Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/1413 E. 2021/838 K. 03.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1413 Esas
KARAR NO : 2021/838 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 21/12/2018
NUMARASI : 2014/441 Esas 2018/1367 Karar
DAVANIN KONUSU: Tazminat
KARAR TARİHİ: 03/06/2021
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: ASIL DAVADA : Davacı vekili dava dilekçesi ile,İstanbul …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile 183.885,58-TL tutarlı icra takibi başlatıldığını, davalının icra takibine 31.01.2013 günü borca itiraz etmesi neticesinde, İstanbul 43. Asliye Ticaret Mahkemesi 2013/111 Esas sayılı dosyası ile dava açıldığını, yapılan itirazın hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, yapılan icra takibinin, 15.06.2008 tarihli ‘”Antrepo ve Nakliye Sözleşmesi”nden kaynaklandığını, sözleşme gereği davalının almış olduğu hizmet karşılığı ve de faizi ile birlikte 183.885,58-TL’yi ödemesi gerektiğini, kötü niyetli olarak yapılan itiraz nedeniyle davalı taraf aleyhine %20 den aşağı olmamak kaydı ile icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama masrafları ve ücreti vekaletin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini, ilgili Mahkemece iş bu dava dosyasının 12.07.2013 günü alınan karar ile birleştirilmesi hususu ile hükme bağlandığını, alacağın birleşen 2013/121 sayılı dava dosyasındaki miktarından farklı olmak üzere masraflara karşı alacağın şimdilik 125.457,65-TL’nin tahsili ile, kötü niyetli olarak yapılan itiraz nedeniyle davalı taraf aleyhine %20 den aşağı olmamak kaydı ile icra inkar tazminatı hükmedilmesine yargılama masrafları ve ücreti vekaletin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, Davacının hangi dönem için hangi oran ile antrepo hizmet bedeli istediğine ve takip dayanağı rakama nasıl ulaştığına açıklık getirmek durumunda olduğunu, davalının davacıya herhangi bir borcunun bulunmaması sebebiyle davanın kabul edilmesinin mümkün olmadığını, ayrıca antrepo kapandıktan sonra da davacı tarafından antrepo hizmeti verilmediğini, buna rağmen sözleşmede belirtilen hizmet bedelinin talep edilmesinin mümkün olmadığını, sözleşmenin fesih tarihi olan 07.07.2009 tarihinden sonra antrepoya herhangi bir eşya getirilmediğini, bu nedenle yapılan talebin yersiz ve mesnetsiz olduğunu, bu nedenle de davacının haksız ve kötü niyetli davasının reddi ile takibin iptaline, davacının haksız ve kötü niyetli başlatmış olduğu icra takibi sebebiyle alacağın % 20’sinden aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına mahkum edilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı yana yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
BİRLEŞEN DAVADA : Davacı vekili dava dilekçesi ile, taraflar arasında imzalanan 15.06.2008 tarihli “Antrepo ve Nakliye Sözleşmesi”nin davalı/borçlu … tarafından 07.07.2009 tarihi itibarıyla feshedildiğini, ancak borçlu davalının sözleşmenin fesih tarihi olan 07.07.2009 tarihi itibarıyla bu sözleşme doğrultusunda müvekkili şirketten almış olduğu antrepo ve nakliye hizmetleri bedeli olarak faizi ile birlikte toplam 183.885,58-TL borcu bulunduğunu, bahsi geçen alacağın ödenmesinin müteakip taleplere rağmen ödenmediğini, işbu alacağa ilişkin ödeme yapılmaması nedeniyle İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davalı/borçlu şirket tarafından yapılan haksız ve mesnetsiz itiraz nedeniyle takibin durduğundan bahisle davalının icra takibine vaki itirazının itirazının iptaline, takibin devamına, haksız itiraz nedeniyle %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ile avukatlık ücretinin davalı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesi ile, Öncelikli olarak davacının icra takibi, genel bir ifade ile “antrepo ve nakliye sözleşmesinden kaynaklanan alacak” şeklinde belirtmiş olması sebebiyle belirsiz nitelikte olduğunu, davacının dava dilekçesi ile hangi dönem için hangi oran ile antrepo hizmet bedeli istediğine ve takip dayanağı rakama nasıl ulaştığına açıklık getirmek durumunda olduğunu, takip konusu bedelin hesaplanmasına ilişkin itirazları saklı kalmak üzere müvekkili davalının davacıya herhangi bir borcu bulunmaması sebebiyle davanın kabul edilmesinin mümkün olmadığını, taraflar arasında davaya konu 15.06.2008 tarihli “Antrepo ve Nakliye Sözleşmesi” imzalandığını, akabinde müvekkili davalı şirket tarafından gönderilen Bakırköy … Noterliğinin 07.04.2009 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile sözleşme şartlarına uygun olarak 07.07.2009 tarihi itibarıyla sözleşmenin feshedildiğinin bildirildiğini ve sözleşmenin 3.1.1.maddesi uyarınca dolar kurunun 1.50’nin çok üzerine çıkması sebebiyle 01.09.2008 tarihinden itibaren dolar kurunun bu rakamda sabitlenmesi yönünde fiyat revizyonu ve bu tarihten itibaren geriye dönük olarak ödenen bedellerin iadesinin talep edildiğini, davacı şirketin ise bu ihtarnameye gönderdiği cevabi ihtarname ile geriye dönük revizyon talebinin kabul edilmediği gibi fatura taihinden itibaren on beş gün içinde havale