Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/1699 E. 2019/1383 K. 16.10.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1699 Esas
KARAR NO : 2019/1383 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEME İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİH : 24/04/2019
DOSYA NUMARASI : 2018/958 Esas – 2019/318 Karar
DAVA: İtirazın İptali (Taşıma Sözleşmesi Kaynaklı)
KARAR TARİHİ : 16/10/2019
İlk derece Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının merkezi İspanya’da bulunan tanınmış bir sigorta şirketi olduğunu, davacının … numaralı sigorta poliçesi ile sigortalı … şirketini ve bağlı grup şirketlerini bir yerden başka bir yere taşınmakta olan emtianın taşınması esnasında maruz kalabileceği tehlikelerden kaynaklanan hasar, zarar ve ziyana karşı teminat altına aldığını, sigortalının mevcut yada müstakbel tüm bağlı kuruluşları, iştirakleri ve bağlı şirketleri teminat kapsamında olduğunu, … San ve Tic.AŞ tarafından sigotalıya muhtelik tekstil emtiası satıldığını, satılan emtiaya istinaden …AŞ’nin ihracatçı …Tic.AŞ’nin sigortalıya 15/07/2016 tarih 91418, 91419 ve 91426 numaralı mal faturalarını kestiğini, sigortalının grup şirketlerinden olan …’nın emtianın alıcısı olduğunu, satılan emtianın 15/07/2016 tarih ve 16/07/KE1/0000B0B2-0027801 numaralı CMR belgesi tahtında Türkiye’den İspanya’ya kara yolu ile taşınması işinin davalı … Tic.AŞ’nin organizasyonu ve yetkilendirmesi ile diğer davalı …Tic.Ltd.Şti tarafından gerçekleştirildiğini, emtianın 15/07/2016 tarihinde Türkiye’den İspanya’ya sevk edilmek üzere … plakalı araç ve … plakalı yarı römorka yüklendiğini, 18/07/2016 araç şoförünün emtia yüklü araç ile İtalya Piacenzo’da seyir halinde iken, kendisine işaret edildiğini görmesi üzerine araçtan indiğini, aracı durduran kişilerin şoförün araçtan inmesi üzerine emtianın yüklü olduğu aracı gasp ettiklerini, olaydan bir süre sonra emtianın yüklü olduğu araç bulunduğunu ancak içinde taşınan emtianın bulunamadığını, araç şoförünün meydana gelen hırsızlık vakasıyla ilgili olarak polise başvurduğunu ve polis tarafından rapor düzenlendiğini, yapılan ekspertiz incelemesinde toplam 197.193,15 Euro tutarında hasar bedelinin tespit edildiğini, davacı şirket tarafından sigortalıya bu bedelin ödendiğini, böylelikle davacının sigortalısının haklarına halef olduğunu, dava konusu taşımada taşımacı olarak hareket eden davalıların CMR Konvansiyonunun 3 ve 17.maddeleri uyarınca zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olduklarını, davacı tarafından sigortalıya ödenen tazminatın davalılardan tahsili için davalılar aleyhine İstanbul….İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası üzerinden icra takibi başlatıldığını, ancak davalıların haksız olarak icra takibine itiraz ederek takibi durdurduklarını, davalıların itirazlarının haksız ve mesnetsiz olup, kötü niyetli olarak alacağı sürüncemede bırakmaya yönelik olduğunu, anılan nedenlerle davalıların icra dosyasına yaptıkları itirazın iptali ile takibin devamına, davalıların alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesi ile yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalılar üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.Davalı … Ticaret Ltd.