Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/1300 E. 2019/1766 K. 11.12.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1300 Esas
KARAR NO : 2019/1766 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEME : İSTANBUL ANADOLU 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİH : 05/02/2019
DOSYA NUMARASI : 2017/133 Esas – 2019/94 Karar
DAVA: Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 11/12/2019
İlk derece Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalının müvekkil şirket ile akdetmiş olduğu rekabet yasağı sözleşmesindeki taahhütlerine aykırı olarak rakip firmada çalışması nedeniyle öngörülen 20.000,00 TL tutarlı cezai şartın fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere şimdilik 1.000,00 TL’sinin davalıdan tahsili ile müzekkil şirkete ödenmesine dair alacak davası olduğunu, 1.000,00 TL cezai şart alacağının 12/10/2016 tarihli ihtardan itibaren işlemiş ve işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile müvekkile ödenmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine, 05/04/2017 tarihli dilekçesinde ise davasının tüm yasal ve fazlaya ilişkin talep ve dava hakkının saklı kalmak kaydıyla belirsiz alacak davası olduğunu, açtığı davada rekabet yasağının yapılıp yapılmadığı, cezai şart ödemesinin yapılıp yapılmayacağı hususunun yargılamayı gerektirmesi nedeniyle belirsiz alacak davası olarak açtığını ileri savunarak davasının kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, davacı tarafın müvekkilinin bünyesinden ayrıldığını ve aynı sektörde başka bir firmada çalışmaya başladığı gerekçesiyle müvekkiline yönelik fazlaca hakları saklı kalmak kaydıyla 1.000,00 TL değerinde cezai şart talebi alacağı olarak bir dava açtığını, cezai şart alacağı davacının sunmuş olduğu sözleşme ile miktarı net olarak belirtilmiş bir cezai şart olduğunu, sözleşmede 20.000,00 TL olarak belirlenmiş cezai şartın belirsiz alacak davası olarak ya da kısmi dava olarak açılması mümkün olmadığını, öncelikle davacının herhangi bir kabul anlamına gelmemekle beraber, işbu dava kapsamında ıslah yolu ile alacağını arttırmasının usul hukuku açısından mümkün olmadığını, davalı müvekkilin, haklı nedene dayalı olarak davacı firmadan ayrılması sebebiyle, rekabet yasağı sözleşmesinde bulunan cezai şart alacağının müvekkilinden talep edilemeyeceğini savunarak davanın reddine, yargılama ve vekalet ücretlerinin davacı üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:İlk derece Mahkemesi 05/02/2019 tarih 2017/133 Esas – 2019/94 Karar sayılı kararında;”…Davacı ile davalı arasında imzalanan rekabet yasağı sözleşmesine aykırı davranış halinde davalının ödeyeceği cezai şartın 20.000,00 TL olarak net olarak belirlenmesine rağmen, davacının belirsiz alacak davası açmasında hukuki yarar olmadığı kanaatine varılarak HMK 114-h fıkrasında hukuki yarar dava şartı olarak düzenlendiğinden HMK 115.maddesi uyarınca Mahkemenin, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştıracağından, belirsiz alacak davası açılmaması gerekirken davanın bu şekilde açılması giderilebilir bir dava şartı noksanlığı olmadığından süre verilerek dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün olmadığı…”gerekçesi ile;Davanın hukuki yarar yokluğu nedeniyle usulden REDDİNE, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 115/2 maddesi uyarınca; “Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir.Ancak, dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verir. Bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davayı dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddeder.” (Aynı yönde Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 11.12.2017 tarihli 2016/13916 Esas 2017/7878 Karar sayılı kararı)İlk derece mahkemesinin 05.02.2019 tarihli 5 nolu celsesinde harcı tamamlamak üzere süre talep edildiğini, ancak ilk derece mahkemesi bu taleplerini reddettiğini, mahkeme gerekçesinin aksine; harç tamamlama işlemi giderilmesinin mümkün olan bir eksiklik olduğunu,Davanın belirsiz alacak davası olarak açılmasındaki amaç, ilk derece mahkemesinin bu tür davalarda kullanacağı hakkaniyet indirimi miktarının bilinmemesi olduğunu, bilindiği üzere bu tür davalarda işçi lehine hakkaniyet indiriminin uygulandığını,Davalı işçinin rekabet yasağına aykırı davranışının sözleşmeye aykırı olup olmadığını, cezai şart bedelinin ödenmesi gerekip gerekmediği gibi hususların yargılamayı gerektirmesinin ve alacağın kesin olarak belirli olmadığını,İleri sürerek, istinaf başvurusunun kabulü ile, yapılacak istinaf incelemesi sonucunda ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın kabulüne, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır.Dava, işçinin rekabet yasağına aykırı davrandığı iddiasına dayalı cezai şart alacağı istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın hukuki yarar yokluğu nedeniyle usulden REDDİNE, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Uyuşmazlık, işçinin rekabet yasağına aykırı davrandığı iddiasına dayalı cezai şart alacak davasının belirsiz alacak davası olarak açılıp açılamayacağı ve mahkemece verilen kararın yerinde olup olmadığı noktasındadır.Yargıtay 11 HUKUK DAİRESİNİN 28/03/2016 TARİH VE 2015/8730 Esas, 2016/3427 Karar sayılı içtihadında da belirtildiği