Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/1534 E. 2019/1218 K. 19.09.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1534
KARAR NO : 2019/1218
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME : İSTANBUL ANADOLU 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 20/12/2017
DOSYA NUMARASI : 2017/1124 Esas – 2017/1202 Karar
DAVA : Hisse Devir Sözleşmesinin ve bu sözleşmenin onanmasına ilişkin genel kurul kararının iptali
KARAR TARİHİ : 19/09/2019
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili dilekçesinde özetle; Davalılardan …’ın, diğer davalı … Tic. Ltd. Şti.’ nin 152 pay karşılığı 3.800,00 TL bedelli şirket sermayesinin %38’i oranındaki hissesine sahip iken müvekkili şirket ile 02.04.2014 tarihinde Kadıköy … Noterliği’nin … yevmiye numarası ile “Taşınmaz Satış Vaadi ve Limited Şirket Pay Devri Sözleşmesi” imzalandığını, sözleşme uyarınca müvekkilinin sözleşmenin imza tarihi itibari ile 1900/5000 payına sahip olduğu, …Tic. Ltd. Şti.’nin maliki olduğu … İli, … İlçesi, … Mahallesi, … Mevkii, … Pafta, … Ada, … Parselde kayıtlı 216.917,89 m² alanlı arazinin tamamınını veya her ne suretle olursa olsun maliki ve/veya doğrudan ya da dolaylı satış, devir ve temlik olanağına sahip olacağı paylarının mülkiyetini müvekkili şirkete satıp devir ve temlik etmeyi ve sözleşme konusu taşınmazın 38/100 payını müvekkili şirkete satmayı, tapu kütüğünde devir, temlik ve ferağını vermeyi vaat ettiğini, sözleşme konusu hisselerin davalı … talimatı ile muvazalı şekilde davalı …’ye devredilmesine ilişkin 10.12.2015 tarihli “Limited Şirket Hisse Devri Sözleşmesi” ve devrin davalı … Tic. Ltd. Şti.’nin 11.11.2015 tarihli olağanüstü ortaklar genel kurul toplantısında şirket ortağı davalılar … Ltd. Şti. ve …’ın katılımı ile muvazaa yapılarak oy birliği ile onandığını, bu nedenlerle huzurdaki dava ile dava konusu Kadıköy … Noterliği’nin “Düzenlenme Şeklinde Taşınmaz Vaadi ve Limited Şirket Pay Devri Sözleşmesi’nin” davalı … tarafından gerçekleştirilen feshinin geçersizliğinin tespiti ve geçersiz feshin iptali ile taraflar arasında vuku bulan muarazanın menni için açılan İstanbul Anadolu 27. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2016/86 Esas sayılı dosyası ile birleştirilmesine, Kadıköy …. Noterliği’nin “Düzenlenme Şeklinde Taşınmaz Vaadi ve Limited Şirket Pay Devri Sözleşmesi” ile müvekkili şirkete devredilen sözleşme konusu hisselerin davalı … talimatı ile muvazaalı şekilde …’ye devredilmesine ilişkin 10.12.2015 tarihli “Limited Şirket Hessi Devri Sözleşmesi” ve devrin davalı … Tic. Ltd. Şti.’nin 11.11.2015 tarihli olağanüstü ortaklar genel kurul toplantısında davalı şirket ortağı … Ltd. Şti. ve …’ın katılımı ile oy birliği ile onanmasına ilişkin muvazaalı ve hileli işlemlerin iptaline, karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalılar … Ltd. Şti. vekili tarafından verilen cevap dilekçesi özetle; hisse devir sözleşmesi ve bu sözleşmenin onaylanmasına ilişkin ortaklar genel kurulunun iptaline ilişkin davada TTK m. 4 ve m.5 uyarınca Asliye Ticaret Mahkemelerinin görevli olduğu, TTK m. 445 uyarınca yetkili mahkemenin de İstanbul Mahkemeleri olduğunu belirterek davanın reddine, huzurdaki davanın konusu ve tarafları aynı olan İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nın 2016/218 E. numaralı dava bulunduğunu belirterek, derdestlik nedeniyle davanın reddine, HMK m. 166’ya aykırı olarak konusu ve tarafları huzurdaki davadan farklı olan ve huzurdaki uyuşmazlık bakımından görevli ve yetkili mahkeme dahi olmayan İstanbul Anadolu 27. Asliye Hukuk Mahkemesi’ndeki 2016/86 E. nolu dava ile birleştirme talebinin reddine, Huzurdaki dava, TTK m. 445, m. 446 ve HMK m. 65 ve m. 119 uyarınca yalnızca belirli şartları taşıyan pay sahipleri ve müdürler tarafından açılabileceğinden bu şartları taşımayan üçüncü kişi konumundaki Akdeniz İnşaat tarafından açılan davanın dava şartı olan taraf sıfatı yokluğu nedeniyle HMK m. 114/1-d uyarınca usulden reddine, Dava konusu sözleşmenin tarafı olmayan ve dava konusu ortaklar kurulu kararının alındığı şirket ile hiçbir ilgisi bulunmayan 3. kişi konumundaki … tarafından açılan davanın, HMK m.114/1-h uyarınca dava şartı olan hukuki yarar yokluğu sebebiyle usulden reddine, Şirket ortaklar kurulu kararının iptali istemli bu davada Müvekkillerimizin pasif husumet sıfatı olmadığından Müvekkillerimiz aleyhine açılan davanın reddine, EAJ’nin %38 oranındaki hissesinin yine bir Türk vatandaşına devrine yönelik sözleşme ve buna ilişkin ortaklar kurulu kararı bakımından esasa ilişkin olarak ileri sürülen iddiaların da hiçbir hukuki dayanağı olmadığından davanın reddine ve ayrıca hiçbir hakkı ve hukuki yararı olmadığı hâlde aynı konuda derdest bir yargılama olmasına rağmen görevsiz mahkemede tekrar dava açan davacının HMK m. 329 uyarınca sözleşmesel vekalet ücreti ile 5000 TL disiplin para cezası ödemesine karar verilmesi talep edilmiştir. Dava İ.Anadolu 18. Asliye Hukuk Mahkemesinde açılmış olup, Mahkemenin 06/05/2016 tarih ve 2016/184 E-2016/141 K sayılı kararı ile İ.Anadolu 27. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2016/86 E. Sayılı dosyası ile birleştirilmiştir. İ.Anadolu 27. Asliye Hukuk Mahkemesi de 22/11/2016 tarih ve 2016/86 E-2016/316 K. Sayılı görevsizlik kararı ile dosyanın birleşik olarak İ.A Ticaret Mahkemesine gönderilmesine karar vermiştir. İ.Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/612 E sayılı dosyası üzerinde birlikte görülen davalardan İ.Anadolu 18. Asliye Hukuk Mahkemesinde açılmış olan 2016/184 E sayılı dosyaya ilişkin dava, dosyadan ayrılmış ve İ.Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/1124 E sayılı dosyasına dönüşmüş olup dava, mahkemece karara bağlanmıştır.