Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/1512 E. 2021/529 K. 16.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1512 Esas
KARAR NO : 2021/529 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI : 2014/782 Esas – 2019/79 Karar
TARİH: 05/02/2019
DAVA: Tazminat
KARAR TARİHİ: 16/04/2021
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkilinin, davalı ile 01.11.2006 tarihinde imzalanan sözleşme ile iş ilişkisinde bulunduklarını, işbu sözleşme uyarınca da davalı adına üçüncü kişi ve firmalara yeni hat açma, hat taşıma vs. işlemleri yapmakta ve bunun karşılığında da davalıdan çeşitli adlar altında prim ödemesi aldığını, ancak sorunsuz bir şekilde çalışmakta iken davalı tarafından müvekkili şirkete 17.08.2011 tarih, … yevmiye no.lu ihtarnamesi ile satış hedeflerini uzun süredir yakalayamamış olduğu iddiasına dayanarak davalının aralarındaki sözleşmeyi tek taraflı olarak feshettiğini, 24.08.2011 tarih , … yevmiye no.lu cevabi ihtarname ile davalının tüm iddialarının gerçek dışı ve hukuki dayanaktan yoksun olduğunu belirterek, müvekkilinin çalışılan süre boyunca kurumsal satış kanalları arasında çalışma koşulları ve performans bakımından örnek bir bayi olduğunu belirttiğini ve bugüne kadar davalıya 60.000’e yakın abonelik kazandırdığını belirterek, davalıdan fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik 10.0000 TL portföy (denkleştirme) tazminatı ve yine davalının sözleşmeyi haksız olarak feshetmesinden dolayı müvekkilinin uğramış olduğu zararların tazmini için fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000 TL tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesi ile, davacı ile aralarında 01.11.2006 tarihli Kobi Satış Kanalı Sözleşmesi’nin imzalandığını, davacıya gönderilen 10.08.2011 tarih, … yevmiye no.lu ve 17.08.2011 tarih, … yevmiye no.lu ihtarnameler ile davacının satış hedeflerini uzun süredir yakalayamamış olması sebebi ile ilgili sözleşmenin 19.5 maddesi gereğince sözleşmenin tek taraflı olarak feshedildiğini, tazminat talep edilemeyeceğini savunarak haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:İlk Derece Mahkemesi 05/02/2019 tarih 2014/782 Esas – 2019/79 Karar sayılı kararında;”davacı vekili, davalı ile 01/11/2016 tarihinde Kobi Satış Kanalı Sözleşmesi imzaladıklarını, bu sözleşme uyarınca müvekkilinin davalı adına yaptığı sözleşmelerde 3. kişilere hat açma, hat taşıma işlemleri yapıp, karşılığında da davalı firmadan prim ödemeleri aldığını, davalının 17/08/2011 tarihinde çekmiş olduğu ihtarname ile sözleşmeyi tek taraflı olarak fesh ettiğini, feshin haksız olduğunu, sözleşme süresince müvekkilinin davalıya 60.000’e yakın abonelik sağladığını, müvekkilinin davalıya kazandırmış olduğu müşteri çevresi nedeni ile haksız fesihten dolayı hesaplanacak denkleştirme tazminatının davalıdan tahsilini talep etmiştir. Dosya içerisinde bulunan Beyoğlu … Noterliği’nin 17/08/2011 tarih … yevmiye nolu ihtarname örneğinden, davalının, davacıya çekmiş olduğu ihtarnamede, aralarındaki sözleşmenin 16/5 maddesi uyarınca fesh edildiğinin ihtar edildiği, davacı tarafından davalıya çekilmiş olan 24/08/2011 tarihli ihtarnamede ihtarda belirtilen hususları kabul etmediklerini, prim dahil tüm alacaklarının tahsili yoluna gideceklerini cevap olarak vermiş oldukları