Şti vekili cevap dilekçesinde özetle; taşıma konusu malın, taşıcı tarafından 15/07/2016 tarihinde teslim alındığını, alacaklı tarafından ise 18/07/2017 tarihinde icra takibine başvurulduğunu, icra takibine itiraz edildiğini, işbu davanın ise 22/10/2018 tarihinde açıldığını, bu nedenle CMR 31.maddesinde yer alan 1 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğunu, davanın bu nedenle reddi gerektiğini, olayın oluş şekli dikkate alındığında CMR 17.maddesi ile de bir yandan taşımacının sorumluluğunun düzenlenmiş iken diğer taraftan da hasar, gecikme ve ziya hallerinde taşımacının sorumluluğunun kalktığı hallerin düzenlendiğini, bu nedenle taşıyıcının sorumluluğunun kusursuz olmadığını, somut olayda şirket şoförünün aracı ile normal güzergahında seyrederken polis süsü verilmiş silahlı kişiler tarafından silah tehdidi ve önü kesilmek suretiyle durdurularak gasp edildiğini ve araç içerisindeki malların çalındığını, CMR 17/2.maddesine göre davanın gerektiğini, kabul anlamına gelmemek kaydı ile bir an için davalının hasar bedeli ile sorumlu olduğu düşünülse dahi hasarda taşıyıcıya rücu meblağının CMR 23.madde hükümlerine göre hesaplanmadığını, anılan nedenlerle davanın reddi gerektiğini talep etmiştir.Davalı…Tic.AŞ vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının talebinin CMR Konvansiyonu uyarınca 1 yıllık zamanaşımına tabi olduğunu, zamanaşımını kesen 21/07/2017 tarihli borca itiraz dilekçesinin üzerinden 1 yıl 3 ay geçtikten sonra işbu davanın açıldığını, bu nedenle davanın zamanaşımından reddi gerektiğini, yine ilgili malların İtalya’da bir otoyolda araç şoförünün kimliği meçhul kişilerce durdurulması suretiyle gasp edildiğinden CMR 17/2.maddesi uyarınca zarar sorumlusu olarak nitelendirilemeyeceğini, ayrıca dava konusu taşımanın davalı tarafından yapılmadığını, davalının fiili taşıcıyı sıfatına haiz olmadığını, bir an için taşıyıcının emtiaları hırsızlık sebebi ile teslim edememesinden dolayı kusurlu olduğu varsayılsa dahi talep edilen zarar miktarının fahiş olduğunu, hesaplamanın CMR konvansiyonunda yer alan sınırlama uyarınca hesaplanması gerektiğini, anılan nedenlerle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:İlk derece Mahkemesi 24/04/2019 tarih 2018/958 Esas – 2019/318 Karar sayılı kararında;”…Yapılan yargılama, davacının iddiaları, davalıların beyanları, ibraz edilen deliller, icra dosyası ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; davacı tarafça davalıların sorumluluğunda Türkiye’den İspanya’ya sevk edilen ve davacı … şirketine sigortalı bulunan bir kısım tekstil emtiasının, Türkiye’den İspanya’ya sevki için … plakalı araç ve…. plakalı yarı römorka yüklendiği, 18/07/2016 tarihinde araç şoförünün emtia yüklü araç ile İtalya Piacenso’da seyir halinde iken polis kıyafetli kişilerce aracı durduran kişiler tarafından gasp edildiği, daha sonra araç şoförünün polise başvurduğu ve olay hakkında polis tarafından rapor düzenlendiği, dava konusu taşımada davalıların taşımacı olarak hareket ettiklerini CMR Konvansiyonunun 3 ve 17.maddeleri uyarınca meydana gelen zarardan sorumlu olduklarını belirterek zararın davalılardan tahsili amacıyla icra takibi başlatıldığını, davalıların icra takibine itirazı üzerine söz konusu itirazın iptali davasının açıldığını belirterek davanın kabulü ile davalılar tarafından icra dosyasına yapılan itirazın iptalini talep ve iddia etmiştir. Taraflar arasındaki hukuki ilişkiye taşımanın niteliği uyarınca CMR Konvansiyonu hükümlerinin uygulanması gerekmektedir. Gerek dosyaya sunulan olaya ilişkin tutanaklar, gerek dava dilekçesi içeriği dikkate alındığında meydana gelen olayın 18/07/2016 tarihinde meydana geldiği, davacı … tarafından 17/07/2017 tarihinde davalılar hakkında icra takibinin başlatıldığı, CMR Hükümlerine göre davacı sigortanın dava dışı sigortalısının hakkından daha fazlasına sahip olamayacağı, bu kapsamda davacı … yönünden de CMR 32.maddesinin hükümlerinin nazara alınması gerektiği, CMR 32/1.maddesinde sözleşme kapsamındaki taşımalardan kaynaklanan davalar bakımından zaman aşımı süresinin 1 yıl olarak kabul edildiği, taşımacının bilerek