Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/1477 E. 2021/940 K. 17.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1477
KARAR NO : 2021/940
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME : İSTANBUL ANADOLU 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 15/01/2019
DOSYA NUMARASI : 2016/402 Esas – 2019/30 Karar
DAVA: Alacak (İhracat Kredi Sigortası Sözleşmesi Kaynaklı)
KARAR TARİHİ : 17/06/2021
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin şekerleme üretimi yaparak yurtdışına ihraç ettiğini, yapmış olduğu ihracat bedelinin ödenmemesi riskini teminat altına almak için davalı ile 17/02/2014 tarihli poliçe ile Kısa Vadeli İhracat Kredi Sigortası sözleşmesi imzalandığını, poliçenin 01.03.2014 – 28.02.2015 günleri arasında ihraç edeceği ürünlerin ödenmemesi riskini 1.000.000,00 USD teminat altına aldığını, 2014 yılında Polonya’da yerleşik … şirketine yapılan dört ihracattan 10.069,75.USD ve 34.438,40.TL lik bedellerin tahsil edilemediğini, bu durumun 02.09.2014 günü davalı sigortacıya bildirildiğini, davalı sigortacının 16.02.2015 günlü cevabi yazısı ile söz konusu satışlarda alıcı firmanın … firması olarak gözüktüğünü, bu firmanın alıcı limit onayında belirlenen … firması ile ayrı tüzel kişilik olduğunu, … şirketi için tahsis edilmiş alıcı limit onayı bulunmadığından bir işlem yapılamayacağının bildirildiğini, bu iki firma arasında fiili ve hukuki irtibat bulunduğunu, bu iki şirketin ilişkilerinin merkez/şube kapsamında kaldığına dair yazışmalar yapıldığını, Ankara ….Noterliğinden keşide edilen 02.Nisan.2015 gün … yevmiyeli ihtarda ödemenin talep edildiğini, davalının Üsküdar ….Noterliğinden keşide ettiği 16.Nisan.2015 gün … yevmiyeli cevabi ihtarında talepleri ret ettiğini, iki firma arasında merkez/şube ilişkisi olduğunu ve poliçeye istinaden 75.000.USD alıcı limiti tahsis edildiğini, kaldı ki poliçe 21.maddesine göre, sigortalının sevkiyat bildiriminde bulunmuş olmasına rağmen alıcı limit onayı talep etmediği hallerde, ilgili sevkiyata ilişkin aylık sevkiyat bildirim formu resen alıcı limit talebi olarak kabul edileceğini, TTK1405.maddesi ile değerlendirildiğinde yapılan bildirimler teklifname hükmünde olup, primlerin ödendiğini ve TTK 1421 e göre sigortacının sorumluluğunun başladığını, davalı tarafça herhangi bir itiraz olmadığından ve bu işlemler için ek prim tahakkuk ettirildiğinden … firmasına yapılan sevkiyatlar açısından dahi ana sözleşmeye bağlı sigorta sözleşmesi kurulduğunu, söz konusu zararın oluşmasında müvekkilinin kusurunun olmadığını, kaldı ki davalının öğrenme tarihini takip eden bir ay içinde herhangi bir itiraz ileri sürülmediğini, belirterek, 49.129.USD’nin 16.04.2015 gününden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; sigortanın geçerli olabilmesi için, sigortalının alıcı firmaları doğru şekilde tespit ederek, doğru alıcı firmalar için alıcı limiti başvurunda bulunmaları, sigortacının alıcıya yönelik geçerli bir alıcı limiti onayı düzenlemesi gerektiğini, doğru alıcının tespit edilmesi yükümlülüğünün sigortalıya ait olduğunu, bu hususun poliçenin 20/a maddesinde kayıt altına alındığını, davacı tarafından gönderilen 10.01.2013 günlü alıcı limit başvurusunda … firması için alıcı limit onay talebinde bulunulduğunu, bu firma adına limit onayı düzenlendiğini, davacı firmaya gönderildiğini ve davacıdan herhangi bir itiraz gelmediğini, her bir alıcı için kod tahsis edildiğini, sistem kayıtlarının kod bazında tutulduğunu, alıcı firmanın kodunun 181359 olduğunu, davacı