Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/1302 E. 2019/1307 K. 02.10.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1302 Esas
KARAR NO : 2019/1307 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEmE : İSTANBUL 16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 23/01/2019
DOSYA NUMARASI : 2018/29 Esas 2019/52 Karar
DAVA: Alacak
KARAR TARİHİ: 02/10/2019
İlk derece Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkilinin, … markası altında gayrimenkul pazarlama işi olan, ”Gayrimenkul tellallığı” faaliyeti ile iştigal edildiğini, davalının ise müvekkili ile imzalamış olduğu 01.03.2016 tarihl…. Gayrimenkul danışmanlığı sözleşmesi uyarınca, davacıya ait işletmede Bağımsız Müteahhit şeklinde gayrimenkul danışmanı olarak faaliyet gösterdiğini, taraflar arasındaki ticari ilişki ve bu ilişkinin kendine münhasır çalışma şekli, esasları ve şartlarının taraflar arasında imzalanan iş bu sözleşme ile belirlendiğini ve bu sözleşmedeki şartlara uygun olarak faaliyet yürütüleceğinin karşılıklı olarak taahhüt edildiğini, davalının 05.10.2017 tarihinde sözleşmenin 3. Maddesinde düzenlenen ihbar süresine uymadan ve sözleşmede kararlaştırılan öneli beklemeden Bakırköy …. Noterliğinden keşide ettiği … yevmiye numaralı ihtarname ile sözleşmeyi feshederek davacıyla olan ticari ilişkisini tek taraflı olarak sona erdirdiğini, davalının fikir birliği içinde hareket ettiği ve davacı firmada birlikte çalıştığı kendisi gibi diğer iki müşteri temsilcisi ile birlikte davacıya zarar vermek kastıyla, aynı ilçe (Başakşehir) sınırları içinde faaliyet gösteren … Başakşehir işletme unvanlı başka bir emlak firmasında aynı işi davacıyla rekabet halinde yapmaya başladığını, davalının sözleşmeyi feshettiği ihtarnamenin tebliğinden hemen sonra davalıya Bakırköy …. Noterliğinden 11 Ekim 2017 tarih ve .. yevmiye no’lu ihtarname keşide edilerek sözleşmeden kaynaklanan sorumluluklarının hatırlatıldığını, davacıyla aynı ilçe sınırları içinde sözleşmenin fesih tarihinden itibaren 2 yıl süreyle benzer iş yapamayacağı, yapması halinde sözleşmede kararlaştırılan ceza-i şart bedelini ödemek zorunda kalacağının da ihtaren bildirildiğini, taraflar arasındaki sözleşmenin Gayrimenkul Danışmanının Hakları ve Sorumlulukları başlıklı 4. Maddesinin 10. Bendinde düzenlenen hükme göre davalının aynı bölgede sözleşenin sona ermesinden itibaren iki yıl süreyle davacı ile rekabet halinde benzer faaliyette bulunmayacağını açıkça taahhüt ettiğini, davalının müvekkili ile olan sözleşmesini sona erdirdikten sonra sözleşmede kararlaştırılan iki yıllık süreyi beklemeksizin aynı bölgede müvekkili ile rekabet halinde faaliyet gösteren ”… Mah. …AVM… Cadde … Çarşısı K:…No:… Başakşehir/İstanbul” adresinde bulunan ”… BAHÇEŞEHİR GAYRİMENKUL” isimli işletme bünyesinde faaliyete başladığını, dosyaya sunulan çalışan listesi arasında davalının da yer aldığını ve davacıyla rakebet halinde aynı bölgedeki taşınmazların satışını yapmakta olduğunu, davalının müvekkili ile ticari ilişkisi sırasında davacının tüm müşteri portföyüne vakıf olmuş birisi olduğunu, iş bu davanın konusunu oluşturan 20.000,00 $ ceza-i şartın talep edilir duruma geldiğini, sözleşmede kararlaştırılan ceza-i şart ücüncü kişi yararına olmak üzere … Türkiye lehine düzenlenmiş ise de … Türkiye bu yöndeki alacağını 09.11.2017 tarihli temlikname ile davacıya temlik edildiğini, sözleşmenin 4. Maddesinde, davalının sözleşmedeki hizmetlerini bağımsız bir müteahhit olarak sunacağını, sözleşmede yer alan hiçbir hükmün, bağımsız müteahhit ilişkisi