Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/1802 E. 2021/954 K. 24.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1802 Esas
KARAR NO : 2021/954 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI : 2015/510 Esas – 2019/455 Karar
TARİH: 16/04/2019
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 24/06/2021
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, taraflar arasında iş ilişkisinden doğan ticari ilişki kapsamında davalının müvekkiline borcunu ödemediğini bu sebeple davalı aleyhine cari hesaptan doğan 14.826,49 TL alacağın tahsili için icra takibine girişildiğini, davalının söz konusu takibe haksız ve kötü niyetli olarak itiraz ettiğini belirterek itirazın iptaline takibin devamına, borçlu davalının %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesi ile, davacı tarafça dava dilekçesinde, uyuşmazlık konusunun iş ilişkisinden kaynaklandığı belirtildiğinden huzurdaki uyuşmazlığı çözmekle görevli mahkemenin iş mahkemesi olduğunu, dolayısı ile görevsizlik kararı verilmesi gerekitiğini, nitekim iddia edilen alacağın müvekkilinin davacı şirkette çalıştığı dönemden kaynaklandığını, SGK kayıtları celp edildiğinde de bu hususun görüleceğini, müvekkilinin davacı şirkette müdür sıfatı ile %20 paya sahip olduğunu, işverene ait giderlerin işçiden talep edilmesinin haksız ve yersiz olduğunu, bunun yanında davacının alacağın kaynağı olarak herhangi bir şey belirtmediğini, ancak iddia olunan alacağın davacı şirkete ait benzin istasyonundan alınan akaryakıttan kaynaklandığı düşünülmekle bu hususta müvekkilinin davacıya borcunun olmadığını, müvekkilinin şahsi işleri için benzin aldığında ücreti derhal, peşinen ve nakten ödediğini ne varki şirket işleri için lazım gelen akaryakıt alımınında davacı şirkete ait istasyondan gerçekleştiğini, gerek şirketin faaliyete geçmeden önceki işleri için gerekse kuruluşundan sonraki süreçte uygun fiyata malzeme temini maksadıyla tedarikçilerle görüşmek için Evreşe sapağındaki şirket merkezinden Gelibolu ve Keşan ilçelerine gitmek sebebi ile yakıt alımı yapıldığını, davacı şirketin talep ettiği bedelin de bu akaryakıt bedellerine ilişkin olduğunu, müvekkilinin imzası olmayan hiç bir alımı kabul etmediğini, imza olan fişlere ilişikin alımların ise münhasıran davacı şirketin işleri için kullanıldığından davanın reddi gerektiğini, dava dışı … A.Ş.’nin bir kısım payları toplayarak davacı şirkette çoğunluğu ele geçirdiğini, hakim şirket konumuna girdiğini, davacınında bağlı şirket haline geldiğini, Dorak Holding’in süratle şirketlerin içerisini boşaltmaya başladığını, kısa süre sonrada zarar etmeye başladığını, … A.Ş hakkında suç duyurusunda bulunacağını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:İlk Derece Mahkemesi 16/04/2019 tarih 2015/510 Esas – 2019/455 Karar sayılı kararında;” davalının, davacı şirketin kuruluşundan kısa bir süre sonra hisse devri sureti ile ortağı olduğu, davalının, davacı şirkette yetkili sıfatı ile mal tedariki konusunda işlemler yaptığı ve akaryakıt alımına ilişkin mal teslimini kabul ettiği, uyuşmazlığın söz konusu akaryakıtın davalının şahsi harcamalarına ilişkin olup olmadığı hususunda toplandığı, davalının dilekçelerinde kendi aracını şirketin işleri için kullandığını ve borç olarak tahaakkuk ettirilen yakıt giderinin şirketin işleri için tüketilen bedel olduğunu ifade etmiş ise de bu iddiasını ipsat edecek herhangi bir delil sunmadığı gibi davacının yetkili sıfatı ile işler yaptığı ve dava tarihi itibari ile halen ortağı olduğu, davacı şirkete ait akaryakıt istasyonundan alınan yakıt bedelinin şirket adına tahakkuku yerine kendi adına doğrudan borç kaydedilmesinin ve bu durumun davalı tarafından farkedilmemesinin hayatın olağan akışına uygun olmadığı zira borçlandırma işleminin bilirkişi raporu ile tespit edildiği üzere 2 yıldan fazla bir süre devam ettiği ve davalının bu sürede herhangi bir itiraz ileri sürmemesinin ve huzurdaki dava ile sürdüğü