Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/1473 E. 2019/1212 K. 18.09.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1473 Esas
KARAR NO : 2019/1212 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEME: BAKIRKÖY 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİH : 24/04/2019 (Ara Karar)
DOSYA NUMARASI : 2018/825 Esas ( Derdest Dava Dosyası)
TALEP : İhtiyati Tedbir Kararına İtiraz
KARAR TARİHİ: 18/09/2019
İlk derece Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, oy çokluğu ile alınan sermaye artırımı kararı, yasanın öngördüğü usul şartlarının yerine getirilmemiş olması ve sermaye artırma koşullarının oluşmaması nedeniyle TTK emredici maddelerine açıkça aykırı olduğunu, uygulanması halinde müvekkili davacı açısından davalı şirketteki ortaklık hissesinin küçülmesi, yönetimde söz sahibi olamaması ve daha başkaca geri dönülemez ve telafisi imkansız zararların doğacağını ileri sürerek, şirket sermayesinin 470.000TL’sinden 12.500,00TL’ sına artırılması ve esas sözleşmenin “Sermaye ve Pay Senetlerinin Nev’i” başlıklı 6. maddesinin tadil edilmesinin onaylanması kararının uygulanmasının tedbiren dava sonuçlanıncaya kadar yürütülmesinin durdurulmasını talep ettiği, bu talep üzerine ilk derece mahkemesinin 03/04/2019 tarihli duruşma tutanağı kararı ile; “Davacı tarafın tedbir talebinin kabulü ile davalı şirkete ait 06/06/2018 tarihli 2017 yılı olağan genel kurul toplantısında alınan sermaye arttırımına ilişkin 6 nolu kararın yürütülmesinin HMK 389/1 md gereğince tedbiren DURDURULMASINA,” karar verdiği anlaşılmıştır. Davalı vekili 05/04/2019 tarihli tedbir kararına yönelik itiraz dilekçesinde ve duruşma sırasındaki beyanlarında özetle; davacı tarafın sermaye arttırımına ilişkin kararın yürütmesinin durdurulması talebinin 10/12/2018 tarihli oturumda reddedildiğini, bilirkişi raporu alındıktan sonra ve delil durumunda herhangi bir değişiklik olmadığı halde ve şirketin de …’ya olan 12.000.000-TL’lik borcu ödeyebilmesi için sermaye arttırımının zorunluluk arz ettiğini, buna rağmen alınan kararın tedbiren durdurulmasının yasal olmadığını, bu nedenlerle öncelikle tedbir kararının kaldırılmasına, mahkeme aksi kanaatte ise uygun görülecek teminatın alınmasını talep etmiştir.Davacı vekili dosyaya sunmuş olduğu 16/04/2019 tarihli beyan dilekçesi ve duruşma sırasındaki beyanlarında özetle; mahkemece 12/12/2018 tarihli oturumda verilen 2 nolu ara karar kapsamında şirketin mali yapısı yönünden inceleme yapılmadığından mevcut delil durumu itibariyle tedbir isteminin bu aşamada reddine karar verildiği, bilahare alınan bilirkişi raporuna göre şirketin sermaye arttırımını gerektirir herhangi bir haklı neden bulunmadığının belirlendiğini, müvekkilinin arttırılan sermayenin 1/4’ünü maddi imkanlarını zorlayarak ödediğini, 3/4’lük kısmını henüz ödemediğini, ödeme gücünün de bulunmadığını, müvekkili tarafından davalı şirket aleyhine 7.ATM 2017/1065 esas sayılı dosyasında açılan şirketin fesih ve tasfiyesi olmadığı taktirde müvekkilinin ortaklık payının belirlenerek kendisine ödenmesi koşuluyla şirketten çıkartılması istemiyle dava açıldıktan sonra sermaye arttırımı yapıldığını, bu hususun dahi davalı tarafın kötüniyetli olarak hareket ettiğini gösterdiğini, bu nedenlerle tedbirin dosya kapsamına uygun olduğunu, bu bağlamda itirazın reddine, müvekkilinin murisi … şirketten olan alacağı kapsamında aynı zamanda 