edilmeyen ödeme ile ilgili 18.104,47-TL gecikme faizi talep edildiğini, müvekkilinin gümrük mevzuatı gereği antrepo ile ilgili yerine getirmesi gereken sorumluluklarını yerine getirmesi ve belgelerin tamamlanması halinde antrepodaki emtianın müvekkiline teslim edileceğinin bildirildiğini, yani bu aşamada davacının müvekkilinin yasa ve sözleşmeye uygun fesih ihbarı neticesinde antrepodaki emtiayı teslim alma talebine rağmen ürünleri muhafaza etmeye devam ettiğini, kendi haksız ve sözleşmeye aykırı eylemi sebebiyle antrepo bedeli işletilmesini sağlamaya çalıştığını, taraflar arasındaki kira sözleşmesi ve genel hükümler gereği kendisine düşen taşınmazı kullanıma ve faydalanmaya hazır bir şekilde kiracıya teslim etmek şeklindeki temel ifa yükümlülüğünü yerine getirmeyen bilakis müvekkili davalı şirketin taşınmazdan gereği gibi faydalanmasına kusurlu eylemi sebebiyle engel olan davacının herhangi bir bedel talep etme hakkı bulunmadığını, bu sebeple davacının alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına mahkum edilmesi gerektiğini, diğer yandan davacının İstanbul 17. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2013/22 esas sayılı dosyası ile açmış olduğu davada davacı dava dilekçesinde davanın konusunun taraflar arasındaki sözleşmenin fesh edilmesine rağmen 07.07.2009-04.01.2011 tarihleri arasında gayrimenkulün müvekkili şirket tarafından boşaltılmaması ve işgale devam etmesi nedeniyle rayiç bedeller doğrultusunda kar kaybı, yapılmak zorunda kalınan masrafların tespiti ile şimdilik 125.457,65-TL’nin tahsilini talep ve dava ettiğini bildirerek davacının haksız ve kötü niyetli davasının reddi ile takibin iptaline, davacının haksız ve kötü niyetli başlatmış olduğu icra takibi sebebiyle alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına mahkum edilmesine, işbu dava dosyasının İstanbul 17.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2013/22 esas sayılı dosyasında açılmış bulunan dava dosyası ile birleştirilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı yana yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:İlk Derece Mahkemesi 21/12/2018 tarih ve 2014/441 Esas – 2018/1367 Karar sayılı kararında;”…Tüm Dosya Kapsamı Bir Bütün Olarak Değerlendirildiğinde;Asıl Dava Yönünden Yapılan Değerlendirme:Asıl Davada talep Sözleşmenin 07/07/2009 tarihinde sona erdirilmesine rağmen 04/01/2011 tarihine kadar antreponun boşaltılmaması nedeniyle;-Kullanım Bedeli-Kar Kaybı-Masraflar nedeniyle oluşan zarar-Belirsiz alacak olarak toplam 125.457,65-TL’nin davalıdan tahsil edilmesine ilişkindir.4458 Sayılı Gümrük Kanunu’nun 93. ve devamı maddeleri ile 31.05.2002 tarihli 24771 (Mükerrer) Sayılı Resmî Gazetede yayınlanan Gümrük Yönetmeliği’nin 278 ve devamı maddeleri ve 07.10.2009 tarihli 27369 (Mükerrer) Sayılı Resmî Gazetede yayınlanan Gümrük Yönetmeliğinin 329 ve devamı maddeleri Gümrük Antrepo rejimine ilişkin hükümler içermektedir.Gümrük Kanunu’nun 97. Maddesi: “1.Bir genel antrepo işletilmesi için izin verildiğinde, antrepo veya eşyanın özellik-lerine göre 96 ncı maddenin bir istisnası olarak, aynı maddenin (a) ve (b) bentlerinde belirtilen yükümlülüklerin münhasıran kullanıcıya ait olduğu, işletme izninde belirtilebilir.2.Kullanıcı, eşyanın antrepo rejimine tabi tutulmasına ilişkin yükümlülülüklerini yeri-ne getirmekten her halükarda sorumludur.” hükmünü,31.05.2002 tarihli 24771 (Mükerrer) Sayılı Resmî Gazetede yayınlanan Gümrük Yönetmeliği’nin 278/1-a maddesi:”A Tipi Antrepo; işleticisinin, stok kayıtlarını tuttuğu ve antrepoya konulan eşyada herhangi bir noksanlık olması halinde gümrük vergilerini ödemekten sorumlu olduğu genel antrepo tipidir.” hükmünü ve07.10.2009 tarihli 27369 (Mükerrer) Sayılı Resmî Gazetede yayınlanan Gümrük Yönetmeliğinin Gümrük Yönetmeliğinin 329/1-a maddesi:”A tipi antrepo, işleticisinin, stok kayıtlarını tuttuğu ve antrepoya konulan eşyada her hangi bir noksanlık olması halinde gümrük vergilerini ödemekten sorumlu olduğu genel antrepo tipidir.” hükmünü düzenlemiştir.Somut olayda Antrepo işleticisi davacı, kullanıcı ise davalıdır. Taraflar arasındaki sözleşme 07/07/2009 tarihinde sona erdirilmiş ise de Halkalı Gümrük İdaresi tarafından 27/05/2009 tarihinde kaçak tespit tutanağı düzenlenmiştir. Davalı şirkete ait mallara kaçak olduğu zannıyla davalı gümrük idaresi tarafından el konulduğu ve davacı şirkete ait antrepoda muhafaza edildiği ve eşyanın 04/01/2011 tarihinde tasfiye edildiği hususunda ihtilaf yoktur. Mahkememizce aldırılan bilirkişi raporları, davalı şirket lehine sonuçlanan vergi mahkemesi kararları, kaçakçılık suçuna ilişkin devam eden ceza mahkemesinde alınan bilirkişi raporları, taraflar arasındaki sözleşme ile yukarıda bahsedilen kanun ve yönetmelik maddeleri bir bütün olarak değerlendirildiğinde; A tipi Antrepo işleticisi olan davacı tarafın kanun ve yönetmelik gereğince tutması gereken kayıtları usulüne uygun olarak tutmadığı ve bu suretle yükümlülüklerini yerine getirmediği ve kusurlu olduğu, Antrepo tipi değerlendirildiğinde davalı tarafa atfedilebilecek