Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/1789 E. 2021/883 K. 10.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1789 Esas
KARAR NO : 2021/883 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 22/05/2019
NUMARASI : 2018/612 Esas 2019/516 Karar
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 10/06/2021
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkili şirket ile davalı arasında imzalanan sözleşme kapsamında müvekkilinin borçlu olarak yer aldığı 900.000,00 TL’lik kambiyo evrakının karşılıksız çıktığını, müvekili şirketin müşterilerinden keşide ederek davalıya teslim ettiği 1.350,672,00 TL’lik çekinde karşılıksız çıktığını, müvekkili şirketin davalıya 6.785,670,00 TL ileri vadeli riski olduğunu, cari hesabın katedildiğini, buna istinaden davalı tarafından müvekkili şirkete ihtarname gönderildiğini, müvekkilince bu ihtara cevap verildiğini, müvekkilinin müşterilerinden ve alt bayilerden alıp davalıya cirolayıp teslim ettiği evrakların cari hesap borcundan düşüldüğünü, bu evrakların risk olarak değerlendirildiğini ve davalı tarafından müvekkili yerine müşterilere ya da bayilere teslim edilmesine rağmen müvekkili şirketten bu evrakların iadesinin istendiğini, müvekkilinin davalıya 2 ayrı kıymetli evrak verdiğini belirterek müvekkili şirketin davalıya borçlu olmadığının tespitine ve davalıdan şimdilik 10.000,00 TL’nin reskont faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesi ile, davacının talebini açıkça belirtmediğini, müvekkili ile davacı arasında yetkili satıcılık sözleşmesi bulunduğunu, bu sözleşme gereğince davacının müvekkili şirketten mal satın aldığını, bu satımdan kaynaklı borca ilişkin ödemelerini ileri vadeli kıymetli evrak teslimi ile gerçekleştirmekte olduğunu, davacının hali hazırda müvekkili şirket cari hesaplarına işlenmiş 3.423.500,00 TL vadesi gelmemiş risk borcu bulunduğunu, kıymetli evrakın gününde ödenmemesi halinde 1.000.000,00 TL kısmının karşılıksız kalarak, davacının borçlu olacağının kuvvetle muhtemel olduğunu, davacının iddialarının gerçek olmadığı gibi, davacı; sözleşme serbestisi olduğunu, dilediği ile istediği sözleşmeyi yapabileceğini, mal almak konusunda hiçbir dayatma ve baskıya katlanmak zorunluluğu olmadığını, davacı şirketin müvekkili şirkete 19/07/2018 tarihi itibari ile 1.211.918,53 TL borcunun bulunduğunu, davacı ile müvekkili arasında yetkili satıcılık sözleşmesi ve delil sözleşmesinin mevcut olduğunu, davacının borcun kabul ve ikrarına ilişkin müvekkili şirket ile yapmış olduğu 17/10/2017 tarihli protokolün olduğunu, haksız ve usulsüz olarak açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:İlk Derece Mahkemesi 22/05/2019 tarih ve 2018/612 Esas – 2019/516 Karar sayılı kararında;”….Davacı menfi tespit ve alacak talebiyle açtığı davasında 10.000,00 TL alacak talebinde bulunmuş olup, harcı da 10.000,00 TL üzerinden yatırmış, menfi tespit talebiyle ilgili asgari bir miktar dahi belirtmeksizin dava açmış ve verilen ihtaratlı kesin süreye rağmen menfi tespit davasına konu talebini kuruşlandırmamış olduğundan menfi tespit talebiyle ilgili davasını usulden reddine karar verilmiş, alacak talebiyle ilgili davası yönünden talep cari hesaba dayalı olduğundan ve davacı taraflar arasında bayilik anlaşması bulunduğunu, davalı ise taraflar arasında satış sözleşmesi ve yetkili satıcılık sözleşmesi olduğunu beyan ettiğinden tarafların aktif ve pasif dava ehliyetleri denetlenip uyuşmazlık konuları re’sen belirlenerek taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesinde uzmanlık gerektiren yönler olduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle dava sonuçlandırılmıştır.Bilirkişi heyeti 08/03/2019 havale tarihli raporunda; davacı ile davalı arasında 01.01.2001 tarihli tek satıcılık sözleşmesi akdedildiği ve bu sözleşmeye dayalı akdi ilişki ve cari hesap (açık hesap) ilişkisi kurulduğu; davacının bu akdi ilişkiden