Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/1387 E. 2021/742 K. 20.05.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2019/1387
KARAR NO : 2021/742
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 14/03/2019
NUMARASI : 2018/865 Esas – 2019/262 Karar
DAVANIN KONUSU: Alacak
KARAR TARİHİ : 20/05/2021
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkili şirketin davalı ile çeşitli dönemlerde satış işlemleri gerçekleştirdiğini ve yapılan ticari işten kaynaklanan davalının ödemediği cari hesap olacağı ve faizine ilişkin 09.05.2018 tarihinde Bakırköy … İcra Müdürlüğümün … E, sayılı dosyası ile icra takibinin başlatıldığını, davalı tarafından sunulan itiraz dilekçesi ile hiçbir delil gösterilmeden borca itiraz edildiğini, bunun üzerine takibin durduğunu belirterek, itirazın iptaline ve takibin devamına, davalının asıl alacağın % 20′ sinden az olmamak üzere inkar tazminatına karar verilmesini talep etmiş, yargılama sırasında ibraz ettiği dilekçesi ile davayı alacak davası olarak ıslah etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile; taraflar arasında herhangi bir satış işlemi gerçekleşmediğinden ve davacı şirketin müvekkiline herhangi bir mal teslim etmediğinden ve iş yapmadığından takibe itiraz edildiğini, taraflar arasında herhangi bir akdi ilişkinin olmadığını, davacı tarafından düzenlenen faturayı müvekkilinin iade ettiğini, müvekkili şirketin süresi içerisinde e – faturayı davacı tarafa iade etmemiş olmasının söz konuşa satış işlemini kabul ettiğine karine oluşturamayacağını belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 14/03/2019 tarih ve 2018/865 Esas – 2019/262 Karar sayılı kararı ile; “…Davacı vekili 27.02.2019 tarihli dilekçesi ile itirazın iptali davası olarak açıtkları 15.000,01 TL dava değerli davayı ıslah ederek, alacak davası olarak görülmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekiline verilen süre içerisinde sunulan faturalar incelendiğinde, davacının defterlerinde kayıtlı, davalı tarafça iade edildikten sonra davacının tekrar davalıya kestiği ve davalı tarafça yeniden defterlerine kaydedilen faturanın aynı fatura olduğu anlaşılmıştır. Bilirkişi raporunda tespit edildiği üzere; dava konusu fatura, icra takip tarihinden önce davalı tarafça iade edildiğinden davacı tarafça da fatura dayanakları sunulmadığından icra takip tarihi itibariyle davacının alacaklı olduğu ispata muhtaçtır. Fakat davacı tarafça itirazın iptali olarak açılan iş bu davadan sonra alacak davası olarak ıslah edildiğinde ve söz konusu ıslahta yargıtay uygulamalarına göre bir engel bulunmadığından davacının dava tarihi itibariyle alacaklı olup olmadığının ayrıca değerlendirilmesi gerekmektedir. Davalı tarafça, icra takibinden önce iade edilen fatura, takipten sonra fakat davadan önce yeniden defterlerine kaydedilmiştir. Davalı taraf, faturayı defterlerine kaydettiği için fatura içeriğini teslim aldığını kabul etmiş sayılmalıdır. Davalı kendi defter ve kayıtlarının aksini yazılı bir delille ispatlayamamıştır. Davalının yemin deliline de dayanmadığı görülmekle, buna göre davacının dava konusu fatura nedeniyle davacıdan alacaklı olduğu kabul edilerek, davanın kabulüne ilişkin aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. ” gerekçeleri ile; ” 1- ISLAH EDİLEN DAVANIN KABULÜ İLE, 2- 15.000,01 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davacı tarafça cari hesaba istinaden başlatılan ilamsız takibe itirazları nedeni ile açılan tirazın iptali davasının karar öncesi ıslah ile alacak davasına dönüştüğünü, bilirkişi raporunda belirtildiği üzere, davacı tarafın icra takibi başlattığıtarih itibariyle müvekkilinden herhangi bir hak ve alacağı olmadığını, dolayısıyla müvekkili tarafından icra takibine yapılan itirazın haklı olduğunu, davacı tarafın da bu hususu bilirkişi raporu ile gördüğünden davasını ıslahla alacak davasına dönüştürdüğünü, cari hesaba dayalı başlatılan icra takiplerinde takibe konu alacağın takip tarihi itibariyle var olup olmadığına göre karar verilmesi gerektiğini, takip tarihinden sonra müvekkilince iade edilen fatura ile aynı miktarda haksız bir fatura kesilerek gönderilmiş olmasının icra takibini ve itirazın iptali davasını, sonrasında ıslahla alacak davasını