Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/1627 E. 2021/1000 K. 01.07.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1627
KARAR NO : 2021/1000
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME: BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 22/02/2019
DOSYA NUMARA : 2016/712 Esas – 2019/238 Karar
DAVA: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ : 01/07/2021
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesinde; davacının devlete kapsamlı teminat yatırarak taşımacılara kendi bilgisayar ortamı üzerinden transit beyannamesi verdirme yetkisine sahip kuruluşlardan birisi olduğunu, bu teminat ile müvekkilinin transit taşıma esnasında doğabilecek vergi ve cezaları teminat altına aldığını, davalının ise Endonezya’dan Moldova’ya ihraç edilmek üzere gemiyle Ambarlı Gümrük Müdürlüğü’ne gelen 355 kap pantolon emtiasının Türkiye dahilindeki transit taşımasını üstlendiğini, davalının söz konusu yükü Ambarlı Gümrük Müdürlüğü’nden karayolu ile Zeytinburnu Gümrük Müdürlüğü’ne taşıyacağını bildirerek transit beyannamesi verme yetkisi talep ettiğini, bu hususta tarafların anlaşmaya vardığını, davalının beyan konusu yükü taşıdığını, ancak ihbar üzerine yapılan denetim sonucunda taşınan pantolonların Hugo Boss markasını taşıyan taklit ürünler olduğunun tespit edildiğini, bu tespitler üzerine Hugo Boss markasının sahibi şirket tarafından müvekkili ve gümrük işlerine aracılık eden … Müşavirliği aleyhine Bakırköy 1. FSH Hukuk Mahkemesinde markaya yönelik tecavüzün önlenmesi ve tazminat istemiyle dava açıldığını, ayrıca Bakırköy 2. FSH Ceza Mahkemesi’nin 2013/406 Esas sayılı dosyasında müvekkilinin yetkilisi … aleyhine marka hakkına tecavüz suçundan dolayı kamu davası açıldığını, müvekkilinin muhtemel riskler nedeniyle davalıdan taahhütname aldığını, taahhütnamede davalının müvekkilinin sorumluluğunu doğuracak dava ve takiplerden dolayı bizzat kendisinin sorumlu olacağını kabul ettiğini, Bakırköy 1. FSH Hukuk Mahkemesi’nin 2014/130 Esas sayılı ilamıyla müvekkili aleyhine tazminata hükmedildiğini, müvekkili aleyhine kurulan hüküm ve ceza yargılaması nedeniyle uyuşmazlığın sulh yoluyla çözümlenmesi için çare arandığını, bu kapsamda müvekkilinin tazminat, yargılama giderleri ve avukatlık ücretleri kapsamında hapis tehditi altında … firmasına 32.153,00 Euro ödeme yaptığını, bunun karşılığında 99.999,05 TL’nin davalıya fatura edildiğini, yine davalıya fatura edilen 35.105,00 TL’nin ise müvekkilinin avukatına ödemiş olduğu avukatlık ücreti olduğunu, davalının vermiş olduğu taahhütname nedeniyle müvekkilinin bu zararlarını karşılamak zorunda olduğunu, zararın tahsili için davalı hakkında Büyükçekmece … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile takip başlattıklarını, davalının haksız olarak takibe itiraz ettiğini belirterek, davalının itirazının iptali ile takibin devamına ve icra inkar tazminatına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde; taraflar arasında davacının iddia ettiği şekilde bir taahhütname bulunmadığını, söz konusu belgenin taşıma sözleşmesine istinaden teminatın çözülmesi ve paranın ödenmesi aşamasında davacı tarafından zorla ve hukuksuz olarak imzalatılan bir belge olduğunu, hukuken geçerli olmadığını, taraflar arasındaki sözleşmenin transiz taşımaya ilişkin olduğunu, müvekkilinin emtiayı mühürlü olarak teslim alıp Zeytinburnu Gümrük Müdürlüğü’ne teslim ettiğini, sonraki aşamada ürünlerin taklit olduğunun anlaşıldığını, Bakırköy 1. FSH Hukuk Mahkemesi’nin 