firmanın ihracatını gerçekleştirdiği firmanın farklı bir firma olmasına rağmen, 07.05.2014 günlü aylık sevkiyat bildiriminde davacının bu kodu kullandığını, ihracatların sigortalı tarafından beyan edilen bilgiler çerçevesinde sisteme aktarıldığını, buna bağlı olarak prime konu edildiğini veya edilmediğini, davacının … firmasına ait … kodu beyan etmesi üzerine primin hesaplandığını, poliçenin 23 ve 25.maddelerine göre, primin tahakkuk etmesinin tazminat ödeme için tek koşul olmadığını, her ay itibarı ile iki bin civarında sigortalı firmanın on binlerce sevkiyatı bildiriminin alıcı kodu bazında sisteme kaydedildiğini, sigortalıların bildirimlerinin pek çoğunda firma unvanının tamamının yazılmadığını veya piyasada bilinen isimleri ile bildirdiklerini, müvekkilinin Bakanlar Kurulu kararı ile kurulduğunu, Sigortacılık Kanunun 1/3 maddesine göre sigortacılık kanunun hükümlerine tabi olmadığını belirterek, davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 15/01/2019 tarih ve 2016/402 Esas – 2019/30 Karar sayılı kararı ile; ” Tüm dosya kapsamından, davacı şirketle davalı arasında kısa vadeli ihracat kredi sigortası poliçesi imzalandığı, böylece davacı şirketin tahsil edemediği ihracat bedellerini davalının tazmin yükümlülüğü altına girdiği, davacı şirketin 10.01.2013 günlü Alıcı Limiti Başvuru formunda; alıcı firmayı “…” olarak bildirdiği, bu formda Alıcı firmanın, sevkiyata ilişkin fatura ve gümrük beyannamesinin üzerine düzenlendiği firma olarak açıklandığı, davalı … tarafından tanzim edilen 25.01.2013 günlü Kısa Vadeli İhracat Kredi Sigortası Genel Poliçesi Alıcı Limit Onayında; alıcı firma olarak ” …” şirketinin gösterildiği ve alıcı kodunun “…” olarak kayda alındığı, davacı … tarafından davalı … 07.05.2014 günü gönderilen Aylık Sevkiyat Bilgi Formunda ise; 16.731,90 USD ve 34.448,40 USD bedelli sevkiyatlarda alıcı olarak “…” nun gösterildiği ve alıcı kodunun ise “…” olarak bildirildiği, davacının dava dışı şirkete yaptığı dört ihracattan 10.069,75.USD ve 34.438,40 USD bedellerin tahsil edilememesi nedeniyle 02.09.2014 günü davalı sigortacıdan söz konusu bedellerin tahsilini talep ettiği, davacı sigortacının 16.02.2015 günlü cevabi yazısı ile; söz konusu satışlarda alıcı firmanın “…” firması olarak gözüktüğü, bu firmanın alıcı limit onayında belirlenen ” …” firması ile ayrı tüzel kişilik olduğu, “…” şirketi için tahsis edilmiş alıcı limit onayında da bulunmadığından zararı karşılamayı reddettiği, davacı şirket tarafından talebine konu ihracatın alıcısı olan “…” şirketi için alıcı limit onayında bulunulmamış olsa da davacı … 07.05.2014 günlü Aylık Sevkıyat Bilgi Formunda alıcı olarak “…”yu gösterdiği ve Sevkiyat Bilgi Formunda alıcı olarak “…” yu gösterdiği ve alıcı kodunu 181359 olarak bildirdiği, bu hususta taraflar arasında ihtilaf olmadığı, davacı tarafın bu şekilde gönderdiği aylık sevkiyat bilgi formunun Alıcı Limiti Talebi olarak değerlendirilmesi gerektiği ve bu yeni bildirilen şirketin için aynı şart ve bedellerle yeni bir teklif sayıldığının anlaşıldığı, davalı sigortacının TTK’nın 1405/1. Maddesi uyarınca 30 gün içinde bu talebi reddetmediği, diğer şirket için ödenen poliçe bedelini de davacıya iade etmediği, bu nedenlerle sigorta sözleşmesinin “…” şirketi yönünden eski şartlarla devam ettiğinin kabul edilmesi gerektiği, açıklanan nedenlerle davalı tarafın Genel Şartların 21/1 maddesi uyarınca alıcı limit onayı verilmemesi nedeniyle sigortacının sorumluluğunun bulunmayacağına ilişkin savunmasına itibar