Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/1719 E. 2021/911 K. 17.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1719 Esas
KARAR NO: 2021/911 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 16/05/2019
NUMARASI: 2015/1084 Esas 2019/588 Karar
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 17/06/2021
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile,dava konusunun, davalının taraflar arasında düzenlenen 06.12.2010 tarihli hizmet akdinin md 4 Diğer Şartlar bölümünde rekabet yasağı (memnuniyeti) na aykırı hareket etmesi işe müvekkiline en son almakta olduğu aylık net maaşın 12 katı kadar cezai şart ödemesi şartına istinaden şu aşamada kısmi/şimdilik olarak 10.000,00-TL cezai şarta hükmedilmesi talebi olduğunu, iş ilişkisinin herhangi bir nedenle sona ermesi halinde, sadakat borcu da dahil olmak üzere tarafların sözleşmeden doğan borçlarının sona erdiğini, bu durumda ise işçinin önceki işverenin yanında edindiği bilgileri rakip bir işverenin işinde kullanması veya kendisinin açmış olduğu rakip işletmede söz konusu bilgilerden yararlanmasının işverene zarar vereceğini, bu ihtimali engellemek amacıyla işçi ve işverenin iş sözleşmesi sona erdikten sonra işçinin rakip bir işletmede çalışmayacağı veya rakip bir işyeri açmayacağına ilişkin sözleşme yapmasının mümkün olduğunu, bu sözleşmeye Rekabet Yasağı Sözleşmesi adı verildiğini, müvekkillerinin uzunca bir süredir inşaat ve iş makinaları sektöründe ticari faaliyetlerine devam ettiğini, dünyada sektörün en önemli markalarının Türkiye disptribütörlüğünü alıp, satış ve yedek parça bakımından tüm ülke genelinde faaliyetlerde bulunduğunu, müvekkillerinin her sene artan ciro ve kar marjları yakalanmış iken aniden 2014 yılının başında müvekkilinin distribütörlüğünü yaptığı yaptığı sektörün en önemli firmalarından “…, …, …, …, …, …” müvekkilleri ile aralarındaki distribütörlük anlaşmalarını sona erdirdiklerine ilişkin ihtarnameler gönderdiklerini, anılan fesihlerin aynı sektörde faaliyet göstermek üzere kurulan … A.Ş isimli firmanın Ticaret Odasında tescili ile ilgili işlemler ve başvuruları yapması ile eş zamanlı olarak gerçekleştiğini, rakip firmanın kurucu ortağı 2013 yılı … in Kasım ayında İngilterede tescili ile fesih ihbarnamelerinin paralel olarak müvekkiline gelmeye başladığını, İngiltere de 100 pound sermayesi bulunan firmanın 800.000,00 TL sermaye ile Mart 2014 tarihi itibariyle kuruluşunun gerçekleştiğini, müvekkilinin eski faaliyet adresinde eski distribütörlükleri ve müşteri portföyünü müvekkilinin personelinin nerede ise yansını, ticari sırlarını haksız şekilde personellerin ve beraberlerinde götürdükleri bilgilerin sayesinde eline geçirerek aynı sektörde satış ve sonrası hizmetler vererek haksız rekabet hükümlerine tamamıyla aykırılık teşkil eden ve halen devam etmekte olan faaliyetlerine başladığını, davalının müvekkili nezdinde görev yaptığı süreçte müvekkilleri nezdinde bulunan markalardan … bakımından İstanbul bölgede satış temsilcisi olarak çalışmış dolayısı ile müvekkillerinin marka ile alakalı tüm müşteri portföyü, fiyatlandırma bilgileri ve ticari sırlarına haiz olduğunu, müvekkilleri sayesinde haiz olduğu bilgileri alarak rakip firmanın söz konusu bilgiler dahilinde haksız rekabet eylemlerinde bulunmasına katkı sağladığından