2013/137 Esas sayılı dosyasının davalılar lehine sonuçlandığını, davacının yargılama sonuçlanmadan şikayetçi Hugo Boss ile anlaştığını, tarafların taşımaya konu konteynırın içinde ne olduğunu bilmediklerini, açılan dava devam ederken davacının sorumluluğu olmadığını bildiği halde ödeme yapmış olduğunu ve kötü niyetli olduğunu, müvekkiline yüklenebilecek bir kusur bulunmadığını belirterek davanın reddi ile %20 oranında tazminata karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 22/02/2019 tarih ve 2016/712 Esas – 2019/238 Karar sayılı kararı ile; ” Büyükçekmece … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasının incelenmesinde; alacaklı … tarafından borçlu … aleyhine toplam 135.104,05 TL asıl alacak ve işlemiş faizin tahsili istemiyle ilamsız takip başlatıldığı, davalı borçlunun itirazı üzerine takibin durdurulmasına karar verildiği görülmüştür. Bakırköy 1. FSH Hukuk Mahkemesinin 2016/32 Esas sayılı dosyasının incelenmesinde; davacı … tarafından davalılar … ve … Müşavirliği aleyhine müvekkiline ait markanın taklit edilmesi suretiyle üretilen ürünler nedeniyle uğramış oldukları maddi ve manevi tazminatın tahsili istemiyle dava açıldığı, mahkemece yapılan yargılama sırasında alınan bilirkişi raporunda el konulan ürünlerin marka hakkına tecavüz teşkil ettiği, davalı ve ihbar edilen firmaların konteynır içindeki malın muhteviyatı hakkında bilgi sahibi olmalarının mümkün olmaması nedeniyle maddi tazminat bakımından sorumluluklarının bulunmadığının tespit edildiği, mahkemece yapılan yargılama sonucunda davalı … Müşavirliği yönünden açılan davanın husumet yokluğu nedeniyle reddine, davalı … aleyhine açılan dava bakımından marka hakkına tecavüzün tespiti ve önlenmesine, maddi ve manevi tazminatın bu davalıdan tahsiline karar verildiği, kararın temyizi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 03/11/2015 tarihli ilamıyla davalının marka ihlalinden sorumlu olacağına dair herhangi bir yasal düzenleme gösterilmeksizin sırf malın muhteviyatı hakkında bilgi sahibi olması gerektiğinden bahisle sorumluluğuna hükmedilmesinin doğru olmadığı gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiş, bozma ilamı sonrasında davacının davadan feragatı nedeniyle davanın reddine karar verildiği görülmüştür. Bakırköy 2. FSH Ceza Mahkemesi’nin 2013/406 Esas sayılı dosyasının incelenmesinde; … yetkilisi …hakkında marka hakkına tecavüz suçundan dolayı kamu davası açıldığı, mahkemece yapılan yargılama sonucunda katılan … şikayetten vazgeçmesi nedeniyle sanık hakkında açılan kamu davasının düşürülmesine karar verildiği ve kararın kesinleştiği görülmüştür. 10/04/2013tarihli belgenin incelenmesinde; … tarafından 01/03/2013 tarihli hizmet sözleşmesi kapsamında olmayan diğer herhangi bir ödeme ile marka ile ilgili açılabilecek yasal takiplerin ve mahkemelerin masraflarının üstlenilmesinin taahhüt edildiği görülmüştür. Dava, itirazın iptali istemine ilişkindir. Tüm dosya kapsamına göre; davacının mühürlü emtianın taşınması sırasında oluşabilecek kamu borçları yönünden transit beyannamesi verdirme yetkisine sahip bir şirket olduğu, davalı ile davacı arasında bu kapsamda Endonezya’dan Moldova’ya gönderilmek üzere gemi yoluyla Ambarlı limanına getirilen emtianın davalı tarafından taşınması kapsamında sözleşme düzenlendiği, davalı tarafından söz konusu emtianın mühürlü konteynır içerisinde Ambarlı limanından alınarak Zeytinburnu Gümrük Müdürlüğü’ne kara yolu ile taşımasının gerçekleştirildiği, ihbar üzerine yapılan inceleme sonucunda