kötü hareket olarak kabul edilecek kusurlarının söz konusu olması halinde ise zaman aşımı süresinin 3 yıl olarak belirlendiği, bu kapsamda 18/06/2016 tarihinde meydana gelen olay sebebiyle 17/07/2017 tarihinde icra takibine başlanılmış olması sebebiyle icra takibinin zaman aşımı süresi içinde başlatıldığı, dosya kapsamına ve iddianın ileri sürülüş biçimine göre davalı tarafından taşınan emtiadaki hasarın oluşmasına davacı araç sürücüsünün bilerek kötü hareketinin neden olduğunun iddia edilmediği gibi İtalya’da tutulan resmi tutanaklar gözönüne alındığında yine davalı şirket araç sürücüsü tarafından kendi canına neden olabilecek şekilde başına gelen bir gasp olayı sırasında bilerek kötü hareket ettiği yönünden mahkememize davacı tarafça bunu destekleyen herhangi bir bilgi ve belge sunulmadığı gibi, mahkememizce de bu yönde bir kanaat hasıl olmamış olup, bu kapsamda söz konusu olayda CMR 32.maddesi uyarınca 1 yıllık zaman aşımı süresinin uygulanması gerektiği, davacının ilk dava dilekçesinde davalı araç sürücüsünün bilerek kötü hareketine yönelik bir iddiasının bulunmaması, her ne kadar cevaba cevap dilekçesinde davalı araç sürücüsünün bilerek kötü hareketinin neler olduğu belirtilmeksizin sadece soyut bir şekilde ağır kusurlu olduğu ifade edilmiş olmasının davalıların zaman aşımı itirazından kurtulmaya yönelik olduğu, bu itibarla soyut bir iddiaya da mahkememizce değer verilmediği görülmüş, CMR 32.maddesi uyarınca zaman aşımı süresi buna göre değerlendirilmiştir. Bu kapsamda yapılan incelemede her ne kadar davacı … tarafından davalılar aleyhine 17/07/2017 tarihinde icra takibi başlatılmış olması, bu kapsamda icra takibinin 19/07/2016 tarihli ödeme belgesi ve halefiyet belgesine göre 1 yıllık zaman aşımı süresinde açıldığı görülmüş ise de söz konusu icra dosyasında zaman aşımının icra takibi ile kesildiği, bu kapsamda Borçlar Kanunu 154.maddesi uyarınca kesilme tarihinden itibaren yeni bir sürenin işlemeye başladığı, icra dosyasında en son zaman aşımını kesici işlem tarihinin borçluların borca itirazları olan 21/07/2017 ve 25/07/2017 tarihleri itibariyle kesildiği ve yeniden işlemeye başladığı, söz konusu dosyada itirazın iptali davası açılabilmesi için ön görülen 1 yıllık hak düşürücü sürenin itirazların alacaklıya tevdinden itibaren başlayacağı ileri sürülmüş ise de; itirazın alacaklıya tevdi edilmemesinin sadece İİK 67.maddesinde belirtilen hak düşürücü sürelerin başlamasına engel teşkil eder nitelikte olduğu, icra takibinin itiraz üzerine durması halinde alacaklının kesilen ve yeniden başlayan zaman aşımı süresinin tekrar kesilmesine ve yeni bir sürenin başlamasını teminen yapabileceği tek işlemin itirazın iptali veya kaldırılmasını dava etmekten ibaret olduğu, davacı tarafça açılan itirazın iptali davasının her ne kadar borçluların itirazlarının kendisine tebliğ edilmemesi sebebiyle (1 yıllık süre tebliğden itibaren başlayacağından) süresi içinde kabul edilse dahi itiraz tarihleri olan 21/07/2017 ve 25/07/2017 tarihlerinden itibaren yeni bir zaman aşımı süresinin başladığı ve bu sürenin de önceki süre ile aynı olduğu, yani 1 yıllık süreye tabi olduğu, davacı tarafından itirazın iptali davasının ise 22/10/2018 tarihinde açıldığı, tüm bu nedenlerle takip ve dava konusu olan alacağın CMR 32/1.maddesi, 6098 sayılı BK 153, 156, 157.maddeleri uyarınca davacı alacağın dava tarihinden önce zaman aşımına uğramış olduğu, Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 2016/798 Esas, 2016/6249 Karar sayılı kararı ve benzer kararlarının da aynı şekilde olduğu anlaşılmakla, davacının davasının zaman aşımı yönünden reddine karar vermek gerekmiştir…”gerekçesi ile;1-Davacı şirketin tabi olduğu ülke ile aramızda 1954 Lahey Sözleşmesi uyarınca karşılıklı mütekabiliyet esası bulunduğundan ve davacı şirket bu sözleşme uyarınca teminat göstermekten muaf olduğundan davalı …..A.