Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/1504 E. 2021/853 K. 03.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1504
KARAR NO : 2021/853
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME: İSTANBUL 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 18/04/2019
DOSYA NUMARASI : 2018/181 Esas – 2019/316 Karar
DAVA: Genel Kurul Kararlarının Butlanı – İptali
KARAR TARİHİ : 03/06/2021
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin, davalı şirketin %20 oranında paya sahip ortağı olduğunu, yönetim kurulunun karar alamaması üzerine İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/41-262 E-K sayılı kararı ile genel kurul yapılması için alınan yetki çerçevesinde 24/11/2017 tarihinde genel kurul toplantısı yapıldığını ancak, toplantıya çağrının usulsüz olduğunu, davalı şirkete bildirilen adres değişikliğine rağmen eski adresine tebligat yapıldığını; diğer yandan, gündem 5. maddesiyle alınan 2015 yılı kar dağıtılmaması kararının ise dürüstlük kuralına aykırı olduğunu, 2015 yılı bilançosunda 840.156,63 TL kar yer aldığını belirterek, davalı şirketin 24/11/2017 tarihli genel kurul toplantısında alınan kararların tümünün TTK 447.md gereğince butlan nedeniyle geçersiz olduğunun tespitine, aksi halde gündemin 5. maddesiyle alınan kararın TTK 445.maddesi gereğince iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının dava ehliyetinin bulunmadığını, müvekkili şirketçe 24/11/2017 tarihli genel kurul toplantı çağrısının usulüne uygun yapıldığını, genel kurul toplantısında alınan kararların yokluk nedeniyle batıl olduğunun tespitine ilişkin karar verilmesinin mümkün olmadığını, davacının iddiasının aksine anonim şirketlerin kar payı dağıtma zorunluluğu bulunmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 18/04/2019 tarih ve 2018/181 Esas – 2019/316 Karar sayılı kararı ile; ” Dava; davalı anonim şirketin 24/11/2017 tarihli genel kurul toplantısında alınan kararların butlanına, olmadığı takdirde kar payı dağıtılmamasına ilişkin gündemin 5.maddesiyle alınan kararın iptali istemine ilişkindir. TTK’nın 445.maddesi “446 ncı maddede belirtilen kişiler, kanun veya esas sözleşme hükümlerine ve özellikle dürüstlük kuralına aykırı olan genel kurul kararları aleyhine, karar tarihinden itibaren üç ay içinde, şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinde iptal davası açabilirler” hükmünü içermektedir. Davalı şirketin merkez adresi itibariyle (Beşiktaş) iş bu davaya bakmaya TTK’nın 445.maddesi gereğince mahkememiz yetkilidir.TTK’nın 446.maddesi gereğince iptal davası açabilmek için toplantıda hazır bulunan ilgilinin karara olumsuz oy vermesi ve bu muhalefetini tutanağa geçirtmesi veya divan başkanlığına vermesi yasal zorunluluktur. Ancak, TTK’nın 414.maddesi gereğince usulüne uygun toplantı davetinin yapılmadığının ileri sürülmesi durumunda, TTK’nın 446.maddesi gereği ilgililer dava açmaya hak kazanır. Davacı taraf, 24/11/2017 tarihli Genel Kurul Toplantısına çağrının usulsüz olduğunu, bu nedenle toplantıda alınan tüm kararların butlanını, olmadığı takdirde kar payı dağıtılmamasına ilişkin gündemin 5.maddesiyle alınan kararın iptalini istemiş; davalı taraf ise, toplantıya çağrının usulüne uygun yapıldığını, alınan kararların yasaya uygun olduğunu savunmuştur. Davacı ortak, toplantıya usulüne uygun davet edilmediğini ileri sürdüğüne ve dosya kapsamına göre davacı ortağın toplantıya usulüne uygun davet edilmediği sabit olduğuna göre; TTK’nın 446.maddesi gereğince davacının dava açmaya hakkı olduğu kuşkusuzdur. İddia ve savunmaların ileri sürülüş biçimine göre, uyuşmazlığın niteliği itibari ile çözümü özel ve teknik bilgiyi gerektirdiğinden 24/11/2017 tarihli Genel Kurul Toplantısında alınan kararların iptal koşullarının oluşup oluşmadığı hususunda bilirkişi kurulu raporu alınmasına karar verilerek, taraf