Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/131 E. 2019/239 K. 20.02.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/131
KARAR NO: 2019/239
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME : BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 29/06/2018 – 15/11/2018 Tarihli Ara Kararlar
DOSYA NUMARASI : 2018/393 Esas ( Derdest Dava Dosyası )
TALEP: Kayyım atanması
KARAR TARİHİ : 20/02/2019
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, şirket müdürlerinden … istifasına rağmen bu hususun ilan edilmemiş olması, olağan genel kurul toplantısının zamanında yapılmamış olması ve yine şirketi halihazırda temsile yetkili müdürü bulunmaması sebebiyle Mahkemece davanın esasına ilişkin bir karar verilinceye kadar davalı şirkete yönetim kayyumu atanmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 2018/393 Esas sayılı dava dosyasında verilen 15/11/2018 tarihli ara kararı ile; ” … Somut olayda ihtiyati tedbir kararı verebilmek için hâkimin somut sebep göstermesi ve ihtiyati tedbir kararının haklılığını ortaya koyacak delil değerlendirmesi yapması ve yaklaşık ispat ölçüsüne yaklaşmasının gerektiği, haklılık konusunda yaklaşık ispat ölçüsü kriterine uyulmadığı, davanın niteliği gereği yönetim hakkının ve temsil yetkisinin kaldırılmasına ilişkin müdür atamasının TTK’nun 624/1.maddesinde genel kurul tarafından gidrilmesinin her zaman mümkün olduğu, şirket müdürü atama ve görevden alma yetkisinin TTK’nun 616/1-b maddesine göre şirket genel kuruluna ait olduğu, TTK 630. maddesinde öngörülen hususlarda dava konusu yapıldığından konunun yargılamayı gerektirdiği” gerekçeleri ile; Davacı vekilinin davalı şirkete kayyım atanması talebinin reddine karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulmuş, bu arada mahkemece 12/12/2018 tarihli ara karar ile davacı vekilinin istinaf dilekçesi olduğu anlaşılan 04/12/2018 tarihli dilekçesi havale tarihi 05/12/2018 tarihi itibariyle müstakil bir talep olarak yeniden değerlendirilerek mahkemece talebin yeniden reddine karar verildiği anlaşılmıştır. Bununla beraber davacı vekilinin istinafı açıkça 15/11/2018 tarihli ara karara ilişkin olduğundan istinaf incelemesi bu ara karara yönelik olarak yapılmıştır.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Yerel Mahkemenin red gerekçesinin hukuka uygun olmamakla beraber davanın özünü oluşturan sebeplerin değerlendirme dışı tutularak hüküm tesis edildiği,Yerel Mahkemenin ret kararında alıntı yaptığı ve TTK amir hükümleri uyarınca şirket müdürünün imzasının taklit edildiği bir şirketin yaptığı, yapacağı tüm eylemlerin müvekkil yönünden telafisi imkansız olayları doğurabilir nitelikte olduğu, şirket müdürünün imzasının kim tarafından ne şekilde atıldığı hususunun şirket müdürü tarafından sözlü ve ihtaren sorulduysa da müvekkil eşi olan şirket müdürüne bu hususta hiçbir açıklama yapılmadığı ve şirket müdürünün eşi müvekkili tarafından kendilerine bildirildiği, müvekkilinin böyle bir şirkette yapılan- yapılmış- yapılacak işlemlerin kendisini de bağlayacağı, kendisini korumaya yönelik talep ettiği yönetim kayyumu talebinin hangi gerekçe ile reddedildiğinin mutlak suretle açıklanması gerektiği, yapılan işlemin TCK uyarınca ağır yaptırımlar öngören bir işlem iken davalı şirkete bu manada işlem serbestisi sonucunu doğuran işbu yönetim kayyumu reddi kararının hukuka ve kanunlara aykırı olduğu, Müvekkilinin bilgi alma ve inceleme hakkının da kasıtlı olarak engellendiğini, buna ilişkin de dava dilekçeleri ekinde deliller sunduklarını, buna rağmen Yerel Mahkemenin halen somut sebep arayışında