Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/1769 E. 2021/817 K. 28.05.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1769 Esas
KARAR NO : 2021/817 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 23/05/2019
NUMARASI: 2017/982 Esas 2019/590 Karar
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 28/05/2021
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile,Davalı tarafından müvekkili aleyhine İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü ‘nün … esas sayılı dosyası ile ödeme emri gönderildiğini, bu ödeme emrinde müvekkilinin kendisine takip masraflarıyla beraber 108.598,92 (asıl borç 95.750,00 TL) borçlu olduğunu iddia ettiğini, ancak bu iddianın gerçek dışı olduğunu, davalının söz konusu borca dayanak olarak gösterdiği çekin bir teminat çeki olduğunu, müvekkili ile icra takibi ile alacaklı olduğunu iddia eden şirket arasında 26.10.2016 tarihinde satış sözleşmesi imzalandığını, sözleşmede yazan edimlerini müvekkili sözleşmeye uygun bir şekilde yerine getirdiğini, yer düzenlemesi sonrasında satış sözleşmesinde belirtildiği şekli ile kararlaştırılan ve toplam tutarı 605.978,00 TL olan satış konusu ekipmanın müvekkili tarafından alındığını ve bedellerin tamamının banka yolu ile ödendiğini, teminat çeki verirken iyi niyetli olan müvekkilin satış sözleşmesinde belirtilen ücretin tamamını davalı şirkete ödediğini ve çekin geri verilmesi için davalı şirkete birçok kez ihtarda bulunmasına rağmen çeki geri alamadığını, davalı şirket borcunun tamamını ödeyen müvekkilinden sözleşmede belirtildiği için aldığı çeki müvekkiline vermeyerek kötü niyetli olarak takibe koyduğunu, müvekkili ile davalı arasında tek ticari ilişinin satış sözleşmesi ilişkisi olduğunu, müvekkili şirket tüm borcunu ödediği için davalı şirketin müvekkillerinden herhangi bir alacağı kalmadığını belirtmiş olup, açıklanan nedenlerle müvekkillerinin davalı lehine herhangi bir borcu bulunmadığının tespitine, %20 ‘den az olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine, takibin tedbiren durdurulmasına, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesi ile, Dava konusu çekin teminat çeki olmadığını, davacının borcundan dolayı müvekkiline verildiğini, ödemeyince de davacı aleyhine İstanbul Anadolu …İcra Müdürlüğü ‘nün … esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davacı ödem emrini tebliğ aldığı halde herhangi bir itirazda bulunmayarak borcu kabul ettiğini, davacının teminat çeki ise hangi borç ilişkisinin teminatı olduğunu yazılı delil ile ispat etmesi gerektiğini, davacının belirttiği 26.10.2016 tarihli satış sözleşmesinin ve banka dekontlarının işbu davaya konu çekle herhangi bir ilişkisinin bulunmadığını, davacının 06.10.2015 tarih 14168006 sayılı sözleşme ile dava dışı Aksaray Tarım İl Müdürlüğü ile Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Fonu kapsamında “Avrupa Birliği Standartlarında Süt İşletmeciliği Yatırım Projesi” isimli Hibe Taahhütlü Kredi Sözleşmesi imzaladığını, anılan sözleşmeye istinaden 605.978,00 TL bedelli davalının da dava dilekçesinde zikrettiği sözleşmeyi müvekkili ile imzalayarak müvekkilinden makine ve ekipman satın aldığını, bu kapsamda keşide edilen … no.lu 26.09.2016 tarih 605.978 TL bedelli, 17.11.2016 tarih 8.067,06 TL bedelli, … no.lu 22.12.2016 tarih 870,00 TL faturalar nedeniyle davacının davalı müvekkiline toplam 614.915,06 TL borcu bulunduğunu, davacı sözleşme konusu mal ve hizmeti teslim alarak çiftliği faaliyete geçirmiş olup bu konunun ihtilafsız olduğunu, dava dışı Tarım