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 20/12/2017 tarih ve 2017/1124 Esas – 2017/1202 Karar sayılı gerekçeli kararı ile; ” … Davacı şirket tarafından 11/12/2015 tarihli olağanüstü ortaklar genel kurul toplantısında alınan 10/12/2015 tarihli hisse devrinin onaylanmasına dair kararın iptali konusundaki dava davalı … Tic. Ltd. Şti.’nin … Mah. … Cad. … No : … Kule … Kat : 18 Şişli/İstanbul adresinin bulunduğu, İstanbul Asliye Ticaret Mahkemesinin yetki alanında olduğundan iş bu talebe bakmaya kesin yetki kuralı gereğince Mahkememiz yetkili değildir. Bu itibarla …. Tic. Ltd. Şti.’nin 11/12/2015 tarihli olağanüstü ortaklar genel kurul toplantısında alınan 10/12/2015 tarihli hisse devrinin onaylanmasına dair kararın iptaline ilişkin davanın Mahkememizin yetkisizliği nedeniyle usulden reddine, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacının bu talebi yönünden dosyanın bir suretinin yetkili İstanbul Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine, davacının 10/12/2015 tarihli Limited Şirketi Hisse Devri Sözleşmesinin iptaline ilişkin davanın davacın aktif dava ehliyeti yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmesi gerektiği, sehven kısa kararda olağanüstü ortaklar genel kurul tarihi 11.12.2015 yerine 12.11.2015 yazılmakla … ” gerekçeleri ile; ” 1- … Limited Şirketinin 11.12.2015 tarihli olağanüstü ortaklar genel kurul toplantısında alınan 10.12.2015 tarihli hisse devrinin oylanmasına dair kararının iptaline ilişkin davanın mahkememizin yetkisizliği nedeniyle USULDEN REDDİNE, Karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacının bu talebi yönünden dosyanın bir suretinin yetkili İstanbul Asliye Ticaret Mahkemesi’ ne gönderilmesine, 2-Davacının 10.12.2015 tarihli ” limited şirketi hisse devri sözleşmesinin ” iptaline ilişkin davanın aktif dava ehliyeti yokluğu nedeniyle USULDEN REDDİNE, 3- Görevsizlik kararı veren İstanbul Anadolu 27 Asliye Hukuk Mahkemesi’ nin 2016/86 Esas sayılı dosyasında 02.06.2016 tarihinde verilen tedbir kararının KALDIRILMASINA, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Mahkemenin yetkisizliği nedeniyle usulden reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, İkame edilen davanın, TTK kapsamında şirket ortakları tarafından ikame edilen tipik bir genel kurul kararının iptali davası niteliği taşımadığı, anılan hususun ve davalılarca birlikte hareket edilmek sureti ile aynı zamanda kanuna karşı hile teşkil eden, muvazaalı işlemler dahilinde müvekkil şirketin milyonlarca liralık zarara uğramasına neden olunduğunu, Yerel Mahkeme tarafından verilen kararın müvekkil yönünden kaldırılarak davanın kabulü ile ihtiyati tedbir kararının devamına karar verilmesi gerektiğini, Müvekkil Şirketin 10.12.2015 tarih ve … yevmiye numaralı ‘Limited Şirket Hisse Devri Sözleşmesi’nin tarafı olmadığından bahisle sözleşmenin iptali konusunda aktif dava ehliyeti yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmesinin usul ve esasa aykırı olduğunu, Davalı taraflar arasında akdedilen hisse devri sözleşmesinin, müvekkil şirketi zarara uğratma kastı ile imzalandığını, gerçek değeri milyonlarca lira olan ve müvekkil şirket tarafından 10.000.000 ABD Doları bedeli nakden ödenerek devralınan hisselerin, davalılarca ikrar edildiği üzere nominal değeri olan 3.800 TL gibi cüzi bir miktar ile …’ye satışı ve söz konusu hisselerin müvekkil şirkete satışı işlemini onaylamayan ortaklar kurulunun, düşük miktarlı işbu devir işlemine onay vermelerinin açıkça davalılar arasındaki muvazaayı göstermekte olduğunu, zira, davalı şirket nezdinde hisse sahipliği aynı zamanda şirketin tek mal varlığı değerini oluşturan değerli taşınmaz üzerinde hak sahipliği anlamına gelmekle, müvekkil şirket tarafından nakden ödenen milyonlarca lira bedelin yanında yalnızca 3.800 TL bedel ile anılan malvarlığı üzerinde hak sahibi olunmasının ticari hayatın ruhuna da aykırı bir işlem olup tarafların müvekkil şirketi zarara uğratma kastı ile hareket ettiğini ispatlar nitelikte olduğunu, ayrıca hisse devrinin diğer davalı … talimatı ile Hollanda’da mukim Türk vatandaşı …’ye yapıldığının davalı …’ca ikrar edildiğini, Bu doğrultuda müvekkil şirketin, davalıların muvazaalı ve dürüstlük kuralına aykırı hareketleri neticesinde milyonlarla ifade edilebilecek miktarda zarara uğradığı, müvekkil şirketin uğramış olduğu zarar ile ihlal edilen menfaat arasındaki illiyet bağının varlığı değerlendirildiğinde davaya konu hisse devri sözleşmesinin iptalinde müvekkil şirketin hukuki yararının bulunduğu ve muvazaalı işlemden zarar gören üçüncü kişi konumunda olduğunun sabit olduğunu, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi’ nin 2017/114 E. – 2017/122 K. sayılı, davalıların ihtiyati tedbir kararına itirazların reddine dair kararın ile usule ve esasa uygun olduğu ortaya konmuş iken, davalıların değişen bir durum yahut koşula dayandırılmayan gerekçesiz talepleri üzerine ihtiyati tedbirin kaldırılmasına karar verilmesinin de hukuka aykırı olduğunu, Bu itibarla yerel mahkeme tarafından verilen kararın uyuşmazlığın esasına ilişkin bir karar olmadığı bu minvalde ihtiyati tedbirin kaldırılmasına ilişkin talebin davaya bakmakla görevli ve yetkili, bir diğer ifade ile esasa ilişkin incelemede bulunacak mahkemece değerlendirilmesi gerekirken, yerel mahkeme tarafından ihtiyati tedbirin kaldırılmasına karar verilmesinin hukuka aykırılık teşkil ettiğini beyanla; İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 28.12.2017 tarihli 2017/1124 E. – 2017/1202 K. Sayılı kararının kaldırılarak, davanın kabulüne, Görevsizlik kararı veren İstanbul Anadolu 27. Asliye Hukuk Mahkemesi’ nin 2016/86 esas sayılı dosyasında 02.06.2016 tarihinde verilen tedbir kararının kaldırılması” kararının kaldırılarak dava konusu … İli, … İlçesi, … Mahallesi, … Mevkii, … Pafta, … Ada, … Parsel kayıtlı taşınmazın üçüncü kişilere devir ve temliki ile üzerinde her türlü ayni ve şahsi hak tesisini önlemek üzere konulan ihtiyati tedbir kararının devamına/ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep etmiştir.
