Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/1569 E. 2019/1837 K. 18.12.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1569 Esas
KARAR NO : 2019/1837 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEME : İSTANBUL 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİH : 25/03/2019
DOSYA NUMARASI: 2018/784 Esas – 2019/283 Karar
DAVA: Alacak (Bayilik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 18/12/2019
İlk derece Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalının müvekkili şirket ile yenilemiş olduğu bayilik mukavelesi ile müvekkili şirketin Karabük bölgesinde bayiliğini üstlendiğini, davalının en son 12/06/2018 tarihinde LPG alımı yapmış olduğunu, daha sonra LPG alımlarını durdurduğunu, bunun üzerine bayilik sözleşmesinin Beyoğlu ….Noterliğinin 20/08/2018 tarih ve … yevmiye sayılı ihtarnamesi ile haklı olarak feshedildiğini, davalının sözleşmenin 28.maddesi uyarınca akdin feshine sebep olduğu için 50.000,00-EURO cezai şart tazminatını ödemekle yükümlü olduğunu, bayilik sözleşmesinin 30/a maddesi uyarınca bayilik sözleşmesinin 28/09/2021 tarihine kadar muteber olduğunu, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla davalının ödemesi gereken cezai şart tazminatının hesap edilmesinden, alacaklarının belirlenmesinden sonra ıslah edilmek üzere şimdilik 30.000,00-TL cezai şart tazminatı alacaklarının temerrüd tarihinden itibaren işleyecek reeskont avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak müvekkili şirkete verilmesine, mahkeme masrafları ve avukatlık ücretinin davalı yana tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalıya dava dilekçesinin usulüne uygun tebliğ edilmesine rağmen, davaya cevap vermediği anlaşılmıştır.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:İlk derece Mahkemesi 25/03/2019 tarih ve 2018/784 Esas -2019/283 Karar sayılı kararında;”…Dava dilekçesinde, talep edilen cezai şartla ilgili olarak “davalının ödemesi gereken cezai şart alacağının hesap edilmesinden sonra ıslah edilmek üzere şimdilik 30.000 TL” cezai şart talebinden bahsedilmişse de, davacının dayandığı sözleşme 28. Maddesinde açıkça “50.000 Euro” cezai şart ödeneceği kararlaştırılmış olup, dava açıldığı anda davacıdan dava değerinin belirlemesinin beklenemeyeceği bir durum ortada yoktur. Delil kısmında TC Merkez Bankası döviz kurları listesinin cezai şartın hesap edilmesi için delil olarak dayanıldığı bildirilmiş olup, her türlü vasıtayla ilan edilen döviz kurunun sözleşmede yazılı rakamla çarpılmasından ibaret hesaplamanın, davacı şirket tarafından yapılamayacağı gibi bir iddianın kabulü mümkün değildir.Bu nedenle davacı şirketin sözleşmede tutarı açıkça belli olan talebiyle ilgili belirsiz alacak davası açmakta hukuki yararı bulunmadığından, davanın HMK 114/1-h ve 115/2 maddeleri gereği usulden reddine karar vermek gerekmiştir…”gerekçesi ile;Belirsiz alacak davası açmakta hukuki yarar yönünden, dava şartı yokluğundan, davanın usulden reddine, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; İlk derece mahkemesi kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, Dava dilekçesinde fazlaya dair haklarının saklı tutarak açıkça kısmi davanın açıldığını,Talep bölünebildiğine göre kısmı davanın açılmasında hukuka aykırı bir yönün olmadığını, ( HMK 109. madde) Davadaki taleplerinin bölünebilir taleplerin olduğunu ve davanın da kısmı bir dava olduğunu, dava dilekçesinin netice kısmında da “… Fazlaya dair talep ve dava haklarının saklı tutulmuş ve ayrıca ıslah edileceğide açıkça ifade edilmiştir.”Müvekkili şirketin kısmi dava açmakta hukuki yararın olduğunu, müvekkilin tam olarak Türk Lirası cinsinden ne kadar cezai şart tazminatı talep edebileceği tespit edilecek, ayrıca taleplerinin haklı olup olmadığı konusunda hem mali uzman hemde sektör bilirkişisinden de rapor alınacak ayrıca toplam talep edilebilecek tazminatın tespitinden sonra cezai şart tazminatında tenkisat yapılıp yapılmaması bakımından davalının da sosyal ve içtimai durumu araştırılacak ve bu şekilde hükmün tesis edileceğini, İleri sürerek, istinaf başvurusunun kabulü ile, yapılacak istinaf incelemesi sonucunda ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır.Dava, taraflar arasındaki bayilik sözleşmesinin feshi nedeniyle cezai şart talebine ilişkin alacak davasıdır.Mahkemece, davacı şirketin sözleşmede tutarı açıkça belli olan talebiyle ilgili belirsiz alacak davası açmakta hukuki yararı bulunmadığından, HMK 114/1-h ve 115/2 maddeleri gereği dava şartı yokluğundan, davanın usulden reddine, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Uyuşmazlık, davanın belirsiz alacak davası olarakmı yoksa kısmi dava olarakmı açıldığı ve mahkemece verilen kararın yerinde olup olmadığı noktasındadır.6100 sayılı HMK’nın 107. maddesi “(1) Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir.(2) Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilir.(3) Ayrıca, kısmi eda davasının açılabildiği hâllerde, tespit davası da açılabilir ve bu durumda hukuki yararın var olduğu kabul edilir.” şeklindedir. Kısmi dava 6100 sayılı HMK. Nın 109 maddesinde düzenlenmiştir.6100 Sayılı HMK.’nın 109 maddesinde;” (1) Talep konusunun niteliği itibarıyla bölünebilir olduğu durumlarda, sadece bir kısmı da dava yoluyla ileri sürülebilir.(2) (Mülga fıkra: 01/04/2015-6644 S.K./4. md)(3) Dava açılırken, talep konusunun kalan kısmından açıkça feragat edilmiş olması hâli dışında, kısmi dava açılması, talep konusunun geri kalan kısmından feragat edildiği anlamına gelmez,” hükmü düzenlenmiştir.Tüm bu açıklamalardan sonra somut olaya bakıldığında, davacının talebinin taraflar arasındaki bayilik sözleşmesinin Beyoğlu …. Noterliğinin 20/08/2018 tarih ve …. yevmiye sayılı ihtarnamesi ile haklı olarak feshedildiğini, davalının sözleşmenin 28.maddesi uyarınca akdin feshine sebep olduğu için 50.000,00-EURO cezai şart tazminatını ödemekle yükümlü olduğunu, bayilik sözleşmesinin 30/a maddesi uyarınca bayilik sözleşmesinin 28/09/2021 tarihine kadar muteber olduğunu, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla davalının ödemesi gereken cezai şart tazminatının hesap edilmesinden, alacaklarının belirlenmesinden sonra ıslah edilmek üzere şimdilik 30.000,00-TL cezai şart tazminatı alacaklarının temerrüd tarihinden itibaren işleyecek reeskont avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacı şirkete verilmesine ilişkindir.Bir kimsenin kısmi bir dava açıp açmadığı ancak dava dilekçesinden, davacının talep sonucundan anlaşılır. Davacının davasını açıkça kısmi dava olarak nitelendirmesine gerek yoktur, alacağın yalnız bir kesiminin dava edildiğinin anlaşılması yeterlidir. Özellikle davacının ”fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak” veya ” şimdilik alacağın belirli bir miktarını dava ettiğini” belirterek açtığı davalar kısmi dava niteliğindedir. İlk Derece Mahkemesi ön inceleme duruşmasında davacı vekiline davasını kısmi dava olarak mı yoksa belirsiz alacak davası olarak mı açtığını açıklatmayıp, Mahkemece, Dava belirsiz alacak davası olarak adlandırılıp; alacağın miktar ve değerinin tam ve kesin olarak belirlenmesi mümkün olduğundan HMK’nın 107. maddesine göre belirsiz alacak davacı açılamayacağı belirtilip belirsiz alacak davası açmakta hukuki yararının olmadığı gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verilmiş ise de; dava dilekçesinde belli bir miktar gösterilerek şimdilik talepte bulunulduğu belirtilmekle, davacının davasının HMK 109. maddesinde ifade edilen kısmi dava niteliğinde olduğu kabul edilmelidir. Yapılan açıklamalar ışığında, davacının kısmi dava açmakta hukuki yararının olmadığından söz edilemez. Bu sebeple, mahkemece 6100 Sayılı HMK’nın 109/1. maddesi gereği davaya bakılıp sonuçlandırılması gerekirken, yerinde olmayan gerekçe ile usulden davanın reddine karar verilmiş olması yerinde olmayıp davacı vekilinin istinaf sebebi yerinde görülmüştür.Sonuç itibariyle, davacı vekilinin istinaf talebi yerinde görülmekle, yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda ilk derece mahkemesi kararının, HMK 353/1-a4 maddesi uyarınca kaldırılmasına, yukarıda belirtildiği şekilde işlem yapılarak oluşacak sonuca göre karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davacının istinaf başvurusunun KABULÜ ile; 1-İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 25/03/2019 tarih ve 2018/784 Esas – 2019/283 Karar sayılı kararının 6100 Sayılı HMK.nun 353/1-a4 maddesi uyarınca ORTADAN KALDIRILMASINA ve dosyanın mahkemesine İADESİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davacı tarafça yatırılan 121,30 TL istinaf başvuru harcının hazineye gelir kaydına, 44,40.TL istinaf karar harcının talep halinde iadesine, 3-İstinaf aşamasında sarfedilen 121,30.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile dosyanın Bölge Adliye Mahkemesi’ne gidiş – dönüş masrafı 17,60.TL olmak üzere toplam 138,90.TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 4-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine, 5-Kararın ilk derece mahkemesi tarafından taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 18/12/2019 tarihinde HMK 353/1-a4 maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.