Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/1695 E. 2021/832 K. 03.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1695 Esas
KARAR NO : 2021/832 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI : 2017/349 Esas -2019/84 Karar
TARİH: 06/02/2019
DAVA: Alacak (Taşınmaz Kira Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 03/06/2021
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, Müvekkili şirket ile davalı arasında, … sokak No:… Çınarlı Konak/İzmir adresinde ve İzmir ili … ilçesi … Mahallesi … ada ve … parselde kayıtlı taşınmaz üzerinde bulunan akaryakıt istasyonunun işleticiliği hususunda 15/05/2013 tarihli ve 5 yıl süreyle geçerli olmak üzere Baylik Sözleşmesi ve yine aynı tarihli protokol akdedildiğini, davalı tarafın Bayilik sözleşmesi ve Protokole ilave olarak düzenlenen ürün alım taahhütnamesi ile yıllık asgari 3.199 ton beyaz ürünü …’den almayı eksik kalan ton üzerinden 14 USD tutarınca kar mahrumiyeti ödemeyi taahhüt ettiğini, protokolün 12. maddesi ile müvekkiline sözleşmeyi haklı nedenle fesih hakkının verildiğini ve sözleşmenin müvekkili tarafından feshedilmesi, sözleşme ve eklerinin davalı bayi tarafından süresinden önce feshedilmesi veya fesih sonucunu doğuracak şekilde hareket edilmesi halinde 250.000,00 USD tutarındaki cazi şartın müvekkiline ödeneceğinin düzenlendiğini, davalının lisansının iptal edilmesi ve müvekkilinden ürün ikmal etmemesi nedeniyle sözleşmenin tek taraflı ve haklı biçimde feshedildiğini, davalının, müvekkilinden toplam 15.995 ton ürün almayı taahhüt etmiş olmasına rağmen sözleşme süresince sadece 2.872 ton ürün aldığını, dolayısıyla davalının taahhüdünü yerine getirmeyerek alması lazım gelen 13.123 ton ürünü almadığını, bu nedenle müvekkilinin 183.722,00 USD kar mahrumiyeti alacağının oluştuğunu, ayrıca sözleşmenin 12. maddesi uyarınca 250.000,00 USD cezai şart alacağının olduğunu beyanla fazlaya dair tüm dava ve talep hakları saklı kalmak kaydıyla cezai şart alacağının şimdilik 1.000,00 USD’sinin temerrüt tarihinden itibaren yabancı paraya işleyecek en yüksek mevduat faizi ile birlikte, ürün alım taahhütnamesi uyarınca eksik kalan ürün miktarı için hesaplanan 183.722,00 USD kar mahrumiyeti alacağının şimdilik 1.000,00 USD’sinin temerrüt tarihinden itibaren yabancı paraya işleyecek en yüksek mevduat faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesi ile, her yıl sonunda bir önceki yıla dair ceza koşulunun istenebilmesi için takip eden yılda henüz ifaya başlanmadan önce çekince konulması gerektiğini, bu yapılmadan müteakip yılın ifası gerçekleşmiş ise artık bir önceki yıla ait ceza koşulunun talep edilmesinin mümkün olmadığını, davacının müvekkiline karşı böyle bir çekince koymaksızın ürün vermeye devam ettiğini ve bu nedenle talep ve davanın haksız olduğunu beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:İlk Derece Mahkemesi 06/02/2019 tarih 2017/349 Esas -2019/84 Karar sayılı kararında;” taraflar arasında 15/05/2013 tarihinde bayilik sözleşmesi akdedildiği, sözleşme ile davalının, İzmir ili, … ilçesi, … mahallesi, … ada, … parselde kayıtlı taşınmaz üzerinde bulunan akaryakıt istasyonunun bayi olarak işletilmesini üstlendiği, aynı tarihte imzalanan ürün alım taahhütnamesinde davalının, birinci yıldan