Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1417
KARAR NO : 2019/1329
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEME : İSTANBUL 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 30/01/2019
DOSYA NUMARASI: 2017/465 Esas – 2019/55 Karar
DAVA : Alacak (Satım Sözleşmesinden Kaynaklanan
KARAR TARİHİ : 09/10/2019
İlk derece Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, Davalının, müvekkili ile yenilemiş olduğu bayilik mukavelesi ile müvekkilinin Beyağaç-Denizli bölgesinde bayiliğini üstlendiğini, taraflar arasında akdedilen sözleşme ile yükümlülüklerinin belirlendiğini, davalının, işyerinde ve devir aldığı işyerinde başka bir firmaya ait dolu tüpler tespit edildiğini, davalının akde aykırı eylemleri nedeniyle bayilik sözleşmesinin müvekkilince haklı olarak ve tek taraflı feshedildiğini, davalının işyerinde ve devraldığı işyeri ile depolarında Kale Asliye Hukuk Mahkemesinin 2017/1 D. İş sayılı dosyası ile yapılan tespit işleminde … markası ağırlıklı olarak sair bir firmaya ait tüplerin tespit edildiğini, davalının tespit işleri sırasında tespit yapan mahkemeye vermiş olduğu beyanında da No:2/e de bulunan işyerini devraldığı ve işyerinin kendisine ait olduğunu beyan ettiğini, davalıya ait olan … Meydanı No:4/a adresinde bulunan işyerinin önünde de … ve … marka tüpler tespit edildiğini, davalının, sözleşmenin 27. maddesi uyarınca müvekkili şirkete sözleşme sonuna kadar hesap edilecek mahrum kalacağı kar mahrumiyetine ilişkin tazminatını ve ayrıca sözleşmenin 28. maddesi uyarınca akdin feshine sebep olduğu için 50.000 Euro cezai şart tazminatını ödemekle yükümlü olduğunu beyanla fazlaya dair talep ve dava hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik 1.000,00 TL kar mahrumiyeti tazminatının dava tarihinden itibaren işleyecek reeskont avans faizi ile birlikte, 39.000,00 TL cezai şart tazminatının temerrüd tarihi olan 13/01/2017 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile müvekkiline verilmesine, yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin davalı yana tahmiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, Davacı tarafından müvekkili aleyhine ikame edilen kar mahrumiyeti ve cezai şart talepli davadaki taleplerin hukuka ve sözleşmeye aykırı olup davanın reddinin gerektiğini, davacı tarafın müvekkilinin iş yerinde delil tespiti yapılması yönündeki talebi üzerine; müvekkilinin Milangaz’ın bayiliğini sürdürdüğünün ve kendisine ait olan … Cad. No: … adresinde yapılan delil tespiti neticesinde herhangi bir ebat, ölçü ve markada tüpe rastlanılmadığının tespit edildiğini, Milangaz markalı tüplerin haricinde farklı tüplerin tespit edildiği … No:… adresiyle ise tespit tarihi itibariyle müvekkilin herhangi bir bağının bulunmadığını, her ne kadar müvekkili tespit esnasında bahse konu adresi de devralacağını belirtse de tespit tarihi itibariyle yapılmış resmi bir devir işlemi olmadığını, müvekkilinin Milangaz bayiliğini, farklı tüplerin bulunduğu…Cad. No:2/E Beyağaç adresinde yapmadığını, bahse konu adresteki vergi levhasının müvekkiline ait olmadığını, müvekkili adına düzenlenmiş herhangi bir ruhsat ya da fatura bulunmadığını, davacının haksız feshe rağmen kar kaybı talebinde bulunduğunu, davayı kabul anlamına gelmemek kaydıyla davacının kar kaybını ispat etmesi gerektiğini, müvekkilinin bulunduğu bayilik bölgesinde bilirkişi incelemesi yapılarak davacı şirketin ne kadar sürede bayilik açacağının ve bu şekilde kar kaybının hesaplanması gerektiğini, cezai şart ve tazminatların tenkise tabi tutulması gerektiğini, müvekkilinin, ticari faaliyetlerini esnaf olarak idame ettirdiğini, kökleşmiş Yargıtay kararlarına göre bir tarafın ekonomik olarak yok olmasına neden olabilecek bir tazminat veya cezai şartın, taraflar tacir dahi olsalar ahlaka ve adaba aykırı kabul edildiğini, cezai şart veya tazminatın makul ölçülerde olması gerektiğini, dava