Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/1667 E. 2021/1003 K. 01.07.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1667
KARAR NO: 2021/1003
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME: İSTANBUL 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 27/12/2018
DOSYA NUMARASI: 2013/77 Esas – 2018/1367 Karar
DAVA: İtirazın İptali (Genel Kredi Sözleşmesinden Kaynaklanan)
BİRLEŞEN İSTANBUL 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’NİN
2014/146 ESAS SAYILI DOSYASI
DAVA: İtirazın İptali (Genel Kredi Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 01/07/2021
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ:
ESAS DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili bankaya devren birleştirilen … A.Ş. ile dava dışı … A.Ş. arasında akdedilen genel kredi sözleşmesine, davalıların müteselsil kefil olduklarını, borcun ödenmemesi üzerine hesabın kat edildiğini, Beşiktaş … Noterliğinin 14/05/2004 tarihli ihtarnamesi ile 66.098,78 TL nakit borcun ödenmesinin istenmesine rağmen ödeme yapılmaması üzerine alacağın tahsili için İstanbul … İcra Dairesinin … E sayılı (Yeni esası …) dosyasında icra takibi yapıldığını, davalıların borca itiraz etmeleri üzerine takibin durdurulduğunu, itirazın haksız olduğunu belirterek anılan icra dosyasında davalıların itirazın iptaline, takibin devamına ve icra inkar tazminatının davalılardan tahsiline karar verilmesi talep etmiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; borcun ödendiğini, davacının herhangi bir alacağının olmadığını, mükerrer takip yapıldığını, zira daha önceden İstanbul … İcra Dairesinin … E sayılı dosyasından yapılan itiraz üzerine mahkemenin … E sayılı dosyasında itirazın iptali davası açıldığını, bozma ilamından sonra dosyanın … Esasını aldığını ve kararın henüz kesinleşmediğini, davanın haksız olup reddi gerektiğini savunmuştur. Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın zamanaşımına uğradığını, 5411 sayılı Yasanın 138.maddesi uyarınca davacıya icra inkar tazminatı ve maktu vekalet ücreti yönünden ayrıcalık tanındığını, bu hususun Anayasanın 10.maddesindeki eşitlik ilkesine aykırı olduğunu, takibe konu genel kredi sözleşmesindeki imzaların müvekkiline ait olmadığını belirterek, haksız davanın reddine ve icra inkar tazminatının davacıdan tahsiline karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
BİRLEŞEN DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; esas davadaki açıklamaları tekrar ederek, esas davaya dayanak icra dosyasında …’a karşı da takip yapıldığını, borçlunun itirazı üzerine takibin durdurulduğunu, itirazın haksız olduğunu belirterek, esas davaya da dayanak teşkil eden İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E sayılı dosyasında davalının haksız itirazının reddine, takibin devamına ve icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin davacıya borcunun olmadığını, alacağın zamanaşımına uğradığını belirterek, haksız davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 27/12/2018 tarih ve 2013/77 Esas – 2018/1367 Karar sayılı kararı ile; “… esas davada bankanın 34.572,71 TL asıl alacak, 91.097,92 TL işlemiş faiz ve 6.215,87 TL faizin gider vergisi olmak üzere toplam 131.886,50.TL nakdi alacağının bulunduğu, ayrıca yargılama sırasında tazmin edilen teminat mektubundan kaynaklanan 235.548,47 TL nakdi alacağının olduğu, tazmin edilen teminat mektup bedeline tazmin edildiği tarihten itibaren yıllık %72 oranında faiz