Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1596 Esas
KARAR NO: 2021/713 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 04/03/2019
NUMARASI: 2017/511 Esas 2019/171 Karar
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 18/05/2021
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, davacı müvekkilinin, davalı taraf ile ticari ilişkisinden doğan faturalı alacaklarından kalan bakiyenin davalı tarafından ödenmemesi nedeniyle aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E sayılı dosyası sayılı dosyası ile ilamsız icra takibi başlattığını, davalının süresi içerisinde borca ve tüm ferilere itiraz ederek takibin durduğunu ileri sürerek itirazın iptali ile takibin devamına, %20’dan aşağı olmamak üzere tazminata, yargılama masrafları ve vekalet ücretinin davalı üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, zaman aşımı nedeniyle davanın reddi gerektiğini, davacının iddia ettiği alacağın varlığını ve miktarını ispatla yükümlü olduğunu, beyan ederek, davanın reddi ile davacı aleyhine icra inkar tazminatına, yargılama masrafları ve vekalet ücretinin davacı üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 04/03/2019 tarih 2017/511 Esas 2019/171 Karar sayılı kararında; “….Davacı taraf verilen kesin süre içerisinde ticari defterlerini incelenmek üzere sunmamış, defterlerini sunamaması hususunda inceleme gününde açıklamada ve eski hale iade talebinde bulunmamıştır. Davacı defterlerinin incelenememesi nedeni ile davalı defterlerindeki kayıtların davacı defterleri ile karşılaştırılması mümkün olmamakla birlikte davalı defterlerinde davalının davacıdan 13 fatura karşılığı 60.622,53 TL tutarlı mal/hizmet faturası aldığı, 2013 yılından davalının davacıya 26.953,89 TL borcunun kaldığı tespit edilmiştir. Davalının defterlerindeki kayıtlar davacı iddialarını doğruladığından davalı defterleri davacı lehine delil teşkil etmektedir. Davacının alacağın varlığı ve miktarı kanıtlanmış olup davalı defterlerinde davalının davacıya olan ve 2013 yılından gelen 26.953,89 TL borcunun tamamını nakit olarak ödediği kayıtlı ise de davalı tarafça herhangi bir ödeme belgesi sunulamamış olması karşısında davanın kabulü ile, davalı tarafından İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E sayılı icra dosyasına yöneltilen itirazın iptaline ve takibin devamına, geçerli bir ilamsız genel icra takibinin varlığı, borçlunun yedi günlük süre içerisinde ödeme emrine itiraz etmiş olması, bir yıl içinde açılmış bir itirazın iptali davası bulunması, davacı alacaklının tazminat istemini dava dilekçesinde açıkça talep etmiş olması ve takip konusu alacağın miktarının belli (likit) olması dikkate alınarak borçlunun itirazının haksız olması nedeniyle asıl alacağın % 20 si oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar vermek gerekmiştir…”gerekçesi ile, Davanın kabulü ile, davalı tarafından İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E sayılı icra dosyasına yöneltilen itirazın iptaline ve takibin devamına, asıl alacağın % 20 si oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesi ile, İstinaf başvurusu yapılan davada özetle; davacı şirket davalı müvekkili şirket ile aralarında bulunan ticari ilişkiden doğan bir bakiye alacağı olduğu iddiası ile öncelikle İstanbul … İcra Müdürlüğü nezdinde … E. sayılı dosya kapsamında bir ilamsız icra takibi başlatmış ve esasında böyle bir bakiye alacağın bulunmaması nedeniyle tarafımızca ilgili ödeme emrine itirazları neticesinde davacı tarafın İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi nezdinde işbu davanın ikamesi yoluna başvurduğunu, İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nde