Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/128 E. 2020/1037 K. 01.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/128 Esas
KARAR NO: 2020/1037 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 05/10/2018
NUMARASI: 2018/337 Esas 2018/1077 Karar
DAVA: Alacak
KARAR TARİHİ: 01/10/2020
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkili ile … A.Ş. arasında “… Franchising Sözleşmesi” imzalandığını, bu sözleşme nedeniyle Franchise veren sıfatına haiz … A.ş. nin 2007 tarihinden itibaren sözleşmeden doğan yükümlülüklerinin hiç birini yerine getirmeyip sözleşmeyi ihlal ettiğini, bu nedenle müvekkilinin zarara uğradığını, … A.Ş. nin esasında franchise veren niteliğini de kaybettiğini, kusurlu şekilde davrandığını, … A.Ş nin ünvan değişikliği yaparak … A.Ş. olarak adının değiştirdiğini daha sonra bu şirketin davalı tarafından devraldığını, dolayısı ile 18/02/2008 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısı ile yapılan devralma işleminden sonra sözleşmenin tarafının davalı olduğu davalının sözleşmeye aykırı davranışı nedeniyle müvekkilinin toplam 902.206,35 TL zarara uğradığını belirterek şimdilik 10.000,00 TL kısmını Kasım 2007 tarihinden itibaren işleyecek en yüksek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesi ile, davanın husumet yönünden reddi gerektiği, zira … firmasının, davacı ile olan ilişkisinin ve sözleşmeyi …’a devrettiğini, buna göre davacının muhatabının … olduğunu, bu nedenle müvekkiline husumet düşmeyeceği, davacının …’a olan borçlarını ödememesi nedeniyle Bakırköy … İcra Müdürlüğü’ nün … esas sayılı dosyası ile icra takibi yapıldığını, yetki itirazı nedeniyle bu dosyanın Kahramanmaraş … İcra Müdürlüğünün … esas sayısını aldığını, bu borca itiraz nedeniyle takibin durdurulduğunu ve Kahramanmaraş 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2009/70 esas sayılı dosyasında itirazın iptali davasının görüldüğünü, dosyanın derdest olduğunu, davanın haksız olup reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 05/10/2018 tarih ve 2018/337 Esas – 2018/1077 Karar sayılı kararında; “Yapılan yargılama neticesinde İstanbul 3. Fikri Ve Sınai Haklar Haklar Mahkemesinin 01/11/2016 tarih, 2012/131 E., 2016/225 K. sayılı ilamı ile; davanın reddine karar verilmiştir. Verilen kararın istinaf edilmesi üzerine, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesinin 22/11/2017 tarih, 2017/1173 E., 2017/3520 K. sayılı ilamı ile; görevli mahkemenin İhtisas Mahkemesi değil Ticaret Mahkemesinde görülmesi gerektiğinden, İstanbul 3. Fikri Ve Sınai Haklar Haklar Mahkemesinin 01/11/2016 tarih, 2012/131 E., 2016/225 K. sayılı kararının kaldırılmasına, karar gibi işlem yapılmak üzere dosyanın İstanbul 3. FSHHM’ne geri çevrilmesine karar verildiği, Fikri Sınai Haklar Hukuk Mahkemesince de görevsizlik kararı verilerek dosya mahkememize gönderilmiştir. İstanbul 3. Fikri Ve Sınai Haklar Haklar Mahkemesinde açılan dava dosyasında tüm deliller dosyaya ibraz edildikten sonra tarafların iddia ve savunmaları doğrultusunda bilirkişi incelemesi yaptırılmış olup, 08/12/2014 tarihli raporda, davalı ile dava dışı … Sistemlerinin ticari defter ve kayıtlarının incelendiği ve dava dışı