isteyebileceği, nakdi alacağı için tespit edilen yıllık temerrüt faizinin yıllık %105 olduğu, 3.000,00 TL’lik mektup bedelinin deposu istemi gayri nakdi alacak olup, sözleşmede depo talebinin müteselsil kefillerden istenebilir olduğu yönünde bir düzenleme bulunmadığından bu talebin yerinde olmadığı ve reddi gerektiği sonucuna varılmıştır. İcra inkar tazminatı kabul edilen nakdi alacak üzerinden tespit edilmiştir. Davalılarca icra inkar tazminatı isteminde bulunulmuş ise de, 5411 sayılı Yasa uyarınca Birleşik Fon Bankası aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilemeyeceğinden davalıların bu istemi de yerinde görülmemiş ve esas ve birleşen davanın kısmen kabulüne ilişkin aşağıdaki hüküm kurulmuştur. ” gerekçeleri ile; ” ESAS DAVADA; Esas davanın KISMEN KABULÜNE, A)Nakdi alacak yönünden; Davalıların İstanbul … İcra Dairesinin … Esas (Yeni esası … Esas) sayılı icra dosyasındaki itirazının 34.572,71 TL asıl, 91.097,92 TL işlemiş faiz, 6.215,87 TL %5 BSMV ki toplam 131.886,50 TL için İPTALİNE, Asıl alacak 34.572,71 TL’ye takip tarihinden itibaren yıllık %105 temerrüt faizi ve faizin %5’i oranındaki gider vergisinin uygulanmasına, Nakdi alacağın kabul edilen kısmının %20’si oranında hesaplanan 26.377,30 TL icra inkar tazminatının davalılardan alınarak davacıya verilmesine, Fazla istemin REDDİNE, B)Gayrinakdi alacak yönünden; Gayrinakdi alacağa konu teminat mektupları yargılama sırasında tazmin edildiğinden 235.548,47 TL’nin davalılardan (davalı …’ın bu miktarın 155.427,29 TL’sinden sorumlu olması kaydıyla) nakden tazminine, bu miktara tazmin tarihi olan 25.11.2016 tarihinden itibaren yıllık %72 oranında faiz uygulanmasına, Gayrinakdi alacak yönünden fazla istemin REDDİNE,
BİRLEŞEN İSTANBUL 1. ATM 2014/146 ESAS SAYILI DAVADA; Birleşen davanın KISMEN KABULÜNE, Esas davaya konu olan tüm alacaklar bakımından TAHSİLDE TEKERRÜR ETMEMEK ÜZERE; Nakdi alacak yönünden; Davalının İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı icra dosyasındaki itirazının 34.572,71 TL asıl, 91.097,92 TL işlemiş faiz, 6.215,87 TL %5 BSMV ki toplam 131.886,50 TL için İPTALİNE, Asıl alacak 34.572,71 TL’ye takip tarihinden itibaren yıllık %105 temerrüt faizi ve faizin %5’i oranındaki gider vergisinin uygulanmasına, Nakdi alacağın kabul edilen kısmının %20’si oranında hesaplanan 26.377,30 TL icra inkar tazminatının davalılardan alınarak davacıya verilmesine, Fazla istemin REDDİNE, Gayrinakdi alacak yönünden; Gayrinakdi alacağa konu teminat mektupları yargılama sırasında nakde dönüştüğünden kefalet limiti dikkate alınarak tazmine konu 155.427,29 TL’nin bu davalıdan (esas davadaki davalılardan tazmin edilecek miktarla tahsilde tekerrür etmemek üzere) nakden tazminine ve 25.11.2016 tarihinden itibaren yıllık %72 oranında faiz uygulanmasına, Gayrinakdi alacak yönünden fazla istemin REDDİNE, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacı vekili ile davalılar … ile … vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Mahkeme tarafından, müvekkil bankanın itirazları nazara alınmadan, usul ve yasaya aykırı 02/11/2018 tarihli bilirkişi raporu esas alınmak suretiyle karar verildiğini, Bilirkişi tarafından mer’i olan 96.587,72 TL bedelli teminat mektuplarının, yargılama sırasında, 25/11/2016 tarihinde 235.548,47 TL olarak tazmin edildiğinin anlaşıldığı tespitler bölümünde belirtilmesine rağmen, sonuç bölümünde söz konusu mektupların halen mer’i olduğundan davacı müvekkili bankanın teminat mektubu talebinin yerinde olmadığı sonucuna varıldığını, Çelişkili bu tespiti kabul etmediklerini, icra takibine konu 96.587,72 TL bedelli mer’i teminat mektuplarının yargılama sırasında 25/11/2016 tarihinde 235.548,47 TL olarak tazmin edildiğini ve buna ilişkin belgelerin de dosyaya sunulduğunu,
