Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/1430 E. 2021/584 K. 16.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1430 Esas
KARAR NO: 2021/584 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 06/02/2019
NUMARASI: 2017/1015 Esas 2019/110 Karar
DAVA: Kredi İşlemleri Nedeniyle Alınan Masrafların İadesi
KARAR TARİHİ: 16/04/2021
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkilinin hipotek vermek suretiyle davalı bankadan kredi kullandığı esnada farklı isimler altında bir kısım ücret ve masraf kesintileri yapıldığını, bunların e-posta ile ihtar yoluyla iadesi istenmesine rağmen ödeme yapılmadığının, müvekkile 3 adet fatura ödeme talimatı verilmesi halinde EFT ücreti alınmayacağının bildirildiği, ancak 3 ay sonra tekrar EFT masrafı alındığını, ayrıca kredinin 4 katı ipotek alınmasına rağmen teminat amaçlı ayrıca senet alındığını, kendilerine jest mahiyetinde 10.000 TL kredi açılmasına rağmen kullandırılmadığını, müvekkili hesabından alınan 52.50 TL EFT masrafı, 15 TL hesap işletim ücreti, 78.75 TL yönetim ücreti, 1.035 TL kredi masrafı 708.75 TL kredi komisyon masrafı olarak toplam 1.890,75 TL kesildiğini, ayrıca 2014 ile 2015 yıllarında da benzer toplam 2.872,50 TL kesildiğini belirterek bedellerin iadesine, kredinin iptaline, ayrıca teminat senedinin iadesine de karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesi ile, tacirler arasında sözleşme serbestisi çerçevesinde kredi kullandırıldığını davacının tacir olması nedeniyle tüketici kanunundaki koruyucu hükümlerinin uygulanamayacağının, gerek Merkez Bankası tebliğleri, gerekse de TTK’nın 20. maddesi gereğince yapılan iş karşılığında makul bir ücret talep edilmesinde isabetsizlik bulunmadığını belirterek davanın reddine karar verilmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 06/02/2019 tarih ve 2017/1015 Esas – 2019/110 Karar sayılı kararında; “…Sonuç olarak davacının kullanmış olduğu bu kredinin kendisine getirisini ve götürüsünü kestirebilecek yeterlilikte olduğu anlaşılmaktadır. Zira basiretli tacir ilkesi bunu gerektirir. Kredinin ticari nitelikli olması, merkez bankasının tebliğleri, taraflar arasında müzakere edilerek imzalandığı kabul edilen sözleşme ve ödeme planı bir arada değerlendirildiğinde davalı bankanın somut olayda tahsil ettiği komisyon ve sair kesintilerin gerek sözleşmeye, gerek bankacılık uygulamalarına, gerekse de mevzuata uygun olarak yapıldığının kabulü gerekmiş, davanın reddine karar verilmiştir…”gerekçesi ile, Davanın reddine, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, Müvekkilinin kendi ikameti için 01/09/2013 tarihinde proje bazında satın aldığı konutun %80 finansmanı öz kaynaklarından sağlamış iken, %20 oranındaki 140.000.TL finansman meblağı davalı bankanın da alternatif göstermesi ile başka bir müvekkili konutun ipoteği karşılığı kobi kredisi olarak kullandırıldığını, 05/05/2015 tarihinde %80 oranında inşası tamamlanmış bir konut yine %65 finansmanı öz kaynaklardan, %35 oranında 80.000.TL finansman meblağı yine davalı bankanın alternatif önerisi doğrultusunda kobi kredisi kullanılma yoluna gidildiği, benzer şekilde 08/08/2017 tarihinde müvekkili çocukları için inşası %100 bittiği ancak tapusu henüz alınmadığını, site üyesi olan gerçek bir şahsın hissesi satın alma yoluyla devranıldığı, %55 finansmanı öz birikimlerden %45 oranında 135.000.TL finansman meblağı yine davalı bankanın alternatif önerisi doğrultusunda kobi kredisi adı altında sözleşme ile kullanıldığı, bu konut için ayrıca müvekkili oğlu … adına davalı banka şubesinden 50.000.TL tüketici kredisi kullandırıldığını, Dolayısıyla davalı bankaca kullandırılan kredilerin bu safhada gerçekte birer Tüketici kredisi olduğunun kabulü gerektiğini, tüketici mahkemesinin yetki alanında olup olmadığı hususunun değerlendirilmesi mahkemeden istenmiş ise de talebin ilgi görmediğini, Davalı bankanın tüm giderlerini dikkate alarak kredi faizlerini belirlemesi gerektiğini, haklı rekabet koşullarına bu şekilde riayet etmiş olacağını, Kredi tahsis komisyonu, kredi tahsis masrafı, hesap işletim ücreti, kredi takip ücreti karşılığında müvekkilinin aldığı bir hizmet söz konusu olmadığını, uydurma gider unsurlarından olduğunu, davalı bankadan teminat mektupları ve kredi dışında müvekkilinin temin ettiği başka bir hizmetin varid olduğunu