Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/1737 E. 2019/1151 K. 18.09.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1737
KARAR NO : 2019/1151
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME : İSTANBUL ANADOLU 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ TARİHİ : 24/06/2019 ( Ara Karar )
DOSYA NUMARASI: 2019/92 Esas ( Derdest Dava Dosyası )
DAVA : Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli)
KARAR TARİHİ : 18/09/2019
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; kanunun emredici hükümlerine aykırı olarak hiçbir yönetim kurulu üyesi katılmaksızın toplanan Genel Kurulda alınan kararların mutlak butlanla malul olup, hükümsüz ( yok hükmünde ) olduğunu, 20.02.2019 tarihli Genel Kurul Kararlarının yürütmesinin durdurulması yönünde tensiben İhtiyati Tedbir Kararı verilmesini, tedbir talepleri kabul edilmediği takdirde davalı şirkete tebliğ edilerek tensip zaptına madde ilavesi sureti ile davaya cevap müddeti içinde TTK 449 hükmüne göre Yönetim Kurulu üyesinin görüşünü yazılı olarak bildirmesi için süre verilerek, yazılı görüş alındıktan sonra ” dava konusu kararın yürütülmesinin geri bırakılmasına ” ve yargılama neticesi oluşacak takdire göre tüm Genel Kurul Kararlarının yoklukla malul ve hükümsüz olduğunun tespitine veya iptaline karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekilince verilen 17/06/2019 tarihli talep dilekçesinde özetle; TTK. 449 hükmüne göre davaya konu 20/02/2019 tarihli genel kurul kararlarının yürütülmesinin geri bırakılmasına ve verilecek kararın Türkiye Ticaret Sicil Gazetesi’ nde tescil ve ilanına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İstanbul Anadolu 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 24/06/2019 tarih ve 2019/92 Esas sayılı ara karar ile; ” … delillerin toplanmamış olması, ileri sürülen sebeplerin yargılama gerektirdiği yanı sıra uyuşmazlığın esasını çözecek mahiyette tedbir kararı verilemeyeceği gözetilerek HMK 389 ve devamı madde hükümlerinde ön görülen koşullar gerçekleşmediğinden ihtiyati tedbir isteminin bu aşamada reddine … ” karar verilmesi gerektiği gerekçeleri ile; ” Davacı vekilinin ihtiyati tedbir isteminin koşulları bulunmadığından REDDİNE,…” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Toplanması gereken delil bulunmadığını, Ticaret Sicil Gazetesi içerikleri aleni olup gündemde ilan edilmemiş hususların karara bağlandığı hususunun ayrıca ispatı gerekmediğini, Genel Kurul Toplantı tutanaklarının İTO’ dan alınmış onaylı örnekleri de dosyada iken delillerin toplanmadığı yönündeki gerekçenin temelsiz olduğunu, İlk duruşmanın 11/09/2019 tarihine bırakıldığı nazara alındığında ilk bakışta yasanın emredici hükümlerine aykırı olduğu açıkça ortada olan Genel Kurul Kararlarının karar verilinceye kadar yürürlükte kalması halinde müvekkilden başka Ticaret Sicil Kayıtlarına güvenen üçüncü kişilerin de mağdur olması ihtimali bulunmadığını, TTK 449′ da “yazılı yürütmenin durdurulması” kararının uyuşmazlığın esasını çözecek mahiyette olduğu yönündeki Yerel Mahkeme gerekçesinin de hukuka aykırı olduğunu, Nihayet Anonim Şirket Genel Kurullarının yıllık olarak toplandığı da gözetildiğinde, yürütmenin durdurulmaması nedeniyle doğacak zararın başka türlü telafisi imkanı kalmayacağını beyanla; istinafen yerel mahkeme kararının kaldırılmasına, 20.02.2019 tarihli Genel Kurul Kararlarının yürütmesinin durdurulmasına, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı yana yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE DEĞERLENDİRME: HMK 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, genel kurul kararının iptali istemi olup, uyuşmazlık konusu dava konusu kararın yürütülmesinin geri bırakılması yönündeki talebin reddi yönündeki mahkeme kararının yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığı noktasındadır. Mahkeme 21/03/2019 tarihli tensip tutanağının 9. Maddesinde, tedbire ilişkin talebin yönetim kurulu üyelerinin görüşü alındıktan sora değerlendirilmesine karar vermiş, 19/04/2019 tarihli ara karar ile yönetim kurulu üyelerine dava konusu 20/02/2019 tarihli olağan genel kurul kararları aleyhine dava açıldığı bildirilerek talebe ilişkin görüşlerini yazılı olarak sunmaları için 2 hafta kesin süre verildiğini bildirir davetiye çıkarılmasına (aksi takdirde görüş bildirmekten vazgeçmiş sayılacaklarının ihtarına) karar verilmiştir. 19/04/2019 tarihli ara kararda ise, delillerin toplanmamış olması ileri sürülen sebeplerin yargılama gerektirdiği yanı sıra uyuşmazlığın esasını çözecek mahiyette tedbir kararı verilemeyeceği gözetilerek HMK 389 koşullarının oluşmadığı gerekçesiyle talebin reddine karar verilmiş, davacı vekili istinafa gelmiştir. Uyaptan dava konusu genel kurul kararı incelenmiştir. Genel kurulda 2017 yılı yönetim kurulu yıllık faaliyet raporunun tasdik edildiği, yönetim kurulu üyelerinin ibra edildiği, bilanço ve kar zarar hesaplarının tasdik edildiği, geçmiş yıl karlarının dağıtılmamasına karar verildiği, yeni yönetim kurulu seçilerek sayısının da azaltılması yönünde şirket ana sözleşmesinde değişiklik yapıldığı anlaşılmaktadır. Davacı % 20 paydaş olmasına rağmen kendisinin davet edilmediğini, gündemde bulunmayan konuda (yönetim kurulu üyelerinin sayısı) karar alındığını, yönetim kurulu üyelerinin toplantıda bulunmadığını, öne sürerek kararların mutlak butlanla malul, hükümsüz yok hükmünde olduğunun tespitine karar verilmesini istemiş ve yürütülmesinin de durdurulmasını istemiştir. Davacı toplanacak bir delil olmadığını, kararların yok hükmünde olduğunu, gündemde olduğu ilan edilmeyen konuda karar alındığını, tedbir kararının uyuşmazlığın esasını çözecek mahiyette olmadığını, yürütmenin durdurulmaması halinde doğacak zararın başka bir telafisi olmayacağını öne sürerek kararı istinaf etmektedir. Davacının iddia ettiği, çağrının ve toplantının usulsüz olup olmadığı yargılamayı gerektirmektedir. Alınan kararların uygulanması halinde telafisi imkansız zararların oluşacağı yönünde bir kanıt olmadığı gibi, kararların niteliği itibariyle iptali halinde eski duruma dönüleceğinden, davacının mevcut ve muhtemel bir zararının doğması olasılığı söz konusu olmadığından istinaf nedenleri yerinde değildir. Sonuç olarak; ilk derece mahkemesi kararının usul ve esas yönünden, dosya içeriğine ve hukuka uygun olduğu, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nun 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davacı tarafından yatırılan 121,30 TL istinaf başvuru harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 44,40 TL istinaf karar harcı davacı tarafından peşin olarak yatırıldığından; yeniden harç alınmasına yer olmadığına, 4- İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 18/09/2019 tarihinde HMK’ nun 362/1-f maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.