edilmediği, davalı sigortacının davacı şirketin, “…” şirketine yaptığı ihracattan kaynaklı alacağını tahsil edememesinden sorumlu olduğu, davacının “…” şirketine 16.731,90 USD ve 34.448,40 USD bedelli olmak üzere toplam 44.518,15.USD tutarında ihracat yaptığı ve bundan kaynaklı alacağını tahsil edemediği, davalı sigorta şirketinin bu bedelin poliçe kapsamında “zarar tazmin oranı” olarak belirlenen %90 nı olan 40.066,33.USD’sinden sorumlu olduğu, her ne kadar dava dilekçesinin sonuç kısmında 49.129,00 USD talep edilmiş olsa da dava dilekçesinin içeriğinde ihracat bedellerinin doğru yazıldığı ve bu toplam bedelin %90 oranının davalıdan tahsilinin talep edildiği ve hesap hatası sonucu sehven 49.129,00 USD yazıldığı ve maddi hatadan kaynaklandığı anlaşılmakla davacı tarafın düzeltme talebi kabul edilerek ve davalının sözleşme kapsamında 40.066,33.USD’den sorumlu olduğu, davanın kabulüne karar verilmesi gerektiği ve fazla talep maddi hatadan kaynaklandığından bakiye talebin reddine şeklinde hüküm kurulmamıştır ve aşağıdaki şekilde karar verilmitşir. (Emsal; Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2012/17386 Esas 2013/18766 Karar sayılı kararı. Her ne kadar mahkememizce emsal olarak gösterilen bu kararda; talep mahkemece reddedilmiş ve Yargıtay tarafından karar onanmışsa da mahkememiz somut olayı ile benzer bu olayda davalı sigorta şirketinin tazmin talebini reddetmesi üzerine davacının 26/12/2008 tarih ve 46843 sayılı yazısıyla yatırılan sigorta priminin davalıdan iadesini ve verdiği hesap numarasına aktarılmasını istemesi ve davalının da bu talebini yerine getirmesi karşısında davalı sigortacının davaya konu sevkiyatla ilgili sağladığı sigorta teminatı borcunun ortadan kalktığı konusunda tarafların anlaştığının kabulü gerektiği, her ne kadar davacı taraf daha sonra prim tutarını tekrar davalının hesabına yatırmışsa da bunun kabul edilmediği ve tekrar iade edildiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ve karar bu şekilde onanmıştır. Oysa mahkememiz somut olayında davalı sigorta şirketi, davacının alıcı firmayı “…” olarak gösterdiği Sevkiyat Bilgi Formuna itiraz etmemiş ve davacı tarafından ödenen primi de iade etmemiştir. Dolayısıyla davaya konu sevkiyatın sigorta kapsamında olduğunun kabul edilmesi gerekmiştir.) dava tarihi 05/04/2016 olduğu ve dava değeri 40.066,33 USD dava tarihindeki Euro’nun TL karşılığına çeverilerek yargılama giderleri ve vekalet ücreti hesaplanmıştır. ( 05/04/2016 tarihinde TCMB USD efektif satış kuru= 2.8370 TL, 40.066,33 x 2.8370 TL = 113.668,17 TL) ” gerekçeleri ile; ” Davanın KABULÜNE, 1-40.066,33 USD’nin 16/04/2015 tarihinden itibaren 3095 sayılı Kanunun 4a maddesinde yer alan faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiye talebin reddine, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Mahkemenin, sigorta ilişkisi dışındaki üçüncü kişinin riskini haksız ve hukuka aykırı olarak sigorta kapsamına aldığını, müvekkilinin, kod sistemi ile çalıştığını, her bir firmanın risk araştırması yapılarak ilgili firma için alıcı limit onayı verilerek ayrı bir kod tesis ettiğini ve sigortalı firmalar tarafından Türk …’a yapılan müteakip bildirimlerin söz konusu kod ile yapıldığını, müvekkilinin tüm sistem kayıtlarının ilgili kod bazında tutulduğunu, Müvekkil bankanın, alıcı limit onayını söz konusu firmanın risk araştırması yapıldıktan sonra verdiğini, davacı tarafın alıcı limit onayı verilen firma ile değil de başka bir firma ile ticaret yaptığını, ancak alıcı limit onayı verilen firmanın kodu ile başvuru yaptığını, talebine konu ihracatın alıcısı olan ‘….’ şirketi için genel şartların 21. maddesine göre alıcı limiti talep etmediğini, bu halde müvekkilinin bu sevkiyattan herhangi bir sorumluluğu olmayacağını, alıcı limit onayının, ihracat sigortasında ödeme borcunun doğabilmesi için ön koşul olduğunu, Davacı tarafın, hakkın kötüye kullanılması sayılabilecek davranışı ile müvekkili bankaya bu sevkiyattan dolayı oluşan riski karşılatma amacı güttüğünü, risksiz firmaya sigorta işlemi yaptırdığını, ancak sevkiyatı, risk oluşturacak firmaya yaptırarak hileli şekilde riski de bankalarına yükletmeye çalıştığını, Davacı firmanın iddia ettiği gibi, her iki alıcı firmanın ortaklarının aynı olmasının, her ikisinin aynı firma olması anlamına gelmediğini, müvekkilince yapılan araştırma neticesinde her iki firmanın tüzel kişiliğe sahip olduklarının tespit edildiğini, Müvekkili bankanın sigortacılık hükümlerine tabi olmadığını, bunun da Sigortacılık Kanunu’nun 1. maddesinde açıkça belirtildiğini, mahkemece TTK. 1405/1 gereğince müvekkili şirket sorumlu kabul etmiş ise de, davada TTK. 1405/1’in uygulanma imkanı bulunmadığını, sigorta poliçesinin 20/a- 25 ve 33. madde hükümleri görmezden gelindiğini, ‘….’ firması ile ‘…’ firmasının ayrı firmalar olduğunu, Türk … tarafından alıcı limiti onayı düzenlenen …i firması ile yapılan yazışmalarda, firmalarının davacı firma ile bir ticari ilişkilerinin bulunmadığının ifade edildiğini, borca itirazda bulunulduğunu, bu çerçevede firmanın borcuna itiraz ettiği bir durumda davacı firmanın iddia ettiği şekilde poliçenin 1/b maddesi gereğince sigorta kapsamında tazmin edilecek bir zarar oluştuğundan söz etmenin poliçe şartları gereğince imkansız olduğunu, zira firmanın, … firması olarak borcunu kabul etmediğini, Davacı firmanın, Türk … tarafından kendisinin başvurusuna uygun olarak düzenlenmiş Alıcı Limit Onayına konu olan alıcı kodunu (181359), aslında ihracatın gerçekleştirildiği farklı bir firma olmasına rağmen ilgili sevkiyatın 07.05.2014 tarihinde yapılan aylık sevkiyat bildirimi (Aylık sevkiyat bildirimi) sırasında kullanıldığını, ancak bahse konu alıcı kodunun müvekkil banka alıcı limiti tahsis edilmiş olan … firmasına ait olduğunu, müvekkil banka tarafından, sigortalı firmalar tarafından gerçekleştirilen sevkiyatların, Aylık Sevkiyat Bildirim Formlarında müvekkili bankaya beyan ettikleri bilgiler çerçevesinde müvekkili banka sistemine aktarılarak prime konu edildiğini ya da edilmediğini, bu çerçevede müvekkili banka tarafından alıcı limiti tahsis edilmiş olan … firmasına ait … kodu ile sigortalı firma tarafından beyan edilmiş olan söz konusu sevkiyatlara prim hesaplandığını, ancak davalının müvekkili firmayı yanıltarak, …i kodu ile başka bir firmaya yaptığı ihracatı sigortalatmak istediğini, bunun tespit edilmesi üzerine de davalıya poliçe kapsamında ödeme yapılmadığını, Tüm bu açıklamaların davacı tarafça da kabul edildiğini, ancak davacının söz konusu firmalar arasında merkez, şube ilişkisi olduğunu iddia ettiğini fakat bunu ispat edemediğini, daha sonra ayrı firma olduğunu kabul ettiğini, Müvekkili tarafından riski alınacak olan alıcının doğru tespit edilmesi yükümlülüğünün, kısa vadeli ihracat kredi sigortası genel poliçesinin 20/a maddesine göre sigortalı firmaya ait olduğunu, ihracat sigortasında alıcı limit onayının ödeme sorumluluğunun doğabilmesi için ön şart olduğunu, alıcı limit onayı olmadan hiçbir şekilde sigorta ilişkisinin mümkün olmadığını, Davacı firma