görülmüş, taraflar arasındaki Kobi Satış Kanalı Sözleşmesinin 16/5 maddesine göre …’nin 7 gün önceden firmaya yazılı olarak bildirmek kaydıyla sözleşmeyi herhangi bir şarta veya süreye bağlı olmaksızın ve sebep göstermeksizin her zaman ve tek taraflı olarak fesh etme hakkına sahip olduğu, bu durumda firmanın fesih tarihine kadar olan edimleri dışında sözleşmenin ifa edilmemiş kısmı ile ilgili olarak … hiçbir talepde bulunmayacağı gibi sözleşmenin bu madde kapsamında Vodafone tarafından fesih edilmesi sebebiyle Vodafone’den hiçbir hak alacak, kar kaybı, tazminat vb. taleplerde bulunulmayacağının hükme bağlanmış olduğu görülmüştür. Dosya mali müşavir bilirkişi … verilmiş, aldırılan 16/05/2014 tarihli raporda, portföy tazminatı yönünden uzman bilirkişilerce inceleme yapılması gerektiği yönünde rapor düzenlemiş olduğu, telekominikasyon iletişim bilirkişisinden aldırılan 16/02/2015 tarihli raporda; davacının satış hedeflerinin ne kadarını gerçekleştirilip ne kadarını gerçekleşmediğine ilişkin bilgilerin dosyada bulunmadığı, bu detay bilgilerin dosyada olması gerektiği, bu bilgi ve belgelerin temini halinde rapor düzenlenebileceği rapor edilmiş, mahkememizce mali müşavir bilirkişi … telekominikasyon ileşitim bilirkişi ve hukukçu bilirkişiden oluşan kurulda 05/11/2015 tarihli rapor alınmış, düzenlenen raporda davalının sözleşmeyi feshinin haksız olduğu, davalının portföy tazminatı talep edilemeyeceğinin rapor edildiği görülmüş, mahkememizce dosya ekonomi ve finans uzmanı Doç. Dr. …, sermaye piyasası bilirkişisi Dr. … ve sektör uzmanı … oluşan bilirkişi kurulundan rapor aldırılmış, düzenlenen 02/06/2017 tarihli kök, 02/05/2018 tarihli ek raporlarda davalı tarafından yapılan feshin sözleşmenin 19/5 hükmüne göre yapılmış olduğu, sözleşmenin bu hükmüne göre davalının fesih işlemini sözleşmeye uygun bir şekilde yaptığı, sözleşmenin bu hükmü gereğince de davacının davalıdan denkleştirme tazminatı talep edemeyeceği, davacının sözleşmede öngörülen performans değerlerinin de altında kaldığı ancak mahkemenini aksi kanaatte olması halinde davacının 3 ay için toplam 53.053,02 TL denkleştirme tazminatı talep edebileceğini rapor etmiş oldukları görülmüştür.Taraflar arasındaki sözleşmenin 16/5 maddesinde sözleşmenin fesih şartları kararlaştırılmış olup, davacı bu fesih şartlarına uyarak sözleşmeyi fesh etmiş olduğu, bu şartlar itibarıyla davacının sözleşmenin feshinden dolayı herhangi bir tazminat talep edemeyeceği yapılan bilirkişi incelemesinde de davacının sözleşmede kararlaştırılan performans değerleri altında kaldığının da tespit edilmiş olması nedeni ile davacının davalıdan denkleştirme tazminatı adı altında talep edebileceği bir tazminat bulunmadığından, davacının davasının reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur….”gerekçesi ile, -Davacının davasının REDDİNE, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, yerel mahkemenin gerekçeli kararında feshin sözleşmeye uygun yapıldığını ve müvekkilinin tazminat alamayacağını belirttiğini ancak yerel mahkemenin dayanak yapmış olduğu bu maddenin genel işlem koşulları altında geçersiz bir madde olduğunu, Türk Borçlar Kanunu’nun 20. İla 25. Maddeleri arasında “Genel İşlem Koşulları” düzenlenmiş olup “genel işlem koşulları, bir sözleşme yapılırken düzenleyenin, ileride