Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/1794 E. 2021/1138 K. 08.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1794
KARAR NO: 2021/1138
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME: İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 13/03/2019
DOSYA NUMARASI: 2017/492 Esas – 2019/196 Karar
DAVA: İtirazın İptali (Kefalet Hükümlerinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 08/09/2021
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin Kazakistan’da kurulu bir limited şirket olduğunu, şirketin Türkiye’de kurulu … AŞ’nin sermayesine tekabül eden toplam payların %75’ine sahip olduğunu, davalının ise … Şirketi’nin paylarının %25’ine sahip olduğunu, dava dışı … Şirketi’nin, dava dışı … AŞ Bahreyn Şubesi ile 04/04/2006 tarihli ve 21.000.000 Euro bedelli kredinin kullanılması amacıyla genel kredi sözleşmesi imzaladığını, müvekkili şirket ve davalının da işbu genel kredi sözleşmesini müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatı ile imzaladıklarını, müvekkili ile davalının kendi iç ilişkilerinde kredinin geri ödenmesi bakımından sorumluluklarının … Şirketi’ndeki hisse oranları ile sınırlı olacağını kararlaştırdıklarını, çekilen kredi tutarının faizi ile birlikte bankaya taksitler halinde ödenmesi için 8 senelik süre belirlendiğini, bu süre içinde faizi ile birlikte toplam kredi tutarı olan 28.606.704 Euro’nun 25.781.704 Euro tutarındaki kısmının esas borçlu … Şirketi tarafından, 2.825.000 Euro tutarındaki kısmının ise müvekkili şirketçe bankaya geri ödendiğini, müvekkili şirketin müteselsil kefil sıfatı ile bankaya ödemek zorunda kaldığı toplam 2.825.000 Euro’nun %25’i olan 706.250 Euro’u diğer müteselsil kefil davalının ödemesi gerektiğini, ancak davalının bu talebin gereğini yerine getirmediğini, bu sebeple müvekkili şirket tarafından davalıya karşı İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlattığını, ancak davalının icra takibine haksız olarak itiraz ettiğini belirterek, davalının icra dosyasına yapmış olduğu itirazın iptali ile takibin devamına, davalıdan % 20 oranında icra inkar tazminatı tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; dava dışı … Şirketi’nin 08/11/1995 tarihinde kurulduğunu, davacı şirketin dava dışı … Şirketinin hisselerinin %75 satın alarak hakim ortak haline geldiğini, davacı şirketin satıcılardan söz konusu hisseleri satın alırken önce … AŞ Hisse Devir Çerçeve Kararı ve Devir Ön Protokolü adı altında bir protokol imzaladığını ve bu protokolün 5.maddesi uyarınca satıcılara ödenecek 18.750.000 USD’lik bedelin … Şirketi tarafından kullanılacak kredi ile ödeneceğinin hüküm altına alındığını, ayrıca 28/11/2005 tarihli Sermaye TAahhüdü ve Devir Anlaşması adı altında bir adet anlaşma daha imzalandığını, davacı şirketin söz konusu anlaşmayı imzalarken anlaşmanın 2.1.1 maddesinde şirketin satışa konu %75 hisse değerinin 58.925.000 USD olduğunu kabul ettiğini, bu bedeli doğrudan satıcılara ödemek yerine bir ödeme mekanizması oluşturmayı tercih ettiğini, bu ödeme mekanizması gereğince 9.500.000 USD’yi doğrudan şirkete sermaye olarak koymayı kabul ettiğini, 5.400.000 USD’yi nakit olarak satıcılara şirketin bazı borçlarının ödenmesi zımnında ödediğini ve 25.725.000 USD’yi de yine nakit olarak satıcılara şirketin bazı borçlarının ödenmesi zımnında ödediğini, bakiye bedelin 18.750.000 USD olmasına rağmen