Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/1580 E. 2021/604 K. 22.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1580 Esas
KARAR NO : 2021/604 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI : 2017/354 Esas – 2019/556 Karar
TARİH: 10/05/2019
DAVA: Ticari Unvanın Korunması
KARAR TARİHİ: 22/04/2021
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde kurulmuş bir kamu kurumu olan müvekkili …’ne, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Milli Eğitim, Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın,13/03/2013 tarih ve MEB.0.00-203/9-13/190 sayılı yazısı ile ilgili programlar için, 65/2005 sayılı Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Yükseköğretim Yasası uyarınca “Açma Ön Özni”verildiğini, Yükseköğretim Planlama, Denetleme, Akreditasyon ve Koordinasyon Kurulu’nun (YÖDAK) 19/03/2013 tarihli yazısı ile … olarak öğretime başlama izni verildiğini, ayrıca 16/01/2009 tarihli Türkiye Cumhuriyeti ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Hukukuna Göre Kurulmuş Olan Üniversitelerin Karşılıklı Tanınmasına Dair Milletlerarası Anlaşma çerçevesinde, Yüksek Öğretim Kurulu tarafından ÖSYS Kılavuzuna alınmış ve ÖSYM tarafından gerçekleştirilen sınavlar sonucunda kazanan öğrencilerin, …’ne yerleştirildiğini, yine bu anlaşmanın 10. Maddesine göre, müvekkili …’nin ve Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşlarının bu anlaşma çerçevesinde öğrenci kabul eden üniversitelerin, Türk hukukuna göre, Türkiye Cumhuriyeti hukukuna göre kurulmuş üniversite olarak kabul edildiğini, hatta diğer devletler nezdinde de aynı şekilde işlem görmesi için gerekli önlemlerin alındığını, dolayısıyla bu üniversitelerin, Türkiyede de kamu kurumu niteliğini taşıdığını, davalı şirketin ise, “…” unvanı ile 25/01/2007 tarihinde İstanbul Ticaret Sicilinin … sicil numarasında tüzel kişi tacir olarak tescil ve 31/01/ 2007 tarih, 6735 sayılı Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi’nde ana sözleşmesi ilan edildiğini, davalı şirketin ana sözleşmesinin, şirketin”Amaç ve Konusu”nu düzenleyen 3/1 maddesinde”1. Eğitim ve öğretim hizmetleri konusunda Türkiye Cumhuriyeti Kanunlarının izin verdiği her seviyede kurs, anaokulu, 8 yıllık temel eğitim, lise öğretim kurumları, yüksekokul ve üniversiteler açmak, veya bu konuda kurulu bulunan diğer şirketlere ortak olmak” şeklindeki düzenleme ile, davalı şirketin yüksekokul ve üniversiteler açmak amacıyla kurulduğunun ve dolayısıyla üniversite ve yüksekokul eğitimi verme konusunda faaliyet gösterebileceğinin öngörüldüğünü, ancak tüzel kişi tacir olan davalı şirketin Türkiye Cumhuriyeti kanunlarına göre yüksekokul ve üniversite açmasının, yüksekokul ve üniversite eğitimi vermesinin emredici hükümler ile yasaklandığını, davalı şirketin ana sözleşmesinin 3. Maddesinin 1. Fıkrasında yer alan “Yüksekokul ve Üniversiteler açmak” şeklindeki amaç ve faaliyet konusuna ilişkin kısım ile ticaret unvanında yer alan “Üniversite” ibaresinin çıkarılmasının, ticaret sicilinde terkin ve ilanının yapılmasının gerekli olduğunu, davalı şirketin de, ticari sicil kayıtlarına göre faaliyetleri arasında diğer faaliyetlerin yanı sıra, özel anaokulu, orta okul, lise, üniversite açmak, işletmek gibi faaliyetler de bulunduğunu , davalının ticaret siciline kayıtlı faaliyet alanında yer alan bu hizmetlerle, davacının tescilsiz ve tescilli markası kapsamındaki hizmetlerinin çakıştığını, her