çevrilmeden yeni bir ilamsız takip yapma olanağı olmadığından, üstelik mükerrer tahsilata da sebebiyet vereceğinden ve dava açma olanağını bulunmadığından, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 30/05/2019 tarih ve 2013/110 Esas – 2019/559 Karar sayılı kararı ile; ” İş bu dava, Genel Kredi Sözleşmesi gereğince alacağın varlığının tespiti ve sözleşmenin dayanağı olan ve davalının imzası bulunan toplam 4.481.000,00 Euro bedelli bono bedellerinin tahsili talebine ilişkindir. Somut olayda; davacı …ile asıl borçlu dava dışı …A.Ş. arasında genel kredi sözleşmesi imzalandığı, bu sözleşmenin dayanağı olarak dava konusu 11 adet ve toplam 4.481.000,00 Euro bedelli bonoların tanzim edildiği, kredi sözleşmesinde ve bonolarda kefil sıfatıyla davalı …’in ismi ve imzasının bulunduğu, Genel Kredi Sözleşmeleri’nden ve bonolardan kaynaklanan borçların ödenmemesi üzerine davacı tarafından davalı ve dava dışı diğer borçlular aleyhine İstanbul …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası üzerinden kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile icra takibine geçildiği, süresi içerisinde davalı … tarafından İstanbul 8. İcra Hukuk Mahkemesinin 2011/567 Esas sayılı dosyası üzerinden icra takibine konu olan bonolardaki imzaların kendisine ait olmadığından bahisle itirazda bulunulduğu ve yargılama kapsamında yapılan imza incelemesi neticesinde İstanbul 8.İcra Hukuk Mahkemesinin 2011/587 Esas ve 2011/1672 Karar sayılı ilamı ile sözleşmelerdeki ve bonolardaki imzaların davalıya ait olmadığının tespit edildiği ve bunun üzerine iş bu alacak davasının açıldığı anlaşılmıştır. Mahkememizce de yargılama kapsamında davalının imza inkarı gözönünde bulundurularak yukarıda ayrıntılı olarak belirtilen raporların alındığı ve birbirini teyit eden bu raporlar uyarınca davaya konu kredi sözleşmeleri ve bonolardaki imzaların davalı …’e ait olmadığı tespit edilmiştir. Mahkememizce ispat yükünün alacaklıda olduğu kuralı nazara alınarak İcra Hukuk Mahkemesinden alınan raporlar ile yetinilmeyerek davacı alacaklının itirazları gözönünde buludurularak 3 farklı rapor alınmış ve raporlar birbirini destekler mahiyette olunca son celsede ki davacı tarafın yeniden inceleme talebi kabul edilmemiş ve alınan raporların Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 30.5.2001 gün 2001/12-436 E., 2001/467 K. ve 6.6.2001 tarih 2001/12-466 E., 2001/483 K. sayılı kararlarında belirtilen teknik yeterliliğe sahip olduğu gözönünde bulundurularak hükme esas alınmıştır. Bu açıklamalar ışığında; davaya konu kredi sözleşmeleri ve bonolardaki imzaların davalı …’e ait olmadığından, bu sözleşme ve bonolardan dolayı davalının sorumlu tutulamayacağı takdir ve sonucuna varılarak davanın reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir. ” gerekçeleri ile; ” 1-Davacının davasının REDDİNE, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; İlk Derece Mahkemesi tarafından hükme esas alınan bilirkişi raporunun, ilk derecemahkemesinin kendi ara kararına aykırı olduğunu ve çeliştiğini, alınan bilirkişi raporlarının yeterli olmadığını, 11.04.2019 tarihli duruşmasında ıslah taleplerinin de usul ve yasaya aykırı olarak reddedildiğini, İlk derece mahkemesinin gerekçesinde her ne kadar 3 adet bilirkişi raporu alınmış olduğu belirtilmiş olsa da dosyada mübrez toplam 7 adet rapor bulunduğunu, bu raporların arasında ise yine gerekçede belirtilmiş olanın aksine hiçbir surette yeknesaklık bulunmadığını, Dava ikame edilmeden önce