bahisle davalının taraflar arasında düzenlenen 06.12.2010 tarihli hizmet akdinin madde 4 ve Diğer Şartlar bölümünde rekabet yasağına aykırı hareket etmesi nedeni ile müvekkiline sözleşmede belirtilen 12 net maaş tutarında cezai şartın 10.000,00 TL tutarlı kısmanın cezai şartının söz konusu eylemin vuku bulduğu tarihten itibaren davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesi ile, usule ilişkin olarak, dava dilekçesinde davanın Ticaret Mahkemelerinde görülmesi gerektiğinden söz edilse de usule ilişkin ularak davada görevli mahkemenin iş mahkemesi olduğunu, esasa ilişkin olarak da taraflar arasındaki rekabet yasağı sözleşmesinin geçersiz olduğunu, esasa ilişkin olarak, davacı şirkette; son yıllarda mali ve fınansal açıdan ciddi şekilde küçülme ve bozulma meydana geldiğini, personelini azaltma yönüne gittiğini, bu süreçte özellikle distribütör firmaların davacı ile olan sözleşmeleri feshettiklerini, personel maaş ve primlerinin ödenmesinde sıkıntılar yaşandığını, iş akdi fesih edilen personellerin yasal haklarının bile ödenemediğini, maaşların ise geç ödendiğini, davacının 2014 yılı başında distribütör anlaşmalarının sona erdiğini belirtse de yapılan görüşmelerde sonuç alınamadığından firmaların anlaşmalarını sona erdirdiklerini, rekabet yasağı sözleşmesinin geçersiz olduğunu, davacının üretici firma olmadığını, know how dan söz edilemeyeceğini, distribütör firmalar anlaşmalarını fesih ettiklerinden davacı şirketin rekabetini ortadan kaldıran tüm unsurların ortadan kalktığını, davacı şirketin personel azaltması karşısında davalının işini kaybetme endişesi yaşadığını, TMSF müdahalesi ile davacı şirketin itibar kaybına uğradığını, mali kriz nedeni ile yedek parça temin edemediğini, müşterileri nezdindc olumsuzluklar yaşadığını, davacının distribütörü olduğu “…, …, …, …, …, …” markalarındaki faaliyet alanının kaybettiğini, sonuç olarak müvekkilinin eylem ve işlemleri arasında davacı tarafından kurulmak istenen illiyet bağı bulunmadığını beyanla davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 16/05/2019 tarih ve 2015/1084 Esas – 2019/588 Karar sayılı kararında; “…Tüm dosya kapsamının değerlendirilmesinde özetle; davacı tarafça davalı ile hizmet sözleşmesinde yer alan rekabet yasağı hükümlerine aykırılık nedeniyle doğan cezai şartın talep edildiği, davalı tarafça davanın reddinin savunulduğu anlaşılmıştır.Taraflar arasında; 19/02/2011 tarihinde iş akdi yapıldığı; bu sözleşmenin 4. maddesi uyarınca rekabet yasağı kararlaştırıldığı ve rekabet yasağına aykırılığın müeyyidesinin saptandığı; davalı tarafından iş akdinin 13/10/2014 tarihinde sonlandırıldığı; davalının bilahare dava dışı/3.kişi … A.Ş. nezdinde çalışmaya başladığı hususunda; uyuşmazlık bulunmamaktadır. Taraflar arasındaki uyuşmazlık; davalının, dava dışı/3. kişi … A.