konusu ve sözleşmede belirtilen ceza-i şart ve tazminatların fahiş olduğunu, müvekkili, daralan tüplü LPG piyasasında günden güne artan rekabet karşısında ayakta kalmaya çalışırken, bir de kendi dağıtım şirketi tarafından müvekkilinin esnaf faaliyeti boyutundaki iş hayatının bitirilmesinin amaçlandığını ve sözleşmenin feshine neden arayarak bayilik sözleşmesinin feshedildiğini beyanla davanın reddine ve yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacıya tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk derece Mahkemesi 20/01/2019 tarih ve 2017/465 Esas – 2019/55 Karar sayılı kararında; ” … Eldeki davada, açıklanan tüm yasal mevzuatın bir arada değerlendirilmesi neticesinde; işletme hesabına göre defter tutan ve geliri 2017 yılı VUK 177/1-1 maddesinde öngörülen parasal sınırların altına kalan davacı tacir değil esnaf olup dava konusu edilen alacak da bu anlamda her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili bir husustan doğmamış ve mutlak ticari dava da söz konusu olmadığından davanın Asliye Hukuk Mahkemesinde görülmesi gerektiği ve Mahkememizin görevsiz olduğu anlaşıldığı…”gerekçesi ile, 1-Mahkemenin görevsizliğine, HMK 114/1-c ve HMK 115/2 md. uyarınca davanın usulden reddine, 2-HMK 20/1 md. uyarınca kararın kesinleşmesinden itibaren 2 haftalık hak düşürücü süre içerisinde taraflarca mahkememize başvurularak talep edilmesi halinde dava dosyasının görevli İstanbul Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesi’ne gönderilmesine, aksi takdirde talep halinde mahkememizce ek karar ile davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesine, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, Müvekkili şirket ile davalı arasında Tüplü Bayilik sözleşmesi’ nin bulunduğunu, davalının işbu davaya dayanak bayilik sözleşmesine aykırı eylemleri nedeni ile sözleşmeden kaynaklı cezai şart tazminatına ve kar mahkumiyeti tazminatının tahsiline yönelik olduğunu, Türk Ticaret Kanunu’ nun 102. maddesi ve devamı maddelerinde acentelik hükümlerinin yer aldığını, taraflar arasındaki bayilik sözleşmesinin, acentelik hükümlerine tabi olduğunu, TTK madde 4/a da bu kanunda öngörülen hususlarda doğan hukuk davalarının ticari dava niteliğinde olduğunun açık olduğunu, İlk derece mahkemesi davalının esnaf olduğu gerekçesi ile görevsizlik kararı verdiğini, ancak davanın mutlak ticari davalardan olduğunu, ( TTK madde 5/1 ) ileri sürerek, istinaf başvurusunun kabulü ile, yapılacak istinaf incelemesi sonucunda ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’ nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava; taraflar arasındaki tüplü … bayilik sözleşmesinin haklı nedenle feshi iddiasından kaynaklanan kar mahrumiyeti ve cezai şart alacağı davasıdır. İstinaf açısından uyuşmazlık konusu davaya hangi mahkemenin bakması gerektiği, mahkemece verilen görevsizlik kararının, yasa ve usule dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Mahkeme, davalının 5362 sayılı Kanun ile TTK’ nın 15. maddesi kapsamında esnaf olduğu gerekçesiyle davanın asliye hukuk mahkemesinde görülmek üzere görevsizlik kararı vermiştir. Taraflar arasındaki bayilik sözleşmesi 17/07/2013 tarihlidir. Sözleşme davacı tarafından Beyoğlu …. Noterliği’ nin 10/01/2017 tarih ve … no.lu ihtarnamesiyle feshedilmiştir. Davalının … Malmüdürlüğü’ nden getirtilen vergi bildirimleri ve hesap özetlerine göre 2013-2014 ve 2015 yıllarında işletme hesabı defteri tuttuğu, sonrasında bilanço hesabı tuttuğu, 2014 yılı gayrisafi hasılatının 1.025.940,83 TL, 2015 yılı gayrisafi hasılatının 1.564.669,99 TL olduğu, 2016 yılı gelir tablosunda net satışlar tutarının 981.667,21 TL olduğu, 2017 cari yılı net satışlar tutarının da 620.233,51 TL olduğu anlaşılmaktadır. Yargıtay 11.H.D.’ nin 06/03/2018 Tarih ve 2016/11515 E-2018/1718 K sayılı kararında da vurgulandığı gibi, TTK’nin 12. Maddesine göre “Bir ticari işletmeyi, kısmen