İl Müdürlüğü ‘nün hibe taahhütlü kredisini onaylaması için davacının müvekkili ile imzaladığı sözleşmeden kaynaklanan borcu ödemiş olması ve çiftliği fiilen faaliyete geçirmesinin şart olduğunu, davacı sözde ödemeleri müvekkiline gönderip müvekkilinden borç adı altında tekrar iade aldığını aynı parayı tekrar müvekkiline göndererek bu işlem 6-7 kez tekrarlandığını, söz konusu gönderilere ait banka dekontlarını ve sair belgeleri tarım il müdürlüğüne sunarak borcunu ödediğine yönelik bir intiba oluşturduğunu, davacı bu şekilde 7 kalemde toplam 656.000 TL müvekkiline para gönderdiğini, müvekkilinde 6 kalemde toplam 605.100,00 TL tutarında davacıya borç para verdiğini, tarım il müdürlüğü yerinde tespit yaparak sözleşmeden kaynaklanan borcun ödendiği, çiftliğin fiilen faaliyete geçtiğini tespit ettikten sonra davacının hibe kredisini serbest bıraktığını, davacı hibe kredisini kullandığı halde sözleşmeden ve müvekkilinden aldığı borçtan kaynaklanan bir kısmını ödediğini ancak mütebaki 144.765,06 TL kısmını ödemediğini, dava dışı … ‘nın kendisine ait…bank hesabından müvekkiline ait garanti bankası hesabına 30.12.2016 tarihinde gönderdiği 160.000,00 TL’nin, davacının … bankası Karatay Sanayi Şubesi 30.11.2016 vadeli 2958 sayılı 60.000,00 TL bedelli karşılıksız çıkan çek ile aynı tarihli 3213 Sayılı 100.000,00 TL ‘lik karşılıksız çıkan çekine mahsup edildiğini, dava dışı … ‘nın kendisine ait deniz bank hesabından müvekkiline ait … Bankası hesabına 04.01.2017 tarihinde gönderdiği 100.000,00 TL’nin ise davacının … bankası Karatay Sanayi Şubesi 30.12.2016 vadeli 3526 sayılı 100.000,00 TL bedelli karşılıksız çıkan çekine mahsuben ödendiğini belirtmiş olup, açıklanan nedenlerle haksız davanın reddine, davacı aleyhinde %20 ‘den az olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:İlk Derece Mahkemesi 23/05/2019 tarih ve 2017/982 Esas – 2019/590 Karar sayılı kararında;”…..Yargılama sürecinde taraf delilleri usulüne uygun toplanmış olup ticari defterleri üzerinde inceleme yaptırılmış uzman uzman bilirkişiden rapor aldırılmıştır. Bilirkişi 31.01.2019 tarihli raporunda sonuç olarak ‘… Huzurdaki davanın konusu, davalı tarafından davacı aleyhine başlatılan icra takibine konu çekten dolayı davacının davalıya borçlu olup olmadığının tespitine ilişkindir.Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davalı tarafından verilen takip konusu çekin teminat çeki olmadığını, taraflar arasında imzalanan sözleşme gereği davacıya 614.915,06 TL tutarlı mal ve hizmet verdiğini, karşılığında davalının 144.765,06 TL’lik bakiye borcunu ödemediğini, dava konusu çekin taraflar arasındaki sözleşme ile bir ilgisinin bulunmadığını belirtmiş olup, davanın reddi gerektiğini savunmuştur.Verilen yetki ile tacir olan tarafların defterleri incelenmiş olup, TTK ve VUK hükümlerine göre usulüne uygun tutuldukları, davacı şirketin kendi defterlerinde 2016 yılı sonu itibariyle davalı şirkete 606.000,00 TL BORÇ kaydettiği, karşılığında 606.000,00 TL ALACAK kaydı girmek suretiyle herhangi bir borç/alacak bakiyesi bulunmadığı, davalı şirketin kendi defterlerinde ise davacı şirkete 1.676.665,66 TL BORÇ kaydettiği, karşılığında 1.531.750,00 TL ALACAK kaydetmek suretiyle, davalı şirket 30.01.2017 tarihi itibariyle 144.915,66 TL alacaklı gözüktüğü tespit edilmiştir.Davalı tarafından dava dosyasına sunulan faturaların, taraflar arasında imzalanan satış sözleşmesine istinaden davacıya teslim edilen makine ve ekipmanlara ilişkin oldukları ve toplam bedellerinin 614.915,06 TL