Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/18 E. 2020/879 K. 17.09.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/18
KARAR NO: 2020/879
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME: BAKIRKÖY 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 17/09/2018
DOSYA NUMARASI: 2016/741 Esas – 2018/887 Karar
DAVA: Tazminat
KARAR TARİHİ: 17/09/2020
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin … görevini yaptığını, Londra’da düzenlenen … adlı yarışmaya katıldığını ve altın madalya kazandığını, organizasyon bitiminde Türkiye dönüşü için davalı taraf olan THY’den bilet aldığını ve Türkiye’ye 21/03/2016 tarihinde … sefer sayılı uçağı ile döndüğünü, uçağa binmeden önce THY kontuarına bagajını teslim etmek üzere gittiğini, valizini ve paketlenmiş ödüllü eserini kırılacak eşya uyarısı ile özel kutusu ile THY görevlilerine teslim ettiğini, İstanbul’da uçaktan indiğinde bagaj paketinin hasara uğradığını, açtığında ise eserinin parçalandığını gördüğünü, THY ile yazışmalarında uzlaşı sağlanamadığını belirterek, hizmet kusuru nedeni ile uğranılan maddi zarara ilişkin şimdilik 3.000 TL’nin haksız fiil tarihi olan 21/03/2016 tarihinden itibaren ticari faizi ile birlikte davalı kurumdan tahsiline, müvekkilinin duymuş olduğu derin üzüntü nedeni ile 20.000 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalı kurumdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Yargılama sırasında maddi tazminat talebini 10.200,60 TL olarak artırmıştır. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacının talebinin dayanağı uçuş sırasında hasarlandığını iddia ettiği eserin, bagaj olarak taşınabilecek bir eşya olmadığını, davacının eser olduğunu iddia ettiği pastanın süsleme kaplama malzemelerinden ibaret olduğunu, bu kadar basit bir pastanın araba bagajında bile taşınsa en basit bir sarsıntıda hasar alabileceğini, davacının bilet almakla taşıma koşullarını kabul ettiği bir sözleşmesinin bulunduğunu, geriye dönük olarak haksız fiil tarihinden itibaren faiz talebinin usulsüz olduğunu, sınırlı sorumluluk kapsamında hükmedilebilecek en yüksek limitin davacının dava açma tarihinden önce zaten teklif edildiğinden faiz istenemeyeceğini, davacının manevi tazminat talebininde yasaya ve usule uygun olmadığını belirterek, maddi ve manevi tazminat talebinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 17/09/2018 tarih ve 2016/741 Esas – 2018/887 Karar sayılı kararında özetle; ” … Dava, uluslararası havayolu ile taşıma sözleşmesinden kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Dava konusu uyuşmazlığa uygulanacak Montreal Sözleşmesinin 18/1. maddesi uyarınca taşıyıcı, kayıtlı bagajın tahribi, kaybı veya hasara uğraması halinde doğan zarardan ve 19. maddesi uyarınca hava taşımasındaki yolcu, bagaj veya eşyanın gecikmesinden doğan zarardan, sorumlu olacaktır. Taşıyıcının sorumluluğu gerçek zarar miktarı kadar olmakla birlikte sorumluluk tutarı sözleşmenin 22. maddesinde belirtilen meblağla sınırlıdır.Montreal Konvansiyonu, bagaj taşıması bakımından sayılan kurtulma sebepleri dışında havayolu taşıyıcısının genel bir sorumluluktan kurtulma sebebi öngörmemektedir. Montreal Konv. m.18 hükmü incelendiğinde havayolu taşıyıcısının taşıma sürecinde vaki hasardan sorumlu olacağı, ifa yardımcıları, acente ve sair kişilerin eyleminden de sorumlu