Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/1457 E. 2021/784 K. 27.05.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1457
KARAR NO : 2021/784
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME : İSTANBUL 15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 13/12/2018
DOSYA NUMARASI : 2010/701 Esas – 2018/1319 Karar
DAVA: Tazminat(Yöneticinin Sorumluluğundan Kaynaklanan) Alacak(Kar Payı İstemli)
KARAR TARİHİ : 27/05/2021
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde ve özetle; Müvekkilinin davalı … Tic. A.Ş.’nin kuruluşundan beri ortağı olduğunu, diğer davalıların ise yönetim kurulu üyeleri olduğunu, tarafların ticari ilişkisinin davalı gerçek kişiler ve onların aile fertlerinin sahibi bulundukları Aydınlı firmasından toptan ürünleri satın almakla başladığını ve ticari ilişkinin geliştiğini, Davalı şirkette başlangıçta müvekkili için %50 hisse öngörülmüş ise de sonradan %25 olarak belirlendiğini, devam eden yıllar içinde 2001 krizini atlatan şirketin önemli markaların lisansını aldığını, yurt dışı satışların arttığını, önemli bilanço rakamlarına ulaşıldığını, buna rağmen hiç bir zaman kar payı dağıtımı yapılmadığını, bu husus sorulduğunda kar paylarının yatırıma dönüştürüldüğünün ifade edildiğini, Davalıların … Tic. A.Ş.’nin içini boşaltma faaliyetine girdiğini, şirketin sahip olduğu markaları kendi çalışanlarına ait … San. Ve Tic. Ltd. Şti.’ne devrettiğini, ardından yine kendi çalışanlarına ait … Tic. Ltd. Şti.’ne devredildiğini, böylelikle şirketin içinin boşaltıldığını, Müvekkilinin şirketin mali durumunu incelemek için ticari defter ve kayıtların hazır edilmesi hususunda ilgililere ihtar çektiğini, ancak ihtarda belirtilen günde şirkete gidildiğinde, şirketin 5 m2’lik merdiven altı diye tabir edilen bir yere taşındığını, ticaret yapıldığına dair bir emare bulunmadığını, şirketi temsilen hiç bir yönetici veya yetkilinin hazır olmadığını belirterek, davalı şirketin 2008-2009 yılındaki gerçek gelirinin ve karının tespiti ile, hesaplara yansıtılmayan ya da kayıtlara gerçek dışı harcama belgeleri işlenerek yok edilen aktif kalemlerin, doğduğu ya da yok edildiği tarihten itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalı ve aynı zamanda şirketin yöneticisi olan …, … ve …’dan ( fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydı ile) şimdilik 50.000,00 TL sinin TTK.309.maddesine göre … Tic. A.Ş.’ne ödenmesine,Müvekkilinin 2008-2009 yılına ait ödenmemiş kar paylarından payına isabet eden(fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydı ile) 10.000,00 TL’nin ödenmesi gereken tarihten itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak müvekkiline ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; Huzurdaki davanın şahıslara yöneltildiğini ancak taleplerin müşterek ve müteselsil olduğunu, dava konusu işlerin davacı ile davalı sermaye şirketi arasında olduğunu, gerçek şahıs davalılara husumet yöneltilemeyeceğini, davanın husumet nedeniyle reddi gerektiğini, Kar payının dağıtılması için genel kurulda kar payının dağıtılmasına ilişkin karar alınması gerektiğini, davalı şirketin genel kurulunda kar payı dağıtımı konusunda karar alınmadığını, kar payı tahakkuk etmediğinden dava açılmasının mümkün olmadığını, genel kurulların iptali içinde açılmış bir dava olmadığını, genel kurul kararlarının kesinleştiğini belirterek; davanın tüm davalılar ve tüm talepler bakımından reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 13/12/2018 tarih ve : 2010/701 Esas – 2018/1319 Karar sayılı kararı ile; “… Bilirkişi raporunda ayrıntısı ile açıklandığı üzere; davalı şirketin; 6.000.000 TL olan sermayesinden 3.945.182,40 TL sinin ödenmemiş, 