Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/166 E. 2020/1060 K. 08.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/166 Esas
KARAR NO : 2020/1060 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEME: İSTANBUL ANADOLU 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİH: 16/10/2018
DOSYA NUMARASI : 2017/1330 Esas 2018/977 Karar
DAVA: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ: 08/10/2020
İlk Derece Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilİ şirket ile borçlu-davalı şirket arasında ticari bir ilişki mevcut olup, bu kapsamda müvekkil şirket tarafından davalı şirkete mal teslim edilmiş ve müvekkil şirketin davalıdan 35.535,50-TL alacağı kalmıştır. Davalı şirket tarafından bu bedel ödenmeyince İstanbul Anadolu …. İcra Müdürlüğünün … E. sayılı dosyası ile haciz yolu ile icra takibi başlamış, bu takipten hemen sonra, davalı şirket teslim almış olduğu malların bedelini ödemediği gibi, müvekkil şirketin bilgisi dışında ve muvafakati alınmaksızın 31.08.2017 tarihli … NOLU 35.535,70-TL iade fatura düzenlenip müvekkil şirkete gönderilmiş. Müvekkil şirket Beyoğlu ….. Noterliği 03.10.2017 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarname ile iade etmiş. Davalı şirket Gebze …. Noterliği 11.10.2017 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarname ile tekrar göndermiş. Daha sonra tarafımızca fatura tebliği kabul edilmeyerek Beyoğlu …. Noterliği 17.10.2017 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarname ile iade edilmiş. Bu nedenle İstanbul Anadolu …. İcra Dairesinin … E. sayılı takip dosyasına yapılan itirazın iptali ile, %20 den az olmamak üzere icra inkar tazminatı ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.Davalıya dava dilekçesinin tebliğ edildiği süresinde cevap vermediği anlaşılmıştır.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:İlk derece Mahkemesi 16/10/2018 tarih ve 2017/1330 Esas – 2018/977 Karar sayılı kararında;”…. A.Ş.’nin 2017 yılı BA formlarında davacı …den 15 belge karşılığı KDV dahil 956.235,42-TL-mal aldığını beyan ettiği, bilirkişi tarafından davacı firmanın defter ve belgelerinin incelenmesinde 15 belge karşılığı KDV dahil 956.235,42-TL mal sattığının, davalı firmanın BA formları ile davacı firmanın defter kayıtlarının uyumlu olduğunun, davalı firmanın davacı firmaya düzenlemiş olduğu 31.08.2017 gün ve … numaralı 35.535,70-TL tutarındaki faturanın davacı firma tarafından teslim alınmadığının tespit edildiği, davalı firma tarafından düzenlenen söz konusu iade faturası içeriği ürünlerin davacı firma tarafından teslim alındığına dair sevk irsaliyesinin dosya kapsamında ve fatura ekinde mevcut olmadığı, davacı …nin Davalı …. A.Ş.den cari hesaptan kaynaklı takip tarihi itibari ile 35.535,50-TL alacağının olduğu anlaşıldığı… ” gerekçeleri ile; “1-Davanın kabulü ile istanbul anadolu …. icra müdürlüğünün … esas sayılı takip dosyasında davalının itirazının iptali ile takibin 35.535,50 tl asıl alacak bakımından devamına,-Asıl alacağın %20 si oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,-Asıl alacağa takip tarihinden itibaren avans faiz uygulanmasına,” karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle;Müvekkili şirkete usulsuz tebligatın yapıldığını, yargılamaya dahil etmeden borçlu gösterilmesinden dolayı yargılamanın yenilenmesinin gerektiğini ( Tebligat Kanunu 10. madde)Müvekkil şirketin yeni resmi adresinin Gebze olduğunu, bu nedenle yeniden yapılacak yargılamada yetkili mahkemenin Gebze Asliye Ticaret Mahkemesi’nin olması gerekirken yetkisiz mahkemede açılmış olan davanın da yetki yönünden red edilmesinin