olacağı açıktır. Buna karşın sayınla dört (4) farklı sorumluluktan kurtulma sebebi ortaya konularak ancak sorumluluktan kurtulma mümkündür. Somut olayda hasarın taşıma esnasında meydana geldiği dikkate alındığında ambalaj kusuru veya savaş ve sıkıyönetim ya da kamu otoritesi eylemine dayalı sorumluluktan kurtulma sebepleri gözetildiğinde; taşıma süreci sonunda tespit edilen hasar-ıslaklık ile ilgili sorumluluktan kurtulma sebebi ortaya konulmadığı görülmektedir. Kuru ve sağlam taşımaya alınan emtianın varma yerinde hasarlı olduğu tespit edilmekle hasarın taşıma sürecinde meydana geldiği ve davalının taşıma sürecinde vaki hasardan sorumlu olduğu anlaşımıştır.Montreal Konv. m. 22/3.fıkra gereği yüke ilişkin özel menfaat belirtilmemiş ise taşıyıcının bagaj ve yük taşımasında sorumluluğu zayi olan veya hasarlı emtianın bürüt kg basına 19 SDR ile sınırlıdır. Sınırlı sorumluluğun bagaj veya yük taşıması bakımından sınırsız hale gelmesi söz konusu değildir. Taşıma sürecine tam ve sağlam olarak alınan emtianın varma yerinde hasarlı olduğu tüm dosya kapsamından anlaşılmış olup Montreal Sözleşmesi çerçevesinde davacının pastacılık alanında meydana getirdiği eserlerinin davalının sorumluluğu esnasında zayi olduğu sabittir. Ancak davacının maddi Montreal Konv.m 22/2 gereği bagajın taşıyıcının sorumluluğuna verildiği anda yolcu, bagajın ulaşacağı yerde teslimi ile ilgili özel bir fayda beyanında bulunmadığı ve durumun gerektirmesi halinde ilave bir ödeme yapmadığı müddetçe , taşıyıcının bagajın zayii veya hasarı halinde her yolcu için havayolu taşıyıcısının bagaj zayi ve hasarında sorumlu tutulacağı zararın 1.131.00 SDR ile sınırlı olduğu dikkate alındığında davacının maddi zarar kalemleri bakımından talep ettiği sınırlı sorumluluk halini aşan maddi zarar kazanç kaybı gibi talepleri yerinde görülmeyerek davalının sınırı sorumluluk ilkesi kapsamında 1131 SDR ile sorumlu olduğu anlaşılmıştır. Somut olayda ise hesaplanan tazminat ıslah tarihindeki www…gov.tr resmi SDR kuru esas alınarak karşılığı 10200,60 TL olmakla; tamamını davalının tazmin etmesi gerektiği açıktır, Sonuç olarak yukarıda açıklanan gerekçelerle itirazın iptali davasının kabulüne Montreal Konvansiyonu’nun 22/2 maddesinde düzenlenen sınırlı sorumluluk ilkesi gereği SDR baz alınarak hesaplanan tutarındaki zararın karar tarihindeki karşılığını tazmin etmekle yükümlü bulunduğu, ve davacının dava tarihinden itibaren yasal faizi talep edebileceği kanaatine varılar kısmen maddi tazminat yönünden davanının kabulüne karar vermek gerekmiştir. … davacının kişilik haklarına saldırı bulunmadığı, BK’nın 49. (TBK 58) maddesinde öngörülen manevi tazminat şartlarının oluşmadığında bu kısım yönünden davanın kısmen reddine dair karar vermek gerektiği … ” gerekçeleri ile; ” 1-Davanın KISMEN KABUL-KISMEN REDDİNE; 2-Davacının maddi tazminat talebinin talep artırım dilekçesi ile birlikte kabulü ile 10.200,60 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 3-Davacının koşulları oluşmaması nedeniyle manevi tazminatın reddine, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Mahkemece, ihtilaf konusu aksaklığın asıl kaynağının, davacının, eşyasını korunmasını sağlayacak uygun bir ambalajlama içinde olmadan ve eşyasının özel bir ihtimam görmesini sağlayacak özel bir değer bildiriminde bulunmadan ve bunun için bedel