olduğu, faturaların teslim alan bölümünde isim ve imzanın bulunmadığı, 26.09.2016 tarih, … no.lu, 605.978,00 TL tutarlı faturanın her iki şirket defterlerinde kayıtlı olduğu, bu fatura yönünden teslim/ifa konusunda zaten bir ihtilafın bulunmadığı, Ancak, diğer iki faturanın (17.11.2016/27813 8.067,06 ve 22.12.2016/27887 870 TL ft.lar) davacı defterlerinde kayıtlı olmadığından, her ne kadar dava dosyasında “Teknik Servis Fişi” başlıklı belge olsa da, teslim alınan makineler garanti kapsamında olduğundan zaten tarihleri de örtüşmeyen faturanın servis formları ile ilişkilendirilemeyeceği, böylelikle davalının da zikredilen bu iki fatura yönünden teslim edimini ispat edemediği değerlendirilmiştir. Dava dosyasına sunulan dekontların incelenmesinde; davacı şirket tarafından davalı şirkete 606.000,00 TL gönderilmiş olduğu, davacı şirket tarafından davalı şirkete 656.000,00 TL gönderilmiş olduğu görülmüştür. Karşılıklı bu para alışverişinde, teşvikli alınan makine için, davacının yaptığı ödemenin aynı gün davalı tarafından geriye iade edildiği, bu para alışverişinde 50.000 TL hariç birebir aynı tutarın girdi-çıktı yapılmış olduğu, dava dışı Aksaray Tarım İl Müdürlüğü ile Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Fonu kapsamında “Avrupa Birliği Standartlarında Süt İşletmeciliği Yatırım Projesi” isimli Hibe Taahhütlü Kredi Sözleşmesi kapsamında bir takım teşviklerin alınmasının şartı için yapıldığına ilişkin beyanın taraflarca ihtilafsız olduğu anlaşılmıştır.Somut olayda; taraflar arasında 27.04.2016 tarihinde imzalanmış Satış Sözleşmesi ile ticari ilişkinin ihtilafsız olduğu, davalı şirketin sözleşmeye istinaden davacı şirkete toplam 614.915,06 TL tutarlı 3 adet fatura tanzim ettiği, işbu faturalardan sadece 605.978,00 TL tutarlı faturanın davacı şirket defterlerinde kayıtlı olduğu, davacı şirket tarafından işbu fatura tutarı kadar ödeme kaydı girilerek bakiyenin kapatılmış olduğu, ancak davacı tarafından yapılan ödemelerin aynı gün davalı şirket tarafından iade edildiği, daha sonra bu işlemin yine tekrarlamış olduğu, davacının 656.000,00 TL ödemesine karşılık, davalı tarafından 606.000,00 TL’nin davacının hesabına gönderilmiş olduğundan 606.000,00 TL tutarlı ödemenin davacı borcundan düşmeyeceği değerlendirilmiştir.Dava dosyasında bulunan bilgi ve belgelerle, tarafların defter & belgelerinin incelenmesi, Sayın Mahkemece bilirkişiye verilen görev ile sınırlı olarak mezkûr surette tahakkuk eden değerlendirme neticesinde; A-Takip konusu çekin teminat çeki olup olmadığı yönünden; Taraflar arasında imzalanan 27.04.2016 tarihli Satış Sözleşmesi’ne konu ürünlerin satış bedelinin 395.750,00 TL + KDV olduğu, ödemelerin, Peşinat 50.000 TL, 30.05.2016 tarihinde 50.000 ve 30.06.2016 tarihinde 50.000 TL çek ile 245.750,00 TL kalan kısım” ipart” ‘ın ödemesi ile kalan kısım için teminat çeki alınacağına kararlaştırılmış olduğu, ancak davalı şirketin sözleşme gereği sözleşmede belirlenen tutardan daha fazla 605.978,00 TL tutarlı fatura içeriği mal verdiğinin bu faturanın her iki şirket defterlerinde de kayıtlı olması sebebiyle ihtilafsız olduğu, “teminat amaçlı “ ifadesi yer alsa da sözleşmede de toplam borcun azalmasında anlamının çıktığı, takip konusu çekin sözleşmeye konu borcundan cari hesaba mahsuben verilmiş şekilde kayıtlara alındığı, B- Davacı tarafından yapılan ödemeler ve davalı tarafından iade edilen ödemeler yönünden; Dava dosyasına sunulan dekontlar ve Bankalardan gelen yazı cevaplarının incelenmesinde; davacı tarafından davalıya gönderilen 