Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/154
KARAR NO: 2020/1284
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 17. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
( Denizcilik İhtisas Mahkemesi Sıfatıyla )
TARİHİ: 02/10/2018
NUMARASI: 2016/279 Esas -2018/357 Karar
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Rücuen Tazminat)
KARAR TARİHİ: 12/11/2020
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili …’ın 1986 yapımı bağlama limanı Çeşme olan 76,52 gton, ahşap … isimli teknenin donatanı olduğunu, müvekkilinin … teknesini yıllık olarak bakıma aldığını, bakım sırasında meydana gelebilecek olan rizikolar için davalı … Sigorta A.Ş. ile … sigorta sözleşmesi akdettiğini, akdedilen bu sözleşmenin … sayılı poliçeye bağlandığını, … poliçesinde teknenin adının … olarak yer aldığını, teknenin bakım ve tutumu sonrasında teknenin denize indirildiğini, bu defa taraflar arasında … sigorta sözleşmesinin imza edildiğini, imza edilen bu sözleşmenin … numaralı sigorta poliçesine bağlandığını, deniz tehlikesine maruz kaldığını ve mayday/yardım istediğini, teknenin tam zıya olmasını önlemek amacı ile acilen kurtarma talebinde bulunulması üzerine ilk olarak Yunan gemicilerin bu talebe olumlu yanıt verdiğini ve tekneyi uluslararası sulara kadar çektiğini, uluslararası sularda Türk kurtarma/yardım gemisi tarafından teslim alınan … salimen Çeşme/Ulusoy Limanı’na getirildiğini, bundan sonra kurtarma ücreti, motor tamir ücreti için davalı şirketten münakit tekne poliçesi kuvertürü uyarınca talepte bulunulmuş ise de davalı sigortacının sigorta tazminatı ödemek yerine poliçede yazılı iptalat klozunu çalıştırdığını, müvekkiline herhangi bir kusur da izafe etmeksizin poliçeyi feshetmeye çalıştığını, muaccel hale gelen sigorta tazminatını ödemediğini belirterek, Enstitü Yat Klozları 1.11.85 Klozunun 14. maddesi gereğince davalı … şirketinin 14/07/2015 tarihli 30 günlük feshi ihbar beyanının, TTK’nın sigorta sözleşmelerinin feshini düzenleyen 1413-1415 maddelerine aykırı olması dikkate alınarak aynı yasanın 1452.maddesi gereğince mutlak butlan ile sakat olduğunun tespit edilmesine, taraflar arsaında akdedilerek … numaralı sigorta poliçesine bağlanan … sigorta sözleşmesinin ayakta olduğunun tespit edilmesine, Kurtarma ücretinin Enstitü Yat Klozları 1.11.85 klozunun 14. maddesi ve 6102 sayılı TTK’ nun 1448. maddesi gereğince sigorta teminatına dahil olduğunun tespitine, şimdilik 25.000,00 TL kurtarma ücretinin, kurtarma hizmetinin verildiği 10/07/2015 tarihinden itibaren işleyecek ticari reeskont oranında faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili şirket tarafından davacının Maliki/Donatanı olduğu … isimli tekne için 19/01/2015 tarihli … numaralı 300.000, TL teminat bedelli … Sigorta Poliçesi düzenlendiğini, poliçenin yürürlükte olduğu esnada davacı tarafından teknenin yıllık bakıma alınması sebebiyle yine davacının talebi üzerine teknenin tadilatı sırasında yapılması gereken 06/04/2015 başlangıç tarihli … nolu zeyilname ve yine 13/04/2015 tarihli … nolu zeyilname düzenlerek tadilat süresince teknenin sigorta koruması altına alındığını, davacının poliçesi kapsamında teminatın, sigorta konusu teknenin “marinada – karada olması ve sefer yapmaması şartı ile” geçerli olduğunu, oysa talebe konu riziko ve hasarın, sigorta konusu teknenin, marinada-karada değil denizde iken gerçekleştiğini, sadece tadilat süresince marinada karada bulunduğu sırada gerçekleşecek riziko ve hasarlar için teminat verildiğini, davacıya ait … isimli tekne poliçe II-2- Diğer Özel Şartlar ve Klozlar maddesinde kararlaştırıldığı şekilde müvekkili şirket tarafından sigortacı olarak tadilat tamamlandıktan sonra olumlu bir ön gözetim raporu hatta hiçbir ön gözetim raporu düzenlenmeksizin sefere başlandığını, 10/07/2015 tarihinde Yunanistan Sakız Adasından hareketle İkeria Adasına giderken motorun aniden durması sebebiyle çekme kurtarma yardımı/yedeklenme hizmeti aldığını, Çekme Kurtarma yardımı sebebiyle ödediğini iddia ettiği 25.000 TL’nin müvekkili şirket tarafından ödenmesi talebiyle hasar başvurusnda bulunduğunu, o ana kadar teknenin denize indirildiğinden haberi olmayan ve bu konuda sigortalı tarafından kendisine bir bildirimde bulunulmamış müvekkili şirketin bu hasar bildirimi ile durumu doğru değerlendirmek üzere sigorta eksperi görevlendirildiğini, sigorta eksperiz incelmesinde sigortalının hasarın 09/07/2015 tarihinde meydana gelmiş olmasına rağmen sigorta şirketi olarak müvekkili şirkete bildirimin yönlendirilmesine mahal vermemek için planlı bir şekilde 12/07/2015 tarihinde geç yapıldığını, oysa yedeklenme hizmeti maliyetinin poliçe teminatı kapsamında olabilmesi için sigortacının teknenin denize indirilmesi öncesinde bilgi ve yönlenddirmesi ile olabileceğini, davacı sigortalının mevcut poliçe şartlarına uymamış olduğunu ve teknenin tadilatı sonrasında sigortacıya bildirim yapmaksızın ve sigortacının olumlu/olumsuz bir gözetim raporu düzenlemeksizin teknenin sefere çıkarıldığı ve bu nedenle hasarın poliçe temniatı kapsamında olamayacağı, öte yandan olay mahalline gönderilen yedekleme teknesinin talep ettiği tutarın fahiş olduğu hususlarını tespit ettiğini, anılan