Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/1343 E. 2019/1617 K. 20.11.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1343 Esas
KARAR NO : 2019/1617 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEME : İSTANBUL ANADOLU 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİH : 05/03/2019
DOSYA NUMARASI : 2015/14 Esas – 2019/257 Karar
DAVA: Alacak
KARAR TARİHİ: 20/11/2019
İlk Derece Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı dava dilekçesinde özetle; davalı kurumun emekli maaşının tamamına haciz işlemi uyguladığını, 6183 sayılı Kanunun 71 madde hükmü gereği emekli maaşlarının en çok 1/3, en az 1/4 oranında haciz edilebileceğinin öngörüldüğünü, borçlunun muvafakati olmadan emekli maaşının haczedilemeyeceğinden bahisle hukuka aykırı olarak usulsüzce davalı tarafından bugüne kadar emekli maaşından haciz işlemi nedeni ile yapılan kesintilerin tamamının kesinti tarihlerinden itibaren işletecek faizi ile birlikte tarafına iadesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; olayda zamanaşımı bulunduğunu, iddia edildiği gibi davacının maaşına haciz konulmadığını, davacının bankadan kredi kartı kullandığını, bankaya verdiği virman talimatı uyarınca hesabından tahsilat yapılmış olduğunu, davacının dava dışı …un müvekkili bankadan kullandığı kredinin kefili olduğunu, kredi takibe düşmüş olduğundan dolayı bankanın haiz olduğu takas ve hapis hakkına istinaden bir kısım tahsilatlar hesabına bloke konularak alındığını, bunlardan dolayı hukuka aykırı olduğunu beyan ettiği davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 05/03/2019 tarih ve 2015/14 Esas – 2019/257 Karar sayılı kararı ile; ” Tüm dosya kapsamının değerlendirilmesinde özetle; davacı tarafça emekli maaşından davalı banka tarafından haksız olarak yapılan kesintilerin iadesinin talep edildiği, davalı tarafça yapılan kesintilerin hukuka uygun olduğundan bahisle davanın reddine karar verilmiştir. Davalı vekilinin zamanaşımı itirazı bakımından; talep konusu alacağın davacı tarafça belirlenmesinin mümkün olmadığı, davanın belirsiz alacak davası olarak nitelendirilmesi gerektiği, belirsiz alacak davalarında zamanaşımının tüm alacak yönünden davanın açılması ile birlikte kesildiği, davanın son kesintinin yapıldığı tarihten itibaren bir yıllık zamanaşımı süresi içerisinde açıldığı, zamanaşımı itirazının yerinde olmadığı kanaatine varılmıştır. 5510 sayılı Yasa’nın 93. maddesi uyarınca gelir aylık ve ödeneklerin, 88. maddeye göre takip ve tahsili gereken alacaklar ile nafaka borçları dışında haczedilemeyeceği, bu fıkraya göre haczi yasaklanan gelir, aylık ve ödeneklerin haczedilmesine yönelik taleplerin, borçlunun muvafakati bulunmaması halinde, icra müdürü tarafından reddedileceği öngörülmüştür. Yine İİK 83/a maddesi uyarınca haczi caiz olmayan mallar ve haklar ve kısmen haczi caiz olan şeyler bakımından aynı Yasa’nın 82-83 maddesinde yazılı mal ve hakların haczedilebileceğine dair önceden yapılan anlaşmalar muteber değildir. Eldeki dava bakımından; davalı banka kayıtlarının incelenmesinde emekli maaşından kesintisi yapılmasına ilişkin davacı tarafça verilen herhangi bir talimat bulunmadığı, davalı banka tarafında da muvafakate ilişkin herhangi bir belgenin mahkememiz dosyasında ibraz edilmediği tespit edilmiştir. Her ne kadar davacı tarafça dava konusu genel kredi sözleşmesine ilişkin herhangi