üzere, belirsiz alacak davası açılabilmesi için, davanın açıldığı tarih itibariyle uyuşmazlığa konu alacağın miktar veya değerinin tam ve kesin olarak davacı tarafça belirlenememesi gereklidir. Belirleyememe hali, davacının gerekli dikkat ve özeni göstermesine rağmen miktar veya değerin belirlenmesinin kendisinden gerçekten beklenilmemesi durumuna ya da objektif olarak imkansızlığa dayanmalıdır.Dava, işçinin rekabet yasağına aykırı davrandığı iddiasına dayalı alacak istemine ilişkin olup, davacı dava dilekçesinde, davalının işveren şirkette ürün müdürü olarak çalıştığını, işten ayrılmasının akabinde davacı ile aynı alanda faaliyet gösteren rakip bir firmada çalışmaya başladığını ileri sürmüş ve taraflar arasında imzalanan İş Sözleşmesinin Rekabet Yasağı başlığı altında düzenlenen hükümlerine aykırı davrandığını iddia ederek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere şimdilik 1.000 TL’nin tahsilini istemiştir. Davacı delilleri arasında bulunan 30/10/2013 tarihli “Rekabet Yasağı” başlıklı sözleşmenin işçi borçları bölümünün 2 no’lu bendinde “..personelin iş bu taahhüdüne aykırı davranışı veya ihlali halinde personel, rekabet yasağı kuralına maruz kalan iş verene iş bu sözleşmenin imzalanması ile birlikte 20.000,00 TL bedelli teminat senedindeki bedeli ödemeyi kabul, beyan ve taahhüt eder,” hükmü düzenlenmiştir.Bu noktada şu da açıklığa kavuşturulmalıdır ki, şartları bulunmadığı halde dava dilekçesinde davanın belirsiz alacak davası olarak açıldığı durumda davacıya herhangi bir süre verilmeden hukuki yarar yokluğundan davanın reddi yoluna gidilmelidir. Çünkü, alacağın belirlenebilmesi mümkün iken, böyle bir davanın açılmasına Kanun izin vermemiştir. Böyle bir durumda, belirsiz alacak davası açmakta hukuki yarar yokluğundan dava reddedilmeli, ek bir süre verilmemelidir. Zira, burada talep açıktır, bu sebeple 6100 sayılı Kanun’un 119/1-ğ maddesinin uygulanarak süre verilmesi mümkün değildir; aslında açılmaması gerektiği halde belirsiz alacak davası açılmış olduğundan, bu konudaki eksiklik de süre verilerek tamamlanamayacağından, dava hukuki yarar yokluğundan reddedilmelidir. Buradaki hukuki yarar, sonradan tamamlanacak nitelikte bir hukuki yarar değildir. Çünkü dava açıldığında o sırada mevcut olmayan hukuki yarar, bunun da açıkça mahkemece bilindiği bir durumda, tamamlanacak bir hukuki yarar değildir. Aksinin kabulü, aslında açık olan talep sonucunun süre verilerek davacı tarafından değiştirilmesi ve bulunmayan hukuki yararın sağlanması için davacıya ek imkan sağlanması anlamına gelecektir ki, buna usûl bakımından imkan yoktur, böyle bir durum taraflar arasındaki eşitlik ilkesine de aykırı olacaktır. Bunun yanında, şayet açılan davada asgari bir miktar gösterilmişse ve bunun alacağın bir bölümü olduğu anlaşılmakla birlikte, belirsiz alacak davası mı yoksa belirli alacak olmakla birlikte kısmi dava mı olduğu anlaşılamıyorsa, bu durumda 6100 sayılı Kanun’un 119/1-ğ maddesinin aradığı şekilde açıkça talep sonucu belirtilmemiş olacaktır. Talep, talep türü ve davanın niteliği açıkça anlaşılamıyorsa, talep muğlaksa, aynı Kanun’un 119/2. maddesi gereğince, davacıya bir haftalık kesin süre verilerek talebinin belirsiz alacak davası mı, yoksa kısmi dava mı olduğunun belirtilmesi istenmelidir. Verilen bu süreden sonra, davacının talebini açıklamasına göre bir yol izlenmelidir. Eğer talep, davacı tarafından belirsiz alacak davası şeklinde açıklanmış olmakla birlikte, gerçekte belirsiz alacak davası şartlarını taşımıyorsa, o zaman yukarıdaki şekilde hareket edilmeli, hukuki yarar yokluğundan dava reddedilmelidir.Somut davada, dava dilekçesinin içeriğinden sadece cezai şartın tahsilinin istendiği sabittir.Gerek dava dilekçesinde, gerekse 05/04/2017 tarihli cevaba cevap dilekçesinde davanın belirsiz alacak davası olarak açıldığı açıkça beyan edilmiştir. Davacı ile davalı arasında imzalanan rekabet yasağı sözleşmesine aykırı davranış halinde davalının ödeyeceği cezai şartın 20.000,00 TL net olarak belirlenmesine rağmen, davacının belirsiz alacak davası açmasında hukuki yararı olmayıp İDM.’nce verilen karar yerinde olup davacı vekilinin istinaf sebebi yerinde görülmemiştir.Davacı vekili tarafından ileri sürülen istinaf nedenleri ilk derece mahkemesinin gerekçeli kararında detaylı şekilde tartışılıp değerlendirildiği, mahkeme gerekçesi ve tespitinin dosya kapsamına uygun olduğu dairemizce belirlendiğinden, davacı vekilinin istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir.Dosya kapsamı, mahkemenin kabul ve gerekçesi ve istinaf sebepleri gözetildiğinde; mahkeme kararı usul ve yasaya uygun bulunduğundan davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesine göre esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’ nun 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davacı tarafından yatırılan 121,30.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 44,40.TL istinaf karar harcı davacı tarafından istinaf aşamasında peşin olarak yatırıldığından, yeniden harç alınmasına yer olmadığına, yatırılan harcın hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın İlk Derece Mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 11/12/2019 tarihinde HMK’ nun 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.