Ş’nin buna yönelik itirazının reddine 2-Davalı ….Ltd. Şti tarafından aktif husumet ehliyetine itiraz edilmiş ise de davacı tarafın temlik alan sıfatıyla da olsa aktif husumet ehliyeti bulunduğu anlaşıldığından buna yönelik itirazın reddine, 3-Her iki davalının zaman aşımı itirazlarının kabulü ile davacının davasının ZAMAN AŞIMI NEDENİYLE REDDİNE, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; CMR md. 32 uyarınca 13.09.2016 tarihinde işlemeye başlayan zamanaşımı süresinin, CMR md. 32/2 uyarınca alacağın tahsiline ilişkin olarak 05.01.2017 tarihinde davalılara yöneltilen yazılı istem ile durduğunu, yazılı talebin ilk kez … vekili tarafından reddedildiğini, 25.07.2018 tarihinde yeniden işlemeye başlandığını, dava, kabul anlamına gelmemekle birlikte somut olayda 1 yıllık zamanaşımı süresinin uygulanacağı bir varsayımda dahi, 22.10.2018 tarihinde açılmış olduğundan zamanaşımı süresi içerisinde ikame edildiğini,Somut olay bakımından uygulanması gereken zamanaşımı süresinin 3 yıl olduğunu, davalılar meydana gelen hasara ağır kusurları ve bilerek kötü hareketleri ile sebebiyet verdiklerini, bu kapsamda yerel Mahkeme tarafından davalıların ve davalı araç sürücüsünün ağır kusuruna yönelik açıklamaların cevaba cevap dilekçesinde yer almasının “davalıların zamanaşımı itirazından kurtulmaya yönelik olduğu” şeklinde yorumlanmasının hatalı olduğunu, Davalıların emtia yüklü aracın silah zoruyla gasp edilmesi nedeniyle emtia kaybından sorumlu tutulamayacaklarına yönelik iddialarını doğrulayan herhangi bir resmi polis raporu ve/veya resmi bir tutanağın olmadığını, dosyada bulunan polis ifade tutanağı ve ekspertiz raporu tümüyle araç şoförünün beyanlarına dayandığını, Yargıtay 11. H.D., yalnızca araç şoförünün beyanlarına dayanan belgeler tahtında hüküm kurulmasını hukuka aykırı bulduğunu, davalılar bu iddialarını ispat edemediklerini, bu husustaki beyanlarının ve delil olarak dava dosyasına sunulan Yargıtay içtihadının yerel mahkeme tarafından değerlendirmeye alınmamış olmasının hukuka ve usule aykırı olduğunu, Emtia kaybına neden olan hırsızlık hadisesi bir haksız fiil niteliğinde olup; aynı zamanda suç teşkil ettiğini, böyle bir durumda haksız fiil zamanaşımının ve hatta daha uzun olan ceza zamanaşımı sürelerinin somut olay bakımından uygulama alanı bulmasının gerektiğini, bunun aksi yönünde bir varsayım zaten büyük bir maddi zarara uğrayan müvekkilinin hak arama özgürlüğünün kısıtlanması anlamına geleceğini, yerel mahkemenin gerekçeli kararında bu yöndeki beyanlarını hiçbir şekilde değerlendirmeye almamış olmasının hukuka ve usule aykırı olduğunu,(I) numaralı istinaf sebebinde yer alan açıklamalarınından bağımsız olarak, bu beyanlarına halel getirmemek ve kati suretle kabul anlamına gelmemek kaydıyla, yerel mahkemenin davalılar aleyhine başlatılan icra takibinde zamanaşımını kesen son işlem olarak borçluların 21/07/2017 ve 25/07/2017 tarihli borca itiraz dilekçelerini kabul etmesinin hatalı olduğunu, zira TBK md. 157 uyarınca zamanaşımının icra takibi ile kesilmesi halinde, zamanaşımı süresi herhangi bir ayırım yapılmaksızın alacağın takibine ilişkin her işlemden sonra tekrar kesilir ve yeniden işlemeye başladığını, davalı Borusan’ın 26/10/2016 tarihinde tebliğe çıkartılan borca itirazı davacı tarafa 27/10/2017 tarihinde tebliğ edildiğini, bu işlemin de zamanaşımı süresini kesdiğini ve tekrar işlemesine neden olduğunu, yerel mahkeme, bu yöndeki itirazlarını da hukuka ve usule aykırı olarak