Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/1359 E. 2019/1760 K. 11.12.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1359 Esas
KARAR NO : 2019/1760 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEME : İSTANBUL ANADOLU 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİH : 05/03/2019
DOSYA NUMARASI : 2018/317 Esas – 2019/226 Karar
DAVA : İtirazın İptali
KARAR TARİHİ: 11/12/2019
İlk derece Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı şirket hazır beton üretim ve satış işi ile iştigal ettiğini, davalı şirketin davacı şirketten hazır beton satın aldığını, 30/11/2017 tarihli … sıra nolu ve 22.058,75 TL tutarlı, 05/12/2017 tarihli … sıra nolu ve 1.215,00 TL tutarlı, 05/12/2017 tarihli … sıra nolu ve 1.491,00 TL tutarlı, 05/12/2017 tarihli … sıra nolu ve 2.590,01 TL tutarlı, 20/12/2017 tarihli … sıra nolu ve 18.216,00 TL tutarlı, 25/12/2017 tarihli … sıra nolu ve 8.118,00 TL tutarlı, 31/12/2017 tarihli … sıra nolu ve 1.188,00 TL tutarlı, faturaları düzenlediğini, takip tarihi itibariyle davalıdan toplam 30.837,58 TL tutarlı hazır beton borcunu ödemediğini, davacı şirketin alacağın tahsili için İstanbul Anadolu …. İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasıyla icra takibi başlattığını, açılan takibe borçlunun itiraz ettiğini ve takibi durdurduğunu, davalının borca itirazında soyut olarak davacı şirketin betonu döktüğünü, istediği nitelikte dökmediğini, ayıplı döktüğünü, bu durumu davacı şirkete bildirmesine karşı ayıplı ürün ile ilgili herhangi bir işlem yapılmadığını, tekrardan 20.000,00 TL’lik beton almak zorunda kaldıklarını, bu nedenle borca itiraz ettiklerini, davacı şirketin betonu dökmediğine dair bir itirazı olmadığını, davacının dökülen beton nedeni ile davacıya düzenlendiği faturalara itirazı olmadığını, davacı şirket tarafından ayıplı döküm yapıldığı ve ayıplı döküm nedeni ile 20.000,00 TL ‘lik beton satın almak zorunda kaldıkları şekildeki itirazlarının soyut ve mesnetsiz olduğunu ve bununla ilgili bir belge sunmadığını, davacı şirketin betonu döktüğünü kabul etmesine karşı bedelini ödediğine dair dosyaya belge sunmadığını, takip tarihi itibariyle davacı şirkete 30.837,58 TL borcu olduğunu, davacı şirketin takip konusu alacağının likit bir alacak olduğunu, davalı borçlunun itirazının alacağın tahsilinin geciktirilmesine ve hatta imkansız hale getirilmesine yönelik olduğunu, kötü niyetli olduğunu, bu nedenle asıl alacağın %20 ‘den az olmamak kaydıyla davalı-borçlu aleyhine icra inkar tazminatına mahkum edilmesini, yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, itirazın iptali davalarında yetkili mahkeme takibin yapıldığı, icra dairesinin bulunduğu yer mahkemesi olsa da bu davaların görülebilmesinin temel şartı mahkemenin bulunduğu yerdeki icra dairesinde usulüne uygun icra takibi yapılmış olmasına bağlı olduğunu, icra takibinin İstanbul Anadolu …. İcra Müdürlüğü’nde açıldığını, yapılan takibin yetkisiz icra dairesinde açıldığını, davacı firmadan hazır beton satın alındığını, alınan hazır betonun davalı şirketin bulunduğu Sakarya ilinde döküldüğünü, sözleşmenin yapıldığı ve yerine getirildiği yerin Sakarya ili olduğunu, davacı şirketin üstüne düşen edimi Sakarya’da gerçekleştirdiği ve davalı şirketin ifa yükümlülüğünün doğduğunu, ifa yerinin satış sözleşmesinin yapıldığı yer ve genel yetki kuralınca da borçlunun bulunduğu yer Sakarya olduğunu, davacı şirketin şubesininde Sakarya