bir kusurun bulunmadğı, davacı tarafın kusuru nedeniyle davalı tarafın 27/05/2009 tarihi itibariyle antrepodaki dava konusu emtialar üzerindeki tasarruf imkanının ortadan kalktığı, kural olarak, 6098 Sayılı TBK’nın 574 ve devamı maddeleri uyarınca antrepo ücretinden davalı sorumlu ise de davacı tarafın yükümlülüklerini yerine getirmemesi nedeniyle gümrük idaresinin soruşturma başlatmasından dolayı davalı tarafın antrepoda bulunan eşyalarını alma imkanın bulunmadığı, davalı tarafın eşyalar üzerinde tasarruf imkanı kalmadığından ve davacı antrepocunun da Gümrük Kanunu ve Gümrük Yönetmeliği gereğince emtianın saklanabileceği başka bir yere taşınması veya tasfiyesine yönelik Gümrük İdaresine yönelik bir talebinin de bulunmadığı, 6098 Sayılı TBK’nın 114/2. maddesinin dalaletiyle 52/1. Maddesi (818 Sayılı BK’nın 98/2. maddesinin dalaletiyle 44. maddesi) gereğince davacı tarafın zararının artmasına kendisinin neden olduğu, sonuç olarak hem Gümrük Kanunu ve Yönetmeliği hem de Borçlar Kanunu’nun anılan maddeleri gereğince davacı tarafın yükümlülüklerini yerine getirmemesi ve kusuru nedeniyle dava konusu eşyaların antrepoda saklanmaya devam edildiği, bu sebeple sözleşmenin fesih tarihi olan 07/07/2009 ile 04/01/2011 tarihileri arasındaki antrepo ücretinden davalının sorumlu olmadığı kanaati hasıl olmakla asıl davanın reddine karar verilmiştir.Birleşen Dava Yönünden Yapılan Değerlendirme:Birleşen davada talep İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas Sayılı dosyası ile davacı tarafça başlatılan takibe davalı tarafça yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir.Takip talebinin konusu “Antrepo ve Nakliye” sözleşmenin fesih tarihi olan 07/07/2009 tarihine kadarki sözleşme bedelinin davalı taraftan tahsili istemine ilişkindir. Taraflar arasında imzalanan 15.06.2008 tarihli “Antrepo ve Nakliye Sözleşmesi” nin davalı tarafından 07.07.2009 tarihi itibarıyla feshedildiği, davalının sözleşmenin feshedildiği 07.07.2009 tarihinde davacı tarafa 05/05/2017 tarihli Smm bilirkişi raporunda belirtildiği gibi 110.340,37-TL borçlu olduğu, Davacının defter kayıtlarını davalının defter kayıtlarının doğruladığı, davalının defterinde borç göründüğüne göre davalının ödemeyi belge ile ispat etmek zorunda olduğu, davalının ödeme yaptığını veya borcunun bulunmadığını ispat edemediği, davalı tarafından 28.07.2009 tarihinde yapılan 40.000,00-TL ödemenin düşülmesi sonucu kalan borç miktarının 70.340,37-TL olduğu, 07.07.2009 tarihinden takip tarihi olan 23/01/2013 tarihine kadar olan faiz miktarının 80.969,58-TL olduğu, faiz miktarının usul ekonomisi gereğince mahkememizce resen hesaplandığı, (07.07.2009 tarihinden takip tarihi olan 23/01/2013 tarihine kadar “Antrepo ve Nakliye” sözleşmenin 3.3.3. Maddesi gereğince yıllık %32 oranı üzerinden) anılan bilirkişi raporunun usul ve yasaya uygun olması nedeniyle hükme esas alındığı, sonuç olarak asıl alacak ve faiz toplamı 151.309,95-TL üzerinden birleşen davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, alacak yargılama sonucu belirlendiğinden icra inkar tazminatına hükmedilmemiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur….”gerekçesi ile, 1-Asıl davanın REDDİNE,a-Peşin alınan 2.142,55-TL harçtan alınması gerekli 35,90-TL karar harcının mahsubu ile kalan 2.106,65-TL nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,b-Davalı kendisini vekille temsil ettiğinden AAÜT hükümleri gereğince hesaplanan 12.786,61-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,c-Yapılan yargılama giderinin davacı taraf üzerinde bırakılmasına,2-Birleşen davanın KISMEN KABULÜ ile:İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takip dosyasına yapılan İTİRAZIN KISMEN İPTALİ ile takibin 70.340,37-TL asıl alacak ve 80.969,58-TL faiz alacağı olmak üzere toplam 151.309,95-TL üzerinden takip talebindeki diğer koşullar ile DEVAMINA,Fazlaya ilişkin istemin reddine,a-Alacağın yargılama sonunuda belirlenmesi ve likit ve hesaplanabilir olmaması nedeniyle icra inkar tazminatı talebinin REDDİNE, karar verilmiş ve karara karşı asıl ve birleşen davada davacı ve asıl ve birleşen davada davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Asıl ve birleşen davada davacı vekili istinaf dilekçesi ile, Müvekkili şirket ile davalı 15.06.2008 tarihinde müvekkili şirkete ait Halkalı Gümrük Müdürlüğü’ne bağlı Haramidere’de bulunan deponun kullanımı ve yapılan nakliye hizmetlerini içeren Antrepo ve Nakliye Sözleşmesi akdedildiği, işbu Sözleşme’nin ise 07.07.2009 itibariyle feshedildiği, 07.04.2009 tarihinde gönderilen ihtarname ile davalı tarafından müvekkili şirkete bildirildiği, Sözleşme’nin 07.07.2009 tarihinde feshedilmiş olmasına rağmen davalıya ait ürünler 04.01.2011 tarihine kadar boşaltılmadığını, bu olgular dosya kapsamında sabit olduğu, taraflarınca ikame edilen asıl dava ile de Sözleşme’nin feshinden sonra davalıya ait ürünlerin depodan alınmasına kadar geçen sürede oluşan kullanım bedeli, kar kayı ve yapılmak zorunda kalınan masraflar talep edildiğini, Müvekkili şirket ile davalı 