2.054.817,60 TL sinin ödenmiş olduğu, şirketin 31/12/2008 itibariyle 148.028,34 TL, 31/12/2009 itibariyle 335.327,40 TL miktarında 6762 sy TTK 324 anlamında borca batık olduğu, 31/12/2008 itibariyle davalı şirketin ticari net zararının 510.270,05 TL, 31/12/2009 itibariyle davalı şirketin ticari net zararının 187.299,15 TL olduğu, zararın 6762 sayılı TTK’nın 342. maddesi uyarınca davalı yöneticilerin görevini özenle yapmak yükümlülüğünü yerine getirmemesinden doğduğu, zarar ile yöneticilerin fiili arasında illiyet bağının bu şekilde kurulduğu sabit bulunmuştur.Mahkememizce (davacının talebi ile bağlı olmak üzere) istenen 50.000 TL tazminatın davalı şirket yöneticileri …,…,…dan alınarak davalı şirkete verilmesine karar vermek gerekmiştir.Davacının kar payı istemi yönünden ise; davacının şirkete ortak olduğu 24/11/2006 dan itibaren yapılan 2006 ve 2007 yıllarına ait genel kurul toplantılarında kar payının dağıtıma ilişkin genel kurul kararı alınmadığı, şirketin 2008 ve 2009 yıllarına ait genel kurullarının ise dava tarihi itibariyle yapılmadığı, kar payı dağıtımı konusunda alınmış bir genel kurul kararı bulunmadığı, dava yoluyla kar payı istemenin ise TTK ya uygun olmadığı, kaldı ki davalı şirketin 2008 ve 2009 yıllarında zarar ettiği, borca batık olduğu, karı bulunmadığı sabittir.Bu nedenle davacının istemi kabul edilmemiştir. ” gerekçeleri ile; ” 1-Davalıların husumet itirazının reddine, 2-Davalı tarafın taraf sıfatı itirazının reddine, 3-Davacının kar dağıtımı isteminin reddine, 4-Davacının tazminat talebinin kabulü ile 50.000,00 TL’nin dava tarihinden itibaren avans faizi ile davalılardan alınıp davalı … Tic. A.Ş’ne ödenmesine, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davalılar … Tic. A.Ş., … ve … vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalılar … Tic. A.Ş., … ve … vekili istinaf dilekçesinde özetle; Yerel Mahkeme hükmüne dayanak kabul edilen bilirkişi raporuna itiraz ettiklerini, bilirkişinin 08/08/2018 tarihli raporda müvekkillerini zarardan kusurlu gösteren beyanları açık olmadığı gibi sonuç itibari ile de yanlış olduğunu, bilirkişinin 6762 S TTK 336/5 hükmü gereğince müvekkillerinin kusurlu eylemlerinden sorumlu olabileceğine ilişkin yasa hükmünü vurguladıktan sonra 2008 yılı ve 2009 yılı zararları ile ilgili olarak müvekkillerini sorumlu gösterdiğini, İlgili zararların vergi cezalarından kaynaklandığı düşünülen zararlar olup, vergi dairelerince uygulanan bu cezaların itiraz sonucu ilgili vergi mahkemelerince iptal edilmiş olduğunu, bilirkişinin iptal kararını raporunun 8. sayfası b bendinde “İstanbul 8. Vergi Mahkemesi’nin 22.05.2015 gün ve E 2014/2273 K. 2015/1454 sayılı kararı ile kaldırılmasına hükmedildiği sabit olmakla ” şeklindeki ifadesi ile belirttiğini, ortada vergi dairesince uygulana bir ceza kalmadığına göre, bu açıdan oluşmuş bir zarar da mevcut olmadığını, raporda başkaca somut bir kusurun da müvekkillere atfedilebilmiş olmadığını, Şirketin borca batık duruma gelmesinde müvekkillerin bir somut kusuru bulunmadığını, yine dosya içeriğinde ve gerekçede bu kusurun somut olarak ne olduğunun da ortaya konulmadığını, oluşan başka bir zarar mevcut ise yönetim kurulunun hangi eylemlerinden kaynaklandığının da açık olmadığını, bu konuda bilirkişinin 6762 S TTK’nın 338 maddesi hükmünce Yönetim Kurulu üyelerinin sorumluluktan ancak kusursuz olduğunu ispatlayarak kurtlabilir hükmü gereğince müvekkillerden kusursuz olduğunu ispatlaması gerektiğine işaret etmiş olabileceğini, Şirketin, zarar ettiği takdirde ve şirketin zararı telafi edilmedikçe hissedarlara herhangi bir kar payı dağıtmayacağını, kar paylarının ise A.