kendileri tarafından Prof. Dr. … ve Prof. Dr. …’dan bilimsel mütalaa alındığını ve bu bilimsel mütalaa da dava konusu bono ve genel kredi sözleşmesinde atılı bulunan imzaların davalının eli ürünü olduğu tespitine yer verildiğini, Daha sonrasında, mahkeme dosyası kapsamında Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi tarafından kök rapor düzenlendiğini ve bu raporda bono ve genel kredi sözleşmesinde atılı bulunan imzaların davalının eli ürünü olmadığı tespitine yer verildiğini, kendileri tarafından yapılan itirazlar doğrultusunda kurumdan ek rapor alındığını ve bu defa bir kısım evraklarda atılı bulunan imzaların davalının eli ürünü olup olmadığı hususunda ileri bir tespite gidilemediği görüşüne yer verildiğini, Dosyaya Adli Tıp Kurumu Fizik İncelemeler İhtisas Dairesi Belge İnceleme ve Sahtecilik Uzmanı Fzk. … tarafından düzenlenen bilirkişi raporunu sunduklarını, bu raporda ise, dava konusu bono ve genel kredi sözleşmesinde atılı bulunan imzaların davalının eli ürünü olduğu tespitine yer verildiğini, Daha sonra ilk derece mahkemesinin kararı ile dosyanın Polis Kriminal Laboratuvarı’na gönderildiğini, burada düzenlenen kök raporda, dava konusu bono ve genel kredi sözleşmesinde atılı bulunan imzaların davalının eli ürünü olmadığı tespitine yer verildiğini, itirazlar üzerine düzenlenen ek raporda ise, daha önce incelemeye esas alınan mukayese evrakların yanı sıra ayrıca davalının imzasının atılı bulunduğu ticaret sicil evraklarının da incelemeye alınması ile birlikte bu defa dava konusu bono ve genel kredi kredi sözleşmesinde atılı bulunan imzaların mukayese evraklarda atılı bulunan imzaları atan aynı kişinin eli ürünü olduğunun tespit edildiğini, Polis Kriminal Laboratuvarı ek raporunda ticaret sicil kayıtlarının evrak olarak incelemeye alınmış olması ancak daha önce alınan raporda işbu mukayese evrakların mukayese konusu edilmemiş olması nedeniyle bu defa ilk derece mahkemesi tarafından ticaret sicil evraklarının mukayese evrak olarak incelenmek üzere dosyanın Adli Tıp Kurumu’na gönderilmesine karar verildiğini, ancak Adli Tıp Kurumu’nun, ticaret sicil evraklarını mukayese evrak olarak incelemediğini ve ilk derece mahkemesinin de kendi ara kararına aykırı yapılan bu inceleme sonucu düzenlenen raporu hükme esas aldığını,İlk derece mahkemesinin ara kararına rağmen, Adli Tıp Kurumu tarafından incelemeye dahil edilen bu evraklar bakımından davalının beyanın alınması adına dosyanın ilk derece mahkemesine iade edildiğini, Adli Tıp Kurumu’nun bu haksız iade gerekçesine karşılık bu defa ilk derece mahkemesinin 15.11.2018 tarihli ara kararı ile 08.03.2018 tarihli ara karar ile aynı doğrultuda dosyanın mevcut kapsamı ile birlikte yeniden Adli Tıp Kurumu’na gönderilmesine karar verildiğini, İlk Derece Mahkemesi’nin bu ara kararlarına rağmen özellikle inceleme konusu edilmesi istenen evrakların, Adli Tıp Kurumu tarafından incelenmediğini ve mahkeme kararına aykırı biçimde re’sen takdir hakkı kullanarak ticaret sicil evrakları hariç tutularak inceleme yapıldığını ve bu inceleme neticesinde de bir kısım evraklarda …’in eli ürünü olmadığının, bir kısmında ise tespit bakımından ileri bir tespite gidilemediğinin belirtildiğini, Bu doğrultuda her ne kadar ilk derece mahkemesi tarafından 3 rapor alındığı ve bu raporlar arasında da yeknesaklık bulunduğu yönünde gerekçe tesis edilmiş olsa da aksini gösterir özet tablonun da aşağıdaki gibi olduğunu: ADLİ TIP KURUMU FİZİK İHTİSAS DAİRESİ EK RAPORU TİCARET