itirazlar gözetildiğinde davranışının basiretli tacir davranışına uygun olmadığı, yine davalının, davacı şirkette ihtilafa konu cari hesap kaydının oluştuğu bazı dönemlerde aynı zamanda sigortalı görünmesinin uyuşmazlık açısından etkisinin bulunmadığı, zira davacının, çalışan sıfatı ile SGK kaydının bulunduğu bu dönemlerde de basiretli tacir gibi davranmak zorunda olduğu, dolayısıyla davalının bu yöndeki itirazlarının da yerinde olmadığı ve ileri sürülmesinin dürüstlük kuralı ile bağdaşmayacağı keza davalının şahsi kullanımlarına ilişkin ödediğini iddia ettiği akaryakıt kullanımlarına dair başkaca bir delil sunmadığı, incelenen 2011-2016 yıllarına ait ticari defterlerinin sahibi lehine delil vasfına haiz olduğu ve takip tarihi itibari ile davacının davalıdan 14.826,49 TL asıl alacağının bulunduğu ve bu miktar uyarınca davacının davalıdan olan alacağını ispat ettiği ancak takip öncesinde davalıyı temerrüte düşürmediği için işlemiş faiz isteminin yerinde olmadığı değerlendirilerek davanın kısmen kabulü ile İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasına davalı yanca yapılan itirazın asıl alacak tutarı olan 14.826,49-TL yönünden iptaline, takibin asıl alacak miktarı üzerinden devamına, işlemiş faiz yönünden fazlaya ilişkin talebin reddine, alacak likit ve itiraz haksız bulunduğundan asıl alacak miktarının takdiren %20’si oranında belirlenen 2.965,30-TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, reddedilen miktar yönünden davacının takip başlatırken kötü niyetli olduğuna dair dosyaya yansıyan bir delil olmaması sebebiyle kötü niyet tazminat talebinin reddine karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur….”gerekçesi ile, 1-Davanın kısmen kabulü ile İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasına davalı yanca yapılan itirazın asıl alacak tutarı olan 14.826,49-TL yönünden iptaline, takibin asıl alacak miktarı üzerinden devamına, işlemiş faiz yönünden fazlaya ilişkin talebin reddine,2-Alacak likit ve itiraz haksız bulunduğundan asıl alacak miktarının takdiren %20’si oranında belirlenen 2.965,30-TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,3-Reddedilen miktar yönünden davacının takip başlatırken kötü niyetli olduğuna dair dosyaya yansıyan bir delil olmaması sebebiyle kötü niyet tazminat talebinin reddine, karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesi ile, yerel mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, Uyuşmazlığın iş mahkemelerinin görev alanına girmesine rağmen yerel mahkemece hüküm tesis edildiğini, taraflar arasında iş ilişkisinin mevcut olduğunu, müvekkilinin davacı şirkette % 20 pay sahibi olup bir dönem davacı şirkette müdür olarak çalıştığını, iddia edilen alacak, müvekkilinin davacı şirket nezdinde çalıştığı dönemden kaynaklanmakta olup uyuşmazlığın müvekkilinin işveren için sarf etmiş olduğu akaryakıt bedelleri hakkında olduğunu, SGK kayıtlarının da müvekkilinin davacı şirketin sigortalı çalışanı olduğunu kesinleştirdiğini,Tanık olarak bildirilen davacı şirketin akaryakıt istasyonu müdürü …’nin görevi sebebiyle uyuşmazlıkta ve akaryakıt istasyonu ile ilgili tüm hususlarda bilgi ve görgü sahibi olmasına rağmen yerel mahkeme tarafından dinlenmediğini bunun usule aykırı olduğunu, Yerel mahkemenin gerekçesi ve esasa ilişkin değerlendirmelerinin eksik ve hatalı olduğunu, Müvekkilinin davacıya borcunun bulunmadığını, akaryakıt alımlarının müvekkilinin şahsi işleri için değil davacı şirket işleri için alındığını, şirket işleri için kullanılan akaryakıtlarda müvekkilinin fişlerde kredili satış ibaresi yazıldığını ve müvekkilinin fişlere imza attığını, müvekkilinin imzasının olmadığı fişleri kabul etmediklerini, Davacının dosyaya ibraz ettiği dayanak belgelerin eksik ve şüpheli olduğunu,Müvekkilinin şahsen sorumlu ve borçlu olduğu iddialarının belgelendirmesi gerektiğini, Davacının, davaya konu akaryakıt alımlarının 3. kişiler tarafından alınan akaryakıt olup