Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/1484 E. 2021/851 K. 03.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1484
KARAR NO : 2021/851
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME : BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 10/04/2019
DOSYA NUMARASI : 2018/606 Esas – 2019/388 Karar
DAVA: Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 03/06/2021
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dilekçesinde özetle; müvekkili şirket ile davalı arasında şifai olarak yapılan bayilik sözleşmesi bulunduğunu, dava konusu makinenin davacıya bedeli ödenerek 3. kişi müşterilere satılmak üzere müvekkili şirket bünyesine dahil edildiğini, ancak söz konusu makine müvekkili şirket bünyesine dahil olduktan sonra 3. kişi müşterilere satılmak üzere müşterilerle yapılan görüşmeler sonucunda makinenin piyasada yarı fiyatına satıldığı, iddia edildiği gibi makinenin full otomatik olmadığı, makinenin üretim yaptığı aşamada mutlaka bir çalışanın makinenin yanında durması gerektiği, otomatik durma özelliği bulunduğu belirtilmesine rağmen telin kopması ve telin bitmesi halinde makinenin çalışmaya devam edeceği ve bu nedenlerle makinenin taahhüt edilen özelliklerden yoksun olduğunun tespit edildiğini ve müşterilerin makineyi satın almaya yanaşmadıklarını, bunun sonucunda bayilik ilişkisinin sonlandırıldığını ancak davalının dava konusu makinayı iade almaktan kaçındığını belirterek, dava konusu makinanın davalıya iadesine ve müvekkili şirketin makina bedeli olarak davalı tarafa ödediği 82.600,00 TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; taraflar arasında herhangi bir karşılıklı hak ve yükümlülük doğurucu bir sözleşme ilişkisi bulunmadığını, bu nedenle müvekkili ile davacı şirket arasında herhangi bir bayilik sözleşmesinin varlığından söz edilemeyeceğini, davacı tarafa teslim edilen makinelerin süresi içerisinde muayene ve ihbar külfetlerinin yerine getirilmediğini, bu nedenle mevcut halleri kabul etmiş sayılacağını, davacı tarafın ticari beklentilerini karşılayamamasının sorumluluğunu müvekkiline yansıtma amacı güttüğünü belirterek davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 10/04/2019 tarih ve 2018/606 Esas – 2019/388 Karar sayılı kararı ile; ” Dava, davacının davalıdan satın almış olduğu makinanın davalıya iadesi ile makina bedelinin davalıdan tahsili istemine ilişkindir. Tarafların aktif ve pasif dava ehliyetleri denetlenip uyuşmazlık konuları re’sen belirlenerek taraflarca gösterilen deliller toplanmış, tarafların bildirmiş oldukları tanıklar dinlenmiştir.İncelenen tüm dosya kapsamına, tarafların iddia ve savunmaları içeriğine göre; davacı davalıdan bayilik sözleşmesine istinaden satın aldığını iddia ettiği makinanın piyasadaki emsal makinalara göre iki katı fazla bedelle kendisine satıldığı, makinanın taahhüt edilen teknik özelliklerini karşılamadığı, davalı ile gerçekleşen şifai bayilik ilişkisinin feshedildiğini belirterek makinanın iadesi ile makina bedelinin davalıdan tahsilini talep etmiş olmakla Türk Medeni Kanunu’ nun 6. maddesinde düzenlendiği üzere taraflardan her biri hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür. Davacı taraflar arasında bayilik ilişkisi bulunduğunu iddia ettiğine göre bunun ispat yükü de davacının üzerindedir. Dinlenen tanık beyanları, tarafların iradelerinin yorumlanması karşısında davacı taraflar arasında bir bayilik ilişkisi kurulduğunu kanıtlayamamıştır. Davacı talebini bayilik sözleşmesinin feshi nedeniyle dava konusu makinanın iadesi ve bedelinin tahsili talebine dayandırmış ise de, tarafların iradeleri tanık anlatımları ve taraf iddia ve savunmaları ve davaya konu makinanın davacı yanın markasını taşıyan ve özel üretim bir makina olduğu dikkate