DAİREMİZİN İLK KARARI: Dairemizin 03/10/2018 tarih ve 2018/1145 Esas – 2018/874 Karar sayılı ilk kararı ile; ” … Yetkisizlik kararı verilen davanın davalısı konumunda olan …Ltd. Şti.’ nin merkezi Şişli İstanbul’ dur. Davada birden fazla talep bir arada bulunmakta olup, HMK’nın 110. maddesi anlamında taleplerin yığılması söz konusudur. Birarada görülen davalardan (taleplerden) birincisi, davalılardan … ile … arasındaki 10/12/2015 tarihli Ltd. Şti. Hisse devir sözleşmesinin iptali, diğeri de bu devrin davalı şirket tarafından onaylanmasına ilişkin 11/12/2015 tarih ve 2015/3 Karar no.lu Olağanüstü Ortaklar Genel Kurul Kararı’ nın iptaline yöneliktir. Davalar birbiriyle bağlantılı olup, birlikte görülüp sonuçlandırılması usul ekonomisi ve nihai adaletin tesisi açısından önemlidir. Bu bağlamda birlikte açılıp görülen davaların tefrik edilmeksizin taleplerden biri hakkında esasa ilişkin nihai karar, diğeri hakkında da usuli yetkisizlik kararı verilmesi yerinde olmamıştır. (Yargıtay 11.H.D 31/03/2011 T 2009/4822 E.-2011/3658 K.) Davaya konu taleplerin her biri açısından yapılan değerlendirme sonucunda: İptali istenen olağanüstü ortaklar genel kurul kararını alan şahıslar (ortaklar), şirketle birlikte davalı olarak gösterilmiştir. Davalı şirketin iptali istenen genel kurul kararı açısından yetkili mahkeme 6102 sayılı TTK’ nın 445/1. maddesine göre şirket merkezinin bulunduğu yer mahkemesidir. Şirket merkezi Şişli- İstanbul olduğuna göre davada kesin yetkili mahkeme İstanbul Asliye Ticaret Mahkemeleridir. Kesin yetki bulunması halinde HMK 7/1. maddesi hükmünün uygulanması söz konusu olamaz. Davacı, davanın TTK 445 anlamında bir genel kurul kararının iptali davası olmayıp genel hükümlere dayanan, kanuna karşı hile amacı taşıyan, dürüstlük kuralına aykırı bir işlem olduğunu öne sürerek 4721 sayılı TMK’ nın 2. maddesi doğrultusunda iptalinin istendiğini, …’ ın yerleşim yeri esas alındığında mahkemenin yetkili olduğunu öne sürmekle birlikte 6102 sayılı TTK’nın 445/1.maddesinde yer alan şirket merkezinin, 6100 sayılı HMK’nın 7/1-2. cümle uyarınca dava sebebine göre kanunda davalıların tamamı hakkında ortak yetkiyi taşıyan bir mahkeme olması nedeniyle şirket merkezi, tüm davalılar açısından ortak yetkiyi taşıyan bir mahkeme konumundadır. Ortak yetkili mahkeme, kesin yetkili olmakla, davanın tüm davalılar açısından kesin yetkili şirket merkezinin bulunduğu yer mahkemesinde görülmesi gerekir. Mahkemenin kesin yetki kuralını esas alarak vermiş olduğu yetkisizliğe dayalı usulden red kararı yerindedir. Davacının taraf olmadığı hisse devir sözleşmesinin iptaline yönelik talep açısından davacının aktif dava ehliyetinin yokluğu nedeniyle usulden reddine ilişkin ilk derece mahkemesinin verdiği karara yönelik istinaf talebi açısından; davaların birlikte görülmesi gereken talepler olması nedeniyle tefrik edilmeyen bu talebe ilişkin davanın da, yetkisizlik kararı verilen diğer taleple birlikte değerlendirilmesi gerektiği kabul edilerek bu talep yönünden istinaf nedeni yerinde görülmüştür. İstinaf olunan 3. konu ihtiyati tedbir kararının kaldırılması hususudur. İhtiyati tedbir kararı, görevsizlik kararı veren İstanbul Anadolu 27. Asliye Hukuk Mahkemesi’ nin 2016/86 sayılı dosyasında 02/06/2016 tarihinde verilmiştir. Mahkeme bu kararında asıl dosya açısından vermiş olduğu ihtiyati tedbiri kaldırmış, birleşen İstanbul Anadolu 18. Asliye Hukuk Mahkemesi’ nin 2016/184 E sayılı dosyasına hasren ihtiyati tedbir kararı vermiştir. İhtiyati tedbir, davalılardan … firması adına kayıtlı … Mah. … Pafta, … Ada … Parsel sayılı taşınmazın 979/5000 payı üzerine konulmuştur. İstinafa konu nihai kararı veren mahkeme nihai kararıyla tedbir kararını kendiliğinden kaldırmıştır. Bu karar niteliği itibariyle HMK’ nın 396/1. maddesi kapsamında durum ve koşulların değişmesi sebebiyle tedbirin değiştirilmesi veya kaldırılması anlamını taşımaktadır. İstinaf olunabilen ihtiyati tedbir kararları, HMK’ nın 394. maddesine göre karşı taraf dinlenilmeden verilmiş ihtiyati tedbir kararlarının itirazı üzerine verilen kararlar ile, ihtiyati tedbir talebinin reddine yönelik kararlardır. HMK’ nın 396/1. maddesi kapsamında verilen ihtiyati tedbirin değiştirilmesi yahut kaldırılmasına yönelik kararların HMK’ nın 396/2. maddesi uyarınca istinaf edilmesi mümkün olmayıp ancak mahkemeye itiraz edilebilir. Nitekim davacı 22/05/2018 tarihli itiraz dilekçesiyle ihtiyati tedbirin kaldırılmasına itiraz etmiş, mahkemece, 24/05/2018 tarihli ara karar ile dosyadan el çekildiği için bir karar verilmemiştir. İhtiyati tedbirin HMK’nın 396 maddesi kapsamında verilen bir karar olarak istinafı mümkün olmadığından ve görevli ve yetkili mahkemece itirazen incelenmesi gerektiğinden dairemizce de bir karar verilmesi hukuken mümkün değildir.