de olsa, kendi adına işleten kişiye tacir denir. Bir ticari işletmeyi kurup açtığını, sirküler, gazete, radyo, televizyon ve diğer ilan araçlarıyla halka bildirmiş veya işletmesini ticaret siciline tescil ettirerek durumu ilan etmiş olan kimse, fiilen işletmeye başlamamış olsa bile tacir sayılır. Bir ticari işletme açmış gibi, ister kendi adına, ister adi bir şirket veya her ne suretle olursa olsun hukuken var sayılmayan diğer bir şirket adına ortak sıfatıyla işlemlerde bulunan kimse, iyiniyetli üçüncü kişilere karşı tacir gibi sorumlu olur.” hükmü ile anılan Yasa’nın 11. maddesinde “Ticari işletme, esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletmedir. Ticari işletme ile esnaf işletmesi arasındaki sınır, Bakanlar Kurulunca çıkarılacak kararnamede gösterilir.” Yine TTK’nin 15. maddesinde de “İster gezici olsun ister bir dükkânda veya bir sokağın belirli yerlerinde sabit bulunsun, ekonomik faaliyeti sermayesinden fazla bedenî çalışmasına dayanan ve geliri 11. maddenin ikinci fıkrası uyarınca çıkarılacak kararnamede gösterilen sınırı aşmayan ve sanat veya ticaretle uğraşan kişi esnaftır.” düzenlemesi bulunmaktadır. Yargıtay 11.H.D’nin yerleşik uygulamalarına göre: bir kimsenin Vergi Usul Kanunu’na göre esnaf sayılması, TTK yönünden de esnaf kabul edilmesini gerektirmez. Ticaret siciline ya da Oda’ ya kayıtlı olmamak da tacir olmamanın kesin bir kanıtı olmadığı gibi, vergi mükellefi olup olmamak da tacir ve esnaf ayrımında kesin bir ölçüt olarak kabul edilemez. Mülga 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 1463. maddesine göre, Bakanlar Kurulu’nca 18.06.2007 tarihinde kararlaştırılıp, 21.07.2007 tarih ve 26589 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan, 2007/12362 sayılı Bakanlar Kurulu Kararında esnaf – tacir ayırımının nasıl yapılacağı belirlenmiştir. 6103 sayılı Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 10. maddesinde ticari işletmeler hakkında 6102 sayılı TTK’nin 11/2 madde ve fıkrasında öngörülen Bakanlar Kurulu kararı çıkarılıncaya kadar yürürlükte bulunan düzenlemelerin uygulanacağı belirtildiğinden Bakanlar Kurulu kararının uygulanmasına devam edilerek esnaf ve tacir ayrımının anılan kararda belirtilen kıstasların değerlendirilmesi suretiyle yapılması gerekecektir.Açıklanan nedenlerle, mahkemece yukarıda yapılan açıklamalar nazara alınmak suretiyle davacının faaliyetinin esnaf faaliyeti olup olmadığı, işin hacmi itibariyle ticari muhasebeyi gerektirip gerektirmediği, ticari faaliyet boyutuna erişip erişmediği değerlendirilip, gerekirse bu hususta bilirkişi incelemesi yapılarak davacının tacir ya da esnaf olduğunun kesin bir şekilde belirlenmesinden sonra sonucuna göre karar verilmesi gerekirken bu meyanda deliller toplanmadan eksik incelemeye dayalı yazılı şekilde karar verildiğinden davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, HMK 353/1-a-3 maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak dosyanın mahkemesine iadesine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davacının istinaf başvurusunun KABULÜ ile; 1-İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 30/01/2019 tarih ve 2017/465 Esas – 2019/55 Karar sayılı kararının HMK 353/1-a-3 maddesi uyarınca ORTADAN KALDIRILMASINA ve dosyanın mahkemesine İADESİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davacı tarafından yatırılan 121,30 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 44,40 TL istinaf karar harcının talep halinde iadesine, 3-İstinaf kanun yoluna başvurma harcı 121,30 TL ile dosyanın Bölge Adliye Mahkemesi’ ne gidiş – dönüş masrafı 20,00 TL toplamı 141,30 TL’ nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 4-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine, 5-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 09/10/2019 tarihinde HMK 353/1-a-3 maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.