eksper raporu üzerine müvekkili şirket tarafından yapılan değerlendirmede öncleikle poliçede teminatın işlemesi bakımından gerekli ön şartın sigortalı tarafından gereğinin yerine getirilmemesi nedeniyle davacının hasar talebinin 20/07/2015 tarih 2015-1720 nolu yazı ile reddedildiğini, ardından müvekkili sigortacı şirketin sigortalının poliçedeki ön şartı yerine getirmeksizin ve bilgi dahilinden olmaksızın tekneyi dennize indirdiğini ve bu esnada teknenin hasara uğramış olduğu tekneye ilişkin teminatı işlemediği poliçesini poliçe özel şartların verdiği imkan uyarınca iptal ettiğini, olayda sigorta poliçesinde denizdek risklere karşı teminat ve sigortacının sorumluluğunun başlamadığını, davacının sigortalı teknesini kullanan kaptanın basiretsiz davranışı seberbiyle anılan yedeklenme hizmetinin alınmak zorunda kalındığını, davacı tarafından alınmış zararı ve hasar önlemeye yönelik makul bir önleme ve tedbirden bahsedilemeyeceğini, davacının zararını ispat edemediğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 02/10/2018 tarih ve 2016/279 Esas -2018/357 Karar sayılı kararı ile; ” … Mahkememizce Prof. Dr….t ve … den aldırılan bilirkişi raporunda özetle; Sigortacının kanuni düzenlemeye uygun bir fesih gerçekleştirmeden poliçe şartlarında yer alan iptalat klozuna dayanarak sigorta sözleşmesini feshedemeyeceği, mezkur poliçe şartının TTK 1452 madde hükmü karşısında geçersiz olduğu, davalı … şirketinin TTK’nun 1409 maddesi uyarınca, sözleşmede öngörülen rizikonun gerçekleşmesinden doğan zarardan sorumlu olduğu, dosyadaki mevcut bilgi ve belgeler tahtından rizikonun teminat dışında kaldığını ispat edemediği, makine arızası sonucunda manevra kabiliyetini yitiren yatın çekilerek kurtarılmasının bir deniz tehlikesi olarak kabul edildiği, mezkur poliçenin tabi olduğu Enstitü Yat Klozları 1.11.85 14. Madde uyarına teknenin çekilerek kurtarılma masraflarının teminat kapsamında olduğu ve tenzili muafiyet klozunun uygulanması ile 8.500,01 TL’ nin sigorta tazminatı olarak belirlenebileceği belirtilmiştir. Mahkememizce … ve Prof. Dr. …’ den aldırılan bilirkişi raporunda özetle; Davacı sigortalı, sigortacının izni olmadan sigortalı malın yerini ve konumunu değiştirmek (marina veya karadan çıkarmak) suretiyle sözleşmedeki tehlikeyi ağırlaştırmış (değiştirmiş) ve bunu sigortacıya da derhal bildirmemiş (TTK 1444) olduğundan sigorta sözleşmesinin tehlikenin değişmesinden itibaren askıda hükümsüzlük içinde bulunmakta olduğunu, bu sırada, riziko gerçekleşmiş olduğundan sigortacının tazmin borcu altına girmediği, (Riziko gerçekleşmeden önce, durum meydana çıksaydı taraflar ek prim karşılığında sözleşmeye devam edebilirlerdi), diğer taraftan, dosya muhtevasına göre, zararın sözleşmedeki rizikodan ve tehlikeden doğmamış olduğu için sigortacının zarardan sorumlu olmadığı, sigortacının sorumlu olmaması fesih hakkının kullanılmasına, sözleşmenin feshedilip edilmemesine zaten bağlı olmadığı olayda, sigortacıya bildirim yapmadan tehlike değişmiş olduğu için sözleşmenin zaten hüküm doğurmadığı belirtilmiştir. Mahkememizce Dr. Öğr. Üyesi … ile Doç. Dr. …’ dan aldırılan bilirkişi raporunda özetle; Makine arızası sonucunda manevra kabiliyetini yitiren … ticari yatının karşılaştığı durumun bir deniz tehlikesi olduğu, çekilmesinin de kurtarma işi olduğu, kurtarma ücretinin de 25.000 TL olarak takdir edildiği, sigortalının mevcut poliçe şartlarına uymamış olduğu ve tadilatı sonrasında sigortacıya bildirim yapmaksızın ve sigortacının olumlu/olumsuz bir gözetim raporu düzenlenmeksizin teknenin sefere çıkarılmış olunması sebebiyle sigortalının poliçe şartlarına uymadığının ve bu nedenlerle hasarın poliçe teminatı kapsamında olmadığının söylenemeyeceği, motor arızalarının aksi davalı sigortacı tarafından ispatlanmadıkça sigorta teminatı kapsamında kaldığı, sigortalının motorda meydana gelen arızaya rağmen denize açılmış olmasının sigorta ettirenin koruma önlemleri alma yükümlülüğü niteliği arz ettiği, sigortalı davacının motorda meydana gelen arızaya rağmen denize açılmış olması dışındaki faaliyetlerinin zararı ve hasar önlemeye yönelik makul bir önlem ve tedbir niteliği arz edeceği, kurtarma ücretinin poliçe kapsamında olduğu belirtilmiştir. Mahkememizce yapılan yargılama ve toplanan tüm delillerden, açılan davada hukuki uyuşmazlığın, hasarın poliçe teminatı kapsamında olup olmadığı, motor arızalarının enstitü yat klozları 10.10 madde uyarınca teminat kapsamı dışında kalıp kalmadığı, bu hasar neticesi alınan yedekleme hizmetinin de sigortacıya bildirim ve sigortacının onayı ile teminat kapsamında olup olmayacağı, sigortalının motorda meydana gelen arızaya rağmen denize açılmış olması sebebiyle, olay süresince basiretli bir tacir gibi hareket edip etmediği, sigortalı davacı tarafından alınmış zararı ve hasar önlemeye yönelik makul bir önlem ve tedbirden bahsedilip bahsedilemeyeceği ve kurtarma ücretinin poliçe kapsamında olup olmadığı noktalarında toplandığı, Istitute Yatch Clause 1.11.85’e göre akdedilen ve düzenlenen sigorta sözleşmesinin özel şartlarının ilk paragrafında taraflar, “İş bu poliçe ile sigortalanan teknenin marinada karada olması ve şartı ile geçerlidir. Tadilat riskleri iş bu poliçe