ticari defter ve kayıtları, getirtilen-sunulan belgelerle birlikte dosya konusunda uzman bilirkişiler SMMM … ile Finans Uzmanı Y. Doç. Dr. … tevdi edilmiş, adı geçen bilirkişi kurulu tarafından düzenlenen 08/02/2019 tarihli bilirkişi kurulu raporunun dosya arasında olduğu görülmüştür. Alınan bilirkişi kurulu raporunda özetle; davacının, hissedarı olduğu davalı şirketin 24/11/2017 tarihli Olağan Genel Kurul Toplantısına iadeli taahhütlü mektupla davet edildiğine ilişkin somut delile rastlanmadığı, yapılan davetin TTK 414.maddesi gereğince usulsüz olduğu, bu nedenle davacının TTK 446.madde gereğince dava açma hakkının bulunduğu; şeklen de olsa genel kurul toplantısı ve bu toplantıda alınarak açıklanan kararlar bulunduğu, bu nedenle genel kurulun yokluğu şartlarının oluşmadığı, yine toplantıya davet yapıldığından TTK 446/1-b hükmü gereği butlan şartlarının da bulunmadığı, bu nedenle genel kurulda alınan kararların yokluk ve butlanının istenemeyeceği ancak, kararların iptalinin talep edilebileceği; Kar payı dağıtılmamasına ilişkin alınan kararın; objektif iyiniyet kuralına aykırı olmaması gerektiği, kar payı dağıtılıp dağıtılmaması hususunun takdirinin genel kurula ait olduğu ancak, bu yetkinin kullanılmasının keyfiyete bağlı olmadığı, kar payının hangi gerekçelerle dağıtılmadığı hususu somut bir şekilde davalı tarafça ortaya konulması gerektiği, davalının, kar dağıtmama kararını keyfi almadığını ve bu kararın yasa hükümlerine uygun olarak aktiflerin yeniden sağlanabilmesi için gerekli olduğunu ya da şirketin sürekli gelişimi ve olabildiğince kararlı kar payı dağıtımı yönünden haklı olduğunu geçerli delillerle kanıtlaması gerektiği ancak, davalı tarafından bu yönde herhangi bir delil sunulmadığı gibi ticari defterlerin de ibraz edilmediği, bu durumda kar dağıtılmamasına ilişkin gündemin 5.maddesiyle alınan kararın iptal şartlarının oluştuğu bildirilmiştir. Alınan bilirkişi kurulu raporu gerekçeli, denetlenebilir, dosya içeriğine uygun ve uyuşmazlığı çözmeye yeterli görüldüğünden, taraf vekillerinin itirazı yerinde görülmemiş, mahkememizce de benimsenmiş ve hükme esas alınmıştır. Tarafların karşılıklı iddia ve savunmaları, alınan ve benimsenen bilirkişi kurulu raporu ve toplanıp değerlendirilen delillere göre; davacı taraf, davalı şirketin 24/11/2017 tarihli Genel Kurul Toplantısına çağrının usulsüz olduğunu iddia ederek alınan kararların butlanı talep etmiş ise de; benimsenen bilirkişi kurulu raporunda da açıklandığı üzere toplantıya çağrının usulsüzlüğünün tek başına alınan kararların doğrudan butlanı sonucunu doğurmayacağı, dava konusu kararların ancak iptalinin istenebileceği, genel kurula çağrıdaki usulsüzlük ispat edilse dahi genel kurul toplantısı yapılıp alınan kararlar bulunduğundan, genel kurulda alınan kararın yokluk ve butlanının talep edilemeyeceği anlaşıldığından bu konudaki istemin reddine karar verilmiştir. Kar payı dağıtılmamasına ilişkin genel kurul gündeminin 5.maddesiyle alınan kararın iptali yönünden yapılan inceleme sonrasında; Kar payı dağıtılıp dağıtılmaması hususu her ne kadar şirket genel kurulun takdir yetkisinde ise de; somut olayda karın dağıtılmamasına ilişkin alınan kararın kanuna, esas sözleşmeye, dürüstlük ve objektif iyiniyet kurallarına aykırı olmaması gerekir. Bu durumda davalı tarafça, kar dağıtılmaması kararının keyfi alınmadığı, şirket sürekliliği ve aktiflerinin sağlanabilmesi için gerekli olduğu kanıtlanmalıdır. Zira, TTK’nda esas itibariyle, sermaye şirketlerinde yıllık kar dağıtımı bir zorunluluk olarak kabul edilmiştir. Yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda kar payı dağıtılmamasına ilişkin genel kurul gündeminin 5.maddesiyle alınan kararın; benimsenen bilirkişi kurulu raporunda dayanak ve gerekçeleriyle açıklandığı üzere davalı şirketin, kar payının hangi gerekçelerle