çok sayıdaki benzer sözleşmede kullanmak amacıyla, önceden, tek başına hazırlayarak karşı tarafa sunduğu sözleşme hükümleridir. Karşı tarafın menfaatine aykırı genel işlem koşullarının sözleşmenin kapsamına girmesi, sözleşmenin yapılması sırasında düzenleyenin karşı tarafa, bu koşulların varlığı hakkında açıkça bilgi verip, bunların içeriğini öğrenme imkânı sağlamasına ve karşı tarafın da bu koşulları kabul etmesine bağlıdır. Aksi takdirde, genel işlem koşulları yazılmamış sayılır.” denildiğini, Taraflar arasında imzalanmış olan Sözleşmenin 16/5 maddesinde (yerel mahkemenin de uygun bulduğu ve gerekçesine dayanak yapmış olduğu madde);”… , 7 (yedi) gün önceden Firma’ya yazılı olarak bildirmek kaydı ile işbu Sözleşme’yi herhangi bir şarta veya süreye bağlı olmaksızın ve sebep göstermeksizin, her zaman, tek taraflı olarak feshetmek hakkına sahiptir. Bu durumda Firma, fesih tarihine kadar olan edimleri dışında Sözleşmenin ifa edilmemiş kısmı ile ilgili olarak … Altenatif’ten hiçbir talepte bulunmayacağı gibi, Sözleşmenin işbu madde kapsamında … tarafından feshedilmesi sebebi ile … hiçbir hak, alacak, kay kaybı, tazminat vb. talebinde de bulunmayacaktır.” denildiğini, Davalının anlaştığı tüm bu bayileri ile müvekkille imzalamış olduğu matbu sözleşmeyi imzaladıklarını, davalıdan daha güçsüz konumda olan bayilerin sözleşmede yer alan şartların tümünü kabul etmek zorunda kaldıklarını,Yerel mahkeme tarafından iki kuruldan rapor alındığı ve işbu iki kurul raporu arasındaki çelişkinin giderilmeden hüküm kurulduğunu, bu raporlardan biri feshin haksız olduğunu belirtirken, diğeri haklı olduğunun belirtildiğini,Yerel mahkemenin kararında müvekkilinin performansının düşük olduğunu bu durumun bilirkişi raporu ile tespit edildiğini, ancak bu raporun hükme esas alınacak nitelikte yeterli olmadığını, Davalının delil süresinden sonra, imzasız, tek taraflı olarak hazırladığı ve müvekkilinin performanslarının gösterildiğini iddia ettiği bir excel raporu sunduğunu, bilirkişi raporunun da bu delile dayanarak müvekkilinin performanslarının düşük olduğuna hükmettiğini, yerel mahkeme tarafından da gerekçeli kararda yer aldığını, müvekkili tarafından kabul edilmeyen tablonun doğru olup olmadığı araştırılmadığını, tablonun geçerliliğinin kanıtlanamadığını, taraflar arasında mevcut sözleşmenin “Satış Hedefleri ve Firma’ın Faaliyetlerinin Değerlendirilmesi” başlıklı 7.1. Maddesinde; “… her takvim yılı başında Firma için o yıla ait öngördüğü Abone satış hedeflerini tayin ve tespit ederek, bunları aylık ve/veya 3’er aylık kotalar halinde Firma’ya yazılı olarak bildirecektir.” hükmünün yer aldığını,Bu hükme göre, bilirkişilerin görevinin davalıdan yazılı olarak bildirmiş olduğu hedefleri istemek ve müvekkilinin yapmış olduğu satışlarla bunları karşılaştırıp müvekkilinin performansını tayin etmek olması gerektiğini ancak davalı tarafından sunulan tabloya dayandıklarını, Dosyada müvekkilinin performansına ilişkin hiçbir inceleme yapılmadığını ve yerel mahkemenin kararında müvekkilinin performansının düşük olduğuna karar verildiğini, elektronik postada görüleceği üzere davalının fesihten önce müvekkilinin performansının %100 olduğunu beyan ve ikrar ettiğini, Bu durumun davalı şirket yetkilisi tarafından müvekkili şirket yetkilisine