başlamak üzere yıllık asgari 3.199 ton beyaz ürünü münhasıran davacıdan alacağı, anlaşma süresinin hitamında veya her bir yıllık sürenin sonunda hesaplanacak eksik kalan miktar üzerinden ton başına 14 USD karşılığı Türk Lirası tutarında kar mahrumiyeti ödeyeceğinin kabul edildiği, yine aynı tarihli protokolün 12. maddesinde davacının sözleşmenin hangi hallerde feshi halinde cezai şart talep edebileceğinin düzenlendiği, davacının 20/03/2017 tarihli ihtarname ile sözleşmeyi feshettiği, ihtarnamede fesih gerekçesinin belirtilmediği, taraflar arasındaki ihtilafın davacının, sözleşmenin feshi nedeniyle ürün alım taahhütnamesine göre sözleşme süresince eksik alınan ürün miktarı nedeniyle kar mahrumiyeti ve sözleşmenin feshi nedeniyle cezai şart bedeli talep etmesinden kaynaklandığı, Yargıtay’ın konu ile ilgili içtihatlarında “…Uzun süreli akaryakıt sözleşmelerinde taahhüde aykırı davranış sebebiyle her yıl sonunda bir önceki yıla dair ceza koşulunun istenebilmesi için takip eden yılda henüz ifaya başlanmadan önce çekince ( ihtirazi kayıt ) bildirilmesi veya ihtar çekilmesine bağlı olup bunlar yapılmaksızın müteakip yılın ifası gerçekleşmişse bir önceki yıla dair cezai şart talep edilemez. (19. Hukuk Dairesi, E. 2017/2369, K. 2018/3447, T. 20.6.2018) ” gerekçesiyle, bu gibi hallerde sözleşme yürürlükte iken yıllık periyotlar sonunda bir talepte bulunulmadan ürün satılmasına devam edilmesi halinde yalnızca son yıla ilişkin talepte bulunulabileceğinin, geçmiş bütün dönem yönünden talepte bulunulmasının TMK’nın iyi niyet kurallarına da aykırılık teşkil edeceğinin kabul edildiği, davacının, davalıya 15/05/2013 tarihinden 15/05/2016 tarihine kadar geçen üç yıllık periyotta herhangi bir ihtarda ve talepte bulunmaksızın sözleşmeye devam ettiği, bu nedenle bu yıllara ilişkin olarak kar kaybı talep edemeyeceği, fesih protokolünde de davalının tüm dönem için kar kaybı ödeyeceğine dair bir taahhütte bulunmadığı, davacının ancak 15/05/2016 ila 20/03/2017 tarihleri arasında 37.321,00 USD kar mahrumiyeti talep edebileceği anlaşılmış ancak taleple bağlı kalınarak 1.000,00 USD’nin dava tarihinden önce temerrüt gerçekleşmediğinden, dava tarihinden itibaren işleyecek faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmiş, cezai şart yönünden yapılan değerlendirmede ise sözleşmenin feshinin EPDK tarafından davalının lisansının iptal edilmesi sebebine dayandığı ve buna göre protokolün 12. maddesindeki cezai şart talep etme koşullarının oluşmadığı anlaşılmakla bu talebin reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir….”gerekçesi ile, Davanın Kısmen Kabulü ile 1.000 USD kar kaybı alacağının dava tarihinden itibaren işleyecek Devlet Bankalarınca USD cinsinden açılan mevduat hesabına uygulanan en yüksek faizi ile davalıdan alınarak davacıya verilmesine, cezai şart alacağı talebinin reddine, karar verilmiş ve karara karşı davacı ve davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, yerel mahkemenin kararında sözleşmenin fesih şeklini açıkça hatalı şekilde değerlendirilerek sonuca ulaştığını,Sözleşmenin, davalının bayilik lisansının EPDK kararıyla iptal edilmesi üzerine sona erdiğini; ancak EPDK’nın davalının lisansını iptal etmesinin nedeninin davalının petrol piyasası mevzuatına aykırı ve