Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/1479 E. 2021/873 K. 10.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1479 Esas
KARAR NO : 2021/873 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 17. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 20/03/2019
NUMARASI: 2015/397 Esas 2019/142 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Kurtarma Ve Yardımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 10/06/2021
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkili tarafından … nolu nakliyat emtia abonman sigorta poliçesi ile sigortalanan … San ve Tic AŞ ‘ye ait alimünyum profil ve aksesuarlarının İstanbul’dan Alger / Cezayir’e nakliyesinin taşıyan sıfatıyla davalı … tarafından … donatanı olduğu … gemisi ile gerçekleştirildiğini, diğer davalı … ise konişmentoyu düzenleyen gemi acentesi olduğunu, … navlun faturaları tanzim ettiği, bu nedenle taşımayı fiilen gerçekleştiren tüzel kişilik olarak taşımadan kaynaklanan hasardan dolayı sorumlu olduğunu, emtiaların konteyner içerisinde istiflenerek 06/03/2014 tarihinde İstanbul’da … gemisine yüklendiğini, varış limanı olan Alger Limanına taşınması sırasında geminin Mykonos Adası mevkiinde karaya oturması sonucu gemide ve konteynerlerde ciddi hasar meydana geldiğini, bir kısım konteynerlerin kurtarıldığını, ancak müvekkili sigorta şirketinin sigortalamış olduğu konteynerlerin kurtarılamadığını, bu nedenle ortaya çıkan 150.395,15 Euro sigortalı zararının müvekkili tarafından tazmin edildiğini, böylelikle müvekkilinin göre ödediği zarar miktarını TTK’nun 1472.maddesindeki halefiyet hükümlerine göre davalılara rücu etme hakkını kazandığını, bu kapsamda İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı icra dosyası üzerinden davalılar aleyhine icra takibi başlatıldığını, davalıların borca itiraz etmeleri nedeniyle takibin durdurulduğunu ileri sürerek icra takibine itirazın iptali ile % 20 oranından az olmamak üzere icra inkar tazminatının davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı … Gemisi Donatanı … San. ve Tic. Ltd. Şti vekili cevap dilekçesi ile, dava konusunun TTK’nun 5.kitabında düzenlenen deniz ticaretine ilişkin olması nedeniyle mahkemenin görevsiz olduğunu, davacı davasını kanuni halefiyet ve alacağın temliki hükümlerine dayandırdığından sigortalının davaya konu eşyanın teslimi konusunda hak sahibi olması gerektiğini, ancak sigortalı … şirketinin konişmentoya göre yükleyici olduğunu, konişmentonun yetkili hamili gözüken … şirketinden … Alimünyuma ciro edildiğinin ispatlanması gerektiğini, konişmentoda ciro bulunmadığından davacının aktif husumet ehliyetine haiz olmadığını, diğer yandan dava konusu emtiaya ilişkin faturada eşyanın teslim şeklinin CFR olarak gösterildiğini, bu teslim şekline göre alıcının eşyanın nakliyesi sırasında ortaya çıkacak rizikolara katlanmak zorunda olduğunu, sigorta ettiren ve sigortalının da alıcı şirket olan … şirketi olduğunu, dolayısıyla alıcının mal bedelini satıcıya ödeyip ödemediği, sigorta poliçesinde sigortalı olarak gösterilip gösterilmediği ve sigortacıdan tazminat alıp almadığı hususlarının aydınlığa kavuşturulması gerektiğini, geminin gemi adamlarının sevk ve teknik yönetime ilişkin hareketlerinin sonucunda karaya oturduğunu, geminin karaya oturmasında müvekkili donatanın kusurunun bulunmadığını, bu nedenle TTK’nun 1180.maddesine göre geminin karaya oturması sonucu ortaya çıkan zararlardan dolayı müvekkilinin sorumsuz olduğunu, konişmentoda taşıyanın sorumluluğunun 1924 Lahey Kurallarına tabi olduğunun yazıldığını, Lahey Kuralları m.IV[2(a)] hükmünde ve TTK’nun 1180.maddesinde taşıyanın kendi kusuru yoksa geminin sevk ve teknik idaresine ilişkin bir hareketin sonucu ortaya çıkan zararlardan sorumlu olmayacağının düzenlendiğini, olay öncesi vardiyadaki ikinci kaptanın uyuyakalması ve rota değişikliği yapması gereken yer ve zamanda rota değişikliğini yapmamış olması geminin sevkine