iki tarafın da eğitim-öğretim faaliyeti vermeleri nedeniyle daha çok öğrenciye sahip olma noktasında aralarında rekabet bulunduğunu, birinin vakıf üniversitesi, diğerinin şirket olmasının bu ticari olguyu değiştirmeyeceğini, davalı şirketin unvanında yer alan “…” ve “ÜNİVERSİTE” ibarelerinin, müvekkilinin unvanının birebir aynısı olduğunu, davalı şirketin, müvekkilin ismi ve tescilsiz markasına tecavüz teşkil edecek şekilde bu ibareleri ticaret unvanında kullanması sebebiyle, müvekkiline zarar verdiğini, hatta davalının hukuka aykırı bu unvandan yararlanarak yaptırdığı marka tescilleri ile müvekkiline dava açarak müvekkilinin faaliyetini engellemeye çalıştığını, davalı şirketin, üniversite konusunda faaliyette bulunamamasına rağmen, müvekkilinin unvanı da dahil, çok sayıda üniversite veya kısaltmalarını içeren, özellikle KKTC’de kurulmuş üniversitelerin sahip olduğu unvanları kendi adına marka olarak tescil ettirdiğini, davalı şirketin, ayrıca “…” markası için tanınmış marka başvurusunun bulunduğunu, başka bir deyişle, davalı şirketin kendisi üniversite olmadığı halde, başka üniversitelerin unvanlarını alarak, üniversitelerin bizzat kendilerinin tanınmış hale getirdiği unvanlarını, bu alanda faaliyette bulunması yasak olmasına, yani bu alanda hiçbir faaliyeti söz konusu olamamasına rağmen, davalı tarafça haksız olarak kullanıldığını, üstelik davalının tanınmış marka başvurusunda bulunduğunu, bundan sonraki adımın, markasının tanınmış olduğundan bahisle, başka mal ve hizmetlerle ilgili olarak, benzer işaretlerin kullanılmasını engellemek olduğunu, davalı şirketin bir üniversite olmadığını bir üniversite kurup işletmesi mümkün olmadığı halde ünvanında “ÜNİVERSİTE” ibaresi bulunduğunu, ticaret unvanının usulsüz bir biçimde tescil edilip kullanıldığını, bu unvanın kullanılmaya devam edilmesi halinde müvekkili …’nin telafisi mümkün olmayan zararla karşı karşıya kalacağını beyanla davalı şirketin ticaret unvanını kullanmasının men’i yönünde tedbir kararı verilmesini, yargılama sonunda; tazminat da dahil her türlü hakları saklı kalmak kaydıyla davalının ticaret unvanından ” …” ve “ÜNİVERSİTE ” bunun mümkün olmaması halinde “ÜNİVERSİTE ” ibaresinin, ana sözleşmedeki “KONU VE AMAÇ” maddesinden “YÜKSEKOKULLAR VE ÜNİVERSİTELER AÇMAK” ibaresinin çıkarılarak ticaret sicilinden terkin ve ilanını, müvekkilinin ünvanı ve tescilsiz markasına vaki tecavüzün önlenmesini, yargılama gideri ile vekalet ücretinin davalıya yüklenmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesi ile, Girne Amerikan Üniversitesi’nin müvekkili firmanın kurucusu, ortağı ve yetkilisi olan … tarafından 1985 senesinde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde kurulduğunu, …’ın Girne Amerikan Üni- versitesi’nin Kurucu Rektörü ve Yöneticiler Kurulu Başkanı, Girne Amerikan Üniversitesi’nin ise Kıbrıs’ın ilk üniversitesi olduğunu, tıpkı davacı üniversite gibi …’ne de ağırlıklı olarak Türkiye’den öğrencilerin kaydolduğunu, … kurucusu ve sahibi olduğu sair kuruluşlar tarafından farklı eğitim – öğretim kademelerinde lisans ve lisans üstü eğitiminin dışında da eğitim – öğretim hizmeti sunulduğunu, özel kreşler ve kolejlerin de bulunduğunu, müvekkili firmanın faaliyet amacının müvekkil firmanın ana sözleşmesinde, davacı tarafından ana sözleşmeden terkini talep edilen ibarenin yalnızca bir kaç satır altında; “ Eğitim Ve Danışmanlık Hizmetleri Konusunda Türkiye