değerlendirmeye tabi tutmadığını, CMR md. 32/2 uyarınca alacağın tahsiline ilişkin olarak davalılara yöneltilen yazılı istem ile zamanaşımı süresinin durduğunu, davalıların zamanaşımı itirazlarının kabulü, müvekkilinin sulh görüşmelerine duyduğu güvenin kötüye kullanılması anlamına geleceğinden, davalıların iyiniyetli olmayan zamanaşımı itirazlarının kabulünün mümkün olmadığını, dava zamanaşımı süresi içerisinde açıldığını, Davalılar meydana gelen hasara kendi ağır kusurları ve bilerek kötü hareketleri ile sebep olduklarından, somut olay bakımından uygulanması gereken zamanaşımı süresinin 3 yıl olduğunu,İtalya otobanları hırsızlık olaylarının en sık gerçekleştiği yerlerden olduğunu, davalılar tecrübeleri gereği yol güzergahının tehlikelerini bilebilecek durumda olduğunu, buna rağmen hasarı önleyebilecek ve/veya hasar neticesinde doğan zararı azaltabilecek tedbirleri almayı ihmal ettiklerini, Yargıtay’ın dahi İtalya’da taşıma yapan sürücülerin yol güzergahın riskli olması nedeniyle ekstra özen yükümlülüğünün olduğunu ve anılan güzergah üzerinde ilave güvenlik önlemleri alınması gerektiğine ilişkin içtihadının bulunduğunu, (Yargıtay 11. HD’nin 20.04.2000 tarihli 2000/2114 E. ve 2000/3241 K. sayılı kararı ve diğer ilgili Yargıtay kararları) buna rağmen davalılarca taşımanın gerçekleştirildiği araçta muavin veya ikinci bir şoförün bulundurulmadığını ve en önemlisi de araçta GPS, alarm sistemi, panik butonu ve benzeri herhangi bir elektronik / teknik güvenlik tedbirinin ve takip sisteminin bulunmadığını,Aracın davalıların iddia ettiği gibi silah zoruyla “gasp” edildiğinden söz edebilmek için “cebren” durdurulmuş olmasının gerektiğini, halbuki somut olayda emtia yüklü araç cebren durdurulmadığını, davalının araç şoförü kendisini tam 15 dakika boyunca takip eden sivil aracın bir “polis aracı olabileceğini tahmin ederek” emtia yüklü aracı kendi kararı ile yol kenarına çekip durdurduğunu, böylece kendi ağır kusuru ve hatta olası kastı ile hasarın meydana gelmesine sebebiyet verdiğini,Somut olayda davalıların öngöremeyeceği ve/veya önleyemeyeceği bir durumun varlığından söz edilemeyeceğini,Son olarak yerel mahkemenin gerekçeli kararındaki aracın “polis kıyafetli kişilerce durdurularak” gasp edildiği şeklindeki ifadesinin hatalı olduğunu, polis ifade tutanağında, Batterman Tillary ekspertiz raporunda ve şoför beyanında da izah edildiği üzere, davalı şirketin araç şoförünün polis aracı sandığı sivil araçtan yine sivil giyimli kişilerin indiğini,Araç şoförü somut olayda adeta hırsızlık neticesini göze alarak hareket ettiğini ve hasara bilerek kötü hareketi ve ağır kusuru ile sebebiyet verdiklerini, yerel Mahkemenin bu itirazlarını gerekçeli kararında dikkate almaması ve değerlendirmemesinin hukuka ve usule aykırı olduğunu, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin yerleşik içtihatları gereği, taşıyıcı ve adamlarının sebep olduğu hacimli yük kaybı / zayii ya da yükün hiç teslim edilmemiş olması hali, kusurun varlığı yük ilgilisi tarafından açıkça ispatlanmamış olsa dahi taşıyıcıların kasıt veya bilerek kötü hareket şeklinde tezahür eden “ağır kusurlu” haline karine teşkil ettiğini,Meydana gelen hırsızlık olayı neticesinde taşınan emtianın tümüyle zayi olduğunu, Yüksek Mahkeme, emtiada meydana gelen hacimli yük kayıplarını veya emtianın alıcısına hiç teslim edilememesi halini taşıyıcının bilerek kötü hareketi, ağır kusuru olarak nitelendirmekte ve böyle durumlarda 3 yıllık zamanaşımı süresinin uygulanacağını ortaya koymaktadır. (Ek 6 – Yargıtay 11. HD’nin 21.10.2002 tarihli 2002/4923 E. ve 2002/9359 K. sayılı kararı ve diğer ilgili Yargıtay kararları- İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. HD.’nin, 