4.000.000-TL alacağı bulunduğunu, bu nedenlerle teminat yatırmasını gerektirir bir durumun da bulunmadığı ve bu nedenlerle teminat isteminin de reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:İlk derece Mahkemesi 24/04/2019 tarih ve 2018/825 Esas sayılı ara kararında;”…Davacı tarafından davalı şirket aleyhine sermaye arttırımına ilişkin karar da dahil olmak üzere 06/06/2018 tarihinde yapılan olağan genel kurul toplantısında alınan kararların iptalinin talep edildiği, mahkememizce toplanan delillere göre davacı tarafın tedbir talebinin düzenlenen bilirkişi raporundan sonra 03/03/2019 tarihli oturumda verilen 2 nolu ara karar kapsamında HMK 389/1 maddesi gereğince kabul edildiği, tedbire konu sermaye arttırımı kararı kapsamında davacının ihtirâzi kayıt ile kendi payına düşen 717.000-TL’nin 1/4’lük kısmı olan 179.250-TL’yi ödediği, bakiye kısmın ise henüz ödenmediği, ödenmeyen kısmın ödenememesi halinde davacının şirketteki hisse oranı azalacağından ve bu durumun da HMK 389/1 maddesi kapsamında davacı tarafın mağduriyetine sebebiyet vereceği dikkate alınarak sermaye arttırımına ilişkin kararın tedbiren durdurulmasına yönelik itirazın reddine; tarafların kabulüne göre davacının … mirasçısı olarak şirketten 4.000.000-TL alacağı bulunduğu hususu HMK 392/1 maddesinde yer alan “durum ve koşullar gerektiriyorsa” kapsamında kabul edilip teminat alınması yönündeki istemin de reddine karar vermek gerektiği…”gerekçesi ile, ” 1-Davalı tarafın mahkememizce verilen 03/04/2019 tarihli tedbir kararına yönelik itirazın REDDİNE, 2-Davalı tarafın tedbirin teminat alınmak suretiyle uygulanması yönündeki isteminin HMK 392/1 maddesi kapsamında REDDİNE, … ” karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesi ile, Müvekkili şirket’in işbu davaya konu sermaye artırım kararının icrası nedeniyle herhangi bir zarar doğma riskinin mevcut bulunmadığını,İlk derece mahkemesince tüm deliller toplandıktan, yönetim kurulu üyelerinin beyanları dosyaya sunulduktan sonra 12.12.2018 tarihli duruşmasında verilen 2 numaralı ara karar uyarınca genel kurul kararlarının yürütmesinin durdurulması talebinin değerlendirilme aşamasını yönetim kurulu üyelerinin görüşünün alınması ile sınırlı tutulduğunu, ilk derece mahkemesinin de işbu karar çerçevesinde yönetim kurulu üyelerinin görüşünü aldıktan sonra davacının yürütmenin geri bırakılması talebinin reddine dair hükmün tesis edildiğini,Davacının görünüşte (prima facie) haklılığını ortaya koyan hiçbir husus bulunmadığını, bilirkişi raporu’nda da, yapılan mali değerlendirmeler sonucunun davacının tüm iddialarının haksız olduğunu gösterdiğini,Davacı davasını yaklaşık ispat ölçüsünde dahi ispatlayamadığını, Davacı alınan sermaye artırım kararına katılma olanağından yoksun olmadığını ve 17.08.2018 tarihi itibari ile yapılan sermaye artırımına iştirak ettiğini, davacı 17.08.2018 tarihinde iştirak taahhütnamelerini imzalayarak müvekkili şirkete sunduğunu; yasa gereği sermaye artırım kararının tescil edilmesinden önce ödenmesi zorunlu olan yüzde yirmi beş oranındaki tutarı peşin olarak ödediğini ve geri kalan yüzde yetmiş beş oranındaki tutarı da yönetim kurulunun alacağı karara göre 06.06.2020 tarihinde ödemeyi taahhüt ettiğini,(Yargıtay 11.HD. 2005/1404E -2007/4032K no.lu kararı Yargıtay 11.HD.1988/4113E-1988/7656K no.lu kararı)Sermaye artırımına iştirak edebilecek durumda olan ve dahi iştirak