Sonuç olarak ilk derece mahkemesince birlikte görülmesi gereken taleplerden biri hakkında tefrik kararı verilmeksizin usuli bir nihai karar verilmesi, diğeri hakkında yetkisizlik kararı verilmesi doğru olmamıştır. Bağlantılı taleplerin birlikte nihai sonuca bağlanması gerekir. Dava konusu taleplerden davalı şirketin 11/12/2015 tarihli olağanüstü ortaklar genel kurulu kararının iptaline ilişkin davanın şirket genel merkezinde görülmesi gerekçesiyle verilen yetkisizlik kararı, 6102 sayılı TTK’ nın 445. maddesine göre kesin yetki kuralı karşısında usul ve yasaya uygun olup istinaf nedenleri yerinde değildir. Birlikte görülüp sonuçlandırılması gereken taleplerden yukarıda belirtilen olağanüstü genel kurul kararına konu 10/12/2015 tarihli limited şirket hisse devri sözleşmesinin muvazaa nedeniyle iptaline ilişkin talep yönünden aktif dava ehliyeti yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup bu talep yönünden istinaf nedenleri yerinde olmakla kararın bu talep yönünden kaldırılması gerekmiştir. Taleplerden birisi hakkında yetkisiz olan mahkemenin birlikte görülüp sonuçlandırılması gereken diğer talep açısından da yetkisiz olduğu kabul edilmelidir. Aynı şekilde mahkemece ihtiyati tedbirin kaldırılması yönünde verilen karar ise 6100 sayılı HMK’ nın 396. maddesi kapsamında bir karar olup, itiraza tabi bir karar olarak istinaf yolu açık olmadığından bu kararın istinafı açısından dairemizce bir karar verilmesi ve aynı şekilde dairemizce yeni ve müstakil bir ihtiyati tedbir kararı verilmesi mümkün olmadığı … ” gerekçeleri ile; ” Davacı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabul, kısmen reddine, 1-Kararın 1. no.lu bendine konu yetkisizlik kararına yönelik istinaf talebinin REDDİNE, 2-Kararın 3.no.lu bendine konu ihtiyati tedbire ilişkin istinaf talebinin REDDİNE, 3-Kararın 2.no.lu bendine konu aktif dava ehliyetine ilişkin istinaf talebinin KABULÜ ile, İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 20/12/2017 tarih ve 2017/1124 E – 2017/1202 K sayılı kararının HMK’ nın 353/1-a3. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, 4-Asıl ve birleşen davalar yönünden mahkemenin yetkisizliği nedeniyle davaların yetkili İstanbul Asliye Ticaret Mahkemesi’ nde görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE, … ” kesin olarak karar verilmiş ve verilen karara karşı, davalı … vekili, davalı … vekili, davalı … Tic. Ltd. Şti. vekili ve bir kısım davalılar ( … Ltd. Şti. – Müteveffa davalı …. mirasçıları: … ) vekili tarafından temyiz başvurusunda bulunulmuştur.
DAİREMİZİN İLK KARARINA KARŞI İLERİ SÜRÜLEN TEMYİZ SEBEPLERİ: Dairemizce kesin olarak verilen karara karşı; Davalılar … Ltd. Şti. – Müteveffa davalı … mirasçıları: … vekili 28/11/2018 tarihli temyiz dilekçesinde özetle; İstinaf Mahkemesi kararının usul ve esas açısından hukuka aykırı olup bozulması gerektiğini, Akdeniz İnşaat’ ın … ile … arasındaki hisse devri sözleşmesinin iptaline karar verilmesini istemekte aktif dava ehliyeti ve hukuki menfaati bulunmadığını, dava şartlarına aykırılıkların dikkate alınmadığını, huzurdaki davada müvekkillerinin pasif husumet ehliyeti bulunmadığı gibi davanın İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 2016/218 Esassayılı davası ile derdest olduğunu, bu davada da davacı … davalıların yanında davacının taleplerinin de aynı olduğunu, yani huzurdaki davanın derdest olduğunu, derdestliğin bir dava şartı olup yargılamanın her aşamasında taraflar ileri sürmeseler bile dikkate alınması gerektiğini, bu hususun müvekkillerince dava dosyası kapsamında ileri sürüldüğünü, ancak dikkate alınmadığını, huzurdaki davada objektif davaların yığılması bulunmadığını, HMK’ nın 110. maddesindeki koşulların gerçekleşmediğini, istinaf mahkemesinin bu hukuki nitelendirmesinin hatalı olup bozma sebebi olduğunu ileri sürerek temyiz başvurusunun kabulü ile, temyiz incelemesi sonucu istinaf kararının aleyhe kısmının talepleri gibi bozulmasına ve davacının davasının reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı…. Tic. Ltd. Şti. vekili 29/11/2018 tarihli temyiz dilekçesinde özetle; HMK md. 355 uyarınca istinaf sebepleri ile bağlı olma kuralına bir istisna getirildiğini ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde, tarafların talepleri ile bağlı olmaksızın istinaf incelemesini yapan mahkemenin, ilk derece mahkemesinin kararının bu yönüyle re’ sen inceleneceğini kurala bağladığını, aksi bir durumun mutlak bozma sebebi olduğunu, haksız davalar açmak sureti ile dava hakkını kötüye kullanan davacının huzurdaki davayı açmakta da HMK 114/1-ı kapsamında hukuki yararı bulunmadığını, zira huzurda görülmekte olan davanın İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 2016/218 Esas sayılı davası ile derdest olduğunu, tüm davalı taraflarca halihazırda dosya kapsamında ileri sürülmüş olan tarafları, konusu ve dava sebepleri aynı olan bir davanın varlığının HMK 114/1-ı, HMK 115 maddeleri uyarınca Bölge Adliye Mahkemesi tarafıdan incelenmesi gerektiğini, istinaf mahkemesince bu husus dikkate alınıp incelenmeden davacının davayı açmakta hukuki menfaatinin olduğu yönünde değerlendirme yapılarak ve aksi yöndeki yerel mahkeme kararı bu nedenle de kaldırılarak, davacının aktif dava ehliyeti olduğu yönünde tespitte bulunulduğunu, istinaf incelemesinde dava şartlarına aykırılık ele alınmadan eksik inceleme ile oluşturduğu usul ve yasaya aykırı olan kararının bu yönü ile bozulması gerektiğini, yerel mahkemenin davacının hukuki yararı olmadığı gerekçesi ile aktif dava ehliyeti olmadığından davayı usulden red kararına karşı ” davacının hukuki yararı olduğu” na dair Bölge Adliye Mahkemesi tarafından yapılan tespitin hatalı olduğunu, bu tespite dayanarak oluşturulmuş aktif dava ehliyetinin varlığı yönündeki kararının bozulması gerektiğini, Bölge Adliye Mahkemesi’ nin ” Hukuki işlemin iptalinde hukuki menfaati olan davacının bu davayı açmakta aktif dava ehliyeti bulunmaktadır ” yönündeki tespitinin, karar metninde yer almasının, her ne