kusurlu tutumu olduğunun göz ardı edildiğini,Taraflar arasındaki ürün alım taahhütnamesinde davalı tarafından eksik alınan ürünler için sözleşme sonunda talepte bulunulabileceğine muvafakat edildiğini ancak bu konudaki beyanların değerlendirilmeden hüküm kurulduğunu, Taahhütname’deki açık hükümlerle sabit olduğu üzere müvekkilinin her yıl ürün satımına devam etmeden önce ihtirazi kayıt koyma yükümlülüğü bulunmadığnı, dolayısıyla kar mahrumiyeti talebinin sözleşme sonunda tüm sözleşme süresine ilişkin talep edilmesinde hukuka aykırılık bulunmadığını,Borçlar Kanunu’nun cezai şarta ilişkin hükümlerinin “emredici” olmadığını taraflarca aksi yönde hükmün sözleşmeyle getirilebileceğini, Taraflar arasındaki taahhütname hükümlerinin değerlendirilmediğini fesih protokolünde de davalının tüm dönem için kar kaybı ödeneceğine dair bir taahhütte bulunmadığı şeklindeki gerekçeyle karar verilmesinin yargılama hatasına işaret olduğunu,Yerel mahkeme kararında, daha önce çekince konulmadan ürün satımına devam edilmesi nedeniyle davalının güveninin oluştuğu ve sonradan tüm sözleşme süresine göre talepte bulunulmasının iyiniyetli olmadığını belirtilmişse de taahhütnamedeki sözleşme süresinin sonunda talepte bulunulabileceğine ilişkin açık hükümlerinin bu yönden gözardı edildiğini, Yargıtay 19. HD 31/05/2018 tarih 2017/1145 Esas – 2018/3125 Karar sayılı içtihadında sözleşmede cezai şartın anlaşma süresinin sonunda toplam olarak talep edilmesine ilişkin hüküm bulunması halinde bu hükme göre sonuca gidilmesi gerektiğine hükmedildiğini, TBK madde 179/2’nin dava konusu talepte uygulanma olanağı bulunmadığını, İleri sürerek davanın reddine ilişkin kısmının kaldırılarak davanın kabulüne, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesi ile, kar mahrumiyeti alacağının kabulünün mümkün olmadığını, mütekakip yılın ifasına başlanmış ve ifa öncesi bir önceki yıla dair ceza koşulu konusunda çekince konulmamış ise artık ceza koşulunun istenemeyeceğini,Tarafların sözleşmenin feshi halinde hem cezai şartın hem de kar mahrumiyetinin ödeneceğini kararlaştırılabileceğini ancak sözleşmenin feshi halinde cezai şartın ödeneceğinin kararlaştırılmış olduğu hallerde Yargıtay HGK’nun 20/01/2013 T. 2021/670 Esas – 2013/171 Karar sayılı kararında açıklandığı üzere sözleşme süresi içinde çekince konmadan uzun süre ifaya devam edilmesi üzerine borçlunun da ceza koşulu istenmeyeceğine dair haklı bir güven oluşmuş ise oluşan bu haklı güven ve dürüstlük ilkesi nedeniyle önceki yıla veya yıllara ait ceza koşullarının talep edilemeyeceğinin kabulünün gerektiğini, (HGK’nun 20.01.2013 T. 2012/19-670 E. 2013/171 K. – YARGITAY 19. HD. E. 2016/2615 K: 2016/13007 T: 06.10.2016 – YARGITAY 19. HD. E: 2014/720 K: 2014/3105 T:18.02.2014 – YARGITAY 19. HD. E: 2013/14654 K: 2013/19950 T:17.12.2013 – YARGITAY 19. HD. E: 2013/16912 K: 2014/667 T:07.01.2014)Davacının hakkını kötüye kullanarak kar mahrumiyeti için dönemsel olarak davalı müvekkili şirkete bildirim ve ihtarda bulunmadan cezai şart hakkını saklı tutmadan bu yönde itirazlı kayıt da bulunmadan yani hiçbir çekinge koymadan ürün tedarik etmeye devam etmesinin hukuk düzenince korunacak bir davranış olmadığını, Dava tarihi 30/12/2016 , 15.05.2016 – 15.05.2017 arası içindeki dönem içerisinde