15.06.2008 tarihinde müvekkili şirkete ait Halkalı Gümrük Müdürlüğü’ne bağlı Haramidere’de bulunan deponun kullanımı ve yapılan nakliye hizmetlerini içeren Antrepo ve Nakliye Sözleşmesi akdettiklerini, Sözleşme’nin 07.07.2009 itibariyle feshedildiği 07.04.2009 tarihinde gönderilen ihtarname ile davalı tarafından müvekkil şirkete bildirildiğini, Sözleşme’nin 07.07.2009 tarihinde feshedilmiş olmasına rağmen davalıya ait ürünler 04.01.2011 tarihine kadar boşaltılmadığını, İşbu asıl dava ile Sözleşme’nin feshinden sonra davalıya ait ürünlerin depodan alınmasına kadar geçen sürede oluşan kullanım bedeli, kar kayı ve yapılmak zorunda kalınan masraflar talep edilmekte olduğunu, Mahkemece ise, itirazlara ilişkin gerekli ve yeterli değerlendirme yapılmaksızın tanzim edilen rapor dayanak yapılması yoluna gidilmek suretiyle, özetle; ” …antrepo tipi değerlendirildiğinde, davalı tarafa atfedilecek bir kusurun bulunmadığı, davacı tarafın kusuru nedeniyle davalı tarafın, antrepodaki emtialar üzerinde tasarruf imkanının ortadan kalktığı, gümrük idaresinin soruşturma başlatmasından dolayı davalı tarafın antrepoda bulunan eşyalarını alma imkanın bulunmadığı, davalı tarafın eşyalar üzerinde tasarruf imkanı kalmadığından ve davacı antrepocunun kusuru nedeniyle eşyaların antrepoda saklanmaya devam edildiği, bu sebeple sözleşmenin fesih tarihi olan07.07.2009 ile 04.01.2011 tarihleri arasındaki antrepo ücretinden davalının sorumlu olmadığı kanaati hasıl olmakla asıl davanın reddine” hükmü ittihaz edildiğini, Asıl davanın reddine dair mahkeme kararı, somut olayın şartlarına ve özelliklerine inmeyen ve salt, antrepo tipine dayanan, şekli bir yorum ile ittihaz edilen haksız ve hatalı bir hüküm olduğu, Mahkemece, yukarıda belirtilmiş olduğu üzere salt, antrepo tipinin A tipi Antrepo olduğuna vurgu ile bu tipte antrepolara dair şekli yorum ile hüküm kurulması, somut olayla örtüşmeyen ve haksız bir neticeye sebebiyet verdiğini, mahkemece, bu konudaki soruşturma dosyasında alınan bilirkişi raporu ve içeriği, müteaddit açıklama ve itirazlarına rağmen, tümüyle göz ardı edildiğini, Dosyada mübrez Soruşturma Raporu’nda ve K.Çekmece 1. Sulh Ceza Mahkemesi’nin 2010/1872 D.iş sayılı karar dosyasında mübrez bilirkişi raporu ve uzman görüşü ile de detaylı olarak tespit edildiği, Dosyada bulunan Soruşturma Raporu’nun 300. Sayfasında;“…Raporumuzda yer verilen antrepo eksiklik ve fazlalıklarının, genel olarak sistematik bir kaçakçılık kastından ziyade, … Lojsitik tarafından işletilmekte olan antrepo üzerinde personel yetersizliği ve iş yoğunluğu kaynaklı olarak gümrük memurlarınca etkin denetim ve gözetim yapılmaması ile anılan antrepo işleticisinin neredeyse tüm kullanımın …’ya tahsis etmesinden dolayı stok takibindeki kontrol ve inisiyatifi kaybetmesinden kaynaklandığı, öte yandan antreponun … tarafından bir nevi lojistik merkezi olarak kullanıldığı, bu nedenle milyonlarla ifade edilen miktarda eşyanın antrepoda sirküle olduğu, keza antrepoya dünyanın birçok noktasından gelen eşyaların burada elleçleme faaliyetlerine tabi tutularak paketlendiği ve transit ve ithalat işlemlerine tabi tutulduğu, bu yeniden paketleme esnasında ayrı ayrı birçok gümrükçe onaylanmış işleme tabi eşyanın bir araya getirilerek yine dünyanın birçok noktasına gönderildiği, bu işlemler yapılırken antrepoya ve içindeki millileşmemiş eşyaya ilişkin olarak gümrük mevzuatı ile öngörülen birçok hükmün göz ardı edildiği, antrepodan fiilen çıkarılan eşyaların daha sonra kayıtlara geçirildiği, anca bu esnada çok sayıda eşyanın da kayıtlarının içinden çıkılamaz bir şekilde karıştığı, antreponun adeta bir milli depo gibi kullanıldığı ve tüm bu sebeplere dayalı olarak antrepo fiili durumu ile kaydi durumun tamamen farklılaştığı” tespiti yapıldığını, Soruşturma raporundaki açıklamalar ve genel işleyiş doğrultusunda; Gümrük antrepo işleticilerinin sadece manuel defter kayıtlarıyla veya herhangi bir sisteme entegre olmayan (Excel gibi) bir bilgisayar programı üzerinde antrepo stok kayıtlarını tutabildiği, bu kayıtların ise tamamen eşya sahibi … tarafından kendilerine ibraz edilen (kap çıkış fişi v.s.) esas alınarak tutulduğu, elleçleme faaliyeti içinde bulunmayan ve eşyanın antrepodan çıkışını kap adedi itibariyle kontrol etmekle yükümlü… Lojistik’in elleçlemeye tabi tutulduğu ve farklı paketlenmiş ürünlerin bulunduğu kapları bozamayacak durumda olduğu ve eşyaların antrepodan çıkışını kap adedi itibariyle ve kapı çıkış fişlerine göre kontrol etmekle yükümlü bulunduğu, olayda eşyaların tamamına ait kapı çıkış fişlerinin mevcut olduğu, …, kayden antrepoda bulunması gereken kap adetlerini her zaman tam olarak bulundurduğu, oysa Gümrük antrepo işleticilerinin sadece manuel defter kayıtlarıyla veya herhangi bir sisteme entegre olmayan (Excel gibi) bir bilgisayar programı üzerinde antrepo stok kayıtlarını tutabildiği, kendisinin dahil olmadığı gümrük … sistemindeki işlemler sebebiyle sistemdeki açık kayıtları ve gümrük rejimine ilişkin hükümlerin ihlal edilmiş olduğunu öngörmesinin mümkün olamayacağını, Şu