kapsamında değildir. Tadilat rizikoları için … Sigorta Poliçesi yapılması gerekmektedir. Tadilat tamamlandıktan sonra iş bu poliçe sigortacı tarafından yaptırılacak ön gözetim raporunun olumlu olması durumunda yürürlükte olacaktır. Bu hususlar taraflar arasında kararlaştırılmıştır.” hükmünün yer aldığı, dosyada mevcut bilirkişi raporları arasındaki en önemli farkının da bu hükmün yorumundan kaynaklandığı, mahkememizce itibar olunan üçüncü ve son bilirkişi raporunda da ifade edildiği üzere, bu hükmün amacının gemide yapılacak bir tadilattan sonra son bir incelemesinin de sigortacı tarafından yapılmak istenmesi ile tarafların amacının gemideki tamiratın tam yapılmış olup olmadığı, geminin tadilattan kaynaklanan bir eksik veya noksanının bulunup bulunmadığını tespit etmek olduğu, yapılan tadilat sonrasında gemide, yukarıda belirtmiş olduğumuz manada bir eksikliğin tespit edilemediği, geminin tadilattan sonra denize elverişli olduğunun tayin edilmiş olunması halinde, poliçedeki bu hüküm uyarınca sözleşmenin geçersizliğinden bahsetmek mümkün olmayacağı, teknik bilirkişi i tarafından … ticari yatının Çeşme Limanından ayrılması ve planladığı sefer için gerekli izin ve yeterlikleri sahip olduğunun dosyada bulunan evraklardan tespit edilebildiği, buna göre, sigortacıdan ön gözetim raporu alınmadan geminin yolculuğa çıkmış olmasının poliçede yer alan bahse konu hüküm uyarınca sigorta sözleşmesini geçersiz kılmayacağı anlaşılmıştır. Poliçede yer alan diğer bir hüküm de tarafların sigortalanan teknenin hiçbir ticari amaç taşımaksızın, kendi sahibinin veya kaptanın yönetiminde gezinti amacıyla kullanıldığının belirlenmiş olması olduğu, bu hükümden anlaşıldığı üzere sigorta ettiren sözleşme yapılırken sigortacıya, ticari amaçla kullanılmadığı bilgisini verdiği, dosyada mevcut dava konusu gemiye ait gemi tasdiknamesinde geminin cinsinin ticari yat olarak göründüğü, dosyada mevcut bilgi ve belgeler ile kaptanının beyanından anlaşıldığı üzere yatın sözleşmede yer alan bahse konu hükme aykırı bir şekilde ticari amaçla kullanıldığının anlaşıldığı, ancak davaya konu olayda riziko ile beyan yükümlülüğüne aykırılık arasında bağlantı olmadığı, davaya konu gemi ticari yat olması münasebetiyle TTK m. 931/2 anlamında ticaret gemisi ve 18 gros tonilatodan büyük (76,52 gros tonilato) olması sebebiyle de milli gemi siciline tescili zorunlu bir gemi olduğu, milli gemi sicilinin aleni olduğu, davalı … ettirenin yanlış beyanına rağmen sigortacının, gemi sicilindeki kaydı bilmediğini ileri süremeyeceği kanaatine varılmıştır. Poliçedeki iptalat klozu açısından, davaya konu poliçede yer alan iptalat klozunun TTK m. 1413-1414 kapsamında bir fesih olmadığı, bununla birlikte söz konusu klozun TTK m. 1415/1 anlam ve kapsamında bir fesih hali olduğu ileri sürülebileceği, bahse konu hükümde ifade edildiği üzere sigortacının sigorta sözleşmesini bazı hükümlerine dayanarak feshetmesinin mümkün olduğu, ancak poliçede yer alan iptalat klozunda, kanun maddesinde yer aldığı şekilde sözleşmenin poliçede yer alan bazı hükümler sebebiyle sona erdirilebileceğinden değil, sadece 30 gün öncesinden ihbarda bulunmak şartı ile sözleşmeyi feshedebileceği düzenlendiği ve dosyada mevcut fesih bildiriminde de TTK m. 1415/1 anlamında poliçedeki yer alan bir hükümden bahsedilmeksizin, sadece iptalat klozuna dayanılarak sözleşmenin feshedildiğinin karşı tarafa bildirildiği, poliçede yer alan iptalat klozunun sigorta ettiren aleyhine bir kloz olup; TTK m. 1452 gereğince geçersiz olduğu, kanun sigorta ettiren aleyhine değiştirilemeyecek nitelikteki hükmünde (m. 1415/1) sigortacının sözleşmeyi feshini ancak sözleşmenin bazı hükümlerine dayanılarak feshedebileceği şartına bağlamak suretiyle sınırlamışken, dava konusu poliçede yer alan iptalat klozunda ise 30 gün öncesinde bildirimde bulunmak dışında bir sınırlamanın yer almadığı, bu haliyle sigorta ettiren aleyhine bir düzenleme niteliği arz ettiğinden, söz konusu iptalat klozu ve bu kloza dayanılarak yapılan feshin beyanının geçersiz olduğu kanaatine varılmıştır. Motor arızalarının enstitü yat klozları 10.10 madde uyarınca teminat kapsamı dışında kalıp kalmadığı açısından yapılan değerlendirmede, … Sigorta Poliçesi’ nin 8. sayfasının sonlarına doğru “Sigortalı veya sigorta ettiren, rizikonun gerçekleştiğini öğrendiği anda gecikmeksizin sigortacıya 444 0 466 telefondan bildirimde bulunmalıdır” şeklinde; yine Enstitü Yat Klozu’nun 13. maddesinde “Tazminat Talebi Bildirimi ve Teklif Alma” başlığı altında “13.1. Bu sigorta kapsamında bir tazminat talebine neden olabilecek herhangi olay için sigortacılara derhal bildirilecek ve herhangi hırsızlık veya kötü niyetli hasar da hemen polise rapor edilecektir.”; “13.2. Zıya veya hasar meydana geldiğinde ekspertiz yapılmadan önce sigortacılara bildirim yapılacak ve eğer gemi yurt dışında ise istenirse sigortacıları temsil edecek bir eksperin hazır bulunması için en yakın …’s acentesine haber verilecektir” şeklinde düzenlemeler bulunduğu, bu hükümlerde sigortacıdan onay alınması şartı yer almadığı, makine arızasından kaynaklanan hasarın poliçenin II -2- Diğer Özel Şartlar ve Klozlar başlığı altındaki düzenleme kapsamında olmadığı, diğer