emtianın … firmasına ait markanın takliti suretiyle üretilmiş olduğunun tespit edildiği, bu nedenle marka sahibi … tarafından … ve … Müşavirliği aleyhine maddi ve manevi tazminat istemiyle dava açıldığı, ayrıca şirket yetkilisi … hakkında marka hakkına tecavüz suçundan dolayı kamu davası açıldığı, Bakırköy 1.FSH Hukuk Mahkemesi’nin 2016/32 Esas sayılı dosyasında yargılama sırasında alınan bilirkişi raporunda el konulan ürünlerin marka hakkına tecavüz teşkil ettiği, davalı ve ihbar edilen firmaların konteynır içindeki malın muhteviyatı hakkında bilgi sahibi olmalarının mümkün olmaması nedeniyle maddi tazminat bakımından sorumluluklarının bulunmadığının tespit edildiği, mahkemece yapılan yargılama sonucunda davalı … aleyhine verilen hükmün Yargıtay 11. Hukuk Dairesi kararı ile davalının sorumluluğunun bulunmadığı gerekçesiyle bozulmasına karar verildiği, açık bozma ilamına rağmen dosyamız davacısı olan … tarafından marka sahibi … firmasına dava dışı sulh yoluyla tazminat ödendiği, buna dayalı olarak … firması tarafından hukuk davasından feragat edildiği, ceza davasında ise şikayetten vazgeçildiği anlaşılmaktadır. Yukarıda da belirtildiği üzere dosyamız davalısının mühürlü konteynır içindeki emtianın taklit ürün olduğundan haberdar olması mümkün değildir. Bu husus Bakırköy 1. FSH Hukuk Mahkemesi’nde alınan bilirkişi kurulu raporunda da tespit edilmiştir. O dosyadaki tazminat hükmü dosya davalısı SGS Transit Net lehine Yargıtay tarafından bozulmuş olmasına rağmen, dosya davalısı … firmasına dava dışında tazminat ödemesi yapmıştır. Bu nedenle davacının aleyhine kesinleşmiş bir mahkeme kararı olmaksızın kendi rızası ile ödemiş olduğu tazminat bedelini davalıdan talep etmesi mümkün değildir. Ayrıca davalı tarafından davacıya verilmiş olan 10/04/2013 tarihli taahhütname, yasal takipler ve dava sonuçlarına dayalı olarak oluşacak zararı kapsar nitelikte olup, davacının aleyhine verilmiş bir mahkumiyet hükmü veya tazminat kararı olmaksızın yapmış olduğu ödemeleri kapsamamaktadır. Bu itibarla davanın reddine karar vermek gerekmiştir. Öte yandan alacaklı davacı takipte haksız olmakla birlikte kötü niyetli olduğuna dair herhangi bir delil bulunmadığı anlaşılmakla, davalının tazminatının reddine karar verilmiştir. ” gerekçeleri ile; ” 1-DAVANIN REDDİNE, 2-Koşulları oluşmadığından davalının tazminat isteminin reddine, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı …. A.Ş. vekili istinaf dilekçesinde özetle; Taraflar arasında imzalanan 01/03/2012 tarihli sözleşme ve 10/04/2013 tarihli taahhütname uyarınca davalının kusursuz sorumluluk üstlendiğini, mahkemece 21/05/2018 tarihli Bilirkişi Raporunda yer alan eksik ve yanlış saptamalar esas alınarak “…Yukarıda belirtildiği üzere dosyamız davalısının mühürlü konteynır içindeki emtianın taklit ürün olduğundan haberdar olması mümkün değildir.” tespiti yapıldığını, Davaya ilişkin alacak taleplerinin davalının kusurlu veya kusursuz oluşuna dayanmadığını, tamamen taraflar arasında imzalanan sözleşme ve taahhütnameden kaynaklandığını, taraflar arasında imzalanan 01/03/2012 tarihli … Hizmet Sözleşmesi’nin 11.2. maddesinin (h) bendinde; “Hizmet Sağlayıcıyı … herhangi bir üçüncü tarafın … suç teşkil eden ve/veya kaçakçılık fiillerinden ileri gelen her türlü yasal masraf ve ilgili maliyetler dahil olmak üzere herhangi bir nitelikteki (fiili veya muhtemel) her türlü kayıp, zarar veya masraf talebine karşı tazmin etmeniz ve beri kılmanız gerekmektedir.” denilmekle, davalının kusurlu ya