olduğunu, yetkili icra dairesinin Sakarya İcra Müdürlükleri olması gerekirken söz konusu satışa ait fatura bedellerine dayanan takip İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünde olduğunu, davaların görülebilmesi için öncelikle yetkili icra dairesinine bakılması gerektiğini, yetkili mahkemeninde İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesi olmadığını ve yetkili mahkemenin Sakarya Asliye Hukuk Mahkemelerinin olması gerektiğini, davacı tarafın borca itiraz dilekçesinde davalı tarafın beton döküm işlemine dair bir itirazı olduğunu, davalı şirket bu işlemin yapılmadığını, değil yapılan işlem sonucunda betonun istenilen saatte gelmediğinden dolayı üstüne yapılacak işlemi yapılamadığı, müvekkili şirketin zararı doğmuş olup durumun hemen davacı şirkete bildirilmiş olduklarını, kendileri tarafından zararlarının karşılanacağı söylenilmesine rağmen zararlarının karşılanmadığını, davacının faiz istemi yerinde olmadığını, davacı tarafından davalı müvekkile bir ihbarda bulunulmadığını, davalı müvekkili şirketin ayıplı ürünle ilgili ihbar da bulunmuş olduklarını, davacı şirket ile davalı arasında farkına ilişkin bir sözleşmede olmadığını, davacının faiz istemi yerinde olmadığını, faize ilişkin taleplerinin de olmadığını, davacı şirketin ihtiyati haciz taleplerinin takibe konu 30.837,58 TL’lik alacak nedeniyle istenmekte olduğunu, reddine karar verilmesini, icra dairesinin yetkisine yapmış oldukları itirazın kabulünü, davacı şirket tarafından açılan davanın reddini, dava masraf ve giderleriyle vekalet ücretinin davacı şirkete yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:İlk derece Mahkemesi 05/03/2019 tarih 2018/317 Esas – 2019/226 Karar sayılı kararında;”…Tüm dosya kapsamından; taraflar arasında beton dökme hususunda eser sözleşmesi ilişkisi kurulduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda uyuşmazlığı görmeye yetkili mahkeme İİK’nın 50. maddesinin yaptığı atıf gereği HMK’nın yetkiye ilişkin maddeleri uyarınca belirlenir. Buna göre alacaklı takibini davalı borçlunun yasal yerleşim yerinde ya da akdin ifa edildiği yer veya yetki sözleşmesi yapılmışsa o yer icra müdürlüklerinde yapabilir. Dosya kapsamından davalının ikametgahının ve aktin ifa yerinin Sakarya olduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca uyuşmazlık eser sözleşmesinden kaynaklanmakta olup, eser sözleşmesinden kaynaklanan uyuşmazlıklarda para borçları ile ilgili dava tarihinde yürürlükte bulunan TBK’nın 89. maddesi yollaması ile HMK’nın 10. maddesi gereğince alacaklının yerleşim yeri mahkemesinin yetkisi kabul edilmemektedir. Bu itibarla icra takibinin yapıldığı davacının ikametgahı olan İstanbul Anadolu İcra Müdürlüğü takipte yetkili bulunmamaktadır. Açıklanan nedenlerle icra müdürlüğünün yetkisizliği nedeniyle davanın dava şartı yokluğu nedeniyle reddine karar vermek gerekmiştir. (Emsal; Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin 2018/3241 Esas 2018/4621 Karar sayılı kararı)…”gerekçesi ile;1-İcra dairesinin yetkisizliği nedeniyle davanın dava şartı yokluğundan REDDİNE, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; İlk derece mahkemesi kararının yerinde olmadığını, Taraflar arasında yazılı bir sözleşmenin olmadığını, davalının akdi ilişkiyi kabul ettiğini,Müvekkili şirketin alım satım ilişkisindeki yükümlülüğü, davalının ihtiyacı olan hazır betonu, davalının inşaat şantiyesine mikserli veya pompalı olarak boşaltmaktan