ve teknik yönetimine ilişkin bir hareket olduğunu, bu nedenle donatanın yasa gereğince sorumsuz olduğunu, TTK’nun 1062.maddesinde donatanın yükle ilgili kişilere karşı taşıyanın gemi adamlarının kusurundan doğan sorumluluğuna ilişkin hükümlere göre sorumlu olduğunun düzenlendiğini, müvekkili gemi donatanının gemiyi denize, yola ve yüke elverişli halde bulundurma yükümlülüğünü yerine getirdiğini, bu kapsamda denize elverişlilik belgesi, liman çıkış belgesi, ikinci kaptanının yeterlilik belgesi, yük gemisi inşa emniyet belgesi, teçhizat emniyet belgesi, klas sertifikası, emniyetli yönetim sertifikası ve ilaç ve tıbbi donanım sertifikalarının bulunduğunu, açıklanan tüm bu nedenlerle müvekkilinin ortaya çıkan yük zararından dolayı sorumluluğu bulunmamakla birlikte aksinin kabulü halinde TTK’nun 1186.maddesinde düzenlenen sınırlı sorumluluk hükümlerinin uygulanması gerektiğini savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Davalı … Tic. A.Ş vekili cevap dilekçesi ile, müvekkili şirketin davalı … ile imzaladığı 31/10/2013 tarihli zaman çarteri sözleşmesi uyarınca … isimli geminin ticari yönetimini elde ettiğini, ancak geminin teknik yönetiminin… kaldığını, mürettebatın da gemi donatanı … gemi adamları olduğunu, geminin Yunanistan’ın Mykonos Adası açıklarında 06/03/2014 tarihinde karaya oturduğunu, büyük bir kısmının sular altında kaldığını, kurtarma çalışmalarından sonra gövdesinde çatlaklar meydana geldiğinden tamir kabul etmez gemi haline dönüştüğünü, gemide bulunan konteynerlerin bir kısmının kısmen hasarlı olarak kurtarıldığı halde büyük bir kısmının kurtarılamayarak zayi olduğunu, davacının dava konusu malların satıcısı ve … nolu konişmentoya göre taşıtan olan davadışı Astaş Alimunyum şirketinin sigortacısı olduğundan öncelikle aktif husumet ehliyetine haiz olduğunun ispatlanması gerektiğini, bu kapsamda mallara ilişkin konişmento asıllarının dosyaya ibraz edilmesini istediklerini, malın teslim şekli CFR olduğundan yükteki ziya ve hasarla ilgili tüm dava ve talep haklarının davadışı alıcı … Aliminium şirketinde olduğunu, davacının ise sigorta tazminatını satıcı şirkete ödediğini, oysa ki emtia gemiye yüklendikten sonra yarar ve hasar alıcıya geçtiğinden davacının ödediği tazminatın sigorta poliçesi dışında yapılan lütuf ödemesi olarak kabul edilmesi gerektiğini, bu nedenle de davacının aktif dava ehliyetinin bulunmadığını, öte yandan davacı tarafın hertürlü tazminatı geminin zorunlu mali mesuliyet sigortacasından da isteyebileceğini, TTK’nun 1180.maddesi ve 1924 tarihli Brüksel Konvansiyonu hükümlerine göre taşıyanın yük zararından sorumlu tutulmasının mümkün olmadığını, yükün ziyaının geminin karaya oturmasından kaynaklandığını, geminin tüm teknik idaresinin davalı gemi donatanı … olduğundan karaya oturma hadisesinde müvekkili taşıyanın herhangi bir şahsi kusurunun bulunmadığını, aksinin kabulü halinde tazminat tutarının TTK’nun 1186.maddesindeki sınırlı sorumluluk hükümlerine göre belirlenmesi gerektiğini, sonuç olarak … gemisinde bulunan birçok yükün zayi olmasına neden olan karaya oturma hadisesinin geminin sevk ve teknik yönetimine ilişkin bir kusur neticesi meydana geldiğini, teknik yönetiminin ise davalı … olduğunu, bu nedenle müvekkiline kusur izafe edilemeyeceğinden müvekkilinin dava konusu yük zararından dolayı sorumluluğunun bulunmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … Tic. Ltd. Şti vekili cevap dilekçesi ile, dava konusu yüke ilişkin teslim şekli CFR olduğundan emtiadaki hasar ve kayıplardan dolayı dava açma hakkının alıcı firmaya ait olduğunu, bu nedenle davacının aktif husumet ehliyetinin bulunmadığını, müvekkili şirketin dava konusu emtiaları tam, eksiksiz ve sağlam bir şekilde diğer davalıların tasarrufunda bulunan gemiye teslim ettiğini, bu hususun taşıma evrakları ile sabit olduğunu, hasarın ve ziyanın ise geminin diğer davalıların sorumluluğu altında bulunduğu zamanda meydana