Cumhuriyeti Kanunları İzin Verdiği Her Seviyede Hizmet Amaçlı Vakıflar Kurmak”, “Gerek Kamu Sektörüne Gerek Özel Sektöre Her Türlü Mesleki Ve Özel Eğitim Danışmanlık Ve Destek Hizmetleri Vermek” şeklinde düzenlendiğini, müvekkili firmanın esas sözleşmesi bir bütün olarak okunduğunda davacı yanın iddialarının aksine hukuka aykırı unsurlar bulunmadığının açıkça ortada olduğunu, müvekkili firmanın, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde kurulmuş olan Girne Amerikan Üniversitesi’ne bağlı olarak Türkiye’de danışmanlık ve sair hususlarda hizmet vermek için kurulduğunu, bu hususun zaten ana sözleşmesinin “Amaç” ve “Konu” başlığı altında yer alan 4. maddede açıkça belirtildiğini, “Yüksek Okullar Ve Üniversiteler Açmak” faaliyeti bakımından ise yine sözleşme bir bütün olarak okunduğunda bir hukuka aykırılık olmadığını, zira yine “Amaç” ve “Konu” başlığı altında yer alan 3. maddede, 1. maddede belirtilen faaliyetler için “kanunda ön görülmesi halinde vakıf kurmak” hususunun da eklendiğini, davacının, müvekkil firma markalarına vaki tecavüzleri nedeniyle ikame edilen davalar nedeniyle kötü niyetli olarak iş bu davayı ikame ettiğini, “…” ibaresi bakımından gerçek hak sahibinin müvekkili firmanın organik olarak bağlı olduğu Girne Amerikan Üniversitesi ve müvekkil firma olduğunu, müvekkili firmanın unvanının ve “…” ibareli kullanımlarının, davacı yanın tescilsiz markası ve unvanına tecavüz teşkil etmediğini beyanla davanın reddini savunmuş, yargılama gideri ile vekalet ücretinin davacı tarafa yüklenmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:İlk Derece Mahkemesi 10/05/2019 tarih 2017/354 Esas – 2019/556 Karar sayılı kararında;”Davacı taraf, Türkiye Cumhuriyeti ile KKTC arasında imzalanan uluslararası anlaşmalar çerçevesinde Yüksek Öğretim Kurulu tarafından tanınan bir Üniversite olup unvanı “Üniversite sınavı tercihlerinin” belirlendiği ÖSYM kılavuzunda resmi olarak yer almaktadır. Türkiye’den çok sayıda öğrenci kabul ettiği de gözetildiğinde davacının TTK m. 56/III de belirtilen “kamusal nitelikteki bir kurum” sıfatı taşıdığı, bu itibarla ülkemizde dava açma hakkına sahip olduğu sonucuna varılmıştır.Davalı ise “tüzel kişi”liği haiz bir ticari şirkettir.Ülkemizde devlet üniversiteleri dışında kalan vakıf üniversitelerinin vakıflar tarafından belli şartlar altında izin alınarak kurulması mümkündür. Buna karşın tacirlerin bir üniversite kurmaları ve kurucu sıfatına sahip olmaları yasal olarak mümkün değildir.Dava dilekçesine ekli davalıya ait ana sözleşmeyi içeren TTSG sureti incelendiğinde; 25/01/2007 tarihinde kurulan davalı şirketin ana sözleşmesinin 3.1 bendinde “Eğitim ve öğretim hizmetleri konusunda Türkiye Cumhuriyeti kanunlarının izin verdiği her seviyede kurs, anaokulu, 8 yıllık temel eğitim, lise öğretim kurumları, yüksekokul ve üniversiteler açmak veya burada kurulu bulunan diğer şirketlere ortak olmak”, 3.3 bendinde ise “Eğitim ve öğretim hizmetleri konusunda Türkiye Cumhuriyeti kanunlarının izin verdiği her seviyede bu hizmet amaçlı vakıflar kurmak” amaçları yer almaktadır. Söz konusu ana sözleşme, eğitim faaliyetlerine ilişkin amaçların ancak mevzuatın izin vermesi durumunda yapılacağını belirtmekte, ayrıca “bu hizmet amaçlı vakıflar kurmak” ifadesini de içermektedir. Türk Medeni Kanunu’nun. 101.maddesinde vakıflar ” gerçek veya tüzel kişilerin yeterli mal ve hakları belirli ve sürekli bir amaca özgülemeleriyle oluşan tüzel kişiliğe sahip mal topluluklarıdır”. şeklinde tanımlanmıştır.Bu kanun hükmüne göre, bir ticaret şirketince, eğitim vakfı kurulmasında yasal engel bulunmamaktadır. Vakıfların da gerekli koşulları ve izni elde ettikten sonra üniversite kurabilecekleri tartışmasızdır. Bu itibarla, davalının ana sözleşmesinin emredici düzenlemelere aykırı olmadığı sonucuna varılmıştır. Yani, davalının öncelikle bir vakıf ve daha sonra bu vakıf aracılığıyla bir “vakıf üniversitesi” kurması mümkündür.