alındığında taraflar arasında bir bayilik ilişkisi kurulmadığı kanaatine varılmış ve davacı tarafça aradaki ilişkinin satış sözleşmesi olmadığı, bayilik ilişkisine istinaden alındığı iddia edilmiş olduğundan ayrıca davacı ayıp iddiasına dayanamayacak ise de, davacının ayıplı olduğunu bildirdiği hususların tanık anlatımları ve kendi beyanları ve dosya kapsamından da anlaşılacağı üzere iddia edilen ayıbın açık ayıp niteliğinde olduğu ve bu konuda da davalıya süresinde yapılmış bir ihbarın olmadığı anlaşıldığından davacının bu iddiasına da itibar edilmeyerek davasının reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. “gerekçeleri ile; ” Davanın reddine, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Dava dilekçesindeki beyanlarını tekrar ederek, İlk derece mahkemesinin taraf iradelerini yeterli derecede araştırmadığını, alınan dava konusu makineyi sıradan bir satım sözleşmesi olarak nitelendirdiğini, müvekkilinin WHATSAPP konuşmalarında davalı ile dava konusu makinayı kullanmak için değil, satmak için aldığını bildirmesine rağmen, ilk derece mahkemesinin dosya incelemesini dar kapsamda gerçekleştirdiğini ve müvekkilinin dava konusu makineyi satmak için değil, kullanmak için aldığı şeklinde yorumladığını, dosyanın mutlaka bilirkişinin elinden geçmesi gerekmesine rağmen ilk derece mahkemesinin, tanık beyanlarını alması ardından dosya hakkında bilirkişi raporu almadan karar verdiğini ve davayı reddettiğini, verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, Taraflar arasında sıradan bir ticari ilişkinin var olmadığını, dava konusu makineyi müvekkilinin kullanmak için değil, 3. kişilere satmak için davalıdan satın aldığını, bu hususun taraflar arasındaki mail kayıtları ve whatsupp konuşmalarında sabit olduğunu, davalının sırf ticari defterlerini mahkemeye sunmaktan kaçınması nedeniyle ticari ilişkiyi sıradan bir satım ilişkisi olarak göstermeye çalıştığını, ticari defterler incelendiğinde davalının kötü niyeti ve dürüstlük kuralına aykırı olarak aynı makinayı diğer müşterilere yarı fiyatına, müvekkiline ise 2 katına sattığının ispatlanacağını, davalının müvekkili ile gerçekleştirdiği şifahi yapılan bayilik sözleşmesine, basiretli iş adamı gibi davranma yükümlülüğüne ve MK 2 dürüstlük kuralına aykırı davrandığını, bunun yanı sıra makinenin taahhüt edilen teknik kriterleri karşılayamaması ve satışa sunulan makinenin müşteriler tarafından 2 katına satışa konması nedeniyle alınmadığını, sonuç olarak, davalının müvekkilini maddi zarara uğrattığının kesin olarak anlaşıldığını, Davalı tarafça taraflar arasındaki ilişkinin sıradan bir satım ilişkisi olduğu müvekkilinin makineyi satmak için değil, kullanmak için satın aldığı ve taraflar arasındaki şifahi yapılan bayilik ilişkisinin var olmadığı iddia edilmiş ise de, Dosyaya sundukları, Dr. … Bayilik Sözleşmesi Son Ermesi ve Sonuçları – 6. ve 7. sayfalarında açıkça ” Bayilik Sözleşmesi mevcut hukuk düzenlerinin hemen hemen hiçbirinde kanunda düzenlenmemiştir. Bayilik sözleşmesi ile ilgili olarak öğretide, yargı içtihatlarında ve uygulamada kavram birliği bulunmamaktadır. Her ne kadar uygulamada taraflar farklı ifadeler kullansalar da, hakim Borçlar Kanunu 18. madde (TBK m.19) gereğince, sözleşmeyi nitelendirirken tarafların kullandıkları sözcük ve ifadelerle bağlı değildir; tarafların gerçek iradelerini araştırmak zorundadır. Bu nedenle de tarafların, aralarındaki sözleşmeyi bayilik sözleşmesi olarak nitelenedirmelerinin ve kullandıkları ifadelerin bir önemi yoktur. Konuya ilişkin uyuşmazlığa bakmakla görevli ve yetkili mahkeme, sözleşmenin unsurlarını tarafların ifadeleri ile bağlı olmaksızın incelemeli ve buna gore sözleşmeyi nitelendirmelidir. “ şeklinde yorum getirerek, taraflar arasında şifahi