bir muvafakat verilmediği, yalnızca kendi kredi kartı borcuna ve bireysel kredi sözleşmesine istinaden emekli maaşından kesinti yapılmasına muvafakat verildiği beyan edilmiş ise de bu muvafakat yukarıda anılan madde hükümleri gereğince geçersizdir. Davacı tarafça yapılan haksız kesintilere kesinti tarihinden itibaren ticari faiz talep edilmiş ise de tuygulamada ve yasalarda ticari faiz isimli bir faizin bulunmadığı, davacının avans veya reeskont faizi ibaresini de kullanmadığı anlaşılmakla HMK md. 26 gereğince talebin yasal faiz olarak kabulüne karar verilmiştir. Bu itibarla, davalı bankanın davacının emekli maaşından yaptığı kesintiler haksız olduğu kanaatine varılmış olmakla; dosya kapsamından tarafların iddia ve savunmaları doğrultusunda açıklandığı üzere Yasa ve Yargıtay İçtihatları gereğince ayrıntılı, detaylı inceleme yapılmış olup, yukarıda gerekçesi de yazılı olduğu üzere davanın bu gerekçe ile kabulüne … ” karar verilmesi gerektiği gerekçeleri ile; ” 1.Davanın KABULÜ ile; Toplam 7.560,06 TL alacağın 658,07 TL tutarındaki kısmına kesinti tarihi olan 22/11/2011 tarihinden, 940,00 TL tutarındaki kısmına kesinti tarihi olan 23/01/2012 tarihinden 137,65 TL tutarındaki kısmına kesinti tarihi olan 23/07/2012 tarihinden 270,54 TL tutarındaki kısmına kesinti tarihi olan 21/09/2012 tarihinden 362,00 TL tutarındaki kısmına kesinti tarihi olan 22/10/2012 tarihinden 677,00 TL tutarındaki kısmına kesinti tarihi olan 23/11/2012 tarihinden 687,00TL tutarındaki kısmına kesinti tarihi olan 15/01/2013 tarihinden 855,97 TL tutarındaki kısmına kesinti tarihi olan 22/01/2013 tarihinden 880,00 TL tutarındaki kısmına kesinti tarihi olan 22/02/2013 tarihinden 857,13 TL tutarındaki kısmına kesinti tarihi olan 22/03/2013 tarihinden 1.176,00 TL tutarındaki kısmına kesinti tarihi olan 22/04/2013 tarihinden 58,70 TL tutarındaki kısmına kesinti tarihi olan 23/05/2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan alınarak davacıya verilmesine, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesi ile, Davanın haksız ve kötü niyetli olduğunu, davacının iddia ettiği gibi hesabında herhangi bir haciz işlemi yapılmadığını, davacının müvekkil bankadan kredi kartı kullandığını ve kredi kartı sözleşmesi yaparken kredi kartı borcunun hesabından virman yoluyla tahsiline muvafakat ettiğini, tahsilatların bu muvafakate istinaden yapıldığını, Davacı ile müvekkil banka arasında imzalanan Kredisi sözleşmesinin Bankanın Rehin, Hapis ve Mahsup Hakkı başlıklı maddesi bu konudaki hükümleri ihtiva ettiğini, bu hüküm gereğince bankanın bir rehin alacağı için, davacının aylık kredi borcunun hesaplarından birinden mahsup edilmesine ilişkin olarak verdiği bir ödeme taahhüdü ve muvafakati söz konusu olduğunu,Kredilerin davacının banka ile olan ilişkisinden dolayı verildiğini, davacının kefaletinin geçerli olup vergi virman talimatının da geçerli olduğunu, ( Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’ nin 22/02/2017 tarih ve 2016/30793 E – 2017/2162 K ) Davalı bankanın, kesintileri kredi sözleşmesine istinaden yaptığını, icra müdürü tarafından yapılmış bir haciz de bulunmadığını, bu durumda borcun ödenmemesi üzerine bankanın, davacının emekli maaşına bloke konulacağına dair hükmüne dayanarak kesinti ve tahsilat yapmasında hukuka aykırılık bulunmadığını, Davacının bankadan kullandığı kredi borcunu