olmakla bu dönemden önce çekince konulmuş bir kar mahrumiyeti alacağı ihtarı olmadığı için kar mahrumiyetinin talep edilemeyeceğini yani dava tarihinde davacının talep edebileceği çekince konulmuş bir kar mahrumiyeti alacağının bulunmadığını, davanın reddinin gerekeceğini,İleri sürerek, yerel mahkeme kararının kaldırılmasını, 1000 USD kar kaybı alacağının ve davanın reddine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, taraflar arasındaki akaryakıt bayilik sözleşmesinin haklı nedenle feshinden kaynaklı cezai şart alacağı ile, ürün alım taahhütnamesine aykırılık nedeniyle kar kaybı cezai şart alacağının tahsili istemine ilişkindir.Davacı vekili, taraflar arasında 5 yıl süreli akaryakıt bayilik sözleşmesi ile sözleşme eki protokol akdedildiğini, davalının ayrıca imzaladığı taahhütname ile müvekkilinden yıllık asgari 3.199 ton beyaz ürün (benzin-motorin) satın almayı taahhüt ettiğini, davalının lisansının iptal edilmesi ve müvekkilinden ürün ikmal etmemesi nedeniyle müvekkilinin bayilik sözleşmesini tek taraflı ve haklı olarak feshettiğini, davalının mal alım taahhüdüne uymaması nedeniyle müvekkilinin kar kaybı zararı oluştuğunu, taahhütnamede bu durum için cezai şart öngörüldüğünü, davalının taahhüdüne rağmen eksik mal alımı nedeniyle müvekkilinin 183.722 USD cezai şart alacağı doğduğunu, ayrıca protokolün 12. Maddesinde protokol veya bayilik hükümlerinin ihlali nedeniyle sözleşmenin feshi halinde davalının 250.000 USD cezai şart ödeyeceğinin kararlaştırıldığını, sözleşmenin feshine davalı kusurlu hareketi nedeniyle sebep olduğundan protokolun 12. Maddesi gereğince doğan cezai şart alacaklarından şimdilik 1.000 USD ile mal alım taahhüdünü ihlalinden kaynaklı cezai şart alacaklarından şimdilik 1.000 USD olmak üzere toplam 2.000 USD cezai şart alacaklarının tahsiline karar verilmesini istemiş, mahkemece mal alım taahhüdünü ihlalden kaynaklı cezai şart alacağının taleple bağlı kalınarak kabulüne, protokolün 12. Maddesinde öngörülen cezai şartın talep edilme koşulları oluşmadığından reddine karar verilmiş karara karşı taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.Taraflar arasında 5 yıl süreli akaryakıt bayilik sözleşmesi ve eki protokol düzenlendiği, davalının ayrıca mal alım taahhütnamesi imzaladığı, davalı bayinin lisansının EPDK tarafından iptal edildiği, bunun üzerine davacının gönderdiği ihtarname ile taraflar arasındaki bayilik sözleşmesini süresinden önce tek taraflı olarak feshettiği sabittir.Davalı istinaf başvurusunda taraflar arasındaki bayilik sözleşmesinin feshedilmediğini bu nedenle davacının cezai şart talep edemeyeceğini belirtmiş ise de dosya içine sunulan ihtarname ile bayilik sözleşmesi davacı tarafça tek taraflı olarak feshedilmiştir. Bu nedenle davalının bu istinaf sebebi yerinde değildir.Ceza koşulu borçlunun, asıl borcunu ilerde, hiç veya gereği gibi ifa etmediği takdirde alacaklıya karşı ifa etmeyi önceden taahhüt ettiği edimdir. Taraflar arasında imzalanmış olan sözleşmede asgari alım taahhüdü düzenlenmiş olup buna aykırı davranılması halinde ceza koşulu ödeneceği kararlaştırılmıştır Buna göre sözleşmede öngörülen ceza koşulu TBK 179/II maddesinde düzenlenen ifaya bağlı ceza koşuludur. TBK’nın 179/II maddesinde düzenlenen ceza koşulunun