anlaşmanın imzalandığı 28/11/2005 tarihi ile 04/04/2006 tarihi arasında şirketin devam eden yatırımları nedeni ile şirkete koydukları fonlar da söz konusu olduğundan 04/04/2006 tarihinde toplam 25.000.000 USD kredi kullanılmasına karar verildiğini, söz konusu kredinin … Bahreyn Şubesi ile 04/04/2006 tarihinde 21.000.000USD karşılığı olarak davacı şirketin tüm bedele müşterek borçlu müteselsil kefil olması suretiyle kullanıldığını, söz konusu kredinin kullanılmasından önce davacı şirketin sahibi olan yine Kazakistan’da mukin … adlı şirket tarafından …’a hitaben kredinin iştiraki olan davacı şirket tarafından ödenebilmesi için gerekli her türlü fonlamayı yaptığı ve yapacağı garantisini verdiğini, böylelikle davacı şirket tarafından satıcılara ödenmesi gereken toplam 58.925.000 USD’lik %75 hisse devir bedelinin ödenmiş hale geldiğini, kredi sözleşmesinin imzalanmasından sonra 05/04/2006 tarihinde şirket işlerinin görüşüldüğü toplantıya ilişkin tutanakta davacı şirketin kredinin kullanım amacının. … Şirketine ait hisselerin %75 satın alınmasının kabul ve ikrar edilerek tutanağa imza edildiğini, davacı şirketin geri ödemeleri düzenli olarak yaptıktan sonra yıllarca bu bedelleri ne şirketten ne de müteselsil kefil olduğu iddiası ile müvekkilinden geri istemediğini, tüm bu hususlara rağmen davacı tarafça müvekkili hakkında icra takibi başlatıldığını, müvekkilinin itirazında haklı olduğunu belirterek, davanın reddi ile davacı şirketin kötü niyetli olması nedeniyle müvekkili lehine alacak miktarının %20’si oranında tazminata hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 13/03/2019 tarih ve 2017/492 Esas – 2019/196 Karar sayılı kararı ile; “…. dava konusu uyuşmazlığın dava dışı … Şirketi tarafından kullanılan kredinin, krediye kefil olan davacı şirket tarafından ödenen taksitleri ile ilgili olarak diğer kefil davalı … hakkında kefalet dolayısıyla yapılan ödemeden davalının payına düşen kısmın tahsili amacı ile başlatılan takibe, davalının yapmış olduğu itirazın iptaline yöneliktir. Davacı tarafça, dava dışı … Şirketi tarafından kullanılan krediye dayalı davalı ile birlikte müşterek borçlu müteselsil kefil olunduğu ve söz konusu kredi ile ilgili olarak alacaklı bankanın talebi ile yaptığı 06/04/2012 tarihli 825.000 Euro ve 15/05/2014 tarihli 2.000.000 Euro tutarlı ödemeden davalının payına düşen %25’lik kısım olan 706.250 Euro’nun davalı tarafından kendisine ödenmesi gerektiği iddia edilmiş, davalı tarafça ise söz konusu kredinin davacının … Şirketine ortak olma bedeli olarak eski hissedarlara yapılması gereken ödemenin … Şirketi tarafından alınan kredi ile sağlandığı, davacının kredi geri ödemeleri, ödeme öncesinde … Şirketine transfer ettiğini, … Şirketinin de kullandığı kredi ile ilgili olarak esasen borcu olmadığını ve kendi kefaletinin de şeklen olduğunu beyan etmiştir. Mahkememizce yaptırılan ve hüküm kurmaya elverişli bulunan bilirkişi raporuna göre dava dışı … AŞ’nin eski ortakları ile davacı şirket arasında 28/11/2015 tarihli … AŞ Hisse Devir Çerçeve Kararı ve Devir Ön Protokolü ile yine aynı tarihli Sermaye Taahhüdü ve Hisse Devir Anlaşması imzalandığı, … Şirketine ait hisselerinin %75’inin satın alınması karşılığı bakiye bedelin ve satan ortakların ortaklar cari hesabının tasfiyesi için … Bahreyn Şubesi üzerinden 21.000.000 Euro tutarında kredi kullanıldığı, kullanılan kredi sonucu