tarafından, müvekkil bankaya gönderilen 10.01.2013 tarihli Alıcı Limit Başvurusunda … firması için Alıcı Limit Onay talebinde bulunduğu ve bu doğrultuda müvekkili banka tarafından, … firması için 25.01.2013 tarihinde, 01.01.2013- 31.12.2014 tarihleri arasında geçerli olmak üzere 75.000 ABD Doları tutarında bir alıcı Limiti Onayı düzenlendiğini, söz konusu alıcı Limit Onayının davacı firmaya gönderildiğini, ancak davacı firmanın, alıcı firmanın unvanında bir farklılık tespit edildiği, aslında ihracatın gerçekleştirildiği firma ünvanının, … şeklinde olduğu yönünde herhangi bir itiraz gelmediğini, Davacı firmanın, … tarafından kendisinin başvurusuna uygun olarak düzenlenmiş Alıcı Limit Onayına konu olan alıcının kodu (181359), aslında ihracatın gerçekleştirildiği farklı bir firma olmasına rağmen ilgili sevkiyatın 07.05.2014 tarihinde yapılan aylık sevkiyat bildirimi sırasında kullanıldığını, ancak bahse konu alıcı kodunun müvekkil banka alıcı limiti tahsis edilmiş olan … firmasına ait olduğunu, müvekkil banka tarafından sigortalı firmalar tarafından gerçekleştirilen sevkiyatların, Aylık Sevkiyat Bildirim Formlarında müvekkili bankaya beyan ettikleri bilgiler çerçevesinde müvekkili banka sistemine aktarılarak prime konu edildiğini ya da edilmediğini, Poliçenin 25. ve 33. maddeleri uyarınca prim tahakkuk etmesinin her koşulda müvekkili bankanın tazminat ödeyeceği anlamına gelmediğini, sigorta hizmetinden yararlanmak amacıyla Bankaya başvuran ihracatçı sayısı fazla olup her bir başvurunun değerlendirilmesi ve ilgili firma finansal analizinin yapılmasının zaman aldığını, bankanın sırf bu süre sonuna kadar iradesini açıklamamasının sigorta sözleşmesi yapma sonucunu doğurmayacağını, kredi sigortası kapsamında sigortacı ile sigortalı arasında Poliçe imzalanıp sözleşme kurulsa da, sözleşmenin hüküm doğurması ve tarafların borç altına girmesinin sigortalıya müsbet bir Alıcı Limit Onayı’nın (kredi limiti ) verilmesi ile olacağını, anılan onay’da sevkiyat azami miktarının, hangi süre içerisinde yapılabileceği ve vade tarihi gibi koşulların yer aldığını, sigortalının, sadece müsbet limit verilmiş bir Alıcı’ya, işbu Onayda yer alan koşullarda yapmış olduğu sevkiyatlarına sigorta himayesi sağlandığını, Bu hali ile Alıcı Limit Onayı’nın kredi sigortasında, sözleşmenin hüküm doğurmasına ve sigortalının prim ödeme, beyanda bulunma ve sigortacının da riziko taşıma borcu altına girmesi için “geciktirici şart” olduğunun söylenebileceğini, işbu şart gerçekleşmedikçe de tarafların herhangi bir borcu doğmayacağını, Yapılan işlem davacı tarafın hilesi değil hatası olarak değerlendirilse dahi müvekkili bankanın iptal hakkı bulunduğunu, davacı firmanın kötü niyetli olduğu iddiaları kabul görmemesi halinde dahi yapılan işlemin bir saik hatasından kaynaklandığını, davanın TTK. 1405 uygulaması ile değerlendirilmesinin işlemin niteliği itibariyle mümkün olmadığını, mezkur maddenin sigortacıya yapılan sigorta sözleşmesinin 30 gün içinde reddedilmemesi halinde zımnen kabul edilmiş sayılmasına ilişkin olup, davada alıcı limiti talebinin hangi firmaya ilişkin olduğuna ilişkin bir uyuşmazlık ortaya çıktığını, Davacı firmanın, alıcı limiti talep ettiği alıcının kodunu yanlış girdiğini ve neticede (kötü niyetli olmadığı kabulünde dahi) müvekkil banka tarafından kodu bildirilen alıcı firmaya limit tanınması şeklinde işlem tesis edildiğini, müvekkil bankanın saikinin kodu bildirilen firmaya alıcı limiti tanımak olduğunu, bu bağlamda davacının kötü niyetli işlemi olduğu