atılmış olan 09.08.2011 tarihli mailde de görüldüğünü,Yerel Mahkemenin dayanak aldığı raporda davalıca da kabul edilen “performans primlerinin” hiçbir şekilde değerlendirilmediğini, Müvekkiline toplamda 684.061,75 TL prim ödemesi yapıldığı sabit iken, müvekkilinin performansının yetersiz olduğundan ve sözleşmenin feshedilmesi gerektiğinden bahsetmenin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, Müvekkilinin hayatın olağan akışı gereği düşük performans gösterdiği birkaç ay da haklı fesih sebebi için yeterli olmadığını, davalının fesih nedeni gerçekten düşük performans olsa idi, davalının sözleşmeyi %53 performans gösterilen Aralık 2010’da feshedeceğini ancak davalının bu performanstan sonra 8 ay daha sözleşmeye devam ettiğini, İleri sürerek, yerel mahkeme kararının kaldırılmasını, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, taraflar arasındaki bayilik (kobi satış kanalı ) sözleşmesinin haksız feshinden dolayı denkleştirme tazminatı istemine ilişkindir.Davacı vekili, taraflar arasında 01/11/2006 tarihli “kobi satış kanalı sözleşmesi” ile iş ilişkisi içinde bulunduklarını, iş bu sözleşmenin davalı tarafça tek taraflı olarak 17/08/2011 tarihli ihtarname ile haksız olarak feshedildiğini, müvekkilinin davalı ile çalıştığı süre boyunca davalıya pek çok müşteri kazandırdığını, çalışması ve emeği ile ekonomik değeri yüksek olan bir müşteri çevresi oluşturduğunu, müvekkilinin davalıya kazandırdığı iş bu yeni müşterilerin sözleşmenin haksız feshinden sonrada davalıya önemli ekonomik katkılar yapmaya devam ettiklerini belirterek denkleştirme (portfoy) tazminatına hükmedilmesini talep etmiş, mahkemece davanın reddine karar verilmiş, karara karşı davacı istinaf başvurusunda bulunmuştur.Taraflar arasındaki sözleşmenin 17. Maddesinde taraflar arasında bu sözleşmeden doğacak ihtilaflarda davalı ticari defter ve kayıtlarının münhasır delil teşkil edeceği kararlaştırılmış olup, davacının, davalı tarafça sunulan belgelere dayanılarak karar verildiğine ilişkin istinaf sebebi yerinde değildir.Yine sözleşmenin 5. Maddesinde satış hedefleri ve firma faaliyetlerinin değerlendirilmesine ilişkin hükümlere yer verilmiş, 5.2 maddesinde, firmanın satış hedeflerine ulaşamaması dahil ve bununla sınırlı olmaksızın davalı tarafça yapılacak değerlendirmeye göre davacının yetersiz ve başarısız olduğuna karar verilmesi halinde davalının sözleşmeyi tek taraflı olarak feshetme hakkına sahip olduğu, bu durumda davacının tazminat talebinde bulunamayacağı düzenlenmiş olup, bilirkişi raporlarında da davacının performans değerleri altında kaldığı belirlenmiştir.HMK’nın 282. maddesine göre bilirkişi raporu takdiri delil olup hakim diğer delillerle birlikte bilirkişinin oy ve görüşünü serbestçe değerlendirecektir. Mahkeme de bilirkişi raporlarını diğer delillerle birlikte değerlendirmiş olup, gerekçesi de belirtilerek bilirkişi raporları değerlendirerek karar verilmiştir. Davacı tarafın bilirkişi raporlarına ve raporlar arasındaki çelişki giderilmeden eksik inceleme ile karar verildiğine ilişkin istinaf sebebi yerinde değildir. Genel olarak portföy tazminatı, acentelik sözleşmesi sona erdikten sonra, bu ilişkinin devamı boyunca acentenin kişisel gayretiyle yarattığı müşteri çevresinden müvekkilinin hâlen yararlanması, acentenin ise yararlanmaması nedeniyle uğradığı kaybın karşılığıdır. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 122. maddesinde açıkça “denkleştirme istemi” olarak tanımlanan, doktrinde de “müşteri tazminatı”, “portföy tazminatı”, “portföy akçesi” olarak da ifade edilen bu tazminat, fesih tarihinde yürürlükte bulunan ve somut olaya uygulanması gereken mülga 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunununda açıkça düzenlenmemiştir. Ancak, fesih tarihinde yürürlükte bulunan ve somut olaya uygulanması gereken 6762 sayılı TTK’nın 134. maddesinde fesihten sonraki komisyon alacağı, tazminat borcu başlığı altında düzenlenmiş bulunmaktadır. Anılan maddenin ilk fıkrasına göre, acente ancak, sözleşmenin haksız olarak feshedilmesi veya ihbar süresine uyulmadan sözleşmenin feshi hâlinde, başlanmış işlerin tamamlanmamasından dolayı uğradığı zararın tazminini isteyebilmesi mümkündür. (Yargıtay HGK 2017/11-116 E., 2018/1794 K.)Somut olayda davacı, taraflar arasındaki sözleşmenin haksız feshedildiğini ispatlayamamıştır. Taraflar arasında imzalanan sözleşmenin 5.2 maddesinde “firmanın yetersiz ve başarısız olduğuna karar verilmesi halinde” davalının sözleşmeyi tek taraflı olarak feshetmek hakkına sahip olduğu, sözleşmenin bu sebeple feshi halinde davacının hiç bir hak ve alacak veya tazminat talep edemeyeceği, 16.5 maddesinde davalının 7 gün önceden ihbar etmek kaydı ile sözleşmeyi her zaman tek taraflı olarak feshetmek hakkına sahip olduğu, bu durumda davacının hiç bir hak, kar kaybı, tazminat vb. Talepte bulunamayacağı kararlaştırılmıştır. Dosyada bulunan belgelere göre taraflar arasındaki sözleşmenin davalı tarafça sözleşmenin 16.5 maddesinde öngörülen ihbar süresine uyulmak suretiyle tek taraflı olarak feshedildiği anlaşılmakla davacının feshin haksız olduğuna ilişkin istinaf sebebi yerinde değildir.Taraflar arasındaki sözleşmenin 16.5 maddesinin TBK’nın 20. Maddesinde düzenlenen genel işlem koşulu niteliğinde olduğu, bu nedenle geçerli olmadığına ilişkin istinaf sebebine gelince, davaya konu taraflar arasında imzalanmış sözleşme 17/08/2011 tarihli ihtarname ile feshedilmiş olup, fesih tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar kanununda genel işlem koşullarına ilişkin bir düzenleme yer almamaktadır. Ayrıca sözleşmenin söz konusu maddesinin genel işlem koşulu nedeniyle geçerli olmadığına ilişkin iddia ilk derece mahkemesinde ileri sürülmemiş olup HMK’nın 357/1 maddesine göre ilk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen hususların istinaf aşamasında dinlenilmesine olanak bulunmamaktadır. Bu nedenle davacının bu istinaf sebebi değerlendirilmemiştir.Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre mahkeme kararı usul ve yasaya uygun olduğundan davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davacı tarafından yatırılan 121,30.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 59,30.TL istinaf karar harcından, istinaf eden tarafından yatırılan 421,00.TL harçtan mahsubu ile fazla yatırılan harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, 5-Karar kesinleştiğinde artan gider avansı varsa avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’ nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere 16/04/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.