halde, somut olayda ve ticari ilişkide, antreponun fiili kullanımının ve işletmesinin tümüyle davalı tarafa bırakılmış olduğu tespit edilmiş olduğu halde, bu olgu göz ardı edilmek suretiyle, Mahkemece, işbu ceza dosyasında alınan raporun esas alınmaması ve “davalı tarafa atfedilebilecek bir kusurun bulunmadığının?” gerekçe yapılması çok haksız ve hatalı olduğunu, Hiçbir şekilde, yukarıda yer alan itirazlarına halel gelmemek ve kusur isnadının kabulü manasında olmamak kaydı ile, Mahkemece, asıl davanın külliyen kabulüne karar verilmeyecek idiyse dahi, antreponun davalı … fiili anlamında tümüyle yönetim ve denetiminin bırakıldığının sabit olmasından bahisle, müterafik kusur olgusunun irdelenmesi yasaya ve hakkaniyete uygun olacağını, İşbu dosyada alınan ve karara esas yapılan Bilirkişi raporunda, sayın heyet tarafından “…Öte yandan dava dosyası ve birleşen dosya ekleri bir bütün olarak değerlendirildiğinde davalının elleçleme işlemlerindeki yoğunluğu, antrepoyu tek başına kullanması ve de gerek gümrük memurunca gerekse antrepo personelince yeterli denetimin sağlanamadığı; bu vesile ile davalının kayıtları tutulmasını imkansız hale gelmesine sebebiyet verdiği anlaşılmaktadır. Davalının antrepoda yoğun faaliyeti ve bundan dolayı gereği gibi rapor etmemesi olguları heyetimizce davalının eylemlerinin davacının gereği gibi faaliyetlerini yürütememesinde etkili olduğunu düşündürmektedir.” denilmek suretiyle Soruşturma Raporu ve K.Çekmece 1. Sulh Ceza Mahkemesi’nin 2010/1872 D.iş sayılı karar dosyasında mübrez bilirkişi raporu ve uzman görüşü çerçevesinde davalının sorumluluğunun tespitinin yapılmış olmasına rağmen, netice olarak müvekkili şirketin idareye karşı sorumluluklarını ve uyulması gereken kural ve müeyyideleri tam olarak yerine getirmediğinden bahisle davalının hiçbir sorumluluğunun bulunmadığı yönünde bir tespitte bulunulmuş olması açıkça hatalı olduğunu, Bilirkişiler tarafından yapılan bu tespite rağmen nihai değerlendirmede sözleşme koşulları nazara alınmaksızın genel ifadelerle tüm kusurun müvekkili şirkete atfedilmesi açık bir çelişkili olduğunu, Eşyaların tamamının gümrük idaresi tarafından çıkışına izin verildiği anlamına gelen gümrükçe düzenlenmiş kapı çıkış fişlerinin mevcut olduğunun kontrolörler tarafından tespit edilmiş olduğu, kapı çıkış fişlerinin ibrazı halinde antrepo işleteninin başka bir belge araması veya işlemin gerçekliği ve mevzuata aykırılığı konusunda şüphe duymasının olağan olmadığını, … antrepoya alınan kapların tamamında elleçleme yaparak barkod sistemini de kullanmamak suretiyle kendisinin yarattığı karışıklıktan yararlandığı, elleçleme faaliyetinin tarafı olmayan, … sisteminde veri girişi ve kontrol yetkisi bulunmayan ancak eşya sahibi … tarafından ibraz edilen belgelere istinaden manuel kayıt tutmak zorunda olan müvekkil antrepo işleteninin kasıtlı olarak yanıltıldığı ve diğer taraftan gümrük memurlarının iş yoğunluğunu ve … sisteminin zafiyetini kullanarak gerçekleştirdiği usulsüz eylemlerinde tek hakimiyet sahibinin … olduğunu, Bu hususlar dosyada mübrez Soruşturma Raporu’nda ve K.Çekmece 1. Sulh Ceza Mahkemesi’nin 2010/1872 D.iş sayılı karar dosyasında mübrez bilirkişi raporu ve yine Mahkemece nazara alınmayan dosyada mübrez uzman görüşü ile de detaylı olarak tespit edildiğini, Bunların yanı sıra, Mahkemece hükme esas alınan raporda, sayın heyet, Sözleşme hükümlerini de eksik ve hatalı değerlendirildiğini, … arasında 15.06.2008 tarihinde imzalanan Antrepo ve Nakliye Sözleşmesi’nin;• 2.1.6 maddesinde “Hizmet alan (Erk Pazarlama) yanlış doküman, bilgi, belge ibrazı sonucu gümrük, belediye, valilik, emniyet veya devlet makamları ile yaşanan sorunlardan oluşan tüm masraf, hasar ve cezalardan sorumludur.”•2.1.8 maddesinde “Hizmet alan (Erk Pazarlama) irsaliyede/beyannamede gösterilen her bir malın tam ve doğru beyan edileceğini ve işlemlerin yasal prosedürlere uygun yürütüleceğini beyan ve taahhüt eder.”• 2.1.9 maddesinde “Hizmet alan (…) fiziksel stoklarda oluşacak her türlü kayıp, hasar, eksiklik ve fazlalıktan ve bu nedenle oluşabilecek sonuçlarından sorumludur.”•2.2.6 maddesinde “Hizmet alan (Erk Pazarlama) her ay antrepoda olan mal değerini Hizmet Veren’e ( … ) yaz1h olarak beyan edecektir.” hükümlerine yer verildiğini, Sözleşmenin bu hükümlerinden de anlaşılacağı üzere, … ait antrepoda tüm mal hareketleri ile bunlara ilişkin belgelerin hazırlanması ve gümrük idaresine ibrazı sorumluluğunu … üstlenmiş ve ayrıca usulüne uygun olmayan işlemler neticesinde oluşabilecek sonuçlarından da sorumlu olacağını beyan ve taahhüt ettiğini, Bilirkişi heyeti tarafından, taraflar arasındaki Sözleşmenin tüm bu maddeleri de yine göz ardı edilerek hüküm kurulduğunu, dosyada bulunan Soruşturma Raporu ve K.