ibaret olduğunu, İlk derece mahkemesi kararınında yazıldığı şekilde müvekkili şirket ile davalı arasında bir eser sözleşmesinin olmadığını, müvekkili şirket ile davalı arasında bir eser sözleşmesinin olmadığını, müvekkili şirket, davalının yaptığı esere, beton malzemesi temin eden sıfatıyla satıcı olduğunu, ( Yargıtay 14 HD 17/05/2016 T. 2016/5633 E. 2016/5949 K. – Yargıtay 15 HD 2016/3241 E. – Yargıtay 19 HD 04/12/2014 T. 201414299 E. 2014/17520 K – Yargıtat HGK 25/04/2018 T. 2017/19-902 E. 2018/973 K – Yargıtay 19 HD 19/01/2016 T. 2015/8327 E. 2016/343 K )Davanın temelinin , icra takibinin dayanağının mal bedeline dair faturaların olduğunu, dava bu niteliği itibariyle bir miktar para alacağının tahsiline yönelik olduğunu, bu nedenle TBK’nun 89/1 ve HMK 10. Maddesi uyarınca alacaklı müvekkili şirketi ticari faaliyet merkezinin bulunduğu İstanbul Anadolu İcra Dairelerinin yetkili olduğunu, ilk derece mahkemesinin kararında hukuki isabetin olmadığını, İleri sürerek, istinaf başvurusunun kabulü ile, yapılacak istinaf incelemesi sonucunda ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davalı defterleri üzerinde yapılan 20/11/2018 tarihli bilirkişi raporu ile müvekkili …. San. Ve Tic. Ltd Şti’ nin istinaf Dairesince yargılama yapılarak davanın kabulüne karar verilmesine, İşbu davanın yeniden görülmesi mümkün değil ise ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın yeniden karar verilmek üzere mahkemeye geri gönderilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır.Dava, mahkeme tarafından eser sözleşmesi olarak nitelendirilen hazır beton satış sözleşmesi uyarınca bakiye satış bedelinin tahsili için yapılan ilâmsız icra takibine itiraz üzerine açılan itirazın iptali davasıdır.Mahkemece, İcra dairesinin yetkisizliği nedeniyle davanın dava şartı yokluğundan REDDİNE, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Uyuşmazlık; davanın temelini oluşturan icra takibinin para alacağına ilişkin olup olmadığı, burada varılacak sonuca göre yetkili icra dairesinin ve mahkemenin neresi olduğu noktalarında toplanmaktadır.Dava, yanlar arasında yapıldığı ileri sürülen “Hazır Beton Satış Sözleşmesi”ne dayalı olarak açılmıştır. Yanlar arasında yazılı bir sözleşme yoktur.Davacı alacaklının başlattığı icra takibinde, ödeme emrinin tebliği üzerine davalı borçlu icra dairesinin yetkisine de itiraz edilerek yetkili icra müdürlüğü’nün davalının yerleşim yeri olan Sakarya İcra Müdürlüğü olduğu bildirilmiştir. Yargıtay’ın kararlılık kazanmış uygulamasına göre, itirazın iptali davasını gören mahkemenin, icra takibinin yapıldığı icra dairesinin yetkisine yönelik itirazı öncelikle incelemesi gerekir. Mahkemenin yetkisine yönelik bir itirazın var olup olmaması, bu sonuca etkili değildir. Eş söyleyişle, itirazın iptali davasında, mahkemenin yetkisine itiraz edilmiş olsun veya olmasın, mahkeme öncelikle, icra dairesinin yetkisine yönelik itirazı inceleyerek kesin olarak sonuçlandırmalıdır ( HGK’nın 28.03.2001 gün ve 2001/19-267 E. 2001/311 K.; 20.03.2002 gün ve 2002/13-241 E.,2002/208 K. ).Kaldı ki, itirazın iptali davasını görme yetkisi, takibin yapıldığı yer mahkemesine aittir. O nedenle, mahkemenin, icra dairesinin yetkisine yönelik itirazı incelemesi doğaldır. Bu yetki itirazının incelenmesi sonucunda, mahkeme, kendisinin yetkili olup olmadığını da belirlemiş olacaktır (Üstündağ, S: İcra Hukukunun Esasları, İstanbul 1995, 6. Bası, s. 