Ş. nezdinde çalışmaya başlaması nedeniyle; taraflar arasındaki rekabet yasağı sözleşmesini ihlal edip etmediği; bu kapsamda sözleşmedeki cezai şart koşulunun gerçekleşip gerçekleşmediğinin saptanması, noktalarında toplanmaktadır. Kural olarak; 6098 sayılı TBK.nun. 444. ve 445.maddeleri uyarınca, işverenin yer, zaman ve işlerin türü bakımından hakkaniyete aykırı olmamak koşulu ile işçisi ile diğer koşullarda ayrı bulunmak koşulu ile rekabet yasağı sözleşmesi imzalamasında hukuka aykırılık bulunmadığı; süre bakımından ise 2 yılı aşmayan rekabet yasağının hukuka uygun olarak görülmesi gerektiği; kaldı ki TBK.m. 445/2 gereğince rekabet yasağının süresi uzun olsa dahi hakim, aşırı nitelikteki rekabet yasağı koşullarını serbestçe değerlendirerek hakkaniyete uygun biçimde kapsam ve süre bakımından sınırlandırabilecektir. Taraflar arasındaki uyuşmazlığın çözümü amacıyla yapılan yargılama ve yargılama sırasında bilirkişiden alınan denetime elverişli rapor içeriklerine göre; davalının, davacı şirket nezdinde; satış yetkilisi olarak işe alındığı, işten ayrıldığı tarihte düzenlenen Hizmet Belgesine göre iş makinesi teknisyeni olarak işten ayrıldığı, sigortalı işten ayrılış bildirgesine göre de görevinin iş makineleri teknisyeni olarak tanımlandığı, davalının bu çalışması sırasında, işyerinin müşteri çevresini ve işverenin yaptığı işleri bilebilecek bir pozisyonda çalıştığı; davalının istifa sonrası davacı için çalıştığı esnada faaliyet gösterdiği adres ile aynı adres ve bina ile aynı faaliyet alanında faaliyet gösteren dava dışı … A.Ş.’nde işinden ayrıldıktan sonra çalışmaya başladığı; davalı ve dava dışı 66 çalışanla birlikte dava dışı şirkete geçiş yapması sonrasında, davacının satışlarında büyük oranda azalma/düşme bulunduğu; davalının, davacı ile rakip olan firmada rekabet sözleşmesine rağmen çalışmaya başladığı; taraflar arasında düzenlenen, dava konusu işçi sözleşmesinde öngörülen rekabet yasağına dair 4. maddede rekabet yasağı faaliyet alanı ve yer yönünden sınırlarının açıkça belirlenmediğinden; yer ve faaliyet alanının davacı şirket nezdinde yapılan iş ve tüm ülke sınırları şeklinde kabulünün gerektiği; rekabet yasağının tüm ülke sınırlarını kapsaması sebebiyle aşırı nitelikte olduğu; ancak, TBK.nun. 445/2.maddesi uyarınca, süre ve coğrafi alan ile faaliyet alanı bakımından rekabet yasağının sınırlanmasında hakime takdir/uyarlama yetkisi verildiği de dikkate alındığında; taraflar arasındaki rekabet yasağının; davalı, İstanbul’da davacı iş yerinde çalışırken, rekabet yasağı sözleşmesini imzaladığına göre, rekabet yasağı hükmünün İstanbul ili için geçerli olduğunun kabulü gerektiği; bu durumda, taraflar arasındaki rekabet yasağına ilişkin sözleşmenin yasal unsurları aykırılığı bulunmadığından davacının, davalı aleyhine işbu davayı açmakta haklı ve hukuki yararının da bulunduğu görülmekle; davalının, davacıya ödemesi gereken hizmet akdinin 4/d maddesinde bulunan en son aylık net ücretinin 12 katına tekabül eden tutarın 22.615,20 TL olarak hesaplandığı; TBK.m.182/3 maddesi uyarınca, taraflarca kararlaştırılan cezai şartın mahkememizce fahiş nitelikte bulunduğu kabul ve takdir edilmekle; cezai şartın, davalı tarafından alınan en son aylık net ücretin 1/2’si olarak kabulünün taraflar arasındaki menfaatler dengesine/hakkaniyete daha uygun olacağı resen kabul edilerek; davacı tarafından, davalı aleyhine açılan işbu davanın sübut bulduğundan kısmen kabulü ile (22.615,20 TL/2=) 11.307,60 TL cezai şart alacağının, dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin (bakiye cezai şart alacağının fazlaya ilişkin bölümün resen tenkis edildiği de dikkate alınarak) istemlerin reddine, karar vermek gerekmiş olmakla; aşağıdaki hüküm kurulmuştur. …”gerekçesi ile, Davanın KISMEN KABULÜ ile, sabit olan 11.307,60 TL’ nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesi ile, Yerel mahkeme kararının tüm gerekçeleri ile yasaya aykırı olduğunu, Öncelikle ihtilaf konusu olan davalı ile davacı arasında imzalanan iş sözleşmesinin 4. Rekabet yasağı maddesinin geçerli olup olmadığı konusunda incelenmesi gerekirken rekabet yasağı maddesinin yasal kriterlere uygun olup olmadığı hakkında yeterince inceleme yapılmadığını, TBK 420/1 maddesi uyarınca hizmet sözleşmelerine sadece işçi “aleyhine” konulan ceza koşulu geçersiz olduğunu, dava konusu rekabet yasağı maddesi incelendiğinde sadece işçi aleyhine ceza koşulu getirildiği işverene (davacı) bir yükümlülük getirilmediğini, Davacı tarafından 37 personele karşı aynı rekabet yasağı maddesinden dolayı İstanbul Anadolu Mahkemelerinde 37 adet dava açıldığını, Bu davalarda biri İstanbul BAM 14. Hukuk Dairesi 2018/1193 E 2019 /802 sayılı kararı ile kesinleştiğini, İstanbul BAM 14. Hukuk Dairesinin 2018/1193 Esas 2019/802 sayılı kararında rekabet yasağı maddesi tek taraflı düzenlendiği için maddenin geçersiz olduğu ve bu nedenle davalı personel aleyhine ceza koşulunun işletilemeyeceği nedeniyle davanın reddine karar verildiğini, Davada rekabet yasağı maddesi tek taraflı sadece işçi aleyhine düzenlendiğini ve işveren tarafa hiçbir yükümlülük getirmediğini, madde düzenlenmesi ve bu haliyle geçersiz olup işçi aleyhine cezai şart bedeli hakkında hüküm kurulması hukuki olmadığını, bu nedenle davanın reddi gerektiğini, Sözleşmesel ya da yasal düzlemde rekabet yasağından söz edebilmek için, sektörde kabul görmüş “rakip bir firmanın” var olması gerektiğini, davacı şirket 2013-2014 yıllarında …, …, …, … vs. … markaları ile ilgili olarak faaliyet alanını kaybettiğini, bu yurtdışı markaları davacı ile sözleşmelerini feshettikelriin, iş ilişkilerini sona erdirdiklerini, bu markaların davacı şirketten ayrılmasından sonra davacı şirket büyük oranda müşteri kaybetmiş doğal olarak satışları düştüğünü, davalının işten ayrılma tarihi 26.08.2014 tarihi olup bu tarihten önce markalar davacı şirketten ayrıldıklarını, … distribütörlüğü 2013 yılında, … distribütörlüğü 2014 yılında, … distribütörlüğü 23 Aralık 2013 tarihinde, … 28.04.2014 tarihinde, … 20.06.2014 tarihinde davacı şirket ile sözleşmelerini finansal yetersizlik sebebi ile feshettiklerini, Davacı şirketin işleri hızla azalınca davacı şirket yönetim kurulu; küçülme, işçi çıkarılması ve tasarruf edilmesi ile ilgili kararlar aldığını, davacı şirketin yönetim kurulu kararları delillerde ibraz edildiğini, Davacı şirket 2013-2014 yıllarında Personelin bir kısmını kendisi işten çıkarmış bir kısım personelde kendisi işten ayrılmak zorunda kaldığını, davacı şirket kendi yönetimsel hataları nedeniyle 2013 yılından sonra yurtdışı firmalarını kaybederek ciddi finansal sıkıntılar yaşadığını, yurt dışı distrübütör firmaların fesih ihbarnameleri delillerde ibraz edildiğini, Yerel mahkeme yukarıda bahsettikleri hususlarda ve deliller incelemediği, davalı işten ayrıldıktan sonra davacının satışları düşmüş gibi gerçeğe uygun olmayan tespitleri hüküm gerekçesi yaptığı, oysa ki davacı şirket ticari defterleri incelendiğinde davalının işten ayrıldığı tarihten önce davacı şirket mali yapısında hızla düşüş olduğunu göreceğini, ayrıca yine davalının işten ayrılmasından önceki tarihli