Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/1811 E. 2021/1199 K. 16.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1811
KARAR NO: 2021/1199
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME: BAKIRKÖY 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 25/06/2019
DOSYA NUMARASI: 2018/973 Esas – 2019/617 Karar
DAVA: Tespit
KARAR TARİHİ: 16/09/2021
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin 1997 yılında kardeş olan …, davalı … ve diğer kardeşler ile birlikte kurulduğunu ancak, ticaret sicil kayıtlarında dava dışı … ve davalı …’in ortak olarak görüldüğünü, 1999 yılında kardeşler arasındaki ortaklığın sona erdiğini, bunun üzerine şirketin tamamen dava dışı …’e bırakıldığını, şirketin tek hissedarı ve yetkilisinin … haline geldiğini, ancak kardeşler arasındaki mevcut güven ilişkisine istinaden ticaret sicil kayıtlarında hisse ve yetki devri gerçekleştirilmediğini, işlerin kötü gitmesi üzerine dava dışı …’in, davalı …’i şirket muhasebesine ve bir kısım işlere yardımcı olması için %10 kâr ortaklığı ile davet ettiğini ve … tarafından teklifin kabul edildiğini, 2015 yılında, şirkete ait ticari defter ve kayıtların usulüne uygun tutulmadığı, şirket banka hesaplarından bir kısmı davalı … hesaplarına olmak üzere, yüklü miktarda para çıkışlarının yapıldığı, şirket kârının büyük bir bölümünün şirket hesaplarında olmadığının tespit edildiğini, davalı …’in müdürlük görevine son verildiğini ve şirketteki paylarının 50.000,00 TL bedel karşılığında dava dışı …’e devredildiğini, müvekkili şirkete ait, ellerinde bulunan defter/belgeler ve banka kayıtları üzerinde yapılan incelemeler neticesinde 5.000.000 USD’nin üzerinde açık bulunduğunun tespit edildiğini, davalının bu zararların kesin deliller ile ortaya konulmasını engellemek için bir çok yola başvurduğunu, müvekkili şirketin eski mali müşaviri olan dava dışı … ile sahte bir evrak düzenlediğini ve ticari defterleri müvekkili şirkete iade etmiş gibi gösterdiğini, teslime ilişkin belgenin sahte olduğunu belirterek, müvekkili şirkete ait Ticari Defter ve Belgelerin 2005-2010 yıllarına ait olan kısmının, davalıların elinde olduğunun tespiti ile davalılardan alınarak müvekkili şirkete teslimine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı … cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin 1997 yılında kardeşleri …, …, … ve … ile birlikte ortaklaşa …. Ltd.Şti şirketini kurduklarını, şirketin müvekkili … ile … adına tescil edildiğini, 1999 yılında ortaklığın dağıldığını, 2005 yılında firmanın yeniden faaliyete geçirildiğini, müvekkilinin şirket karı üzerinde %10 ve giderler konusunda da ortaklaşa olarak anlaştıkları bir ortaklık sürecinin başladığını, 2015 yılının Şubat ayında müvekkilinin anlayamadığı bir nedenle …’in ortaklığı bitirmek istemesiyle yeni bir sürece girildiğini, ortaklığın bitirilmesi amacıyla toplantı yapıldığını, yapılan toplantıda geriye doğru hesap yapılarak kimin ne kadar alacağı olduğuna karar verileceğinin karara bağlandığını, müvekkili …’in, şirketi tamamen …’in gösterdiği kişiye devredeceğini, kasa devri yapılacağını, şahsi hesapların devredileceğini, hesap bitiminde tarafların hisseleri oranında paylarına düşen miktarları nakit olarak alacaklırını; borç çıkması halinde de, borcun şirkete ödeneceğini, müvekkilinin şahitler huzurunda varılan bu anlaşma gereği kararlaştırılan her bir hususu yerine getirdiğini, ağabey … tarafından kendisine hisse payı bedeli ödememe adına- gerçeğe aykırı gerekçelerle davalar açıldığını, müvekkilinin sahibi olduğu … hisselerinin tümünü …’e devrettiniğini, bu zamana kadar da fiiliyatta %10 kar ortaklığına düşen hissesine ilişkin hisse bedellerini para olarak alamadığını, davaya konu edilen ticari defterlerin varlığının en çok müvekkilinin işine yarayacağını, müvekkilinin, şirketten el çektirilmeden kısa bir süre önce şirket merkezini