kadar karar sadece HMK m.353/1-a3 maddesine dayandırılmış olsa da, yetkili mahkemenin yapacağı yargılamada kararını yönlendirici ve etkileyici mahiyette olduğunu ileri sürerek temyiz başvurusunun kabulü ile, istinaf kararındaki esasen ilk derece mahkemesindeki yargılama karar verilecek olan hukuki yararın ve aktif dava ehliyetinin varlığı ile ilgili tespitlerin karardan kaldırılmasına ve kararın temyiz incelemesi sonucu bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … vekili 28/11/2018 tarihli temyiz dilekçesinde özetle; HMK 361 ve 371 maddeleri gereği istinaf mahkemesi kararının temyize tabi olduğunu, istinaf mahkemesi kararının dava şartlarına aykırılık taşımakta olduğunu, dava şartlarının ise davanın görülebilmesi için varlığı ya da yokluğu zorunlu olan şartlar olduğunu, dava şartlarına aykırılık mutlak bozma sebebi olduğunu, huzurdaki davadaki tüm taleplerin daha önce müvekkiline İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 2016/218 Esas sayılı davasında yöneltildiğini, bu nedenle huzurdaki davanın derdestlik nedeni ile reddine karar verilmesi gerektiğini, Davacının bu davayı derdest olduğu için açmakta hukuki yararı bulunmadığı gibi, müvekkili ile davalı … arasındaki sözleşmenin ve davalı … şirketinin bu sözleşmeye onay veren kararının iptalini talep etmekte de hukuki menfaati bulunmadığını, esasen davacı şirketin husumet yöneltebilecek niteliği taşımadığının da ortada olduğunu, Davacı şirket ile müvekkili arasında imzalanan sözleşmeler uyarınca davacının yükümlülüklerini yerine getirmediğini ve müvekkilini çok zor durumda bıraktığını, müvekkilinin de sözleşmeleri davacı şirketin borçlu temerrüdüne düşmesi nedeni ile yani haklı nedenle feshettiğini, davacı şirketin bu feshin haklı olmadığını iddia ederek İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 2017/612 Esas sayılı davasını açtığını, davanın halen görülmekte olduğunu, davacının kötü niyetli olduğunu ileri sürerek temyiz başvurusunun kabulü ile, istinaf kararının temyiz incelemesi sonucu bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … vekili 27/11/2018 tarihli temyiz dilekçesinde özetle; İstinaf Mahkemesi kararında HMK’ nın aradığı koşulların tamamının bulunmadığını, HMK m.297 f.1.c-ç maddeleri gereği, hükümde müvekkili ve diğer davalıların iddiaları ve savunmalarının değerlendirilmediğini, kararın kesin olarak oy birliği ile verildiğinin ifade edildiğini ve gerekçe olarak da sadece HMK 353/1/a/3 maddesine atıfta bulunulduğunu, HMK 353/1/a/3 maddesinin ise, ilk derece mahkemesinin yetkili olmamasına rağmen davaya bakmış bulunması halinde, davanın yetkili mahkemeye gönderilmesine kesin olarak karar verilmesi hakkında olduğunu, yani kararın “aktif dava ehliyeti” ve diğer dava şartları bakımından temyize tabi olduğunu, ancak istinaf mahkemesi kararına karşı temyiz yolunun bütünüyle kapalı olduğunun belirtildiğini, istinaf mahkemesi kararının davacının aktif dava ehliyetinin var olduğunu tespit etmesi ve resen dikkate alınması gereken dava şartlarını dikkate almamış olmasının temyize tabi olduğunu, yasada bu hususlarda temyiz yolunun kapalı olduğuna ilişkin bir hüküm bulunmadığını, Davada birden fazla talep bulunduğunu ancak bu taleplerin aynı davalıya karşı yöneltilebilecek talepler olmadığını, Huzurdaki davada ilk derece mahkemesinin taleplerden biri bakımından kendisini yetkisiz bulmakla tefrik kararı vermiş bulunduğunu, bu talebin İstanbul mahkemeleri önünde ayrı bir esas numarası alarak görüleceğini, ilk derece mahkemesinin, davacının taleplerinden diğeri hakkında davacının aktif dava ehliyeti olmadığına karar vermesinin de yerinde olduğunu, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi’ nin kararının dava şartlarına aykırılık taşıdığını, davacının huzurdaki davada aktif husumet ehliyeti bulunmadığını, huzurdaki davanın İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin E: 2016 / 218 sayılı davası ile derdest olduğunu, dava şartlarının taraflar ileri sürmeseler dahi mahkemece resen yargılamanın her aşamasında dikkate alınması gereken şartlar olduğunu, huzurdaki davanın derdestlik nedeni ile de reddinin gerektiğini, müvekkilim ile davalı … arasındaki hisse devri sözleşmesinin muvazaalı olmadığını ileri sürerek; İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’nin 13. Hukuk Dairesi’ nin T: 03.10.2018, E: 2018 / 1145, K: 2018 / 874 sayılı kararındaki aleyhe kısmın bozulmasına karar verilmesini ve davacının davasının tümüyle reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DAİREMİZİN TEMYİZ TALEPLERİNE İLİŞKİN EK KARARI : Dairemizin 25/12/2018 tarih ve 2018/1145 Esas – 2018/874 Karar sayılı Ek kararı ile; ” -Davalı … vekili Av. … tarafından sunulan 27/11/2018 tarihli dilekçe ile temyiz edildiği; – Yine davalılar …. ve … Ltd. Şti mütevefaa davalı …. mirasçıları … vekili Av. … tarafından sunulan 28/11/2018 tarihli dilekçe ile temyiz edildiği; – Yine davalı … vekili Av. … tarafından sunulan 28/11/2018 tarihli dilekçe ile temyiz edildiği; – Yine davalı … Tic. Ltd. Şti. vekili Av. … tarafından sunulan 29/11/2018 tarihli dilekçe ile temyiz edildiği; – Yine davalı … vekili Av. … tarafından sunulan 28/11/2018 tarihli dilekçe ile temyiz edildiği görülmüş ise de; kararın HMK 353/1-a3 maddesi gereğince kesin olarak olarak verildiği, kesin kararların temyizinin mümkün olmadığı anlaşıldığından, davalılar vekillerinin ayrı ayrı temyiz istemlerinin reddine ” karar verilmesi gerektiği gerekçeleri ile dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu HMK’nın 366.maddesi yolmasıyla aynı kanunun 346/1-2 maddeleri gereğince kararın tebliğinden itibaren bir haftalık süre içerisinde Yargıtay’da temyiz yasa yolu açık olmak üzere ” 1-Kesin karara ilişkin temyiz başvurularının ayrı ayrı reddine, … ” karar verildiği ve verilen ek karara karşı davalı … vekili, davalı … vekili, davalı … Tic. Ltd. Şti. vekili ve bir kısım davalılar ( … Ltd. Şti. – Müteveffa davalı … mirasçıları: …. ) vekili tarafından temyiz başvurusunda bulunulmuştur.