da kusursuz olması aranmaksızın, işbu fiillerin kim tarafından gerçekleştirildiğine bakılmaksızın, suç teşkil eden ve/veya kaçakçılık fiillerden ileri gelen her türlü masrafı ve maliyeti karşılamakla yükümlü olduğu konusunda tarafların mutabakata vardığını, Taraflar arasında imzalanan 10/04/2013 tarihli taahhütnamede de bu hususun; “… nolu transit beyanname ile ilgili olarak gerek gümrükten gelebilecek ve 01/03/2012 tarihinde imzalanmış olan … Hizmet Sözleşmesi kapsamında olmayan diğer herhangi ödemenin ve gerekse de üçüncü şahıslar tarafından tescilli marka ile alakalı olarak tarafınıza açılabilecek herhangi yasal takibatların ve mahkemelerin olası masraflarını üstleneceğimi taahhüt ederim.” şeklinde davalı tarafından taahhüt altına alındığını, TTK.’nun 854. maddesinde “Kanunun taşıyıcıya … yüklediği sorumlulukların önceden hafifletilmesi veya kaldırılması sonucunu doğuran tüm sözleşme hükümleri geçersizdir.” hususu belirtilmekte olup, bu hükmün taşıyıcı aleyhine nisbi emredici nitelikte olduğunu, bu hüküm uyarınca taşıyıcıya kanunun yüklediği sorumluluklar sözleşme ile kaldırılamamakla birlikte taşıyıcının kusursuz sorumlu olacağını öngören sözleşmelerin kurulmasının mümkün olduğunu, taraflar arasında imzalanan sözleşme ve taahhütnamenin de bu kapsamda taşıyıcının kusursuz sorumlu olduğunu öngördüğünü, Taraflar arasında imzalanan sözleşme ve taahhütnamelerin içeriği itibari ile davalının kusursuz sorumluluk üstlendiği açık olmasına karşın mahkemenin halen markaya yönelik tecavüz eyleminde davalının kusurlu olup olmadığını araştırması ve karar gerekçesinde davalının kusursuzluğunu vurgulamasının sözleşme ve taahhütname içeriğinin Mahkemece doğru yorumlanmadığını gösterdiğini, Taraflar arasında imzalanan sözleşme uyarınca davalı hem fiili hem de muhtemel zarar ve talepleri üstlenmiş olduğundan, fiili zarara uğrayan müvekkilinin alacak talebinde bulunması için aleyhine verilen hükmün kesinleşmesi gibi bir zorunluluk bulunmadığını, Davalının sorumluluğunun, 01/03/2012 tarihli sözleşme uyarınca hem fiili hem de muhtemel zararı, 10/04/2013 tarihli taahhütname uyarınca da yasal takibatların ve mahkemelerin olası masraflarını kapsadığını, Bakırköy 1. Fikri Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2013/137 E. – 2014/130 K. sayılı dosyasında dava dışı üçüncü firmanın uğramış olduğu zarardan müvekkili şirketin sorumlu tutulduğunu, diğer yandan devam eden Bakırköy 2. Fikri Sınai Haklar Ceza Mahkemesi’nin 2013/406 E. sayılı dosyası ile müvekkili şirket genel müdürü …k’ın hapis tehdidi altına girdiğini, bu noktada artık müvekkilinin fiili ve muhtemel zararı doğmuş olmakla, uyuşmazlığın bu aşamada sulh ile sonuçlandırılması adına dava dışı üçüncü firmaya ödeme gerçekleştirildiğini, Gerek 01/03/2012 tarihli sözleşmede gerekse 10/04/2013 tarihli taahhütname metninde davalının sorumluluğunun yalnızca kesinleşmiş ilamlar neticesinde doğacağı gibi bir ibare yer almamasına karşın, Yerel Mahkemenin sözleşme ve taahhüdü yanlış şekilde yorumlaması ve müvekkili şirket tarafından kesinleşmiş bir ilam olmaksızın yapılan ödemeden davalının sorumlu olmayacağı tespitinin hatalı olduğunu, Müvekkili şirketin dava dışı üçüncü kişiye yaptığı ödemeyi keyfi olarak değil cezai yaptırım ve icra baskısı neticesinde gerçekleştirdiğini, Bakırköy 1. Fikri Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2013/137 E. 2014/130 K. sayılı dosyasında dava dışı üçüncü firmanın uğramış olduğu zararından gerek müvekkili şirketin sorumlu tutulması, gerekse