taşıdığını, tüm ticari defterlerin taşınmada kaybolma htimaline binaen o zamanki Mali Müşavir …’un ofisine getirildiğini, tam taşınma gerçekleşince de defterlerin tümünün, olması gereken yere yeni şirket merkezine çuvallarla getirildiğini. bir teslim tesellüm tutanağını da … ile müvekkilinin imzaladığını, söz konusu belgelerin şirket merkezinde, müvekkilinin alacağının hesaplanması ve kendisiyle mutabakat sağlanabilmesi amacıyla ayrıntılı olarak incelendiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … cevap dilekçesinde özetle; Kendisinin davacı Şirket’te 2004-2016 arasında mali müşavirlik görevinde bulunduğunu, davacı şirketin bir aile şirketi olduğunu, … ve … ortaklığı ile yürütülen; ancak görünürde …’in daha yüksek hisse ile Genel Müdür olduğunu, 2015 Mart ayına gelindiğinde kardeşler arasında çıkan anlaşmazlıklar nedeniyle …’in işten el çektirildiğini, …’in hisse bedeli ve başkaca alacakları sonradan verilmek üzere ağabey …’in kızı … lehine hisse devri gerçekleştirildiğini, bunun bir toplantıda karara bağlandığını, alınan karara göre tarafların 1 ay içinde hesap yapıp …’in hak ve alacaklarını vereceğini, şirket mali müşaviri olmasından ötürü ve ortaklardan … ve …’in bu yönde talebiyle, bu hesabın kendisi tarafından yapılması gerektiğini, şirket o dönemlerde taşınma içinde olduğu için tüm evrakların Beyoğlu Merkez adresinden …’a taşındığını, daha sonra da tüm evraklarin …’a yeni şirket merkezine taşındığını, o an şirket yetkilisi …’e, … huzurunda teslim edildiğini, …’in de …’e teslim ettiğini, hisse devrinden sonra kardeşlerin anlaşması gereği çıkarılacak hesabın bir türlü çıkarılamadığını, …’in ısrarları üzerine 2015’in 6.-7. aylarında hesap kontrolüne oturulduğunu, …, … ve kendisinin katılımıyla teker teker şirket merkezinde evrak kontrol edilmeye başlandığını, bu aşamada şirket merkezinde bulunan evraklar konusunda evrak eksikliğine dair bir iddia ortaya atılmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 25/06/2019 tarih ve 2018/973 Esas – 2019/617 Karar sayılı kararı ile; “…davalı …’in davacı … San. Tic. Ltd.Şti.’nin 16.03.2015 tarihine kadar müdürlük görevini yaptığı, davalı …’un ise 25.10.2016 tarihine kadar şirketin muhasebe işlerini yürüttüğü, davacı tarafından bu kişiler tarafından devir teslim sırasında dava konusu şirkete ait 2005-2010 yıllarına ait Ticari Defter ve Belgelerin teslim edilmediğinin iddia edildiği, davalı taraf ise söz konusu defter ve belgeleri teslim ettiğini savunduğu, bu konuda davacı tarafın bildirdiği tanıkların beyanlarına başvurulduğu ancak tanıkların bilgi ve görgüsünün defterlerin davalı tarafta olduğu hususunda yeterli ve kesin bir kanaat oluşturmadığı, davalıların mahkememizce alınan beyanlarında defterlerin tamamını tutanak karşılığında davacı şirkete teslim ettiklerini beyan ettikleri, 25.10.2016 tarihli tutanak uyarınca dava konusu defter ve belgelerin davacı şirkete teslim edildiğinin tutanak altına alındığı, dolayısıyla dava konusu defterlerin davalıların elinde olduğu ve davacı şirkete teslim edilmediği hususunun ispatlanamaması sebebiyle davanın reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir. ” gerekçeleri ile; ” 1-Davanın REDDİNE, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Mahkemece ispat hukuku açısından önemli hatalar yapıldığını, dosyada yer alan sms, e-posta yazışmaları ile davalılar tarafından tutulan tutanağın iyice irdelenmediğini, Bildirmiş oldukları tüm tanıklar dinlenmediği halde tanık anlatımlarının yeterli kanaati oluşturmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmesinin hakimin davayı aydınlatma yükümlülüğünün ihlali niteliğinde olduğunu,26.02.2019 tarihli celsede tanık isim ve bilgilerinin bildirilmesi için taraflara süre verildiğini, mahkemenin bu ara kararı gereğince tanık isim ve bilgilerinin 12.03.2019 tarihinde dosyaya sunulduğunu, tanık listelerinde yer alan … ile … dinlenilmiş ise de; diğer tanıkları olan ve davalıların da katılmış olduğu aile toplantısına katılan defter ve belgelerin davalı …’in müdürlük görevinden ayrılmasından sonra diğer davalı …’da bulunduğuna dair bilgi ve görgüsü bulunan …’ın dinlenilmediğini, 25.06.2019 tarihli son duruşmada, sözlü olarak diğer tanıkları …’ın dinlenilmesi amacıyla Edirne- Enes Asliye Hukuk Mahkemesi’ne talimat yazılmasının talep edildiğini, ancak mahkemenin delilleri yeterli görmüş olması nedeniyle talimat yazmadığını, Mahkeme tarafından davanın reddine dair karara gerekçe olarak tanık anlatımlarının yeterli olmadığının gösterildiğini, oysa mahkeme tarafından tanıklarının, delillerin yeterli görülmesi nedeniyle dinlenilmediğini, bildirilen tanıkların tamamı dinlenilmeksizin tanık anlatımlarının yeterli görülmemesi gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, Her halükarda mahkeme tarafından dinlenilen her iki tanığın beyanlarının da görgüye dayalı olduğunu, ayrıca her iki tanığın şahitlik ettiği olayların davalı …’in müvekkili şirketten ayrıldığı tarih olan 16.03.2015 tarihinden sonra olduğunu, her iki tanıklarının da bu tarihten sonra defter ve belgelerin davalı …’da olduğuna dair olaylara tanıklık ettiğini, bu delillerinin de, bahsi geçen tutanağın davalılar tarafından sahte olarak düzenlendiğini, muvazaalı bir işlem olduğunu ortaya koyduğunu, davalı … müvekkili şirketten ayrıldıktan sonra da diğer davalı …’un halen mali müşavirlik görevine devam ediyor olması ve defterler üzerinde inceleme yapıyor olması (diğer davalı …’in müdürlük görevinde ortaya çıkan kasadaki büyük miktarda eksilmenin tespiti amacıyla) nedeniyle ve diğer delilleri ile birlikte değerlendirme yapıldığında, defterlerin bu tarihten sonra da …’da olduğunu, bu tarihten sonra ise bahsi geçen tarihsiz tutanağın müvekkili şirket adına diğer davalı … tarafından imzalanmasının hukuken hiçbir geçerliliği bulunmadığını gösterdiğini, Davalılar tarafından düzenlenmiş olan teslim tutanağının HMK’nın 199. maddesi bağlamında ispat aracı olma özelliği olmadığını, belge üzerinde tarih bulunmadığını, ne zaman düzenlendiği belirli olmayan bir evrakın teslime dair olguyu ispat etmesinin mümkün olmadığını, yerel mahkemenin yanılgı ile evrakın 25.10.2016 tarihli olduğunu belirttiğini, ancak her halükarda evrakın tarihi bu ise, davanın haklılığının sübut bulacağını, Müvekkil şirkete ait defter ve belgelerin davalı …’un ofisine taşındığının kendileri tarafından da kabul edildiğini, ancak daha sonrasında diğer davalı …’e teslim edildiği ve onun da müvekkili şirkete teslim ettiği olgularını kabul etmediklerini, bu durumda davalıların 2005-2010 yıllarına ait ticari defter ve belgeleri müvekkili şirkete teslim ettiğini ispat etmesi gerektiğini, Bahsi geçen teslim tutanağında tarihin yer almamasının, bu evrakın işbu davanın açılmasından yahut savcılık şikayetinin yapılmasından bir gün önce bile düzenlenmiş olabileceğini gösterdiğini, bu evrakı kabul etmediklerini beyan etmelerine rağmen mahkeme tarafından bu hususun incelenmediğini, bu durumda, 2005-2010 yıllarına ait ticari defter ve belgeleri 16.03.2015 tarihinden önce müvekkili şirkete teslim ettiğini iddia eden davalıların bu iddiasını ispat etmesi gerektiğini, mahkeme tarafından ispat hukuku ve tutanağın delil niteliği üzerinde yanılgıya düşüldüğünü, Teslim tutanağı üzerinde müvekkili şirket kaşesi bulunmadığını, sadece davalıların kendi aralarında düzenlenmiş bir evrak olduğu dikkate alınırsa; ancak davalı … tarafından defterlerin (Bilinmeyen Bir Tarihte) diğer davalı …’e teslim edildiğini göstereceğini, bunun müvekkili şirkete teslime dair bir kayıt anlamına gelmediğini, Mahkeme tarafından gerekçeli kararda, teslim tutanağının 25.10.2016 tarihli olduğunun belirtildiğini, şayet tutanak üzerinde böyle bir tarih var ise, o tarihte davalı …’in şirket yetkilisi olmadığını, davalı …’in 16.03.2015 tarihinde şirketten ayrıldığını, bahsi geçen tutanağın tarihinin 25.10.2016 olması halinde ise, bu evrakın sahte olduğunun net bir şekilde ortaya konulmuş olacağını, sonradan düzenlenmiş bir evrak olduğunun kendileri tarafından da kabul edilmiş olacağını, Her ne kadar, mahkeme tarafından sehven yapılmış bir hata olduğunu düşünüyorlar ise de, şayet davalılar tarafından bahsi geçen teslim tutanağına daha sonradan tarih ekleme gibi bir girişimde bulunulmuş ise ve bu tarih yazılmış ise, bu durumun evrakın sahte olduğunu ortaya koyuyor olması nedeni ile bu hususun da gözetilerek inceleme yapılmasını talep ettiklerini, Dosyaya sunmuş oldukları ve davalı … tarafından da kabul edilen e-posta ve SMS yazışmalarının mahkeme tarafından dikkate alınmadığını, bu yazışmaların HMK bağlamında birer yazılı delil teşkil ettiğini, belge niteliğinde olduğunu, davalı …’a gönderilen 21.11.2016 tarihli e-posta’da 2005-2010 yıllarına ait defterlerin eksik olduğunun belirtildiğini ve davalı tarafından cevabi mailde 2011-2015 yıllarına ait defterlerin teslim edildiğinin bildirildiğini, E-posta yazışmaları ile SMS yazışmalarının tamamının, davalı …’in müvekkili şirketten ayrıldığı tarih olan 16.03.2015 tarihinden sonra 2016 yılı sonu ve 2017 yılı başında yapıldığını, bu durumun defterlerin davalı …’in müvekkili şirketten ayrılmasından sonra diğer davalı …’da bulunduğunu gösterdiğini, Müvekkil şirket çalışanı … tarafından gönderilen e-postada; …’a sürekli olarak yapılan baskı neticesinde müvekkili şirkete bir kısım defter ve belgelerin teslim edilmesi üzerine, yapılan incelemede çıkan eksikliklerin bildirildiğini, açık bir şekilde defterlerden 2005-2010 yılların ait olanların eksik gönderildiği, KDV’lerin 2005-2015 yıllarına ait olanların hiçbirisinin bulunmadığının belirtildiğini, Bu e-postaya cevaben davalı … tarafından aynı tarihte gönderilen e-postada ise kendisine teslim edilen defterlerin 2011-2015 yıllarına ait olduğu ve bunların müvekkili şirkete geri teslim edildiği ifade edilerek, defter teslim yazısının imzalanıp kendisine gönderilmediğinin beyan edildiğini, Davalıların, “defter ve belgelerin tamamının davalı …’un ofisine götürüldüğüne” dair beyanını kabul ettikleri (sonraki beyanları kabul etmemekle) bileşik bağlantılı ikrarı ile birlikte değerlendirme yapıldığında; davalı … ile yapılan bu e-posta yazışmasının, 21.11.2016 tarihinde defter ve belgelerden yalnızca 2011-2015 yıllarına ait olan kısmının teslim edildiğini gösterdiğini, kalan 2005-2010 yıllarına ait defter ve belgelerin teslim edildiğini ispat yükünün ise yine davalılar üzerinde olduğunu, Davalı … tarafından “defter teslim yazısının kendisine gönderilmediği”nin beyan edildiğini, şayet 16.03.2015 tarihinde bütün defter ve belgeler müvekkili şirkete teslim edilmiş ve kendisine bir teslim tutanağı imzalanarak verilmiş ise davalı …’un yeniden aynı defter ve belgeler için teslim tutanağı istemesinin bir anlamı bulunmadığını, yalnızca davalı …’un kabulünde olan bu e-postanın dahi o tarihte bir teslim tutanağının henüz olmadığını açık ve net bir şekilde ortaya koyduğunu, bu durumda dosyaya davalılarca sunulan ve davalılar tarafından düzenlendiği açık olan bu tutanağın bu tarihten sonra yine davalılar tarafından sahte olarak düzenlendiğinin açık olduğunu, Açıklanan bütün hususların, mahkeme tarafından dikkate alınmadığını, hukuki dinlenilme haklarının ihlal edildiğini, davalıların beyanları, kabulleri, ikrarları, taraflarınca kabul edilen olgular, e-posta yazışmaları, sms yazışmaları, tutanağın ispat gücü olmaması, ispat yükünün karşı tarafa geçmiş olması, tanık anlatımları ve sair deliller birlikte değerlendirildiğinde, mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, ticari defter ve belgelerin müvekkili şirkete teslim edilmemesinde, davalıların her ikisinin de menfaatinin bulunduğu