Davalının ilgili ana sözleşme maddelerinin emredici düzenlemelere aykırı olduğu kabul edilse bile, davacı yargılamaya konu iş bu dava ile davalının ana sözleşmesinden bazı kelimelerin çıkartılmasını sağlamayacaktır. Bir başka deyişle, bir şirketin ana sözleşmesinin tescil edilmesi ve sonrasında değiştirilmesi usulü TTK tarafından belirlenmiş olup 10 sene önce tescili yapılan bir “ana sözleşme”nin bazı kelimelerine dava yoluyla müdahale edilmesi olanak dahilinde değildir. TTK 210 md gereğince, Ticaret şirketlerinin denetiminden Gümrük ve Ticaret Bakanlığı sorumlu olup gerektiğinde Bakanlığın harekete geçmesi öngörülmüştür Yoksa, davacının, huzurdaki dava ile doğrudan ana sözleşmeye müdahale hakkı bulunmamaktadır.Her ne kadar dava dilekçesinin 7. sayfasında BK m. 27’ye dayanılarak “kesin hükümsüzlük” nedeniyle ana sözleşmeden çıkarma talep edilmişse de, esasen BK’nın genel hükümleri ticaret ortaklıklarının ana sözleşmelerine aynen uygulanamaz. Ortaklık sözleşmesinin niteliği buna uygun değildir. Ancak “uygun düştüğü ölçüde ve aksine bir özel hüküm olmadığı takdirde” uygulanabilir (Bkz. M. BAHTİYAR, Ortaklıklar Hukuku, Beta, 2017, s. 17). Bu itibarla, ortaklıklar hukukunda ana sözleşmenin değiştirilmesi yetkisi şirketin kendisinde olup üçüncü kişilerin ana sözleşmeye müdahalesinin dayanağı bulunmamaktadır.Tacir olmayan davacının bir ticaret unvanı da yoktur. Buna mukabil, bir kamu tüzel kişiliği olarak “…” unvanına sahiptir. Davacının “unvanı” ticaret unvanı olmadığından davacı iddialarını TTK m. 52’ye değil, ticaret unvanı ile ilgili çeşitli hükümlerin yanında Haksız Rekabet Hukuku hükümlerine dayandırmıştır. Nitekim, dava dilekçesinin konu kısmında, dilekçenin metninde (emsal gösterdiği 12.12.2007 tarihli HGK kararında) ve netice-i talep kısmında “tescilsiz marka hakkı”na dayanmıştır.Tescilsiz marka TTK m. 55/1 /a/4 çerçevesinde değerlendirilebilecek bir müessese olup bu bentte “Başkasının malları, iş ürünleri, faaliyetleri veya işleri ile karıştırılmaya yol açan önlemler almak” haksız rekabet eylemi olarak kabul edilmiştir.Bir firmanın, başka bir kişinin emeğiyle oluşturduğu “iş ürünleri, faaliyetleri veya işleri”nden haksız biçimde faydalanmasını yasaklayan bu düzenleme tescilsiz tanıtma vasıtalarının taklidinde de kullanılan bir hükümdür.Buna karşılık, söz konusu maddenin somut olaya uygulanması “zaman” bakımından bir güçlük arz etmektedir.