olduğunu beyanla; Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 2018/393 Esas sayılı dosyasından 15/11/2018 tarihinde verilen, davalı şirkete yönetim kayyumu atanması taleplerinin reddine dair verilen kararın istinaf incelemesi neticesinde kaldırılmasına ve davalı şirkete yönetim kayyımı atanmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE DEĞERLENDİRME: HMK 355. maddesine göre istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, davalı şirketin kay payı dağıtımı yapmadığı iddiasıyla kar payının belirlenerek tahsiline karar verilmesine ilişkin olup, davanın sebebi olarak da davalı şirketin 2017 ve 2018 yılı genel kurullarının yapılmadığı, davalı şirketin müdürü istifa etmesine rağmen bunun ilan edilmediği ve şirket müdürünün imzasının taklit edilerek işlemler yapıldığı, davacı paydaşın bilgi alma ve inceleme hakkının engellendiği vakıaları öne sürülmüştür. İstinaf açısından uyuşmazlık konusu; davalı şirkete yönetim kayyımı atanması koşullarının oluşup oluşmadığı, mahkemece verilen istinafa konu kararın dosya içeriğine usul ve yasaya uygun olup olmadığı noktalarındadır. Bir şirkete kayyım atanması için kural olarak şirketin yasal organlarının mevcut olmaması gerekmektedir. Bu kural 4721 sayılı TMK’nın 427/1-4. maddesinde ifade edilmiştir. Bu maddeye göre: Bir tüzel kişi gerekli organlardan yoksun kalmış ve yönetimi başka yoldan sağlanamamışsa, yönetim kayyımı atanmak zorundadır. Yönetim kayyımı atanabilmesi için şirketin yönetim kurulunun bir şekilde oluşturulmasının mümkün olmaması ve bu boşluğun başkaca hukuki yollarla giderilmemiş olması şarttır. Şirketin seçilmiş yönetim kurulu bulunduğu takdirde organ yokluğundan sözetmek mümkün olmadığı gibi, mevcut yönetim kurulunun, çalışamaz halde olması da TTK’ nin sistematiği içinde giderilmesi her zaman mümkün bir durumdur. (Yarg. 11. H.D 08/03/2018 2016/7714 E-2018/1804 K) 6100 sayılı HMK’ nın 389. maddesine göre mevcut durumda meydana gelecek bir değişme nedeniyle gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde, uyuşmazlık konusu hakkında tedbir kararı verilebilir. 6100 sayılı HMK’nın 390. maddesine göre de; tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır. Davalı şirketin yönetimindeki iddia edilen usulsüzlüklerin 6102 sayılı TTK’ nın 624/1. maddesine göre genel kurul tarafından giderilmesi her zaman mümkün olduğuna, şirkete müdür atama ve görevden alma yetkisinin TTK’ nın 616/1-b maddesine şirket genel kuruluna ait olmasına, mevcut müdürün yönetim hakkının ve temsil yetkisinin kaldırılması ya da sınırlandırılması yönünde TTK’ nın 630. maddesinde öngörülen hususların dava konusu olmamasına göre, davalı şirkete kayyım atanması yönündeki ihtiyati tedbir talebinin reddine ilişkin ara karar, usul ve yasaya ve dosya içeriğine uygun olup, HMK 390/3. maddesi kapsamında yargılama ile belirlenecek iddialar esas alınarak ihtiyati tedbir kararı verilemeyeceğinden istinaf başvurusunun HMK 353/1/b1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nun 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 98,10 TL istinaf başvuru harcının hazineye gelir kaydına,
3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 44,40 TL istinaf karar harcından istinaf eden davacı tarafından yatırılan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 8,50 TL’ nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden taraf üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın İlk Derece Mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 20/02/2019 tarihinde HMK’ nun 362/1-f maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.