EK KARARA KARŞI İLERİ SÜRÜLEN TEMYİZ SEBEPLERİ: Dairemizce verilen ek karara karşı; Davalılar … Ltd. Şti. – Müteveffa davalı … mirasçıları:… vekili 10/01/2019 tarihli temyiz dilekçesinde özetle; istinaf mahkemesi tarafından verilen ek kararın usul ve yasaya aykırı olup bozulması gerektiğini, davacının aktif dava ( aktif husumet ) ehliyetine sahip olduğuna ilişkin kararının kesin bir karar olmadığını anılan kararın temyiz edilebileceğini, bu nedenle temyiz başvurularının reddi kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, istinaf mahkemesinin ilk derece mahkemesinin yetki ve görevine ilişkin kararlarının kesin kararlar olduğunu ve bunların temyizinin mümkün olmadığını, dolayısıyla istinaf mahkemesinin yetkisizlik kararına karşı temyiz yoluna başvurulmadığını, HMK m 353 ve 362′ de sayılan temyiz edilemeyen kararlar arasında istinaf mahkemelerinin, davacının aktif dava ( aktif husumet ) ehliyetine ilişkin kararlarının bulunmadığını, dolayısıyla istinaf mahkemesinin bu yöndeki kararının temyiz edilemeyen kesin kararlardan olmadığını, bu nedenle istinaf mahkemesinin temyiz başvurularının reddi yönündeki kararının açıkça usul ve yasaya aykırı olduğunu ileri sürerek; 25/12/2018 tarih ve 2018/1145 Esas – 2018/874 Karar sayılı ek kararının bozularak, 03/10/2018 tarih ve 2018/1145 Esas – 2018/874 Karar sayılı kararının davacının gerçekte aktif husumet ehiyetine sahip olmaması nedeni ile bozulmasına, derdestlik itirazlarının kabul edilerek davanın usulden ve esastan reddine, karar verilmesini talep etmiştir. Davalı ….Tic. Ltd. Şti. vekili 09/01/2019 tarihli temyiz dilekçesinde özetle; istinaf mahkemesinin delilleri, olay ve olguları değerlendirmeden yaptığı tespitin hatalı olduğunu, İlk Derece Mahkemesi kararının esas incelenmeden kaldırıldığını ve dosyanın yetkili mahkemeye gönderilmesi için, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderildiğini, ilgili kararın HMK m.353/1-a3 maddesi sınırları dahilinde kesin olmasına karşın, HMK m.353/1-a3 sınırlarının istinaf incelemesinde aşıldığını, Bölge Adliye Mahkemesinin gönderme kararı ile artık yetkili mahkemece incelenip karar verilecek hususta, görüşünü açıkladığını, bu durumu temyizlerinin mahkemenin HMK m.353/1-a3 sınırları kapsamında verdiği, kararın kaldırılarak yetkili mahkemeye gönderme kararını temyiz olmadığını, bu şekilde nitelendirilerek temyiz taleplerinin kesin karar nedeni ile reddinin isabetsiz olduğunu ileri sürerek; öncelikle 25/12/2018 tarihli ek kararın bozulmasına ve daha sonra 03/10/2018 tarih ve 2018/1145 Esas – 2018/874 Karar sayılı kararındaki, esasen ilk derece mahkemesindeki yargılamada karar verilecek olan hukuki yararın ve aktif dava ehliyetinin varlığı ile ilgili tespitlerin karardan kaldırılmasına kararın bu şekilde bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … vekili 09/01/2019 tarihli temyiz dilekçesinde özetle; istinaf mahkemesi ek kararının usul ve yasaya uygun olmadığını, HMK 353/1-a3 kapsamında verilen gönderme kararının kesin olmakla birlikte ” aktif dava ehliyeti ” ve diğer dava şartları bakımından HMK 371 maddesi gereği temyize tabi olduğunu, İstinaf mahkemesinin kararının HMK 114( 1 ) – ı maddesi uyarınca açıkça dava şartlarına aykırılık taşımakta olduğunu, bu durumun mutlak bozma sebebi olduğunu, Davacı şirketin yükümlülüklerini yerine getirmediğini, müvekkilinin de sözleşmeleri davacı şirketin borçlu temerrüdüne düşmesi nedeniyle yani haklı nedenle feshettiğini, davacı şirketin bu feshin haklı olmadığını iddia ederek İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 2017/612 Esas numaralı davasını açtığını, davanın halen görülmekte olduğunu ileri sürerek, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi’ nin 25/12/2018 tarihli ek kararının bozulmasına, 2018/1145 Esas – 2018/874 Karar sayılı kararının aleyhe olan kısmının temyizen incelenerek bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … vekili 09/01/2019 tarihli temyiz dilekçesinde özetle; Bölge Adliye Mahkemesi tarafından dosya kapsamında mevcut itirazlar bakımından HMK 114-1-(ı) kapsamında denetleme yapılmadan karar verildiğini ve HMK 353/1-a-3 sınırları içerisinde yer almayan derdestlik itirazları yönünden, dosyada bir inceleme yapılmadan eksik inceleme ile hatalı bir karar oluşturulduğunu, bu hususların temyizinin, Bölge Adliye Mahkemesinin HMK 353/1-a-3 sınırları kapsamında verdiği; kararın kaldırılarak yetkili mahkemeye gönderilmesi kararının temyizi olarak nitelendirilmesi ve temyiz taleplerinin kesin karar nedeni ile 25.12.2018 tarihli ek karar ile reddinin isabetsiz olduğunu, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi’ nin 2018 / 1145 E., 2018 / 874 K. sayılı kararında yer alan; yetki hakkındaki tespiti ve ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına, mahkemenin yetkisizliği nedeniyle davaların yetkili İstanbul Asliye Ticaret Mahkemesi’ nde görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine karar verilmesi ile ilgili karar kısmının, HMK 353/1-a-3 gereği temyize tabi değil ise de, eksik inceleme ve hatalı değerlendirme ile, bir yandan HMK 353/1-a-3 uyarınca denetim mahkemesi vasfıyla gönderme kararı verip, diğer yandan artık ilk derece mahkemesince karar verilecek hususta görüş bildirerek, davacının aktif dava ehliyetinin var olduğunu tespit etmesi ve üstelik resen dikkate alınması gereken dava şartlarını dikkate almamış olmasının temyize tabi olduğunu, yasada bu hususlarda temyiz yolunun kapalı olduğuna ilişkin bir hüküm bulunmadığını ileri sürerek; İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’nin temyiz isteklerinin reddine dair 25. 12. 2018 tarihli ek kararının bozulmasına karar verilmesini, 13. Hukuk Dairesi’ nin T: 03.10.2018, E: 2018 / 1145 – K: 2018 / 874 sayılı kararındaki aleyhe kısmın 27.11.2018 tarihli temyiz dilekçelerinde açıkladıkları ve re’ sen takdir edilecek sebeplerle bozulmasına karar verilmesini ve davacının davasının tümüyle reddine karar verilmesini talep etmiştir.