geldiğini, müvekkilinin olayda herhangi bir kusur ve sorumluluğunun bulunmadığını, davayı kabul anlamına gelmemek kaydıyla talep edilen tazminatın fahiş olduğunu, taşıma evraklarından malın vesaik mukabili taşındığı anlaşıldığından davacının sigortalısının mal bedelini alıcıdan tahsil edip etmediğinin tespit edilmesi gerektiğini, davacı tarafça istenilen icra inkar tazminatının yerinde olmadığını savunarak davanın reddi ile davacı yanın % 20 ‘den az olmamak üzere kötüniyet tazminatına mahkum edilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:İlk Derece Mahkemesi 20/03/2019 tarih ve 2015/397 Esas – 2019/142 Karar sayılı kararında;”….Davacı sigorta şirketi tarafından nakliyat rizikolarına karşı sigortalanan emtiaya ilişkin mal faturasında satışın vesaik mukabili yani malın alıcıya tesliminden sonra ödeme şartıyla satışının yapıldığı, sigortalı mal satıcısı … şirketinin ticari defter kayıtlarının incelemesinden … Cezayir’de bulunan alıcı şirketten mal bedeli tahsil etmediği, malın zayi olmasından dolayı davacı sigorta şirketi tarafından … banka hesabına 150.395,15 Euro ödeme yapıldığı, … sigorta şirketinden tahsil ettiği hasar bedelini alıcının cari hesap borcundan mahsup ettiği tespit edilmiş olduğundan, sigorta şirketinin … yaptığı ödemeyle TTK’nun 1472.maddesine göre halefiyet hakkını kazandığı, işbu dava yönünden de aktif husumet ehliyetinin bulunduğu kabul edilmiştir. Dosyaya sunulan 31/10/2013 tarihli zaman çarteri (time charter) sözleşmesinin davalı … ile davalı … arasında akdedildiği, sözleşme ile … gemisinin 3 ay süre ile sözleşme süresinin iki kez üçer aylık süre ile uzatılma hakkına sahip olmak üzere Containerships ‘e tahsis edildiği, geminin teknik yönetiminin ise … ait olduğu, davalı … ‘in tahsis olunan sıfatıyla gemi ile yapılacak taşımalar için navlun sözleşmesi akdetme hakkının bulunduğu, dava konusu emtialara ilişkin konişmentoda taşıyanın … olduğu, konişmentonun … adına ve hesabına acentesi sıfatıyla … tarafından düzenlenip imzalandığı belirli ise de, davalı …. vekili tarafından zaman çarteri sözleşmesi uyarınca ticari yönetimi elde edilen … gemisi ile ilgili çok sayıda navlun sözleşmesi akdedildiği, bu navlun sözleşmeleri uyarınca çok sayıda konişmentonun düzenlendiği, dava konusu konişmentonun da bunlardan biri olduğu beyan edildiğinden davalı … ‘in 06/03/2014 tarihli konişmento uyarınca dava konusu olan … ve … nolu konteynerleri taşımayı üstlenen taşıyıcı konumunda olduğu değerlendirilmiştir.Davalı … tarafından davadışı … adına düzenlenen 10/03/2014 tarihli iki adet faturalarda yer alan navlun ve iç taşıma kayıtlarına göre dava konusu konteynerleri Çorlu’dan İstanbul’a karayolu ile İstanbul’dan da Alger ‘e denizyolu ile taşımayı üstlendiği, deniz taşıması kısmının ifası için de davalı … ile navlun sözleşmesi akdettiği anlaşıldığından, davalı … TTK’nun 1061.maddesi anlamında donatan sıfatıyla, diğer davalıların da taşıyan sıfatıyla dava konusu yük hasarından dolayı TTK’nun 1178.maddesine göre kendilerine husumet yöneltilebileceği ve işbu davada pasif husumet ehliyetlerinin bulunduğu kabul edilmiştir. Dava konusu olayda davacının sigortaladığı iki adet konteyner yükünün İstanbul’da … gemisine yüklendiği, geminin buradan hareketle Aliağa Nemport Limanına gittiği, Nemport Limanında 07/03/2014 tarihinde yüklemenin tamamlanmasına müteakip saat 20:00 ‘de Aliağa Liman Başkanlığının düzenlediği liman çıkış belgesi ile seferine başlayarak Tunus Bizerte Limanına doğru hareket ettiği ancak 08/03/2014 günü saat 05:30 sularında Yunanistan’ın Mykonos Adası yakınlarında karaya oturduğu, bu nedenle geminin ve gemi içerisinde bulunan konteynerlerin zarar gördüğü, bir kısım konteynerlerin kurtarıldığı ancak dava konusu konteynerlerin batmak suretiyle zayi olduğu anlaşılmaktadır. Geminin Nemport Limanından kalkışından yaklaşık 9,30 saat sonra karaya oturduğu, kaza anında ikinci kaptan … köprü üstünde olduğu, jurnal