eden ortağın bir zararından söz edilemeyeceğini ve artırıma ilişkin genel kurul kararının iptalini isteyemeyeceğinin açıkça ortaya konduğunu, “Afaki iyi niyet kurallarına aykırılık” hususunun mevcut bulunmadığını,Davacının imzaladığı iştirak taahhütnamesinde ihtirazi kayıtın bulunmadığını ve huzurdaki davadan doğan haklarını saklı tuttuğuna dair bir beyanının da bulunmadığını, bu nedenle huzurdaki davanın konusuz kaldığını,Sermaye artırımına dair kararın yürütmesinin durdurulmasına karar verilmesinin hiçbir amacı, gayesi, etkisinin bulunmadığını ve tamamen yasal dayanaktan yoksun olduğunu, yerleşik Yüksek Yargıtay İçtihatlarına da açıkça aykırı olduğunu ve telafisi imkansız zararlara yol açacağı hususu izahtan vareste olduğunu, Tedbir kararı verebilmek için hâkimin somut sebep göstermesi ve tedbir kararının haklılığını ortaya koyacak delil değerlendirmesi yapması ve yaklaşık ispat ölçüsüne yaklaşmasının gerekli olduğunu, HMK m.390/3 gereğince davacı tarafın haklılığının yaklaşık olarak kanıtlanamadığını ve dahi sermaye artırımına katılan, ödeyen ve taahhüt eden hissedarın zararından söz edilemeyeceği hususunun açıklığının karşısında, olayın mahiyetine açıkça çelişik olarak ve tersine verilen yürütmenin durdurulması kararının olayın mahiyetine ve kanuna aykırı olduğunu, şirketin mevcut borcu göze alındığında ve nakit çıkışına ihtiyacı olması nedeni ile telafisi imkansız zararlara sebebiyet verebilecek durumda olduğunun ortada olduğunu, Aksi bir kanaat hasıl olması düşünülse dahi hmk’nun 392. maddesi zarureti karşısında davacının teminat göstermesine karar verilmesinin gerektiğini, bu husustaki taleplerinin usul ve yasaya ve olayın mahiyetine aykırı olarak reddedildiğini, reddedilmesinin kabulünün mümkün olmadığını, Davacı tarafından ileri sürülen ihtiyati tedbir talebinin tamamen kötü niyetli bir talep olduğunu,İleri sürerek, istinaf başvurusunun kabulü ile, yapılacak istinaf incelemesi sonucunda ilk derece mahkemesi 24.04.2019 tarihli ara kararının kaldırılmasına, yargılama masrafları ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE DEĞERLENDİRME: HMK 355. maddesine göre istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Talep, 06/06/2018 tarihinde yapılan 2017 yılı olağan genel kurulunda oy çokluğu ile alınan sermaye artırımına ilişkin 6 nolu kararın yürütülmesinin HMK.389/1 Maddesi uyarınca tedbiren durdurulmasına yönelik yerel mahkemece verilen verilen ihtiyati tedbir kararına itiraz üzerine verilen 24/04/2019 tarihli itirazın reddine yönelik ara kararın iptali ile ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmesine ilişkindir.Mahkemece 6102 Sayılı TTK.’nın 449.maddesi gereğince yönetim kurulu üyelerinin görüşünü alındıktan sonra sermaye artırımına ilişkin 6 nolu kararın yürütülmesinin HMK.389/1 Maddesi uyarınca tedbiren durdurulmasına karar verilmiştir.HMK’nın 389/1 maddesinde “Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir. ” hükmü düzenlenmiştir.Yürütmenin durdurulmasına karar verilen genel kurul kararı 06/06/2018 tarihinde yapılan 2017 yılı olağan genel kurulunda oy çokluğu ile alınan sermaye artırımına ilişkin 6 nolu kararın yürütülmesi kararı olup dosyada mevcut iştirak taahhütnamesi başlıklı belgeyi davacı … tarafından 17/08/2018 tarihinde kayıtsız ve şartsız kabul ederek söz konusu belgeyi imzaladığı,717 pay adedine karşılık gelen ve nakdi olarak artırılan 717.000,00 