YARGITAY BOZMA İLAMI: Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 01/04/2019 tarih ve 2019/1302 Esas – 2019/2513 Karar sayılı ilamı ile; ” 1-Genel kurul kararının iptali davasına ilişkin olarak ilk derece mahkemesince verilen yetkisizlik kararına karşı istinaf talebinin Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine karar verildiği ve bilahare davalılar vekilleri tarafından kararın temyizi üzerine de ilgili kararın HMK’ nın 351/1-a maddesi uyarınca kesin olduğu ve temyizi kabil olmadığı yönünde verilen ek karar usul ve yasaya uygun olup, ek kararın onanması gerekmiştir. 2-Davalıların davaya konu hisse devir sözleşmesinin iptali istemine ilişkin olarak verilen Bölge Adliye Mahkemesi kararına ilişkin temyiz istemlerine gelince; HMK’nın dava şartlarını düzenleyen 114/1-d maddesi taraf ehliyeti ve dava takip ehliyetine ilişkin olup, ilk derece mahkemesince verilen red kararı ise sıfata ilişkin ve dolayısıyla husumete ilişkin olup husumet HMK uyarınca dava şartlarından değildir. Bu durumda Bölge Adliye Mahkemesi’nce ilk derece mahkemesinin aktif dava ehliyetine ilişkin verdiği karara yönelik istinaf talebinin kabulü ile, İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 20/12/2017 tarih ve 2017/1124 E-2017/1202 K sayılı kararının HMK’ nın 353/1-a3. maddesi uyarınca kaldırılmasına ve dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine ilişkin olarak verdiği kararın bozulması gerekmiştir … ” gerekçeleri ile; ” 1 no’lu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin 25.12.2018 tarihli Bölge Adliye Mahkemesince verilen ek karara yönelik temyiz itirazlarının reddiyle, ek kararın ONANMASINA, 2 no’ lu bentte açıklanan nedenlerle davalılar vekillerinin Bölge Adliye Mahkemesi’nce ilk derece mahkemesinin aktif dava ehliyetine ilişkin verdiği karara yönelik istinaf talebinin kabulü ile İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 20/12/2017 tarih ve 2017/1124 E – 2017/1202 K sayılı kararının HMK’ nın 353/1-a3. maddesi uyarınca kaldırılmasına ve dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine ilişkin verdiği karara yönelik davalılar vekillerinin temyiz istemlerinin kabulü ile kararın BOZULMASINA, … ” karar verilmiştir. Duruşma yapılarak, usul ve yasa uygun görülen bozma kararına uyulmasına karar verilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’ nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. İstinaf açısından uyuşmazlık konusu, davacının tarafı olmadığı 10/12/2017 tarihli hisse devir sözleşmesinin iptaline yönelik talep açısından aktif dava ehliyetinin olmadığı yönündeki ilk derece mahkemesinin verdiği kararın usul ve yasaya uygun olup olmadığı noktasındadır. Hisse devir sözleşmesinin iptaline yönelik davada aynı zamanda bu devrin davalı … firmasının 10/12/2015 tarihli olağanüstü ortaklar genel kurulunda kabul edilmesine ilişkin kararının iptali de istenmiş olup, dava 28/04/2016 tarihinde İstanbul Anadolu 18. Asliye Hukuk Mahkemesinde açılmıştır. Dosya, mahkemenin 06/05/2016 tarih ve 2016/184 E-2016/141 K sayılı kararı ile İstanbul Anadolu 27. Asliye Hukuk Mahkemesi’ nin 2016/86 E sayılı dosyası ile birleştirilmiştir. Birleştirilen dava dosyasında taşınmaz satış vaadi ve ltd. Şti pay devri sözleşmesi ile ltd. Şirket esas sermaye pay devir sözleşmesinin haksız ve geçersiz feshedildiğinin tespiti ile feshin iptali talep edilmiştir. Anadolu 27. Asliye Hukuk Mahkemesi’ nin 22/11/2016 tarih ve 2016/86 E-316 K sayılı görevsizlik kararı vermesi sonucu davalar birleşik olarak İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 2017/612 E sayılı dosyasına dönüşmüştür. Anadolu 2. ATM’nin birlikte görülen davalarda (İ.Anadolu 27. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2016/86 E sayılı dosyasında) birleşen Anadolu 18. Asliye Hukuk Mahkemesi’ nin 2016/184 E sayılı dosyasının 11/10/2017 tarihli celsede tefrikine karar vermiştir. Tefrik edilen (Anadolu 18 Asliye Hukuk Mahkemesinin 2016/184 E sayılı dosyası) İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/1124 E sayılı dosyasına dönüşmüş ve istinafa ve temyize konu nihai karar, bu dosyada verilmiştir. Bu davada birden fazla talep bulunmaktadır. Taleplerden biri, davalılardan … ile … arasındaki Beyoğlu … Noterliği’ nin 10/12/2015 tarih ve … no.lu limited şirket (… Ltd. Şti. Ne ait) hisse devir sözleşmesinin iptali ikincisi ise bu hisse devrinin onaylanmasına ilişkin … Ticaret Ltd. Şti. nin 11/12/2015 tarih ve 2015/3 Karar no.lu Olağanüstü Ortaklar Genel Kurul Kararı’nın iptaline yöneliktir. (Karar, Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinin 17/12/2015 tarih ve 8970 no.lu sayısında ilan edilmiştir.) Dairemiz bu taleplerin birlikte görülmesi gerektiğini, taleplerden biri hakkında usulden (yetkisizlik kararı) verilirken diğer talep hakkında esasdan (aktif husumet yokluğu) karar verilmesinin yerinde olmadığını kabul etmiş ve ilk derece mahkemesi kararının HMK 353/1-a-3 maddesi uyarınca kaldırılmasına karar vermiştir. Dairemizin kararı, Yargıtay 11. HD’nin 01/04/2019 tarih ve 2019/1322 E-2019/2513 K. Sayılı kararı ile sadece ilk derece mahkemesince aktif dava ehliyetinin bulunmadığı yönünde verilen kararın esasa ilişkin bir karar