müvekkili şirket genel müdürünün Bakırköy 2. Fikri Sınai Haklar Ceza Mahkemesi’nin 2013/406 E. sayılı dosyası ile hapis tehdidi altında bulunmasının müvekkili şirkete uyuşmazlığı sulhen çözmek dışında bir çare bırakmadığını, Müvekkil şirket tarafından, taklit markalı ürünleri taşımak sureti ile gerek Gümrük Müdürlüğü gerekse Mahkemeler nezdinde olumsuz sonuçlara sebebiyet vermesinden ötürü davalıya işbu hukuki sürecin gidişatı, sonucu ve müvekkilinin uğrayabileceği muhtemel risklerin anlatıldığını ve davalıdan yaşanan işbu olumsuzlukları gidermesinin istendiğini, davalı tarafın bunun üzerine müvekkiline 10/04/2013 tarihli taahhütnameyi vererek müvekkilinin gerek devlete, gerekse marka hakkı ihlal edilen üçüncü şahıslara karşı sorumluluğunu doğurabilecek dava ve takiplerden bizzat sorumlu olacağını açıkça kabul ettiğini, davalı, müvekkilinin uğrayabileceği gerek fiili gerekse muhtemel her türlü kayıp ve zarardan herhangi bir kusur incelemesi yapılmaksızın sorumlu olduğunu taahhüt ettiğinden, müvekkilinin aleyhine açılan davalar bakımından dava dışı üçüncü kişiye tazminat, avukatlık ücreti ve şikayetten vazgeçilmesi adına yapmış olduğu ödemelerden davalının sorumlu olup, mahkemece verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, faturadan kaynaklanan alacağın tahsili için başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, karara karşı davacı tarafça istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Mahkemece de tespit edildiği üzere, davalının mühürlü konteynır içindeki emtianın taklit ürün olduğundan haberdar olmasının mümkün olmadığı, Bakırköy 1. Fikri Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2013/137 E. – 2014/130 K. sayılı dosyasında davalı, işbu dosyada davacı şirket aleyhine tazminata hükmedilen kararın, … lehine Yargıtay tarafından bozulduğu, bozma kararından sonra … tarafından, … firmasına dava dışında tazminat ödemesi yapıldığı, 10/04/2013 tarihli taahhütnamenin, yasal takipler ve dava sonuçlarına dayalı olarak oluşacak zararları kapsadığı, dolayısıyla davacı şirketin, aleyhine kesinleşmiş bir mahkeme kararı olmaksızın kendi rızası ile yaptığı tazminat ödemesini davalıdan talep edemeyeceği, ayrıca gerek taraflar arasında yapılan sözleşmenin 11/2 maddesi gerekse taahhütname kapsamından davalının tazminat ödemekle ilgili kusursuz sorumluluğu da bulunduğunun kabul edilemeyeceği, dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklar ve gerekçe içeriğine göre, ilk derece mahkemesince ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, davanın esasıyla ilgili tarafların gösterdiği hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, hüküm ve gerekçesinde davacı vekilinin istinaf nedenlerinin ayrıntılı olarak karşılandığı, yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilerek, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nun 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 121,30 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 59,30 TL istinaf karar harcından, istinaf eden tarafından peşin olarak yatırılan 44,40 TL istinaf karar harcının mahsubu ile bakiye 14,9 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderleriin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, 5-Karar kesinleştiğinde ve talep halinde artan gider avansı varsa avansı yatıran tarafa iadesine Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’ nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere 01/07/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.