Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/1798 E. 2021/952 K. 24.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1798 Esas
KARAR NO : 2021/952 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI : 2015/807 Esas – 2019/291 Karar
TARİH: 12/03/2019
DAVA: Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 24/06/2021
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, taraflar arasında iş akdi yapıldığını, bu sözleşme kapsamında rekabet yasağı bulunduğunu, davalının 01/03/2013 tarihli hizmet akdine istinaden davacı şirkette satış temsilcisi … asistanı ve satış koordinatörü görev tanımıyla istifa ettiği 06/08/2014 tarihine kadar hizmet verdiğini, istifası ile iş akdinin feshini takiben davacı firma ile imzalamış olduğu iş akdinde mevcut rekabet etmeme yükümlülüğüne doğrudan aykırılık teşkil edecek şekilde davacı ile aynı faaliyet, hatta aynı markalara ilişkin faaliyet gösteren kanunda tanımlı neredeyse tüm haksız rekabet hükümlerini ihlal eğiliminde bulunduğunu, davacının 10.000,000.00 TL’nin üzerinde kar eden bir firma iken haksız rekabet eylemleri ile zarar eden bir firma olmasına sebebiyet veren … Ticaret A.Ş isimli firmada işe başladığını, davalının, davacı nezdinde görev yaptığı süreçte davacının nezdinde bulunan müşteri portföy kayıt ve bilgileri, satış rakamları, fiyatlandırma ve satış süreçleri bakımından davacının ticari sırlarına haiz olmuş olmakla, istifasını takiben rakip firmada işbu ticari sır ve bilgileri ile işe başlayarak davacının zarara uğramasına katkıda bulunduğunu, davalının işbu eylemi diğer 66 çalışan ile beraber toplu olarak gerçekleştirdiğini, yaptığı eylem ve katılımda bulunduğu bu oluşum ile fesih edilen distribütörlük sözleşmelerine ilişkin davacı tarafından halihazırda elde bulunan mevcut mallar ve önceden satılmış mallara ilişkin müşterilere sunulmakta olan satış ve servis bölümünün işlemeyecek duruma geleceğini bilmesine rağmen istifa ederek davacıyı zor durumda bıraktığını, davalının bu fiili ile davacı ile arasında mevcut rekabet yasağına ilişkin hükümlere aykırı hareket ederek davacıyı zarara uğrattığını, bu nedenle 12 net maaş tutarında cezai şarttan fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla 10.000,00 TL cezai şart alacağının eylemin vuku bulduğu tarihten itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine karar verilmesini; talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesi ile, usule ilişkin olarak davada görevli mahkemenin iş mahkemesi olduğunu, esasa ilişkin olarak da taraflar arasındaki rekabet yasağı sözleşmesinin geçersiz olduğunu, davacı şirketin mali ve finansal açıdan ciddi şekilde küçülme ve personeli azaltma yönüne gitmesini, bu süreçte özellikle distribitör firmaların davacı ile olan sözleşmeleri feshetmeleri, personel maaş ve primlerinin geç ödenmesi gibi nedenlerle, davalı lehine haklı fesih koşullarının oluştuğunu, bu nedenle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:İlk Derece Mahkemesi 12/03/2019 tarih 2015/807 Esas – 2019/291 Karar sayılı kararında;”taraflar arasında düzenlenen 01/03/2013 tarihli hizmet akdinin 4/d maddesinde öngörülen cezai şart nedeniyle davalının bu madde hükmüne aykırı davrandığından bahisle cezai şart istemiyle mahkememizde açılan davada, sözleşme hükmünün davalı tarafça ihlal edildiği, hizmet akdinin rekabet yasağını düzenleyen maddesi TBK 445 maddesindeki koşullar uyarınca değerlendirildiğinde sözleşme hükmünün zaman ve işin türü bakımından sınırlama içermekle birlikte yer bakımından düzenleme içermediği, ancak, davalının davacı firmadaki işinden ayrıldıktan sonra davacı ile aynı ilde ve üstelik davacının eski faaliyet adresinde, faaliyet gösteren rakip firma durumundaki ….A.