ödemeden taşıtması olduğu hususu ile müvekkili Ortaklığın paketlemeden sorumlu olmadığı, bu nedenle sorumluluğunun bulunmadığının dikkate alınmadığını, İlk bilirkişi raporunun hüküm kurmaya uygun olmasına rağmen, mahkemenin dosyayı ikinci defa bilirkişiye gönderdiğini, ancak ikinci raporda da davacının alabileceği azami tazminatın davacıya zaten teklif edilmiş edilmiş olan 4.651 TL olduğu, rapor tanzim tarihinde dahi bu rakamın SDR kuruna göre 6.629.13 TL olduğu yönünde kanaat bildirilmiş olmasına rağmen, mahkemenin başta gizlemediği sabit kanaatine gerekçe bulmak için sanki ikinci bilirkişi raporunda davacıya ilk teklif edilen miktarın üzerinde bir rakama hükmedilebileceği yönünde kanaat bildirilmişçesine, sübjektif kanaatine gerekçe yaratmaya çalıştığını, bu tutumun yargılamanın tarafsızlığını şüpheli kıldığını, mahkemenin müstekar Montreal Konvansiyonunun bagaja ilişkin uygulama ve kararlarına tamamen ters, iki bilirkişi raporunun da aksine hüküm tesisinin sebebinin anlaşılamadığını, Davacının istediği maddi tazminat rakamının dava tarihinde 3.000 TL olduğunu, müvekkilin dava açılmadan önce davacıya müşteri memnuniyeti çerçevesinde zaten 4.651 TL ödemeyi teklif ettiğini, yargılama ve alınan iki raporun ardından mevzuata göre istenebilecek rakamın zaten dava tarihindeki bu azami miktar olduğunun anlaşılmasının ardından, davacının maddi tazminat istemi yönünden davasını ıslah ettiğini, mahkemenin davanın açılmasına davacının tututumunun sebep olduğunu ve teklif edilen rakamın davacının uğradığını iddia ettiği gerçek maddi zararının üzerinde olduğunu dikkate almadan, davacıya ıslah tarihindeki SDR kuru üzerinden sözde Montreal Konvansiyonu hükümlerinin öngördüğü sorumluluk sınırları içinde tazminat ödenmesi gerektiğine kanaat getirmesinin hukuken hatalı olduğunu, Montreal Konvansiyonu hükümlerine göre davanın açılmasına yersiz sebebiyet veren davacı lehine faiz-masraf ve yasal vekalet ücretine hükmedilemeyeceğini, İlk derece mahkemesinin kararında maddi hukuk ve menfaatler dengesinin gözetildiğinden söz edilmesinin mümkün olmadığını, kararın kendi içinde çelişkili ve adalet duygusundan bütünüyle uzak olduğunu, Müvekkil Ortaklığın davanın açıldığı tarihteki SDR kuru üzerinden ödeyeceği tazminat miktarının, istinaf konusu kararda hatalı hükmedildiği gibi 10200,60 TL + dava tarihinden itibaren şu ana kadar işlemiş 2014,69 faiz, davacı taraf vekiline ödenecek 2180 TL vekalet ücreti, 570,75 TL bilirkişi ücreti, 185,51 TL yargılama gideri = 15.150,95 TL değil sadece ve sadece 4.651 TL olacağını, para birimlerindeki artışlardan doğan riskin, tazminatı sorumluluk sınırı içinde ödemeyi kabul eden havayoluna tahmil edilmemesi için düzenlenen ve tüm dünya gibi ülkemizde de uygulanmak durumunda olan, Montrel Konvansiyonun emredici nitelikteki 22/6 hükmünü ilk derece mahkemesinin göz ardı etmesinin hukuk dışı olduğunu, Müvekkili Ortaklık aleyhine ilk teklif edilen miktarlar dışında hükmedilen tüm tazminat ve sair masraf ve giderler ile vekalet ücretine hükmedilmesinin Montreal Konvansiyonunun 22/6 hükmüne aykırı bulunduğunu, Kaldı ki esasen davacıya hiç bir ödeme yapılmaması gerektiğini, zira pastasında meydana gelen hasarın malın niteliğine uygun paketlenmemesinden kaynaklandığını,Mahkemenin Montreal Konvansiyonu hükmünün tam aksine olarak, kur artışından doğan farkı