gözetilerek, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak, davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Davacı vekilince, müvekkili şirketin 2005-2010 yıllarına ait ticari defter ve belgelerinin davalılar uhdesinde bulunmasına rağmen teslim edilmediği iddia edilerek, söz konusu ticari defter ve belgelerin davalılarda olduğunun tespiti ile defter ve belgelerin teslimi talep edilmiş, davalı tarafça, dava konusu ticari defter ve belgelerin tutanakla davacı şirkete teslim edildiği savunulmuş, mahkemece, dava konusu defterlerin davalıların elinde olduğu ve davacı şirkete teslim edilmediği hususunun ispatlanamadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş, karara karşı davacı tarafça istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Her ne kadar ilk derece mahkemesi gerekçesinde, davacı tarafın bildirdiği tanıkların beyanlarına başvurulduğu ancak tanıkların bilgi ve görgüsünün defterlerin davalı tarafta olduğu hususunda yeterli ve kesin bir kanaat oluşturmadığı belirtilmiş ise de; Mahkemenin 26/02/2019 tarihli ön inceleme duruşmasında, taraflara varsa tanıklarını bildirmesi için 2 haftalık kesin süre verildiği, davacı tarafça süresinde ibraz edilen 12/03/2019 tarihli dilekçe ile dinlenilmesi istenilen tanıkların isim ve adreslerinin bildirildiği, mahkemece bildirilen davacı tanıklarından ikisinin beyanlarının alındığı, ancak isimleri bildirilen diğer iki davacı tanığının beyanları alınmadan karar verildiği görülmektedir. Yine davalı tarafça ticari defter ve belgelerin teslim edildiğine dair dayanılan ve davalılar arasında tanzim edildiği anlaşılan “Evrak ve Belge Teslim Tutanağı” başlıklı belgede tarih bulunmamasına rağmen bu belgenin 25.10.2016 tarihli olduğunun belirtilmesi doğru olmadığı gibi, davacı tarafça, dosyaya örnekleri ibraz edilen ve davalı tarafça inkar edilmeyen E-Posta, SMS, email mesajları ve savcılık ifadelerine delil olarak dayanılmasına rağmen mahkemece bu deliller gerekçeli kararda irdelenip, tartışılmadan eksik araştırma, inceleme ve değerlendirme ile karar verilmesi usul ve yasaya uygun değildir. Bu durumda, mahkemece 6100 sayılı HMK’nın 31. maddesinde düzenlenen hakimin davayı aydınlatma ödevi kapsamında, davacının dinlenilmeyen tanıklarının beyanları alınarak, dosyada mevcut E-Posta, SMS ve e-mail mesajları, Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığının 2017/42063 Soruşturma sayılı dosyasında alınan ifadeler, “Evrak ve Belge Teslim Tutanağı” başlıklı belge ve tarafların tüm delilleri değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekmektedir. 28/07/2020 tarih 31199 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan 7251 Kanun No’lu 22/07/2020 kabul tarihli Hukuk Muhakemeleri Kanunu İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un 35. mad. uyarınca; “6) Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemiş olması.” hali, kararın kaldırılarak, dosyanın mahkemesine iadesi sebepleri arasında gösterilmiştir. Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a.6 maddesi uyarınca kaldırılmasına, dosyanın davanın yeniden görülmesi için mahkemesine iadesine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun kısmen KABULÜ ile; Bakırköy 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 25/06/2019 tarih ve 2018/973 Esas – 2019/617 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-a6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, dosyanın mahkemesine İADESİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davacı tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, istinaf karar harcının talep halinde davacıya iadesine, 3-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 4-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine, 5-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 16/09/2021 tarihinde HMK’nın 362/1-g maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.