Mahkeme tarafından işbu itirazları nazara alınmadığı gibi, takip talebinde takibin devamı esnasında mer’i teminat mektuplarının tazmin edilmesi halinde, bu tutarın tazmin tarihinden itibaren işleyecek % 105 faizi ile birlikte davalılardan tahsili talep edilmesine karşın, tazmin tarihindeki müvekkil bankada uygulanan % 22 akdi faiz oranına sözleşme gereğince 50 puan eklenmek suretiyle % 72 temerrüt faizinden tahsiline karar verildiğini, kararın bu yönden de hatalı olup takip tarihinden sonra tazmin edilen teminat mektubundan kaynaklı nakdi alacak kalemine de takip taleplerinde belirtilen % 105 oranından faiz işletilmesine karar verilmesini talep ettiklerini, Mahkemece karara esas alınan bilirkişi raporunun 6. sayfasında, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takibine konu nakdi alacaklara ilişkin olarak; bilirkişinin ” Temerrüde Konu Risk Bakiyesi Hesaplaması ” ile müvekkil bankanın ” Temerrüde Konu Risk Bakiyesi Hesaplaması ” arasında 2.712,39 TL fark olduğunu, farkın sebebinin ise, bilirkişi tarafından ihtarnamenin davalılara tebliğ edilmediği kabul edilerek, 17/01/2008 takip tarihi itibariyle temerrüt bakiyesinin hesaplanmasından kaynaklandığını, müvekkil banka hesaplamasında ise temerrüt başlangıç tarihinin 03/05/2004 olarak alındığını, Takibe konu teminat mektubu komisyon tutarı ile ilgili olarak ise; bilirkişi tarafından raporun 6 ve 7 sayılı sayfalarında teminat mektubu komisyonlarına ilişkin ” genel olarak teminat mektuplarına uygulanan komisyon oranı her üç ay için % 1 olmak üzere yıllık % 4’tür ” ifadesine yer verildiğini ve müvekkili bankanın teminat mektubu komisyonlarına ilişkin ” yıllık % 2, devrevi minimum 30 TL ” uygulamasına ilgi kurulduğu, minimum 30 TL uygulamasına yönelik borçluya tebliğe ilişkin bir belge bulunmadığından bahisle, 30 TL komisyon talebinin yerinde olmadığı belirtilerek, ödenmeyen komisyon bedellerine takip tarihine kadar % 4 oranından komisyon uygulandığının görüldüğünü, Müvekkil banka tarafından teminat mektubu komisyonlarına ilişkin yapılan hesaplamada ise, 16/10/2001 tarih KONT/1038 referanslı yazı ile T.C. Merkez Bankası’na teminat mektubu komisyon oranı ve tutarı minimum 50 TL olarak bildirilmesine rağmen, fiili olarak 16/05/2003 tarihinden itibaren uygulanan yıllık % 2, minimum 30 TL uygulaması esas alınarak hesaplama yapıldığını, İcra takibine konu alacakla ilgili olarak bilirkişi hesaplaması ile müvekkil banka hesaplaması arasında 63.887,17 TL fark bulunduğunu, bu farkın bilirkişinin temerrüde konu borç bakiyesini 4.312,74 TL olarak alması, teminat mektubu komisyon tutarını yıllık % 4 üzerinden hesaplaması, 15 TL’lik masrafı ikinci defa hesaplamaya dahil etmesi, her iki hesaplamada da faiz işletmemesi, bilirkişi tarafından tespit edilen takibe konu teminat mektubu komisyon ana paralarına, % 100 – 90 – 75 – 44 faiz oranlarını uygulaması, müvekkil banka hesaplamasında ise % 105 faiz oranından hesaplama yapmasından kaynaklandığını, Dosyaya sunulan bilirkişi ikinci ek raporunun, ikinci sayfasında ise kök raporda yer alan 117.250,13 TL faiz hesaplaması ile ek raporda yer alan 91.097,92 TL faiz hesaplamasının kıyaslandığı, kıyaslama sonucu oluşan bu fark