kayıtlarına göre olay sırasında geminin ortalama 12 knot sürat ile seyrettiği, kaza öncesinde ikinci kaptanın herhangi bir önleyici makina – dümen manevrası yapmamış olması, geminin karaya oturma anındaki sürati dikkate alındığında ikinci kaptanın deniz raporunda beyan ettiği şekilde uyuyakaldığının anlaşıldığı, o sırada gözcü vardiyasında olması gereken usta gemici … köprü üstünde bulunmadığı, gemide bulunan BNWAS cihazının da alarm vermemesi nedeniyle geminin 12 knot sürat ile karaya oturduğu anlaşılmaktadır. TTK’nun 1141.maddesi gereğince taşıyanı her türlü navlun sözleşmesinde gemiyi denize, yola ve yüke elverişli bir halde bulundurmakla yükümlüdür. Bu nedenle, taşıyan yükle ilgili olanlara karşı geminin denize, yola veya yüke elverişli olmamasından doğan zararlardan sorumludur. Ancak, tedbirli bir taşıyanın harcamakla yükümlü olduğu dikkat ve özen gösterilmekle beraber eksikliğin yolculuğun başlangıcına kadar keşfe imkan bulunmayan durumlarda sorumluluğuna gidilmesi sözkonusu değildir. Denize, yola ve yüke elverişli gemi TTK’nun 932.maddesinde tarif edilmiştir. Somut uyuşmazlıkta, davalıların sorumluluğu TTK’nun 1141.maddesine yani geminin denize, yola ve yüke elverişli olmadığı hukuki nedenine dayandırılmaktadır. Gemiyle ilgili olarak dosyaya sunulan belge ve bilgilerden … gemisinin 2010 – 2011 ve 2013 yılları arasında düzenlenen tüm sertifikalarının kaza anında da geçerli olduğu, en son yıllık klas denetiminin 2013 yılı ocak ayında yapıldığı ve 2014 yılı sonuna kadar geçerliliğini koruduğu, en son PSC yani liman devlet kontrolünün 03/10/2013 tarihinde Bulgaristan’ın Varna Limanında yapıldığı, burada düzenlenen raporda geminin seyrine engel bir eksikliğinin olmadığının tespit edildiği anlaşılmaktadır. … gemisinin mürettebat unsuru bakımından sefere elverişli olarak yola çıktıktan sonra olay anında gözcünün köprü üstünde olmaması, geminin sevkine ilişkin teknik idare kusuru olarak değerlendirilmiştir. Somut uyuşmazlıkta, BNWAS cihazının gemide bulunduğuna ilişkin taraflararasında bir ihtilaf bulunmayıp, uyuşmazlık BNWAS cihazının olay anında arızalı olmasından dolayı mı yoksa kapalı olmasından dolayı mı çalışmadığı, buna göre geminin denize elverişli olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. BNWAS cihazı köprü üstünde bulunan vardiya zabitinin uyuması, bayılması, kalp krizi geçirmesi yada başka bir nedene bağlı olarak ölmesi gibi olağanüstü ve acil durumlarda köprü üstünün kontrolsüz kalma riskini önlemek amacıyla IMO tarafından geliştirilerek SOLAS bölüm V’e ilave edilen köprü üstü seyir, izleme, alarm sistemi olup, 1 Temmuz 2012 tarihinden itibaren 3.000 GRT’den büyük tüm yük gemilerinde bulundurulması zorunlu hale getirilmiştir. Bu durumda, SOLAS kuralları gereğince BNWAS cihazı geminin denize elverişliliği için gerekli olup, cihazın gemide olmaması yada arızalı olması geminin sefere elverişliliğini ortadan kaldırıp, TTK’nun 1141.maddesine göre taşıyanın sorumluluğunu ortaya çıkarmaktadır. Dava konusu taşımayı yapan … gemisine donatan tarafından 12/01/2013 tarihinde … marka … cihazının montajının yapıldığı, 13/01/2013 tarihinde … firması tarafından düzenlenen servis raporuna göre ilk önce cihazın ana ünitesinin, hareket sensörlerinin ve sesli – görsel alarm sisteminin köprü üstüne, ikinci alarm ünitesinin kaptan kamarasına, üçüncü alarm ünitesinin de personel salonuna yerleştirildiği, aynı zamanda otopilot ve VDR sistemine bağlantısının sağlandığı ve çalışır vaziyette tesliminin yapıldığı belirlidir. Buna göre, donatan tarafından BNWAS cihazının kurallarına uygun şekilde gemiye montajının yapıldığı anlaşılmakta olup, gemi son seferine çıkmadan önce bu cihazın arızalı olduğuna ilişkin herhangi bir bilgi ve belge bulunmamaktadır. Bilirkişi raporlarında belirtildiği üzere uygulamada BNWAS cihazı gemi limanda bulunduğu süre içerisinde kapalı vaziyette bulundurulup, sadece kaptanın muhafaza etme sorumluluğunda