07.02.2019 tarihli, 2018/676 E. ve 2019/187 K. Davalıların emtia yüklü aracın silahlı kişilerce durdurularak gasp edildiğine yönelik iddiaları, tümüyle ve yalnızca davalı şirketin araç şoförünün beyanları doğrultusunda hazırlanan polis ifade tutanağı ve ekspertiz raporuna dayandığını, ancak Anılan polis ifade tutanağı ve davalılarca sıklıkla atıfta bulunulan Batterman Tillary ekspertiz raporu, tümüyle ve yalnızca davalı şoförünün beyanlarına dayandığınıı Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, yalnızca araç şoförünün beyanlarına ve bu beyanlar tahtında hazırlanan belgelere dayanan gasp iddiasına itibar edilemeyeceğini, zira bunların gasp iddiasını doğrulayıcı yeterli delil oluşturmadığını istikrarlı bir şekilde açıkça ortaya koyduğunu,( Yargıtay 11. HD., 06.12.2007 tarihli 2006/8053 E. ve 2007/15438 K. – Yargıtay 11. HD., 20.04.2000 tarih, 2000/2114 E. 2000/3241 K.)Emtia kaybına neden olan olayın bir haksız fiil niteliğinde olup; aynı zamanda suç teşkil ettiğini, yerel mahkemenin gerekçeli kararında bu beyanlarında kati suretle değerlendirmeye almadığının görüldüğünü,Meydana gelen hasarın bir haksız fiilden kaynaklandığını,Hasara neden olan olay aynı zamanda suç teşkil ettiğini, bu nedenle somut olayda TBK md. 72/f.1 uyarınca daha uzun olan ceza zamanaşımı süresinin uygulanmasının gerektiğini,Somut olayda hasara sebebiyet veren eylem aynı zamanda suç teşkil ettiğini, Ceza davası zamanaşımı süreleri, Türk Ceza Kanunun 66. maddesinde gösterilen üst (tavan) süreler üzerinden hesaplanmakta olup; somut olayda söz konusu olan “hırsızlık” suçu bakımından bu süre 8 sene olduğunu, Yerel mahkemenin davalılar aleyhine başlatılan icra takibinde zamanaşımını kesen son işlemin davalıların borca itirazları olduğu yönündeki tespitinin hatalı olduğunu, Kati suretle kabul anlamına gelmemek kaydıyla belirtmek gerekir ki, TBK md. 157 uyarınca “zamanaşımı icra takibi ile kesilmişse, alacağın takibine ilişkin her işlemden sonra yeniden işlemeye başlar.” maddenin lafzından da anlaşılacağı üzere, kanun konuyu zamanaşımını kesen işlemlerin niteliği bakımından herhangi bir ayrıma gitmediğini, diğer bir ifade ile yalnızca belirli icra takip işlemlerinin değil, tüm takip ve taraf işlemlerinin zamanaşımını keseceğinin düzenlendiğini,Yerel Mahkeme, her ne kadar gerekçeli kararında borçluların itirazlarının müvekkiline tebliğ edilmediğini ifade etmişse de, borçlulardan Borusan vekilinin borca itirazı 26.10.2017 tarihinde icra müdürlüğünce tebliğe çıkartıldığını ve davalı tarafa 27.10.2017 tarihinde tebliğ edildiğini, İcra memurunun alacağın takibine ilişkin olarak gerçekleştirmiş olduğu bu işlem zamanaşımı süresinin kesilerek yeniden başlamasına neden olduğunu, bu nedenle yerel mahkemenin zamanaşımını kesen son işlemin borçluların borca itirazları olduğu yönündeki tespitinin yerinde olmadığını,İleri sürerek, isitnaf başvurusunun kabulü ile, yapılacak istinaf incelemesi sonucunda ilk derece mahkemesi kararının ortadan kaldırılarak, davanın zamanaşımı süresi içerisinde açılmış olduğuna karar verilerek dosyanın yeniden görülmesi için ilgili yerel mahkeme’ye gönderilmesine, şayet sayın Bölge Adliye Mahkemesi dosyanın yeniden görülmesi için Yerel Mahkeme’ye gönderilmesine karar vermez ise, davanın esasına girilmesine, İstanbul …. İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyasına davalılar tarafından yapılan haksız itirazların iptali ile takibin devamına, haksız itirazları ile takibin durmasına sebebiyet veren davalılar aleyhine %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine, istinaf incelemesi süresince kararın icrasının geri bırakılmasına, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalılara yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır.Dava, rücuen tazmin talepli itirazın iptali davasıdır.Somut olayda uyuşmazlık, davanın zamanaşımına uğrayıp uğramadığı noktasında toplanmaktadır.