Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/1727 E. 2021/1139 K. 09.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1727
KARAR NO: 2021/1139
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME: BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 14/05/2019
DOSYA NUMARASI: 2011/93 Esas – 2019/564 Karar
DAVA: Alacak
KARAR TARİHİ: 09/09/2021
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkillerinden … Tekstil’in, tekstil imalatı yapan, … Tekstil’in ise imal edilen ürünlerin ihracatını yapan şirket olduğunu, davalı firmanın ise müvekkillerinin yurt dışına gönderdiği ürünlerin taşıma ve teslimatını yapan firma olduğunu, müvekkillerinden … Tekstil tarafından imal edilen ve imalatçı firması müvekkili … Tekstil olan toplam 956 koliden ibaret ürünlerin İngiltere’de bulunan firmaya gönderilmek üzere eksiksiz ve sağlam bir şekilde davalıya teslim edildiğini, yurt dışındaki firmanın ürünlerin teslim edilmediğini bildirmesi üzerine durumun araştırıldığını, en sonunda davalı firmaya ait … plaka sayılı aracın Londra’da park halinde iken brandasının yırtılarak müvekkillerine ait kolilerin çalındığı bilgisini aldıklarını, tırın navluna aykırı olarak 2 şoför yerine tek şoförle yola devam ettiği sırada şoförün uyumak için mola verdiğinde ürünlerin çalındığının bildirildiğini, müşteri firma ile sorun yaşamamak için müvekkili tarafından ürünlerin yeniden acilen üretilerek hava yolu ile müşteriye ulaştırıldığını, bu nedenle müvekkilinin zarara uğradığını, davalı firmanın çalınan ürünlerle ilgili her türlü işlemi tek başına yürüttüğünü, müvekkillerine yeterli bilgi ve belge verilmediğini, sigorta işlemlerinin uzaması ve müvekkili açısından belirsizliği nedeniyle davalı ile uzlaşarak zararların giderilmesinin talep edildiği, ancak davalı firmanın buna yanaşmadığını, taraflar arasında bir yandan ticari ilişki devam ederken bir yandan müvekkili şirketin zararının yapılacak yüklemelerden mahsup edilmesi yoluyla ve kısmi ödemelerle bitirilmesinin hedeflendiğini, bu doğrultuda da davalı firma tarafından 23/08/2010 tarihli fatura ile 53.166,05 Euro ödeme yapıldığını, bazı ödemelerin de mahsup edildiğini, ancak bir süre sonra davalı tarafın nakliye işlemlerini durdurduğunu, müvekkillerinin kalan zararının ödenmediğini, müvekkillerinin davalıdan 95.284,10 TL alacağının kaldığını, ürünlerin çalınmış olduğu, çalınan ürünlerin 495 koli ve 16635 adet olup çalınan ürünlerin toplam bedelinin 96.887,40 GBP olduğu hususunda herhangi bir uyuşmazlık bulunmadığını belirterek, 95.284,10 TL alacağın ticari faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin … şirketi ile taşıma ilişkisine girdiğini, diğer şirket ile bir bağının bulunmadığını, bu nedenle davacı … Tekstil yönünden davanın aktif husumet yokluğu nedeniyle reddi gerektiğini, müvekkilinin CMR konvansiyonu gereğince sorumluluğunu ifa ederek ödemesi gereken tazminatı davacıya ödediğini, aracın çift şoförlü olarak yola çıkarılmadığı iddiasının gerçek dışı olduğunu, aracın Avusturya sınırlarında trafiğe izin verilmemesi nedeniyle bu ülke sınırları içerisinde trene alındığını, Belçika sınırlarında ise … gemileriyle İngiltere’ye taşındığını, karayolu taşımacılığında teamülün Türkiye- Avusturya arasında çift şoför bulundurulması olduğunu, Avusturya’dan sonra tren ve gemide giden araç için çift şoför uygulamasının bulunmadığını, kaldı ki çift şoför uygulamasının emtianın güvenliği için değil aracın sürüş kurallarına uygun ve seri bir şekilde boşaltma yerine varmasını sağlamak için olduğunu, müvekkiline ait aracın çift şoförle yola çıktığını, araç Belçika’da gemiye aktarılmadan önce ikinci şoförün geri döndüğünü, müvekkilinin sorumluluğunun CMR gereğince sınırlı olduğunu, bu kapsamda oluşan zararın müvekkil tarafından ödendiğini, davacıya CMR sigortası kapsamında 53.166,00 Euro ödeme yapıldığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 14/05/2019 tarih ve 2011/93 Esas – 