davanın açılmasına sebebiyet vermeyen müvekkili Ortaklığa yıkmasının, mevzuatımızın bir parçası olan Montreal Konvansiyonu hükmünün açık ihlali olduğunu belirterek,İlk derece mahkemesi kararının kaldırılarak talepleri doğrultusunda evvela davanın reddine, bu talebin kabul görmemesi halinde, davacının talebinin müvekkili Ortaklıkça ilk teklif edilen miktara kadarlık kısmına hükmdilmesine, faiz ve sair istemlerin reddine, aleyhlerine hükmedilen vekalet ücreti ve yargılama giderlerine ilişkin hüküm fıkrasının reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’ nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise res’en gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, uluslararası havayolu taşımacılığı nedeniyle uğranılan zararın tahsili istemine ilişkindir. Davacı vekili, müvekkilinin 21/03/2016 tarihinde Londra-İstanbul uçuşu ile Türkiye’ye döndüğünü, uçağa binmeden önce THY kontuarına bagajını teslim etmek üzere gittiğini, valizini ve paketlenmiş ödüllü eserini kırılacak eşya uyarısı ile ve özel kutusu ile THY görevlilerine teslim ettiğini, İstanbul’da uçaktan indiğinde bagaj paketinin hasara uğradığını, açtığında ise eserinin parçalandığını gördüğünü belirterek, maddi ve manevi tazminat talep etmiş, mahkemece maddi tazminat talebinin bedel artırım talebi doğrultusunda kabulüne, manevi tazminat talebinin reddine karar verilmiş, karara karşı davalı tarafça istinaf başvurusunda bulunulmuştur.Somut uyuşmazlıkta; Uluslararası yolcu taşıma sözleşmesi ile Londra/Türkiye uçuşu esnasında davacıya ait bagajda yer alan emtianın hasara uğradığı sabittir. Davalı vekilince davacının, eşyasının korunmasını sağlayacak uygun bir ambalajlama içinde olmadan ve eşyasının özel bir ihtimam görmesini sağlayacak özel bir değer bildiriminde bulunmadan ve bunun için bedel ödemeden taşıttığı, bu nedenle müvekkili ortaklığın meydana gelen zarardan sorumluluğunun bulunmadığı istinaf itirazı olarak ileri sürülmüş ise de;24.04.2018 tarihli bilirkişi heyet raporunda; taşıma sırasında hasara uğrayan eşyanın, şeker hamurundan yapılan bir ürün olduğu, şeker hamuru olarak nitelendirilen materyal her ne kadar pastacılık ürünü ve/ veya pasta ürünü olarak değerlendirilmiş olsa da, ulusal ve uluslararası gastronomi yarışmalarında masa büfe dekorasyonu kapsamında değerlendirilebilecek bir ürün olduğu, özelliği bakımından gıda olarak tüketilemeyeceği, ancak tasarım özellikleri ile öne çıktığı, eşyanın yiyecek ürünü olmaktan ziyade, bir sanat/ zanaat ürünü olarak değerlendirilebileceği, dosyaya sunulan ambalaj fotoğrafından, ambalajın ahşap ve dış etkilere dayanıklı olduğunun gözlendiği, kaldı ki taşıma süreci sonunda da kasada kırık veya dıştan hasar bulunmadığı, üzerinde hareket ettirilmemesi – kapağının açılmaması ve kırılabilir olduğuna dair gerekli uyarıların bulunduğu tespit edilmiş olduğundan, davalı vekilince bu yönde ileri sürülen istinaf itirazlarının yerinde olmadığı anlaşılmaktadır. Montreal Konvansiyonu 17/2. fıkra gereğince davalının taşıma sürecinde bagajda meydana gelen hasar ve zayi zararından sorumlu olduğu, Montreal Konvansiyonu 22/2 . maddesi uyarınca, bagajın taşıyıcının sorumluluğuna verildiği anda yolcunun bagajın ulaşacağı yerde teslimi ile ilgili özel bir fayda beyanında bulunmadığı ve durumun gerektirmesi halinde ilave bir ücret ödemesi yapmadığı