Ş Genel Kurulu kararları ile dağıtılacağını, ortada bu konuda alınmış veya iptal edilmiş bir genel kurul kararı bulunmadığına göre davacının talebinin hukuki bir talep olmadığını, şirketlerin bugün tüm mal varlıklarını yitirmiş durumda olduğunu, davacının iddia ettiği gibi müvekkillerin ne refah içinde bulunduğunu, ne de şirketten bakiye ellerinde mal varlığı taşımadıklarını, Şirket yetkililerinin ticari faaliyetleri ile ilgili olarak gerekli özeni gösterdiğini, ancak ekonomik şartlar dolayısı ile şirketin zarar ettiğini, bu zararın ise müvekkilleri dışı gelişmelerden kaynaklandığını, ülkemizde şirket ömürlerinin kısa olduğunu, bunun nedeninin ise genellikle değişen piyasa şartları ve ekonomik krizler olduğunu, oluşan zararlar itibari ile müvekkillerinin somut bir kusuru bulunmadığını, Davacının davasının terditli olmadığını, taleplerinin birden fazla olduğunu, talebin kabul edilmeyen kısmı ile ilgili lehlerine vekalet ücreti hükmedilmemesinin hatalı olduğunu belirterek, Yerel Mahkeme kararının kaldırılarak davanın reddine, reddedilen talep bakımından lehlerine vekalet ücreti takdir edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava 6762 sayılı TTK’nın 309 ve 336 maddesi gereğince şirket yöneticilerine karşı açılan sorumluluk davasıdır. Mahkemece davacının kar dağıtımı isteminin reddine, tazminat talebinin kabulüne karar verilmiş, karara karşı davalılar … Tic. A.Ş., … ve … vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davalı … yönünden verilen hükme karşı istinaf başvurusunda bulunulmadığından, adı geçen davalı yönünden mahkeme kararı kesinleşmiş olmakla, istinaf incelemesi istinafa başvuran davalılar yönünden yapılmıştır. Dava tarihi itibarı ile yürürlükte olan 6762 sayılı TTK’nın 309. maddesinde ” Şirketin 305, 306, 307 ve 308 inci maddelerde yazılı fiillerle ızrar edilmesi halinde, bundan, dolayısiyle zarar gören pay sahipleri ve şirket alacaklılarının dava hakları vardır. Ancak, hükmolunacak tazminat şirkete verilir.” düzenlemesi, Aynı yasanın 336. maddesinde ise; “İdare meclisi azaları şirket namına yapmış oldukları mukavele ve muamelelerden dolayı şahsan mesul olamazlar. Ancak aşağıda yazılı hallerde gerek şirkete gerek münferit pay sahiplerine ve şirket alacaklılarına karşı müteselsilen mesuldürler. 1. Hisse senetleri bedellerine mahsuben pay sahipleri tarafından vukubulan ödemelerin doğru olmaması; 2. Dağıtılan ve ödenen karpaylarının hakiki olmaması; 3. Kanunen tutulması gereken defterlerin mevcut olmaması veya bunların intizamsız bir surette tutulması; 4. Umumi heyetten çıkan kararların sebepsiz olarak yerine getirilmemesi; 5. Gerek kanunun gerek esas mukavelelerinin kendilerine yüklediği sair vazifelerin kasden veya ihmal neticesi olarak yapılmaması. Beş numaralı bentte yazılı vazifelerden birisi 319 uncu madde gereğince idare meclisi azalarından birine bırakılmışsa, mesuliyetin ancak ilgili azaya yükletilmesi lazımgelip o muameleden dolayı müteselsilen mesuliyet cari olmaz” düzenlemesi yer almaktadır. Davacı tarafça 2008 yılı ve 2009 yılı zararları nedeniyle dava açılmış olup, İstanbul 8. Vergi Mahkemesi’nin 22.05.2015 gün ve E 2014/2273 K. 2015/1454 sayılı dosyası ile; davalı şirketin 2009 yılı hesap ve işlemlerinin incelenmesi sonucu düzenlenen 25/07/2014 tarihli vergi inceleme raporuna istinaden dava açıldığı, mahkemece dava konusu edilen bir kat vergi ziyaı cezalı katma değer vergisi tarhiyatları ile usulsüzlük cezasının kaldırılmasına, vergi inceleme raporu ile vergi tekniği raporuna yönelik iptal isteminin ise reddine karar verilmiş olup, bu karar davalı şirketin 2008 yılı hesap ve işlemlerini kapsamamaktadır. İstanbul 13.Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2014/251 Esas 2016/299 Karar sayılı dosyası ile davacının şikayeti üzerine davalı … hakkında Vergi Usul Kanunu’na Muhalefet suçundan açılan davada mahkemece alınan bilirkişi raporlarına binaen karar verilmiş olup, 14/06/2016 tarihli heyet bilirkişi raporunda; iş bu dosyada davalı şirketin 01/01/2010 tarihinden sonra ticari faaliyetini ispat edecek herhangi bir bilgi ve belge tespit edilemediği, yönetimi kurulu başkanı …’nın 01/01/2010 tarihinden önceki yıllarda elden çıkarttığı ancak kaydi envanterinde yer alan ve kaydi envanterlerini sıfırlamak amacıyla 2010 yılında düzenlediği faturaların sahte faturalar olduğunun düşünüldüğünün belirtildiği, yargılama sonucunda … hakkında 213 sayılı VUK nun 359/b mad gereğince mahkumiyet kararı verildiği, kararın istinaf incelemesinden geçerek kesinleştiği anlaşılmıştır. Davalı şirket tarafından dava tarihinden sonra İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/994 Esas (Bozmadan önce İstanbul 22. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2011/312 Esas) sayılı dava dosyası ile, davalı şirkete ait ticari defter ve kayıtlarının zayii nedeniyle iptali konusunda açılan davanın HMK’nın 150. maddesi gereğince açılmamış sayılmasına karar verilmiştir. Yargılama sırasında mahkemece süre verilmesine rağmen davalı şirketin ticari defterleri bilirkişi incelemesi için ibraz edilmemiştir. İlk Derece Mahkemesince alınan ve dosya kapsamına göre tanzim olunan bilirkişi raporunda; davalı şirketin 31/12/2008 itibariyle 148.028,34 TL, 31/12/2009 itibariyle 335.327,40 TL miktarında 6762 sy TTK 324 anlamında borca batık olduğu, 31/12/2008 itibariyle davalı şirketin ticari net zararının 510.270,05 TL, 31/12/2009 itibariyle davalı şirketin ticari net zararının 187.299,15 TL olduğu tespit edilmiş, mahkemece rapor hükme esas alınarak istinafa konu karar verilmiştir. Mahkemece de belirtildiği üzere; İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/994 Esas sayılı dosyası, İstanbul 13.Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2014/251 Esas 2016/299 Karar sayılı dosyası, vergi inceleme raporları ve tüm dosya kapsamına göre, davalı şirket yöneticilerinin, kanunun yönetici olarak kendilerine yüklediği görevleri özenle yerine getirmeyerek davalı … zarara uğrattıkları ve 6762 sayılı yasanın 336. maddesi uyarınca sorumluluk koşullarının oluştuğu, dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklar ve gerekçe içeriğine göre, ilk derece mahkemesince ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, davanın esasıyla ilgili tarafların gösterdiği hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, davacının red edilen kar payı talebi yönünden davalılar lehine vekalet ücretine de hükmedildiği, mahkemenin hüküm ve gerekçesinde istinafa başvuran davalılar vekilinin istinaf nedenlerinin ayrıntılı olarak karşılandığı, yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davalılar Aydınlık Uluslararası Tic. A.Ş., … ve … vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilerek, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalıların istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davalılar tarafından yatırılan 121,30 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 3.415,5 TL istinaf karar harcından, istinaf eden davalılar tarafından peşin olarak yatırılan 853,88 TL harcın mahsubu ile bakiye 2.561,62 TL harcın davalılardan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden davalılar üzerinde bırakılmasına, 5-Karar kesinleştiğinde ve talep halinde artan gider avansı varsa avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’ nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere 27/05/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.