Şöyle ki; davalı 2007 senesinde kurulmuştur. Davacı ise 2013 senesinde kurulmuş ve öğretime başlamıştır 2007 senesinde kurulan bir şirketin 2013 yılında kurulacak bir Üniversite’nin unvanından haksız yararlanması kural olarak mümkün gözükmemektedir.Bir an için, davalının önceden tahmin ederek bu unvanı seçtiği kabul edilse bile, davalının ticaret unvanı “… Eğitim ve Danışmanlık Hizmetleri Limited Şirketi”dir ve kuruluş tarihi olan 2007 yılı itibariyle “…” ünvanlı dava dışı bir üniversite zaten mevcuttur. Dolayısıyla, davalının ticaret unvanının ek unsuru olan “…” ibaresi esasen davacı “…”ni değil, dava dışı bir kurum olan “…”ni hedef almıştır. Dolayısıyla, davalının unvanının “ek kısmı”, davacının unvanıyla tam olarak uyuşmamakta, dava dışı “…” ile aynı sıra ve üç kelime itibariyle örtüşmektedir. Bu nedenle davalının, davacı aleyhine TTK m. 54/2’de ifade edilen dürüstlük kuralına aykırı bir davranışı tespit edilememiştir. Dava dışı bir kurum olan “…”nin davalı aleyhine dava açıp açmaması ve özellikle bu unvanın ek kısmının aldatıcı olup olmadığı konusunda iddialar mahkememizdeki iş bu davanın konusu olmadığından değerlendirme konusu yapılmamıştır. Zira, davalının kullandığı “…” eki davacının değil, dava dışı Üniversitenin unvanıdır.Gelinen son aşamada ;- İlk olarak, davacı üniversite davalı şirketten daha sonradan kurulmuş olup “taklitçinin, orijinalden önce doğması, hayatın olağan akışına aykırı” görülmektedir.- İkinci olarak; KKTC’de aynı anda “…” ve ” Girne Amerikan Üniversitesi” isimli iki üniversite kurulmuş olup ” …”nin kuruluş tarihi daha öncedir. Davalı vekili aşamalarda sunduğu dilekçelerde; müvekkilinin kuruluşu daha eski tarih olan “… seçen veya seçecek öğrencilere tanıtım, kayıt ve sair hususlarda “danışmanlık” verdiğini beyan etmektedir. Nitekim, davalının ticaret unvanı da “… Limited Şirketi”dir.Hem “…” hem de davalı “… Limited Şirketi”, davacıdan önce kurulmuştur. Dolayısıyla, davacı kendi unvanını seçerken zaten … ve bu Üniversiteyi seçen Öğrencileri hedef alan davalı şirket mevcut idi. İşte, aynı coğrafi bölgede ismen birbirine çok yakın iki Üniversitenin kurulmuş olması huzurdaki uyuşmazlıkta da karşımıza çıkan benzerliğe yol açmış gözükmektedir. Davacı en son kurulan kurumdur. 2007 yılından beri var olan davalı … Limited Şirketi’nin ünvanı davacıya karsı haksız rekabet teşkil etmemektedir .Davalının söz konusu “…” ekini 2007’de seçmiş olması 2013 senesinde kurulan davacıya karşı dürüstlük kuralına aykırı bir davranış oluşturmaktadır. TTK m. 55/l/a/4 kapsamında davalının, davacının tescilsiz markasıyla karıştırılmaya yol açan önlemler aldığı da ispatlanamamıştır.Davacı … tarafından …Şti aleyhine Bakırköy 1. Fikri ve Sinai Haklar Mahkemesi’nde açılan 2017/428 Esas sayılı davada, davacı taraf marka hükümsüzlüğü ve terkin talebinde bulunmuş, yargılama sonanda “davalının üniversite ibaresi içeren markalarının hükümsüzlüğüne” karar verilmiş olup söz konusu davanın marka hukukuna, mahkememizdeki iş bu davanın ise ticaret hukuku hükümlerine tabi olduğu, uyuşmazlığa uygulanacak hükümlerin, mahkemece yapılacak değerlendirmenin farklı olduğu gözetilerek soz konusu davanın akıbeti de bekletici mesele yapılmamıştır.Toplanan deliller ile dosyadaki bilgi ve belgelere göre, davalı şirketin ticaret ünvanındaki “…” ve “ÜNİVERSİTE” ibarelerinin davacı aleyhine “haksız rekabet teşkil etmediği”, bu nedenle ticari ünvandan terkin koşullarının oluşmadığı, ayrıca yürürlükteki mevzuat hükümlerine göre davacı kurumunun davalı şirketin ana sözleşmesine müdahale talebinde bulunamayacağı sonucuna varılmakla davacının hukuki dayanaktan yoksun davasının reddine karar verilmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur….”gerekçesi ile, Davanın reddine, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, yerel mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu,Yerel mahkemenin yok hükmündeki bilirkişi raporundan tüm