için ” sehven bilgisayar programından kaynaklanan hata nedeniyle hesaplamadaki faiz farklı oluştuğu ” ifadesine yer verildiğinin görüldüğünü, Ancak, davalıların temerrüdünün ihtarname ile oluşmuş olup bilirkişinin temerrüdü takiple başlatan görüşlerinin yasa, usul ve yerleşik içtihatlara aykırı olduğunu, Genel Kredi Sözleşmelerinin 52. maddesinin ” Müşteri ve kefiller yukarıda sözü edilen hususların yerine getirilmesi için aşağıdaki adreslerinin, kanuni ikametgah kabul edildiğini beyan ve sözü geçen yere yapılacak tebliğlerin şahıslarına yapılmış sayılacağını kabul ederler. Müşteri ve kefiller bu ikametgahlarını değiştirseler bile aynı şehirde derhal yeni ikametgah göstermeyi taahhüt ederler. Ancak yeni ikametgah ticaret siciline tescil ettirilip ayrıca Bankaya noterlik eliyle tebliğ edilmediği takdirde yukarıda sözü geçen ilk ikametgaha yapılacak tebliğlere Müşteri ve kefillerin itiraz hakkı olmayacaktır.” hükmünü amir olduğunu, Beşiktaş … Noterliği’nden keşide edilen 14.05.2004 tarih … yevmiye numaralı ihtarnamenin, davalıların Genel Kredi Sözleşmelerinde belirtilen “Kayseri-Adana Karayolu 26. KM Kayseri” adresine tebliğ edildiğini, Müvekkili Banka tarafından davalıların Bankaya bildirmiş olduğu adresine ve üstelik daha önce tebligat yapılan adresine ihtarname keşide edildiğini, borçluların keyfi olarak ihtarnameleri tebliğden kaçınmalarının, adres değişikliklerini müvekkili bankaya bildirmemelerinin sonuçlarının müvekkili bankaya yükletilemeyeceğini, Genel Kredi Sözleşmeleri’nin 52. maddesinde müşteri ve kefillerin kanuni ikametgahları ile ilgili düzenlemeye yer verildiğini ve bankaya bildirdikleri adreslerine yapılan tebligatın kendilerine yapılmış sayıldığın ve noter kanalıyla değişiklik yapılmadığı sürece itiraz hakları olmayacağının kabul edildiğini, Genel Kredi Sözleşmesi hükümlerine göre yeni bir adres bildirimi yapılmadığından temerrüt halinin oluşmadığı sonucuna varılmasının, gerek akit, gerekse doktrin ve içtihatlara aykırılık oluşturduğunu, borçluların yükümlülüğünün hak kayıplarının önlenmesini teminen adres değişikliğinin bildirilmesi olup keyfi tutumları ile bu yükümlülüğe uymayan borçluların kendi kusurlarının sonuçlarına katlanmaları gerekirken, akde aykırı olarak bankanın hak kaybına sebebiyet verilmesinin hukuka aykırı sonuç doğurduğunu, Sunulan nedenlerle, müvekkili Banka hesaplamasının yasa, usul ve yerleşik içtihatlar ile sözleşmelere uygun olup, aksi yöndeki bilirkişi tespitleri esas alınarak kurulan hükmün usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, Mahkeme kararının kaldırılarak, itirazları doğrultusunda hükmün ” davanın tümüyle kabulü ” şeklinde oluşturulmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davalılar … ile … vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davanın, zamanaşımına uğradığını, müvekkilleri tarafından kefil olarak imzalandığı iddia olunan Genel Kredi Sözleşmeleri’nin tarihlerinin 1996, 1997, 1998 ve 1999 olduğunu, davanın bu tarihler üzerinden 10 (on) yıllık dava zamanaşımı süresi içinde açılması gerektiğini, işbu takip ve davanın “19.10.2005 tarihinde Resmi Gazete ‘de yayınlanarak yürürlüğe giren 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun zamanaşımı süresini 20 (yirmi ) yıla çıkaran 141. maddesi ve aynı kanunun geçici 16. maddesinde de, alacaklar yönünden getirilen fon lehine hükümlerin fon alacakları yönünden geçmişe etkili olacağı… ” yönündeki sonraki bir düzenleme dayanak yapılarak ve geçmişe doğru işletilerek açıldığını, süresi içinde açılmayan takip ve davanın, Hukuk Güvenirliliği, Öngörülebilirliği ve Kişilerin Kanun Önünde Eşitliği İlkeleri Açısından Anayasaya ve A.