davacının dava dışı … Şirketinde taraflar arasındaki sözleşmeden kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirdiği ve dava dışı şirketin %75 hisse nispeti ile ana hissedarı olduğu, imzalanan genel kredi sözleşmesinde davalının da müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatı ile imzasının bulunduğu, davacı tarafından dava dışı … Şirketi hesaplarına yapılan para transferlerinin neredeyse tamamının kredi geri ödeme tarihleri ile eş zamanlı olarak yapıldığı, yapılan para transferlerini takiben kredi ödemelerinin gerçekleştirildiği, yapılan para transferlerinin davacının cari hesabına alacak kaydedildiği ve … Şirketinden alacaklı hale geldiği, cari hesap bakiyesine dönem sonlarında kur farkı hesaplandığı, faiz giderinin ve davacının cari hesabına işletilen kur farklarının … Şirketi tarafından gider konusu yapılarak dönem sonlarında kâr/zarar hesaplarına intikal ettirildiği, … Şirketi tarafından yapılan denetim raporlarında bahse konu krediye ait faiz giderlerinin ve davacının cari hesabına işletilen kur farklarının gider yazılmasının eleştiri konusu yapıldığı, kullanılan kredinin geri ödenmesi için yollanan tutarlardan hisse alımının finansmanı için kullanılan kadar kısmın cari hesap alacağından mahsup edilmesi gerektiğinin belirtildiği, söz konusu hususların “Şartlı Görüşün Dayanağı” adı altında değerlendirildiği, denetim raporunda eleştiri konusu yapılan hususlarla ilgili olarak davacının USD ve Euro cari hesaplarında yer alan alacak bakiyelerinden geçmiş dönemlere ait kur farkı ve faiz giderlerinin 29.027.113,12 TL olarak tenzil edildiği, yine 30/09/2016 tarihinde 27.680.939,87 TL alacak bakiyesinin özkaynaklar altındaki “529.01.011 Hisse Senedi İhraç Primi” hesabına virmanlandığı, denetçi görüşüne uygun olarak yapılan düzeltmeleri ile … Yönetiminin … Şirketi’nin kredinin muhatabı değil aracısı olduğuna dair davalı görüşü ile uyumlu davrandığı, dava konusu kredi ödemelerinden 825.000 Euro tutarlı ödemenin davacı tarafından … Şirketi hesaplarına aktırılmasını takiben alacaklı bankaya ödendiği, 15/05/2014 tarihli 2.000.000 Euro tutarlı kredi ödemesinin davacı tarafından doğrudan alacaklı … hesabına gönderildiği, ilgili bakiyenin … Şirketi nezdindeki davacının cari hesabına alacak kaydedildiği, davacının bu kayıtla yapmış olduğu ödeme tutarını hesaben … Şirketi’den tahsil etmiş olduğu, 825.000 Euro tutarlı ödemenin davacı tarafça doğrudan … hesabına gönderilmiş olması ve buradan kredi ödemesinin yapılmış olması gözönüne alındığında 825.000 Euro tutarlı ödemenin davacı tarafça dava dışı şirkete gönderildiği ve davacının dava dışı şirketten alacaklı hale geldiği, dolayısıyla 825.000 Euro’luk ödemenin bankaya yapılmaması sebebiyle kefalet hükümlerinin 825.000 Euro için işletilemeyeceği, bu sebeple 825.000 Euro ödeme sebebiyle davacının davasının reddi gerektiği, her ne kadar 15/05/2014 tarihli 2.000.000 Euro’luk kredi ödemesinin davacı tarafından doğrudan … hesabına gönderildiği görülmüş ve bir an için müteselsil kefalet hükümleri uyarınca davacının davalıdan talepte bulunabileceği değerlendirilmiş olsa da, söz konusu kredinin davacı şirketin, dava dışı şirketteki hisse alımı için yapıldığı, dava dışı … Şirketinin %75 hissesinin 58.925,00 USD bedelle davacı şirkete satıldığı, söz konusu hisse bedellerinin davacı şirket tarafından ödenmesi gerekirken bu ödemenin dava dışı … Şirketi tarafından davaya konu olan kredi vasıtasıyla yapıldığı, kullanılan kredinin de esasen davacı şirketin yani … şirketinin dava dışı … Şirketi’nin hisselerinin satın alınmasında kullanıldığı, bu kapsamda söz konusu kredi borcunun esasen ödeme yükümlülüğünün davacı … şirketinde olduğu, kefalet hükümleri gereği davalı hissesine düşen bedelin tahsiline karar verilmesi halinde davacının bu nedenle sebepsiz zenginleşeceği, ayrıca davacının ödediği bu kredi bedelini şirket hesabından tahsil ettiği ve alacak kaydettiği, dolayısıyla davacının söz konusu bedeli hem dava dışı şirket cari hesabına davacı alacağı olarak kaydedildiği, yeniden davalıdan tahsiline karar verilmesi halinde de mükerrer tahsilat oluşturacağı görülmekle, davacının gerek … Şirketi üzerinden gerekse doğrudan yaptığı tüm kredi ödemeleri için öncelikle … Şirketi nezdindeki cari hesabında alacaklı hale geldiği, denetim raporlarında bu işlemlerin eleştiri konusu yapılması üzerine cari hesap bakiyelerinin özkaynaklar altında sermayeye eklenecek fon olarak kaydının sağlandığının belli olduğu, açıklanan nedenlerle TBK 586.ve devamı hükümleri çerçevesinde dava dışı … Şirketi’nin …’tan kullanmış olduğu kredinin geri ödemesinde ödemelerin önce dava dışı … Şirketi hesabına yapıldığı, takiben … Şirketi’nin bankaya ödemede bulunduğu, davacı tarafından yapılan ödemelerin davacı şirket tarafından satın alınan dava dışı … Şirketi’nin hisse bedellerine ilişkin olarak (davacı ile hisselerini devreden … Şirketi ortakla arasındaki 2005 tarihli protokole uygun surette) gerçekleştirildiği, davacının dava dışı … Şirketi’ne kefaletinin ortaklık ilişkisinden doğduğu, dolayısıyla davalının dava dışı … Şirketi’nin …’tan almış olduğu kredi borcundan dolayı kefalet hükümlerine göre sorumlu olmadığı anlaşılmakla, sübut bulmayan davacının davasının reddine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir. ” gerekçeleri ile;
” Davacının davasının sübut bulmadığından REDDİNE, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacı vekili ve katılma yoluyla davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davalı kefilin, kredinin … tarafından kullanıldığını, bu borcun …’in borcu olduğunu ve bu kredinin geri ödenmesinde kendisinin kefil olarak müvekkili şirketle iç ilişkide % 25 oranında sorumlu olduğunu yazılı olarak kabul ettiğini, bilirkişi heyeti ve mahkemece bu delillerinin gerekçesiz şekilde değerlendirme dışı bırakıldığını, Yabancı bir yatırımcı olan müvekkili şirketin, …’e ortak olma süreci ve bu amaçla yapılan 28/11/2005 tarihli sözleşmenin, gerek bilirkişiler ve gerekse mahkeme heyetince somut gerçeğin tam tersi şekilde, haksız ve tamamen davalı lehine yorumlandığını, 28/11/2005 tarihli sözleşmede, …’in … Bankası’ndan kullanacağı kredinin, …’in kısa vadeli borçlarını yapılandırma amacını taşıdığının açık şekilde görüldüğünü, …’in kullanacağı bu kredinin, müvekkili şirketin eski pay sahiplerine, onların hisselerini devralmak karşılığında ödediği bedelle hiçbir ilgisi bulunmadığını, ilk derece mahkemesinin aksi sonuca, 28/11/2005 tarihli sözleşmenin hangi maddesine dayalı şekilde ulaştığının anlaşılamadığını, mahkemenin ne 05/12/2018 tarihli itiraz dilekçelerini, ne de uzman görüşünü dikkate almadığını, Hükme esas alınan bilirkişi raporunun, maddi hatalar içerecek şekilde denetime elverişsiz ve tek taraflı olarak hazırlandığını, bilirkişi