taraftan konu eksper raporu alınması safhasından öncesine yönelik olmakla, Enstitü Yat Klozu m.13.2. hükmünün kapsamına da girmediği, Enstitü Yat Klozu 13.1 ve … numaralı … Sigorta Poliçesi’nin 8. sayfasının sonlarında yer alan düzenlemeler bağlamında incelenmesi gerektiği, her iki hükümde de sigortacının onayının alınmasından bahsedilmemekte ve onay yahut ön gözetim raporu alınmadan yapılan işlemin teminat kapsamı dışında olacağı şeklinde bir ifade yer almadığı, bahsi geçen hükümlerin amacının da bu olmadığı, TTK m. 1446/1’de “Sigorta ettiren rizikonun gerçekleştiğini öğrenince durumu gecikmeksizin sigortacıya bildirir.” şeklinde hüküm altına alındığı, rizikodan sonra zararın artmasını önlemek maksadıyla alınabilecek önlemlerin, bildirimin geç yapılmasından dolayı alınamaması ve bu durumun tazminat veya bedelde artışa neden olabileceği dikkate alınarak rizikonun gerçekleştiğinin gecikmeksizin/derhal sigortacıya bildirilmesi düzenleme altına alındığı, bildirimin, poliçe veya kanun hükmünde öngörüldüğü manada yapılmamış olmasının meydana gelen zararın teminat kapsamında olmayacağı sonucunu doğurmayacağı, geç bildirimin zararın ve dolayısıyla tazminatın artışına sebep olduğunun ispatı halinde, dava konusu olayda makine arızası sebebiyle davalı sigortacıdan onay alınmaması veya bildirimin yapılmama yahut geç yapılmasının meydana gelen hasarın teminat dışında olduğu şeklinde değerlendirilemeyeceği, motor arızasının Enstütü Yat Klozu m. 10.10. anlamında ağır hava şartlarından kaynaklandığının söylenemeyeceği, en azından bu sebeple (Enstitü Yat Klozu m. 10.10.) meydana gelen zararın istisna kapsamında olduğu da değerlendirilemeyeceği kanaatine varılarak bu hususta da son bilirkişi raporuna itibar edilmiştir. Davaya konu olayda kurtarmanın unsurlarının gerçekleştiğinin aldırılan birinci ve son raporlardaki teknik heyetlerce de tespit edildiği, mahkememizce de itibar olunan kanaate göre, gemiyi kurtarmak amaçlı Kurtaran tekne …, yaptığı faaliyetler için kurtarma ücretine hak kazandığı, kurtarma faaliyetinin sözleşmeden kaynaklanmış olması ve ücretin bu çerçevede taraflarca belirlenmesi; söz konusu ücret oan 25.000 TL’ nin, 05.09.2018 tarihli teknik bilirkişi raporu tarafından da makul görünmesi karşısında kurtarma ücretinin de belli olduğu kanaatiyle ve tenzili muafiyet klozunun uygulanması ile 23.500 TL sigorta tazminatının dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınıp davacıya verilmesine dair … ” karar verilmesi gerektiği gerekçeleri ile; ” 1-Davacının davasının KISMEN KABULÜ ile 23.500,- TL sigorta tazminatının dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınıp davacıya verilmesine, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Dava dosyasında üç ayrı ve farklı sonuca varan bilirkişi kurulu raporu alınmış ise de, denetime, hüküm tesisine elverişli olmayan son (3.) bilirkişi raporunun hükme esas alınmasının gerekçesi dahi açıklanmadan, isabetsiz karar verildiğini, Dava konusu olaya ve hasara ilişkin hiçbir somut veri (emare – iz) ortada yok iken, davacı ve tanıkların kendileri tarafından tutulan jurnal kayıtları, kendileri tarafından çekilen resimler ve kendi tanıklıklarının ifadelerinin resmi kayıtlar ile uyumsuz olduğunu, dosya üzerinde yapılan incelemelerde bilirkişilerin öncelikle, beklenmeyen hâlin veya zorlayıcı nedenin varlığının ispatı gerektiği (HMK m.203/1,e) üzerinde durması gerekirken 1. ve 3. bilirkişi heyetinin bu husus üzerinde durmadığını, ikinci bilirkişi kurulunun ise tüm belge, beyan ve emarelerinin çapraz kontroller ile irdelemenin yanı sıra somut veri ve kayıtları da eşleştirip beyanların doğruluğunu inceleyerek oluşan kanaatlerini kuvvetlendirdiğini, Dava konusu teknenin çekilmesi masrafı ve teminat kapsamına ilişkin üç ayrı akademisyen ve uzakyol kaptanından oluşan üç farklı bilirkişi heyetinin üç ayrı sonuca vardığını, Üç rapor arasındaki çelişki ve farklılıkların üzerinde durulması ve çelişkilerin giderilmesi gerektiğini,mahkemece 3. raporda belirlenen 25.000.-TL esas alınıp bundan tenzili muafiyet klozu gereğince 1.500.-TL düşülmek suretiyle 23.500.-TL üzerinden hükmün tesis edildiğini, bilirkişilerin Sigorta Poliçesindeki muafiyete bile değinmeksizin davacının tüm talep rakamının kabul edilmesi gerektiği şeklinde kanaat bildirdiklerini, Dosyada alınan ilk bilirkişi raporunun da tazminatın ödenmesi gerektiğine kanaat getirilmişse de, ilk raporda hesaplanan tazminat rakamının, hükme esas alınan rakamın 1/3’ü kadar olduğunu, bu fahiş farkın sebebi açıklanmaksızın, davanın kabulünün hatalı olduğunu, halbuki 2. raporda; davacı sigortalı ve tanıklarının beyanları ve kendileri tarafından tanzim olunan tutanak ile Liman Başkanlığı ve Çeşme Gümrük Müdürlüğünce düzenlenen belgeler arasındaki uyumsuzlukların; olay yeri ve günü itibariyle alınan jurnal kayıtlarına göre Sisam adasına doğru sürüklenmesinin teknik açıdan mümkün olmadığının; yedekleyen (çeken) ve yedeklenen (çekilen) teknelerden çekilen fotoğraflardaki bariz farklılığın, tek tek bilimsel verilerle, mantıksal analizlerle ortaya konulduğunu, davalı müvekkili sigorta şirketinin sorumluluğunun olmadığının belirlendiğini, 3. bilirkişi raporunda, Çeşme Liman