101-102)” (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’ nun 27.11.2013 gün ve 2013/13-372 E., 2013/1606 K. sayılı kararı).Aynı Kanunun 50/1. maddesine göre, para ve teminat borçlarına ilişkin icra takiplerinde yetkili icra dairesi, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun yetkiye dair hükümleri kıyas yoluyla uygulanmak suretiyle belirlenir. Eser sözleşmesinde, satıştan farklı olarak özel bir sipariş ve siparişe uygun imalat söz konusudur.Keza satışta montaj yoktur,eser sözleşmesinde montajda dahildir.Taraflar arasında yazılı bir sözleşme yoktur.Yazılı sözleşme bulunmamakla birlikte yanlar arasında davalının inşaatında kullanılmak üzere hazır beton satımı konusunda satış sözleşmesi ilişkisi kurulduğu,davalı taraf davacı tarafından satılan betonun istenilen nitelikte olmadığı ve ayıplı olduğunu ileri sürmüş isede taraflar arasındaki ilişki hukuksal niteliğince Türk Borçlar Kanunu’nun 470. maddesi hükmünde tanımı yapılan eser sözleşmesi olmayıp, Türk Ticaret Kanunu’nun 23. maddesi hükmü gereğince, tacirler arasında yapılan ve “ticari taşınır mal satımına” ilişkin bir sözleşmedir. Davacı, satıcı; davalı ise alıcıdır. Bu durumda uyuşmazlığı görmeye yetkili mahkeme İİK’nın 50. maddesinin yaptığı atıf gereği HMK’nın yetkiye ilişkin maddeleri uyarınca belirlenir. Buna göre alacaklı takibini davalı borçlunun yasal yerleşim yerinde ya da akdin ifa edildiği yer veya yetki sözleşmesi yapılmışsa o yer icra müdürlüklerinde yapabilir. Ayrıca uyuşmazlık eser sözleşmesinden kaynaklanmamaktadır. Yargıtay 19 Hukuk Dairesi’nin2015/12892 Esas,2016/6409 Karar sayılı içtihadı ve yerleşik Yargıtay içtihatlarında da belirtildiği üzere fatura ilişkisinden kaynaklı borcun para borcu olup 6098 sayılı TBK’nın 89. madde hükmü uyarınca para borçlarının alacaklının ödeme zamanındaki yerleşim yerinde ifa edileceği, TBK 89/1. maddesi hükmü uyarınca davacı alacaklının muamele merkezinin bulunduğu İstanbul Anadolu İcra Müdürlüğü takipte yetkili olup mahkemece TBK’nın 89. ve HMK’nın 10. maddelerine istinaden davalı borçlunun yetki itirazının reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamış, davacı vekilinin istinaf talebi yerinde görülmüştür.Sonuç itibariyle, davacı vekilinin istinaf talebi yerinde görülmekle, yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda ilk derece mahkemesi kararının, HMK 353/1-a4 maddesi uyarınca kaldırılmasına, yukarıda belirtildiği şekilde işlem yapılarak oluşacak sonuca göre karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davacının istinaf başvurusunun KABULÜ ile; 1-İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 05/03/2019 tarih ve 2018/317 Esas – 2019/226 Karar sayılı kararının HMK 353/1-a4 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA ve dosyanın mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davacı tarafından yatırılan 121,30 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 44,40 TL istinaf karar harcının talep halinde iadesine, 3-Davacı tarafından istinaf aşamasında sarf edilen istinaf kanun yoluna başvurma harcı 121,30 TL ile dosyanın Bölge Adliye Mahkemesi’ ne gidiş-dönüş masrafı 31,50 TL olmak üzere toplam:152,80 .TL’ nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 4-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine, 5-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 11/12/2019 tarihinde HMK 353/1-a4 maddeleri gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.