Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/1509 E. 2021/761 K. 18.05.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1509 Esas
KARAR NO : 2021/761 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 22/10/2018
NUMARASI : 2017/578 Esas 2018/981 Karar
DAVANIN KONUSU: Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 18/05/2021
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, davacının yurt dışmda bulunan sağlık sigorta şirketlerine Türkiye’de asistanlık ve organizasyon hizmeti veren davalı şirketin işyerinde 17.5.2013 – 20.12.2013 tarihleri arasında çalıştığı,davalı şirketin Libya’da kurulmuş olan … Şirketinin Türkiye Temsilciliğini yaptığı ve Türkiye’deki hastanelere bu şirkete sigortalı olan hastaları gönderdiği ve ödeyeceği tutarın % 20’sini komisyon olarak aldığı, … şirketinin bu tutan % 10-% 20 oranında indinim yaparak ödediği,davalı şirketin yetkilisi ile davacının arasında yapılan anlaşmada: … Şirketinden tahsil edilen komisyon tutarlan,hastanelerden iade faturasıyla alman erken ödeme indirimlerine ilişkin tutarlar ve tüm hastane gelirlerine ilişkin tutarların düşülmesinden sonra kalan miktarın % 30’unun ücret olarak davacıya verilmesi konusunda anlaşma yapıldığı, ancak davacının işe başladığı 17.5.2013 tarihinden itibaren işyerinden ayrıldığı 20.12.2013 tarihine kadar olan süreçte davacı için tahakkuk eden davacının hizmet verdiği sigortalılara ilişkin şirket hesaplarına dahil olan ve olacak “ komisyon ve hastane gelirlerinden,indirim tutarlarından KDV ve Gelir Vergisi düşüldükten sonra kalan net tutarın % 30’unun davacıya ödenmediği açıklanarak,fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla davalıdan tahsiline karar verilmesi talep ve dava edilmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesi ile, Davacının taleplerine karşı zamanaşımı defi ileri sürüldüğü.davacı ile davalı şirket arasında hizmet sözleşmesi ilişkisi bulunmadığı, davacı tarafından davalı şirkete keşide edilen Beşiktaş …Noterliğinin 30.1.2014 tarihli ve … yevmiye sayılı ihtarnamede de kabul ve ikrar edildiği gibi davacı İle davalı şirket arasında hizmet sözleşmesi ilişkisi değil,bir komisyon ilişkisinin mevcut olduğu,bu nedenle huzurdaki dava hakkında görevsizlik karan verilmesi gerektiği ve davanın Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesi gerektiği,davacının daha önce çalıştığı Alman Hastanesi’ndeki görevinden ayrıldığı ve bir süre İşsiz kaldığı daha sonra müvekkili şirket ile anlaştığı ve müvekkili şirketin çalıştığı hastanelerde aracılık yapmaya başladığı,davalı şirketin bu alanda yeni olmasından ve planlanan işlerin ne şekilde yürütüleceği ve ne şekilde gelişeceği bilinmediğinden davacı ile çalışma prensiplerinin ayrıntılı olarak saptanamadığı ve bu nedenle davacının vaatleri dikkate alınarak ilerde kendisine destek olunacağının kararlaştırıldığı, daha sonra gerçekleşen gelişmelerden sonra davacı ile biri araya gelindiği ve şirkete yapılacak olan fiilen ödemelerden sonra vergilerin ve giderlerindüşülmesinde sonra davacıya ödenecek olan miktarın belirlendiği ve bu süreçte davacının işe olan … ’nun hesabına: 6.6.2013 tarihinde 2.000,00 TL ,1.7.2013 tarihinde 2.000,00 TL , 16.7.2013 tarihinde2.000,00 TL , 24.7.2013 tarihinde 7.500,00 TL , 7.8.2013 tarihinde ayrı ayrı olmak üzere 5.000,00 TL olarak toplam 10.000,00 Tl, 23.9.2013 tarihinde 8.000,00 TL , 13.12.2013 tarihinde 10.000,00 TL olmak üzere toplam 41.500,00 TL ödendiği,14.11.22014 tarihinde davacıya elden 3.500,00 TL ödendiği ve bu şekilde toplam 45.000,00 TL ödendiği,bunun dışında davacının davalı şirketten hiçbir hak ve alacağının bulunmadığı açıklanarak davanın reddine karar verilmesi talep edilmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:İlk Derece Mahkemesi 22/10/2018 tarih ve 2017/578 Esas – 2018/981 Karar sayılı kararında;”….Yanların ticari kayıtları incelendiğinde davalı yanın değişik tarihlerde davacı yana 45.000,00 TL ödeme yaptığı görülmektedir.Tarafların imzalarını taşıyan bir sözleşme bulunmamaktadır. Yani davacı yanın … şirketinden tahsil edilen komisyon tutarları ve hastane gelirlerinin giderler vergiler düşüldükten sonra % 30 unun davacıya verileceğine ilişkin bir sözleşme de bulunmamaktadır. Tanıkl beyanları ile de böyle bir sonuca varılamamaktadır. Önceki yapılan ödemeler % 30 luk bir komisyon alacağına tekabül etmemektedir. Davalının yasayı/ vergi yükümlülüklerini dolanmak ve hileli gelir elde etmek