Başkanlığı tarafından müzekkere cevabı olarak gönderilen yazıda 10.07.2015 tarihinde herhangi bir yedekli seyir ve çekme başvurusu yapılmadığı ve yedekli seyir ve çekme izni verilmediğine ilişkin cevabı üzerinde durmadığını, halbuki, … Teknesinin kaptanı tarafından tutulan Jurnal kaydında ve biri kurtarılan teknenin, bir diğeri kurtaran teknenin kaptanı olan tanık ifadelerinde “teknenin 10.07.2015 tarihinde Çeşme Limanına çekildiği”nin bildirildiğini, halbuki 1. ve 2. bilirkişi raporunda dava dosyasına sunulan “… teknesi jurnal kayıtları” ve “tanık ifadeleri”nin bu kısmına itibar edilmemesi kanaatine varıldığı tespitlerinin yer aldığını, Olaya dair, resmi kuruluş tarafından tarafsız olarak sunulan bir belgenin 3. bilirkişi raporunda incelenmeyip sadece davacı ve tanıkları tarafından tutulan kayıt ve beyanlara itibar edilmiş olmasındaki önemli eksikliğe dikkat çekilmiş ise de bu hususun göz ardı edilmesinin hatalı olduğunu, İkinci Bilirkişi Kurulunun; davacı teknesinin kaptanı ve tanık beyanlarının samimi ve tutarlı, somut delillerle uyumlu olmadığını, olayın vuku bulduğu yer ve zaman, oluş biçimi, tarafların iddialarını dikkate alarak, doğruluğu tutanakta belirtilen konum, sürekli karşılaşılan veya mevsimlere göre değişen ortam koşullarını, oluşma olasılıklarını dikkate alarak istatistiksel ve bilimsel tespitlerle sonuca ulaştığını, ikinci raporda aşağıdaki durumların özellikle incelendiğini: – Rüzgar kuvveti ve doğrultularının, – Temmuz ayı karakteristik dalga yükseklikleri ve dalga periyotlarının (karşılaşılma olasılığının), – Akıntı hızı ve doğrultularının, izafi karşılaşılma frekansları olarak bu olasılıkları gösteren atlaslar üzerinde gösterildiğini, hidrografi enstitüleri, deniz meteoroloji ofisleri ve benzeri kuruluşların verilerinden yararlanılarak objektif olarak, akıl ve mantık kuralları çerçevesinde ayrı ayrı değerlendirmeye tabi tutulduğunu ve teknik yönleriyle değerlendirdiğini ve incelemede üstünlük tanınan gerçeklerin ikinci rapordu denetime elverişli biçimde açıkladığını ve uyuşmazlık konusu maddi gerçeği ortaya çıkaracak şekilde çözümlendiğini, Hükme esas alınan üçüncü bilirkişi raporunda, sigorta poliçesinin hüküm ve şartlarının da hatalı tespit edildiğini, 2. raporda; zararın, sözleşmede teminat altına alınan riziko ve tehlikeden doğmamış olduğu ve davacı sigortalının, sigortacının izni olmadan sigortalı malın yerini ve konumunu değiştirmek (marina veya karadan çıkarmak) suretiyle sözleşmedeki tehlikeyi ağırlaştırmış olması nedenleriyle de sigorta teminat kapsamında olmayacağının açıkça belirlendiğini, Hükme dayanak yapılan 3. raporda; … sigorta poliçesi teminatının “sigortalı teknenin hiç bir ticari amaç taşımaksızın, kendi sahibinin veya kaptanının yönetiminde özel tenezzüh (gezinti) amacıyla kullanılması” şartı ile verilmiş olduğu; sigortacının taşıdığı riziko ile poliçe fiyatlandırmasının bu şarta bağlı olarak belirlenmiş olduğu; sigortacıya bildirim yapmadan tehlike (riziko) değişmiş olduğu durumlarda sözleşmenin zaten hüküm doğurmayacağı veya TTK m.1445/5 uyarınca; ödenen primle ödenmesi gereken prim arasındaki oranı dikkate alarak sigorta tazminatının indirime tabi tutulması gerektiği hususları üzerinde durulmadığını, Gerçekten de tekneye ait Gemi Tasdiknamesinde, geminin cinsi “TİCARİ YAT” olarak görülmekte olup dava konusu olay da ticari amaçla yapılan bir seferde vuku bulduğunu, ayrıca davacı ve tanıkları teknenin, Çeşme – Sakız Adası arasında yolcu seferleri düzenleyerek ticari amaçla kullanılmakta olduğunu imzalı beyanlarıyla ikrar ettiklerini, Sigorta priminin “Sigortacının üzerine aldığı risklere göre” belirleneceğini, arada bir kullanılan özel kullanımlı gezinti teknesi ile sürekli kullanılan müşterilerine pek çok yeri gezdirme amacıyla hareket eden ticari tekne arasında elbette çok yüksek risk farkı bulunduğunu, aynı nitelikte Ticari Tekne ile Tenezzüh (özel gezinti) Teknesi arasında risk ve primlerinde 5 – 10 misli fark olduğunu, “TİCARİ YAT” hususunda 3. bilirkişi kurulunun, sigortalının, sigortacıya bilmeden eksik ya da hatalı bildirim yapması halinde eksik prim ödenmesi, önemli olduğunu bildiği halde kasten bunu gizleyerek hareket etmiş olma durumlarına göre farklı düzenlemeler içeren TTK Sigorta Hukuku hükümleri üzerinde durulmaksızın, raporda “rizikonun beyan edilmeyen husustan kaynaklandığının söylenemeyeceği, arada bağlantı olmadığı kanaatindeyiz” şeklinde bir kanaat bildirilmiş ise de, sunulan nedenlerle raporun itibar edilir bir tarafı bulunmadığını, Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2012/14130 E. 2013/4164 K. sayılı ilamında; “Rizikonun aracın rent a car olarak kullanımı sırasında gerçekleştiği sabittir. O halde, mahkemece sigortalı aracın sözleşmedeki özel şarta aykırı olarak kullanılması nedeniyle hasarın teminat dışı olduğu kabul edilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekir” gerekçesine göre, “hasarın teminat dışı” olduğu şeklindeki 2. bilirkişi raporuna itibar edilmesi gerektiğini, Yine 1. ve 3. raporda; poliçenin özel şartlar ve klozlar bölümünün ilk paragrafında belirtilen “İşbu poliçe sigortalanan teknenin MARİNADA KARADA OLMASI VE SEFER YAPMAMASI ŞARTI İLE GEÇERLİDİR” denilmek