olan bir açma kapama anahtarının olduğu anlaşılmaktadır. Geminin jurnal kaydında sefer başlangıcında BNWAS cihazının kaptan tarafından devreye alınıp alınmadığı konusunda herhangi bir kayıt bulunmayıp, TTK’nun 1097.maddesinde kaptanın bu konuda jurnale kayıt düşme yükümlülüğünün olmadığı anlaşılmaktadır. Buna göre, BNWAS cihazına ilişkin belgelerden sefer başlangıcında çalışır vaziyette olduğu, bunun aksinin davacı tarafça ispatlanamadığı, donatanın cihazı gemiye çalışır vaziyette yerleştirme yükümlülüğünü yerine getirdiği, cihazın kontrolünün tamamen kaptanda olduğu, kaptanın diğer seyir cihazları gibi yolculuğun başlangıcında yada seyir sırasında BNWAS cihazını açmamasının teknik bir kusur olduğu, şayet sözkonusu cihaz olaydan önce açık durumda olsa idi gemideki alarm sistemi devreye gireceğinden kazanın önlenmesinin yüksek bir olasılık olduğu, dolayısıyla kazanın ve sigortalı yükün zayi olmasının gemi adamlarının teknik kusurundan kaynaklandığı, TTK’nun 1180.maddesine göre “zarar, geminin sevkine veya başkaca teknik denetimine ilişkin bir hareketin veya yangının sonucu olduğu takdirde, taşıyan yalnız kendi kusurundan sorumlu olduğundan” gemi adamlarının teknik kusurundan kaynaklanan zararlardan dolayı taşıyanın sorumluluğuna gidilemeyeceği, davalı donatan ve taşıyanların sigortalı malın zayi olmasından dolayı sorumlu tutulamayacakları kanaatine varıldığından bu kanaat ışığında davanın reddine karar vermek gerekmiştir. …”gerekçesi ile, Davanın reddine karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, TTK donatının sorumluluğuna ilişkin 1062.madde hükmünün amir olduğunu, Öte yandan dava dosyasında mübrez 30.01.2017 tarihli dilekçede; Yola elverişlilik kavramı, varlığının ispat edilebilmesi yolculuğun başlangıcında var olan belgelerle sınırlı olamayacağı ve taşıyanın sorumluluğuna gidilebileceği sunduğumuz Yargıtay kararıyla da sabit olduğunu, (Yargıtay 11.H.D. 2014/7243 E. ve 2015/4347 K.)Alman Federal Mahkemesi Hukuk Genel Kurulu tarafından verilen karara ilişkin kararın tarafları ve olayı, uygulanan hukuk sistemi mahkemede görülmekte olan davadan farklılık arz ettiğini, Türk Ticaret Kanunu temelinde Alman Kanunlarından esintiler barındırsa da sorumluluk ve uygulama esası açısından farklı olduğu, Alman kanunlarındaki donatan ve kaptanın sorumluluğuna ilişkin hükümleri TTK’dan farklılık arz etmekte olup Alman Kanunlarında kaptanın şahsi sorumluluğu daha fazla olduğunu, TTK’da ise donatana atfedilen kusur sorumluluğunun ispat külfeti ters çevrildiği, mahkemede görülmekte olan davada, gerek önceki bilirkişi raporu, gerekse ikinci bilirkişi raporu hasarın meydana gelmesine sebep olan kazanın teknik yönetim kaynaklı olduğu yönünde şüpheler uyandırdığını, Davalı taraflar, geminin yola elverişsiz hale gelmesinde donatanın sorumlu olmadığını, kaptanın şahsi sorumluluğunu ispatla mükellef olduğu, ancak davalı taraflarca böyle bir ispat gerçekleştirilemediğini, Teknik kusura ilişkin olarak ise Türk Ticaret Kanununda 1180/2 maddesinin bulunduğunu, (Bülent Sözer Deniz Ticaret Hukuku kitabı s.750)Mahkemede görülmekte olan davanın bir tanıma ve / veya tenfiz davası olmadığını, örnek olan sunulan Alman Fedaral Mahkemesi kararının Türk Mahkemelerinde görülen bir davada hükme esas alınamayacağını, Somut olayda emtianın taşıyanın hakimiyet alanında iken hasara uğradığı, dolayısıyla taşıyanın ve donatının mutlak sorumluluğu bulunduğunu, BNWAS sisteminin çalışmaması başlı başına geminin sefere elverişsiz olduğunun ispatı olduğunu, Hasarın; yola elverişli olmayan taşımadan ve özen yükümlülüğünü yerine getirmeyen taşıyıcı ve donatanın kusurundan kaynaklı meydana geldiği olayın gidişatından anlaşıldığını, aksi davalı taraflarca da ispat edilemediği göz önünde bulundurulduğunda; Gemi sefere başlamadan, başlangıçta elverişsiz olarak sefere çıktığını, Diğer taraftan olayda VDR Cihazının hard discinin boş çıkması Taşıyan ve gemi adamlarının