2019/564 Karar sayılı kararı ile; “….Tüm dosya kapsamına göre; davacı … Tekstil tarafından üretilen ürünlerin diğer davacı … Tekstil tarafından İngiltere’de bulunan firmaya ihracı konusunda uluslararası taşıma işinin davalı tarafından üstlenilmiş olduğu, aracın İngiltere’ye ulaştıktan sonra park halinde iken tentesinin yırtılması suretiyle davacılara ait bir kısım emtianın çalınmış olduğu, İngiltere makamlarınca yürütülen soruşturma evrakları ve dosyaya sunulan Türkçe tercümesinin incelenmesi sonucunda davalının şoförünün hırsızlık eylemine karıştığına, hırsızlık suçuna iştirak ettiğine, kastına dair herhangi bir delil bulunmadığı, niteliği itibariyle olaya CMR hükümlerinin uygulanması gerektiği, hırsızlık sonucunda davalıya teslim edilen 956 kap eşyadan 495 kap ürünün çalınmış olduğu, 461 kap ürünün ise muhatabına teslim edilmiş olduğu, davalı tarafından çift şoför bulundurulmaması halinin hırsızlık suçunun oluşumuna neden olarak gösterilmesinin mümkün olmadığı, toplanan tüm deliller itibariyle davacının kasıt veya kasta eşdeğer ağır kusur iddiasını kanıtlayamadığı, bu nedenle olayda sınırsız sorumluluk hükümlerinin uygulanmasının mümkün olmadığı, sınırlı sorumluluk ilkesi dikkate alındığında davacının 22/11/2012 tarihli bilirkişi kurulu raporunda tespit edildiği üzere davacıların talep edebileceği hasar bedelinin 65.174,27 Euro olduğu, davacılar vekilinin 13/12/2011 tarihli dilekçesinde açıkça kabul edildiği üzere davalı tarafından oluşan hasar nedeniyle davacılara toplam 67.138,28 Euro ödeme yaptığı, dolayısıyla davalı tarafından sorumlu oldukları tutarın fazlasıyla davacılara ödenmiş olduğu, davacıların bakiye alacağının bulunmadığı sonucuna varılarak davanın reddine karar vermek gerekmiştir. ” gerekçeleri ile; ” DAVANIN REDDİNE, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacılar vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; İlk derece mahkemesi kararının dosya kapsamına, taraflar arasındaki navlun sözleşmesine ve yasaya uygun olmadığını, taraflar arasında, hırsızlık olayının yaşandığı, hırsızlık nedeniyle çalınan mal miktarı ve malın değeri konularında uyuşmazlık olmadığını, uyuşmazlığın, taşıyıcının kusur derecesinin belirlenmesine göre çözüleceğini, davalı şirketin ağır kusurlu olduğunu, çünkü taşıma işinin taraflarca mutabık kalınan taşıma sözleşmesine açıkça aykırı olacak şekilde gerçekleştirildiğini, hırsızlık olayı ile davalının sözleşmeye aykırı davranması arasında illiyet bağı bulunduğunu, Taraflar arasındaki taşıma sözleşmesinde, taşımanın çift şoför kullanılarak ifa edilmesi konusunda mutabakata varıldığını ve müvekkilinin çift şoför için navlun bedeline fark ödediğini, bu hususta da taraflar arasında uyuşmazlık bulunmadığını, ancak hırsızlık olayına ilişkin İngiltere adli makamlarınca düzenlenen tutanaklardan taşımanın tek şoförle gerçekleştirildiğinin anlaşıldığını, hatta davalının da, taşımanın belli bir yere kadar çift şoförle, belli bir noktadan sonra tek şoförle varma yerine teslim edildiğini beyan ettiğini, Her ne kadar davalı tarafça, süre sıkıntısı olmadığından ticari örf ve adete göre navlunun Belçika sınırında başka bir araca aktarılarak tek şoförle varış yerine ulaştırıldığı bildirmiş ise de, taraflarca sözleşme ile hüküm altına alınan çift şoförle taşımanın gerçekleştirilmesine ilişkin şartın ticari örf ve adete dayanılarak ortadan kaldırılması veya değiştirilmesinin hukuken mümkün olmadığını, taşımanın varış yerine kadar çift şoförle yapılmasının sözleşmeye göre zorunlu olduğunu, Taşımanın çift şoförle yapılmasındaki amaçlardan birinin, taşımanın süresi içinde yapılmasını sağlamak olduğu gibi, diğer amacının da taşımanın güvenlik içinde ifa edilmesini sağlamaya yönelik olduğunu, dosyaya celp edilen olaya ilişkin İngiltere Kolluk Makamlarının tuttuğu tutanağın “Kamyonun saat 03.09’da 11/04/2010 tarihinde Pazar günü vardığı, şoförün arka kapılar merkeze bakacak şekilde kamyonu 15:10’da döndürdüğü … 12/04/2010 Pazartesi 06:30’da güvenlik görevlisi işe başladığında kamyondaki hasarı ve nehir kıyısının soluna bırakılan kutuları gördü … kamyonun camına vurdu. ancak yanıt alamadı. 