kaynaklanan borçlarını vadesinde ödemediği; taraflar arasında akdedilen 17.10.2017 tarihli Protokol ile davacı, davalıya doğmuş ve doğacak 13.661.396 TL borcunun bulunduğunu kabul ettiği; davacı tarafından davalıyı verilen senetlerin vadelerinde ödenmeyerek temerrüde düşüldüğü ve bu nedenle davalı tarafından icra takipleri başlatılmak zorunda kalındığı; bunun sonucunda davalının taraflar arasındaki akdi ilişkiyi, sözleşmenin ilgili hükümlerine (madde 18) istinaden haklı sebeple sonlandırdığı ve cari hesabı kat ettiği kanaatine varıldığını, davacı her ne kadar; “akdi ilişki sırasında davacı şirketin davalı şirketin yönetimini eline geçirmek ve sözleşmeden kaynaklanan haklarım kötüye kullanmak suretiyle davacı şirketi zarara uğrattığım” iddia etmişse de bu iddiaları yerinde görülmemiştir. Şöyle ki; Her şeyden önce davacının bu iddialarını ispata ilişkin delillere rastlanmamıştır. Öte yandan taraflar arasındaki akdi ilişkiyi kuran sözleşme, 1 yıl süreli olarak akdedilmiş olup, her 1 yılın sonunda taraflara sözleşmeyi sonlandırma hakkı verilmiştir. Fakat davacı, yaklaşık 17 yıl boyunca sözleşmeyi ve akdi ilişkiyi sonlandırmamıştır. Bu durum karşısında, davacının iddiası, hayatın olağan akışına da uygun düşmemektedir. Kaldı ki, sözleşmeyi sonlandırmaması, basiretli bir tacir olarak sözleşmeyi ve akdi ilişkiyi, uygulanış şekliyle benimsediği anlamına geldiğini, davacının ticari defterlerine göre; dava tarihi (25.06.2018) itibariyle davacının davalıdan 7.420.680,46 TL alacaklı olduğunun tespit edildiğini, davalının ticari defterlerine göre; dava tarihi (25.06.2018) itibariyle davalının davacıdan 560.981,90 TL alacaklı olduğu tespit edilmiştir. Taraflar arasında akdedilmiş olan sözleşmenin 13’üncü maddesinde; taraflar arasındaki sözleşmeden doğacak her türlü ihtilafta davalı şirketin kayıtları kesin ve münhasır delil gücüne sahip olacağı hükme bağlandığını, bu durum nedeniyle, dava tarihi itibariyle davalının davacıdan 560.981,90 TL alacağı (davacının davalıya borcu) bulunduğunu bildirmişlerdir.İncelenen tüm dosya kapsamına, tarafların iddia ve savunmalarına, bilirkişi raporu içeriğine göre; 01/01/2001 tarihli, Tek Satıcılık Sözleşmesi düzenlendiği ve buna istinaden cari hesap ilişkisi kurulduğu, sözleşmenin 13.maddesinde taraflar arasında sözleşmeden doğacak her türlü ihtilaflar davalı şirketin kayıtlarının kesin ve münhasır delil gücüne sahip olacağının hükme bağlandığı, incelenen davalı defterlerine göre dava tarihi itibariyle davalının davacıdan alacaklı olduğunun tespit edildiği, davacının cari hesaptan kaynalı alacak talebini ispatlayamadığı anlaşıldığından alacak talebi yönünden davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. …”gerekçesi ile, Davanın borçlu olunmadığının tespiti talebi yönünden usulden reddine, alacak talebi yönünden davanın reddine, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, Dava dilekçesinde belirtildiği üzere davacıya herhangi bir borçlarının bulunmadığının talep edildiğini, borcu olmadığını söyleyen davacıya yerel mahkemece “borçlu olunmadığının tespitini talep ettiği miktarı bildirmek ve bunun harcının tamamlamak üzere 2 haftalık kesin süre verilmesi” gerekçesiyle davayı usulden reddine karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, Mahkemece “sözleşmenin 13.maddesinde taraflar arasında sözleşmeden doğan her türlü ihtilaflar davalı şirketin kayıtlarının kesin ve münhasır delil gücüne sahip olacağının hükme bağlandığı, incelenen davalı defterlerine göre” gerekçesiyle müvekkilinin ticari defterleri incelenmeden alınan bilirkişi raporuna dayanarak davanın reddine karar verildiğini, Yerel mahkemenin esas aldığı söz konusu 13.maddenin geçersiz olduğu Yargıtay HGK ve Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin kararları ile sabit olduğunu, Müvekkilinin ticari defterleri incelenmeden hazırlanan bilirkişi raporuna dayanarak hüküm kurulmasının