Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/17 E. 2020/895 K. 17.09.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/17
KARAR NO: 2020/895
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME: İSTANBUL 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 12/06/2018
DOSYA NUMARASI: 2017/91 Esas – 2018/641 Karar
DAVA:İtirazın İptali (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 17/09/2020
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; dava dışı .. A.Ş. ile müvekkili banka bünyesinde birleşen … A.Ş. arasında imzalanan GKS’ye istinaden kredi kullandırıldığını, davalının da bu sözleşmeyi müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığını, firmaya verilen ve takipte deposu talep edilen 50,00 TL mer’i mektubun takipten sonra 02/10/2013 tarihinde çıkışının gerçekleştiğini, bu nedenle takibe konu depo borcunun sona erdiğini, borçluların kredi işleyişi ile ilgili edimlerini yerine getirmemeleri ve teminat mektup komisyon bedellerini zamanında ödememeleri üzerine Beyoğlu … Noterliği’nin 11/11/1993 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarı ile hesapların kat edilerek komisyonların ödenmesi ve mektup bedelinin depo edilmesinin istendiğini, ancak belirtilen komisyonlar ödenmediğinden İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyası ile komisyon alacakları için icra takibi başlatıldığını, davalının itirazı sonucu takibin durduğunu, davalının komisyon tutarlarından ve bu alacağa bağlı tüm fer’ilerinden müteselsilen sorumlu olduğunu, nakit borç ve mektup bedelinin takip tarihi itibariyle zamanaşımına uğramadığını, fon alacaklarının 20 yıllık zamanaşımına tabi olduğunu belirterek, itiraz edilen ve icra takip miktarı üzerinden İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasına yapılan itirazın iptaline, takibin devamına, asıl alacak olan 1.161,15 TL’ye takip tarihinden itibaren temerrüt faizi işletilmesine ve davalı aleyhine icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; zamanaşımı iddiasında bulunduklarını, Anayasa Mahkemesinin 2014/85 Esas 2014/103 Karar sayılı 04.06.2014 tarihli kararı ile 5411 Sayılı Yasanın 16. maddesindeki zamanaşımı sözcüğünün iptaline karar verildiğini, bu karara göre davanın dayanağını teşkil eden kredi sözleşmesinde; zamanaşımı süresinin kesildiği kat ihtarının yapıldığı 11.11.1993 tarihinden bu yana 26.12.2013 tarihinde on yıllık zamanaşamı süresinin dolduğunu belirterek, davanın reddine, takibin iptaline ve kötü niyet tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 12/06/2018 tarih ve 2017/91 Esas – 2018/641 Karar sayılı kararı ile; ” Anayasa Mahkemesince iptal edilen 5411 sayılı Kanun’un Geçici 16. maddesinin yürürlüğe girdiği tarihte zamanaşımının dolup dolmadığı tespit edilirken mülga 4389 sayılı Kanun’a eklenen Ek 3. maddenin de göz önünde tutulması zorunludur. Zira Fon alacaklarında zamanaşımı süresinin yirmi yıl olduğu kuralı, ilk kez 01.11.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5411 sayılı Kanun’un 141. maddesiyle değil, mülga 4389 sayılı Kanun’a eklenen ve 26.12.2003 tarihinde yürürlüğe giren ek 3. maddeyle getirilmiştir. Söz konusu maddenin yürürlüğe girdiği 26.12.2003 tarihinde henüz on yılını doldurmamış tüm Fon alacaklarına ilişkin zamanaşımı süresi yirmi yıla uzadığından, bu alacaklar yönünden zamanaşımı süresinin bitmiş olduğundan söz edilemez. Somut olayda davaya konu kredi sözleşmesinin 28/10/1992 tarihinde akdedildiği, hesabın ise 11/11/1993 tarihinde kat edildiği, yani 4389 sayılı Yasanın yürürlüğe girmesinden önceki dönemde gerçekleşmiş olup ayrık bir düzenleme bulunmadığından 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 125.maddesine göre 10 yıllık genel zaman aşımı süresine tabi olduğu, 10 yıllık zamanaşımı süresinin 11.11.2003 tarihinde, yani 5020 sayılı Kanun’un 27.maddesi ile 4389 sayılı yasa ile eklenen Ek 3.maddenin yürürlüğe girdiği 23/12/2003 tarihinden önce dolmuş olduğu, zaman aşımını durduran veya kesen herhangi bir neden bulunmadığı anlaşılmakla davanın zamanaşımı nedeniyle reddine … ” karar verilmesi gerektiği gerekçeleri ile; ” Davanın zamanaşımı süresinin dolması nedeniyle REDDİNE, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, Mahkemenin hükme esas aldığı Anayasa Mahkemesi’nin ilgili kararının ve bu kapsamda diğer mahkeme kararının bankaları ile ilgisi bulunmadığını, Kendileri tarafından başlatılan takipte 2011 yılına kadar oluşan komisyon alacakları ile mer’i mektupların deposunun talep edildiğini, takibe konu 50,00 TL. bedelli mer’i teminat mektubunun takipten sonra (02.10.2013 tarihinde) risk çıkışının yapılmış olup, depo talebinin sona erdiğini, ancak nakit borçların ödenmediğini, 2011 yılına kadar doğmuş komisyon alacaklarının talep edildiğini, Takibin 05.04.2012 yılında İstanbul … İcra Müdürlüğü … Esas sayılı dosyası ile başlatıldığını, takibin açıldığı tarih itibari ile zamanaşımına uğramış bir alacak bulunmadığını, ayrıca deposu talep edilen teminat mektuplarının kesin ve süresiz olduğunu, Takibe esas komisyon alacaklarının başlangıç tarihinin 