Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/1350 E. 2021/412 K. 25.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1350 Esas
KARAR NO : 2021/412 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI : 2017/273 Esas – 2018/1216 Karar
TARİH: 12/12/2018
DAVA: Menfi Tespit (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 25/03/2021
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkillerinin davalı …San A.Ş.’nin % 50 hisse ile pay sahibi olduğunu, 07.02.2017 tarihli TTSG de verilen ilan gereğince müvekkillerinden davalı şirkete sermaye borcu olduğu iddiası ile şirketin kuruluşu sırasında nakden taahhüt edilen payların ödenmeyen bedellerinin ödenmesinin talep edildiğini, davalı şirketin 2012 yılında kurulduğunu, kuruluş aşamasında müvekkillerinin sahip oldukları … Ltd Şti’nin Kırşehir organize sanayi bölgesinden kiralanan dökümhanedeki demirbaş, makine, alet, edavat, hammaddeleri ve yedek malzemelerin 650.000 TL + KDV olmak üzere davalı şirkete satıldığını, bu meblağın % 50’sinin ise … ve … % 50’sinin ise …-…’a hisse oranında satıldığını; … bu paranın % 50’si karşılığında 125.000.00 TL peşin, kalan kısmı 12 ayda ödemeyi taahhüt ettiğini, müvekkillerinin yönetim kurulu toplantılarına çağrılmadığını, şirket işlemlerinden müvekkillerinin bilgilendirilmediğini, davalı şirket defterlerinin gerçeği yansıtmadığını, davalı şirketin yönetim kurulu başkanı …, yetkili oldukları …Ltd Şti’ne döktürdükleri dökümleri çaldıklarını ve bu durumun davalı şirketi zarara uğrattığını, şirket kuruluş sözleşmesi uyarınca nakden taahhüt edilen payların itibari değerlerinin en az 1/4’unun tescilden itibaren üç ay içinde, kalanın şirketin tescilini takip eden en geç 3 yıl içinde ödenmesinin taahhüt edildiği halde … ve … tarafından hiçbir ödeme yapılmadığını, müvekkillerinin ise sahibi ve yetkilisi oldukları … Ltd Şti’nin davalı şirketten birikmiş kira alacağının bulunduğunu, bu kira alacağına ilişkin icra takibi başlatıldığını, sözleşmeye istinaden 65 kalemden oluşan demirbaş vs içinde herhangi bir ödeme yapılmadığını, bu alacağa yönelik olarak 552.271,65 TL asıl alacak olarak icra takibi başlatıldığını, müvekkillerinin davalı şirkete sattıkları mallara ilişkin faturalar nedeniyle 64.748,25 TL alacaklarının bulunduğunu, bu alacak içinde icra takibi başlattıklarını, davacı müvekkillerinin davalıya herhangi bir borcu olmadığı gibi tam aksine alacaklarının bulunduğunu, bu alacakların ilan edilen borca mahsup edildiğini, belirterek hertürlü tazminat ve fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile menfi tespit davalarının kabulü ile müvekkillerinin davalı şirkete herhangi bir borçlarının bulunmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesi ile, müvekkili şirket tarafından davacılardan talep edilenin şirket kuruluşu sırasında yapmış oldukları taahhüt olduğunu, şirket ana sözleşmesine göre hissedarların taahhüt ettikleri sermaye paylarının 1/4’ünü kuruluş esnasında kalanı ise kuruluştan itibaren üç sene içinde ödeyeceklerini kabul ve taahhüt ettiklerini, bu konuda ana sözleşmede herhangi bir değişikliğin söz konusu olmadığını, davacılar dışında kalan diğer hissedarların sermaye taahhütlerini yerine getirdiklerini, sermaye taahhütlerinin yerine getirilmesi için 18/01/2017 tarihinde yönetim kurulu toplantısı yapıldığını, bu toplantıya sadece davacı …’un katıldığını, TTK hükümlerine göre çağrı ve ıskat ile ilgili işlemlere başlandığını, bu bağlamda tüm ortaklara noter kanalıyla ihtarname gönderildiğini, davacı ortakların bu uyarılara karşı yasal görevlerini yerine getirmemeleri üzerine ikinci ilanın yayınlandığını, ödemlerini yerine getirmemeleri üzerine yeni bir ihtar gönderilerek kendilerine 30 günlük süre içinde taahhütlerini yerine getirmeleri, getirmedikleri taktirde ise ıskat edileceklerinin tebliğ edildiğini, verilen süre içinde edimlerini yerine getirmemeleri üzerine ortaklıktan ıskat edildiklerinin bildirildiğini, davacıların artık müvekkili şirketin hissedarı olmadıklarını, bunun ticaret sicil gazetesinde de yayınlandığını, davacıların edimlerini yerine getirmediklerini, menfi tespite konu olarak herhangi bir delil sunulmadığını, maddi delillerin şirket kayıtları olduğunu, sermaye koyma borcu ile şirketin mali durumu arasında bir bağlantının söz konusu