iddiaları kabul edilmese dahi işlemin, bir saik hatasından kaynaklandığının açık olduğunu, Türk Borçlar Kanunu’na göre (md. 32) saikte yanılmanın sözleşmenin temeli sayılması ve bunun da iş ilişkilerinde geçerli dürüstlük kuralına uygun olması halinde yanılmanın esaslı sayılacağını ve yine kanuna göre yanılmaya düşen tarafın sözleşme ile bağlı olmayacağını ( md 30 ) alıcı limiti sağlanan firmanın hangi firma olduğunun bilinmesinin sözleşmenin temeli olduğu ve müvekkili Bankanın buna göre limit sağladığı ve davacı tarafından yanlış kod sağlandığı dikkate alındığında, davacı firmanın en azından müşterek kusurunun bulunduğu, bu anlamda diğer itirazları kabul edilmese dahi yapılan işlemin esaslı hata (temel hatası ) olduğu gerekçesi ile iptalinin geçerli sayılması gerekirken ilk derece mahkemesince bu hükümler dikkate alınmaksızın verilen kararın hukuka aykırı olduğunu, Kabul anlamına gelmemek üzere poliçenin 2/m hükmü gereği tazminat ödenebilmesi için alıcı ile davacı arasındaki uyuşmazlığın çözülmesi gerektiğini, poliçenin 2/m hükmü gereğince alıcı tarafından ihtilaf iddiasında bulunulması halinde sigortalı tarafından tazminat ödenmesinin mümkün olmadığını, cevap dilekçeleri ekinde yer alan yazışmalar incelendiğinde alıcı ile davacı arasında uyuşmazlık olduğunun açık olduğunu, nitekim cevap dilekçelerinin 5 no’lu eki olarak sunulan müvekkil bankanın yurt dışındaki avukatı ile yapılan yazışmada, alıcı firma tarafından gönderilen malların kusurlu olduğu iddiasında bulunulduğunun belirtildiğini, yine cevap dilekçelerinin (6) no’lu eki olarak sunulan müvekkili banka yazısı ile belirtilen ihtilafın, davacı firmaya iletildiğini, davacı firma tarafından atılan e-postadan da ihtilaf iddiasına ilişkin açıklamaların müvekkili bankaya iletildiğini, Poliçenin 2/m hükmüne göre müvekkil bankanın, alıcı firma tarafından ihtilaf iddiasında bulunulması halinde doğrudan alıcının ülkesindeki mahkemeden alınmış kesinleşmiş bir karara göre tazminat sürecine devam edeceğini, bu hüküm uyarınca da müvekkili bankanın tazminat ödeme yükümlülüğü bulunmadığını, müvekkili bankanın tazminat ile sorumlu tutulmasının her halükarda davacı tarafından alıcının ülkesindeki bir mahkemeden karar getirilmesi gerektiğini belirterek, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, Kısa Vadeli İhracat Kredi Sigortasına dayalı olarak tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, karara karşı davalı tarafça istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Taraflar arasında 17/02/2014 tarihli poliçe ile Kısa Vadeli İhracat Kredi Sigortası sözleşmesi imzalandığı, davacı şirketin 10.01.2013 günlü Alıcı Limiti Başvuru formunda; alıcı firmayı “…” olarak bildirdiği, bu formda alıcı firmanın, sevkiyata ilişkin fatura ve gümrük beyannamesinin üzerine düzenlendiği firma olarak açıklandığı, davalı … tarafından tanzim edilen 25.01.2013 günlü Kısa Vadeli İhracat Kredi Sigortası Genel Poliçesi Alıcı Limit Onayında; alıcı firma olarak “…” şirketinin gösterildiği ve alıcı kodunun “…” olarak kayda alındığı, davacı … tarafından davalı … 07.05.2014 günü gönderilen Aylık Sevkiyat Bilgi Formunda ise; 16.731,90 USD ve 34.448,40 USD bedelli sevkiyatlarda alıcı olarak “…” nun gösterildiği ve alıcı kodunun ise “…” olarak bildirildiği, davacının dava dışı şirkete yaptığı dört ihracattan 10.069,75.USD ve 34.438,40 USD bedellerin tahsil edilemediği, davacı tarafça 02.09.2014 tarihli Vadesi Geçmiş Alacaklar aylık bildirim formu ile bu hususun davalı bankaya bildirildiği, davacının 