SİCİL EVRAKLARI MUKAYESEYE KONU EDİLMEMİŞTİR. Bir kısım evraklarda …’in eli ürünü olmadığı bir kısmında ise tespit bakımından ileri bir tespite gidilemediği tespit edilmiştir.TEKNİK UZMAN MÜTALAASI ( …) TİCARET SİCİL EVRAKLARI MUKAYESEYE KONU EDİLMEMİŞTİR. …’in eli ürünü olduğu tespit edilmiştir.POLİS KRİMİNAL LABORATUVARI KÖK RAPORU TİCARET SİCİL EVRAKLARI MUKAYESEYE KONU EDİLMEMİŞTİR. …’in eli ürünü olmadığı tespit edilmiştir. POLİS KRİMİNAL LABORATUVARI EK RAPORU TİCARET SİCİL EVRAKLARI MUKAYESEYE KONU EDİLMEMİŞTİR. Mukayese evraklar ile dava konusu evraklarda atılı bulunan imzaların tek kişinin eli ürünü olduğu tespit edilmiştir.
ADLİ TIP KURUMU FİZİK İHTİSAS DAİRESİ RAPORU TİCARET SİCİL EVRAKLARI MUKAYESEYE KONU EDİLMEMİŞTİR. Bir kısım evraklarda …’in eli ürünü olmadığı bir kısmında ise tespit bakımından ileri bir tespite gidilemediği tespit edilmiştir.Her ne kadar gerekçeli kararda alınan raporların birbirlerini destekler mahiyette olduğu yönünde gerekçe kurulmuş olsa da, dosyada mübrez raporların birbirini destekler nitelikte olmadığını, raporlara dayanak teşkil eden mukayese evrakın dahi aynı olmadığını, dosya kapsamına ve mukayeseye davalının imzasının atılı bulunduğu ticaret sicil evraklarının alınması ile birlikte Polis Kriminal Laboratuvarı raporunda değişiklik olduğunu, dava konusu olan senet ve GKS’lerde atılı imzalar ile mukayese evraklarda atılı bulunan imzaların aynı kişinin eli ürünü olduğunun tespit edildiğini, Mukayeseye konu edilen ticaret sicil evrakları arasında, noter huzurda düzenlenmiş olan … A.Ş.’nin Beyoğlu …. Noterliği’nin 27.12.2005 tarih ve … yevmiye numaralı 5 sayfalık şirket esas sözleşmesi de bulunduğunu, bu evrakın noter huzurunda düzenlenmiş olduğunu ve davalının dosyada mübrez olan beyanlarında da noter huzurunda atılı bulunan tüm imzaları ikrar ettiğine dair beyanları da bulunduğu göz önüne alındığında, söz konusu belgelerin de davalı tarafından kabul edilmiş belgeler olduğunu, Her ne kadar işbu mukayese evrakların resmi evraklar olması sebebi ile aynı kişi tarafından imzalanmış olduğu tespit edilen dava konusu evrakların da esasında davalı … tarafından imzalanmış olduğu Polis Kriminal Laboratuvarı’nın raporu ile ortaya konulmuş olsa da, ilk derece mahkemesi tarafından bu kapsamda yeniden rapor alınmak üzere dosyanın Adli Tıp Kurumu’na gönderildiğini ve ATK tarafından 22.01.2019 tarihli raporda: “443106, 574578, 52474 nolu şirket dosyalarında mevcut … tarafından kabul edilmeyen belgelerdeki imzalar mukayese dışı bırakılarak” denilmek suretiyle ticaret sicil evraklarının mukayese dışı bırakılarak bir kanaat bildirildiğini, Her ne kadar gerekçeli kararın 3. sayfasının “Deliller” başlılığı altında “İstanbul Ticaret Sicili Müdürlüğünden şirket kayıtları” ifadesine yer verilmiş olsa da esasında bu evrakların, bütün ısrarlarına ve mahkeme kararına rağmen Adli Tıp Kurumu tarafından hiçbir surette incelemeye konu edilmediğini, İlk derece mahkemesinin buna rağmen gerekçeli kararında, sanki bu deliller de incelenmiş gibi gerekçe kurmasının hukuka aykırı olduğunu, yine gerekçe kısmında Polis Kriminal Laboratuvarı’nın 09.10.2017 tarihli ek raporuna yer verilmemesinin de kararın hukuka aykırılığını ve eksikliğini ortaya koyduğunu, belirtilen tüm bu eksiklik ve çelişkilerin giderilebilmesi bakımından, ilk derece mahkemesinin 15.11.2018 tarihli ve 08.03.2018 tarihli ara kararları doğrultusunda dosyada mübrez tüm mukayese evrakların da incelemeye alınması suretiyle bir