Ş.de işe başlamış olmasına göre sözleşmede yer sınırının belirlenmemesi nedeniyle sözleşmeye geçersizlik atfedilemeyeceğinin açık olduğu, bilirkişi heyetinin aksi yöndeki görüşüne mahkememizce bu nedenle itibar edilmediği, davalı tarafın olayda TBK 447/2 maddesinin uygulanması gerektiği yönündeki savunmasının mahkememizce yerinde görülmeyerek davacının cezai şart istemine ilişkin tüm koşulların oluştuğu kanaatine varılarak davanın kabulüne, 10.000,00 TL.nin davalı taraftan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine, hükmedilen tutara dava tarihinden itibaren yasal faiz yürütülmesine, davacı tarafın fazlaya ilişkin haklarının saklı tutulmasına karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur….”gerekçesi ile, 1-Davanın kabulüne, 10.000,00-TL’nin davalı taraftan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine, hükmedilen tutara dava tarihinden itibaren yasal faiz yürütülmesine, davacı tarafın fazlaya ilişkin haklarının saklı tutulmasına, karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesi ile, yerel mahkeme kararının yasaya aykırı olduğunu, Davalı ile davacı arasında imzalanan iş sözleşmesinin rekabet yasağı maddesinin geçerli olup olmadığı konusunun incelenmesi gerektiğini ancak rekabet yasağı maddesinin yasal krtierlere uygun olup olmadığı hakkında yeterince inceleme yapılmadığını, Dava konusu rekabet yasağı maddesi incelendiğinde sadece işçi aleyhine ceza koşulu getirildiği işverene (davacı) bir yükümlülük getirilmediğini,Davacı tarafından 37 personele karşı aynı rekabet yasağı maddesinden dolayı İstanbul Anadolu Mahkemelerinde 37 adet dava açıldığını, bu davalardan bir tanesinin İstanbul BAM 14. HD 2018/1193 ESAS 2019 /802 SAYILI kararı ile kesinleştiğini ve davanın reddine karar verildiğini, dava da rekabet yasağı maddesinin tek taraflı sadece işçi aleyhine düzenlendiğini işveren tarafa yükümlülük getirilmediğini, Davacı şirketin 2013-2014 yıllarında … vs. yurtdışı markaları ile ilgili olarak faaliyet alanını kaybettiklerini, yurtdışı Markaları davacı ile sözleşmelerini feshettiklerini, iş ilişkilerini sona erdirdiklerini, bu markaların davacı şirketten ayrılmasından sonra davacışirketin büyük oranda müşteri kaybettiğini satışlarının düştüğünü, davalının işten ayrılma tarihi 26.08.2014 tarihi olduğunu bu tarihten önce markaların davacı şirketten ayrıldığını,Davacı şirketin işleri hızla azalınca davacı şirket yönetim kurulunun küçülme, işçi çıkarılması ve tasarruf edilmesi ile ilgili kararlar aldığını, davacı şirketin ticari defterleri incelendiğinde davalının işten ayrıldığı tarihten önce davacı şirketin mali yapısında hızla düşüş olduğunu, Davacı şirketin, dava dışı şirket ile rekabeti söz konusu olmayan ve farklı segmentlerdeki yerli iş makineleri sattıklarını, davacı şirketin yabancı – yurtdışı markaların ürünlerini satmadığı nazara alındığında dava dışı … ile rekabet ortamının bulunmadığını bu nedenle rekabet yasağı hükümlerinin uygulanamayacağını, davacı şirket ile dava dışı şirketin faaliyet alanının farklı olup, farklı teknoloji ve farklı markalarda ürün satışı yaptıklarını, Her iki şirkette faaliyet konusu ürün markaları dolayısıyla ürün özellikleri ve müşteri çevresinin birbirinden çok farklı olduğunu, bu nedenle yerel mahkemenin davalının her iki şirkette de aynı iş ve faaliyetleri yürüttüğü yönündeki tespitinin doğru olmadığını, Her ticari bilginin, ticari sır olmadığını, davalının bir ticari sırra vakıf olmadığını, (Yargıtay 7. Hukuk Dairesi Esas : 2014/4145 Karar : 2014/7247 Tarih : 02.04.2014) Yerel Mahkeme kararında davalının, davacı şirketi önemli bir zarara uğratma ihtimali olup olmadığının değerlendirilemediğini, sadece müşteri çevresinin bilinmesi yeterli olmayıp davalının davacıyı ne şekilde zarara uğrattığının da somut delille ispatlanması gerektiğini, Her iki şirketin satışını yaptıkları ürün segmentleri ve markaları farklı olduğundan aynı ilçede olup olmamalarının rekabet yasağı hükümleri ve yer unsuru açısından anlam ifade etmediğini, (Yargıtay 7. Hukuk Dairesi Esas: 2013/2542 Karar: 2013/5823)İleri sürerek, yerel mahkeme kararının kaldırılmasını, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, işçinin rekabet yasağını ihlal ettiği iddiasıyla, sözleşmede yer alan cezai şartın tahsili istemiyle TBK.’ nın 446. maddesi uyarınca açılmış davadır.Davacı tarafından davalının iş akdinin feshinden sonra rekabet yasağı sözleşmesine aykırı davranışı nedeniyle, sözleşmedeki cezai şartın