davacı şirket yönetim kurulu kararlarında küçülme ve personel azaltımı yönünde kararlar alındığı ve bu yönde adımlar atıldığını, yerel Mahkeme bu konularda hiçbir inceleme yapmadığını, Davacı şirket dava dışı şirket ile rekabeti söz konusu olmayan ve farklı segmentlerdeki yerli iş makineleri satmakta olduğu, davacı şirketin yabancı – yurtdışı markaların ürünlerini satmadığı nazara alındığında dava dışı … ile rekabet ortamının bulunmadığı bu nedenle rekabet yasağı hükümlerinin uygulanamayacağı, davacı şirket ile dava dışı şirketin faaliyet alanı kesinlikle FARKLI olup, farklı teknoloji ve farklı markalarda ürün satışı yapmakta olduğu, her iki şirkette faaliyet konusu ürün markaları dolayısıyla ürün özellikleri ve müşteri çevresi birbirinden çok farklı olduğu, b nedenle yerel mahkemenin davalının her iki şirkette de aynı iş ve faaliyetleri yürüttüğü yönündeki tespitinin doğru olmadığını, Davalı Davacı şirkette Lojistik Uzmanı olarak çalışmakta idi. Davalının görev tanımı davacı şirketin ticari sırlarına vakıf olmaya imkan tanımadığını, yerel Mahkeme kararında müvekkilinin müşteri çevresi ve işleri bilmesinden söz edilmekte ise de; davalının işin ayrıntılarına ulaşabilme imkanı bulunmadığını ve Türkiye ye yurtdışından getirilen ithal ürünlerde Know how ve ticari sır bulunmadığını, tüm müşteri bilgileri yurtdışı ana üretici firma sisteminde kayıtlı olup bu bilgiler davacı şirket nezdinde bulunmadığını, davalı kesinlikle Üretim ya da AR – GE faaliyeti yapmadığını, davalının satılan malın giriş fiyatı, maliyet fiyatları, kar oranı vb bilgileri de bilmesi mümkün olmadığını, davalının görev tanımı irdelendiğinde davacıyı zarara uğratma tehlikesinin de bulunmadığı açıkça anlaşılabileceğini, Ticari sır ile ilgili davacı tarafça sunulmuş herhangi bir delil bulunmadığı gibi davalının hangi ticari sırlara vakıf olunduğu konusunda dosyada bilgi de bulunmadığını, bu nedenle yerel mahkemenin müşteri çevresini bilmesini gerekçe göstererek davanın kabulüne karar vermesi yasaya ve hukuka aykırı olduğunu, Her ticari bilgi, ticari sır olmadığını, ticari bilginin ticari sır olabilmesi için bazı unsurları taşıması gerektiği, doktrinde ve çeşitli yargı kararlarında ticari sırra örnek olarak işletme planları, mali projeler, maliyet ve fiyatlandırma bilgileri, makine çizimleri, stratejik planlar ve finansal raporlar, pazarlama teknikleri, detaylı proje ve planlar ile mühendislik raporları verilebileceğini, yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda davalının yukarıda izah edildiği şekilde bir ticari sırra vakıf olmadığı çok açık şekilde görülmekte olduğunu, (Yargıtay 7. Hukuk Dairesi Esas : 2014/4145 Karar : 2014/7247 Tarih : 02.04.2014) 6098 sayılı Borçlar Kanunu 444. maddede ilişkin koşulları saymakta ve“Rekabet yasağı kaydı, ancak hizmet ilişkisi işçiye müşteri çevresi veya üretim sırları ya da işverenin yaptığı işler hakkında bilgi edinme imkânı sağlıyorsa ve aynı zamanda bu bilgilerin kullanılması, işverenin önemli bir zararına sebep olacak nitelikteyse geçerlidir.” ifadelerine yer vermekte olduğunu, İstisnai bir düzenleme olan ve ancak belirli pozisyonu işgal edenler yönünden düşünülebilir bir düzenleme olan rekabet yasağını genele yaymak ve çalışanın kendi mesleğini yapamayacağı, bir noktaya taşımak düzenlemenin özü ve