ihmalinden kaynaklanmakta olduğu, VDR Cihazının hard discinin boş çıkması da ayrı bir elverişsizlik sebebi olarak düşünülmesi gerektiğini, bu husus bile davalıların sorumlu olduğunu alenen ispat etmekte olduğunu, Bugüne kadar davalı tarafların hiç biri; her iki konuda da gerekli özenin gösterildiğini, tedbirli ve basiretli bir donatan (taşıyan) gibi davrandığını buna rağmen kazanın ortaya çıktığını iddia etmemiş ve kanıtlayıcı belgeler sunmadığını, BNWAS cihazı solas kapsamında gemide bulunması zorunlu cihazlardan olduğu, geminin yola elverişliliğini doğrudan etkilemekte olduğunu, Alman Federal Mahkemesine konu olay 26 Mart 1997 tarihinde gerçekleştiğini, o tarihlerde yürürlükte olan solas günümüzdekinden farklılık arz ettiğini, zira solas hükümleri 2001, 2002, 2009, 2011 tarihlerinde önemli değişikliklere uğradığını, Olayları içinde bulunduğu koşul ve döneme göre münferiden değerlendirmek gerektiği, BNWAS sistemi davaya konu … gemisinde bulunması zorunlu olan bir cihaz olduğu, cihazın 12 Ocak 2013 yılında gemiye montajı gerçekleştirilip VDR cihazıyla entegrasyonu sağlandığını, VDR cihazıyla engetre çalışan bir sistemde, VDR cihazının hard disc’inin bulunmaması da davalıların sorumluluğunda olduğu, bu husus ilk derece mahkemesince dikkate alınmadığı, üstelik bu cihazın, köprü üstündeki personeli uyanık tutmaya yönelik kurulduğu, SOLAS bölüm V. Kural 19’da gemideki seyir sistemleri ve teçhizatları için bulunması gereken cihazlar Bilirkişiler tarafından da belirtildiğini, Olayla ilgili olarak TTK madde 1062 ve davalılarca cihazların arızalı olduğu biliniyor ise TTK 1089/3 hükmü gerekçesiyle, kaptanın kusuru sebebiyle donatan sorumlu olduğunu, Diğer bir ihtimal ile davalılar; Geminin üzerinde SOLAS hükümlerine göre bulunması zorunlu olan cihazların (BNWAS, VDR) arızalı olduğunu bildiği varsayımıyla kaptana sefere o halde devam etmesi için bir talimat vermiş ise bu durumda da davalının sorumluluğu devam etmekte olduğunu, Kaptanın kusuru sebebiyle donatanın sorumluluğu, Prof. Dr. … “Gemi Adamlarına ilişkin Türk Ticaret Kanunu Hükümlerinin Kaynakları Ve Görevli Mahkeme Sorunu” makalesinin 431. Sayfasında “..Şu var ki, kaptanın kusuru sebebiyle donatan zaten sorumlu tutulduğundan…” sözleriyle de ifade edilmekte ımoG. TTK’da açıkça;”MADDE 1089- (1) Kaptan, kusuruyla yol açtığı zararlardan, özellikle bu Kısım ile diğer Kısımlarda belirtilen görevlerini yapmamasından doğacak zararlardan dolayı, yolcular da dâhil, gemi ve eşyayla ilgili herkese karşı sorumludur.(2) Donatanın emrine uyması kaptanı sorumluluktan kurtarmaz.(3) Durumu bilerek kaptana emir vermiş olan donatan da sorumludur.” denilmekte olduğunu, Prof. Dr. …; TTK 1089/3 maddesinin esasında TTK 1062 genel hükme atıf yaptığını ifade etmekte olduğunu, Somut olayda davalılar tarafından gerekli önlemler alınmalı gemi seyrine elverişli hale getirildikten sonra yola devam etmesi gerektiğini, BNWAS cihazının somut olayda kaza anında çalışmadığı kesin olarak tespit edildiği, ancak cihazın ne zaman çalışamaz duruma geldiği tespit edilemediğini, ispat yükünün davalılar üzerinde olduğunu, Örnek Alman Federal Mahkemesi kararında elverişsizliğin sonradan oluştuğu ve kaptan tarafından derhal giderilebilir olduğu tespit edildiği, ancak mahkemece görülen davada böyle bir tespitin bulunmadığını, BNWAS cihazının kaza sırasında çalışır durumda olmadığı kesin olup bu çalışmamanın “Nemport limanında yükleme yaptığı sırada kaptan tarafından kapatılmış olduğu ve sefere başlandıktan sonra tekrar faal duruma getirilmesinin ihmâl edildiği sonucuna varılarak…” durumundan kaynaklandığı bilirkişi kurulunca da kabul edildiğini, BNWAS cihazının çalışmamasından kimin ne şekilde sorumlu olacağına ilişkin değerlendirmede Bilirkişi … değerlendirmesi önemle dikkate alınması gerektiğini, Davalı tarafın ispat külfeti olduğu göz önünde tutulduğunda bu yönde sorumluluktan kurtulmak için hiçbir delil sunmaması