gerektiğini, Müvekkili şirketin davacı alacaklı firmadan aldıkları malzemelerin ambalajları eksik çıkması sebebiyle defalarca itiraz ve ikaz edildiğini, noterden gönderdikleri faturanın iade edildiğinin dosyada mevcut olduğunu, bilirkişi raporunda Gebze…. Noterliğinden gönderilen ihtarnamenin fotokopisi ve noterin bilgilerinin sorulduğu, o ihtarnamede bile müvekkili şirketin yeni adresinin yazılı olarak davacı şirkete ihtarnamenin gittiğini ve dosyada bu bilgilerin mevcut olmasına rağmen yapılan kasıtlı yanlış adres bilgisi ile müvekkili şirket taciz eden şahıslar mahkemeyide yanıltmak sureti ile haksız işlem yaptıklarını, Müvekkilinin ticari defterlerinde davacı şirketin eksik gelen malzemelerinden dolayı ticari hesaplara girmeyen faturalarının mevcut olduğunu, Müvekkili şirkete mal satan ve kolilerde eksik malzeme bulunduran, haksız kazanç sağlamaya çalışan bu şirket ile gerekli tüm yasal ve idari olarak gerekli haklarını kullanacaklarını,İlk derece mahkemesi tarafından davacının istemiş olduğu alacak üzerinden birde %20 inkar tazminatına hükmedilmiş olmasındaki karardaki yanlışlığında kabul etmemiz mümkün olmadığını, yargılamanın usulsüz tebligat yönünden bozularak yeni baştan usulüne uygun şekilde yargılamanın yapılmasını yetki yönünden de Gebze Asliye Ticaret Mahkemesinin yetkili olmasını talep ettiklerini, İleri sürerek, istinaf başvurusunun kabulü ile yapılacak istinaf incelemesi sonucunda ilk derece mahkemesi kararının bozulmasını yargılamanın yeni baştan yapılmasını, Gebze Asliye Ticaret mahkemesinin yetkisine karar verilmesini, tehri icra kararının dava sonuçlanana kadar karar verilmesini, murafaalı duruşmanın yapılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, açık hesap ticari ilişkiden kaynaklı bakiye alacağın tahsili amacıyla başlatılan icra takibine itiraz üzerine açılan itirazın iptali davasıdır. Mahkemece, yukarıdaki gerekçeyle davanın kabulü ile istanbul anadolu …. icra müdürlüğünün … esas sayılı takip dosyasında davalının itirazının iptali ile takibin 35.535,50 TL asıl alacak üzerinden devamına, karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davalı vekilinin müvekkili şirkete usulsuz tebligat yapıldığı, yargılamaya dahil etmeden borçlu gösterilmesinden dolayı yargılamanın yenilenmesinin gerektiğine ( Tebligat Kanunu 10. madde) yönelik istinaf sebebi incelendiğinde,6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’ nun “Hukuki Dinlenilme Hakkı” başlıklı 27. maddesi uyarınca davanın tarafları, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip olup, bu hak, yargılama ile ilgili bilgi sahibi olunmasını da içerir. Bu kapsamda kural olarak, duruşma yapılması zorunlu olan çekişmeli yargıda hakim, Kanunun gösterdiği istisnalar dışında tarafları dinlemeden veya iddia ve savunmalarını bildirmeleri için kanuna uygun biçimde davet etmeden hükmünü veremez. Hukuki dinlenilme hakkının gereği olarak taraflar duruşmaya çağrılmadan, eş anlatımla; taraf teşkili sağlanmadan hüküm verilememesi, Anayasanın 36. maddesi ile düzenlenen iddia ve savunma hakkının kullanılmasına olanak tanınması ilkesinin doğal bir sonucudur ve aynı zamanda Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ nin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının da en önemli unsurudur. Bu çerçevede, öncelikle tarafların gerek yargı organlarınca gerekse karşı tarafça yapılan işlemler konusunda bilgilendirilmeleri zorunludur. Kişinin kendisinden habersiz yargılama yapılarak karar verilmesi, kural olarak mümkün değildir (H. Pekcanıtez, O. Atalay, M. Özekes, Medeni Usul Hukuku, 11. Bası, 2011, s. 273).