davalının ispat etmesinin mümkün olmadığını, bahse konu ucu açık ve belirsiz banka taleplerin yer verildiği sözleşme şartı yasaların emredici hükümlerine aykırı olduğundan, yine yasa gereği yoklukla malul olduğunu, Dava ve cevap dilekçesinde yer verilen hususlara bilirkişi raporunda açıklama ve tespit olacak şekilde irdelenmediğini, Müvekkilince dava konusu giderlerin tahsil edilmemesi için ve sözleşmelerde de böyle bir şart konuldu ise bunu kabul etmediğini ve devamında da bu koşulları kabul etmeyeceğini, sözleşmelerde varid ise sözleşmede müdahale edilmesine izin verilmeyen sözleşme serbestisi hakkını bu şekilde kullanarak şerh ettiğini deklare ve ihtar eden 08/05/2014 tarihli ihtarname davalı banka müdürüne imza ve mühürü alınarak tebliğ edildiği ve nihayetinde işbu dava ile dava edildiğini, tebliğ edilen ihtarnamenin örneği dava dosyasında mevcut iken, bilirkişinin bunu görmediği dikkate almadığını, buna rağmen bilirkişinin davalı bankaca değişik isimler altında resen tahsil edilen komisyon ve giderlere müvekkilinin itiraz etmediği tespit ve yorumunun hatalı olduğunu, Kullanılan kredilerin konut kredisi olduğunu, proje bazında veya iskana tam hazır edilmemiş konutların tapusu çıkarılmamış olduğundan, davalı bankanın alternatif göstermesi ile müvekkilinin ikamet ettiği konutu teminat göstererek kobi kredi sözleşmesi ile kredi kullandırılabildiğini, diğer yandan davacı bankanın müvekkiline faiz ve vergiler karşılığı verdiği konut kredi işlemleri dışında özel bir bankacılık hizmeti vermediğini, kredi işlemleri ise davalı bankanın parasını pazarlaması için yaptığı ve yapması gereken kendi işlemleri olduğunu, vermediği bir hizmetin değişik isimler altında bedelini resen tahsil etmesinin gayriyasal olduğunu, Konut piyasası konjoltüründe teminat verilen konutun dava açıldığı tarihteki değeri 600.000.TL iken halihazırdaki değeri 800.000.TL iken en yüksek kullandırılan kredi dilimi 140.000.TL olduğu tespiti ile bir kredi borcu bitmeden yeni kredi kullandırılmadığı halde davalı banka müvekkili eşi …’ın artı kefilliğini yeterli bulmadığı bir de teminat senedi aldığını, senedin imza edilmemesi halinde diğer teminat ve kredilerin iptal edileceği zorunlu kılınan koşulları karşısında teminat senedi imzalatıldığı, yersiz ve hukuka aykırı alınan teminat senedinin iade edilmesi gerektiğini, Bilirkişi dosya evrakını eksik incelediği, yanlış yasal dayanak göstererek, öyle ki davalı bankayı haklı gösterebilecek Bankacılık Kanunundan yasal dayanaklar gösteremediğini, buna karşı müvekkilini haklı kılacak 6098 sayılı BTK’nın 21, 22, 23, 24, 25, 26, 27, 28 ve 36 madde hükümlerini açmayı ve bu yolla değerlendirmede bulunmayı ihmal ettiğini, raporun eksik, hatalı ve yanlış bilgiler içerdiğini, Eski banka çalışanı bilirkişilerin yıllarca etkisinde kaldıkları mesleklerinden ötürü müşteriyi de dikkate alan bir inceleme ve tespit başarısı gösteremediklerini, bundan ötürü üniversite kademesinden bir bilirkişinin atanarak yeni bir rapor tesis edilmesi talebinin mahkemece dikkate alınmadığını, yargılamanın eksik yapıldığını, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, Sair isimler altında davalı bankaca resen alınan toplam 2.872,25.TL bedelin iadesine, müvekkilini borçlandırma amaçlı davalı bankaca resen açılan ve kullanılmayan 10.000,00.TL jest kredinin iptaline, müvekkilinin yeterli teminatı olmasına rağmen çifte teminatı doğuran, müvekkili eşten yersiz alınan teminat senedinin iadesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, taraflar arasında imzalanan kredi sözleşmesi uyarınca dosya masrafı, komisyon v.s. İsim altında kesilen bedellerin iadesi, davalı bankaca resen açılan ve kullanılmayan jest kredinin iptaline ayrıca teminat senedinin iadesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Mahkemece, davanın reddine, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacı dava dilekçesi ile ;” 1-)Sair isimler altında davalı bankaca resen alınan toplam 2.872,25.TL bedelin iadesine, 2-) Borçlandırma amaçlı davalı bankaca resen açılan ve kullanılmayan 10.000,00.TL. miktarlı jest kredinin iptaline, 3-) Yeterli teminatı olmasına rağmen çifte teminatı doğuran, yersiz alınan teminat senedinin iadesine, karar verilmesini talep etmiştir.” Davada birden fazla talep bulunmakla birlikte esas olarak, taraflar