kanıtlanmış kılmayacağını, Mahkemece davanın mal teslimine ilişkin anlaşıldığını ve buna göre karar verildiğini oysa takip ve dava konusu faturanın içeriğinden anlaşılacağı üzere mal teslimine ilişkin bir fatura olmadığını, davacının hiçbir sözleşmesel ilişkisi olmadığı, faturada yazılı işi yapmadığı, buna ilişkin hiçbir yazılı delili olmadığı halde müvekkili aleyhine kesilen hizmet faturası olduğunu, fatura içeriğinde “… Yapılan Ek İşler” şeklinde yapılan açıklamanın hiçbir dayanağı bulunmadığını, dolayısıyla icra takibinden önce doğan bir borç da söz konusu olmayıp, davacı tarafın müvekkiline böyle bir iş yaptığını da kanıtlayıcı hiçbir belge delil sunamadığını, itirazın iptali davasının sonradan ıslahla alacak davasına dönüştürülmesi halinde faturada yazılı işin (… yapılan ek işler) yapılıp yapılmadığının ayrıca ek delillerle kanıtlanması gerekirken, hiçbir kanıt olmadan sadece ticari defterde iade edilmiş bir faturanın icra takibinden sonra tekrar gönderilmiş olması nedeni ile alacağın var olduğunun kabul edilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, dava alacak davası olarak ıslah edilmiş ise, sadece ticari defter ve faturaya göre, dava itirazın iptali davasıymış gibi karar verilemeyeceğini, davacının faturaya konu işi yaptığını da ispatlaması gerektiğini, Davacı tarafından müvekkiline gönderilen dava konusu faturanın, faturada yazılı iş yapılmadığından ilk önce aynen davacıya iade edildiğini, davacı tarafın da bu iade faturasına itiraz etmeyerek defterlerine işlediğini, ancak davacının buna rağmen, iade edilen faturayı kabul ettiği halde müvekkiline karşı bu faturayı dayanak yaparak icra takibi başlattığını, davacı, takip tarihinden 10 gün sonra müvekkiline yine aynı miktarda, aynı içerikte fatura gönderdiğinden, müvekkili şirket yetkililerinin, davacının icra takibi başlattığını ve itiraz edildiğini, konunun yargıya intikal ettiğini düşünerek faturayı davacıya iade etmeyi unuttuğunu, ancak bu durumun bilirkişi incelemesi sonrası fark edilerek, ilgili faturanın da müvekkili tarafından sonradan davacıya iade fatura ile tekrar iade edildiğini, müvekkilinin carisinde yine müvekkilinin davacı firmaya borçlu olmadığını belirterek, İlk Derece Mahkemesi kararının, müvekkili lehine kaldırılarak ilgili mahkemesine gönderilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, açık hesap alacağının tahsili için başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali istemi ile açılmış, yargılama sırasında davacı tarafça itirazın iptali davası alacak davası olarak ıslah edilmiştir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, karara karşı davalı tarafça istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Mahkemece de belirtildiği üzere, dava konusu faturanın davalı defterlerinde kayıtlı olduğunun yapılan bilirkişi incelemesi ile tespit edildiği, davalının defterlerindeki bu kaydın taraflar arasında akti ilişki bulunduğu ve fatura konusu işin yerine getirildiği hususunda davalı aleyhine delil oluşturacağı, davalının gönderilen faturaya süresinde itiraz etmediği gibi fatura bedelinin ödendiğinin de iddia ve ispat edilmediği, bu hali ile davacının fatura bedeli kadar alacaklı olduğunu ispatladığı, dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklar ve gerekçe içeriğine göre, ilk derece mahkemesince ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, davanın esasıyla ilgili tarafların gösterdiği hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ıslah ile itirazın iptali davasının alacak davasına dönüştürülmesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı (Emsal Yargıtay 23 HD. 2016/8924 Esas, 2020/233 Karar sayılı kararı), dolayısıyla bu hususta ileri sürülen istinaf sebeplerinin de yerinde olmadığı, ilk derece mahkemesi hüküm ve gerekçesinde davalı vekilinin istinaf nedenlerinin ayrıntılı olarak karşılandığı, yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 121,30.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 1.024,65 TL istinaf karar harcından, davalı tarafından peşin olarak yatırılan 256,17 TL (44,40TL+211,77TL) harcın mahsubu ile bakiye 768,48 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 20/05/2021 tarihinde HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.