bilirkişi incelemesi yapılması gerektiğini, Davanın 11.04.2019 tarihli duruşmasında, dosyanın Adli Tıp Kurumu’na yeniden gönderilmesine ilişkin taleplerinin reddine karar verilmesinin ardından aynı duruşmada kendileri tarafından ıslah talepleri olduğunun beyan edildiğini ve bu hususta da ıslah dilekçelerini sunmak bakımından HMK’nın ilgili hükümleri gereğince süre talep edildiğini, Ancak bu taleplerinin ilk derece mahkemesi tarafından reddedildiğini ve ret gerekçesi olarak da kendileri tarafından ileri sürülen bu hususun “iddianın genişletilmesi mahiyetinde olduğu”nun belirtildiğini, bu hususta her ne kadar ara karardan rücu talebinde bulunulmuşsa da, ilk derece mahkemesi tarafından hüküm tesis edildiğini, oysa, ıslahın davanın taraflarından birinin tek taraflı beyanı ile kullanılabilen ve mahkeme yahut karşı tarafın kabulüne bağlı olmayan bir hak olup ayrıca iddia ve savunmanın genişletilmesi yasağının tek istisnası olarak kabul edildiğini (Yargıtay 14. Hukuk Dairesi’nin 2018/214 Esas ve 2018/6518 Karar sayılı 09.10.2018 tarihli kararı) ayrıca bir tarafın ıslah hakkını kullanmasının, diğer tarafın yahut mahkemenin de kabulüne bağlı olmadığını (Yargıtay 20. Hukuk Dairesi’nin 2017/2365 Esas ve 2018/7511 Karar sayılı ve 26.11.2018 tarihli kararı) belirterek, -İlk derece mahkemesinin 15.11.2018 tarihli ve 08.03.2018 tarihli ara kararları gereğince itirazlarını karşılayacak şekilde rapor alınması amacıyla dosyanın ilk derece mahkemesine geri gönderilmesine veya bu doğrultuda yeniden bilirkişi incelemesi yapılarak karar tesis edilmesine, – İşbu taleplerinin kabul edilmemesi halinde ise, her halükarda ıslah bakımından süre verilmesine ilişkin taleplerinin reddi yönünde tesis edilen kararın usul ve yasaya aykırı olması nedeniyle kaldırılmasına ve bu hususta süre verilerek yargılamaya devam edilmesi amacıyla dosyanın ilk derece mahkemesine geri gönderilmesine ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, genel kredi sözleşmeleri ve bonolardan kaynaklanan alacağın tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş, karara karşı davacı tarafça istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davalı tarafça dava konusu genel kredi sözleşmeleri ve bonolardaki imzaların kendisine ait olmadığı savunulmuş, İcra Hukuk Mahkemesince Jandarma Kriminal Laboratuvarından alınan raporda, dava konusu bonolardaki imzaların davalının eli ürünü olmadığı, mahkemece Polis Kriminal Laboratuvarından alınan 16/03/2016 tarihli raporda, dava konusu genel kredi sözleşmeleri ve bonolardaki imzaların davalının eli ürünü olmadığı, Adli Tıp Kurumu Başkanlığı Fizik İhtisas Dairesi’nden alınan raporda ise, …tarihsiz 4.000.000 Euro bedelli genel kredi sözleşmesinde atılı imza ile davalıya ait imza beyannamesi ve limited şirket hisse devir senedinde atılı mukayese imzaları arasında kısmi benzerlikler bulunmakla birlikte mukayese imzaların poliform olmaları nedeniyle söz konusu imzanın davalıya aidiyeti hususunda daha ileri bir tespite gidilemediği, diğer bonolar ve sözleşmelerdeki imzaların davalının eli ürünü olmadığı belirtilmiştir. Davacı tarafça Ticaret Sicil Müdürlüğünden gelen belgelerdeki imzaların da mukayese imzaları olduğu belirtilerek bu belgelere göre yeniden rapor alınması talep edilmesi üzerine, Polis Kriminal Laboratuvarından alınan ek raporda; ticaret sicil müdürlüğünden gelen evrak asılları üzerinde yapılan incelemeye göre, davalı adına atılı imzalar arasında kaligrafik ve grafolojik özellikler yönünden