hukuki görüşleri aldığını ve gerekçe olarak yazıldığını, bu yönüyle kararın yok hükmünde olduğunu çünkü hukuki konularda bilirkişiye gidilemeyeceğini, bilirkişiler tarafından da hukuki konularda görüş beyan edilemeyeceğini, bu gerekçe ile rapora itiraz edildiğini ancak yerel mahkemenin bu itirazları dikkate almadığını, Yerel mahkemenin, vakıf üniversitelerin vakıflar tarafından belli şartlar altında izin alınarak kurulmasının mümkün olduğunu, tacirlerin üniversite kurmaları ve kurucu sıfatına sahip olmasının mümkün olmadığını tespit etmesine rağmen davayı reddettiğini, dava, açıldığı tarihteki koşullara göre karara bağlanması gerektiğini, davalının kurduğu bir vakıf olmadığı gibi, usulüne uygun olarak bu vakfın kurduğu bir üniversitenin de mevcut olmadığını, YÖK mevzuatının açık olmasına rağmen, yerel mahkemenine bu ibarelerin şirket sözleşmesinde yer almasının emredici hükümlere aykırı olmadığını, Yerel mahkemenin, davalının ticaret unvanındaki “Girne” ve “Üniversite” ibarelerinin terkini talebini de anlamadığını ve sadece müvekkilinin unvanının korunması için davanın açıldığını zannettiğini; doğal olarak yanlış sonuca ulaştığını, Davalının, ticaret şirketi olarak üniversite kurup işletemeyeceği halde, sanki üniversitesi varmış gibi ticaret unvanı oluşturmasının, bu şekilde kullanmasının, ticaret unvanının kamu düzenine, emredici hükümlere aykırı ve yanıltıcı olduğunu, 10 yıl önce kurulmuş bir şirket olmasının, söz konusu hukuka aykırılığın devamı yönünden bir gerekçe oluşturulamayacağını, ticaret unvanları ilk kez oluşturulduğu anda hukuka aykırı olmamasına rağmen, sonradan hukuka aykırı hale gelirse, bu durumda dahi ticaret unvanının hukuka uygun hale getirilmesinin mahkemeden talep edilebileceğini, önemli olanın, davanın açıldığı anda, kamu düzenine, emredici hükümlere aykırı, yanıltıcı bir unvanın bulunup bulunmadığının olduğunu, burada korunanın da, sadece müvekkili olmadığını tersine, bu yanıltıcı, hukuka aykırı unvanla muhatap olan üçüncü kişiler olduğunu, Davalının ana sözleşmesinin TTK 573/3’E aykırı olup; mahkemece ana sözleşmenin ilgili kısmının geçersizliğinin tespit edilerek, terkinine karar verilmesi gerektiğini, ticaret unvanındaki “…” ve “Üniversite” ibarelerinin terkini gerektiğini,Bakırköy 1. FSHHM’NİN 2017/428 E. sayılı dosyasında, davalının kötüniyetle kendi tekeline almaya çalıştığı tüm “üniversite”, “akademi” gibi ibareleri içeren markaların iptal edildiğini, İleri sürerek, yerel mahkeme kararının kaldırılmasını, davanın kabulüne karar verilmesini, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, davalı şirketin ticaret ünvanında yer alan “Girne” ve “Üniversite” ibarelerinin davacı yönünden haksız rekabet teşkil edip etmediği ile davalı şirket ana sözleşmesinde yer alan şirketin amaç ve konusu başlıklı 3. Maddesinin 1. Fıkrasında yer alan “Eğitim ve öğretim hizmetleri konusunda Türkiye Cumhuriyeti kanunlarının izin verdiği her seviyede kurs, anaokulu, 8 yıllık temel eğitim, lise öğretim kurumları, Yüksekokul ve üniversiteler açmak veya bu konuda kurulu bulunan diğer şirketlere ortak olmak” ibaresinde yer alan YÜKSEKOKUL VE ÜNİVERSİTE kelimelerinin davalı şirketin tacir olması nedeniyle Türkiye Cumhuriyeti yasalarına göre yüksekokul ve üniversite açması emredici hükümler ile yasaklandığından kanuna aykırılık nedeniyle ana sözleşmeden çıkarılması talebine ilişkindir.Davacı vekili dilekçesi ile müvekkilinin