raporunda müvekkili şirketin finansal yardım sözleşmeleri tahtında …’e sağladığı geri ödemeli finansal yardımlardan bazılarının tarihleri ile …’in … Bankası’na yaptığı kredi geri ödemelerinin tarihleri karşılaştırılarak genel kredi sözleşmesinin asıl borçlusunun müvekkili şirket olduğu sonucuna nasıl varıldığının anlaşılmadığını, bilirkişi raporunun 17. sayfasında yer verilen nakit hareketler tablosu ile 16. sayfadaki tablo ve raporun eklerinin çelişkili olup, raporun maddi hataya dayandığını, somut dayanaktan yoksun, çelişkili ve denetime elverişsiz bilirkişi raporu esas alınarak verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, mahkemece itirazlarının dikkate almadığını, hatta ek bilirkişi raporu alınmasına dahi karar verilmediğini, maddi hataya dayanan ve denetime elverişsiz bilirkişi raporuna dayalı olarak, “Müvekkili şirket tarafından …’e yapılan para transferlerinin neredeyse tamamının kredi geri ödeme tarihleri ile eş zamanlı olduğu ” gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesinin usul ve hukuka aykırı olduğunu,
İlk derece mahkemesince, … tarafından aldırılan bir denetim raporunda, müvekkili şirket tarafından …’e yapılan finansal yardımların, müvekkili şirket hesabına alacak kaydedilmesinin eleştiri konusu yapıldığı ve denetim raporu ile uyumlu olarak kayıtların düzeltildiği belirtilerek, bu düzeltmelerin, …’in … Bankası’ndan kullandığı kredinin muhatabı değil aracısı olduğu iddiasıyla uyumlu olduğu sonucuna varılmış ise de, söz konusu denetim raporunun tarafsız şekilde hazırlanmadığını, İlk derece mahkemesi kararına göre, eğer …’in … Bankası’ndan kullandığı kredi müvekkili şirketin … hisselerini iktisap etmek için ödemesi gereken bedelin karşılanması için kullanılmışsa, bu durumda müvekkili şirket tarafından …’e ödenen tutarların hangi sebebe dayalı olarak sermayeye eklendiğinin de kendi içinde çelişki yarattığını, İlk derece mahkemesince, müvekkili şirket tarafından 15/05/2014 tarihinde … Bankası’na … lehine kefil sıfatıyla yapılan 2.000.000-Euro tutarındaki kredi ödemesi ile ilgili olarak, bu tutarın müvekkili şirketin, …’deki cari hesabına alacak olarak kaydedildiği, dolayısıyla ilgili tutarın hesaben dava dışı …’den tahsil edilmiş olduğu, bu sebeple müteselsil kefil davalıdan talep edilemeyeceği, aksi takdirde müvekkili şirketin sebepsiz zenginleşeceği sonucuna varıldığını, bu sonucun ilk derece mahkemesinin ulaştığı diğer sonuçlarla çelişki içerisinde olduğunu, hangi hukuki sebebe dayalı olarak bu sonuca ulaşılabildiğinin anlaşılamadığını, yine mahkemece müvekkili şirket tarafından ödenen 825.000-Euro ile ilgili olarak, bu ödeme doğrudan bankaya yapılmadığından müteselsil kefile rücu edilemeyeceği sonucuna varıldığını, ancak müvekkili şirketin bu tutarı ” Kefalete Dayalı Geri Ödeme ” açıklaması ile ödediğini, kefalet açıklamasıyla asıl borçlu hesabına yapılan ödemelerin de diğer müteselsil kefile rücu edilebileceğini ( Yargıtay 19. HD 2012/10335 E – 2012/14875 K sayılı karar), Dosyaya sundukları uzman görüşü ile bilirkişi raporu arasındaki çelişkileri gidermek için mahkemece yeni bir bilirkişi raporu alınmadığını, uzman görüşünü gerekçesiz şekilde değerlendirme dışı bırakıldığını belirterek, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili katılma yoluyla sunduğu istinaf dilekçesi ile, Cevap dilekçesindeki beyanlarını tekrarla, davacının, … Şirketinin