esas itibariyle iki temel amacı bulunmaktadır. Bunlardan biri, borçluyu ifaya zorlamak ve böylece asıl borcun ifasını teminat altına almak; diğeri de, borcun ifa edilmemesinden doğacak zararı önceden tespit etmektir. TBK.’nun 179/II. maddesine göre, iki halde alacaklı, ceza koşulunu isteyemez. Eğer alacaklı, ceza koşulunu isteme hakkından açıkça vazgeçmişse artık bu yönde bir talepte bulunamaz. Diğer yandan alacaklı, çekince koymadan ifayı kabul etmiş veya sözleşmeden doğan edimlerini ifa etmeye devam etmişse bu takdirde de ceza koşulunu isteyemez. Yargıtay HGK’nun 20.01.2013 T. 2012/19-670 E. 2013/171 K. sayılı kararında da açıklandığı üzere, sözleşme süresi içinde çekince konmadan uzun süre ifaya devam edilmesi üzerine borçluda, “ceza koşulu istenmeyeceği” ne dair haklı bir güven oluşmuş ise oluşan bu haklı güven ve dürüstlük ilkesi nedeniyle önceki yıla veya yıllara ait ceza koşullarının talep edilemeyeceğinin kabulü gerekir.Taraflar arasında mal alım taahhütnamesi imzalanmış olup, bu taahhütname ile davalı, davacıdan yıllık 3.199 ton beyaz ürün satın almayı aksi halde cezai şart ödemeyi taahhüt etmiştir. Bayilik sözleşmesinin ilk yılından itibaren davalı taahhütnamede öngördüğü mal alımını gerçekleştirmemiş, eksik mal almıştır. Bu durum sözleşmenin diğer yılları için de geçerlidir. Sözleşmenin feshinden önceki 3 sözleşme yılında da davalı eksik mal alımı yapmış olup, taahhütname gereğince davacının cezai şart alacağı doğmuştur. Ancak davacı, sözleşme yılının bitiminde cezai şart talep etmediği gibi her hangi çekince belirtmeksizin ve ihtirazi kayıt koymaksızın diğer yıllarda davalıya mal vermeye devam etmiştir. Buna göre davacı önceki yıllar cezai şart alacağının talep edilmeyeceği konusunda davalı da haklı güven yaratmıştır. Her ne kadar taahhütnamede davacının anlaşmanın her ne sebeple olursa olsun sona ermesi halinde geçmişe dönük olarak cezai şart talep edebileceği belirtilmiş ise de davacı bayilik sözleşmesini tek taraflı olarak her hangi bir neden belirtmeksizin feshetmiştir. Bu durumda sözleşme yıllarınca talep edilmeyen eksik mal alımından kaynaklı cezai şartın sözleşmenin feshinden sonra istenmesi TMK 2. Maddesinde düzenlenen iyiniyet kurallarına aykırıdır. Bu nedenle davacının önceki yıllara ait eksik alımdan kaynaklı cezai şart talep edilebileceğine dair istinaf sebebi yerinde değildir.Bayilik sözleşmesi eki olarak imzalanan protokolün 12. Maddesind fesih şartları düzenlenmiş olup, maddeye göre davalının bayilik anlaşmasının, taahhütlerinin, mevzuatın her hangi bir hükmünün kısmen veya tamamen ihlali, davacıdan aldığı ürün bedellerini vadesinde ödemediği, protokolün 7. Maddesinde veya temlik sözleşmelerindeki taahhütlerine aykırılık ve her ne sebeple olursa olsun banka şubelerinden nakit para transferini engelleyecek her hangi bir durumda davacının sözleşmeyi haklı nedenle feshetme hakkının doğacağı düzenlenmiştir. Yine aynı maddenin devamında bu durumda ve sözleşmenin 9. Maddede yazılı süreye riayet edilmeksizin davalı tarafça feshedilmesi halinde cezai şart ödeneceği kararlaştırılmıştır.Davalının mal alım taahhüdüne aykırı davrandığı sabit olmakla birlikte davacı fesih hakkı olmasına rağmen bu nedene dayalı olarak sözleşmeyi feshetmemiştir. Davacı gönderdiği fesih