İlk derece mahkemesince, zamanaşımı nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir ve verilen karara karşı davacı vekili istinaf talebinde bulunmuştur.Takip ve davaya konu alacak, CMR hükümlerine göre taşınan emtiadaki hasardan kaynaklanmış olup, bu nev’i talepler bakımından CMR’nin 32. maddesinin nazara alınması gerekmektedir.CMR’nin 32/1. maddesinde, sözleşme kapsamındaki taşımalardan kaynaklanan davalar bakımından zamanaşımı süresi 1 yıl olarak kabul edilmiş, taşımacının bilerek kötü hareket olarak kabul edilecek kusurlarının söz konusu olması halinde ise 3 yıl olarak belirlenmiştir.TTK 886. maddesine göre ; zarara, kasden veya pervasızca bir davranışla ve böyle bir zararın meydana gelmesi ihtimalinin bilinciyle işlenmiş bir fiilinin veya ihmalinin sebebiyet verdiği ispat edilen taşıyıcı (ve adamları) sorumluluk sınırlamalarından yararlanamaz. Bu durumda taşıyıcının sorumluluğu artık sınırlı olmayıp, gerçek zararın tamamını kapsayan bir sorumluluktur.6102 sayılı TTK.’nın madde gerekçesinde, TTK 886. Md. nin, CMR 29 maddesine paralel olarak düzenlendiği belirtilmiştir. CMR md.29’a göre; hasar ve ziya taşıyıcının kendi kötü hareketinden veya davaya bakan mahkemenin kararı ile isteyerek kötü harekete eşdeğer sayılan kusurundan ileri gelmişse, taşıyıcı, sorumluluğunu kaldıran veya sınırlayan yahut kanıt yükümünü karşı tarafa yükleyen bu maddenin hükümlerinden yararlanamaz. Doktrinde “isteyerek kötü harekete eşdeğer sayılan kusur” kavramı, “ağır kusur” veya “ağır ihmal” olarak yorumlanmaktadır.TTK 886. madde düzenlemesindeki “pervasızca hareket” kavramı da bu kıstaslar çerçevesinde ele alındığında, taşıyıcı veya yardımcılarının yükün güvenliği ile ilgili hususları açıkça önemsemeden hareket etmesi olarak karşımıza çıkmaktadır.Somut olaya gelince; satılan emtianın 15/07/2016 tarih ve 16/07/KE1/0000B0B2-0027801 numaralı CMR belgesi tahtında Türkiye’den İspanya’ya kara yolu ile taşınması işinin davalı … Tic.AŞ’nin organizasyonu ve yetkilendirmesi ile diğer davalı … Tic.Ltd.Şti tarafından gerçekleştirildiği, emtianın 15/07/2016 tarihinde Türkiye’den İspanya’ya sevk edilmek üzere … plakalı araç ve …plakalı yarı römorka yüklendiği, araç şoförünün BORGO VIRGILIO POLİS KARAKOLUNDA VERDİĞİ İFADEYE GÖRE emtia yüklü araç ile İtalya Piacenzo’da seyir halinde iken, 18/07/2016 Pazartesi günü saat 02.30 ‘a doğru Torino’ya doğru A21 yoluna girdiğinde yaklaşık 15 dakikadan beri bir arabanın takip etmekte olduğunu fark etmesi sonrasında yanına geçip polis işaret çarkı ile durmasını fark etmesi üzerine güvenlik şeridinde durduğunu, iki kişinin arabadan indiğini ve diğer iki kişininde arabada olduklarını gördüğünü, araçtan inen iki kişiden birinin kendisine polis kimliğini gösterdiğini, ehliyet ve ruhsatını vermesini istediğini, sürücü tarafının sol kapısının yanındaki gözde sakladığı evrakları almaya hazırlanırken sözde polisin İtalyanca lisanını anlayıp anlamadığını sorduğunu ve kendisine bir şey olmayacağını belirterek sakin ve rahat olmasını söylediğini, aniden iki ateşli silah dokunuşunu hissettiğini, hemen sonrasında kamyonun sağında bulunan diğer kişinin başını kapüşon ile kapadığını,,hiçbir şekilde tepki gösteremediğini çünkü kendisine kötü bir şey olmasın diye ateşli silah dokunuşunu hissettiğinden çok korktuğunu, ellerini arkaya bağladıktan sonra kendisini bir kamyonete bindirdiklerini,olayın faillerinin yüklü olan …. Plakalı