İ.H.S ve A.İ.H.M İçtihadlarına aykırı olduğunu, bu hususlarda, süresi içinde itiraz ve savunmada bulunmalarına rağmen, yerel mahkemece dikkate alınmadığını, Anayasa Mahkemesi’nin de, davaya dayanak yapılan ve yargılama esnasında zamanaşımı süresini 20 yıla çıkaran 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 141. maddesini, Anayasaya aykırı bularak iptal ettiğini, alacağın zaman aşımına uğraması sebebiyle davanın reddi gerektiğini, Yine 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’na göre; “..fon takipte haksız ve kötüniyetli olsa dahi aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilemez ” şeklindeki düzenlemesinin de açıkça Anayasa’nın Eşitlik İlkesine aykırı olduğunu, bu konunun öncelikle Bölge Adliye Mahkemesi’nce ciddi bulunarak, iptali için Anayasa Mahkemesi’ne müracaat edilmesini talep ettiklerini, zira, bu hüküm sebebiyle yerel mahkemenin davanın reddedilen kısmı üzerinden müvekkilleri lehine icra inkar tazminatına hükmetmediğini, Karara esas alınan bilirkişi raporlarının denetime elverişli olmadığını, bu konudaki itirazlarının mahkemece dikkate alınmadığını, her iki müvekkili açısından yaptıkları imza itirazı ve müvekkili …’nun GKS’lerde ” … ” olarak isminin yer almasının dahi, imzanın ona ait olmadığını gösterdiği halde; yetersiz bilirkişi raporlarının davaya esas alındığını, Ayrıca GKS’lerdeki imzaların müvekkillerine ait olduğu kabul edilse dahi(kabul etmemek kaydıyla ) bir yıllık süreli yapılan GKS’lerin yıldan yıla yenilenmeleri ve eklerinin, müvekkilleri açısından bağlayıcı olması halinin( hakkaniyet ve dürüstlük kuralıyla bağdaşmadığından ) hukuken kabul edilemeyeceğini belirterek, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını ve yeniden yargılama yapılarak talepleri doğrultusunda davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Asıl ve birleşen dosya ile açılan davalar, davacı bankayla devren birleştirilen … A.Ş. Kayseri Şb ile dava dışı … A.Ş. arasında akdedilen genel kredi sözleşmesi çerçevesinde kullandırılan teminat mektuplarından tazmin edilmiş olanın bedeli ve işlemiş komisyonlarının nakdi alacak olarak tahsili, meri teminat mektuplarının da gayri nakdi alacak olarak deposunu teminen yapılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. Mahkemece verilen karara karşı davacı vekili ve davalılar … ile … vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstanbul … İcra müdürlüğünün … E (Eski esası …) sayılı dosyasının incelenmesinde; davacı bankayla devren birleştirilen … A.Ş. ile dava dışı … A.Ş. arasında akdedilen genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan 35.123,58 TL asıl, 151.392,64 TL faiz, 9.257,45 TL BSMV ki toplam 195.773,67 TL nakdi alacağın tahsili ve teminat mektuplarından kaynaklanan 99.587,73 TL gayri nakdi alacağın deposunu teminen müteselsil kefil olan davalılar ve dava dışı diğer kefillere karşı ilamsız icra takibi başlatıldığı, davalıların takibi itiraz ettikleri anlaşılmaktadır. Mahkemece gerek davalıların imza itirazları gerekse talep edilebilecek alacak miktarının tespit hususunda bilirkişi raporu ve ek raporlar alınarak, yukarıda yazılı gerekçe ile asıl dosya ve birleşen dosya ile açılan davaların kısmen kabulüne karar verilmiştir. Davacının İstinaf Başvurusu Yönünden; Davacı vekili, bilirkişi