TL.nin 179.250,00 TL. tutarındaki 1/4′ lük kısmını ödediği,bakiye kısmın ise 06/06/2020 tarihine kadar ödemeyi kabul ettiği, ödenmeyen kısmın ödemesinin 06/06/2020 tarihine kadar yapılabileceğinden davacının mağduriyetinin sözkonusu olmadığı, bilirkişi raporundaki tespitlere göre sermaye artışının ortakların hisse paylarında herhangi bir değişiklik olmadığının görüldüğünü ve firma ortaklarının sermaye artışına nakden katkıda bulunmuş olmasının firmanın mali yapısının daha güçlü olduğunun göstergesi olduğunun belirtildiği, Davalı şirketin 06/06/2018 tarihinde yapılan 2017 yılı olağan genel kurul toplantısında alınan şirket sermayesinin arttırılmasına ilişkin kararların iptali istemine ilişkin davada, Yargıtay 11. H.D. 2013/11622 E. 2013/16502 K. 25.09.2013 Tarihli emsal kararı da gözetildiğinde; sermaye arttırım kararının şirketin ve ortakların menfaatleri yönünden gerekli olup olmadığı ve olması gereken tutarda bulunup bulunmadığı, bu kararın yasa, ana sözleşme ve dürüstlük kurallarına aykırı olup olmadığı hususlarının yargılamayı gerektirdiği dikkate alındığında, yargılamayı esastan yürütüp sonuçlandıracak şekilde ihtiyati tedbir kararı verilemeyeceğinden ve kararın yürütmesinin geri bırakılmaması halinde HMK 389. maddede öngörülen hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağı ya da tamamen imkansız hale geleceği veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağı hususu ispat edilemediğinden ve davanın kabulü halinde geriye dönük olarak talep edilen hakların elde edilmesi her zaman olanaklı bulunduğundan ihtiyati tedbir şartlarının oluşmadığı ve mahkemece İhtiyati tedbir kararına itirazın kabulü ile ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasına karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde itirazın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.Sonuç olarak; davalının istinaf talebinin kabulü ile Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 24/04/2019 tarih ve 2018/825 Esas sayılı İhtiyati tedbire İtirazın reddine İlişkin ara kararının HMK 353/1-b2 maddesi uyarınca kaldırılarak, Dairemizce yeniden hüküm kurulmasına ve aşağıdaki şekilde yeniden karar verilmesi uygun bulunmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davalının istinaf başvurusunun KABULÜ ile; Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 24/04/2019 tarih ve 2018/825 Esas sayılı İhtiyati Tedbire İtirazın Reddine İlişkin Ara Kararının HMK 353/1-b2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, dairemizce düzeltilerek yeniden hüküm kurulmasına, 1-İhtiyati tedbire itiraz eden davalının itirazının KABULÜNE, 03/04/2019 tarih ve 2018/825 Esas sayılı ihtiyati tedbir kararının KALDIRILMASINA, 2-İstinaf yönünden Harçlar Kanunu gereğince yatırılan 121,30 TL başvuru harcının hazineye gelir kaydına, 44,40 TL karar harcının talep halinde davalıya iadesine, 3-İstinaf yönünden davalı tarafından yatırılan 121,30 TL istinaf başvuru harcının davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 4- İstinaf posta ve tebligat giderlerinin davacı avansından sarf edildiği anlaşılmakla; bu giderlerin davacı üzerinde bırakılmasına, 5- Artan gider avansı olması halinde, yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesi tarafından taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 18/09/2019 tarihinde HMK’ nun 362/1-f maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.