08:45’de sevkiyatı alması gereken yük sahibi şoförü uyandırmaya çalıştı ve yerde sola bırakılan kutuları kamyona geri yükledi … güvenlik cctv kayıtları incelenmişti ve kamera tutuş açısı nedeniyle kamyonun sadece alt kısmı ve tekerlekleri görünüyordu. herhangi bir suçla ilgili cctv kaydı yok. ” şeklinde düzenlediğinin görüldüğünü, Bu tutanaktan, taşımanın tek şoförle yapıldığı, şoförün varma yerine gece yarısı sabaha doğru 03:09’da vardığı, aracını güvenlik kameralarının göremeyeceği şekilde park ettiği, tek şoförle taşıma yaptığından gerekli güvenlik tedbirlerini almadan araç içinde uyuduğu, sabah 06:30’da camın vurulmasına rağmen uyanmadığı, 08:45’de yük sahibi geldikten sonra da şoförü uyandırmaya çalıştıklarının anlaşıldığını, bu durumda taşımanın tek şoförle yapılması nedeniyle ağır kusurlu gerçekleştirildiği, yine tek şoförle gerçekleştirildiği için gerekli güvenlik tedbirlerinin alınamadığı ve güvenlik görevlisinin müdahalesine rağmen şoförün uyandırılmaması nedeniyle olaya müdahale edilmesinde geç kalındığının ortada olduğunu, 22/11/2012 tarihli raporunda da bu yönde tespitlerde bulunulduğunu, Hal böyle olmasına rağmen ilk derece mahkemesini, taşımanın anlaşmaya aykırı olarak tek şoförle yapılmasını suçun meydana gelmesinde sebep olarak görmeyip, ağır kusur olarak değerlendirilmediğinden davalının sınırlı sorumlu olduğu sonucuna vararak davanın reddine karar verdiğini, kararın taraflar arasındaki navlun sözleşmesine, bilirkişi raporundaki tespitlere ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, – Davalı taşıyanın çift şoför fark bedelini tahsil ettiği halde çift şoförle yüklendiği taşımayı sözleşmeye açıkça aykırı şekilde ” tek şoförle ” gerçekleştirmesi nedeniyle ağır kusurlu hareket ettiği gözetilerek sınırsız sorumlu olduğunun tespit edilmesine, – İlk Derece Mahkemesi kararının bozularak ortadan kaldırılmasına, dosya kapsamında düzenlenen son bilirkişi raporuna göre müvekkili şirket nezdinde doğan bakiye zarar miktarının davalıdan talepleri yönünde tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, uluslararası taşıma sözleşmesinden kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, karara karşı davacı tarafça istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Dosya kapsamına göre, taşımaya konu emtianın Avusturya’ya kadar çift şoförle taşındığı, Avusturya’dan sonra tren ve gemiyle İngiltere’ye ulaştığı, İngiltere’de kısa mesafe olması nedeniyle tek şoförle varma yerine ulaştığı, bu şekilde taşımanın taşıma teamülüne uygun olduğu anlaşılmaktadır. Şoförün aracı teslim yerine yakın güvenlikli ve kameralı bir yere park ettiği, şoförün aracını terk etmediği, şoförün uykusunun ağır olması ve kamera açılarını iyi ayarlayamamasının ağır kusurlu sayılmasını gerektirecek davranış olmadığına dair mahkeme gerekçesinin, somut olaya usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından, davacılar vekilinin aksi yöndeki istinaf sebepleri usul ve yasaya uygun değildir. Sonuç olarak, dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığından, davacılar vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacıların istinaf başvurularının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davacılar tarafından yatırılan 121,30 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 59,30 TL istinaf karar harcından, istinaf eden davacılar tarafından peşin olarak yatırılan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 14,9 TL harcın davacılardan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden davacılar üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa, karar kesinleştiğinde ve talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere 09/09/2021 tarihinde oy çokluğu ile karar verildi.