dışında; örneğin, işçi, işveren, ortak vb. yorumlanamayacağının yer aldığını, Müşteri Temsilcisi olan davalının bağımsız olarak değerlendirileceğini ve yaptığı işlemlerden ötürü yasal ve mali sorumluluğun kendisine ait olduğunun kararlaştırıldığını, davalının aynı ilçede davacı ile rekabet halinde çalıştığının ve cezai şartın doğumunu gerektirir şekilde sözleşmeyi ihlal ettiğinin sunmuş olunan somut dediller ile sabitlendiğini, müvekkilinin, davalıya gayrimenkul danışmanlık işini öğrenmesi için gerekli eğitimi verdiğini, kendisini bu konuda yetiştirerek profesyonel bir gayrimenkul danışmanı olmasını sağladığını, ancak davalının vefalı davranmadığını, işi öğrendiğini düşündüğü anda ayrılan diğer iki müşteri temsilcisi ile birlikte bu hususta ticari ahlaka ve rekabet hukukuna uygun davranmayarak ”… Başakşehir” isimli firmada davacıya ticari olarak zarar verecek boyutta rekabet halinde faaliyet göstermeye başladığını, ne yazık ki davalı aynı bölgede rekabet halinde çalışmakla da kalmadığını, bölgede davacı şirket hakkında olumsuz dedikodular yaymaya kalktığını ve şirket sahiplerini kötülüyerek iyiniyet ve dürüstlük kuralı ile de bağdaşmayacak davranışlar sergilediğini, müvekkilinin de yapılan haksızlıklar karşısında sözleşmeden doğan hakkını kullanmak için iş bu davayı açmak mecburiyetinde kaldığını, davalının sözleşmeyi açık bir biçimde ihlal ederek müvekkiline rekabet etmesi karşısında, davanın süreceği zaman da dikkate alındığında, müvekkilin hakkının elde etmesi önemli ölçüde zorlaşacağını, hatta tamamen imkansız hale geleceğini, bu nedenle HMK m.389 uyarınca tedbiren iki yıl süreyle davalının aynı bölgede faaliyette bulunmasının önlenmesini de istemek gerektiğini, sonuç olarak kısaca izah edilen sebeplerle; davalının rekabet etme yasağına aykırı faaliyetinin tespiti ile haksız rakebetin önlenmesini, fazlaya ilişkin hak ve alacaklar saklı kalmak kaydıyla $20.000,- Amerikan Doları’nın dava tarihinden itibaren devlet bankalarının bir yıl vadeli USD mevduat hesabına uyguladığı en yüksek faiz oranıyla davalıdan tahsilini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı tarafa tahmilini talep etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesi ile; iş bu davanın haksız, mesnetsiz, hukuka ve Mahkeme içtihatlarına aykırı olduğunu, öncelikle, yetkisizlik ve görev yönlerinden usulden reddini, açık biçimde genel işlem şartları niteliklerine haiz sözleşme hükümlerinin geçersiz sayılması veyahut sözleşme ilişkisinin haklı nedenle işçi müvekkili tarafından feshedildiği hususunun dikkate alınarak davanın kül halinde esastan reddini, aksi kanaat hasıl olması ve mahkeme tarafından cezai şartın talep edilebilirliğine kanaat getirilmesi halinde işçi olan müvekkili yönünden cezai şartın fahişliği nazara alınarak tenkise gidilmesini ve dermeyan edilen takas beyanlarının kabulü ile yapılacak inceleme sonucunda ortaya çıkacak müvekkili alacaklarının cezai şart tazminatından mahsup edilmesini, tüm yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasını talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:İlk derece Mahkemesi 23/01/2019 tarih 2018/29 Esas – 2019/52 Karar sayılı kararında;”…Huzurdaki davada; davalı yanın, taraflar arasında akdedilen 01/03/2016 tarihli Remax gayrimenkul danışmanlığı sözleşmesinin 4. maddesinde yer alan rekabet yasağına aykırı davrandığı, bu nedenle belirlenen cezai şartı ödemekle yükümlü olduğu ileri sürülerek 20.000-USD cezai şart bedelinin tahsiline karar verilmesi talep edilmiştir. Taraf vekillerinin beyanları