tarafından mer’i olan 96.587,72 TL bedelli teminat mektuplarının, yargılama sırasında 235.548,47 TL olarak tazmin edildiğinin anlaşıldığı tespitler bölümünde belirtilmesine rağmen, çelişkili olarak raporun sonuç bölümünde söz konusu mektupların halen mer’i olduğundan müvekkili bankanın teminat mektubu talebinin yerinde olmadığı sonucuna varıldığını, çelişkili bu tespiti kabul etmediklerini ileri sürmüş ise de, mahkemece gayrinakdi alacağa konu teminat mektupları yargılama sırasında tazmin edildiğinden 235.548,47 TL’nin davalılardan tahsiline karar verilmiş olup, ileri sürülen istinaf sebebi yerinde değildir. Davacı vekili davalılarının temmerrüt tarihinin kat ihtar tarihi esas alınarak temerrüt faizi hesaplanması gerektiğini ileri sürmektedir. Kefilin sorumluluğu kendi temerrütü ile sınırlıdır. Kefil temerrüde düşürülmediği sürece temerrüt faizlerinden sorumlu tutulamaz. Davalılar dava konusu genel kredi sözleşmesini müteselsil kefil sıfatı ile imzalamıştır. Davalılara gönderilen hesap kat ihtarnamesinin tebliğ edilemediği dosya kapsamından anlaşılmaktadır. İ.İ.K’nun 4949 sayılı Yasa ile değişik 68/b maddesinin son cümlesi hükmü, kredi borçlusu yönünden uygulanabilir ise de kefil bakımından uygulama yeri bulunmamaktadır. (Yargıtay 19. HD’nin 2015/12974 E- 2016/4207 K sayılı kararı) Dolayısıyla davalılar takipten önce temerrüde düşürülmediklerinden, takip tarihine kadar işlemiş faiz istenemeyeceği, temerrüdün icra takibinden itibaren başladığı gözetilerek yapılan faiz hesabı usul ve yasaya uygundur. Nakdi alacak için temerrüt faizi yıllık %105 olup, mahkemece, yargılama sırasında ödenmekle nakdi alacağa dönüşen teminat mektuplarından kaynaklanan 235.548,47 TL alacağa, sözleşmenin 44. maddesi uyarınca, mektubun tazmin edildiği tarih itibariyle bankanın akdi faizinin yıllık %22 olduğu, bu oranın 50 puan fazlasının temerrüt faizi olarak uygulanması gerektiği ve yıllık %22 oranına 50 puan eklenerek temerrüt faizinin yıllık %72 olduğu belirlenerek yapılan hesaplamaya göre karar verilmesi sözleşme hükmüne uygun olduğu gibi; davalı kefillerin gayrinakdi krediler yönünden sorumluluk altına girmesi için sözleşmede hüküm bulunması gerektiği, imzalanan genel kredi sözleşmelerinin kefalete ilişkin hükümlerinde kefilin gayrinakdi kredilerin deposuna ilişkin bir düzenleme bulunmadığı (Yargıtay 19.HD’nin 19.03.2018 tarih, 2016/16369 E. 2018/1334 K. Sayılı ilamı), dolayısıyla 3.000,00 TL’lik mektup bedelinin deposunun davalı kefillerden talep edilemeyecektir. Mahkemece de belirtildiği üzere, bankanın, teammüllere ve rayiçlere uygun olarak her üç aylık dönemde %1 oranında komisyon alması gerekirken 30 TL gibi yüksek bir komisyon talep ettiği, bu kadar yüksek oranda komisyon istenebilmesi için müşterinin veya komisyon ödeyecek kimsenin bunu bilmesi ve icazet vermesi gerektiği, davacı bankanın bu orandaki komisyon uygulamasıyla ilgili davalı tarafa bir bildirim yaptığına ilişkin bir belgenin ya da başka herhangi bir delilin bulunmadığı anlaşıldığından, 30 -TL’lik komisyon uygulamasının haksız ve yerinde olmadığı, bankanın tek taraflı olarak komisyon oranını fahiş miktarda arttırma yetkisi olduğunun kabul edilemeyeceği sonucuna varılmıştır.Yapılan açıklamalardan anlaşılacağı üzere, davacı istinaf sebepleri yerinde olmayıp, mahkemece kefillerin usulüne uygun belirlenen kefalet limitlerine göre sorumlu olduğu miktarlar yönünden davanın kısmen kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamıştır.Davalılar … ve … Vekilinin İstinaf Başvuruları Yönünden; Mahkemece de belirtildiği ve açıklandığı üzere fon alacaklarının 20 yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğu ve bu sürenin alacağın kat tarihi itibariyle başlayacağı, kat tarihi 2004 yılı olup, bu tarih ile icra takip tarihi olan 2008 yılı arasında 20 yıllık süre geçmediğinden davalıların zamanaşımı def’ileri yerinde olmadığı gibi davalılar … ve …’un sözleşmelerdeki imzalara yönelik itirazları hususunda mahkemece grafoloji uzmanı bilirkişiden alınan raporlar doğrultusunda karar verildiği, raporların karar vermek için yeterli olduğu, davalıların imzaladıkları sözleşme hükümleri kapsamında sorumluluklarının belirlendiği, ileri sürülen istinaf sebeplerinin yerinde olmadığı anlaşılmaktadır. Davalılar vekili tarafından, 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’na göre; “..fon takipte haksız ve kötüniyetli olsa dahi aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilemez ” şeklindeki düzenlemesinin Bölge Adliye Mahkemesi’nce ciddi bulunarak, iptali için Anayasa Mahkemesi’ne müracaat edilmesi talep edilmiş ise de, istinaf dairelerince kamu düzenine aykırılık halleri dışında istinaf sebepleri ile sınırlı inceleme yapılmakta olup, belirtilen husus istinaf sebebi olarak kabul edilemeyeceği gibi Dairemizce 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’na göre; “..fon takipte haksız ve kötüniyetli olsa dahi aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilemez ” şeklindeki düzenlemesinin Anayasaya aykırı olduğu iddiası ciddi görülmediğinden ve kendilerince de başvuru yapılabileceğinden davalıların bu talebi kabul edilmemiştir. Sonuç olarak, dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığından, davacı vekili ve davalılar … ve … vekilinin istinaf başvurularının HMK 353/1-b1 maddesi gereğince ayrı ayrı esastan reddine karar verilerek, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Asıl ve birleşen davada davacı … A.Ş. ‘nin, asıl davada davalı …’nun ve birleşen davada davalı …’un istinaf başvurularının 6100 sayılı HMK’ nun 353/1-b1 maddesi gereğince ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE, 2-Asıl ve birleşen davada davacı … A.Ş. harçtan muaf olduğundan, istinaf harçlarının tahsiline yer olmadığına, 3-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden asıl davada davalı … ile birleşen davada davalı … tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harçlarının hazineye gelir kaydına, 4-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince asıl davada davalı …’ndan alınması gereken 9.009,17 TL istinaf karar harcından, istinaf aşamasında peşin olarak yatırılan 2.253,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 6.756,17 TL harcın asıl davada davalı …’ndan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 5-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince birleşen davada davalı …’tan alınması gereken 9.009.17 TL istinaf karar harcından, istinaf aşamasında peşin olarak yatırılan 2.253,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 6.756,17 TL harcın birleşen davada davalı …’tan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 6-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, 7-Karar kesinleştiğinde ve talep halinde artan gider avansı varsa avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’ nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere 01/07/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.