Çekmece 1. Sulh Ceza Mahkemesi’nin 2010/1872 D.iş sayılı karar dosyasında mübrez bilirkişi raporu ve uzman görüşünde davalının usulsüz ve sözleşmeye aykırı işlemleri açıkça ortaya konulduğu, davalının usulsüz işlemleri nedeni ortaya çıkan müvekkili zararının tazmin etmesi gerekeceğini, Bilirkişi heyeti tarafından müvekkili şirketin oluşan masraflar ile ilgili talepleri de eksik ve hatalı olarak değerlendirildiği, yukarıda açıklandığı üzere davalının sözleşmeye aykırı eylemleri nedeni ile müvekkiline ait antreponun kapatılmasına karar verildiği, bu nedenle sözleşmenin feshinden sonra oluşabilecek her türlü zarardan, bu kapsamda gümrük mesai ücretleri, memur yolluk ücretleri, antreponun davalı tarafından boşaltılmamış olması nedeniyle oluşan antrepo yıllık işletme harcı ve Yetkilendirilmiş Gümrük Müşavirine ödenen ücret ve bununla sınırlı olmamak üzere her türlü ücretten ve zarardan sorumlu olacağını, Yukarıda yapılan açıklamalar ve dosyaya sunmuş oldukları deliller doğrultusunda davalı …’nın eylem ve işlemleri neticesinde müvekkili … kendisine ait söz konusu yeri 04.01.2011 tarihine kadar ne antrepo ne de depo olarak kullanamadığı ve bu hususla ilgili birçok resmi prosedüre de maruz kalınmak sureti ile sair zararlara da düçar olduğu ve bu nedenle bu dönem zarfında müvekkilinin uğramış olduğu zararların tazmini gerektiğini, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, asıl davanın reddine ilişkin ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, asıl davanın kabulüne, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Asıl ve birleşen davada davalı vekili istinaf dilekçesi ile, Davacının icra takibi ile ileri sürdüğü alacağının dayanağı olan faturalara ilişkin tarih ve bedellerinin dahi belirtilmemiş olması, iddia ettiği zarar kalemlerinin neye ilişkin olduğunun açıklanmaması, dosyada mevcut bilirkişi raporlarında çelişkiler yer alması gözetilmeden, kaldı ki bu raporlarda yer alan çelişkilerin giderilmesi için yerel mahkeme tarafından heyet raporu alınmasına karar verildikten sonra bu karardan dönülerek davalı aleyhine hüküm tesis edilmesi usul ve yasaya aykırı olduğunu, Yerel Mahkeme Birleşen İstanbul 43. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2013/111 Esas sayılı dava dosyasına sundukları ve birleşme neticesinde sunulan dilekçelerini dikkate almadan hüküm tesis etmekle; taraflar arasında, davaya konu 15.06.2008 tarihli“Antrepo ve Nakliye Sözleşmesi” imzalanmış, akabinde müvekkili davalı şirket tarafından gönderilen Bakırköy … Noterliğinin 07.04.2009 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile, sözleşme şartlarına uygun olarak 07.07.2009 tarihi itibariyle sözleşmenin feshedildiğinin bildirildiği ve sözleşmenin 3.1.1 maddesi uyarınca dolar kurunun 1.50’nin çok üzerine çıkması sebebiyle, 01.09.2008 tarihinden itibaren dolar kurunun bu rakamda sabitlenmesi yönünde fiyat revizyonu ve bu tarihten itibaren geriye dönük olarak fazla ödenen bedellerin iadesi talep edildiği, davacı şirket ise, bu ihtarnameye cevaben gönderdiği Büyükçekmece …. Noterliği’nin 16.04.2009 tarih ve … yevmiye numaralı cevabi ihtarnamesi ile geriye dönük revizyon talebi kabul edilmediği gibi, fatura tarihinden itibaren on beş gün içinde havale edilmeyen ödeme ile ilgili gecikme faizi talep edildiği, müvekkilinin gümrük mevzuatı gereği antrepo ile ilgili yerine getirmesi gereken sorumluluklarını yerine getirmesi ve belgelerin tamamlanması halinde antrepodaki emtianın müvekkile teslim edileceğini bildirdiği, yani bu aşamada davacı, müvekkilinin yasa ve sözleşemeye uygun fesih ihbarı neticesinde antrepodaki emtiayı teslim alma talebine rağmen, ürünleri muhafaza etmeye devam ettiği, kendi haksız ve sözleşmeye aykırı eylemi sebebiyle antrepo bedeli işletilmesini sağlamaya çalıştığını, ancak Yerel Mahkeme talep ve dilekçeleri bilirkişi raporlarına karşı beyanları değerlendirmeden hüküm tesis ettiğini, Bir diğer husus Mahkeme, her ne kadar Bilirkişi raporunda bir kısım tespitler davalı lehine olsa da bu raporlar ile hüküm verilemeyeceği sabit olmasına rağmen, davacının fahiş faiz talebini de dikkate alarak eksik oluşturulan raporlar doğrultusunda Birleşen dosya yönünden karar vermiş olup, yerel mahkeme kararı bu hali ile usul ve yasaya aykırılıklar içermekte olduğunu, Bilirkişi raporunda birleşen dava yönünden; müvekkili şirket defterlerinde borç olarak yer alan 21.014, 50- TL’nin grup şirketlerden birine virman yapılmak suretiyle , yine 26.05.2011 tarihinde davacıya olan cari hesap borcunun toplam 48.682,36-TL tutarındaki kısmının Olağandışı Gelir ve Karlar Hesabına virmanlanmak suretiyle borcu düşürücü nitelikte işlem yapılmış olduğu tespitinin açıkça varsayıma ve eksik incelemeye dayalı olması, kaldı ki, her ne kadar davacının ticari defterleri üzerinde inceleme yapılıp kısmen de olsa müvekkilden alacaklı olduğu yönünde bir tespit yapılmışsa da, borcun varlığını ya da miktarını kabul anlamına gelmemek üzere, davacının verilen kesin süre içinde defterlerini sunmamış olması sebebiyle lehine delil teşkil etmeyeceği yönündeki iddia ve itiraz hakkını her zaman saklı tutmalarına rağmen bu hususun yerel mahkeme tarafından dikkate alınmadan hüküm tesis etmesi usul ve yasaya aykırı olduğunu, Tüm bu bildirimler ve diğer bildirimlere rağmen davacı, dayanağı ve nasıl hesaplandığı belirsiz olan, davaları açtığı