sözleşme şartlarına uygun olarak ödemesinin zorunlu olduğunu, davacının taksitlerin maaşından ödenmesini ihtirazi kayıtsız kabul edip daha sonra dava açıp kesinti bedelini geri istemesinin hakkın kötüye kullanılması olup iyi niyet kuralları ile bağdaşmayacağını ( TMK m.42 ), kredi isteyen kişinin mali durumu ve maaş gelirine göre borcunun ödenebileceği güvencesiyle kredi veren bankanın alacağının imkânsızlaşması, kötü niyetli bir kredi borçlusunun borcunu hiç ödememesi gibi bir sonuç doğuracağını, Sözleşmeye bağlılığın, ahde vefa ilkesi ve tarafları bağlayan sözleşme hükümleri çerçevesinde müvekkilin yaptığı işlemin hukuka uygun olup işbu kararı kabul etmelerinin mümkün olmadığını, İleri sürmüş oldukları zamanaşımı def’ inin, talep konusu alacağın davacı tarafça belirlenmesinin mümkün olmadığı, davanın belirsiz alacak davası olduğu, zamanaşımının tüm alacak yönünden kesildiği gerekçeleri ile reddedildiğini, işbu davanın belirsiz alacak davası olarak nitelenmesinin hatalı olduğunu, HMK 107. madde gerekçesine baktığımızda ise davaya konu olan miktar ya da değeri tam ve kesin olarak gerçekten belirlemesinin mümkün olmaması ya da belirlenmesinin objektif olarak imkansız olması gerektiğini, davacı tarafın maaşında yapılan kesintileri bildiğini ve defalarca müvekkil bankadan hesap özeti aldığını, bsit bir hesapla davacının kendisinden ne kadar para kesintisi yapıldığını hesaplamasının mümkün olduğunu, HMK’ nun 107 maddesinde belirtilen alacağın miktarını veya değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkansız olduğu bir hal söz konusu olmadığını, ( Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, 2017/6127 E., 2018/7255 K. Ve 25.6.2018 T ) Dava, belirsiz alacak davası olmadığından hukuki yararın olmaması sebebi ile hukuki yarar şartı gerçekleşmediğinden usulden reddedilmesi gerekirken belirsiz alacak davası olduğundan bahisle zaman aşımı def’ inin reddedilerek davanın kabulüne karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu beyanla; Açıklanan ve re’ sen göz önüne alınacak sebeplerle; – Öncelikle tehiri icra kararı verilmesine, – İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 05.03.2019 tarih ve 2015/14 E. ve 2019/257 K sayılı kararının istinaf nedenleri ve re’sen göz önünde bulundurulacak sebeplerle kaldırılmasına ve yeniden yargılama yapılarak talepleri doğrultusunda davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’ nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, davacının kefil olduğu,GKS. borcunun ödenmemesi nedeniyle davacının emekli maaşından yapılan kesintilerin iadesi talepli alacak davasıdır.Uyuşmazlık, davacının kefil olduğu GKS.uyarınca kullanılan kredi borcunun muaccel hale gelmiş kredi taksitlerinin davacının emekli maaşından alınıp alınamayacağı, bu yönde bloke konulup konulamayacağına ve mahkemece davanın kabulüne yönelik verilen kararın yerinde olup olmadığı noktasındadır.Davalı vekilinin alacağın zamanaşımına uğradığı ve davanın belirsiz alacak davası olarak açılamayacağına yönelik istinaf sebebi incelendiğinde;Belirsiz alacak davası HMK’nın 107. maddesinde düzenlenmiştir. Maddeye göre “Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir.”Yargıtay 11 HUKUK DAİRESİNİN 28/03/2016 TARİH VE 2015/8730 Esas, 2016/3427 Karar sayılı içtihadında da belirtildiği üzere, belirsiz alacak davası açılabilmesi için, davanın