KKTC’de faaliyet gösteren yasalara göre kurulmuş üniversite olduğunu, KKTC ve TC arasında imzalanan anlaşmalar gereğince Türkiye Cumhuriyeti hukukuna göre kurulmuş üniversite olarak kabul edildiğini, davalının Türkiye’de kurulu ticari şirket olduğunu, davalı şirketin ana sözleşmesinde Üniversite ve yüksekokul açmak amacına yer verildiğini, Türkiye Cumhuriyeti yasalarına göre Türkiye içinde ticari şirketlerin üniversite veya yüksekokul kuramayacaklarını, bu nedenle davalının ana sözleşmesinde yer alan bu amacın kanunen yasaklandığını, TTK 573/3 maddesine göre limited şirketin kanunla yasaklanmamış her türlü ekonomik amaç ve konu için kurulabileceğini, TTK ve TBK hükümleri gereğince şirket ana sözleşmesinin kanunun emredici hükümlerine, ahlaka, kamu düzenine, kişilik haklarına aykırı veya imkansız amaçlar içeremeyeceğini, davalı şirketin yüksekokul ve üniversite açmak amacının kanunla yasaklandığını, ana sözleşmede yer alan “yüksekokul ve üniversite” ibarelerinin TTK 573/3 ve TBK 27. Maddelerine aykırı olup ana sözleşmeden çıkarılması gerektiğini, davalının yüksekokul ve üniversite açması yasak olduğundan ticari ünvanında yer alan “Üniversite” kalimesinin de ticaret unvanından çıkarılması gerektiğini, davalının ünvanında yer alan “…” ve “üniversite” ibarelerinin müvekkili açısından haksız rekabet oluşturduğunu beyan ederek, davalının ünvanında yer alan “…” ve “üniversite” ibarelerinin çıkarılmasına, ana sözleşmesinde amaç ve konu başlıklı kısımda yer alan “yüksekokul” ve “Üniversite” ibarelerin çıkarılmasını ve bunun ticaret sicilde ilanına karar verilmesini talep etmiş mahkemece davanın reddine karar verilmiş karara karşı davacı istinaf başvurusunda bulunmuştur.TTK’nın 573/3 maddesine göre limited şirketler kanunen yasak olmayan her türlü ekonomik amaç için kurulabilecektir. TBK’nın 27. maddesine göre ticaret şirketlerinin ana sözleşmelerinin kanunun emredici hükümlerine, ahlaka, kamu düzenine, kişilik haklarına aykırı olmaması ve aynı zamanda amacının imkansız olmaması gerekmektedir. Bu kurallara aykırı olan ana sözleşme veya ana sözleşmede yer alan amaç, TBK’nın 27. Maddesine göre mutlak hükümsüzdür.Buna göre, ihtilafa konu, davalı şirket ana sözleşmesinin amaç başlıkla 3. Maddesinin 1. Fıkrasının incelenmesinde, şirketin amaçları arasında yüksek okul ve üniversite kurmak belirtilmiştir. Mevzuatımıza göre ticaret şirketlerinin Türkiye’de yüksekokul veya üniversite kurmalarına olanak bulunmamaktadır. Ticaret şirketlerinin üniversite veya yüksetokul kurmasına kanun izin vermemiştir. Mevcut yasal düzenlemeye göre davalı şirket Türkiye’de yüksekokul veya üniversite kuramayacağından buna yönelik amacı yasal düzenlemelere aykırı olup, amacın gerçekleşmesi de mevzuat değişikliği olmadığı sürece mümkün değildir.Yüksekokul veya üniversite açmak amacı, TBK’nın 27. Maddesinde öngörülen kanunun emredici hükümlerine, ahlaka, kamu düzenine veya kişilik haklarına aykırı değildir.Sadece yürürlükte bulunan mevzuat gereği davalı şirketin üniversite ve yüksek okul açma amacı TTK 573/3 maddesine aykırıdır. Davalı ana sözleşmesinde yer alan bu amacın TTK 573/3 maddesine aykırı olmakla birlikte ana sözleşmeden çıkarılması sorununa gelince, TTK’da şirket ana sözleşmesinin nasıl değiştirileceği düzenlenmiş olup ana sözleşmede yapılacak değişiklikler şirket genel kuruluna tanınmış bir haktır. Bunun dışında Ticaret sicil müdürlüklerine şirket