1996 olup, 2011 yılına kadar doğmuş komisyonların talep edildiğini, 1996 yılında doğmuş alacak için 10 yıllık zamanaşımı süresinin 2006 yılında sona ermekte olup, 20 yıllık zamanaşımı ile ilgili yasanın yürürlüğe girdiği 2003 yılı itibariyle zamanaşımına uğramış bir alacak bulunmadığını, 2003 yılından sonra 10 yıllık sürenin 20 yıla uzamış olup, bu nedenle zamanaşımına uğramış bir alacak bulunmadığını, Müvekkili banka Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’na devredildiğinden ve davaya konu alacak fon alacağı olduğundan, iş bu davaya konu alacağın 20 yıllık zamanaşımına tabi olduğunu, Anayasa Mahkemesi kararı dikkate alındığında zamanaşımına uğramış bir alacak bulunmadığını, müvekkil banka Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’na devredildiğinden ve davaya konu alacak fon alacağı olduğundan, işbu davaya konu alacağın 20 yıllık zamanaşımına tabi olduğunu, Hisselerinin tamamı Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’nda bunulan, yine yönetim ve denetimi kamu kurumu olan TMSF bünyesinde bulunan bankalarının alacaklarında 20 yıllık zamanaşımı olduğu hususunun kuşkudan uzak ve zaman aşımına ilişkin tespitlerin hukuka aykırı olduğunu, Mahkeme kararının 3.bendinde “…reddedilen nakdi alacak yönünden Av….Ücr.Tarifesi gereğince 2.180,00TL ve reddedilen gayri nakdi alacak (50-TL) yönünden 2.180,00TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine..” karar verilmişse de, gayri nakdi alacak teminat mektubu risk çıkışı gerçekleşmiş olduğundan davanın konusu komisyon alacağı oluşturması nedeniyle işbu reddedilen alacak yönünden, kaldı ki gayri nakdi alacak tutarının üzerinde vekalet ücretine hükmedilmesinin de hukuka aykırı olduğunu belirterek, İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/91 Esas ve 2018/641 Karar sayılı kararının kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’ nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, dava dışı … A.Ş. ile davacı banka bünyesinde birleşen … A.Ş. arasında imzalanan GKS’ye istinaden kullandırılan krediye istinaden verilen teminat mektubu komisyon alacağının tahsili için başlatılan icra takibine yapılan itirazın İİK’nın 67. maddesi uyarınca iptali istemine ilişkindir. İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. (Yenilemeden önce … Esas) sayılı takip dosyasının incelenmesinde; … Bankası A.Ş. tarafından, dava dışı … A.Ş. ile davalı …’a karşı 1.161,15 TL asıl alacak, 3.054,38 TL faiz, 210,78 TL BSMV olmak üzere toplam 4.426,31 TL nakit alacak ile 50,00 TL gayrinakit alacağın depo talebiyle ilamsız icra takibi başlatıldığı, davalı tarafça takibe itiraz edildiği anlaşılmıştır.Davacı vekilinin dava dilekçesi ve istinaf dilekçesindeki beyanlarına göre davanın konusunun teminat mektubu komisyon alacağına ilişkin olduğu ve dava değerinin dava dilekçesinde 1.500 TL olarak gösterildiği görülmektedir. Yerel mahkeme tarafından hükmün verildiği tarih itibarı ile yürürlükte bulunan 6100 sayılı HMK’nun 341/2. maddesinde; “Miktar veya değeri Üçbin Türk Lirasını geçmeyen malvarlığı davalarına ilişkin kararlar kesindir.” hükmü mevcuttur. Ayrıca, 6100 sayılı HMK’nun Ek 1. Maddesinin 1. Fıkrasında; HMK’nun “341. maddesindeki parasal sınırın her takvim yılı başından geçerli olmak üzere, önceki yılda uygulanan parasal sınırların; o yıl için 4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun mükerrer 298’inci maddesi hükümleri uyarınca Maliye Bakanlığınca her yıl tespit ve ilan edilen yeniden değerleme oranında artırılması suretiyle uygulanır. Bu şekilde belirlenen sınırların on Türk lirasını aşmayan kısımları dikkate alınmaz.” hükmünün yanı sıra, aynı maddenin 2. Fıkrasında; HMK’nun “341. maddesindeki parasal sınırların uygulanmasında hükmün verildiği tarihteki miktarın esas alınacağı” düzenlenmiş bulunmaktadır.Yeniden değerleme oranındaki artış sonucu yerel mahkeme hükmünün verildiği 2018 yılı için HMK’ nun 341/2. maddesindeki kesinlik sınırı 3.560,00-TL. ‘dir. Bu hali ile; istinafa konu olan miktar 1.500,00-TL olup, söz konusu miktarın hükmün verildiği tarih itibarı ile öngörülen kesinlik sınırının altında kalması sebebiyle, yerel mahkemece verilen karar hüküm tarihinde miktar itibarı ile kesin niteliktedir. Miktar olarak kesin nitelikteki karar ile ilgili olarak yerel mahkemece karara karşı kanun yolunun açık olduğunun belirtilmesinin de sonuca bir etkisi bulunmamaktadır.Sonuç olarak, hüküm tarihi itibarı ile kesin olduğu yasada açıkça belirtilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulamayacağından davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 352. Maddesi uyarınca reddine karar verilerek, aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 352. maddesi gereğince REDDİNE, 2-Davacı harçtan muaf olduğundan, istinaf harçlarının tahsiline yer olmadığına, 3-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, 4-Artan gider avansı varsa, avansı yatıran tarafa iadesine, 5-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 17/09/2020 tarihinde HMK’ nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.