yapılan yargılama süresince, davacı şirkete tüm alacaklarının ödendiği ve davacı tarafın davalı müvekkili şirketten herhangi bir alacağının bulunmadığı hususları taraflarınca ifade edilmiş olmasına karşılık, dosyaya sunmuş oldukları beyan ve açıklamalar dikkate alınmadığı ve herhangi bir şekilde ispatlanamamış olmasına rağmen yetersiz inceleme neticesinde davanın kabulüne karar verildiğini, Bu durumda, davalı müvekkili şirketin dava konusu müvekkili şirketin dava konusu edilebilecek herhangi bir alacağı bulunmadığına ilişkin açıklamaları dikkate alınmamış olması ve bundan bahisle hukuki dinlenilme haklarının ihlal edilmiş olması nedeniyle davacı tarafın haksız ve dayanaksız davasının kabulüne ilişkin kararın bozulan hukuki dengelerin yeniden tecelli ettirilmesi amacıyla istinaf incelemesine sunulması zarureti hasıl olduğunu, Davacı taraf alacağını tevsik eden ve hukuken geçerliliği olan herhangi bir delil ibraz etmediği ve dava dilekçesinde somut ve açıklayıcı şekilde maddi olgularını ortaya koymadığı ve iddia konusu alacağın oluşmasına ilişkin olarak herhangi bir tarih de belirtmediğini, Bu durumda davacı tarafın herhangi bir yazılı delil ile aksini iddia edemediği de göz önüne alındığında, TBK madde 146 uyarınca talep konusu alacağın zamanaşımına uğradığının kabulü gerekmekte olduğunu, İşbu davanın esasına ilişkin borç isnadını herhangi bir şekilde kabul anlamına gelmemek kaydıyla, davacının iddiası gibi bir borcun varlığı ihtimalinde dahi bu alacağın zamanaşımına uğradığının kabulü gerekir iken, Mahkemenin davanın esasına girmesi ve yetersiz bir inceleme neticesinde davanın kabulüne karar vermesi yerinde olmadığını, Yine aynı şekilde dosyada mübrez beyanlarında da yer aldığı üzere, davacı tarafın alacak iddiasının dayanakları konusunda somut ve açıklayıcı herhangi bir bilgi ve belge yer almadığını, Davacı tarafın ifadelerinde yalnızca soyut şekilde bir faturadan bahsedilmekte ancak faturanın konusu, konusuna ilişkin teslimat ve bunlara dair sair teslim belgeleri gibi iddia konusu alacağı ve dayanağını ispatlar belge ile bunların tutarı, tarihi, tebliği gibi hususlara dair hiçbir aydınlatıcı ve ayrıntılı bilgi bulunmadığını, Bu hususta, Mali Müşavir … tarafından dava konusu uyuşmazlığa ilişkin olarak tanzim edilen 05/12/2018 tarihli bilirkişi raporunda bu konuya yer verildiği ve davalı şirketlerin ticari defterleri incelendiğinde 2014 yılında taraflar arasında herhangi bir alışveriş olduğuna dair davalı müvekkil şirket kayıtlarında herhangi bir işlem veyahut kayda rastlanılmadığı beyan edildiği, Yine aynı şekilde gerekçeli kararın 2. sahifesinde de belirtildiği üzere, ilk derece mahkemesinde devam eden yargılama süresince, iddia sahibi davacı şirket kesin süre içerisinde ticari defterlerini incelenmek üzere mahkemeye ve bilirkişiye sunmadığı, defterlerini sunamaması hususunda inceleme gününde herhangi bir açıklama veya mazeret sunmamış ve eski hale iade talebinde de bulunmadığını, Buna ek olarak, yine ilk derece mahkemesinin gerekçeli kararının 2. sahifesinde; ‘’davalının davacıya olan ve 2013 yılından gelen 26.953,89 TL borcunun tamamını nakit olarak ödediğinin kayıt altına alınmış olduğu’’ ifadesine çok açık bir şekilde yer verildiğini, Hal böyle olmakla birlikte, davacı taraf iddiasını kanıtlar hiçbir bilgi ve belge sunmadığı, şirket ticari defterlerini bilirkişi incelemesinde ibraz etmediği ve hatta herhangi bir mazerette bulunmamış olmasına rağmen davalı müvekkili şirketin kesin ve açık delilleri ile borçlu olmadığının tespit edilmiş olmasına karşılık davacı lehine karar verildiğini, Bu durumda, davaya konu iddialarının dayanaklarını mahkemeye sunma