kamyonu, … Plakalı dorseyi, yaklaşık 2200 EURO nakit parayı, yaklaşık 100 EURO değerinde kol saatini, WİND OPERATÖRÜ bağlantılı cep telefonunu, aldıklarını, ….soygun, gasp ve alıkoyma olaylarının Torino yönündeki otobanda bulunan bir acil durum park yerinde Piacenza yakınlarında meydana geldiğini, çünkü İtalya otobanlarında çok yıllar boyunca yolculuk yaptığını beyan etmiştir.O halde böyle bir durumda şoförden (ve taşıma şirketinden) yüke özen borcu kapsamında basiretli bir tacire yakışacak azami tavrı sergilemesi, araç şöförü uzun yıllar İtalya otobanlarında yolculuk yaptığını beyan etmesi karşısında, İtalya otobanlarının hırsızlık olaylarının en sık gerçekleştiği yerlerden olduğunu, davalılar tecrübeleri gereği yol güzergahının tehlikelerini bilebilecek durumda olduğu, buna rağmen hasarı önleyebilecek veya hasar neticesinde doğan zararı azaltabilecek tedbirleri almayı ihmal ettikleri, davalılarca taşımanın gerçekleştirildiği araçta muavin veya ikinci bir şoförün bulundurulmadığı ve en önemlisi de araçta GPS, alarm sistemi, panik butonu ve benzeri herhangi bir elektronik / teknik güvenlik tedbirinin ve takip sisteminin bulunmadığı, şöföründe 15 dakikadan beri bir arabanın kendisini takip etmekte olduğunu fark etmesi sonrasında yanına geçip polis işaret çarkı ile durmasını fark etmesi üzerine güvenlik şeridinde durduğuna yönelik beyanı doğrultusunda herhangi bir tedbir alınmaksızın, emtia yüklü aracın yol üzerinde sabah saat 02.30 sularında durdurulması ağır kusur ya da pervasızca ve zarar meydana gelmesi ihtimalinin bilinciyle yapılan bir ihmal ya da hareket olarak değerlendirilmesi gerekmiştir. Buna göre zamanaşımı süresinin CMR 32’ye göre 3 yıllık zamanaşımına tabi olduğu ve zamanaşımı süresinin dolmadığı görülmekle, davacı vekilinin istinaf sebebi yerinde görülmüştür.6100 sayılı HMK’nin 353/1-a-6. maddesinde, tarafların davanın esasıyla ilgili olarak gösterdikleri delillerin hiçbiri toplanmadan veya gösterilen deliller hiç değerlendirilmeden karar verilmiş olması hususu davanın esası incelenmeden kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine duruşma yapmadan kesin olarak karar verilen hallerden sayılmıştır. Tarafların davada ileri sürdükleri iddia ve savunmalarının bir kısmının hiç bir şekilde değerlendirilmemiş olması halide HMK’nın 353/1-a-6 maddesi kapsamında değerlendirilmelidir.Sonuç itibariyle, ilk derece mahkemesince uyuşmazlığın giderilmesi için gerekli ve esasa etkili olan delillerin toplanmamış ve değerlendirimemiş olması nedeniyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-a-6. maddesi gereğince kabulüne, mahkeme kararının kaldırılmasına, yukarıda belirtildiği şekilde işlem yapılarak oluşacak sonuca göre karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davacının istinaf başvurusunun KABULÜ ile; 1-İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 24/04/2019 tarih ve 2018/958 Esas – 2019/318 Karar sayılı kararının HMK 353/1-a6 maddesi uyarınca ORTADAN KALDIRILMASINA ve dosyanın mahkemesine İADESİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince davacı tarafından yatırılan 121,30.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 44,40.TL istinaf karar harcının talep halinde davacıya iadesine,3-Davacı tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcı 121,30.TL ile dosyanın Bölge Adliye Mahkemesi’ ne gidiş – dönüş masrafı 32,50 TL’olmak üzere toplam 153,80. TL’ nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 4- Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine, 5-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 16/10/2019 tarihinde HMK 353/1-a6. maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.