kuruluşunda şirket ana sözleşmesinin kanunun emredici hükümlerine aykırı olup olmadığını inceleme görevi verilmiştir (TTK 32/2). Söz konusu bu inceleme yetkisi TBK’nın 27. Maddesinde yer alan mutlak butlan sebeplerini de içermektedir. Bu durumun tespiti halinde uygulanacak yaptırım ise tescili istenen hususun tescil edilmemesidir. Bunun dışında kanunlarda bir yaptırım ön görülmemiştir. Ana sözleşmede yer alan ve mutlak butlanı gerektiren hususların, ilgilileri tarafından mahkemeye müracaatla batıl olduğunun tespitini talep edebilecekleri uyuşmazlık konusu değildir.Buna göre somut uyuşmazlığa konu davalı şirket ana sözleşmesinin amaç başlıklı bölümü incelendiğinde, sözleşmede üniversite veya yüksek okul kurulması amacının yasaların izin vermesi koşuluna bağlandığı anlaşılmaktadır. Yani davalı şirket yasaların izin verdiği ölçüde ve seviyede eğitim ve öğretim kurumları açmayı amaç olarak benimsemiştir.Davalı şirketin ana sözleşmesinde öngörülen bu amacın TBK 27 maddeleri anlamında değerlendirilmesinde bunlara aykırı olduğu söylenemeyecektir. Çünkü üniversite kurulması amacı ahlaka, kamu düzenine, kişilik haklarına, kanunun emredici hükümlerine aykırı olmadığı gibi imkansız da değildir. Burada mutlak butlan hallerinin oluştuğundan söz edilemeyecektir. Olayda mutlak butlan halleri söz konusu olmadığından şirket ana sözleşmesinin değiştirilmesini talep etme hakkı davacıda olmadığından davacının bu yönde talepte bulunmaya ve dava açmaya hakkı bulunmamaktadır.Şirket ana sözleşmesinde de belirtildiği üzere yasaların izin vermesi durumunda şirket üniversite kurarak bu amacına ulaşabilecektir. Davalı şirkette bu amacını yasaların izin vermesi koşuluna bağlamıştır.Davalı şirket ticaret ünvanında yer alan “Girne” ve “üniversite” kelimelerinin haksız rekabet teşkil etmediği mahkeme gerekçesinde açıklanmış olup, davacı da bu ibarelerin kendisi açısından haksız rekabet oluşturduğunu ispatlayamamıştır. Davalının ticaret ünvanı … Tic. Ltd. Şti.’dir. TTK’nın 43/1 maddesine göre limited şirketler, işletme konusunu göstermek ve 46. Madde hükmü saklı kalmak kaydıyla ticaret ünvanlarını serbestçe seçebilirler. 46. Maddede ise ticaret ünvanında bulunacak eklere ilişkin kısıtlama düzenlenmiştir.Anılan düzenlemelere göre davalının ticaret ünvanında yer alan “…” davalı şirketin TTK 43/1 maddesinde öngörülen ve ünvanda yer alması gereken konusunu göstermekte olup, ünvanda yer alan “…” ünvanın eki niteliğindedir ve anılan bu ek TTK’nın 46 maddesinde öngörülen kısıtlamaları içermemektedir. Ünvanda “Üniversite” tek başına yer almadığından ve “… ” ile birlikte bir bütün halinde ek olarak yer aldığından şirketin işletme konusuna ilişkin bulunmamaktadır. Bu nedenle davacı vekilinin istinaf sebepleri yerinde değildir.Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre; mahkeme kararı usul ve yasaya uygun olduğundan davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davacı tarafından yatırılan 121,30.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 59,30 TL istinaf karar harcından, istinaf eden davacı tarafından yatırılan 44,40.TL harcın mahsubu ile bakiye 14,90.TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, 5-Karar kesinleştiğinde ve talep halinde artan gider avansı varsa avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’ nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere 22/04/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.