ve sözleşmenin 4. maddesi kapsamında davalının sözleşmedeki hizmetlerini bağımsız bir müteahhit olarak sunacağının ve taraflar arasındaki ilişkinin işçi ve işveren olarak yorumlanamayacağının düzenlenmesi kapsamında TTK 4. maddesi atfı kapsamında TBK’nın 444 ve 447. maddelerinin uygulama alanı dışında kaldığı anlaşılmıştır. Davacı şirketin sözleşmede düzenlenen rekabet yasağına aykırılık maddesine dayalı olarak talepte bulunduğu, TTK’nın 54 ve devamı maddelerine dayalı olarak herhangi bir talebinin mevcut olmadığı da saptanmıştır. Bu tespitler ışığında ve benzer mahiyetteki ihtilaf kapsamında Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 2015/9121 esas, 2018/2130 karar sayılı ilamında da işaret edildiği üzere; huzurdaki davanın TTK’da sayılan mutlak ve nispi ticari dava niteliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir. Bu nedenlerle anılı talep yönünden mahkememizin görevli olmadığı, uyuşmazlığın Asliye Hukuk Mahkemesi’nde görülüp sonuçlandırılmasının gerektiği …”gerekçesi ile, Mahkemenin görevsizliği nedeniyle dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine, karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesi ile,Taraflar arasındaki ilişkiyi hatalı hukuksal nitelendirmeye tabi tutarak davalının aslında işçi statüsünde sayılması gereken bir ilişkiyle davacıya bağlı, onun talimatı dairesinde çalışmış olduğu ve iş mahkemesinin görevli olduğu gerçeğini değerlendirmeksizin Asliye Hukuk Mahkemesi’nin görevli olduğuna hükmedilmesinin düzeltilmesi gereken bir hüküm olduğunu, Davacı uhdesinde ayrıca bir vergi açılışı ve/veya vergi mükellefiyeti olmaksızın salt davacının talimatları ve çizdiği sınırlar dahilinde çalışmak üzere işçi olarak hizmet verdiğini, Yerel mahkemenin müvekkilinin davacı uhdesinde, onun talimatları ile bağlı olarak davacıdan ayrı bir vergi mükellefiyeti olmaksızın çalıştığı gerçeğini göz ardı ederek salt işe alım sırasında davacı tarafından önceden hazırlanan ve müvekkiline dayatılan sözde sözleşmede yazılı taraflar arasındaki ilişkinin işçi işveren ilişkisi olarak yorumlanamayacağı düzenlemesini nazara alarak taraflar arasındaki ilişkinin nitelendirmesinde hataya düştüğünü, Yüksek mahkeme kararları içtihatlarında iş ilişkisi değerlendirilirken fiili duruma göre yorum yapılarak ilişkinin İş Kanunu çerçevesinde bir özellik arz etmediğinin somut olaya bakan mahkemece değerlendirilmesi gerektiği hükmettiğini, (Yargıtay HGK ve Yargıtay 9. Hukuk Dairesi kararları)Görevsizlik kararının akabinde görevsiz mahkemede dava ikame eden taraf aleyhine vekalet ücretine yönelik hüküm kurulmamış olması nedeniyle yerel mahkeme kararına karşı bu iki nedenle istinaf kanun yoluna başvurduklarını, Yerel mahkemece verilen görevsizlik kararının nitelendirilmesi doğru ancak mahkeme sıfatının yanlış belirlendiğini, İşbu uyuşmazlığın ve cezai şart konusunun tartışılacağı yer yerel mahkemenin de hukuka uyarlı şekilde belirttiği gibi Ticaret Mahkemesi olmadığını, fakat yerel mahkemenin hukuka uygun bir şekilde ihdas ettiği görevsizlik kararı akabinde görevli mahkemenin sıfatını belirtirken hataya düştüğü ve İş Mahkemelerinin görevli olduğuna karar vermesi gerekirken Asliye Hukuk Mahkemelerinin görevli olduğunu belirttiğini, dolasıyla yerel mahkemenin görev yönünden davanın reddine ilişkin verdiği karara herhangi bir itirazları olmadığını, görevli mahkeme sıfatının yanlış belirlendiği, İş Mahkemelerinin görevli olması gerektiği kanaatinde olmaları nedeniyle bu yönüyle kararın kaldırılması gerektiğini, Yerel mahkemenin verdiği