hisselerini satın alırken satıcı hissedarlara satış bedelinin yaklaşık 18 Milyon Dolar’lık bölümünü ödemek için ve kendisi Türkiye’de kredi kullanamadığından … Şirketine … Banktan esasen kendisi kullanmak üzere görünürde kredi kullandırttığını, … bu kredinin niye verildiğini gayet iyi bildiğinden, davacının hissedarı … adlı şirketten … adı altında garanti yazısı istediğini, böylece kendi kredi ödemesinin … tarafından değil aslında … şirketler tarafından yapılmasını sağlama aldığını, Ancak kendi iç prosedürleri gereğince yönetim kurulu üyesi ve şirketin %25 hissedarı olan …’dan da kefalet imzası istediğinden …’ın bu imzasını verdiğini, krediyi alan …’in söz konusu kredi bedelini, davacı şirket tarafından transferi sağlanan bu bedeller ile davacının borçlu olduğu hisse satanlara ödediğini, yani davacının böylelikle hisse satış bedelini ödediğini, kredi geri ödemeleri zamanında, her geri ödeme günü öncesi davacı şirketin, …’e ilgili geri ödeme bedelini transfer ettiğini, yıllarca bu geri ödemeleri talep etmediğini, Bu sırada bir taksiti geri ödemeyi atladığından …’ın derhal uyarıda bulunduğunu, bu sebeple davaya konu ödemeyi bu sefer … aracılığı ile değil kendisinin doğrudan yaptığını, söz konusu kredinin alınmasında …’in ya da müvekkilinin hiçbir fayda veya menfaati bulunmadığını, bu kredinin … tarafından kullanılmadığını, davacının söz konusu durumu defalarca ikrar ettiğini, buna rağmen çelişkili işlemlerde ve taleplerde bulunduğunu, …’in, davacı şirkete hiçbir borcu bulanmadığını, görünürde kredi kullanan asıl borçlu …’in davacı şirkete hiçbir borcu yok ise, müvekkilinin de görünürdeki kefaletinden dolayı davacı şirkete hiçbir borcu olamayacağını, bir an için müvekkilinin davacı şirkete borcu olduğunun kabulü varsayımında, davacı şirketin, şirkete hissedar olurken satıcılara ödemeyi taahhüt ettiği hisse satış bedelinin talep edilen kısımını müvekkilinin ödemiş olacağını, davacı şirket ısrarla söz konusu kredi sözleşmesinin, müvekkili tarafından müşterek borçlu ve müteselsil kefil olarak imzalandığını ifade etse de, söz konusu borcun davacı şirketin borcu olup, zaten kendisi tarafından da olması gerektiği gibi kredi ödeme vakitlerinde ödendiğini, Tüm bu hususların, bilirkişi heyeti tarafından teknik olarak incelemeye tabi tutulduğunu, defter ve kayıtların detaylı incelendiğini ve hüküm kurmaya elverişli rapor oluşturulduktan sonra davanın reddine karar verildiğini, bu nedenle davacı şirketin istinaf başvurusunun reddi gerektiği gibi yerel mahkeme kararının kötü niyet tazminatına ilişkin kısmının kaldırılarak düzeltilmesi, davacı şirketin müvekkili lehine hükmedilen alacak miktarının %20’sinden az olmamak kaydıyla kötü niyet tazminatına mahkum edilmesi gerektiğini, alacağının bulunmadığını bildiği veya bilmesi gereken bir durumda olduğu halde icra takibine girişen alacaklının kötü niyetli kabul edileceğini (Yargıtay HGK 2013/19-469 E. 2014/45 K. 29/01/2014 T.) belirterek, Davacının istinaf başvurusunun reddine, davanın reddi ile davacı şirket aleyhine müvekkili lehine hükmedilen alacak miktarının %20’sinden az olmamak kaydıyla kötü niyet tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, dava dışı şirketin kullandığı kredinin kefili olarak yapılan ödemenin, diğer kefil davalıdan payı oranında rücuen tahsili için başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir. Dava dışı … Anonim Şirketi’nin %75’ine hissenin davacı, %25 hissesinin ise davalıya ait olduğu, davacı tarafça, dava dışı … Şirketi tarafından kullanılan krediye davalı ile birlikte müşterek borçlu müteselsil kefil olunduğu, söz konusu krediye ilişkin alacaklı bankanın talebi ile yaptığı 06/04/2012 tarihli 825.000 Euro ve 15/05/2014 tarihli 2.000.000 Euro tutarlı ödemeden, davalının kefil olarak payına düşen %25’lik kısmına isabet eden 706.250 Euro’nun davalıdan tahsiline karar verilmesi talep edilmiş, davalı tarafça, söz konusu kredinin davacının … Şirketine ortak olma bedeli olarak eski hissedarlara yapılması gereken ödemenin … Şirketi tarafından alınan kredi ile sağlandığı, … Şirketinin kullandığı kredi ile ilgili olarak esasen borçlu olmadığı ve kendi kefaletinin de şeklen olduğu savunularak, davanın reddine, müvekkili lehine reddedilen alacak miktarınının %20’sinden az olmamak üzere tazminata hükmedilmesine karar verilmesi talep edilmiş, mahkemece davanın reddine karar verilmiş, karara karşı davacı tarafça ve katılma yolu ile davalı tarafça istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Yukarıda belirtildiği üzere davalının İİK’nın 67/2 maddesi uyarınca kötüniyet tazminatı talebi bulunmaktadır. Mahkemece davalının bu talebi hakkında gerekçesi de gösterilmeksizin olumlu/olumsuz bir karar verilmemiştir. HMK’nın 297/1-c maddesinde hükmün “Tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri.”‘ni kapsamında bulundurması zorunludur. HMK’nın 297/2.maddesinde ise; “Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.” hükmü düzenlenmiştir. İstinaf Mahkemesince yapılacak inceleme ancak 6100 Sayılı HMK’nın 297. maddesine uygun olarak verilmiş ve yazılmış kararlar üzerinde yapılabilecektir. İlk derece mahkemesince davalının kötüniyet tazminat talebi hakkında gerekçesi de açıklanarak bir karar verilmediğinden söz konusu karar HMK’nın 297. maddesine uygun olarak verilmiş ve yazılmış bir karar değildir. İstinaf Mahkemesi, ilk derece mahkemesi tarafından verilen kararı, kural olarak istinaf dilekçesinde belirtilen istinaf sebeplerini esas alarak inceleyip karar verir. Davalının istinaf incelemesinin yapılabilmesi için davalının taleplerini karşılayan bir hüküm bulunmalıdır. Sonuç olarak; davalının istinaf talebi hakkında inceleme ve değerlendirme yapılabilmesi için ortada HMK’nın 297/1-c ve 297/2 maddesine uygun gerekçeli bir karar bulunmadığından, kararın HMK’nın 297/1-c, 297/2. ve 355. maddeleri uyarınca kaldırılarak, usulüne uygun şekilde bir karar verilmesi için dosyanın mahkemesine gönderilmesine, tarafların istinaf başvurularının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına karar verilerek, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 13/03/2019 tarih ve 2017/492 Esas 2019/196 Karar sayılı kararının HMK’nın 297 ve 355 maddeleri uyarınca KALDIRILMASINA, dosyanın mahkemesine İADESİNE, 2-Tarafların istinaf sebeplerinin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, 3-Harçlar Kanunu gereğince istinaf edenler tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harçlarının hazineye gelir kaydına, istinaf karar harçlarının talep halinde kedilerine iadesine, 4-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 5-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 08/09/2021 tarihinde HMK’nın 297. ve 355 maddeleri gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.