656.000,00 TL tutarlı ödemeye karşılık, 606.000,00 TL’sinin davalı şirket tarafından aynı gün davacı şirkete borç açıklamalı iade etmiş olduğu, dolayısıyla davacı tarafından gönderilen 606.000,00 TL tutarlı ödemenin sözleşmeye istinaden düzenlenen fatura borcundan değil, dava dışı Tarım İl Müdürlüğünün teşvikli projesinden faydalanmak amaçlı prosedürün yerine getirilmesi amaçlı tahsilat-tediye şeklinde karşılıklı işlem olduğu, düşmeyeceği, C-Davacının borçlu olup olmadığı yönünden; Taraflar arasında 27.04.2016 tarihinde imzalanmış Satış Sözleşmesi ile ticari ilişkinin ihtilafsız olduğu, Tarafların incelenen 2016-2017 yılı ticari defterlerinin TTK ve VUK hükümlerine göre usulüne uygun tutulduğu, davalı şirketin sözleşmeye istinaden davacı şirkete toplam 614.915,06 TL tutarlı 3 adet fatura tanzim ettiği, faturalardan 17.11.2016 tarih, 8.067,06 TL tutarlı ve 22.12.2016 tarih, 870,00 TL tutarlı olmak üzere toplam 8.937,66 tutarlı faturaların davalı defterlerinde kayıtlı olmadığı, faturaların teslim alan bölümünde isim ve imza bulunmadığından bu iki faturanın ispata muhtaç olduğu, işbu faturalardan sadece 605.978,00 TL tutarlı faturanın davacı şirket defterlerinde kayıtlı olduğu, davacı şirket tarafından işbu fatura tutarı kadar ödeme kaydı girilerek bakiyenin kapatılmış olduğu, ancak davacı tarafından yapılan ödemelerin aynı gün davalı şirket tarafından iade edildiği, daha sonra bu işlemin yine tekrarlamış olduğu, davacının 656.000,00 TL ödemesine karşılık, davalı tarafından 606.000,00 TL’nin davacının hesabına gönderilmiş olduğundan 606.000,00 TL tutarlı ödemenin davacı borcundan düşmeyeceği, davalı şirketin defterlerinin incelenmesinde; davacı şirket tarafından yapılan havale ödemeleri ve çek ödemeleri mahsup edildiğinde, davalının 144.915,66 TL alacaklı gözüktüğü, işbu davalı alacağından ispata muhtaç olan 2 adet fatura toplamı 8.937,66 TL mahsup edildiğinde, 135.978,00 TL davalının alacaklı olduğu değerlendirildiğinde, davacının takip konusu, muhatap bankası … Bankası Konya Karatay Şubesi, Keşidecisi ….LTD.ŞTİ., … ÇEK NO.LU, 95.750 TL çekten dolayı davalıya borcunun bulunduğu değerlendirilmiştir.Ancak, Sayın Mahkemenin gerek savunmalarının tümü ve gerekse faize hasren tamamen davacı müdafaaları yönünde hüküm kurmak hususunda da hiç şüphesiz muhtar bulunduğu, İCRA İNKÂR TAZMİNATI VE sair hususların yüce yargı makamının münhasır takdiri içinde kaldığı, kanaatlerine ulaşılmıştır.’ şeklinde mütalaa vermiştir. Düzenlenen rapor bilimsel denetlenebilir olduğundan hükme esas alınmıştır. Davacı her ne kadar söz konusu çekin teminat çeki olduğu iddiasında bulunmuş ise de iddiasını ispatlayamadığından davanın reddine karar verilerek …”gerekçesi ile, Davanın REDDİNE, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili ve davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, Yerel mahkemece menfi tespit talebiyle açtıkları iş bu davanın reddine karar verildiğini, verilen kararın hukuka aykırı olduğunu, Hükme esas alınan rapor düzenlenirken dosyadaki delillerin bir kısmı dikkate alınmadığını, İlk olarak dosyaya sundukları ibraname, müvekkili davalıya herhangi bir borcu olmadığını açıkça ortaya koymasına rağmen hüküm kurulurken ibraname dikkate alınmadığını, bu sebeple müvekkilinin borcu olmadığı bizzat davalının kabulünde olmasına rağmen müvekkilinin borçlu olduğu sonucuna ulaşıldığını, bu nedenle hükmün hukuka aykırı olduğunu, Davalının söz konusu borca dayanak olarak gösterdiği çek aslında bir teminat çeki olduğunu, müvekkili ile icra takibi