da kendilerinin sorumlu tutulması için yeterli olması gerektiğini, bilirkişi kurulunun donatanı ve taşıyanı sorumlu tutmadığı beyanları tarafımızca asla kabul edilemez olduğunu, … de ifade ettiği gibi gemi kaptanı ve diğer gemi adamlarının BNWAS Cihazının durumuyla ilgili herhangi bir bilgi vermemesi şüphe uyandırmakta dava nezdinde tartışmalara neden olduğunu, ancak elbette ki bu duruma ilişkin sorumluluğun davalılara ait olduğu gerçeği değişmediğini, Zira bilirkişi kurulunun yapmış olduğu faraziye değerlendirme hukuktan ve hakkaniyetten yoksun olduğunu, kurulca yapılan donatanında taşıyanın da sorumlu olmayacağına ilişkin değerlendirmenin karşısında, ispat külfeti olarak gerekli dikkat ve özeni gösterdiklerini ispat etmeleri halinde sorumluluktan kurtulacakları kanunda açıkça belirtildiğini, Taşıyanın da TTK 932. Ve 1141.maddeleri hükmünce her türlü navlun sözleşmesinde gemiyi denize, yola, yüke elverişli halde bulundurması gerektiğini, Bilirkişi … raporunda da belirttiği üzere donatanın taşıyan gibi sorumlu olması gerektiği durumlar olduğu,( TTK m. 1062) bu düzenleme dolayısı ile, işbu davada donatan …, yükle ilgililere veya haleflerine karşı, …’in tâbi olduğu hükümlere tâbi tutulacağını, Yine TTK m. 1178 ve devamında taşıyanın sorumluluğu belirtilmiş olup, taşıyan yükü teslim aldığı gibi teslim etmekle mükellef olduğu, bu kapsamda da taşıyan söz konusu hasardan sorumlu olduğunu, Müvekkilinin sigorta hukukundan doğan kanuni halefiyet hakkı ile birlikte TBK 183.vd.maddeleri hükümlerinde düzenlenen alacağın devri hakkı da bulunmakta olduğunu, Dava dilekçesi ekinde (Delil No 2)’de İbraname Mutabakatname Ve Tazminat Makbuzu Dosyaya sunulduğunu, müvekkili sigorta şirketinin sigorta ilişkisi dışında temlik (TBK m. 183 vd.) hükümleri uyarınca üçüncü kişilere karşı kazanmış olduğu dava ve icra haklarına bağlı olarak talep hakkı bulunmakta olduğu, zira İbranamede dava dışı sigortalı; haklarını müvekkile temlik ettiğini açıkça beyan ettiğini, bu sebeple müvekkili akdi halef sıfatını kazanmakta olduğu, öte yandan müvekkili TTK 1472 kapsamında kanuni halef sıfatına da haiz olduğunu, Müvekkili sigorta şirketi ile sigortalısı arasındaki ilişkide TBK’nın temlik hükümlerinden de yararlanabileceğine ilişkin Yargıtay kararları ve Hukuk Genel Kurulu kararları da bulunmakta olduğunu, emsal teşkil etmesi açısından birkaç yakın tarihli karar ve HGK kararı mahkemenize sunulmakta olduğunu, (T.C. Yargıtay 11. HD E. 2015/15447 K. 2016/4944 T. 2.5.2016)(T.C. Yargıtay 11. HD E. 2015/14359 K. 2016/393 T. 18.1.2016) (T.C. Yargıtay 11. HD E. 2014/1024 K. 2014/8041 T. 29.4.2014) (T.C. YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 2012/11-1602 K 2013/712 T. 15.5.2013)Yapılan ödeme sigorta kapsamında olup müvekkili sigortacının ödemiş olduğu tazminat miktarınca zarar sorumlusuna rücu imkanı bulunmakta olduğunu, Yerel mahkeme uyuşmazlığın çözümüne giderken PPI sigortası yönünden eksik incelemede bulunduğunu, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, davanın kabulüne, müvekkilinin davalıdan olan 150.395,15 EUR alacağına ilişkin icra takibine yapılan İtirazın iptali ile takibin devamına, alacağın Euro kamu banka faizi ile birlikte davalılardan tahsiline, davalıların % 20 den az olmayan oranda icra inkar tazminatı, yargılama giderlerinin davalıya yükletilmesine, 1136 sayılı Avukatlık Kanunu uyarınca karşı taraf vekalet ücretinin adlarına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, davacı sigortacının deniz taşıması sırasında taşınan sigortalı malların zayii nedeniyle sigortalısına ödediği tazminatın rücuan tahsili istemi ile başlatılan icra takibine itiraz üzerine açılan itirazın iptali istemine ilişkindir.Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Uyuşmazlık, geminin karaya oturmasının hangi sebepten kaynaklandığı, söz konusu olay nedeni ile sigortalı malın zayi olmasından dolayı davalıların sorumlu tutulup tutulamayacağı ve meydana gelen zarar miktarının ne kadar olduğu hususlarında toplanmaktadır.Somut olayda, davalı … GEMİSİ DONATANI … SAN. VE TİC. LTD. ŞTİ.’nin maliki olduğu … GEMİSİ’ni kendi nam ve hesabına deniz ticaretinde kullandığı, davalı …. TİC. A.Ş. İle 31/10/2013 tarihli zaman çarteri sözleşmesi imzaladığı, … Gemisinin üç ay süre ile ve sözleşme süresini iki kez üçer aylık uzatma hakkına sahip olarak davalı …. TİC. A.Ş.’ye tahsis edildiği, davalı … ise dava dışı sigortalı ile konteynırın Çorlu’dan Alger’e taşınması için anlaştığı ve davalı … deniz taşıma kısmı için davalı … ile navlun sözleşmesi akdettiği anlaşılmıştır.Davacı … tarafından … nolu nakliyat emtia sigorta poliçesi ile sigortalı davadışı … San ve Tic AŞ ‘ye ait alüminyum profil ve aksesuarları türü emtianın Alger / Cezayir’de bulunan alıcısına teslim edilmek üzere İstanbul’da … gemisine yüklendiği, geminin 07/03/2014 tarihinde Aliağa Nemport Limanında yüklemesini tamamlamasından sonra ilk tahliye limanı olan Tunus Bizerte Limanına doğru hareket ettiği, 08/03/2014 tarihinde Yunanistan’ın Mykonos Adası yakınlarında geminin karaya oturduğu, olay sırasında konteynerlerin denize düştüğü, davacının sigortalısına ait olan konteynerlerin de denize düşmek suretiyle zayi olduğu, davacının sigortalısına exper raporunda belirtilen 144.068, 86 EURO hasar ödemesi yaptığı, davacının sigortalısına yaptığı ödeme ile birlikte işlemiş faiz talebide olmak üzere toplam 150.395,15 EURO alacağın tahsili talebiyle icra takibi başlattığı, takibe itiraz üzerine itirazın iptali davası açıldığı anlaşılmaktadır. Somut olayda, BNWAS cihazının gemide bulunduğuna ilişkin taraflararasında bir ihtilaf bulunmayıp, … cihazının olay anında arızalı olmasından dolayı mı yoksa kapalı olmasından dolayı mı çalışmadığı, buna göre geminin denize elverişli olup olmadığı noktasında ihtilaf bulunmaktadır. Mahkemece, iddia ve savunmalar doğrultusunda uyuşmazlığın tesbit edilip tarafların bildirdikleri delillerinin dosyaya ibrazı sağlandıktan sonra dosyanın bilirkişi heyetine verilerek rapor ve ek rapor alındığı tesbit edilmiştir.HMK 266 maddesinde; “Mahkeme, çözümü hukuk dışında özel veya teknik bilgiyi gerektiren hallerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir,” ve yine HMK 282 maddesinde; “Hakim bilirkişinin oy ve görüşünü diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendirir,” yasal düzenlemeleri de gözetildiğinde; Davacı vekili tarafından ileri sürülen istinaf sebepleri yargılama aşamasında verdiği beyan dilekçeleri ile de ileri sürüldüğü, ilk derece mahkemesince alınan bilirkişi rapor ve ek raporlarında bu iddiaların değerlendirildiği, dava konusu emtianın geminin karaya oturması yüzünden zayi olduğu, … Gemisinin başlangıçta denize, yola ve yüke uygun olduğu anlaşılmakla, İlk Derece Mahkemesine sunulan deliller, bilirkişi heyeti tarafından düzenlenen rapor ve ek rapor içeriğindeki tespitler de gözetilerek ilk derece mahkemesince kurulan hüküm gerekçesi ve tespitinin dosya kapsamına uygun olduğu dairemizce belirlendiğinden, davacı vekilinin istinaf sebepleri ilk derece mahkemesinin gerekçesi ve değerlendirilmesine göre yerinde görülmemiştir. Sonuç itibariyle, dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre; mahkeme kararı usul ve yasaya uygun olduğundan davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilerek, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davacı tarafından yatırılan 121,30.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 59,30.TL istinaf karar harcından, istinaf eden tarafından peşin olarak yatırılan 44,40.TL harcın mahsubu ile bakiye 14,90.TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, 5-Karar kesinleştiğinde ve talep halinde artan gider avansı varsa avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’ nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere 10/06/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.