tahsili istemli açılan davada, davalı tarafça istinaf başvurusunda bulunulmuştur. TBK. 444 maddesi uyarınca, işçi, işverene karşı, sözleşmenin sona ermesinden sonra herhangi bir biçimde onunla rekabet etmekten, özellikle kendi hesabına rakip bir işletme açmaktan, rakip işletmede çalışmaktan veya bunların dışında, rakip işletmeyle başkaca bir menfaat ilişkisine girişmekten kaçınmayı yazılı olarak üstlenebilir.Rekabet yasağı sözleşmesinin geçerli olabilmesi için, işveren tarafından sözleşmenin haklı nedenle fesih edilmiş olması veya ayrılan işçi tarafından haksız olarak feshedilmemiş olması, davalı işçinin iş akdinin devamı sırasında işyerinin önemli müşteri çevresi veya üretim yönünden ticari sırlarına vakıf olabilecek bir pozisyonda çalışmış ve ayrıldıktan sonra yasaklanan süre içerisinde rakip bir işyerinde çalışmaya başlaması veya kendisinin bu tür bir faaliyeti icra etmesi, önceki işyerinde edindiği bilgileri yeni işyerinde kullanmasının önceki işverene önemli zarar verebilme ihtimalinin varlığı yeterli sayılmalıdır.” (Yargıtay 11.H.D.’ nin 2015/12450 E – 2016/6672 K.sayılı, 16.06.2016 tarihli kararı) Rekabet yasağı kaydı, ancak hizmet ilişkisi işçiye müşteri çevresi veya üretim sırları ya da işverenin yaptığı işler hakkında bilg……un asistanı ve satış koordinatörü olarak çalıştığı belirtilmekte ise de davalının sunulan hizmet belgesinde satış destek asistanı olarak görev yaptığı, dosyaya ibraz edilen hizmet akdinde davalının görev tanımının yazılı olmadığı, görev tanımına ilişkin sözleşme ekinin dosyaya ibraz edilmediği tesbit edilmiştir.Davalının hizmet akdinde satış temsilcisi görevinin hangi işleri kapsadığı belirtilmemiştir. Bunun yanında, bu pozisyonda çalışan bir kişinin şirket bünyesinde hangi işleri yapacağına ilişkin görev tanımı ve organizasyon şeması da dosyaya sunulmamıştır. Bu itibarla, mahkemece, öncelikle davalının çalıştığı dönemlere ilişkin görev tanımı ve organizasyon şemasının ve dava dışı şirkette çalıştığı döneme ait SGK. dökümünün, özlük dosyasının, görev tanımı ve organizasyon şemasının dosyaya kazandırılması ve bu suretle satış temsilcisi pozisyonunda çalışan bir kimsenin şirket bünyesinde hangi işleri yaptığının belirlenmesi, akabinde ise gerekirse bilirkişi incelemesi de yaptırılarak hizmet ilişkisinin işçiye müşteri çevresi veya üretim sırları ya da işverenin yaptığı işler hakkında bilgi edinme imkânı sağlayıp sağlamadığının tespit edilmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik incelemeye dayalı olarak karar verilmesi doğru görülmemiş ve davalı vekilinin istinaf sebebi yerinde görülmüştür. (Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2020/2023 Esas-2021/2136 Karar sayılı kararı da benzer mahiyettedir.)28/07/2020 tarih 31199 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan 7251 Sayılı Kanun ile değişik HMK.nın 3531-a-6 mad. uyarınca; Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemesi halini de bu madde kapsamında değerlendirmek gerekecektir.Sonuç itibariyle, yukarıda açıklanan nedenler ile davalının istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkeme kararının HMK’ nın 353/1-a6 maddesi uyarınca kaldırılmasına, mahkemece, yukarıda değinilen deliller toplanmak suretiyle akabinde ise gerekirse bilirkişi incelemesi de yaptırılarak rapor alınıp oluşacak sonuca göre karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun KABULÜ ile; İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 12/03/2019 tarih ve 2015/807 Esas – 2019/291 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-a6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, dosyanın mahkemesine İADESİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 121,30.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 170,77.TL istinaf karar harcının talep halinde davalıya iadesine, 3-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 4-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine, 5-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 24/06/2021 tarihinde HMK’nın 353/1-a6 maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.