olmadığını, sermaye koyma çağrısına karşılık edimlerini yasal süreler içinde yerine getirmeyen eski ortakların hiçbir yazılı delile dayanmayan davalarının reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:İlk Derece Mahkemesi 12/12/2018 tarih 2017/273 Esas – 2018/1216 Karar sayılı kararında;” davacıların dava tarihi itibariyle davalı şirkete toplamda 330.000,00 TL sermaye taahhüt borçlarının bulunduğu, davacı ortakların yetkilisi ve ortakları bulundukları dava dışı … Ltd Şti’nin davalı şirketten olan alacağının davalı şirkete olan borca karşı takas mahsup talep hakkı sahibi olmadıkları, bu hakkın bizzat dava dışı şirketin tüzel kişiliğine ait olduğu, kaldı ki davalı şirkete dava dışı 3. Şirket tarafından kira faturaları kesilmediği, davalıların dava tarihi itibariyle dava dışı 3. Şirkete 125.280,03 TL bedel ödediği bunun dışında faturaya bağlanmış bir borcunun dava tarihi itibariyle defterlerinde görülmediği de anlaşıldığından aşağıdaki şekilde davanın reddine karar vermek gerekmiştir. …”gerekçesi ile, Davanın reddine, karar verilmiş ve karara karşı davacılar vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacılar vekili istinaf dilekçesi ile, Davalı şirket tarafından, müvekkillerinin şirket kuruluş sermaye borcunu ödemediklerinin iddia edildiğini ancak müvekkillerinin borcunun bulunmadığını, Söz konusu şirkette ticari defterlerin usulsüz olarak tutulduğunu, yönetim kurulunca alınan kararların şirket lehine değil taraflı olarak alındığını,Yerel mahkemece davalı şirketin … olan borcunun takas ve mahsup defi ile ileri sürülemeyeceğinin belirttiğini ancak bu görüşün usul ve yasaya aykırı olduğunu, İleri sürerek, yerel mahkeme kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, menfi tespit davasıdır.Davacılar vekili, müvekkillerinin davalı şirket ortağı olduğunu, davalı şirketin ödenmemiş sermaye borcu bulunduğuna dair müvekkillerine ihtarname gönderdiğini, müvekkillerinin ödenmemiş sermaye borcu olmadığını belirterek borçlu olunmadığının tespitine karar verilmesini istemiş, mahkemece davanın reddine karar verilmiş, karara karşı davacılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.Dosya içinde bulunan davalı şirket kayıtları üzerinde yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucu alınan rapora göre, şirket kayıtlarında davacıların ödenmemiş sermaye borcunun bulunduğu anlaşılmıştır. Davacılar sermaye borçları olmadığını belirtmiş iseler de şirket ana sözleşmesi gereğince taahhüt edilen sermaye koyma borcunu yerine getirdiklerini, borçları olmadığını yasal delillerle ispatlayamamışlardır. Davacılar her ne kadar sahibi ve yetkilisi oldukları dava dışı şirketin davalı şirketten ticari ilişki nedeniyle alacaklı olduğunu bu alacaklarının sermaye koyma borçlarına mahsubu gerektiğini ileri sürmüşlerse de ilk derece mahkemesi kararında da belirtildiği üzere, var olduğu iddia edilen alacak dava dışı şirkete ait olup, davacılar bu dava dışı şirketin yetkilileri olsalar bile mahsup talebini ileri sürmelerine imkan bulunmamaktadır. Şirketin kötü yönetilmesi, usulsüzlükler yapılması şirket yöneticilerinin sorumluluğunu gerektiren haller olup, ortakların şirkete olan sermaye koyma borçlarını yerine getirmemelerinin sebebi olamaz. Davacılar, davalı şirkete olan sermaye koyma borçlarını yerine getirdiklerini ispatlayamadıklarından istinaf sebepleri yerinde değildir. Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde hukuka aykırı bir yön bulunmamasına göre; ilk derece mahkemesince verilen karar usul ve yasaya uygun olup kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davacılar vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacıların istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davacılar tarafından yatırılan 121,30.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 59,30 TL istinaf karar harcından, istinaf eden davacılar tarafından yatırılan 44,40.TL harcın mahsubu ile bakiye 14,90.TL’nin davacılardan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf edenler üzerinde bırakılmasına, 5-Karar kesinleştiğinde ve talep halinde artan gider avansı varsa avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’ nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere 25/03/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.