suretiyle konulan “SEFER YAPMAMAK” şartı ile geçerli olacağı şartına aykırı kullanım nedeniyle oluşan dava konusu zararın teminat dışında olduğunun belirlenmediğini, ikinci bilirkişi raporunda ise sigortacının zarardan sorumluluğunun olmadığının açıkça belirlendiğini, Diğer yandan, davacının poliçesi kapsamında tekne denize indikten sonra geçerli bir teminat olabilmesinin, ancak “teknenin tadilatının tamamlanmasının ardından sigortacıya bildirim yapılması ve olumlu ön gözetim raporunun alınması” şartına bağlandığını, teknenin bu ön şart yerine getirilmeksizin denize indirilmiş olması karşısında, ihtilaf konusu olayda, tekne bakımından yürürlükte olan ve geçerli bir teminat/sigorta koruması bulunmadığı yönündeki itirazlarına, 1. ve 3. raporda itibar edilmesinin de hatalı olduğunu, çünkü, poliçede belirlenen şartlar gerçekleşmedikçe denizde teminatın yürürlüğe girmesinin söz konusu olmadığını, deniz için ikinci grup teminat bakımından getirilen ön şartların TTK 1425/1 ve Sigortacılık Kanunu 11/1. maddesi çerçevesinde geçerli olduğunu, buradaki şartların, sigortalının müvekkiline ilettiği durum içerisinde, durum ve işin özelliğine uygun özel şartlar olup taraflarca görüşülmüş ve kabul edilmiş geçerli şartlar olduğunu, İhtilaf konusu poliçedeki anılan Ön Şartın, Borçlar Hukuku anlamında, sözleşmenin yürürlüğünü erteleyici şart niteliğinde bulunduğunu, nitekim TBK m. 170/2 “Aksi kararlaştırılmamışsa, geciktirici koşula bağlı sözleşme, ancak koşulun gerçekleştiği andan başlayarak hüküm ifade eder” hükmü uyarınca ön şart gerçekleşmediğinden poliçenin denizdeki riskler bakımından yürürlüğe girmesinin söz konusu olmadığını, poliçe bu yönden askıda olup yürürlüğe girmemiş ve sonuçlarını doğurmaya başlamamış iken işbu poliçe şartı uyarınca poliçenin yürürlüğünden söz eden ve sözleşmenin şartlarını gözardı eden haksız ve mesnetsiz tespite itibar edilmesi mümkün değil iken Yerel Mahkemenin sözleşmenin yürürlüğünü erteleyici şart ve koşulu dikkate almamış olmasının da hatalı olduğunu, Ayrıca, “Motor Arızaları”nın Enstitü Yat Klozları 10.10. maddesi uyarınca teminat dışında olduğunu, bu hasar neticesi alınan yedekleme hizmetinin de sigortacıya bildirim ve sigortacının onayı ile teminat kapsamına alınacağını, sigortalının, motor arızası meydana geldiği anda imkân varsa, lazım olan tedbirler için önceden sigortacıya danışmaya mecbur olduğunu, sanki ağır hava şartlarında bir deniz tehlikesine maruz kalınmış gibi, müvekkili şirkete hiç bir bildirim yapılmaksızın kurtarma hizmeti alınmış olmasının da 1. ve 3. raporda bir takım faraziyelerle yanlış olarak değerlendirildiğini, 2. bilirkişi raporunda, olay yeri ve günü itibariyle alınan jurnal kayıtlarına göre hava şartları, rüzgar yönü, şiddeti ve teknenin bulunduğu yer itibarı ile deniz tehlikesine maruz kalınma durumunun teknik açıdan mümkün olmadığının somut verilerle açıklandığını, … Teknesinin motor arızasının belirlendiği anda zaten limanda olduğunu, dava konusu yedeklenme hizmetinin, kaptanın; basit bir motora ip dolanması arızasını yardım ve teknik ekip getirerek gidermek yerine, mantık dışı ve riskli bir yol seçip limanda demirli tekneyi basiretsizlikle yola çıkarması sebebiyle alındığını, yatın çekilerek kurtarılmasının bir deniz tehlikesi olarak kabul edilmesi gerektiği belirtilen 1. ve 3. raporda kurtarma bedeli takdirine gidildiğini, buna karşın sigortalının bu şekildeki davranışının TTK m. 1471 gereğince indirim sebebi yapılmasını gerektirdiği üzerinde durulmadığını, halbuki 2. bilirkişi raporunda, bir tehlike durumundan bahsedilemeyeceğinin somut verilerle tespit edildiğini ve davacı tarafından zarar ve hasar önlemeye yönelik alınmış makul bir önlem ve tedbirden de bahsedilemeyeceğinin bilimsel ve istatistiksel verilerle tespit edildiğini, Kabul anlamına gelmemek kaydıyla, 23.500 TL çekme zararının kabul edilmesinin de hatalı olduğunu, 1. Bilirkişi Kurulu raporunda; olay mahalline gönderilecek bir yedekleme teknesinin (Yat) hizmet karşılığında en çok 10.000.-TL talep edebileceği ve 1.500 TL. tenzili muafiyet klozu uygulanması ile 8.500,01 TL.nın sigorta tazminatı olarak belirlenebileceği; değerlendirme ve sonuç kanaatine varıldığının belirtildiğini, 3. bilirkişi kurulu raporunda ise, kurtarma işinin bir gün sürdüğü, olay tarihi itibariyle benzer teknenin günlük kirasının 3.000 – 4.000 TL civarında olduğu belirtildikten sonra davacı tarafça bildirilen 25.000 TL’ nin hangi gerekçeler ile kabul edilir bulduklarının anlaşılır hiç bir tarafı bulunmadığını, Kıyı Emniyeti Genel Müdürlüğü (KEGM) Kılavuzluk, Römorkaj ve Diğer Hizmetler Tarifesinin “YATLARA VERİLEN HİZMETLERİN ESAS ÜCRET TABLOSU”nda Hizmetin Çeşidi 0-500 GRT ARASI 501-1000 GRT ARASI 1001 GRT’denYukarı Kılavuzluk 250 USD 350 USD 750 USD Römorkaj 400 USD 600 USD 1000 USD (*) (https://www..gov.tr/…) Hizmet çeşidine göre ücretlerin yukarıdaki şekilde tespit edildiğini, hava muhalefetine vb. durumlara göre tarifedeki ücretlerin %50 indirimli / artırımlı uygulanacağına ilişkin kuralların belirlendiğini, 500 Gros Tonilatodan küçük yolcu veya yük taşıyan gemileri yedeğine alıp römorkör ile çekme (Römorkaj) ücretinin 400 USD, Maksimum ücretinin 1000 USD olduğunu, görüldüğü