hukuka aykırı olduğunu, (Yargıtay HGK E.2003/7-438 K.2003/463 T.02/07/2003, Yargıtay 15. Hukuk Dairesi E.2017/2534 K.2019/541 T.11/02/2019, Yargıtay 19. Hukuk Dairesi E.2012/6268 K.2012/17422 T.21/11/2012)Dosyaya sunulan delillerde açıkça görüldüğü üzere, müvekkili şirketin içinde bulunduğu zor durumdan faydalanılarak davalı şirket tarafından paravan olarak kullanıldığının son derece açık olduğunu, müvekkilinin içinde bulunduğu durumdan kurtulmak istediği, bunun sürekli engellemelerle karşılaştığını, Müşterilere ve alt bayilere satışlar sadece müvekkili şirket üzerinden yapıldığı, bu müşterilerin ürün bedeli olan kıymetli evrakları resmiyette müvekkiline vermiş gibi gösterildiği, ancak davalı şirketin personelleri tarafından kıymetli evrak müvekkiline cirolatılıp davalının personeli tarafından teslim alındığı, böylece davalı şirketin ürün alan firma ile beraber müvekkilini de borçlandırmakta olduğunu, Davalının cevap dilekçesinde; “müvekkilim şirket çalışanlarının davacıya ciro ettirilerek kendisini borçlandırdığı yönündeki iddiası ise maksadını aşmaktadır. Öyle k; müvekkilim şirket ile davacının ticari ilişkisi tamamen faturadan kaynaklı cari hesap alacağıdır.!” şeklinde beyanda bulunduğunu, Bu savunmanın ne kadar yersiz ve mahkemeyi yanıltmaya yönelik olduğu çek fotokopisindeki davalı şirket çalışanı … imzalı yazısı ile teyit edildiğini, görüldüğü üzere … Ticaret tarafından keşide edilen çek görünüşte müvekkili lehine keşide edilmekte ise de davalı şirket personeli s… tarafından müvekkiline ciro ettirilip davalı şirkete götürülmekte olduğunu, müvekkilinin içinde olduğu zor durumdan faydalanan davalı müvekkilini paravan olarak kullandığı, diğer müşteriler tarafından kendisine karşı açılan davalarda iyi niyetli üçüncü şahıs rolünü oynayabilmek için bu yöntemi uygulamakta olduğunu, Müvekkilinin ürün almak için kendi müşterilerden alıp cirolayıp davalıya teslim ettiği senetlerin riskli bulunması durumunda, davalı tarafından bu evrakların çeklerle değiştirilmesi ve çek veren firmaların firma sahiplerinin şahsi avallerinin verilmesi de istenip, aksi takdirde söz konusu firmalar için ürün sevkiyatı durdurulacağının bildirildiğini, davalı bu işlemlerin hepsini senet veren ilgili firmalarla görüşmek yerine müvekkili üzerinden yaptığını, Tarafların ticari defter ve kayıtları incelendiğinde müvekkili şirketin davalı şirket tarafından nasıl yönetildiği, denetim ve kontrol altında tutulduğu da görüleceğini, müvekkili şirket bayi olmaktan çıktığı davalı tarafından ne istenirse yapar duruma getirildiğini, Yerel mahkemenin “taraflar arasında akdi ilişki kuran sözleşme bir yıl süreli olarak akdedilmiş olup her bir yılın sonunda taraflara sözleşmeyi sonlandırma hakkı verildiğini, fakat davacı yaklaşık 17 yıl boyunca sözleşmeyi ve akdi ilişkiyi sonlandırmamıştır. Bu durum karşısında davacının iddiası hayatın olağan akışına da uygun düşmemektedir.” gerekçesinin yerinde olmadığı bu açıklamalar ışığında görüleceğini, Tarafların ticari defter ve kayıtları incelendiğinde müvekkilinin davacıdan alacaklı olduğu ortaya çıkacağını, Davalı Büyükçekmece … Noterliğinin 12/04/2018 tarih … yevmiye nolu ihtarnamesi ile;” tarafların arasında profil satış sözleşmesi bulunduğunu, müvekkilinin 900.000.TL kambiyo evrakının karşılıksız çıktığını, müvekkili şirketin kendi müşterilerinin (bunlar arasında davalının müşterileri olduğu) keşide ettiği müvekkili şirketin cirolamak suretiyle davalı şirkete teslim ettiği 1.350.675,00.TL kambiyo evrakının da karşılıksız çıktığını toplamda 2.250.675,00.TL tutarlı kambiyo evrakının karşılıksız çıktığını, ayrıca müvekkili şirketin davalıya 6.785.670,00.TL ileri vadeli riski olduğunu, bu borcun ödenmediğini, bunun 7 gün içerisinde ödenmesini aksi takdirde …, …, … tarafından verilmiş bulunan ipotekler ve araç rehninin paraya çevrileceğini” Davalı yan Büyükçekmece …. Noterliğinin 21/06/2018 tarih