ile alacaklı olduğunu iddia eden şirket arasında 26/10/2016 tarihinde satış sözleşmesi yapıldığını, bu sözleşmede açıkça çekin teminat için verildiği yazmasına rağmen karar verilirken bu husus görmezden gelindiğini, Müvekkilinin Satış sözleşmesinde belirtildiği şekli ile kararlaştırılan ve toplam tutarı 605.978,00TL olan satış konusu ekipman müvekkil tarafından alınmış ve bedellerin tamamı banka yolu ile ödendiğini, ödeme makbuzları dosyada mevcut olmasına rağmen müvekkilinin borcu olduğu yönündeki tespit hakkaniyete aykırı olduğunu, teminat çeki verirken iyi niyetli olan müvekkil, satış sözleşmesinde belirtilen ücretin tamamını davalı şirkete ödediği ve çekin geri verilmesi için davalı şirkete birçok kez ihtarda bulunduğunu, buna rağmen, çeki geri alamadığını, Nitekim davalı şirket borcunun tamamını ödeyen müvekkilinden, sözleşmede belirtildiği için aldığı çeki müvekkiline vermeyerek kötü niyetli olarak takibe koyduğunu, müvekkilleri ile davalı şirket arasındaki tek ilişki, satış sözleşmesi ilişkisi olduğunu, müvekkili ile davalı arasında başka herhangi bir hukuki ilişki mevcut olmadığını, müvekkili şirket tüm borcunu ödediği için davalı şirketin, müvekkillerinden herhangi bir alacağı kalmadığını, müvekkilinin Aksaray Tarım İl Müdürlüğü ile imzalamış olduğu ‘Avrupa Birliği Standartlarında Süt İşletmeciliği Yatırım Projesi’ isimli Taahhütlü Kredi sözleşmesi le davalı ile imzaladığı sözleşmenin uzaktan yakından bir ilgisi olmadığını, davalının, müvekkilinin Tarım İl Müdürlüğü ile imzalamış olduğu hibe taahhütlü kredisinin onaylanması için davalıya borcunu ödemiş gibi gösterdiği, daha sonra müvekkilin tekrar bu paraları davalıdan borç adı altında aldığı iddiası tamamen uydurma olduğunu, davanın böyle bir iddia da bulunuyorsa, böyle bir olay olduğunu yazılı belge ile kanıtlaması gerektiğini, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesi ile, Davacının yersiz ve mesnetsiz iddiaları ile ikame ettiği davanın yapılan yargılaması sonucunda İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 23.05.2019 Tarih ve 2017/982 E.-2019/590 K. sayılı kararı ile davanın reddine karar verilmişse de davacı aleyhine, cevap dilekçesindeki taleplerine rağmen icra inkar tazminatına hükmedilmediğini, Yargılama devam ederken icra dairesine yatan paranın alacaklıya ödenmemesi yönünde tedbir kararı verilmiş olup müvekkilinin zarara uğradığını, Davacının yersiz ve mesnetsiz iddiaları ile ikame ettiği davanın yargılaması devam ederken icra dairesine yatan paranın müvekkile ödenmemesine karar verildiğini, davacının %15 oranında teminat bedelini mahkeme veznesine tevdi etmesi üzerine tedbir kararı infaz edildiğini, davacının haksız ve kötü niyetleri iddiaları sebebiyle müvekkili iki yıl boyunca alacağına kavuşamadığını, müvekkili alacağına kavuşamadığı ve ticari hayatın devam ettirilmesi için elzem olan nakit para trafiği sekteye uğraştığını, İ.İ.K. nun 72. Maddesi “İcra takibinden sonra açılan menfi tesbit davasında ihtiyati tedbir yolu ile takibin durdurulmasına karar verilemeyeceğini, ancak, borçlu gecikmeden doğan zararları karşılamak ve alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere göstereceği teminat karşılığında, mahkemeden ihtiyati tedbir yoluyle icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesini isteyebileceğini, (Değişik: 9/11/1988-3494/6 md.) Dava alacaklı lehine neticelenirse ihtiyati tedbir kararı kalkar. Buna dair hükmün kesinleşmesi halinde alacaklı ihtiyati tedbir dolayısıyla alacağını geç almış bulunmaktan doğan