müddetçe, taşıyıcının bagajın zayi veya hasarı halinde her yolcu için havayolu taşıyıcısının bagaj zayi ve hasarından sorumlu tutulacağı zararın 1.131,00 SDR ile sınırlı olacağı, taşıyıcının ancak kasıt – ağır kusuru ile zarar vermesi halinde bagaj zayiinde veya hasarında tazminat sorumluluğunun sınırsız hale geleceği, somut olayda bagaj zararı bakımından davalının kasıt veya bu derece ağır kusuru bulunmadığı gibi dosya kapsamına göre davacının da yükün niteliği ve değeri konusunda bildirim yapmadığı, Montreal Konv. m. 22/3.fıkra gereği yüke ilişkin özel menfaat belirtilmemiş ise taşıyıcının bagaj ve yük taşımasında sorumluluğu zayi olan veya hasarlı emtianın brüt kg başına 19 SDR ile sınırlı olup, sınırlı sorumluluğun bagaj veya yük taşıması bakımından sınırsız hale gelmesi söz konusu değildir.Yine 24.04.2018 tarihli bilirkişi heyet raporunda, hasara uğrayan davacıya ait eserin yapımının 1,5- 2 ay gibi zaman alabileceği, ortaya çıkan eserin emek, zaman, tasarım özellikleri bakımından rayiç fiyatı olan bir eser olmayıp herhalde 30.000,00 TL – 50.000,00 TL arasında alıcı bulmasının mümkün olduğunun belirtildiği, bu hali ile davacı tarafça özel bildirim yapılmadığı, davalının kasıt veya bu derece ağır kusurunun bulunmadığı ve davacının gerçek zarar miktarı dikkate alındığında, davacı tarafça Montreal Konvansiyonu 22/2. maddesi gereğince 1.131,00 SDR tazminat talep edilebileceği, davacı tarafça bedel artırım tarihindeki TC Merkez Bankası SDR kuru üzerinden hesaplama yapılarak 1.131,00 SDR karşılığı 10.200,60. TL olarak maddi tazminat talebinin artırıldığı, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2018/4837 Esas 2019/6257 Karar -YARGITAY 11. Hukuk Dairesi’nin 2009/5205 Esas 2011/4373 Karar sayılı ilamlarından da anlaşılacağı üzere; hesaplama yapılırken SDR kurunun karar tarihindeki veya karar tarihine en yakın tarihteki TCMB nezdinde ilan edilen TL karşılığı talep edilebileceğinden ve dava dilekçesinde bedel artırım haklarının saklı tutulduğu da göz önünde bulundurulduğunda, mahkemece bedel artırım talebi doğrultusunda maddi tazminata karar verilmesinin usul ve yasaya uygun olduğu, Davalı tarafça dava tarihinden önce 21/06/2016 tarihinde davacıya maddi zararına yönelik 4.656,00 TL (1.131 SDR karşılığı) ödeme teklifinde bulunulmuş ise de, ödemenin, öncelikle davalı ortaklığın ibra edilmesi koşuluna bağlanıldığı, ayrıca teklif edilen miktarın dava ile talep edilen manevi tazminatı kapsamadığı dikkate alındığında, davalının dava açılmasına sebebiyet vermediği kabul edilemeyeceğinden, mahkemece HMK’nın 326/1. maddesi uyarınca verilen hükmün sonucuna göre davacı lehine yargılama giderleri ve vekalet ücretine hükmedilmesinin yerinde olduğu anlaşılmaktadır. Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre; mahkeme kararı usul ve yasaya uygun olduğundan davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 98,10 TL istinaf başvuru harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 696,80 TL istinaf karar harcından, istinaf eden davalı tarafından peşin olarak yatırılan 174,20 TL( 35,90 TL + 138,30 TL ) harcın mahsubu ile bakiye 522,6 TL’ nin davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa, avansı yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 17/09/2020 tarihinde HMK’ nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.