zorunluluğu olan davacı tarafın bu yargılama gereklerini yerine getirmemiş olmasına göz yumulmasının yanı sıra davalı müvekkil şirketin haklılığını kanıtlar nitelikteki göz ardı edildiğini, Bu durumda, hukuk devletinin temelinde yatan adil yargılanma ilkelerinin ve Türkiye’nin taraf olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinde yer alan ‘’SİLAHLARIN EŞİTLİĞİ’’ prensibinin yok sayıldığı ve müvekkili davalı şirket aleyhine anılan silahların eşitliği ilkesinin açık bir şekilde ihlal edildiği işbu davada ilk derece mahkemesinin davanın kabulü kararının kaldırılması ve böylece işbu yanlı ve dayanaksız mahkeme kararının düzeltilmesi gerekmekte olduğunu, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, davanın reddine, gerekiyor ise bilirkişi incelemesi yapılmasına veya ek rapor alınmasına, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, taraflar arasındaki açık hesap ticari ilişki nedeniyle bakiye alacağın tahsili için yapılan icra takibine itiraz üzerine açılan itirazın iptali davasıdır. Mahkemece, davanın kabulü ile, davalı tarafından İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E sayılı icra dosyasına yöneltilen itirazın iptaline ve takibin devamına, asıl alacağın % 20 si oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davalı vekilinin alacağın zamanaşımına uğradığına yönelik istinaf sebebi incelendiğinde, Mahkeme gerekçesinde de belirtildiği üzere davaya konu alacak 10 yıllık zamanaşımına tabi olup, icra takibi ve dava tarihi itibariyle 10 yıllık zamanaşımı süresi dolmadığı görülmekle, zamanaşımı definin reddine yönelik mahkeme kararı yerinde olup davalı vekilinin bu yöndeki istinaf sebebi yerinde görülmemiştir. Davalı vekilinin mahkemenin kabulüne yönelik istinaf sebepleri incelendiğinde, Davalı icra dosyasına verdiği itiraz dilekçesinde; alacaklı tarafa herhangi bir borcu olmadığını belirtip borca itiraz etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacının iddia ettiği alacağın varlığını ve miktarını ispatla yükümlü olduğunu belirtip davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Somut davada, davalı kendi ticari defter ve kayıtlarına, davacı ise tarafların ticari defter ve belgelerine delil olarak dayanmış, davalı süresinde kendi ticari defter ve belgelerini bilirkişi incelemesi için sunmuştur. Davacı ise kendi ticari defter ve kayıtlarını süresi içerisinde bilirkişi incelemesine ibraz etmediği tesbit edilmiştir. Davalının ticari defter ve kayıtları incelenmek suretiyle hazırlanan bilirkişi raporunda;… Davalı şirketin ticari kayıtlarında davacı ile 2013-2014 yılında ticari ilişkinin kayıtlı olduğu, 2013 yılında davacıdan 60.622,53 TL. Tutarlı mal/hizmet faturasını satın almış ve 33.668,64 TL. Ödeme yaptığı ve 26.953,89 TL. Borcun 2014 yılına devrettiği, 2014 yılında davacıya bakiye 26.953,89 TL. Nin tamamını nakit olarak ödediğine dair ticari defterlerinde kayıtlı olduğu, takip tarihi itibariyle davacıya herhangi bir borcun görülmediğinin tesbit edildiği belirtilmiştir. Davacı bilirkişi raporuna karşı itirazlarını içerir verdiği beyan dilekçesinde; davalı defterlerinde müvekkile nakit ödeme ile borcun kapatıldığına dair kaydı kabul etmediklerini, davalı tarafından müvekkiline bilirkişi raporunda belirtilen nakit ödemenin yapılmadığını, davalı tarafın ödeme yapıldığını ödeme belgesi ile ispat etmesi gerektiğini, kendi ticari defterleride incelenerek ek rapor alınmasını talep etmiştir. Davalı vekili bilirkişi raporuna karşı verdiği beyan dilekçesinde; Davacının mahkemece verilen kesin süre içerisinde ticari defterlerini bilirkişi incelemesine ibraz etmediğinden HMK. 94/2 Maddesi uyarınca bu hakkının ortadan