açıldığı tarih itibariyle uyuşmazlığa konu alacağın miktar veya değerinin tam ve kesin olarak davacı tarafça belirlenememesi gereklidir. Belirleyememe hali, davacının gerekli dikkat ve özeni göstermesine rağmen miktar veya değerin belirlenmesinin kendisinden gerçekten beklenilmemesi durumuna ya da objektif olarak imkansızlığa dayanmalıdır.Somut olayda ise davacı, kefil olduğu,GKS. Borcun ödenmemesi nedeniyle davalının emekli maaşından yaptığı kesintilerin iadesini talep etmektedir. Alacağın varlığının ispat edilmesi ile alacağın miktarının belirli veya belirlenebilir olması birbirinden farklı hususlardır. Buna göre alacağın miktar veya değerinin davacı tarafından belirlenemeyeceğinden, davacının belirsiz alacak davası açmasında hukuki yararı bulunmaktadır.Davalı vekili cevap dilekçesinde zamanaşımı itirazında bulunduğu, mahkemece ön inceleme duruşmasının ara kararı ile; dosyanın incelenmesi sonucunda hak düşürücü süreler ve zamanaşımı açısından bir sorun olmadığı anlaşılmakla davaya devam edilmesine şeklinde karar verildiği, gerekçeli kararında ise son kesintinin yapıldığı tarihten itibaren zamanaşımı süresinin dolmadığı belirtilmiştir.Dava, GKS.’den Kaynaklı olup TBK.146. Maddesine göre 10 yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğu,sözleşme tarihi, kesintinin başlangıç tarihide gözetildiğinde dava tarihi itibariyle zamanaşımı süresi dolmadığından davalı vekilinin bu yöndeki istinaf talebi yerinde görülmemiştir.Davalı vekilinin esasa yönelik istinaf sebebi incelendiğinde; Bilindiği üzere 17.04.2008 tarih ve 5754 sayılı yasanın 56.maddesi ile değişik 5510 sayılı yasanın 93.maddesinde bu kanun gereğince sigortalılar ve hak sahiplerinin gelir, aylık ve ödenekleri, sağlık hizmeti sunucularının Genel Sağlık Sigortası hükümlerinin uygulanması sonucu kurum nezdinde doğan alacakları, devir ve temlik edilemez. Gelir, aylık ve ödenekler 88.maddeye göre takip ve tahsili gereken alacaklar ile nafaka borçları dışında haczedilemez.” hükmü bulunmaktadır. İİK.nun 83/a maddesindeki ”İİK.nun 82 ve 83. maddelerinde yazılan mal ve hakların haczolunabileceğine dair önceden yapılan anlaşmalar muteber değildir” hükmüne karşın, 28.02.2009 tarihinde yürürlüğe giren 5838 Sayılı Kanunun 32.maddesi ile değişik 5510 Sayılı …nun 93/1 .maddesinde, “bu fıkraya göre haczi yasaklanan gelir, aylık ve ödeneklerin haczedilmesine ilişkin taleplerin, borçlunun muvafakati yok ise, icra müdürü tarafından reddedileceği” düzenlemesine yer verilmiştir. Bu hükmün İİK.nun 83/a maddesine göre daha özel düzenleme içerdiği ve takip hukukuna göre icra takibinin kesinleşmiş olması şartıyla haciz sırasında veya hacizden sonra 5510 Sayılı Kanunun 93.maddesi kapsamındaki gelir, aylık ve ödeneklerin haczine ilişkin verilen muvafakatin geçerli olacağı, bu durumda borçlunun haciz sırasında veya haciz işleminin gerçekleşmesinden sonraki dönemde borçlu haczedilmesi mümkün olmayan mal ve haklarla ilgili olarak bu hakkından vazgeçebileceği, sözleşme hukukuna göre bu yasağın kesin olmadığı, yasanın tarafların iradesine ağırlık vererek muvafakat yoluyla emekli aylıklarına bloke konulmasına, borcun başka teminatlara başvurulmadan ödenmesine imkan sağladığı, böylece tarafların sözleşme ile belirledikleri hükmü ortadan kaldırmadığı anlaşılmaktadır.Bilirkişi raporu takdiri delil olup, HMK’ nın 282. maddesine göre hakim tarafından diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendirilir. Davalı vekili tarafından ileri sürülen istinaf nedenleri ilk derece mahkemesinin gerekçeli kararında detaylı şekilde tartışılıp değerlendirildiği, Davacı … Bankası A.