Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1448 Esas
KARAR NO : 2019/1653 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI : 2019/34 Esas 2019/529 Karar
TARİH: 22/05/2019
DAVA: Zayi Belgesi Verilmesi
KARAR TARİHİ: 20/11/2019
İlk derece mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFIN İDDİASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkilinin ticari faaliyet gösterdiği işletmesini 30/09/2018 tarihinde kapattığını, ticaretine 04/09/2018 tarihinde kurduğu başka bir şirketle devam ettiğini, kapattığı şirketin İSTOÇ’ta bulunan adresinde 28/11/2018 tarihinde aşırı yağış nedeniyle su baskını felaketi yaşanması nedeniyle burada muhafaza ettiği 2017 yılı işletme defteri, 2018 yılı yevmiye defteri, 2018 yılı defter-i kebir, 2018 yılı envanter defteri ve 16/03/2017 – 30/09/2018 tarihleri arasında keşide edilen alış ve satış faturaları, sevk irsaliyelerinin zayi olduğunu belirterek zayi belgesi verilmesini talep ve dava etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:İlk Derece Mahkemesi 22/05/2019 tarih 2019/34 Esas 2019/529 Karar sayılı kararında;”Dava zayi belgesi verilmesine ilişkindir.Davacı vekili her ne kadar dava dilekçesinde, 28.11.2018 tarihinde yaşanan su baskını nedeniyle işyerinin zarar gördüğünü, işyerinde bulunan başvuru formları, abonelik sözleşmeleri, taahhütnameler, faturalar, nüfus cüzdan fotokopileri vb. bir kısım ticari belgenin zayi olduğunu beyan etmiş ise de; belediyeye yazılan müzekkereye verilen cevapta su baskınına ilişkin bir bilgi ve belgeye rastlanılmadığının bildirildiği, kaldı ki davacı vekilinin dosyaya sunduğu beyan dilekçesinde, bu konuda itfaiye ve belediyeye başvuruda bulunmadıklarını belirttiği, dolayısıyla olayın gerçekleştiğinin kuşkuya yer bırakmayacak şekilde ispatlanamadığı, diğer yandan iddiaya göre su baskınının 28.11.2018 tarihinde gerçekleştiği belirtilmiş olmasına rağmen öğrenme tarihinin 07.01.2019 olarak ileri sürüldüğü, arada geçen sürenin makul sayılabilecek bir süre olmadığı, durumun hayatın olağan akışına uygun olmadığı, somut olayda davacının basiretli bir tacir gibi de davranmadığı, bu nedenlerle davanın yasal süresinden sonra açıldığının kabulü gerektiği anlaşılmakla…” gerekçesi ile;Davanın reddine, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile;Yerel Mahkeme tarafından, davaya konu su baskını olayının “gerçekleştiğinin kuşkuya yer bırakmayacak şekilde ispatlanamadığı” ve yine davaya konu su baskını olayı ile müvekkilinin davaya konu evrak zayiini fark etmesi bakımından “arada geçen sürenin makul sayılabilecek bir süre olmadığı, durumun hayatın olağan akışına uygun olmadığı” gerekçeleriyle davayı reddettiğini, mahkemenin davayı değerlendirirken temel ve önemli olan konularda fahiş hatalara düştüğünü, Hasımsız olarak açılan ve kesin hüküm niteliği taşımayacak olan çekişmesiz yargı işlerinde; talep edenin, mahkemenin olumlu bir kanaat edinmesine yetecek düzeyde delil sunulması yeterli sayılacağı, aksinin kabulü ile, talep edenin daha fazlasını ispata zorlanması, zayi belgesi verilmesine yönelik TTK hükümlerinin uygulanmasını imkânsız hale getireceğini, Bu temel ilke Yüksek Mahkemenin on yıllardır istikrarlı şekilde uyguladığı içtihadı olduğu,Yerel Mahkemenin gerekçeli kararında hiçbir hukuk normuna, içtihada ya da doktrinel bir görüşe vb. yer vermemesi veya dayanmaması bu hususta eksik inceleme ve neticesinde kaçınılmaz şekilde hatalı karar tesis edildiğini, (Yargıtay 11. H.D. E. 2015/2750 K. 2016/906 T. 28.1.2016, Yargıtay 11. H.D. E. 2014/14991 K. 2015/2821 T. 2.3.2015)Davanın aşamalarında yerel mahkemece ilgili Vergi Dairesine ve SGK Müdürlüğüne müzekkereler çıkarıldığı, çıkarılan müzekkerelere ilgili kurumlarca verilen cevaplar müvekkilinin 1 yıl önce şahıs işletmesi olarak çalışmasına son verdiği, SGK’ya da vergi borcunun bulunmadığı, tasfiye işlemlerinin usulüne uygun şekilde tamamlandığı, müvekkilinin ticaretine kurduğu limited şirket ile sermaye şirketi olarak devam ettiği ve zayi evrakın bulunduğu döneme ya da öncesine dair hiçbir borç, muvazaa, sair kayıp bildirimi vb. kaydının da olmadığı yönünde olduğu, Dosyadaki mevcut delil durumu müvekkilinin muvazaalı şekilde defter ya da sair evrak zayi etmesini gerektirecek tek bir sebebinin olmadığını, zayi olan evrak ve defterin müvekkilinin halihazırda hiçbir resmi kuruma borcu kalmayarak ve usulüne uygun şekilde kapanışını yapmış ve tamamlamış olduğu şahıs işletmesine ait olduğunu açıkça ortaya koyduğu halde, mahkemenin hiçbir hukuk kaynağına dayanmadan “hayatın olağan akışına uygun olmadığı” gerekçesiyle davayı reddettiğini, Dosyadaki delil durumu değerlendirildiğinde, tasfiyesi tamamlanmış ve tek bir resmi ya da özel borcu kalmadığı bir şahıs işletmesinin, muvazaalı şekilde defter ya da evrak zayi ettiğinden şüphelenmenin hayatın olağan