dağıtılmadığı hususunu somut delillerle ispatlayamadığı anlaşıldığından kar payı dağıtılmamasına ilişkin genel kurul gündeminin 5.maddesiyle alınan kararın dürüstlük kuralına aykırı olduğu kanaatine varıldığından iptaline karar vermek gerekmiş, açıklanan nedenlerle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. ” gerekçeleri ile; ” DAVANIN KISMEN KABULÜ ile, 1-Davalı şirketin 24/11/2017 tarihinde yapılan Olağan Genel Kurul toplantısında alınan kar dağıtılmamasına ilişkin 5 nolu kararın iptaline, Davacı tarafın fazlaya ilişkin isteminin reddine, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Toplantıya katılmayan pay sahibinin Türk Ticaret Kanunu’nun 446’ncı maddesinde belirtilen istisnai hallerin olması durumunda ancak bu aykırılıkların genel kurul kararının alınmasında etkili olduğunu kanıtlaması durumunda iptal davası açabileceği bilirkişiler tarafından raporda belirtilmesine rağmen bu durumun mahkeme kararında dikkate alınmadığını, Davacı …’ın, Say Kurumsal’ın dava konusu genel kurul toplantısına katılıp katılmamasının alınan kararlar üzerinde herhangi bir etkisi olmadığını, bahse konu genel kurul toplantısında pay sahiplerinin oy birliği ile karar alması gereken bir hususun oya sunulmadığını, davacının, Say Kurumsal’ın paylarının %20’sine sahip olduğunu, bu durumda davacı dava konusu genel kurul toplantısına katılsaydı dahi vereceği oyların alınan kararları değiştirmesinin mümkün olmadığını, dolayısıyla Genel Kurul’da alınan herhangi bir karar için iptal hükmü kurulmasının isabetli olmadığını, Bilirkişiler tarafından talep edilen evrakların taraflarına liste halinde sunulduğunu ve hepsinin kendilerine teslim edildiğini, buna rağmen taraflarınca kar dağıtımı konusunda delil/defter sunulmadığından bahisle kararın iptal şartlarının oluştuğu tespitinin hatalı olduğunu, mahkeme tarafından bilirkişilere müvekkili şirketin defterleri üzerinde yerinde inceleme yetkisi verildiğini, bu konudaki itirazları ve bilirkişinin emaili sunulmuş olmasına rağmen mahkemece verilen kararın da hukuka, usule uygun olmadığını, mahkemenin defterlerin incelenmesi için yerinde inceleme yetkisi verdiğinin de mahkeme tutanağı ile sabit olduğunu, HMK’nın 190’ıncı maddesine göre müvekkili şirketin kar dağıtılmaması yönünde verdiği kararın hangi nedenlerle iptal edilmesi gerektiğine ilişkin ispat yükünün davacıda olduğunu, müvekkili şirketin, kar dağıtımına karar vermemiş olmasının haklı gerekçelere dayandığını, iptal kararının eksik inceleme ile alındığını, ticaret sicil kayıtlarında da tetkik edilebileceği üzere, müvekkili şirketin 30/9/2015 tarihinde kurulmuş olup henüz ne sermaye taahhütleri tamamlanmış ne de faaliyetleri oturmuş iken 2015 yılına ilişkin kar dağıtımı yapmasının hem ilgili hukuka hem de işletmenin sürdürülebilirliği ilkesine aykırılık teşkil edeceğini, Üstelik davacının, müvekkili şirkete yönelik sermaye taahhüdünü iki yıllık yasal süresi içerisinde de tamamlamadığını, taahhüdünü yerine getirmeyen davacının kar dağıtımı talep edilmesinin objektif iyi niyet kurallarına da aykırı olduğunu, Anonim şirketlerin kar payı dağıtmama kararlarının hangi koşullarda iptal edilebileceğinin Yargıtay tarafından ayrıntılı kriterlere tabi tutulduğunu (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 26/12/2017 tarih, E. 2016/8800, K. 2017/7610 sayılı Kararı- Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin E. 2015/14100, K: 2016/8853 sayılı Kararı) Mahkeme tarafından verilen iptal kararının Yargıtay’ın içtihatları ile belirlenen kriterlere aykırı olduğunu ve eksik inceleme ile verildiğini, Müvekkili şirketin 2017 yılı ve devamında zarara uğradığını, bunun en önemli nedeninin ise davacının Yönetim Kurulu’ndan istifası olduğunu, zira müvekkili şirketin Yönetim Kurulu’nun iki üyeden oluşup kararların müşterek imzayla alınabildiğini, müvekkili