zararlarını gösterilen teminattan alır. Alacaklının uğradığı zarar aynı davada takdir olunarak karara bağlanır. Bu zarar herhalde yüzde yirmiden aşağı tayin edilemez.” hükmüne havi olduğunu, İlgili kanun maddesinden ve Yerleşik Yargıtay İçtihatlarından da anlaşıldığı üzere icra takibinden sonra ikame edilen menfi tespit davalarında davacı/borçlu tarafından alacağın %15’i oranında teminat bedelinin mahkeme veznesine tevdi edilmesi şartı ile mahkemece, icra dairesine ödenen paranın alacaklı yana ödenmemesi yönünde tedbir kararı verileceğini, Yargılama neticesinde davacı/borçlunun davası reddedilirse ihtiyati tedbir dolayısıyla alacağına geç kavuşan davalının alacağını geç almış bulunmaktan doğan zararları mahkeme veznesine tevdi edilen teminattan ödeneceğini, davalı / alacaklı alacağın %20’sine kadar olan miktar bakımından zararını ispat etmekle yükümlü olmadığını, Yargılama kapsamında yerel mahkemece davanın reddine karar verilmişse de tazminat talepleri yönünden menfi yahut müspet bir hüküm kurulmadığını, yerel mahkemenin kararı bu yönü ile usul ve yasaya aykırı olduğunu, (Yargıtay 7. Hukuk Dairesi’nin 20.01.2016 Tarih ve 2015/5400 Esas 2016/373 sayılı kararı)İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının davanın reddi yönündeki kısmının aynen muhafazasına, davacı aleyhine davalı müvekkili lehine alacağın %20’sinden az olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine, bu mümkün olmadığı takdirde kötü niyet tazminatı yönünden karar verilmek üzere kararın kaldırılmasına, dosyanın yeniden ilk derece mahkemesine gönderilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı icra takibine konu çekin teminat çeki olduğu iddiasıyla İİK. 72 Madde uyarınca açılan menfi tespit davasıdır.Mahkemece, davanın REDDİNE, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili ve davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacı vekili dava dilekçesi ile , müvekkili ile icra takibi ile alacaklı olduğunu iddia eden şirket arasında 26.10.2016 tarihinde satış sözleşmesi imzalandığını, sözleşmede yazan edimlerini müvekkili sözleşmeye uygun bir şekilde yerine getirdiğini, yer düzenlemesi sonrasında satış sözleşmesinde belirtildiği şekli ile kararlaştırılan ve toplam tutarı 605.978,00 TL olan satış konusu ekipmanın müvekkili tarafından alındığını ve bedellerin tamamının banka yolu ile ödendiğini, teminat çeki verirken iyi niyetli olan müvekkilin satış sözleşmesinde belirtilen ücretin tamamını davalı şirkete ödediğini ve çekin geri verilmesi için davalı şirkete birçok kez ihtarda bulunmasına rağmen çeki geri alamadığını iddia ederek davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, davacının belirttiği 26.10.2016 tarihli satış sözleşmesinin ve banka dekontlarının işbu davaya konu çekle herhangi bir ilişkisinin bulunmadığını, davaya konu çekin teminat çeki olmadığını, çekin teminat çeki olduğuna dair herhangi bir yazılı sözleşme ve belge bulunmadığını, çek ödenmediği için icra takibi başlatıldığını, yapılan ödemelerin bu çeke ilişkin olmadığını, İbranın da bu çeki kapsamadığını, ibra tarım müdürlüğüne kredi için sunulması zorunlu olduğundan taraflarca muvazaalı olarak düzenlendiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.DAVACI VEKİLİNİN MAHKEMENİN KABULÜNE YÖNELİK İSTİNAF SEBEPLERİ İNCELENDİĞİNDE,Dava dilekçesinde belirtilen ve dosya arasında bulunan SATIŞ SÖZLEŞMESİ başlıklı sözleşme sureti incelendiğinde, 27/04/2016 tarihinde taraflar arasında imzalandığı anlaşılmıştır.Sözleşmenin satış bedeli ve ödeme koşulları