Gerçekten savunma hakkını güvence altına alan T.C. Anayasası’ nın 36. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 27. maddesinde de açıkça belirtildiği üzere, mahkemece davalı yan, dinlenmek ve savunması alınmak üzere kanuni şekillere uygun olarak davet edilmedikçe hüküm verilmesi mümkün bulunmamaktadır. Öte yandan, taraf teşkili dava şartı olup, davanın her aşamasında mahkemece re’sen nazara alınması gereken bir olgudur ve mahkemenin, dava dilekçesi ile duruşma gününü taraflara kendiliğinden tebliğ edip taraf teşkilini sağlaması, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun amir hükmü gereğidir. Yargılamanın sağlıklı bir biçimde sürdürülebilmesi, iddia ve savunma ile ilgili delillerin eksiksiz toplanıp tartışılabilmesi, itirazların yapılabilmesi, davanın süratle sonuçlandırılabilmesi, öncelikle tarafların duruşma gününden haberdar edilmesi ile mümkün olur. Kişinin hangi yargı merciinde duruşması bulunduğunu, hakkındaki iddia ve isnatların nelerden ibaret olduğunu bilmesi, 7201 sayılı Tebligat Kanunu ve Tebligat Yönetmeliği’ nde açıklanan usule uygun tebligat yapılması ile sağlanabilir. Anayasanın 36. ve Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 27. maddelerinde çok açık bir şekilde vurgulanan temel kurala göre; mahkeme, tarafları dinlemeden, onları iddia ve savunmalarını bildirmeleri için usulüne uygun olarak davet etmeden hükmünü veremez. Bu bakımdan davetin ve bunun yazılı şeklinin (davetiyenin) davadaki önemi büyüktür. Asıl olan tarafların huzurunda yargılamanın yürütülmesi olmakla birlikte, hukuk mahkemelerinde, taraflar yargılamaya katılmasalar bile, mutlaka dava ve duruşmadan haberdar edilmelidirler. Duruşmaya gelinmese dahi, ilgilinin yokluğunda davaya devam edilip karar verilmesine usulün olanak tanıdığı hâllerde, açıklanan biçimdeki uyarıyı taşıyan davetiyenin tebliğ edilmesinden ve yasaya uygun biçimde taraf teşkilinin tamamlanarak işin esasına girildikten sonra, deliller toplanarak bir sonuca ulaşılması gereklidir. Değinilen işlemler nedeniyle tebligat, bilgilendirme yanında, belgelendirme özelliği de bulunan bir usul işlemidir. Bu nedenle, tebliğ ile ilgili 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümleri tamamen şeklidir. Kanunun amacı, tebliğin muhatabına ulaşması, konusu ile ilgili olarak kişilerin bilgilendirilmesi ve bu hususun belgeye bağlanmasıdır. Hâl böyle olunca, kanun hükümlerinin en ufak ayrıntılarına kadar uygulanması zorunludur. Hükmi şahıslara ne şekilde tebligat yapılacağı 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 12 ve 13. maddelerinde belirlenmiştir. Tebligat adresinin borçlu şirketin ticaret sicilinde kayıtlı adresi olması ve tevziat saatlerinde kapalı olması veya tebligatın alınmasından imtina edilmesi halinde bu adrese 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 21/1. ya da 35/4. maddelerine göre tebligatın yapılması gerekir. 01.11.2011 tarih ve 6099 sayılı Kanun’un 9. maddesi ile değişik, TK’nun 35/4. maddesinde; “Daha önce tebligat yapılmamış olsa bile, tüzel kişiler bakımından resmî kayıtlardaki adresleri esas alınır ve bu madde hükümleri uygulanır”, Tebligat Kanunu’nun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 57/4. maddesinde ise; “Daha önce tebligat yapılmamış olsa bile, tüzel kişiler bakımından ana statü, sicil ve tüzük ve kuruluş senedi gibi kayıtlardaki adresleri esas alınır ve bu madde hükümleri uygulanır” düzenlemeleri yer almaktadır.01.11.2011 tarih ve 6099 sayılı Kanun’un 9. maddesinin gerekçesinde; “….Maddenin dördüncü fıkrası, tüzel kişiler bakımından özel ve açık bir düzenleme getirmektedir. Tüzel kişilerin adreslerinin, bir sicil veya resmi kayıtta belirli olması sebebiyle meçhul olması düşünülemez. Bu çerçevede daha önce kendilerine tebligat yapılmamış olsa bile, tüzel