şirketten istifa edip üç takvim günü sonra rakip bir şirket kuran davacı …’ın aynı zamanda müvekkili şirketin uzun bir süre yeni teklif vermemesi ve yeni sözleşme yapamamasına neden olduğunu, sonuç olarak da müvekkili şirketin ana işlerini kaybettiğini ve zarara geçtiğini, sektördeki ve ekonomideki olumsuz gelişmelerin de müvekkili şirketi etkilediğini belirterek, İlk Derece Mahkemesinin, müvekkili şirketin 24/11/2017 tarihli Olağan Genel Kurul toplantısında alınan kar dağıtılmaması yönündeki 5 nolu kararın iptaline ilişkin kararının kaldırılmasına ve yeniden yargılama yapılarak talepleri doğrultusunda davanın tamamen reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Davacı tarafça, davalı şirketin 24/11/2017 tarihli genel kurul toplantısında alınan kararların TTK’nın 447. maddesi gereğince butlan nedeniyle geçersiz olduğunun tespitine, aksi takdirde kar payı dağıtılmamasına ilişkin gündemin 5. maddesiyle alınan kararın TTK’nın 445. maddesi gereğince iptaline karar verilmesi talep edilmiş, mahkemece bilirkişi raporu alınarak, genel kurulda alınan kararların butlan nedeniyle geçersiz olduğunun tespitine ilişkin talebin reddine, davalı şirketin 24/11/2017 tarihinde yapılan Olağan Genel Kurul toplantısında alınan kar dağıtılmamasına ilişkin 5 nolu kararın iptaline karar verilmiş, karara karşı davalı tarafça istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davalı şirket ana sözleşmesinin 13. maddesinde ” Şirketin net dönem karı yapılmış her çeşit masrafların çıkarılmasından sonra kalan miktardır. Net dönem karından her yıl %5 kanuni yedek akçe ayrılır. Kalan miktarın %5’i pay sahiplerine kar payı olarak dağıtılır. Kar payı, pay sahibinin esas sermaye payı için şirkete yaptığı ödemelerle orantılı olarak hesaplanır. Net dönem karının geri kalan kısmı genel kurulun tespit edeceği şekil ve surette dağıtılır. Pay sahiplerine %5 oranında kar payı ödendikten sonra kardan pay alacak kişilere dağıtılacak toplam tutarın yüzde onu genel kanuni yedek akçeye eklenir.” şeklinde düzenleme mevcuttur. Her ticaret şirketi gibi anonim şirketin nihai amacı kar elde etmek ve bunu dağıtmak olup anonim şirketin kar elde etme ve dağıtma nihai amacından doğan pay sahibinin kar payı hakkı da bir vazgeçilmez haktır. Şirketin nihai amacının kâr elde edip ortaklara dağıtması esas olmakla birlikte anasözleşmeye konulacak hükümler yanında kanunda gösterilen nedenler bu genel ilkenin istisnalarını oluşturmaktadır. Bu istisnaların en önemlisi TTK’nın 523/2. maddesindeki düzenlemedir. Anılan düzenleme gereğince genel kurul, aktiflerin yeniden sağlanabilmesi için gerekliyse, bütün pay sahiplerinin menfaatleri dikkate alındığında, şirketin sürekli gelişimi ve olabildiğince kararlı kâr payı dağıtımı yönünden haklı görülüyorsa, kanunda ve esas sözleşmede öngörülenlerden başka yedek akçe ayrılmasına da karar verebilir. Mahkemece, dava konusu yapılan genel kurul toplantısında alınan kararların butlanı ya da iptallerinin gerekip gerekmediğinin tespiti için bilirkişi incelemesi yaptırılmasına, incelemenin mahkeme salonunda yapılmasına, bilirkişilere gerektiğinde davalı şirketin defter ve kayıtları üzerinde yerinde inceleme yetkisi verilmesine karar verilmiştir. Bilirkişiler tarafından, davalı şirket defter ve kayıtlarının sunulmadığı belirtilerek dosya kapsamına göre rapor tanzim edilmiştir. Bilirkişi raporunda, davalı şirketin kar payı dağıtmama kararı yönünden haklı olduğunu geçerli delillerle kanıtlaması gerektiği ancak, davalı tarafından bu yönde herhangi bir delil sunulmadığı gibi ticari defterlerin de ibraz edilmediği, bu durumda kar dağıtılmamasına ilişkin gündemin 5. maddesiyle alınan kararın iptal şartlarının oluştuğu bildirilmiş, mahkemece bilirkişi raporu benimsenerek, kar dağıtılmamasına ilişkin kararın iptaline karar verilmiş ise de, yapılan araştırma