mantığı ile bağdaşmayacağı, rekabet yasağı sözleşmesinin her zarar tehlikesini değil, ancak “önemli” bir zarara uğrama ihtimalini bertaraf etmek üzere kullanılabileceğini, Yerel Mahkeme kararında davalının davacı şirketi önemli bir zarara uğratma ihtimali olup olmadığını değerlendirmediğini, yukarıda bulunan Yargıtay kararında ifade edildiği gibi sadece müşteri çevresinin bilinmesi yeterli olmayıp davalının davacıyı ne şekilde zarara uğrattığının da somut delille ispatlanması gerektiğini, Rekabet yasağı sözleşmesiyle işçinin rekabet etmeme borcunun yer, zaman veya işin türü bakımından sınırlı olarak kararlaştırılması gerektiğini, TBK m.445 e göre “rekabet yasağı işçinin ekonomik geleceğini hakkaniyete aykırı olarak tehlikeye düşürecek biçimde yer, zaman ve işin türü bakımından uygun olmayan sınırlamalar içeremeyeceğini, rekabet yasağına ilişkin getirilen sınırlamalar açık şekilde sözleşmede yer alması gerektiğini, davalının iş sözleşmesinin 4. Maddesinde yer alan rekabet yasağı düzenlemesi zorunlu unsur olan “YER” ve “KONU” açısından bir sınır içermediğinden geçersiz olduğunu, davacı şirket madde düzenlemesinde rekabet sınırlamalarına riayet etmediğini, Her iki şirketin satışını yaptıkları ürün segmentleri ve markaları farklı olduğundan aynı ilçede olup olmamaları rekabet yasağı hükümleri VE YER UNSURU açısından anlam ifade etmemekte olduğunu, Ayrıca rekabet yasağı maddesinin “KONU” açısından sınırlama içermediğinden geçersiz dir. İhtilaf konusu (taraflar arasında imzalanan sözleşmenin 4. maddesi) rekabet yasağı maddesi konu açısından bir sınırlama içermediğinden kanuni şartları taşımamakta ve bu nedenle davanın reddi gerekmekte iken davanın kabulüne karar verilmesi açıkça yasaya aykırı olduğunu, (Yargıtay 7. Hukuk Dairesi Esas: 2013/2542 Karar: 2013/5823 sayılı kararı) Davacı şirket 2013 yılı ve sonrasında yabancı markalar davacı şirket sözleşme şartlarına uymadığı ve özellikle de finansal yetersizlik sebebi ile sözleşmelerini teker teker feshettiklerini, … distribütörlüğü 2013 yılında, …-… distribütörlüğü 2014 yılında, … distribütörlüğü 23 Aralık 2013 tarihinde, … 28.04.2014 tarihinde, … 20.06.2014 tarihinde davacı şirket ile sözleşmelerini finansal yetersizlik sebebi ile feshettiklerini, davacı şirket 2013 yılı ve sonrasında distribütör şirketlerin sözleşmelerini feshetmesinden sonra zorunlu olarak küçülme yoluna gittiği ve çok sayıda personeli işten çıkardığı ve bir kısım personelde gelecek kaygısı nedeniyle iş ayrıyışına girmek ve işten ayrılmak zorunda kaldığı, personeller haklı nedenlerle istifa etmek durumunda kaldıklarını, Birçok çalışan hayatlarını devam edebilmek adına finansal zorluklarla ayrılıp veya çıkarıldıktan sonra Davalı haricinde de birçok sektör de ve sektör dışı şirketlerde işe başladıklarını, kaldı ki dosyaya sunulan belgelerden görüleceği üzere davacı şirket bizzat bu çalışanların …’e geçişini istediği ve onay verdiğini, sırf tazminat ödememek veyahut işe iade davası ile karşı karşıya kalmamak için söz konusu personelin fesih sürecini kendi oluşturan davacı şirketin söz konusu davayı açması kötü niyetin göstergesi olduğu,. Bu durum dosyaya sunduğumuz belgelerle de ispatlandığını, Yani davalı personel davacı şirketin kusuru nedeniyle işten çıkmak zorunda kaldığını, bu nedenle rekabet yasağı maddesi geçersiz ve uygulanamaz olduğunu, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, davalı işçinin hizmet sözleşmesindeki rekabet yasağı kaydına aykırı davrandığı iddiasına dayalı cezai şart alacak davasıdır. Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile, sabit olan 11.307,60 TL’ nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf açısından uyuşmazlık konusu, taraflar arasındaki iş sözleşmesinde öngörülen rekabet yasağı hükmünün geçerli olup olmadığı ve davacının sözleşmede öngörülen cezai şart tutarını talep edip edemeyeceği noktalarındadır. Taraflar arasında 19/02/2011 tarihli HİZMET AKTİ başlıklı sözleşme İMZALANDIĞI, hizmet akdinde davalının göreceği işin satış yetkilisi olarak yazıldığı ve sözleşmenin diğer şartlar başlıklı 4/d maddesinde REKABET YASAĞI VE TİCARİ SIR VE BİLGİ SAKLAMA hükmünün düzenlendiği tesbit edilmiştir. Davalı …’ün SGK. Dökümüne göre davacı şirkette 13/10/2014 tarihine kadar iş makinası teknisyeni olarak çalıştığı ve davalının 13/10/2014 tarihli ibraname imzalayarak kendi istek ve arzusu ile işten ayrılmak istediğini belirtip istifa etmiştir. Hizmet akdinde davalının göreceği işin satış yetkilisi olarak yazıldığı halde, 13/10/2014 tarihinde düzenlenen Hizmet Belgesinde ve SGK. Dökümünde davalının yaptığı mesleğin iş makinası teknisyeni olarak yazılı olduğu tesbit edilmiştir. Mahkemece mali müşavir bilirkişiden alınan raporda;” …. davacı şirketin davalı …’ü 19/02/2011 tarihinde hizmet akdi sözleşmesine göre satış yetkilisi olarak işe aldığı, davalının işten ayrıldığı 13/10/2014 tarihinde düzenlenen Hizmet Belgesinde davalının görevi kısmında “İş Mak. Teknisyeni” olarak davacı şirkette çalıştırıldığı, davalının 13/10/2014 tarihinde işten şahsi nedenlerden dolayı ayrılmak istediğini belirterek kendi el yazısı ile imzaladığı dilekçesi ile istifa ettiği, aynı tarihte davacıdan her türlü sosyal haklarını aldığına ilişkin ibraname imzaladığınnı…,” belirtmişdir. 6098 sayılı TBK’nın 444/2. maddesi hükmüne göre, rekabet yasağı kaydı, ancak hizmet ilişkisi işçiye müşteri çevresi veya üretim sırları ya da işverenin yaptığı işler hakkında bilgi edinme imkânı sağlıyorsa ve aynı zamanda bu bilgilerin kullanılması, işverenin önemli bir zararına sebep olacak nitelikteyse geçerlidir. 6098 sayılı Kanun 818 sayılı Kanun’dan farklı olarak, rekabet yasağı ile ilgili doğrudan mutlak bir geçersizliğin öngörülmediği, Anayasa ve diğer mevzuat hükümleri ile somut olgu nazara alınarak rekabet yasağının aşırı nitelikte olması halinde, yasağın kapsamı bakımından hakime uyarlama yetkisi tanındığı anlaşılmaktadır. Hakime tanınan bu yetkinin gerek müstakil açılan bir uyarlama davasında ve gerekse de ihlal halinde açılacak bir tazminat davasında kullanılabileceği kuşkusuzdur. Ayrıca aynı Kanun’un 444/2. maddesi “Rekabet yasağı kaydı, ancak hizmet ilişkisi işçiye müşteri çevresi veya üretim sırları ya da işverenin yaptığı işler hakkında bilgi edinme imkânı sağlıyorsa ve aynı zamanda bu bilgilerin kullanılması, işverenin önemli bir zararına sebep olacak nitelikteyse geçerlidir.” hükmü haiz olup, anılan madde hükmü uyarınca rekabet yasağının işçinin yaptığı iş nedeniyle edindiği bilgileri, çalışmaya başladığı başka bir rakip işletmede kullanarak davacı işverene önemli ölçüde zarar verme ihtimalinin bulunması