Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/1688 E. 2021/773 K. 21.05.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1688 Esas
KARAR NO: 2021/773 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2017/757 Esas – 2019/602 Karar
TARİH: 22/05/2019
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 21/05/2021
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkili şirketin beton satışı yaptığını, davalı ile aralarında beton satışından kaynaklı alım satım ilişkisinin bulunduğunu, müvekkilinin 14/05/2014 ve 07/07/2014 tarihlerinde satmış olduğu betonun karşılığında ödenmeyen 5.738,68 TL alacağın tahsiline ilişkin Bakırköy … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasından takip yapıldığını, davalının haksız itirazının iptaline ve % 20 icra inkar tazminatına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, davacı şirket adına hareket eden …’dan beton aldıklarını, davacı şirketin yetkilisi olarak bu şahsa ödemede bulunulduğunu, davacıya borcunun bulunmadığını, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 22/05/2019 tarih 2017/757 Esas – 2019/602 Karar sayılı kararında; ” davacı ve davalı arasında doğrudan ticari ilişkinin kurulmadığı, dava dışı …’nın davacı şirketten kendi hesabına davalı adına beton satın aldığı, davalı ile … arasındaki ticari ilişkinin de aynı nitelikte bulunduğu, bu nedenle ticari ilişkinin taraflar arasında oluşmadığı, her iki şirketin de ticari ilişkisinin … ile oluştuğu anlaşılmıştır. …’nın da davacı şirket çalışanı olmadığı göz önüne alınarak satışa konu olan beton bedelinin davalı tarafından ibraz edilen ibranameye göre …’ya ödendiği, davacıya borcunun bulunmadığı anlaşıldığından davanın reddine karar verilmiştir….”gerekçesi ile, Davanın reddine, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, yerel mahkeme kararının hukuka aykırı olduğunu, Yerel mahkemece davacı ile davalı arasında ticari ilişki bulunmamaktadır şeklinde yapılan tespitin hatalı olduğunu, davacı müvekkilinin davalıya beton sattığını, aralarında ticari ilişki olduğunu iddia ederken davalı tarafın da açıkça davacı şirket temsilcisi ile ticari ilişki kurulduğunu belirtildiğini, Müvekkili şirketin, faturaları …’ya değil, davalı şirket adına kestiğini, müvekkili tarafından davalının çalışanı olduğu bilinen …’ya satılan betonun teslim edildiğini, sevk irsaliyelerinin iki tanesinde ise davalı şirketin başka çalışanlarının imzasının bulunduğunu, bu durum dikkate alındığında yerel mahkemenin malı teslim alan kişilerin ayrı bir tacir olarak değerlendirmesinin hukuka aykırı olduğunu, … adlı kişinin davalı çalışanı olarak hareket ettiğini ve müvekkilinin satmış olduğu betonların büyük bir kısmını davalı şirket adına teslim aldığını burada ayrı ticari ilişkilerden bahsedilemeyeceğini, Davalı şirketin müvekkiline borcunu ödediğini ispatlayamadığını, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken reddine karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek, Yerel mahkeme kararının kaldırılmasını, davanın kabulüne, alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava ticari satımdan kaynaklı alacağın tahsili için yapılan takibe itirazın iptaline ilişkindir. Davacı, taraflar arasındaki ticari ilişkide davalıya beton satıldığını, fatura bedelinin bir kısmının davalı tarafça ödenmediğini ödenmeyen fatura bedelinin tahsili için yaptıkları takibe haksız itiraz edildiğini belirterek itirazın iptaline karar verilmesini istemiş, mahkemece davanın reddine karar verilmiş karara karşı davacı istinaf başvurusunda bulunmuştur. Davaya konu faturalar davalı adına düzenlenmiş ise de faturalarda teslim alan imzası bulunmamaktadır. Davacı faturaları ve içeriği malları davalıya teslim ettiğini ispatlayamamıştır. Davacı vekili her ne kadar istinaf dilekçesinde sevk irsaliyelerinden bahsetmiş ise de dosyaya sevk irsaliyesi sunulmamış olup dayanak faturalarda da sevk irsaliyesine ilişkin bilgi bulunmamaktadır. Faturalarda da teslim alan imzası yoktur. Buna göre davacı davaya ve takibe konu faturaları ve içeriği malları davalıya teslim ettiğini, davalı ile aralarında doğrudan ticari ilişki bulunduğunu ispatlayamamıştır. Buna göre istinaf sebepleri yerinde değildir. Dava dosyası içinde bulunan belge ve bilgilere, mahkeme kararının gerekçesine göre delillerin takdirinde ve gerekçede usul ve yasaya aykırılık bulunmadığından davacı vekilinin yerinde olmayan istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi ile esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 121,30.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 59,30.TL istinaf karar harcından, istinaf eden tarafından yatırılan 44,40.TL’nin mahsubu ile bakiye 14,90.TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 21/05/2021 tarihinde HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.