üzere bu işin bir tarifesi ve matematiği olduğunu, davacı ve tanığının objektiflikten uzak olarak kendilerine göre düzenledikleri bir belgeye itibar edilmesinin kabul edilir bir tarafı bulunmadığını, Sonuç olarak, sigorta ettirenin riziko ağırlaşmasını beyan yükümlülüğünü ihlal ettiğinin; sigortanın “SEFER YAPMAMAK” şartı ile geçerli olacağı şartına aykırı kullanım nedeniyle oluştuğunun; ağır hava ve deniz şartlarında bir deniz tehlikesine maruz kalınmamış iken, sigortacıya hiç bir bildirim yapmaksızın kurtarma hizmeti alınmış olması nedeniyle zararın artırıldığının; olaya ve zarara ilişkin beyan ve gerçek durumlar arasında tutarsızlıkların bulunduğunun; olay ve zararın resmi kayıtlarla doğrulanamadığının; davacı ve tanık elinden sadır olmayan delillerle zarar ve zarar bedelinin kanıtlanamadığının; olay yeri ve günü itibariyle alınan jurnal kayıtlarına göre hava şartları, rüzgar yönü, şiddeti ve teknenin bulunduğu yer itibarı ile deniz tehlikesine maruz kalınma durumunun teknik açıdan mümkün olmadığının, somut ve denetime elverişli biçimde açıklandığı ve uyuşmazlık konusunu maddi gerçeği ortaya çıkaracak şekilde çözümlemiş olan 2. bilirkişi heyetinin düzenlediği rapora itibar edilmeyerek, somut verilerden ve bilimsellikten uzak değerlendirmelerle eksik ve hüküm kurmaya elverişsiz 3. bilirkişi raporuna itibar edilerek davanın kısmen kabulüne karar verilmesinin usule ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, – Yerel Mahkeme kararının bozularak ortadan kaldırılmasına, davanın reddine,
– 6100 sayılı HMK’ nın 281/3. maddesi uyarınca maddi gerçeği ortaya çıkarmak, raporlar arasındaki çelişkileri gidermek üzere önceki bilirkişilerden farklı olarak, Sigorta Hukuku, Ticaret Hukuku alanında akademisyen ve Gemi Kaptanından oluşturulacak üç kişilik bilirkişi kurulundan itirazlarını giderecek rapor alınmak ve uygun şekilde yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’ nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise re’sen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, … Sigorta Poliçesinden kaynaklanan denizde kurtarma ücretinin davalı … şirketinden tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, karara karşı davalı tarafça istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacı tarafça, davalı … nezdinde sigortalı olan … isimli teknenin deniz tehlikesine maruz kalarak yardım istediği, ilk olarak Yunan gemicilerin bu talebe olumlu yanıt verdikleri ve teknenin uluslararası sulara kadar çekildiği, uluslararası sularda Türk kurtarma/yardım gemisi tarafından teslim alınan teknenin Çeşme/Ulusoy Limanı’na getirildiği, söz konusu riziko ve zararın teminat kapsamında bulunmasına rağmen, davalı tarafça kurtarma ücretinin ödenmediği belirtilerek, kurtarma ücretinin davalıdan tahsiline karar verilmesi talep edilmiştir. Taraflar arasında, davacının maliki/donatanı olduğu “…” isimli tekne için 19.01.2015 tarihli … numaralı 300.000 TL teminat bedelli “… Sigorta Poliçesi düzenlendiği, poliçenin yürürlükte olduğu esnada teknenin yıllık bakıma alınması sebebiyle 06.04.2015 başlangıç tarihli … nolu zeyilname ve yine 13.04.2015 tarihli … nolu zeyilname tanzim edildiği görülmektedir. Sigortacının tazminat ödeme yükümlülüğünün söz konusu olabilmesi için, rizikonun sigorta sözleşmesinin süresi içinde meydana gelmesi, gerçekleşen rizikonun sigorta teminatının kapsamına giren bir riziko olması ve riziko ile zarar arasında uygun bir illiyet bağı bulunması gerekmektedir. Sigorta ettirenin uğradığı zarar, eğer sigorta akti ile teminat kapsamına alınan ve gerçekleşen rizikonun sonucunda oluşmamışsa sigortacı tazminat ödemeyecektir. Bu hali ile sigortacının tazminat ödeme borcu, sigorta edilen rizikonun gerçekleşmesiyle meydana gelen zarar arasında illiyet bağı bulunması halinde doğacaktır. Somut uyuşmazlıkta; davacıya ait teknede oluştuğu belirtilen hasarın, sigorta sözleşmesinin yürürlükte olduğu dönem içerisinde meydana gelmiş ise de; Tüm dosya kapsamı, bilirkişi raporları, … teknesinin kaptan beyanı, TC Limanları Ticari Yat Kayıt Belgesi’ne göre; … teknesinin 6 yolcu + 4 mürettebat ile Chios limanı uğraklı Sisam Adası’nda son bulacak şekilde ticari tur gerçekleştirmek amacıyla Çeşme Limanı’ndan hareket ettiği, … gemisi tekne kaptanının tuttuğu tutanak, mahkeme huzurunda verdiği beyan ve gemi jurnal kayıtlarına göre, 08.07.2015 tarihinde Çeşme Limanı’ndan Cihios Limanı’na gitmek üzere hareket ettiğini belirtmesine karşın, TC Limanları Ticari Yat Kayıt Belgesi’ne göre teknenin Çeşme Limanı’ndan 07.07.2015 tarihinde çıkış yaptığı, yine kaptan beyanı ve jurnal kayıtlarına göre 10.07.2015 tarihinde … teknesinin Çeşme Limanı’ na yanaştığı belirtilmesine karşın, TC Limanları Ticari Yat Kayıt Belgesi’ne göre Çeşme Limanı’ na 12.07.2015 tarihinde giriş yaptığı, bu şekilde kaptan beyanı ve jurnal kayıtlarının resmi liman giriş çıkış kayıtları ile örtüşmediği, … gemisi kaptanının “Çeşme’ye kadar çekilmek üzere bir tekne kiralandığı (İkeria adasından), limandan çıktıktan sonra kiralanan teknenin kendilerini çekemeyeceğini anladıkları, Sisam Adası’na doğru sürüklenmeye başladıkları” şeklindeki beyan ve jurnal kaydı bulunmasına rağmen, yedekleme hizmeti