ortak bulgular tespit edilmekle bahse konu imzaların aynı(tek-bir) şahsın eli mahsulü olduğu kanaatine varıldığı, diğer belgeler üzerindeki davalı adına atılı inceleme konusu ve mukayeseye esas belgeler üzerindeki imzaların aynı(tek-bir) şahsın elinden çıkmış olduğunu gösterir nitelikte ve yeterlilikte ortak kaligrafik ve grafolojik bulgular tespit edilemediği belirtilmiştir. Mahkemece, Adli Tıp Kurumu, Jandarma Kriminal ve Polis Kriminal Laboratuvarından ayrı ayrı raporlar alındığı, özellikle ATK’dan alınan rapordan sonra dosyaya sunulan belgelerle Polis Kriminal Laboratuvarından rapor alındığı ve son sunulan belge ve evrakların Adli Tıp Kurumu tarafından değerlendirilip incelenemediği, bu hususun iki rapor arasındaki çelişkiden ziyade incelenen belgelerin farklılığından ortaya çıkabileceği, öncelikle bu hususun dosya kapsamında giderilmesi amacıyla tüm evrak, belge, dosya, emanette bulunan belge asılları, yazı ve imza örnekleri birlikte Adli Tıp Kurulu Genel Kuruluna gönderilmek suretiyle yeniden imza ve yazı incelemesi yapılmasına karar verilmesi üzerine; ATK Fizik İhtisas Dairesinin 22/01/2019 tarihli raporunda; …şirket dosyalarında mevcut davalı tarafından kabul edilmeyen belgeler dışındaki imzalar mukayese dışı bırakılarak yapılan incelemeye göre, …tarihsiz 4.000.000 Euro bedelli genel kredi sözleşmesinde atılı imza ile davalıya ait imza beyannamesi ve limited şirket hisse devir senedinde atılı mukayese imzaları arasında kısmi benzerlikler bulunmakla birlikte mukayese imzaların poliform olmaları nedeniyle söz konusu imzanın davalıya aidiyeti hususunda daha ileri bir tespite gidilemediği, diğer bonolar ve sözleşmelerdeki imzaların davalının eli ürünü olmadığı belirtilmiştir. ATK Fizik İhtisas Dairesi tarafından, davalı tarafça Ticaret Sicil Müdürlüğü’nden gelen belgelerdeki imzalar kabul edilmediğinden bu belgeler üzerinde inceleme yapılmadığı anlaşılmaktadır. Ancak imzası kabul edilmeyen bu belgeler arasında … A.Ş.’nin Beyoğlu …. Noterliği’nin 27.12.2005 tarih ve … yevmiye numaralı 5 sayfalık şirket ana sözleşmesi yer almakta olup, 5. Sayfanın arkasında “İşbu Şirket sözleşmesi altındaki imzanın şahıs ve kimliği ibraz ettiği …. ait olup, işlerin yoğunluğu sebebiyle işlerinin aksatacağından mahallinde huzurumda imzalandığını onaylarım. ” şeklinde Noter İmza Yetkili Katibinin beyan ve imzası bulunmaktadır. Bu belgede ismi geçen şahıslar arasında davalı da yer almaktadır. HMK’nın 208. Maddesinde ” (1) Taraflardan biri, kendisi tarafından düzenlendiği iddia edilen bir belgedeki yazı veya imzayı inkâr etmek isterse, sahtelik iddiasında bulunmalıdır; aksi hâlde belge, aleyhine delil olarak kullanılır. (2) Bir belgenin sahteliği iddia edildiğinde, belgenin mahkemeye verildiği tarih yazılıp mühürlenerek, saklanması için mahkemece gerekli tedbirler alınır. (3) Bir belgenin sahteliğini iddia eden kimse, bunu aynı mahkemede ön sorun şeklinde ileri sürebileceği gibi, bu konuda ayrı bir dava da açabilir. (4) Resmî bir senetteki yazı veya imzayı inkâr eden tarafın bu iddiası, ancak ilgili evraka resmiyet kazandıran kişiyi de taraf göstererek açacağı ayrı bir davada incelenip karara bağlanabilir. Asıl davaya bakan hâkim, gerekirse bu konuda imza veya yazıyı inkâr eden tarafa, dava açması için iki haftalık kesin bir süre verir.” hükmü,HMK’nın 209- (1). maddesinde ise” Adi bir senetteki yazı veya imza inkâr edildiğinde, bu konuda bir karar verilinceye kadar, o senet herhangi bir işleme esas alınamaz. (2) Resmî