amaçlı olarak doğrudan davacının eşi hesabına yaptığı ödemeler ticari hayatın gereklerine ve yasalara aykırı olup bu ödemeler de % 30 luk bir anlaşmanın varlığına delil kabul edilmemiştir.Bu nedenle davacının alacağı kanıtlanablir ve hesap edilebilir bulunmadığından davanın reddine karar vermek gerekmiştir….”gerekçesi ile, Kanıtlanamayan davanın REDDİNE, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 2017/578 E. 2018/981 K. sayılı kararında; müvekkilinin … Şirketinden tahsil edilen komisyon tutarları ve hastane gelirlerinden, giderler, vergiler düşüldükten sonra %30 unun müvekkiline verileceğine ilişkin bir sözleşme bulunmadığı, tanık beyanları ile de böyle bir sonuca varılmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verildiğini, Mahkeme kararı hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu, müvekkili ile davalı şirket arasındaki anlaşmanın %30’luk komisyon tutarı üzerinden yapıldığı ispatlandığını, Dava ikame edilmeden önce keşide edilen ihtarnameye davalı tarafından 14.01.2014 tarihinde verilen Beyoğlu …. Noterliği’ nin … yevmiye no.lu cevapta, davaya cevap dilekçesinde, anlaşmanın %30’luk komisyon tutarı üzerinden yapıldığı davalı tarafından zımnen kabul edildiğini, davalı tarafından sadece bu oranın hesaplanma noktasında şirket giderlerinin düşülmesi gerektiği iddia edildiğini, Bu nedenle Mahkeme tarafından, davalı şirket hesaplarına 17.05.2013-20.12.2013 tarihleri arasında … tarafından ödenen veya anlaşması yapılan tutarların hesaplatılarak, buna göre müvekkiline ödenecek %30’luk komisyonun, giderler mahsup edilerek ve giderler mahsup edilmeden seçenekli olarak denetime elverişli şekilde raporlanması ve hesaplatılması gerektiğini, zira, müvekkili ile davalı şirket arasındaki %30’luk komisyon tutarı uyuşmazlık konusu olmaktan çıktığını, mahkeme tarafından, davalı şirketin kabulleri yok sayılarak ve bilirkişilerin hesaplama yapmaktan kaçınmaları gözardı edilerek, hakkaniyete aykırı biçimde davanın reddi yoluna gidildiğini, Bilirkişi tarafından, talep dayanağı olmayan hususlar bahane yapılarak hesaplamadan kaçınıldığını, dava konusu edilen alacak, hasta başı verilen hizmet ve hasta başına hastanelere ödenen tedavi ücretlerine ilişkin miktarlara dayanmamasına rağmen iddiaları buna ilişkinmiş gibi değerlendirme yapıldığını, İddialarının müvekkilinin davalı işyerine işe başladığı 17.05.2013 tarihinden işten çıkarıldığı 20.12.2013 tarihi arasında, davalı şirket vasıtasıyla hizmet verilen tüm hastaları kapsamakta, bu hastalara davalı şirket vasıtasıyla verilen hizmet nedeniyle … tarafından davalı şirkete ödenen komisyonlardan müvekkilin hakettiği %30′ luk payın hesaplanarak ödenmesine karar verilmesi olduğunu, Bilirkişi tarafından belirlenecek hususlar açıkça;”Davalı şirketin … firmasından aldığı veya talep ettiği ödemeler,Hastanelere yapılan ödemeler,… firmasından alınan ve talep edilen tutarlar ile hastanelere yapılan ödemelerden sonra kalan ve ortaya çıkan tutar,Bu tutarın %30′ u veya bu tutarlardan ofis giderleri mahsup edildikten sonraki %30′ u dur.” şeklinde açıklandığını, Ancak mahkeme tarafından davalı şirketin kabulleri, watsap konuşmaları ve tanık beyanları çerçevesinde itirazları dikkate alınmaksızın davanın reddi yoluna gidildiğini, Müvekkilinin davalı şirkete sahip olduğu tecrübeyi kullanarak başarılı bir noktaya getirmeyi taahhüt ettiği, bu doğrultuda yurt dışından gönderilen hastaların doğru hastanelerde, doğru teşhis ve tedavilerinin yapılması için gerekli tüm organizasyonların yapılması, buna göre uygun fiyatların alınması ve dava dilekçesinde belirtilen diğer tüm işlemlerin en iyi şekilde yerine getirilmesi işini üstlendiğini, davalı işlerin büyümesi ve yoluna girmesi akabinde müvekkiline şirket ortağı olabileceğini belirtmiş olmasına rağmen, sonrasında müvekkilinin güvenini boşa çıkardığını, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda, davalı şirketin cevap dilekçesindeki, ihtarname cevabındaki kabulleri, tanık beyanları ve watsap mesajlarıyla tarafların %30 komisyon oranı üzerinde anlaşmış oldukları sabit oldu dikkate alınarak, davalı şirkete 17.05.2013-20.12.2013 tarihleri arasında Trust tarafından ödenen ve proforma faturalarla talep edilen tutarların hesaplanmasını ve buna göre müvekkile ödenecek %30’luk komisyonunun giderler mahsup edilerek ve giderler mahsup edilmeden seçenekli olarak hesaplanmasına karar verilmek suretiyle kaldırılmasına, yeniden yargılama yapılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, organizasyon hizmeti nedeniyle komisyon alacağının tahsili istemine ilişkindir.Mahkemece, davanın reddine, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Uyuşmazlık, mahkemece verilen kararın dosya kapsamına, usul ve yasaya uygun olup olmadığı noktasındadır.TBK’nın 12. Maddesinde, sözleşmelerin geçerliliğinin kanunda aksi öngörülmedikçe hiç bir şekle bağlı olmadığı belirtilmiştir. Yine TBK’nın 1. Maddesine göre sözleşmeler tarafların karşılıklı iradelerinin bu yönde birleşmesi ile kurulurlar. Yani sözleşme taraf iradelerinin karşılıklı ve birbirlerine uygun olarak açıklanması ile kurulmuş olur, kanunda aksi öngörülmedikçe sözleşmelerin geçerliliği hiç bir şekle tabi değildir. Taraflar sözlü olarak da uygun irade açıklamaları ile bir sözleşme kurabilirler.TBK’nın 12. Maddesi hükmüne göre kanuni istisnalar haricinde sözleşmelerin geçerliliği şekle bağlı değil ise de bir sözleşmenin taraflar arasında kurulduğunun ispat külfeti bunu iddia eden tarafa aittir.Miktar veya değeri HMK’nın 200/1 maddesinde belirtilen sınırın üzerinde olan hukuki işlemlerin yazılı delille (senetle) ispatı gerekir. Bu konuda karşı tarafın açık onayı olmaksızın tanık dinlenilmesine olanak bulunmamaktadır.Ancak HMK’nın 202. Maddesine göre delil başlangıcı bulunması halinde karşı tarafın rızası gerekmeksizin tanık dinlenebilecektir. Maddenin 2. Fıkrasında delil başlangıcı, iddia konusu hukuki işlemin tamamen ispatına yeterli olmamakla birlikte, söz konusu hukuki işlemi muhtemel gösteren ve kendisine karşı ileri sürülen kimse veya temsilcisi tarafından verilmiş veya gönderilmiş belge olarak tanımlanmıştır. Belge ise 199. Maddede uyuşmazlık konusu vakıaları ispata elverişli yazılı veya basılı metin, senet, çizim, plan, kroki, fotoğraf, film, görüntü veya ses kaydı gibi veriler ile elektronik ortamdaki veriler ve bunlara benzer bilgi taşıyıcıları olarak tanımlanmıştır.Buna göre, bir belgenin delil başlangıcı olarak kabule edilebilmesi için uyuşmazlık konusu hukuki işlemi muhtemel göstermesi ve kendisine karşı ileri sürülen kimse veya temsilcisi tarafından verilmiş veya gönderilmiş olması gerekir.Dava tarafça dava dilekçesine eklenen tarafların imzasının olmadığı 01/06/2013 başlangıç tarihli ve 01/06/2014 bitiş tarihli belirli süreli iş sözleşmesinin HAKEDİŞ başlıklı 1.9. Maddesinde, ödenecek ücret kararlaştırılmıştır.Davacı tarafça, davalı şirketin tek ortağı ve aynı zamanda şirket yetkilisi ile davacı arasında yapılan mail yazışmaları ve davacı tarafından çekilen noter ihtarı ve bu ihtara karşı davalı tarafça çekilen cevabi noter ihtarı dosyaya ibraz edilmiştir.Mahkemece, davalı şirketin tek ortağı ve aynı zamanda şirket yetkilisi olan ..l ile davacı arasında yapılan mail yazışmalarının ve bununla birlikte tarafların çektikleri noter ihtarnamelerinin gerekçeli kararda tartışılıp değerlendirilmediği tesbit edilmiştir. 28/07/2020 tarih 31199 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan 7251 Sayılı Kanun ile değişik HMK.nın 3531-a-6 maddesi ile mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması kararın kaldırılarak, dosyanın mahkemesine iadesi sebepleri arasında gösterilmiştir. Davalı vekili davaya cevap dilekçesinde; zamanaşımı definde bulunmuş olup mahkemece bu yönde olumlu/olumsuz bir karar verilmemiş ise de, istinaf eden davacı olduğundan bu eksiklik dairemizce incelenip değerlendirilememiştir.Sonuç itibariyle, davacı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile ilk derece mahkeme kararının HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca kaldırılmasına ve yukarıda tespit edilen hususlarda işlem yapılarak karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun KABULÜ ile;İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 22/10/2018 Tarih ve 2017/578 Esas – 2018/981 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-a6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, dosyanın mahkemesine İADESİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 121,30.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 44,40.TL istinaf karar harcının talep halinde davacıya iadesine, 3-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 4-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine, 5-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 18/05/2021 tarihinde HMK’nın 353/1-a6 maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.