31/12/2014 tarihli dilekçe ile davalı sigortacıdan söz konusu bedellerin tahsilini talep ettiği, davalı tarafça 27/01/2015 tarihli yazı ile 02/09/2014 tarihli başvuru ilgi tutularak davacıdan söz konusu tazminat istemi ile ilgili olarak belge talebinde bulunulduğu, davacı tarafça 05/02/2015 tarihli Tazminat Talep Formlarının ve istenilen diğer belgelerin davalı bankaya iletildiği, davalı sigortacının 16.02.2015 günlü cevabi yazısı ile; söz konusu satışlarda alıcı firmanın “…” firması olarak gözüktüğü, bu firmanın alıcı limit onayında belirlenen “…” firması ile ayrı tüzel kişilik olduğu, “…” şirketi için tahsis edilmiş alıcı limit onayında da bulunmadığından zararı karşılamayı reddettiği görülmektedir. Mahkemece ek bilirkişi raporu hükme esas alınarak davanın kabulüne karar verilmiş ise de, yapılan inceleme ve değerlendirmenin dosya kapsamına ve mevcut delil durumuna uygun olmadığı anlaşılmaktadır. Taraflar arasında yapılan Kısa Vadeli İhracat Kredi Sigortası Genel Poliçesinin ” 20/a maddesi; İş bu poliçedeki anlamı bakımından ” Alıcı, Sigortalının sevkiyat bedeli alacağını ödemekle yükümlü, merkezi yurt dışında kayıtlı ve yabancı hukuka uygun olarak kurulmuş tüzel kişiliktir. Sigortalının Alıcı Limiti talebi, bu tanıma uygun alıcı için yapılmalıdır. Kapsama alınacak sevkiyatlara ilişkin ödeme yükümlülüğü olan firmayı tespit ederek sevkiyattan önce Alıcı Limiti başvurusunda bulunmak Sigortalının yükümlülüğü olup, sigortalının talebi doğrultusunda bu poliçede tanımlanan alıcıdan farklı bir alıcıya alıcı limiti onayı düzenlenmesi halinde, ilgili sevkiyatlar bu poliçe kapsamına girmemektedir. 20/b maddesi -Sigortalının her bir alıcıya yaptığı bir veya birden fazla sevkiyat bedellerinin Poliçe madde 1 de belirtilen riskler nedeniyle ödenmemesinden doğan zararlarla ilgili olarak Türk … sorumluluğunun doğabilmesi daha önce sigortalının her bir alıcı için Türk … Alıcı Limiti Tespiti talebinde bulunmasına, bu limitin verilmiş olmasına ve sözkonusu sevkiyatların da bu alıcı limitinde belirlenen şartlara uygun yapılmış olmasına bağlıdır. 21/a maddesi; Sigortalının her bir alıcı için en geç ilk sevkiyat tarihine kadar Türk … alıcı limiti talep etmesi ve Türk … da talebe bağlı olarak Alıcı Limiti tespit etmesi gerekmektedir. Alıcı limiti verilmemesi halinde Türk … bu alıcıya yapılan sevkiyetten doğan sorumluluğu olmayacaktır. … Sigortalı’nın sevkiyat bildiriminde bulunmuş olmasına rağmen Alıcı Limiti talep etmediği hallerde ilgili sevkiyata ilişkin Aylık Sevkiyat Bildirim Formu resen alıcı limiti talebi olarak kabul edilir … 23. maddesi; Alıcı Limiti; Türk … her bir alıcı için üstlendiği azami sorumluluk tutarını ifade eder. ” şeklindedir. Somut uyuşmazlıkta; mahkemece bu bilgi formunun “…” yönünden Alıcı Limiti Talebi olarak değerlendirilmesi davalının TTK’nın 1405/1. maddesi uyarınca 30 gün içinde bu talebi reddetmemesi nedeniyle sigorta sözleşmesinin “…” şirketi yönünden eski şartlarla devam ettiği kabul edilmiş ise de, Aylık Sevkiyat Bilgi Formunda büyük harflerle “ALICI LİMİTİ BULUNMAYAN ALICILARINIZ İÇİN LİNKTE YER ALAN ALICI LİMİTİ BAŞVURU FORMUNU DOLDURMAK İÇİN LÜTFEN TIKLAYINIZ” uyarısının bulunduğu, davacı tarafça davalı … 07.05.2014 günü gönderilen Aylık Sevkiyat Bilgi Formunda 16.731,90 USD ve 34.448,40 USD bedelli sevkiyatlarda alıcı kodu olarak daha önce davalı banka nezdinde Alıcı Limiti onaylı … firmasına ait alıcı kodunun (181359) girildiği, alıcı olarak ise “…” nun gösterildiği görülmektedir. Yukarıda belirtilen