kalktığını, defter ibrazından kaçınmış sayılacağını, bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere müvekkilinin davacıya 26.953, 89 TL. Lik borcunu nakit olarak ödeyip davacıya borcunun olmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece 10/12/2018 tarihli duruşmanın 1 nolu ara kararı ile; davacının ticari defterleri incelenmek suretiyle bilirkişiden ek rapor alınması talebinin reddine karar verildiği anlaşılmıştır. Mahkemece 24/12/2018 tarihli ve 28/01/2019 tarihli duruşmanın ara kararları ile; davalı tarafa bilirkişi raporunda belirtilen nakit ödemeye dair belgelerini ibraz etmek üzere süre verildiği, davalı tarafından ödeme belgesinin ibraz edilmediği tesbit edilmiştir. Davalı vekili 04/03/2019 tarihli duruşmada;” ödeme belgelerini sunamadık. Bir önceki yöneticiler tarafından bütün evrak alınıp götürülmüştür,” şeklinde beyanda bulunmuştur. Yargıtay 19 Hukuk Dairesi’ nin 2004/7898 Esas – 2005/2012 Karar sayılı içtihadı ve yerleşik Yargıtay içtihatlarında da belirtildiği üzere, 6100 Sayılı HMK.’ nın 222 maddesi uyarınca kanuna uygun olarak veya olmayarak tutulmuş olan ticari defterlerin münderecatı,sahibi ve halefleri aleyhine delil sayılır. Davalı, icra dosyasına verdiği itiraz dilekçesinde ve cevap dilekçesinde borcu olmadığını savunmuştur. Takipte istenen alacağın dayanağı olan faturaların davalının ticari defterlerinde kayıtlı olduğu, karşılığı borcun nakit ödeme olarak kapatıldığı bilirkişi raporunda açıkça belirtilmektedir. Bilirkişi raporunda, davacıdan satın alınan mal bedellerinin nakit (peşin) olarak kaydedilmiş olduğu, davalı tarafın ticari defterlerinde davacıya bir borç görünmediği, ancak davalının muhasebe kayıtlarında peşin ödeme olarak gösterdiği kayıtlara ilişkin bir ödeme belgesinin dosyaya sunulmadığı rapor edilmiştir. Bu durumda ispat külfeti davalı tarafta olup, Tüm bu değerlendirmeler ışığında, faturaları ticari defterine kaydetmiş olan davalının ödeme savunmasını yazılı delille kanıtlaması gerekmektedir. Davalı tarafından ödeme yapıldığına dair ödeme belgesinin sunulmadığı anlaşılmakla; İlk Derece Mahkemesince sunulan deliller, bilirkişi rapor içeriğindeki tespitler ışığında kurulan hüküm gerekçesinde davalı vekili tarafından ileri sürülen istinaf sebeplerinin tartışılıp değerlendirildiği, mahkeme gerekçesi ve tespitinin dosya kapsamına uygun olduğu dairemizce belirlendiğinden, davalı vekilinin istinaf sebepleri ilk derece mahkemesinin gerekçesi ve değerlendirilmesine göre yerinde görülmemiştir. ( Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 2014/19641 Esas- 2015/696 Karar sayılı ilamı ve Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 2013/17997 Esas- 2014/2038 Karar sayılı ilamı da Benzer mahiyettedir.) Davalı delil listesinde yemin deliline de dayanmış olup mahkemece davalı tarafa yemin delilinin hatırlatılmadığı ancak davalının yemin delilinin hatırlatılmadığına yönelik bir istinafınında olmadığı anlaşılmıştır.(Yrg.19.HD.09/05/2018 T.2017/5093 E.20182596 K.) Sonuç itibariyle, dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre; mahkeme kararı usul ve yasaya uygun olduğundan davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’ nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 121,30.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 1.554,31.TL istinaf karar harcından, davalı tarafından peşin olarak yatırılan (44,40.TL+344,18.TL=) 388,58.TL harcın mahsubu ile bakiye 1.165,73.TL’ nin davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın İlk Derece Mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 18/05/2021 tarihinde HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.