Ş.’nin 0851/İstanbul Cevizli Şubesi nezdinde bulunan …. no’lu şahsi müşteri hesabına ait olmak kaydıyla 27/11/2008 tarihinde 1.200,00 TL.limitli … başvuru no.lu kredi kartı başvuru formunu imzaladığı,23/12/2008 tarihli Kredi Kartı Üyelik ve Kredi Sözleşmesinin taraflarca akdedildiği,davacı davalı banka nezdindeki … no.lu hesabından;talep ettiği kredi kartından oluşacak borçla ilgili olarak,tarafına ödenmekte olan Emekli Maaşından kesilmek kaydıyla,ödemesi gereken kredi kartı borcunu aksatması halinde kredi kartı borcunun re’sen tahsil edilmesine dair Kredi Kartı Başvuru Formu İle Kredi Kartı Üyelik Ve Kredi Sözleşmesi’nin ayrılmaz bir parçasını teşkil eden VİRMAN TALİMATI verdiğinin tespit edildiği, Yine, dosya arasında yer alan bir başka Virman-Takas-Mahsup Talimatının ise,SGK. Mevzuatı uyarınca davacı tarafa bağlanan ve ödemesi … Bankası tarafından yapılan emekli maaşının yattığı şahsi mevduat hesabı karşılık, Davacı ile davalı banka arasında 04/03/2011 tarihinde Bireysel Kredi Sözleşmesi akdedildiği,davacı İle davalı banka arasında … Kredi Hesap No.lu,04/03/2011 tarihli 11.000,00 TL.tutarlı,48321374 no.lu şahsi müşteri hesabına ait 48 ay vadeli Bireysel Kredi Sözleşmesi’ne Ek Rehin Sözleşmesi ve Taahhütname, Virman-Takas-Mahsup Talimatı ile tarafına ihbarda bulunmaksızın banka tarafından tahsil edilmesine Banka ve SGK. Ya karşı gayrikabil-i rücu olarak muvafakat ile kabul,beyan ve taahhüt ettiği görülmüştür.Davalı bankanın emekli maaşından kesinti yapabilmesi için Davacı …’nun şahsi hesabına ait açılan kredi kartı borcu için ve bireysel kredi sözleşmesine istinaden virman-takas-mahsup talimatı ile taraflara ihbarda bulunmaksızın kesinti yolu ile muvafakat ettiği dosya arasındaki belgelerden anlaşıldığı fakat, davacının bunun dışında Genel Ticari Kredi Sözleşmelerine müşterek borçlu ve müteselsil kefilliğinin yanında ayrıca ek bir muvafakatname olmadığı,bu nedenle davacının müteselsil kefil olduğu GKS. Dava dışı asıl borçlunun ödemediği taksitli gecikmiş borçlar için davacının emekli maaşından kesinti yapılamayacağı,yapılan kesintilerin iadesinin gerektiği,bu yöndeki mahkeme gerekçesi ve tespitinin dosya kapsamına uygun olduğu dairemizce belirlendiğinden, davalı vekilinin istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir.Sonuç itibariyle, dosya kapsamı, mahkemenin kabul ve gerekçesi ve istinaf sebepleri gözetildiğinde; mahkeme kararı usul ve yasaya uygun bulunduğundan davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesine göre esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nun 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 121,30.TL istinaf başvuru harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 516,43.TL istinaf karar harcından, istinaf eden davalı tarafından peşin olarak yatırılan 129,10.TL harcın mahsubu ile bakiye 387,33.TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa, avansı yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesinde taraflara tebliğe çıkartılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 20/11/2019 tarihinde HMK 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.