ve mahkeme tarafından birleşen dava yönünden eksik ve yanlış incelemeler ile oluşturulan bilirkişi raporu dikkate alınarak hüküm tesisine gidildiğini, Yukarıda açıklanan ve dosyada mevcut beyan ve itirazlarından da anlaşılabileceği gibi, müvekkili davalının davacıya takibe konu herhangi bir borcu bulunmadığı gibi, aksine davacı yanın tutum ve davranışları neticesinde müvekkil açık şekilde mağdur edilmiş olmasına rağmen yerel mahkeme tarafından bu hususlar değerlendirilmeden birleşen dava yönünden haksız hüküm tesis edildiği, ancak istinaf incelemesinde dosyada mevcut bilgi ve belgeler incelendiğinde haklılığımız ispat edilerek yerel mahkeme kararının eksik hükümle kurulduğu tespit edileceğini, Davacının birleşen davadaki haksız talepleri doğrultusunda müvekkili davalıdan 70.340,37-TL asıl alacak 80.969,58-TL faiz alacağı olmak üzere toplam: 151.309,95-TL alacaklı olduğu yönündeki kararın açıkça eksik incelemeye ve hatalı değerlendirmeye dayalı olması nedeniyle kabul etmediklerini, kabul anlamına gelmemekle davacı tarafından başlatılan takibinde aynı koşullarda devamına karar verilmesi usul ve yasaya aykırılıklar içermekte olduğu, bu koşullarla devam eden takip, takibe işletilen %32 lik faiz de dikkate alındığında davacının haksız tutumları ile başlatılan davalar sebebiyle işin bu boyuta gelmesi de göz önüne alındığında verilen karar hakkaniyete aykırı olduğunu, ayrıca davalı tarafından takibin bu miktar üzerinden virmana konu grup şirketin kayıtları üzerinde inceleme yapılmak üzere talepte bulunduğu ve yeni rapor alınması yönünde ki talepleri değerlendirilmeden karar oluşturulmuş olmasına rağmen talepleri aleyhe olan kısım yönünden değerlendirilmeyerek eksik ve hatalı hüküm tesisine gidildiğini,Oluşan olaylar davacı yanın sebebiyet verdiği haksız eylem ve işlemlerden kaynaklandığı ve bu zamana kadar sonuçlanmamış olup, davacının kusuru sebebiyle davalı mağdur edilmiş olmasına rağmen yerel Mahkeme tarafından bunlar dikkate alınmadığını, müvekkili davalı şirketin, özel giyim sektöründe faaliyet gösteren, sezonluk ürünleri getirip iç piyasada satışını yapan veya yurtdışındaki firmaların transit satışını yapmaktayken, yaklaşık 45 gün süreyle davacının kusuru ile antrepodaki emtianın ithalat veya transit işlemleri yapılamamış, bu nedenle müvekkili şirket ciddi zarara uğraığını, sözleşmenin feshi tarihi itibariyle başka bir antrepo kiralanmak suretiyle masraf yaptığını, bu sebeple müvekkili şirket davacının haksız eylemlerinden zarar görmüş olmasına rağmen yerel mahkeme tarafından bu hususlar dikkate alınmadan birleşen dava yönünden kısmi kabul kararı verilmesinin taraflarınca kabulü mümkün olmadığını, Mahkemenin tüm bu gelişmeler süresince, müvekkili davalı şirkete ait ürünlerin kendi kusuru dışında davacıya ait antrepoda beklemek zorunda kaldığını, bu konuda defalarca ithalat ve transfer işlemlerinin gerçekleştirilmesi için gereğini yapması konusunda ihtar edildiğini, haksız ve dayanaksız bir şekilde müvekkili davalı aleyhine tanzim edilen faturaların aide edildiğini, gümrük işlemleri ve beyannamelerinin sunulması konusunda müvekkil şirket yetkililerinin üzerine düşen yasal yükümlülükleri yerine getirdiğini ve bu konuda haklarında açılan davada beraat ettikleri, tüm bu haksız eylem ve işlemlerin oluşmasına davacının sebebiyet verdiği, ancak mahkeme tarafından eksik oluşturulan raporlar doğrultusunda beyan ve itirazları dikkate alınmadan davacı lehine hüküm tesis edilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, birleşen Dava Yönünden İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/441 E, 2018/1367 sayılı, 21.12.2018 tarihli kararının usul ve yasaya aykırı olması sebebiyle kaldırılarak takibin iptaline,davacının haksız ve kötü niyetli başlatmış olduğu icra takibi sebebiyle alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Asıl dava, taraflar arasında imzalanan antrepo ve nakliye sözleşmesinin davalı tarafından feshedilip sözleşmenin sona ermesine rağmen antrepoda kalan emtianın tahliye edilmediği belirtilerek oluşan zararın tahsili talebiyle açılan alacak davasıdır.Birleşen dava ise, taraflar arasında imzalanan antrepo ve nakliye sözleşmesinin devamı süresince ödenmeyen cari hesaptan kaynaklı alacağın tahsili talebiyle başlatılan icra takibine itiraz üzerine açılan itirazın iptali davasıdır.Mahkemece,1-Asıl davanın reddine, 2-Birleşen davanın kısmen kabulü ile: İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takip dosyasına yapılan İTİRAZIN KISMEN İPTALİ ile takibin 70.340,37-TL asıl alacak ve 80.969,58-TL faiz alacağı olmak üzere toplam 151.309,95-TL üzerinden takip talebindeki diğer koşullar ile DEVAMINA, Fazlaya ilişkin istemin reddine, karar verilmiş ve karara karşı asıl ve birleşen davada davacı ve asıl ve birleşen davada davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Taraflar arasında 15/06/2008 tarihli ANTREPO VE NAKLİYE Sözleşmesi başlıklı sözleşme imzalandığı, davacının hizmet veren, davalının izmet alan olduğu ve sözleşmenin 4.3. Maddesi uyarınca üç ay önceden yazılı