kişiler bakımından resmi kayıtlarındaki adreslerinin esas alınacağı ve bu madde hükümlerinin uygulanacağı açıkça düzenlenmiştir….” ifadesine yer verilmiştir.Yukarıda değinilen ilkelere göre somut olaya bakıldığında, dava dilekçesi, davalının, davacı tarafından dava dilekçesinde bildirilen adresine tebliğe çıkarılmıştır. Dosya içinde bulunan tebligat parçasına göre firmanın adresten taşındığı belirtilerek bila tebliğ iade edildiği görülmüştür.Davacı vekili uyap sisteminden gönderdiği 2012/2017 tarihli dilekçesi ile, davalı şirketin tebliğe yarar adresinin sorulması için İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğüne müzekkere yazılmasını talep etmiştir.Dosya arasında bulunan davalı şirketin İTO internet sisteminden sicil kaydının alınıp dosya arasına konulduğu ve sicil kaydında durum hanesinde firma iptal yazılı olduğu halde bu ibarenin ne anlama geldiği araştırılmadan ve davalı şirketin faaliyetinin devam edip etmediği ve adres değişikliği olup olmadığı İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünden sorulmadan TK. 35 maddesine göre davalı şirkete dava dilekçesinin tebliğ edildiği görülmüştür.Dosya arasında bulunan ve 28/11/2017 dava tarihinden önce davacı tarafından davalı muhataba Beyoğlu 57 Noterliğinden çekilen 17/10/2017 tarih ve 21338 yevmiye nolu ihtarnamede muhatap davalının adresten taşındığı belirtilerek bila teblig iade olduğu görülmüştür. Davalının BA formlarının istenmesi için Tuzla Vergi Dairesi Müdürlüğüne yazılan müzekkereye verilen 02/07/2018 tarihli cevabi yazıda, davalı şirketin 29/09/2017 tarihinde Uluçınar Vergi Dairesi Müdürlüğüne nakil olduğu bildirilmiştir. Dairemizce davalı şirketin İTO internet sayfasından sicil kaydı sorgulandığında , durum hanesinde merkez nakli nedeniyle kapalı ibaresinin yazılı olduğu görülmüştür.Davalı vekilinin istinaf dilekçesine eklediği 09/10/2017 tarihli Türkiye Ticaret Sicil Gazetesi incelendiğinde, davalı şirketin merkezini Dilovası/Kocaeline nakil alıp ticaret sicil gazetesinde ilan edildiği anlaşılmıştır. Buna göre tebligatın yukarıda açıklanan maddelere uygun yapılmadığı anlaşıldığından usulüne uygun tebligat ile dava dilekçesi tebliğ edilmeden ve taraf teşkili sağlanmadan, davalının katılımına olanak sağlanmaksızın yargılama yapılarak karar verilmesi HMK’nın 27 maddesinde belirtilen hukuki dinlenilme hakkına, Anayasanın 36. maddesi ile düzenlenen hak arama özgürlüğüne ve aynı zamanda Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkına aykırıdır. Sonuç itibariyle, davalı vekilinin esasa yönelik istinaf sebepleri incelenmeksizin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkeme kararının HMK’ nın 353/1-a4 maddesi gereğince kaldırılmasına, dava dilekçesinin usule uygun şekilde davalı tarafa tebliği ile davalının cevap ve delil bildirme hakkının kullanılmasının sağlanması, verilmesi halinde davalının cevap ve delillerinin toplanarak değerlendirilmesi sonucunda oluşacak sonuca göre karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davalının istinaf başvurusunun KABULÜ ile; 1-İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 16/10/2018 tarih ve 2017/1330 Esas – 2018/977 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-a4 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, dava dosyasının mahkemesine İADESİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davalı tarafından yatırılan 98,10.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 607,00.TL istinaf karar harcının talep halinde davalıya iadesine, 3-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 4-Artan gider avansı olması halinde avansı yatıran tarafa iadesine, 5-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 08/10/2020 tarihinde HMK’nın 353/1-a4 maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.