senetlerdeki yazı veya imza inkâr edildiğinde, senetteki yazı veya imzanın sahteliği, ancak mahkeme kararıyla sabit olursa, bu senet herhangi bir işleme esas alınamaz.” hükmü yer almaktadır.HMK’nın 204. maddesinde noter senetlerinin ispat gücü düzenlenmiş olup, Noterlik Kanunu’nun 82. maddesine göre noter belgelerindeki imza ve tarih sahteliği sabit oluncaya kadar geçerlidir. Polis Kriminal Laboratuvarının ek rapor tanzim etmesine dayanak belgeler arasında yer alan yukarıda belirtilen şirket ana sözleşmesinin sahteliğinin bir mahkeme kararı ile sabit olduğu iddia ve ispat edilmediğinden, bu belgedeki imza tatbike elverişli imza olarak kabul edilmelidir.Burada şunu da vurgulamak gerekir ki, Polis Kriminal Laboratuvarından alınan ek raporda; ticaret sicil müdürlüğünden gelen evrak asılları üzerinde yapılan incelemeye göre, davalı adına atılı imzalar arasında kaligrafik ve grafolojik özellikler yönünden ortak bulgular tespit edilmekle bahse konu imzaların aynı(tek-bir) şahsın eli mahsulü olduğu belirtilmekle birlikte, bu imzaların davalı eli ürünü olduğu hususunda açık ve net bir tespit de bulunmamaktadır. Bu durumda, ticaret sicil müdürlüğünden gelen … A.Ş.’nin Beyoğlu …. Noterliği’nin 27.12.2005 tarih ve … yevmiye numaralı 5 sayfalık şirket ana sözleşmesindeki imzanın tatbike elverişli imza olduğu anlaşılmakla, dosyanın tekrar ATK Fizik İhtisas Dairesine ve gerektiğinde Polis Kriminal Laboratuvarına gönderilerek, bu belgedeki imza tatbike elverişli imza kabul edilerek, dava konusu senetler ve sözleşmelerdeki imzaların davalı eli ürünü olup olmadığı hususunda ek rapor alınması, alınacak ek raporla dosyada mevcut diğer raporlar arasında çelişki oluşması halinde İstanbul Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Akademisinden bu konudaki uzmanlardan seçilecek bir bilirkişi heyetinden raporlar arasındaki çelişkiyi giderecek mahiyette yeni rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve araştırma ile karar verilmesi doğru görülmemiştir. 28/07/2020 tarih 31199 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan 7251 Kanun no’lu 22/07/2020 kabul tarihli Hukuk Muhakemeleri Kanunu İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un 35. mad. uyarınca; “6) Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemiş olması.” hali, kararın kaldırılarak, dosyanın mahkemesine iadesi sebepleri arasında gösterilmiştir. Bu nedenle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile, HMK’nın 353/1-a.6 maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın mahkemesine iadesine, davacı vekilinin sair istinaf sebeplerinin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına karar verilerek, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun kısmen KABULÜ ile; Bakırköy 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 30/05/2019 tarih ve 2013/110 Esas – 2019/559 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-a6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, dosyanın mahkemesine İADESİNE, 2-Davacının sair istinaf sebeplerinin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına,3-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davacı tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, istinaf karar harcının talep halinde davacıya iadesine, 4-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 5-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 29/06/2021 tarihinde HMK’nın 362/1-g maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.