görevsizlik kararının HMK gereğince ara kararlardan olmayıp nihai kararlardan olduğundan HMK 326 ve 332 maddeleri uyarınca yargılama giderleri hakkında ayrıca hüküm kurulması gerekirken bu yönde bir hüküm kurulmamasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, Yüksek yargı kararları da nihai nitelikte olan görevsizlik, yetkisizlik, davanın açılmamış sayılmasına türünden kararlar bakımından hüküm ile birlikte yargılama giderleri ve vekalet ücreti yönünden hüküm tesis edilmesi gerekliliğini belirttiğini, (Yargıtay 13. HD. 24/04/2012 T. 2011/17468 E. 2012/11027 K., Yargıtay 11. HD. 20/02/2006 T. 2005-1642)İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının görevli mahkeme sıfatının yanlış belirlenmesi ve yargılama giderleri ve vekalet ücreti yönünden usul yönünden kaldırılmasına, görevli mahkemenin usul ekonomisi gereği mümkünse hükümde geçen İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesi yerine İstanbul İş Mahkemesi olarak düzeltilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, taraflar arasında düzenlenmiş olan rekabet yasağı sözleşmesinin ihlal edildiği iddiasıyla, rekabet yasağına aykırılığın tespiti, men’i ve cezai şart istemine ilişkindir. TTK’nun 4. maddesine göre, bir davanın ticari dava sayılması için uyuşmazlık konusu işin taraflarının her ikisinin birden ticari işletmesiyle ilgili olması ya da tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmesiyle ilgili olup olmamasına bakılmaksızın TTK veya diğer kanunlarda o davaya Asliye Ticaret Mahkemesi’nin bakacağı yönünde düzenleme bulunması gerekir.Somut olayda, taraflar arasında imzalanan sözleşmede, sözleşme ile belirlenen süre içerisinde davalının sözleşme çerçevesinde yürüttüğü işe benzer ya da rekabet halinde RE/MAX franchise alanının işi ile bir başka şekilde bağlı işi sözleşmenin geçerli olduğu ilçe sınırları dahilinde yapamacağı açıkça kabul edilmiş, davacı davalının bu sözleşme hükmüne uymadığını, rekabet etme yasağına aykırı davrandığını ileri sürmüştür. O halde tarafların tacir olup olmadığına dahi bakılmaksızın TTK’nda düzenlenen bir husustan doğan iş bu davada Ticaret Mahkemelerinin görevli olduğunun kabulü gerekir. (Yargıtay 11.HD’nin 14.11.2018 tarihli 2018/4805 E., 2018/7037 K. sayılı emsal kararı)Görev hususu kamu düzenine ilişkin olup, istinaf aşamasında resen gözetilecektir. İlk derece mahkemesince iş bu davada görevli olduğu gözetilip işin esasına girilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmediğinden davalı vekilinin istinaf başvusunun kabulü ile HMK’nun 353(1)a-3 maddesi uyarınca hükmün kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmek üzere mahkemesine iadesine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davalının istinaf başvurusunun KABULÜ ile; 1-İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 23/01/2019 tarih ve 2018/29 Esas – 2019/52 Karar sayılı kararının HMK’nun 355 ve 353/1-a3 maddeleri uyarınca KALDIRILMASINA ve dosyanın mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davalı tarafından yatırılan 121,30.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 44,40.TL istinaf karar harcının talep halinde iadesine, 3-İstinaf eden davalı tarafından, istinaf aşamasında sarf edilen istinaf kanun yoluna başvurma harcı 121,30.TL ‘nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 4- Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine, 5-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 02/10/2019 tarihinde HMK 355 ve HMK 353/1-a3 maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.