arasında imzalanan kredi sözleşmesi uyarınca dosya masrafı, komisyon v.s. İsim altında kesilen bedellerin iadesi davasıdır. Dava dosyasında HMK 110.md anlamında davaların-taleplerin yığılması söz konusudur. Mahkemece verilen kararda, davacının dosya masrafı, komisyon v.s. İsim altında kesilen bedellerin iadesi talebi konusunda değerlendirme yapılıp bu talep konusunda karar verildiği halde dava dilekçesinde belirtilen diğer talepler (yığılan talepler) açısından mahkeme kararında olumlu ya da olumsuz bir değerlendirme yapılmadığı ve red kararı bulunmamaktadır. Kararın hüküm fıkrasında Davanın reddine, denilmiş olmakla birlikte reddedilen talebin dosya dosya masrafı, komisyon v.s. İsim altında kesilen bedellerin iadesi talebi talebine ilişkin olup diğer taleplere ilişkin olmadığı anlaşılmaktadır. Zaten gerekçe kısmında da davacının dosya masrafı, komisyon v.s. İsim altında kesilen bedellerin iadesi talebi konusunda değerlendirme yapılıp bu talep konusunda karar verildiği halde dava dilekçesinde belirtilen diğer talepler açısından olumlu ya da olumsuz bir değerlendirme yapılmamıştır. Her ne kadar ön inceleme duruşmasında uyuşmazlığın kredi ilişkisi kapsamında masraf adı altında alınan bir kısım kesintilerin yerinde olup olmadığı, iadesinin istenip istenemeyeceğine hasredilmiş ise de, HMK 297/1-c ve 297/2. maddesi uyarınca taleplerden her biri hakkında ne hüküm verildiği ve gerekçesinin açıklanması gerekmektedir. Dosya masrafı adı altında kesilen ücretlerin iadesi talepli alacak davasıyla birlikte görülen talepler tefrik edilmediğine göre, bu taleplere ilişkin yürütülen tahkikat işlemleri bu işlemlerden ulaşılan sonuçların, gerekçeleriyle birlikte ayrıntılı olarak kararda belirtilmesi; bu taleplere ilişkin istinaf incelemesi yapılabilmesinin de hem anayasal hem de yasal düzeyde zorunlu bir gereğidir. Davacının bütün talepleri (birlikte açılan ve yığılan talepler) açısından gerekçeli ve istinaf incelemesine konu bir karar verilmediği görülmüştür. HMK’nın 297/2 maddesine göre mahkemenin tarafların taleplerinin her biri hakkında karar vereceği düzenlenmiş olup, yine 297/1-c. fıkrasına göre gerekçe yazılması zorunlu bulunmaktadır. Davacının bütün talepleri (birlikte açılan ve yığılan talepler) açısından gerekçeli ve istinaf incelemesine konu bir karar verilmediği görülmekle ; HMK’nın 297. maddesine uygun olarak verilmeyen kararın istinaf aşamasında denetlenmesine imkan bulunmamaktadır. 6100 sayılı HMK’nin 353/1-a-6. maddesinde, tarafların davanın esasıyla ilgili olarak gösterdikleri delillerin hiçbiri toplanmadan veya gösterilen deliller hiç değerlendirilmeden karar verilmiş olması hususu davanın esası incelenmeden kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine duruşma yapmadan kesin olarak karar verilen hallerden sayılmıştır. Tarafların davada ileri sürdükleri iddia ve savunmalarının bir kısmının hiç bir şekilde değerlendirilmemiş olması halide HMK’nın 353/1-a-6 maddesi kapsamında değerlendirilmelidir. Sonuç itibariyle, denetime elverişli usulün aradığı niteliklere haiz bir kararın bulunması istinaf incelemesinin yapılabilmesinin ön şartı olup bu nitelikte olmayan bir kararla ilgili olarak istinaf denetim ve yargılaması yapılarak bir hüküm verilebilmesi mümkün olmayacağından, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esasa ilişkin sebepler incelenmeksizin kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının bu sebeplerle HMK’nın 353/1-a6 maddesi gereğince kaldırılarak, HMK’nın 297/1-c, 297/2 maddelerine uygun hüküm kurulmasının temini için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun KABULÜ ile; İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesinin 06/02/2019 Tarih ve 2017/1015 Esas 2019/110 Karar sayılı kararının HMK’nın 297/1-c, 297/2 ve 353/1-a6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, dosyanın mahkemesine İADESİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 121,30.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 44,40.TL istinaf karar harcının talep halinde davacıya iadesine, 3-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 4-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine, 5-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 16/04/2021 tarihinde HMK’nın 353/1-a6 maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.