halinde geçerli olacaktır. ( Yargıtay 11 Hukuk Dairesi’nin 2018/1393 Esas,2019/2838 Karar sayılı içtihadı da benzer mahiyettedir.) Davalı …’ün hizmet akdi sözleşmesine göre 19/02/2011 tarihinde davacı şirkette satış yetkilisi olarak işe başladığı, davalının işten ayrıldığı 13/10/2014 tarihinde düzenlenen Hizmet Belgesinde davalının görevi kısmında ve SGK. Dökümünde de davalının yaptığı mesleğin iş makinası teknisyeni olarak yazılı olduğu halde davalının işten ayrıldıktan sonra dava dışı …Şirketde hangi tarihte işe girdiği ve hangi pozisyonda çalıştığına dair SGK. Kaydının ve özlük dosyasının dosya içerisinde olmadığı tesbit edilmiştir. Davalının hizmet akdinde satış yetkilisi görevinin hangi işleri kapsadığı belirtilmemiştir. Ayrıca davalının satış yetkilisi olarak işe başladığı halde işten ayrıldığı tarihte iş makinası teknisyeni olarak çalıştığı tesbit edilmekle iş makinası teknisyeni pozisyonunda çalışan bir kişinin şirket bünyesinde hangi işleri yapacağına ilişkin görev tanımı ve organizasyon şeması dosyaya sunulmamıştır. Bu itibarla, mahkemece, öncelikle davalının çalıştığı döneme ilişkin görev tanımı ve organizasyon şemasının ve dava dışı şirkette çalıştığı döneme ait SGK. dökümünün, özlük dosyasının, görev tanımı ve organizasyon şemasının dosyaya kazandırılması ve bu suretle iş makinası teknisyeni pozisyonunda çalışan bir kimsenin şirket bünyesinde hangi işleri yaptığının belirlenmesi, akabinde ise gerekirse bilirkişi incelemesi de yaptırılarak hizmet ilişkisinin işçiye müşteri çevresi veya üretim sırları ya da işverenin yaptığı işler hakkında bilgi edinme imkânı sağlayıp sağlamadığının tespit edilmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik incelemeye dayalı olarak karar verilmesi doğru görülmemiş ve davalı vekilinin istinaf sebebi yerinde görülmüştür. (Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2020/2023 Esas-2021/2136 Karar sayılı kararı da benzer mahiyettedir.) 28/07/2020 tarih 31199 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan 7251 Sayılı Kanun ile değişik HMK.nın 3531-a-6 mad. uyarınca; Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemesi halini de bu madde kapsamında değerlendirmek gerekecektir. Sonuç itibariyle, yukarıda açıklanan nedenler ile davalının istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkeme kararının HMK’ nın 353/1-a6 maddesi uyarınca kaldırılmasına, mahkemece, yukarıda değinilen deliller toplanmak suretiyle akabinde ise gerekirse bilirkişi incelemesi de yaptırılarak rapor alınıp oluşacak sonuca göre karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun KABULÜ ile; İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 16/05/2019 tarih ve 2015/1084 Esas – 2019/588 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-a6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, dosyanın mahkemesine İADESİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 121,30.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 193.10.TL istinaf karar harcının talep halinde davalıya iadesine, 3-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 4-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine, 5-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 17/06/2021 tarihinde HMK’nın 353/1-a6 maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.