akışına uygun olmayacağını, Yerel mahkeme tüm bu kurumlardan beyanlarını teyit eden cevaplar gelmesine rağmen davayı ret ediyorsa bu kurumlara neden müvekkilinin borç durumunu ve evrak zayi etme geçmişi sorduğunun anlaşılamadığını, üstelik yerel mahkemece usulüne uygun şekilde bildirilen müvekkilinin tanığı ve SGK’da kayıtlı çalışanının da dinlenmediğini, Yerel mahkemenin bir de ilgili belediyeye müzekkere çıkararak “su baskını sebebiyle belediyeye ya da itfaiyeye herhangi bir başvuru olup olmadığını” sorarak davanın odağından ve ülkemizin gerçeklerinden iyice uzaklaştığını,İlgili belediye cevabında o tarihte yoğun yağış sebebiyle su baskınları olduğunu beyan ettiği, kabul ettiği, sadece spesifik şekilde müvekkilince kendilerine bir başvuru olmadığının belirtildiğini, Davaya konu su baskını 28.11.2018 tarihinde yaşandığı, evrak zayii yaklaşık 1 ay sonra, yani 07.01.2019 tarihinde fark edildiğini, Zayi başvurusunda bulunulan evrak halihazırda devam eden bir işletmenin değil, tasfiyesi yasa ve usule uygun şekilde tamamlanarak tüm resmi ve özel borçları kapatılmış gayrifaal bir şahıs işletmesine ilişkin olduğu, Hiçbir işlemi olmayan bir işletmenin evrakının zayi olduğunun 1 ay sonra fark edilmesinin hayatın olağan akışına gayet uygun olduğunu, müvekkilinin öncelikle devam eden iş ve işlemlerine ilişkin evrak ve defteri koruma altına alacağı, daha sonra halihazırda tasfiyesi tamamlanmış olana geçeceğini, bu davranışının müvekkilinin basiretine halel getirmeyeceğini, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER : Bakırköy 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/34 Esas 2019/529 Karar sayılı dosyası kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, ticari defterlerin zayi olmasından dolayı zayi belgesi verilmesi talebine ilişkindir.Davacı, saklamakla yükümlü olduğu ticari defter ve belgelerinin su basması nedeniyle zayi olduğunu belirterek zayi belgesi verilmesini talep etmiş, mahkemece zayi olduğuna ilişkin inandırıcı delil sunulmadığından ve süresinde başvurulmadığından talebin reddine karar verilmiştir.TTK’nın 82/7.maddesinde, tacirin saklamakla yükümlü olduğu defterler ve belgelerin yangın, su baskını veya yer sarsıntısı gibi bir afet veya hırsızlık sebebiyle ve kanuni saklama süresi içinde zıyaa uğraması halinde zıyaı öğrendiği tarihten itibaren onbeş gün içinde zayi belgesi verilmesini talep edebileceği belirtilmiştir. Aynı maddede ayrıca mahkemenin gerekli gördüğü delillerin toplanmasını emredeceği belirtilmiştir.Somut olayda, davacı su baskını nedeniyle saklamakla yükümlü olduğu ticari defter ve bir kısım belgelerinin kullanılamaz hale geldiğini belirtmiş ise de, su baskını olayının olduğuna ilişkin bir delil sunamamıştır. Ayrıca su baskını olayının 28.11.2018 tarihinde meydana geldiğini belirtmiş, davayı ise 14/01/2019 tarihinde açmıştır.TTK’nın 82/7 maddesinde öngörülen ticari defter ve belgelerin zayi olması nedeniyle belge verilmesi talepli davalar hasımsız davalar ise de burada kıymetli evrakın zayi nedeniyle iptali davalarında olduğu gibi, yaklaşık ispat kuralı geçerli değildir. Madde de mahkemenin gerekli delilleri toplayabileceği belirtildiğinden talep edenin ticari defter ve belgelerinin zayi olduğunu ispatlaması veya mahkemede tam bir kanaat oluşturması gerekmektedir. Mahkeme de talep edenin bildirdiği su baskını olayı konusunda belediye ve itfaiye müdürlüğüne yazı yazmış, gelen yanıtlardan buna ilişkin bir bildirimin olmadığı anlaşılmıştır. Talep eden de iddia ettiği su baskını olayını yetkili mercilere bildirmediğini belirtmiştir. Basiretli bir tacirin bu durumda söz konusu olayı gecikmeksizin yetkili mercilere bildirmesi olay ile ilgili tutanak tutturması gerekir. Bu nedenle talep eden zayi olayını ispatlayamamıştır. Ayrıca iddia olunan su baskını olayı 28.11.2018 tarihinde olmuş, ticari defter ve belgelerinin zayi olduğunu ise talep eden 07/01/2019 tarihinde öğrendiğini iddia etmektedir. Bu iddia da hayatın olağan akışına uygun değildir. Talep eden defter ve belgelerinin zayi olduğunu bu kadar geç tespit etmesinin nedenini açıklamamıştır. Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre mahkeme kararı usul ve yasaya uygun olduğundan davacının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’ nun 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davacı tarafından yatırılan 121,30.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 44,40.TL istinaf karar harcı davacı tarafından istinaf aşamasında peşin olarak yatırıldığından, yeniden harç alınmasına yer olmadığına, yatırılan harcın hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın İlk Derece Mahkemesince davacı tarafa tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 20/11/2019 tarihinde HMK’ nun 362/1-ç maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.