ihbarında her hangi bir fesih sebebi belirtmemiştir. Davacı taahhüde aykırılık dışında davalının bayilik sözleşmesi veya protokol hükümlerine veya protokolün 12. Maddesinde öngörülen diğer şartlara aykırı davrandığını ileri sürmemiş ve ispatlayamamıştır. Dava dilekçesinde fesih sebebi olarak davalının lisansının iptalini belirtmiştir. Protokolün 12. Maddesinde lisans iptali cezai şart alacağı sebebi olarak düzenlenmemiştir. Bu nedenle davacı protokolün 12. Maddesi gereğince cezai şart alacaklarının oluştuğunu ispatlayamadığından istinaf sebebi yerinde değildir.Yargıtay HGK’nun 20.01.2013 T. 2012/19-670 E. 2013/171 K. sayılı kararında da açıklandığı üzere, sözleşme süresi içinde çekince konmadan uzun süre ifaya devam edilmesi üzerine borçluda, “ceza koşulu istenmeyeceği” ne dair haklı bir güven oluşmuş ise oluşan bu haklı güven ve dürüstlük ilkesi nedeniyle önceki yıla veya yıllara ait ceza koşullarının talep edilemeyeceğinin kabulü gerekeceğinden,Somut olayda, davalı tarafından sözleşmenin tüm yılları boyunca asgarî alım taahhüdüne uyulmamış, davacı tarafça her yılın sonunda ihtirazı kayıt konulmadan mal verilmeye devam edilerek sözleşme ilişkisi devam ettirilmiş ve sözleşmede yer alan ceza koşulunun istenmeyeceği yönünde davalı tarafta haklı bir güven oluşturulmuştur. Davacının davranışları ile davalıda yarattığı güvenle çelişki oluşturacak şekilde eldeki davaya konu edilen ceza koşulunu talep etmesi çelişkili davranış yasağını oluşturur ki, böyle bir davranışın hukuken korunması beklenemez. Aynı ilkeler sözleşmenin feshedildiği yıl için de geçerli olup, sözleşmenin feshi son sözleşme yılı bitmeden davacı tarafça her hangi bir sebep gösterilmeden tek taraflı olarak yapılmıştır. Fesih tarihi itibarıyla sözleşme yılı tamamlanmamış olup, davalının taahhüdüne aykırı davrandığından söz edilemeyecektir. Ayrıca davalının akaryakıt bayilik lisansı EPDK tarafından iptal edilmiş olduğundan fesih yılı itibarıyla taahhüdüne uygun davranması yahi taahhüt ettiği miktarda akaryakıt alması mümkün değil ise de, davacı tutum ve davranışı ile taahhüde aykırılık nedeniyle ceza koşulunu talep etmeyeceği yönünde davalıda haklı bir güven oluşturduğundan, fesih yılı için ceza koşulu talep etmesi TMK’nın 2 maddesinde düzenlenen dürüstlük kuralı ile çelişkili davranma yasağına aykırılık oluşturacaktır. Bu nedenle taahhüde aykırılık nedeniyle ceza koşulu talep edilemeyeceğinden ve davacı da açıkça ceza koşulu talebinde bulunduğundan davanın tümden reddi gerekirken, aksi kanaatle fesih yılı için ceza koşuluna hükmedilmesi hatalı olmuştur.Bu nedenle davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b2 maddesi ile kabulü ile mahkeme kararının kaldırılmasına, dairemizce yeniden karar verilerek davacının davasının reddine, dairemiz kararı doğrultusunda yerinde olmayan davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b1 maddesi ile esastan reddine dair karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; A)Davacının istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, B)Davalının istinaf başvurusunun KABULÜ ile; İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 06/02/2019 tarih ve 2017/349 Esas -2019/84 Karar sayılı kararının HMK 353/1-b2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, Dairemizce