bildirimde bulunmak suretiyle davalı tarafından davacı muhataba BAKIRKÖY … NOTERLİĞİNDEN çekilen 07/04/2009 tarih ve … yevmiye nolu ihtarname ile 07/07/2009 tarihi itibariyle sözleşmenin feshedildiği belirtilmiştir.Mahkemece asıl ve birleşen dava yönünden tarafların delilleri toplanıp 3 ayrı bilirkişiden rapor ve ek rapor alınmıştır.Mahkemece verilen 01/12/2017 tarihli ara karar ile; davalının itirazıda dikkate alınarak, raporlar arasındaki çelişkinin de giderilmesi ve tarafların taleplerinin değerlendirilmesi açısından dosyanın Mali Müşavir … ve Mali müşavir … ve Gümrük Müşaviri … seçilmesine, bilirkişilere 3*700 TL bilirkişi ücretinin taraflarca 1/2 oranında yatırılmasına, avans yatırıldığında dosyanın günsüz tevdine, ara kararın taraflara tebliğine karar verilmiştir. Mahkemece 26/12/2017 tarihli duruşmada; 01/12/2017 tarihli ara karar gereği yeni bir heyetten bilirkişi raporu aldırılmasına yönelik ara karar verildiği dosyanın bilirkişilere tevdi edilmediği, davacı tarafın gider avansını yatırdığı davalı tarafın ise yatırmadığından 01/12/2017 tarihli ara karardan dönülmesine karar verildiği anlaşılmış olup davalı vekilinin yeni rapor alınması yönünde ki talepleri değerlendirilmeden karar oluşturulduğuna yönelik istinaf sebebi yerinde görülmemiştir.Davacı vekili, dosyada bulunan Soruşturma Raporu ve K.Çekmece 1. Sulh Ceza Mahkemesi’nin 2010/1872 D.İş sayılı karar dosyasında mübrez bilirkişi raporun da davalının usulsüz ve sözleşmeye aykırı işlemlerinin açıkça ortaya konulduğu, davalının usulsüz işlemleri nedeni ortaya çıkan müvekkili zararının tazmin etmesi gerekeceğini belirtip istinaf sebebi olarak ileri sürmüş ise de, ceza soruşturma dosyasında alınan raporların mahkemece alınan bilirkişi … tarafından düzenlenen 12/09/2017 teslim tarihli raporda ayrıntılı olarak değerlendirildiği ve dosyada bulunan Soruşturma Raporunda ve K.Çekmece 1. Sulh Ceza Mahkemesi’nin 2010/1872 D.İş sayılı karar dosyasında mübrez bilirkişi raporu ve uzman görüşünün değerlendirildiği ve bilirkişi raporunda 15/06/2008 tarihli sözleşme hükümlerinin eksik ve hatalı olarak değerlendirildiği belirtilerek gerekçesi açıklanmış olup davacı vekilinin bu yöndeki istinaf sebebi yerinde görülmemiştir.Yargılama aşamasında ilk derece mahkemesince asıl ve birleşen dava yönünden iddia ve savunma doğrultusunda uyuşmazlığın tesbit edilerek asıl ve birleşen dava yönünden tarafların delilleri toplanıp 3 ayrı bilirkişiden rapor ve ek rapor alındığı, tarafların istinaf dilekçesinde istinaf nedeni olarak ileri sürdükleri istinaf sebeplerinin yargılama aşamasında verdikleri beyan dilekçeleri ile de ileri sürdükleri ve mahkemece alınan bilirkişi raporlarında dava, cevap ve beyan dilekçelerindeki iddia ve savunmaların değerlendirildiği tesbit edilmiştir.HMK 282 maddesinde “Hakim bilirkişinin oy ve görüşünü diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendirir, şeklinde yasal olarak düzenlenmiş olup, bilirkişi raporlarının hukuki değerlendirilmesi de mahkemeye aittir. İlk Derece Mahkemesince sunulan deliller, bilirkişi rapor içeriğindeki tespitler ışığında kurulan hüküm gerekçesinde yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, mahkemenin kabul ve gerekçesine göre asıl-birleşen dava davacı vekilinin asıl davaya yönelik, asıl-birleşen davada davalı vekilinin birleşen davaya yönelik istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir.Sonuç itibariyle, dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre; mahkeme kararı usul ve yasaya uygun olduğundan asıl-birleşen davada davacı vekilinin asıl davaya yönelik, asıl-birleşen davada davalı vekilinin birleşen davaya yönelik istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b1 maddesi gereğince ayrı ayrı esastan reddine karar verilerek, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Asıl ve birleşen davada davacının asıl davaya yönelik, asıl ve birleşen davada davalının birleşen davaya yönelik istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-b1 maddesi uyarınca ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf edenler tarafından yatırılan 121,30’ar.TL istinaf kanun yoluna başvurma harçlarının hazineye gelir kaydına, 3-Harçlar Kanunu gereğince asıl ve birleşen davada davacının asıl davaya yönelikalınması gereken 59,30.TL istinaf karar harcından istinaf eden tarafından yatırılan 44,40.TL harcın mahsubu ile bakiye 14,90.TL’ nin asıl ve birleşen davada davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-Harçlar Kanunu gereğince asıl ve birleşen davada davalının birleşen davaya yönelik alınması gereken 10.335,98-TL istinaf karar harcından istinaf eden tarafından yatırılan 2.584,00.TL harcın mahsubu ile bakiye 7.751,98.TL’ nin asıl ve birleşen davada davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 5-İstinaf edenler tarafından sarf edilen yargılama giderlerinin kendileri üzerinde bırakılmasına, 6-Artan gider avansı varsa karar kesinleştiğinde ve talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere 03/06/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.