yapılan ve kullanmak için değil, davalı makinalarını 3. kişilere satmak için kurulan ticari ilişkinin ve taraf iradelerinin mahkemece nitelendirilmesi gerektiğini, TBK19’un “Bir sözleşmenin türünün ve içeriğinin belirlenmesinde ve yorumlanmasında, tarafların yanlışlıkla veya gerçek amaçlarını gizlemek için kullandıkları sözcüklere bakılmaksızın, gerçek ve ortak iradeleri esas alınır.” şeklinde hüküm getirdiğini (Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin 2015/2903 E. – 2015/8612 K. sayılı 02.03.2015 tarihli kararı)Dosyada somut olarak kesin olan hususların, davalının, müvekkiline dava konusu makinayı 2 katına sattığı, davalı makinalarının full otomatik olmadığı, tarafların ortak bir ticari ilişki ile davalı makinalarının müvekkili üzerinden satışa arz edilerek piyasaya sunulması ve davalı makinelerinin satış marjının arttırılması olduğunu, Davalı tarafça makinenin full otomatık olduğu iddia edilmiş ise de, bu iddianın beyanla ispatlanabilecek bir husus olmayıp, uzman bilirkişi tarafından incelenmesi gerektiğini, bu nedenle davalının kendi dinlettiği tanığının makinenin full otomatik olduğu veya olmadığını beyan etmesinin hiçbir önemi olmadığını, Whatsapp yazışmaları ve tanık beyanlarının iddialarını ispatladığını, davalı tarafın, CD kaydı olarak sundukları davalı makinesine ilişkin bobin fırlatma kazasının Kasım 2017 tarihli eski bir üretim makinaya ait olduğu, makinanın güncellendiğini, yeni bir problem çıkmadığını iddia ederek müvekkilinin satın aldığı makinenin revizyonlu makine olduğunu iddia ettiğini, ancak müvekkiline satılan makineye ilişkin fatura tarihinin 18.12.2017 olduğuni, yani davalının makinesine ilişkin bobin fırlatma olayının gerçekleştiği tarihe yakın bir tarihte müvekkiline satış işleminin yapıldığını, hal böyle olunca, müvekkiline revizyon yapılmadan önceki kriterlerde makina satıldığını, davalı revizyon gerçekleştirmiş olsa dahi müvekkiline satılan makinenin eski versiyon olduğunu, bu hususun müvekkiline satılan makine üzerinde bilirkişi incelemesi yapılması halinde tespit edilebileceğini, Davalının yeni tarihli fatura örneklerini dosyaya sunarak muhtemel revizyon yapılarak satılmış makina fatura örneklerini dosyaya koyduğunu, somut uyuşmazlığın davalının beyan ettiği revizyon yapılmadan önceki satılan makinelere ait olup, yeni tarihli faturaların davada uyuşmazlığı çözecek niteliği bulunmadığını, Davalı ve tanığının verdiği beyanlarla sanki müvekkilinin yaşanan bobin fırlatma olayından haberdarmış ve makinenin güncellenmiş haliyle satın alındığını biliyormuş gibi bir imaj sergilemeye çalışıldığını, ancak müvekkili tarafından bu şekilde bir beyanın yazışmalarda yer almadığını, Müvekkili şirketin dava konusu makineyi kullanmak için değil, davalı şirket adına satmak için satın aldığını, 30.03.2018 tarihinde …’un müvekkiline gönderdiği cevabında “ Senle daha çok makina satacağız. Merak etme. Piyasanın söylemlerine de uyma “ şeklinde cevap vererek aralarındaki ilişkinin bayilik ilişkisi çözüm ortaklığıolduğunu teyit ettiğini, buna rağmen makineyi iade almayarak müvekkilini oyaladığını, Tüm dosya kapsamı ile davalının basiretli iş adamı gibi davranma yükümlülüğüne ve dürüstlük kuralına aykırı hareket ettiğinin ispatlandığını, dava konusu makinenin iadesine karar verilmesi ve davalıya ödenen bedelin müvekkiline iadesine karar verilmesi gerektiğini belirterek, İlk Derece Mahkemesi kararının hukuka aykırı olması nedeniyle kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, davacının davalıdan satın almış olduğu Çimenli Tel Üretim Makinesinin davalıya iadesi ile makina bedelinin davalıdan tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, karara karşı davacı tarafça istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacı tarafça davalıdan KDV dahil 82.600,00 TL bedelle Çimenli Tel Üretim Makinesi satın alınarak 18/12/2017 tarihli irsaliye fatura ile davacıya teslim edildiği, davacı tarafça 09/05/2018 tarihinde davalıya gönderilen ihtarname ile; taraflar arasında şifahi olarak bayilik sözleşmesi yapıldığı, davacıya satılan makinenin piyasadaki tüm rayiçler üstünde 2 kat fiyatla satılması ve taahhüt edilen teknik özellikleri de karşılayamaması nedeniyle şifahi yapılan bayilik sözleşmesinin feshedildiği, makinenin geri alınarak ödenen bedelin iadesinin istenildiği; davalı tarafça davacıya gönderilen cevabi ihtarnamede ise; bayilik ilişkisinin kabul edilmediği, satım konusu malın sipariş doğrultusunda “…” markalı olarak üretilip teslim edildiği, taraflar arasında alım satım dışında bir ilişkinin bulunmadığının bildirildiği görülmektedir. Mahkemece de belirtildiği üzere, taraflar arasında yazılı bir bayilik sözleşmesi bulunduğu iddia edilmediği gibi, davacı tarafça şifahi şekilde bayilik sözleşmesi kurulduğuna dayanak olarak gösterilen Whatsapp yazışmalarının da davalı şirket yetkilisi ile değil, dava dilekçesinde davalı firmanın proje ve imalat sorumlusu olduğu belirtilen şahıs ile yapıldığı, ayrıca yazışma içeriklerinde taraflar arasında dava konusu makine ile ilgili olarak bir bayilik sözleşmesi kurulduğunun kabulünü gerektirecek karşılıklı bir beyan bulunmadığı, sırf davacının kendi mesajlarında taraflar arasında bayilik sözleşmesi bulunduğu yönündeki beyanlarının, iddianın ispatı için yeterli olmadığı, tüm dosya kapsamı ile davacının taraflar arasında usulüne uygun olarak kurulmuş bir bayilik ilişkisi/sözleşmesi bulunduğunu ispatlayamadığı, davacının gerek dava dilekçesi gerekse istinaf dilekçesinde, taraflar arasındaki bayilik sözleşmesine dayanarak, dava konusu makinenin kullanmak için değil, 3. kişilere satılmak üzere davalıdan satın alındığı beyan edilmiş olup, bayilik ilişkisi bulunduğu ispatlanmadığından, makinenin ister kendisi tarafından kullanılmak üzere isterse 3. kişilere satılmak üzere satın alınmasının taraflar arasındaki alım-satım aktini ve sonuçlarını değiştirmeyeceği, davacı tarafça söz konusu makinenin taahhüt edilen nitelikleri taşımadığı, piyasa fiyatının 2 katı yüksek bedelle kendisine satışının yapıldığı ileri sürülmüş ise de, belirtilen ayıp ve nitelik eksikliklerinin kullanım ya da makine üzerinde inceleme sonucunda tespit edildiği değil, satış hususunda 3. kişilerle yapılan görüşmelerden anlaşıldığının beyan edilmesi karşısında, davacının basiretli bir tacir olarak makineyi satın almadan önce fiyat araştırması yapması, kendisine teslimden sonra 6102 sayılı TTK’nın 23/1-c maddesinde belirtilen süreler içerisinde kontrol ve incelemelerini yaparak süresi içerisinde usulüne uygun olarak ayıp ihbarında bulunması gerekirken, bu hususların süresinde yerine getirildiğinin de iddia ve ispat edilmediği, mevcut delillere göre davalının ticari defterlerinin incelenmesinin sonuca etkili olmadığı anlaşılmaktadır. Sonuç olarak, dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığından, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilerek, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davacı tarafından yatırılan 121,30 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 59,30 TL istinaf karar harcından, istinaf eden davacı tarafından peşin olarak yatırılan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 14,9 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden davacı üzerinde bırakılmasına, 5-Karar kesinleştiğinde ve talep halinde artan gider avansı varsa avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’ nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere 03/06/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.