yeniden hüküm kurulmak suretiyle; 1-Davanın REDDİNE, İLK DERECE MAHKEMESİ YÖNÜNDEN: 2-Dairemiz karar tarihi itibariyle alınması gereken 59,30.TL harcın, davacı tarafından dava açılırken peşin olarak yatırılan 127,70.TL harçtan mahsubu ile bakiye 68,40.TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine, 3-Davacı tarafça sarf edilen yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, 4-Davalı tarafından sarf edilen yargılama gideri bulunmadığından bu hususta bir karar verilmesine yer olmadığına, 5-Davalı taraf kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden Dairemiz karar tarihinde yürürlükte olan AAÜT uyarınca hesap ve takdir olunan 4.080,00.TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 6-Artan gider avansı bulunduğu takdirde karar kesinleştiğinde ve talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, İSTİNAF YÖNÜNDEN: 7-Harçlar Kanunu gereğince istinaf edenler tarafından yatırılan 121,30’ar.TL istinaf başvuru harçlarının hazineye gelir kaydına, 8-Davalı tarafından yatırılan (44,40.TL+19,45=) 63,85.TL istinaf karar harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde iadesine, 9-Dairemiz karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 59,30.TL harçtan istinaf eden tarafından yatırılan 44,40.TL harcın mahsubu ile bakiye 14,90.TL’nin davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına, 10-Davalı tarafından sarf edilen 121,30.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile 43,50.TL dosyanın istinafa gidiş / dönüş gideri toplamı 164,80.TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 11-Bakiye gider avansı varsa karar kesinleştiğinde ve talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’ nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere 16/04/2021 tarihinde davacının istinaf başvurusu sonucu verilen karar yönünden oy çokluğu, davalının istinaf başvurusu sonucu verilen karar yönünden oy birliği ile karar verildi.
MUHALEFET ŞERHİ Dava dilekçesinde; protokolün 12. maddesi ile müvekkiline sözleşmeyi haklı nedenle fesih hakkının verildiğini ve sözleşmenin müvekkili tarafından feshedilmesi, sözleşme ve eklerinin davalı bayi tarafından süresinden önce feshedilmesi veya fesih sonucunu doğuracak şekilde hareket edilmesi halinde 250.000,00 USD tutarındaki cezai şartın müvekkiline ödeneceğinin düzenlendiğini, davalının lisansının iptal edilmesi ve müvekkilinden ürün ikmal etmemesi nedeniyle sözleşmenin tek taraflı ve haklı biçimde feshedildiği iddia edilerek, sözleşmenin 12. maddesi uyarınca 250.000,00 USD cezai şart alacağının olduğunu beyanla fazlaya dair tüm dava ve talep hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 1.000,00 USD’sinin temerrüt tarihinden itibaren yabancı paraya işleyecek en yüksek mevduat faizi ile davalıdan tahsili talep edilmiştir.Bayilik sözleşmesi eki olarak imzalanan protokolün 12. Maddesinde fesih şartları düzenlenmiş olup bu maddeye göre; davalının bayilik anlaşmasının, taahhütlerinin, mevzuatın her hangi bir hükmünü kısmen veya tamamen ihlali, davacıdan aldığı ürün bedellerini vadesinde ödemediği, protokolün 7. Maddesinde veya temlik sözleşmelerindeki taahhütlerine aykırılık ve her ne sebeple olursa olsun banka şubelerinden nakit para transferini engelleyecek