poliçenin 20/b maddesi uyarınca davalı sigortacının dava konusu sevkiyatlara ilişkin sorumluluğunun doğabilmesi için alıcı olarak bildirilen … firması yönünden davacının davalı sigortacıdan Alıcı Limiti Tespiti talebinde bulunması ve bu limitin verilmiş olması koşuluna bağlı olduğu, sevkiyat bilgi formunda … firması yönünden Alıcı Limiti Talebi olarak değerlendirilse dahi davalı bankanın adı geçen firma yönünden alıcı limiti onayının bulunmadığı, TTK’nın 1405/1. Madde hükmü sigorta sözleşmesinin kurulması ile ilgili olup, alıcı limiti onayı hakkında uygulama yerinin bulunmadığı, ayrıca davacı tarafça davalıya her ne kadar 02.09.2014 tarihinde Vadesi Geçmiş Alacaklar aylık bildirim formu gönderilmiş ise de, tazminat talep formu ve gerekli belgelerin 05/02/2015 tarihinde davalı bankaya iletildiği, davalı bankanın 16.02.2015 günlü cevabi yazısı ile talebi red ettiği, dolayısıyla TTK’nın 449/2 maddesinde düzenlenen 1 aylık süre içerisinde feshin gerçekleşmemesi nedeniyle davalı bankanın sorumlu olduğunun kabulünün de mümkün olmadığı, dolayısıyla davalı bankanın söz konusu zarardan sorumlu olmadığı gözetilerek, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, eksik ve yanılgılı değerlendirme ile davanın kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya uygun değildir. Açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, mahkemece deliller toplanılmış olup, yeniden yargılama yapılmasını gerektirir bir husus bulunmadığından HMK’nın 353/1-b.2 maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, Dairemizce esas hakkında yeniden hüküm kurulmasına karar verilerek, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun KABULÜ ile; İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 15/01/2019 tarih ve 2016/402 Esas – 2019/30 Karar sayılı kararının HMK 353/1-b2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, Dairemizce yeniden hüküm kurulmak suretiyle; Davanın REDDİNE, İLK DERECE MAHKEMESİ YÖNÜNDEN: 2-Dairemiz karar tarihi itibariyle alınması gereken 59,30.TL harcın, davacı tarafından dava açılırken peşin olarak yatırılan 2.418,23 TL harçtan mahsubu ile bakiye 2.358,93 TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine, 3-Davacı tarafça sarf edilen yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, 4-Davalı tarafından sarf edilen yargılama gideri bulunmadığından bu hususta bir karar verilmesine yer olmadığına, 5-Davalı taraf kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden Dairemiz karar tarihinde yürürlükte olan AAÜT uyarınca hesap ve takdir olunan 14.748,48 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 6-Artan gider avansı bulunduğu takdirde karar kesinleştiğinde ve talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, İSTİNAF YÖNÜNDEN: 7-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davalı tarafından yatırılan 121,30 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 8-Davalı tarafından yatırılan 1.941,16 TL (44,40.TL+1.896,76.TL) istinaf karar harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davalıya iadesine, 9-Davalı tarafından sarf edilen 121,30.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile 23,63 TL dosyanın istinafa gidiş/ dönüş gideri olmak üzere; toplam 144,93 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 10-Bakiye gider avansı varsa karar kesinleştiğinde ve talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’ nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere 18/06/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.