ve incelemenin karar vermek için yeterli olmadığı anlaşılmaktadır.Davalı vekilince ibraz edilen rapora karşı beyan/itiraz dilekçesinde, bilirkişilere gerektiğinde davalı şirketin defter ve kayıtları üzerinde yerinde inceleme yetkisi verildiği, ticari defterlerin dosyaya sunulmaması gibi bir durumun söz konusu olmadığı, bilirkişi tarafından kendilerine bazı ticari defterleri içeren liste verildiği ve talep edilen tüm evraklar ulaştırıldığı, bu nedenle delil/defter sunulmadığından bahisle kararın iptal şartlarının oluştuğu tespitinin hatalı olduğu belirtilerek yeni bir heyetten rapor alınmasını, mahkeme aksi kanaatte ise ek rapor alınmasını talep ettiği, talebini duruşmada da tekrarladığı, mahkemece davalı vekilinin yeni bilirkişi heyetinden rapor alınması yönündeki talebi ara karar ile red edilerek, istinafa konu kararın verildiği görülmektedir. Dosya kapsamında davalı şirket defterlerinin bulunmadığı anlaşılmakla birlikte, mahkemece ispat yükü üzerinde olduğu benimsenen davalı tarafa ticari defterlerini ibraz etmek üzere usulüne uygun süre verilmediği gibi, ara kararla bilirkişilere davalı şirketin defter ve kayıtları üzerinde yerinde inceleme yetkisi verilmesine rağmen uyuşmazlığın çözümü için gerekli olduğu da dikkate alınarak davalı şirkete ticari defter ve kayıtları incelettirilerek bilirkişi raporu alınmadan, ayrıca iptali talep edilen genel kurul kararı fiziki olarak dosya içerisine eklenmeden davanın belirtilen gerekçe ile red edilmesi usul ve yasaya uygun değildir. Bu durumda mahkemece, gerekli ihtaratları da içerir şekilde usulüne uygun olarak davalı tarafa ticari defterlerini ibraz etmek için süre veya bilirkişilere yerinde inceleme yetkisi verilip davalı şirket ticari defterleri ve kayıtları üzerinde inceleme yapılarak, şirket esas sözleşmesinin 13. maddesi, TTK’nın 523/2 maddesi de göz önünde bulundurularak, davalı şirketin ekonomik faaliyet ve amaçları, mali durumu, şirket işlemlerinin devamlı gelişmesini veyahut mümkün olduğu kadar istikrarlı kâr payı dağıtılmasını temin bakımından kar dağıtmama kararının yasaya, ana sözleşmeye ve iyiniyet kurallarına aykırı olup olmadığı, davalı tarafın davacının sermaye koyma borcunu yerine getirmediği yönündeki savunması da değerlendirilmek suretiyle konusunda uzman bilirkişilerden rapor alınıp, sonucuna göre karar verilmesi, davalı tarafça ticari defterlerin ibrazından veya yerinde incelenmesinden kaçınılması halinde ise sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir. 28/07/2020 tarih 31199 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan 7251 Kanun No’lu 22/07/2020 kabul tarihli Hukuk Muhakemeleri Kanunu İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un 35. mad. uyarınca; “6) Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemiş olması.” hali, kararın kaldırılarak, dosyanın mahkemesine iadesi sebepleri arasında gösterilmiştir. Açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a.6 maddesi uyarınca kaldırılmasına, dosyanın davanın yeniden görülmesi için mahkemesine iadesine karar verilmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun KABULÜ ile; İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 18/04/2019 tarih ve 2018/181 Esas 2019/316 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-a6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, dosyanın mahkemesine İADESİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davalı tarafından yatırılan 121,30 istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 44,40 TL istinaf karar harcının talep halinde davalıya iadesine, 3-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 4-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine, 5-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 03/06/2021 tarihinde HMK’nın 362/1-g maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.