her hangi bir durumda davacının sözleşmeyi haklı nedenle feshetme hakkının doğacağı düzenlenmiştir. Yine aynı maddenin devamında bu durumda ve sözleşmenin 9. Maddede yazılı süreye riayet edilmeksizin davalı tarafça feshedilmesi halinde cezai şart ödeneceği kararlaştırılmıştır.Davacı tarafından davalıya Beyoğlu 3. Noterliğinde 20.03.2017 tarihinde düzenlenen “muhatap ile müvekkili şirket arasında akdedilmiş olan anılan sözleşme ekleri müvekkil şirket tarafından haklı nedenlerle işbu fesih ihbarı tarihi itibariyle derhal hüküm doğurmak üzere feshedilmiştir.” şeklindeki ihbarı ile hukuken sözleşme fesih edilmiştir. Davacının fesih ihbarında somut olarak haklı neden göstermemesi, sözleşmeyle sahip olduğu haklardan vazgeçtiği anlamına gelmeyeceğinden, davacı açtığı davada, haklı nedenle fesih halinde sözleşme kapsamında sahip olduğu tüm hakları talep edebilecektir.Fesih ihbarında somut fesih nedeni gösterilmemekle birlikte, haklı nedenlerle fesih edildiği belirtilmiş, dava dilekçesinde ise haklı nedenlerin gerekçesinin, davalının lisansının iptal edilmesi ve müvekkilinden ürün ikmal etmemesi nedeniyle sözleşmenin tek taraflı ve haklı biçimde feshedildiği açıklanmıştır.Davalının ürün alım taahhütnamesine aykırı hareket ederek fesih tarihine kadar eksik ürün alımı yaptığı sabittir. Bu durum protokolün 12. Maddesine aykırılık teşkil etmektedir.Davalının işletme lisansının, Petrol Piyasası Lisans yönetmeliğinin 17. Md.1-(g) bendi uyarınca 15/08/2016 tarihinde yani fesih tarihinden yaklaşık 7 ay önce iptal edildiği anlaşılmaktadır. Petrol Piyasası Lisans yönetmeliğinin Lisansların Sona Ermesi ve İptali başlıklı 17. maddesinde;” Lisans sona erdirme işlemi Kurul tarafından veya bu yetkinin devredilmesi durumunda Başkanlık veya Petrol Piyasası Dairesi Başkanlığı tarafından gerçekleştirilir. Lisanslar; g) Bayilik faaliyeti kapsamında haklı ve mücbir sebepler hariç altı aydan uzun süreli satış pompadan satış yapılmaması halinde, sona erdirilir.” hükmüne aykırılık nedeniyle davalının lisansı iptal edilmiştir. Davalının, ticari faaliyetini düzenleyen Petrol Piyasası kanunu ve bu kanun kapsamında çıkarılan Lisans yönetmeliğine aykırı davranarak lisansının iptaline sebebiyet verdiği açıktır. Bu durum protokolün 12. Maddesinde kararlaştırılan “mevzuatın, herhangi bir hükmünü kısmen veya tamamen ihlal etmesi” anlamına gelecektir. Diğer taraftan Davalının lisans iptal nedenine göre, lisans iptal tarihinden en altı ay önce fiilen satış yapmadığı ve ticari faaliyetine son verdiği dolaysıyle, taraflar arasındaki sözleşmenin davacıdan çok önce fiilen davalı tarafından sona erdirildiği anlaşıldığından, bu halde de protokolün 9,12/2 maddesindeki; “9. Maddede yazılı sürelere riayet etmeksizin feshetmesi veya fesih sonucunu doğuracak şekilde hareket etmesi halinde” hükmüne aykırılık teşkil edecektir. Sonuç itibarı ile, taraflar arasındaki protokolün 12 maddesinde kararlaştırılan cezai şartın koşulları açıklanan nedenlerle somut olayda gerçekleştiğinden davacının cezai şart talep hakkı bulunmaktadır. Dolaysıyla davacının protokolün 12.maddesi kapsamındaki cezai şarta ilişkin istinafının kabulü gerektiğini düşündüğümden sadece bu istinaf talebi yönünden sayın çoğunluğun görüşüne katılmıyor, muhalif kalıyorum.