olması, HMK’nın 114/1-d maddesinin ise taraf ehliyetine ilişkin olması, esasa yönelik verilen bir kararın dava şartlarına ilişkin HMK 353/1-a 3 maddesine göre kaldırılarak gönderilmesinin yerinde olmadığı gerekçesiyle bozulmuştur. Her ne kadar taleplerin birlikte görülmesi gerektiği kabul edilse bile ilk derece mahkemesinin hisse devrinin onaylanmasına ilişkin … Ticaret Ltd. Şti. nin 11/12/2015 tarih ve 2015/3 Karar no.lu Olağanüstü Ortaklar Genel Kurul Kararı’nın iptaline yönelik talebin yetki dava şartının yokluğu nedeniyle usulden reddine yönelik kararı kesinleşmiştir. Taleplerden diğeri olan … ile … arasındaki Beyoğlu …. Noterliği’ nin 10/12/2015 tarih ve … no.lu limited şirket (… Ltd. Şti. Ne ait) hisse devir sözleşmesinin iptali açısından ise ilk derece mahkemesinin vermiş olduğu karara yönelik olarak Yargıtay tarafından esasa ilişkin bir değerlendirme yapılmadığı cihetle dairemizce bu karara yönelik istinaf nedenlerinin incelenmesi gerekmiştir. Bu arada aynı konuda daha önce açılmış davanın İstanbul 3 ATM’ de görüldüğü belirtilerek derdestlik olduğu belirtilmişse de taleplerden biri olan hisse devrinin onaylanmasına ilişkin … Ticaret Ltd. Şti. nin 11/12/2015 tarih ve 2015/3 Karar no.lu Olağanüstü Ortaklar Genel Kurul Kararı’nın iptaline yönelik yetkisizlik kararı verilen dosyada, derdestlik dava şartının olup olmadığının değerlendirilmesi gerekeceğinden; dairemizce bu husus değerlendirilmemiştir. Buna ek olarak derdestliğin olduğu öne sürülen İstanbul 3 ATM’nin 2016/218 E. Sayılı dosyasının 11/05/2016 tarihinde 2016/337 K.sayılı kararı ile sonuçlandırıldığı, vaki temyiz üzerine Yargıtay 11.H.D’nin 17/01/2019 tarih ve 2017/966 E-2019/474 K. Sayılı kararı ile davanın reddine yönelik ilk derece mahkemesi kararının onandığı anlaşılmıştır. Bu durumda ilk derece mahkemesinde HMK 114/1-ı maddesinde yazılı derdestlik dava şartının yanında, HMK 114/1-i maddesinde yazılı kesin hüküm dava şartının mevcut olup olmadığı da değerlendirilmek durumundadır. O yüzden dairemiz, ilk derece mahkemesinde bulunan dava nedeniyle derdestlik ve kesin hüküm dava şartlarının olup olmadığını istinaf safhasında değerlendirmemiştir. … ile … arasındaki Beyoğlu …. Noterliği’ nin 10/12/2015 tarih ve … no.lu limited şirket (…Ltd. Şti. Ne ait) hisse devir sözleşmesinin iptali talebi açısından bu sözleşmenin tarafı olmayan üçüncü kişi konumundaki … A.Ş’nin; sözleşmenin iptalini ve hükümsüzlüğünü istemede aktif husumetinin bulunmaması nedeniyle ilk derece mahkemesi kararına yönelik istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir. Her ne kadar ilk derece mahkemesinin hüküm kısmında karar, aktif dava ehliyetinin yokluğuna dayandırılmışsa da kastedilenin HMK 114/1-d.maddesinde yazılı dava ehliyeti olmayıp, aktif dava husumeti olduğu karardan anlaşılmaktadır. Husumet taraf sıfatı olup, dava konusu sübjektif hak (dava hakkı) ile taraflar arasındaki ilişkidir. Davacının dava konusu sübjektif hakla ilişkisi kurulamıyorsa aktif dava husumetinin (sıfatının) bulunmadığı kabul edilir. Nitekim ilk derece mahkemesi de davacının tarafı olmadığı sözleşmenin iptalini isteme konusunda dava sıfatının bulunmadığını kabul ederek söz konusu kararı vermiştir. Husumet yokluğundan verilen karar usule ilişkin bir karar olmayıp esasa yönelik nihai bir karardır. Dava konusuyla aynı konuda derdestliğin bulunduğu öne sürülen İstanbul 3. ATM’nin 2016/218 E sayılı dosyasında ilk derece mahkemesince verilmiş husumetin yokluğundan davanın reddine ilişkin karar, Yargıtay 11. HD’nin 17/01/2019 tarih ve 2017/966 E-2019/474 K. Sayılı kararıyla onanmış olup, Yargıtay kararında davacının tarafı olmadığı sözleşmenin iptali ve hükümsüzlüğünü istemekte aktif husumetinin bulunmadığı açıkça vurgulanmıştır. Sonuç olarak; ilk derece mahkemesinin … ile … arasındaki Beyoğlu … Noterliği’ nin 10/12/2015 tarih ve … no.lu limited şirket (…Ltd. Şti. Ne ait) hisse devir sözleşmesinin iptali talebi yönünden verdiği davacının aktif dava ehliyeti (husumeti) olmaması nedeniyle usulden reddine yönelik karara ilişkin istinaf nedenleri yerinde görülmemiş olup, davacının istinaf başvurusunun reddine yönelik aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf taleplerinin HMK 353/1-b1 maddesi uyarınca REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf yönünden davacı tarafça yatırılan 98,10 TL başvuru harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 44,40 TL istinaf karar harcından, istinaf eden davacı tarafından istinaf aşamasında peşin olarak yatırılan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 8,50 TL istinaf karar harcının davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa karar kesinleştiğinde avansı yatıran tarafa iadesine, 6-Davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT 2. kısım 2. bölüm 17/a maddesine göre davalılar lehine takdir olunan 1.362,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine, 7-Bakiye gider avansı olması halinde karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa iadesine, Dair olarak, davacı vekilinin, davalı…Ltd Şti vekilinin ve davalı … vekilinin yüzlerine karşı, diğer tarafların yokluğunda gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 19/09/2019