ve 20468 yevmiye nolu ihtarnamesi ile “412.174,45 cari hesap borcu 4.669,00.TL ileri vadeli riskinin ödenmesini aksi takdirde … tarafından verilmiş bulunan ipotekler ve araç rehninin paraya çevrileceğini” bildirdiğini, Davalı yan cevap dilekçesinde müvekkilinin “19/07/2018 tarihi itibariyle 1.211.918,53.TL borcu ve 31/12/2019 tarihine kadar tahsili şüpheli olan 3.423.500.TL riski borcu olduğunu” beyan ettiğini, Yukarıda görüldüğü üzere her ihtarında farklı bir rakam cevap dilekçesinde farklı bir rakam alacağı olduğunu bildiren davalı yanın cari hesap mutabakatı yapıldığı iddiasının yersizliğini bir kez daha ortaya çıktığını, Davalı şirket müvekkilinin taşınmazları üzerine ipotekler kurduğu, huzurdaki dava devam ederken bunlardan müvekkilinin oturduğu daire Küçükçekmece … İcra Müdürlüğünün … Talimat sayılı dosyası ile satıldığını, dolayısıyla bu satıştan elde edilen bedelin müvekkilinin (kabul etmemekle birlikte) var olduğu iddia edilen borcundan düşülmesi gerektiğini, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, davanın kabulüne, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, taraflar arasındaki cari hesap sözleşmesinden kaynaklı davalıya borçlu olmadığının tesbiti ile 10.000,00 TL. Alacağın tahsili istemine ilişkindir.Mahkemece, davanın borçlu olunmadığının tespiti talebi yönünden usulden reddine, alacak talebi yönünden davanın reddine, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacı ile davalı arasında 01/01/2001 tarihli 1 yıl süreli yetkili satıcılık sözleşmesi imzalandığı ve sözleşmenin yenilenerek devam ettiği anlaşılmıştır.Sözleşmenin 13. Maddesinde;” HMK 287. maddesi gereğince iş bu sözleşmeden dolayı doğabilecek her türlü ihtilaflarda taraflar, … tarafından tutulan cari hesap kayıtları, … defter ve kayıtları ile müstenidatının yegane ve kesin delil olduğunu bunun dışında kanıt öne süremeyeceğini peşin olarak kabul ederler, ” hükmü düzenlenmiştir.Davacı şirket, davalı şirket ve davacı şirket yetkilisinin kefil olarak olarak imzaladığı 17.10.2017 TARİHLİ PROTOKOL suretinin dosyaya ibraz edildiği görülmüştür.Protokolün 2. Maddesinde;” İş bu protokol tarihi itibariyle … olan doğmuş ve ileri vadeli (doğacak) olmak üzere 13.661.396 TL. cari hesap borcu bulunmaktadır. … olan doğmuş ve doğacak borçlarının tümüne müşterek borçlu ve müteselsil kefil olduğunu kabul, beyan ve taahhüt eder,” hükmü düzenlenmiştir.Protokolün 8. Maddesinde;” İş bu protokolden kaynaklı ihtilafların hallinde…’ ın ticari defter ve kayıtlarının yegane delil teşkil edeceğini taraflar kabul beyan ve taahhüt eder,” hükmü düzenlenmiştir.Mahkemece iddia ve savunma doğrultusunda hukuki uyuşmazlığın doğru olarak tesbit edildiği, uyuşmazlık doğrultusunda davanın esasıyla ilgili tarafların gösterdiği hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, toplanan deliller ve alınan bilirkişi raporu ışığında mahkemece verilen hüküm gerekçesinde kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, mahkeme gerekçesi ve tespitinin dosya kapsamına uygun olduğu dairemizce belirlendiğinden, davacı vekilinin istinaf sebepleri ilk derece mahkemesinin gerekçesi ve değerlendirilmesine göre yerinde görülmemiştir. Sonuç itibariyle, dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre; mahkeme kararı usul ve yasaya uygun olduğundan davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilerek, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 121,30.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 59,30.TL istinaf karar harcından istinaf eden tarafından peşin olarak yatırılan 44,40.TL harcın mahsubu ile bakiye 14,90.TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Karar kesinleştiğinde ve talep halinde artan gider avansı varsa avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’ nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere 10/06/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.