başlıklı 4/1 maddesinde; sözleşmeye konu ürünlerin satış bedelinin KDV. Hariç 395.750,00 TL. Olduğu belirtilmiştir.Sözleşmenin satış bedeli ve ödeme koşulları başlıklı 4/8 maddesinde ödeme tablosunun; peşinat: 50.000,00 TL. , 50.000,00 TL. 30/05/2016 – 50.000,00 TL. 20/07/2016 Tarihinde çek alınacak, 245.750,00 TL. Kalan kısım … ödemesi ile, kalan kısım için teminat çeki alınacaktır düzenlemesi olduğu halde teminat çeki verildiği ve hangi çeklerin teminat olarak verildiğine dair bir düzenleme ve bu yönde bir belge ibraz edilmediği tesbit edilmiştir.Mahkemece alınan bilirkişi raporunda; davalı kayıtlarındaki davacıya ait muavin hesap dökümüne göre müşteriye iade edilen çek olarak davaya konu çekin kayıtlı olduğu belirtilmiştir.Kural olarak çek bir ödeme aracı olup, mevcut bir borcun tasfiyesi amacıyla verilmektedir. Çekin ödeme dışında başka bir amaçla, somut olayda teminat olarak verildiğinin davacı tarafça kanıtlanması gerekir. Bu durumda ispat külfeti davacı yanda olup, davalı yan alacağını ispatla yükümlü değildir. (Yargıtay 19 HD.nin 2014/17834 Esas- 2015/4830 Karar sayılı kararıda benzer mahiyettedir.) Davacının, davaya konu çekin teminat olarak davalıya verildiği yönündeki iddiasını HMK 200 maddesi uyarınca usulüne uygun delillerle kanıtlaması gerekmektedir. Dosya kapsamına göre davacı, davaya konu çekin teminat olarak davalıya verildiğini yazılı delille ispatlayamamıştır. Çek bedelinin ödendiğine, çekin bedelsiz kaldığına ilişkin iddiaya gelince, Davaya konu çek, hamil davalının elinde olup yapılan ödemelerin de davaya konu çek bedeline ilişkin olduğu davacı tarafça ispatlanamamıştır.Davacı vekili istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü sebepleri dava dilekçesinde ve bilirkişi raporuna yönelik itirazlarını içerir beyan dilekçesinde de ileri sürdüğü, mahkemece davacı vekilinin bilirkişi raporuna yönelik itirazları doğrultusunda başka bilirkişiden rapor alınması talebi konusunda olumlu/olumsuz bir karar verilmemiş isede davacı vekili tarafından tahkikatin bitirildiği 23/05/2019 tarihli duruşmada rapora yönelik itirazları doğrultusunda ek rapor veya yeni bir bilirkişiden yeni rapor alınması yönünde talepte bulunmadığı, imzalı beyanı ile karar verilmesini talep ettiği anlaşılmıştır.HMK’nın 146.maddesine göre hakim delillerden davanın yeterince aydınlandığı kanaatine varırsa tahkikatı bitirebilir. Bu hükümle birlikte yukarıda belirtilen tesbitler ve ilk derece mahkemesince sunulan deliller, bilirkişi rapor içeriğindeki tespitler ışığında gerekçesi yazılmak suretiyle hüküm kurulduğu da gözetildiğinde ; mahkemenin kabul ve gerekçesine göre davacı vekilinin istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir.
Davacının delil listesinde yemin deliline de dayanmış olup mahkemece davacı tarafa yemin delilinin hatırlatılmadığı ancak davacının yemin delilinin hatırlatılmadığına yönelik bir istinafınında olmadığı anlaşılmıştır.(Yrg.19.HD.09/05/2018 T.2017/5093 E.20182596 K.)
DAVALI VEKİLİNİN LEHLERİNE TAZMİNATA HÜKMEDİLMEDİĞİNE YÖNELİK İSTİNAF SEBEBİ İNCELENDİĞİNDE,Davalı cevap dilekçesi ile icra inkar tazminatı talep etmiş isede mahkemece bu talep konusunda olumlu/olumsuz bir karar verilmediği ve gerekçesinin de yazılmadığı tesbit edilmiştir.