olmadığını ispat edemediğini, Davacının alacağını ispatlayamamasına rağmen aleyhe hüküm tesis edildiğini,Dosyadaki eksiklikler ve itirazlara rağmen eksik ve hatalı bilirkişi raporunun hükme esas alındığını, davacının dosyaya delil olarak ibraz ettiği fatura ve fişlerin incelenmediğini,Uyuşmazlığa konu davanın, azlık paya sahip olan müvekkilinin, davacı aleyhine ikame etmiş olduğu; şirketin feshi/ortaklıktan çıkma ve hukuki sorumluluk davaları hasebiyle baskı altına almak maksadıyla açıldığını, davacının, müvekkilinin hukuki haklarını kullanmasına engel olmakla yetinmeyip, yıllar sonra takip başlatarak haksız alacak ihdas etmeye çalışmasının, olmayan bir cari hesap üzerinden müvekkilini borçlandırmasının kötü niyetini açığa çıkardığını, İleri sürerek yerel mahkeme kararının kaldırılmasını davanın reddine, davacı aleyhine %20’den aşağı olmamak üzere haksız takip tazminatına hükmedilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava itirazın iptali davasıdır.Davacı vekili, müvekkili ile davalı arasında açık hesap ticari ilişkiden kaynaklı alacağın tahsili için yaptıkları takibe haksız itiraz edildiğini belirterek itirazın iptaline karar verilmesini talep etmiş, davalı söz konusu açık hesap ticari ilişkinin davacının akaryakıt istasyonundan alınan akaryakıttan kaynaklandığını, bu akaryakıtları davacı şirketin işleri için aldığını belirterek davanın reddini savunmuş, mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, karara karşı davalı istinaf başvurusunda bulunmuştur.Dosya içindeki belge ve bilgilerden, davacı şirketin sicil kayıtları ve SGK kayıtlarından, davalının 2020 yılından itibaren dava tarihi itibarıyla davacı şirketin ortağı olduğu, sicil kayıtlarında davalının şirket yetkilisi olduğuna dair bir kayıt bulunmadığı, yine SGK kayıtlarına göre davalının 2013 yılı 10. ayından itibaren davacı şirkette işçi olarak çalıştığına dair kayıt bulunduğu, bu tarihten önceki SGK kayıtlarında davalının işçi olarak çalıştığına dair kayıt bulunmadığı, davaya ve takibe konu açık hesap alacaklarının 2011, 2012 ve 2013 yılı 1 ve 2 ayını kapsadığı bu dönemler içinde davalının, davacı şirkette işçi olarak çalıştığını kanıtlayamadığı anlaşılmaktadır.Davaya ve takibe konu alacakların kayıtlı olduğu dönemlerde davalının, davacı şirketin ortağı olduğu anlaşıldığından ve uyuşmazlık şirket ile ortağı arasındaki ticari ilişkiden kaynaklandığından, davalı da söz konusu borcun şirkette yetkili olarak çalıştığı dönemde şirket işleri için aldığı akaryakıttan kaynaklandığını savunduğundan uyuşmazlığın çözümünde Ticaret Mahkemesi görevlidir. Davalının görevi ilişkin istinaf sebebi yerinde değildir.Alınan bilirkişi raporlarına göre açık hesap ticari ilişkide davalı adına yapılan borç kayıt işlemleri davalı tarafça davacı şirketten alınan akaryakıt bedellerine ilişkindir. Davalı da söz konusu akaryakıtları aldığını kabul etmekte ancak bu akaryakıtı kendi şahsi işleri için değil davacı şirket işleri için aldığını savunmaktadır. Buna göre ispat külfeti söz konusu akaryakıtları şirket işleri için aldığını savunan davalıdadır. Davalı söz konusu akaryakıtları davacı şirket işlerinde kullanmak üzere aldığını usulüne uygun yazılı belge ile ispatlayamamıştır. Davalının bu yöne ilişkin istinaf sebebi de yerinde değildir. Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde hukuka aykırı bir yön bulunmamasına göre; ilk derece mahkemesince verilen karar usul ve yasaya uygun olup kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davalı tarafından yatırılan 121,30 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 1.012,79.TL istinaf karar harcından istinaf eden davalı tarafından peşin olarak yatırılan (44,40.TL + 133,00.TL + 122,00.TL=) 255 harcın mahsubu ile bakiye 968,39.TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden davalı üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 24/06/2021 tarihinde HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.