MUHALEFET ŞERHİ Davacı … Tekstil tarafından üretilen ürünlerin, diğer davacı … Tekstil tarafından İngiltere’de bulunan firmaya taşınması hususunda uluslararası taşıma işinin davalı tarafından üstlenildiği, araç İngiltere’ye ulaştıktan sonra ve henüz alıcıya teslimattan önce Londra’da park halinde ve içerisinde istirahat eden şoför olduğu halde emtianın bir kısmının hırsızlığa konu olduğu dosya kapsamı ile sabittir. Uyuşmazlık, taşımaya konu hırsızlık nedeniyle zayi olan emtia sebebiyle davalının sorumlu olup olmadığı ve eğer sorumlu ise, sınırlı sorumluluktan istifade edip edemeyeceği noktasında toplanmaktadır. Taşımanın niteliği gereği somut uyuşmazlığa uygulanması gereken CMR Konvansiyonu 17/1 hükmüne göre, taşıyıcı, taşıdığı emtiayı tam ve sağlam olarak alıcısına teslim ile yükümlüdür. Bu durumda, kural olarak taşıyıcı, kendi kusurundan kaynaklanmayan bir sebepten ileri geldiğini ispat edemedikçe, eşyaya gelen hasarı tazmin borcu altındadır. Bir başka deyişle, taşıyıcının kusurlu olduğu karine olarak kabul edilir. Sorumluluktan kurtulabilmesi için taşıyıcının kusurlu olmadığını ispat etmesi zorunludur. Taşıyıcının sorumluluğuna ilişkin bu düzenlemeye karşılık, taşıyıcı CMR Konvansiyonu 17/2. maddesi uyarınca eğer kayıp, hasar veya gecikme istek sahibinin ihmalinden, istek sahibinin verdiği talimattan, yüke has bir kusurdan, taşımacının önlenmesine olanak bulunmayan durumlardan ileri gelmiş ise taşımacı sorumlu tutulamaz. CMR 29. madde hükmüne göre ise, ağır kusurun varlığı halinde taşıyıcı, bu konvansiyonun taşıyıcının sorumluluğunu kaldıran, sınırlayan veya ispat yükünü diğer tarafa yükleyen hükümlerinden yararlanamayacaktır. Bu halde, taşıyıcı tüm zararlardan sorumlu olacaktır. Yine ağır kusur, taşımacının vekil veya çalışanları tarafından görevleri sırasında işlenmiş ise, aynı hüküm uygulanacaktır. Somut olayda, taraflar arasında taşımanın çift şoförle yapılması hususunda anlaşma bulunduğu, davacının çift şoförle taşıma yapılması için ilave bedel ödediği, hırsızlık olayının davalı taşıyana ait tek araç sürücüsünün istirahati (Uyuduğu) sırasında meydana geldiği sabittir. Taşıyanın (Şoförünün), yüke özen borcu kapsamında basiretli bir tacire yakışacak azami tavrı sergilemesi, öncelikle yükün güvenliğini sağlayacak tedbirleri alması, durum ve şartlara göre hırsızlık gibi bir duruma karşı önlem alması gerekmektedir. İngiltere Kolluk Makamlarınca düzenlenen belgelere göre, şoförün aracını, arka kapılar merkeze bakacak şekilde park ettiği, kamera tutuş açısı nedeniyle kamyonun sadece alt kısmı ve tekerleklerinin göründüğü anlaşılmaktadır. Bu hali ile yük, kamera görüş açısı dışında kalmış olup, kamera tutuş açısı dikkate alındığında kamyonun, yeterli güvenlik önlemleri alınarak park edildiğinin kabulü mümkün değildir. Şoför, cama vurulmasına rağmen uyanmamıştır. Taraflar arasındaki anlaşmaya göre taşıma mal teslimine kadar çift şoförle yapılmış olsaydı, şoförlerden birinin uyuduğu sırada diğeri yükü gözetebilecek ve hırsızlık olayının meydana gelmesine engel olabilecektir. Ayrıca, kamyon gece saat 03.09’da park yerine gelmiş olup, yük İngiltere’ye ulaştıktan sonra karayolu ile ne kadar mesafe kat edildiği de dosya kapsamından anlaşılamamaktadır. Çift şoförle taşımanın Avusturya’ya kadar yapılacağı, kalan kısma tek şoförle devam edileceği hususunda taraflar arasında bir anlaşma bulunduğu da iddia ve ispat edilmemiştir. Savunmaya göre ticari teamüle atıf yapılarak taraflar arasındaki anlaşmanın tadil edilmesi mümkün değildir. Belirtilen hususlar ağır kusur kapsamında olup, davalı taşıyıcı CMR 29. madde hükmüne göre, konvansiyonun taşıyıcının sorumluluğunu kaldıran, sınırlayan veya ispat yükünü diğer tarafa yükleyen hükümlerinden yararlanamayacaktır. Dolayısıyla meydana gelen zararın tamamından sorumlu olduğu kabul edilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, sınırlı sorumluluk ilkesine göre yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle, davalı taşıyıcının sınırlı sorumlu olduğu yönündeki Sayın Çoğunluk görüşüne katılmıyor muhalif kalıyorum. 09/09/2021