İİK. 72/4 Maddesinde;” (Değişik fıkra: 09/11/1988 – 3494/6 md.) Dava alacaklı lehine neticelenirse ihtiyati tedbir kararı kalkar. Buna dair hükmün kesinleşmesi halinde alacaklı ihtiyati tedbir dolayısıyla alacağını geç almış bulunmaktan doğan zararlarını gösterilen teminattan alır. Alacaklının uğradığı zarar aynı davada takdir olunarak karara bağlanır. Bu zarar herhalde (Değişik ibare:02/07/2012-6352 S.K./15.md.) yüzde yirmiden aşağı tayin edilemez,” hükmü düzenlenmiştir.Mahkemece 15/09/2017 tarihli tensip tutanağının 8 nolu ara kararı ile, Davacının “takibin durdurulması” yönündeki tedbir talebinin reddine,Alacağın %15 oranında teminat yatırılması halinde “İcra veznesine giren paranın alacaklıya ödenmemesi” yönünde tedbirin uygulanması için İcra Dairesine yazı işleri müdürü tarafından infazına karar verildiği ve İcra Müdürlüğünce 03/01/2018 tarihli karar alındığı tesbit edilmiştir.Mahkemece, İcra ve İflas Kanunu’nun 72/4. maddesi gereğince alacak miktarının %20’si oranında tazminatın davacıdan alınarak davalıya verilmesi yönünde karar verilmesi gerekirken bu yönde olumlu/olumsuz bir karar verilmemesi yerinde olmayıp davalı vekilinin bu yöndeki istinaf sebebi yerinde görülmüştür.Sonuç itibariyle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının HMK 353/1-b2 maddesi uyarınca kaldırılması ve davalı lehine İcra ve İflas Kanunu’nun 72/4. maddesi gereğince alacak miktarının %20’si oranında tazminatın davacıdan alınarak davalıya verilmesi yönünde dairemizce yeniden karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; A)Davacının istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, B)Davalının istinaf başvurusunun KABULÜ ile; İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 23/05/2019 tarih ve 2017/982 Esas 2019/590 Karar sayılı kararının HMK 353/1-b2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, Dairemizce yeniden hüküm kurulmak suretiyle; 1-Davanın REDDİNE, 2-Alacak miktarının (108,598,92.TL) %20’si oranında kötü niyet tazminatının davacıdan alınarak davalıya verilmesine, İLK DERECE MAHKEMESİ YÖNÜNDEN: 3-Dairemiz karar tarihi itibariyle alınması gereken 59,30.TL harcın, davacı tarafından dava açılırken peşin olarak yatırılan 1.854,60.TL harçtan mahsubu ile bakiye 1.795,30.TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine, 4-Davacı tarafça sarf edilen yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, 5-Davalı tarafından sarf edilen yargılama gideri bulunmadığından bu hususta bir karar verilmesine yer olmadığına, 6-Davalı taraf kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden Dairemiz karar tarihinde yürürlükte olan AAÜT uyarınca hesap ve takdir olunan 14.266,90.TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 7-Artan gider avansı bulunduğu takdirde karar kesinleştiğinde ve talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, İSTİNAF YÖNÜNDEN: 8-Harçlar Kanunu gereğince istinaf edenler tarafından yatırılan 121,30’ar.TL istinaf başvuru harçlarının hazineye gelir kaydına, 9-Davalı tarafından yatırılan 44,40.TL istinaf karar harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde iadesine, 10-Dairemiz karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 59,30.TL harçtan istinaf eden tarafından yatırılan 44,40.TL harcın mahsubu ile bakiye 14,90.TL’nin davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına, 11-Davalı tarafından sarf edilen 121,30.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile 31,50.TL dosyanın istinafa gidiş / dönüş gideri toplamı 152,80.TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 12-Bakiye gider avansı varsa karar kesinleştiğinde ve talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’ nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere 28/05/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.