alındığı belirtilen … isimli gemi kaptanının, tuttuğu tutanakta “Küçük bir yunan teknesi ben oraya gittiğimde söz konusu tekneyi çekiyordu, ancak rüzgardan dolayı çekemedi, bu sebeple tekneyi çekmek için ben gemimle müdahale ettim, yani tekneyi ben çektim” şeklinde beyanda bulunduğu, bu beyana göre … teknesi olay yerine vardığında halen Yunan teknesinin … isimli tekneyi çekmeye devam ettiğinin anlaşıldığı, … isimli teknenin kaptanının tuttuğu tutanakta, limana 6 mil kala makinenin duman atarak stop ettiği, limanda teknenin yapılan kontrolünde pervaneye ağ ve ağ halat sarıldığının fark edildiği, adadan gelen mekanik ekibin motorun burada olmayacağını, gerekli donanımın adada olmadığını söylediği, Çeşme’ ye kadar kendisini çekmek üzere bir tekne kiralandığı beyan edilmiş ise de, belirtilen hususlarla ilgili olarak veya arızaya ilişkin kaptan beyanı dışında herhangi bir delilin bulunmadığı, Davacı vekilince dava dilekçesi ekinde ibraz edilen iki adet fotoğrafın, bu iddiaları ispat etmek için yeterli olmadığı, Davalı … eksperi tarafından düzenlenen raporda “Takibinde burada yapılan incelemede de ana makinenin piston hatası ve yatak sarmasına maruz kaldığı belirlenmiştir” şekinde kayıt bulunmakta ise de, bu arızanın iddia edilen şekilde, yer ve zamanda gerçekleştiğine dair jurnal kaydı ve kaptan beyanları dışında delil olmadığı, … teknesi kaptanının tuttuğu tutanak ve mahkemedeki beyanında “Çeşme Liman Başkanlığı’nı aradıkları ve kendilerine … isimli teknenin yönlendirildiği”nin belirtildiği, … isimli tekne kaptanı tarafından tutulan tutanakta da “Çeşme Liman Başkanlığı’ na ve Çeşme Sahil Güvenliği’ ne bilgi vererek yardım çalışmasına personeliyle başladığı” belirtilmiş olmasına karşın, Çeşme Liman Başkanlığı’nın mahkemeye gönderdiği cevabi yazıda, dava konusu kurtarma işlemine ilişkin herhangi bir başvurunun yapılmadığının bildirildiği, Çeşme Vergi Dairesi Müdürlüğü’nün cevabi yazısında, belirtilen tekne kaptanları arasında … isimli tekneyle yapılan No Cure-No Pay çekme kurtarma sözleşmesinin ibraz edilmediği, dolayısıyla sözkonusu sözleşmeye istinaden tahakkuk eden bir damga vergisinin bulunmadığının belirtildiği, Yine davacı tarafça, yedekleme hizmeti alındığı belirtilen … gemi kaptanı tarafından düzenlenen belgeye dayalı olarak 25.000 TL kurtarma ücretinin tahsili talep edilmekle birlikte bu bedelin … kaptanına ödendiğine dair hiç bir belge ibraz edilmediği hususları birlikte değerlendirildiğinde, Davacı tarafça … isimli teknenin pervanesine halat dolanması nedeniyle makinenin arıza yaptığı bilahare bu sebeple sürüklenerek deniz tehlikesine maruz kaldığı iddia edilmiş ise de, teknede söz konusu hasarın belirtilen şekilde, yer ve zamanda oluştuğuna dair jurnal kayıtları ve kaptan beyanları dışında delil bulunmadığı, yine … isimli teknenin denizde sürüklendiği ve deniz tehlikesine maruz kaldığı yönündeki iddianın da beyanlardaki çelişkiler nedeniyle ispatlanamadığı anlaşılmaktadır. Bu hali ile, davacı tarafça, sigorta teminatı kapsamına giren bir riziko oluştuğu ve bu riziko ile zarar arasında uygun bir illiyet bağı bulunduğu hususları ispatlanmadığından, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile kısmen kabul kararı verilmesi doğru görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-b2 maddesi uyarınca kaldırılarak, yeniden yargılama yapılması gerekmediğinden, Dairemizce esas hakkında yeniden hüküm kurulmasına karar verilerek, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Davalının istinaf başvurusunun KABULÜ ile; İstanbul 17. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin (Denizcilik İhtisas Mahkemesi Sıfatıyla) 02/10/2018 tarih 2016/279 Esas 2018/357 Karar sayılı kararının HMK’ nın 353/1-b2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,Dairemizce esas hakkında yeniden hüküm kurulmasına, Bu doğrultuda; İspatlanamayan davanın REDDİNE,
İLK DERECE MAHKEMESİ YÖNÜNDEN: 2-Davacı tarafından yatırılan 426,94 TL harçtan, alınması gereken 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 372,54 TL harcın talep halinde davacıya iadesine, 3-İlk Derece Mahkemesi’nde yapılan yargılama sırasında davacı tarafından sarf edilen yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, 4-İlk Derece Mahkemesi’nde yapılan yargılama sırasında davalı tarafından sarf edilen 750,00 TL bilirkişi ücretinin, davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 5-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca belirlenen 3.750,00 TL vekalet ücretinin, davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 6-Bakiye gider avansı bulunduğu takdirde, talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine,
İSTİNAF YÖNÜNDEN: 7-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davalı tarafından yatırılan 98,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 401,50 TL istinaf karar harcının davalıya iadesine, 8-Davalı tarafından yatırılan 98,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 9-Bakiye gider avansı bulunduğu takdirde, talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, 10-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 12/11/2020 tarihinde HMK’ nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.