Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/135 E. 2020/864 K. 17.09.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/135 Esas
KARAR NO: 2020/864 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ:BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2016/720 Esas – 2018/49 Karar
TARİH: 16/01/2018
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 17/09/2020
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkili ile davalı şirket arasında 01/06/2014 tarihli bir satın alma sözleşmesi bulunduğunu, müvekkilinin cari hesap araştırmaları neticesinde davalıdan 16.954,91 TL alacaklı olduğunun tespit edildiğini, bunun üzerine Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasıyla icra takibi başlatıldığını, davalı-borçlu şirketin dosya borcuna itirazı üzerine takibin durduğunu belirterek itirazın iptaline, takibin devamına davalı şirketin %20 icra inkâr tazminatına mahkûm edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacı vekili dava dilekçesi ile, davacı tarafın 2015 yılında teslim edilen malları iade etmek isteyip, cari hesaplarda davalıyı borçlu göstermesinin dürüstlük kurallarına ve hakkaniyete aykırı olduğunu, teslim edilen ürünlerin teknolojik ürünler olup, güncelliğini yitirdiğini, bunların iade edilmek istenmesinin hak ve nesafete aykırı oldğunu belirterek davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 16/01/2018 tarih 2016/720 Esas – 2018/49 Karar sayılı kararında; “Dava, davacının, bakiye cari hesap alacağının tahsili için davalı aleyhine giriştiği icra takibine vâki itirazın İİK’nun 67.maddesi gereğince iptali ile takibin devamına ve icra inkâr tazminatı istemine ilişkindir. Taraflar tacir olup delil olarak ticari defterlere dayanıldığından TTK’nun 83 ilâ 85 ve HMK’nun 222 nci maddeleri uyarınca tarafların ticari defter ve belgeleri üzerinde konusunda uzman bilirkişi marifetiyle bilirkişi incelemesi yapılmıştır. Bilirkişi 04/04/2017 tarihli raporunda; tarafların defterlerinin sahipleri lehine delil niteliğinin bulunduğunu, davacı ve davalı defterleri arasındaki hesap farkının davalı tarafça kabulü yapılmayan ve davalı tarafa tebliği yapılıp yapılmadığı belli olmayan faturalardan kaynaklandığı bildirilmiştir. Bilirkişi raporuna yapılan itirazlar doğrultusunda icra bilirkişiside heyete dahil edilerek ek rapor alınmış, 30/11/2017 havale tarihli bilirkişi raporunda; kök raporda ifade edildiği gibi davalı tarafça kabulü yapılmayan ve davalı tarafa tebliği yapılıp yapılmadığı belirli olmayan faturaların kabul edilmemesi halinde davacının herhangi bir hak ve alacağının olmayacağı, davacının ayıp iddiasını ispat etmeden davalıdan aldığı malları iade etmiş olmasının kendisini alacaklı hale getirmeyeceği bildirilmiştir. İncelenen tüm dosya kapsamına, tarafların iddia ve savunmalarına, bilirkişi raporu içeriğine göre; taraflar arasında 01/06/2014 tarihinde bir satım sözleşmesi yapılmış olup, davacı cevaba cevap dilekçesinde; müvekkili şirket tarafından teslim alınan ürünlerin ayıplı ve hasarlı olması sebebiyle davalıya iade edildiğini ve müvekkili şirketin sahip olduğu alacağın cari hesaba işlendiğini bildirilmiştir. Taraflar arasındaki sözleşmeye göre; davacının %13 ciro primine hak kazanabileceği açık olup, bunun dışında başkaca bir kesinti imkanı sözleşme içeriğinde bulunmamaktadır. Bu anlamda pazarlama destek primi, bilgi paylaşım primi, core assortmen primi, satış elemanı destek primi, hedef ciro primi, gibi primler yönünden davalı aleyhine olarak hiçbir kesintinin yapılmayacağı açık olarak kararlaştırılmıştır. Taraflar arasındaki sözleşmenin bu unsurları anlaşmanın esaslı unsurlarından olup, söz konusu anlaşmaya aykırı bir kesinti ve bu yolda kesilecek olan bir faturanın da hukuki bir değerinden söz etmek mümkün olmadığı bilirkişi raporunda da isabetli olarak bildirilmiştir. Davacı tarafından ayıp iddiasına ilişkin herhangi bir ispat vasıtası ileri sürülmediği gibi yemin deliline de dayanılmadığı anlaşıldığından davacının davasının reddine, alacaklının itirazın iptali davasını açmakta kötü niyetli olduğu kanıtlanmadığından kötüniyet tazminatı talebinin reddine karar vermek gerektiği…”gerekçesi ile, Davanın reddine, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, Taraflar arasında akdedilen sözleşme uyarınca, davalı …’in müvekkili …’a … marka telekom ürünlerini tedarik edeceğini, ilgili ürünlerin, teslim alındıktan sonra ayıplı olduğunun tespit edilerek …’e iade edildiğini ve müvekkili şirketin sahip olduğu alacağın ise cari hesaba işlendiğini, 14.11.2017 tarihli bilirkişi ek raporunda da bilirkişilerin, davacı yanın sözleşme gereği %13 ciro primi hariç olmak üzere başkaca bir kesinti imkanının var olmadığını ve müvekkili …’ın sözleşme içeriğini fiili uygulamalarla değiştirmeye çalıştığını beyan ettiğini, fakat davalı tarafın, müvekkili …’a olan borcu tedarik ettiği ayıplı mallardan kaynaklanmakta olup aralarında akdedilen sözleşme hükümüne bağlı olarak doğduğunu, müvekkilinin, fiili uygulamalar ile sözleşme içeriğini değiştirmeye çalıştığı tespitinin tamamen hukuka aykırı ve yanlış bir tespit olduğunu, Taraflar arasında akdedilen sözleşmenin 6. maddesinde; ” … tarafından Tedarikçiden temin edilmiş olan ürünlerde çıkan açık veya gizli ayıplardan ve bu ayıplara bağlı zararlardan doğrudan tedarikçi sorumludur…” hükümünün yer aldığını, davalının temin ettiği ayıplı mallardan ve müvekkilinin uğradığı zarardan sorumlu olduğunu, Müvekkili tarafından kesilen faturaların davalı …’e tebliğ edildiğini, …’in ilgili faturalardan haberi olmamasının mümkün olmadığını, davalı … vekilinin 11.11.2016 tarihli cevaba cevap dilekçesinde müvekkili firma …’ın faturaları kestiğini ve ilgili faturaların kendilerine ulaştığını kabul ettiğini, ilgili sözleşmenin tarafların serbest iradeleri ile akdedildiğini, Davalı …’in beyan ettiği ”ürünlerde yer alabilecek ayıpların basit bir şekilde farkedilebileceği ve farkedildikten sonra kısa sürede kendilerine bildirim yapılacağı” hususunun gerçek dışı olduğunu, İlgili sözleşmenin 6. Maddesi’nde ”…Bu sebeple işbu sözleşme kapsamında, tedarikçiden satın alınmış olan ürünlerin …’e veya ilgili mağazasına veya ilgili mağazasının gösterdiği yere teslim edilmesi üzerine … ürünlerde veya ambalajlarında veya etiketlerinde veya garanti belgelerinde veya tanıtma-kullanma kılavuzlarında ya da standardında veya teknik düzenlemelerinde tespit ettiği her türlü ayıbı, herhangi bir süre sınırlaması olmaksızın Tedarikçi’ye bildirir” hükümü yer aldığını, Sözleşme içerisinde ayıba ilişkin bildirimin bir süreye tabi tutulmadığını, İleri sürerek, istinaf başvurusunun kabulüne, Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 16.01.2018 tarih, 2016/720 E. 2018/49K. sayılı ilamının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, taraflar arasında 01/06/2014 tarihli satın alma sözleşmesi ile kurulan açık hesap ticari ilişkide iade faturaları nedeniyle oluşan alacağın tahsili için yapılan takibe itirazın iptaline ilişkindir. Davacı vekili, taraflar arasında davalının tedarikçi olduğu 01/06/2014 tarihli satın alma sözleşmesi imzalandığını, sözleşme uyarınca davalı tarafça müvekkili şirkete satılan ürünlerin bir kısmının ayıplı olduğunu, ayıplı bu ürünlerin davalıya iade edildiğini ve iade faturası kesildiğini, taraflar arasındaki açık hesapta davalının borçlu göründüğünü bu alacağın tahsili için yaptıkları takibe davalının haksız itiraz ettiğini belirterek itirazın iptaline karar verilmesini talep etmiş, davalı davanın reddini savunmuş, mahkemece davacı iddialarını ispatlayamadığından davanın reddine karar verilmiştir. Dosyada taraf ticari defter ve belgeleri üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır. Alınan bilirkişi raporuna göre davalı tedarikçinin davacı adına düzenlediği satış faturaları her iki tarafın ticari defterlerinde kayıtlı olup, davacının davalı adına düzenlediği ve bilirkişi raporunda yazılı bulunan bir kısım iade, anlaşma ve bonus faturaları davalı ticari defterlerinde kayıtlı değildir ve taraf ticari defterleri arasındaki mutabakatsızlık da bunlardan kaynaklanmaktadır. Tek başına fatura düzenlenmesi ve bu faturaların kendi ticari defterlerine kaydedilmesi alacağın varlığını ispata yeterli değildir. Davalı da iade faturalarını ve iade faturası içeriği malları teslim almadığını, davacıya sattığı ürünlerin bir kısmının ayıplı olduğuna dair kendisine her hangi ihbar yapılmadığını savunmuştur. İspat külfeti HMK’nın 190/1 maddesine göre alacaklı olduğunu ileri süren davacıdadır. Davacı, davalıdan aldığı ürünlerin bir kısmının ayıplı olduğuna, ayıp ihbarını davalıya ilettiğine, bu ayıplı ürünleri ve iade faturalarını davalıya teslim ettiğine ilişkin her hangi bir delil sunmamıştır. Taraflar arasındaki satım sözleşmesinde yer alan ayıplı ürünlerden dolayı tedarikçinin sorumlu olduğuna ve ayıp ihbarı için bir süre sınırlaması bulunmadığına ilişkin düzenleme ispata yeterli değildir. Davacı, iddiasını yasal delillerle ispatlayamadığından istinaf sebepleri yerinde değildir. Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre; mahkeme kararı usul ve yasaya uygun olduğundan davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’ nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 98,10. TL istinaf başvuru harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 54,40. TL istinaf karar harcından istinaf eden tarafından peşin olarak yatırılan 35,90. TL harcın mahsubu ile bakiye 18,50.TL’ nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa, avansı yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 17/09/2020 tarihinde HMK’ nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.