şirketin 2007 yılında davacı şirkete 748.812,38 TL tutarında satış yapıldığı, aynı yıl içerisinde 76.595,82 TL iade ve fiyat farkı toplamını bulunduğu, 2008 yılı içerisinde ise davacıdan 184.5559,00 TL tutarındaki alacağın şüpheli hale geldiği ve icra aşamasına konu edildiğinin tespitinin yapılarak, sonuç olarak ticari ilişkinin detaylarının devam ettiği ve davacının iddia ettiği üzere, davalı yanın sözleşme hükümlerine aykırı hareket ettiğini tespit edemediklerini müteala ettikleri anlaşılmıştır.Yapılan itiraz üzerine ikinci heyet oluşturulmuş, bilirkişiler yaptıkları inceleme sonucu hazırladıkları 04/09/2015 tarihli rapor ile, sözleşmenin tarafları ve ifa sistemi ile ilgili hukuki mevzuat irdelenerek inceleme yapıldığı, 2004 yılı ile 2007 yılları arasında sözleşme taraflarınca ilişkinin sürdürüldüğü, sonrasında … A.Ş.’nin de ifa sürecine dahil edildiği, BK 100. Maddesi uyarınca ifa yardımcısı sıfatını taşıdığı, davacının talep ettiği hususlarda borca aykırılık iddiasına dayanan zararların talep edilebilmesi için öncelikle alacaklı olduğunu iddia edenin zararınını ispat etmesi gerektiğini, ispat sağlandığı takdirde borçlunun bu zararın kendi kusurundan ileri gelip gelmediğini ispat ederek sorumluluktan kurtulabileceğini belirterek, somut olayda yapılan mali incelemede davacının zararının ispat edilemediğinin belirlendiği ve ticari defterlere göre hesaplama yapılamaması sebebiyle de davacı yanın zararını ispat edemediğinin düşünüldüğü yolunda görüş belirtildiği anlaşılmıştır.Davacı yanın itirazı üzerine davalının sözleşme şartlarına uygun olarak edimini yerine getirmemesi halinde talep edilen iş geliştirme ve zorunlu faaliyet giderleri ile talep edilen benzeri kalem alacaklardan davalının sorumlu tutulup tutulmayacağı hususlarında ek rapor düzenlenmesi için dosya yeniden heyete tevdi olunmuş, ikinci heyet 25/04/2016 tarihli ek raporda, davacının Türk Borçlar Kanununun 125. Madde 3. Fıkrada belirtilen seçimlik hakkını kullanarak sözleşmeden dönmesi sebebiyle ve bu halde de hem olumlu zararın, hem de olumsuz zararın tazmininin birlikte istenemeyeceğini, olumlu zararın tazminini isteyenin borçlu doğru dürüst ifa edilmiş olsaydı, olumsuz zarar kapsamında yer alan kayıplara katlanacağı, olumsuz zararın tazmini istenilmesi halinde borcun hükümsüz sayılacağı, dolayısıyla borcun ifasına ilişkin çıkarının tazmininin istenemeyeceği belirtilerek, gerek davalının itirazlarında belirtilen husumet itirazının, gerekse davacının itirazlarında belirtilen hususlarda, davacı tarafın 2007 ve 2008 yıllarına ilişkin ticari defterlerini verilen sürede sunmadıkları gibi, yeni bir bilgi ve belge de sunulmamış olması sebebiyle, kök raporda belirttikleri üzere iddiaların ispatlanamadığı, Borçlar Kanunu’ nun 125/3 çerçevesinde de talepte bulunamayacakları hususlarında mütala verdikleri anlaşılmıştır.Tüm dosya kapsamı incelendiğinde; Franchise Sözleşmesi davacı ile ünvan değişikliği öncesi…Şirketi arasında 2007 yılına kadar devam ettiği, ardından ünvan değişikliği sonrasında … Şirketinin, …’ nın külli halefi olarak devam ettiği, son safhada ünvan değişikliği ile … olduğu, davacı şirket tarafından 07/06/2011 tarihli ihtarname ile, davalı tarafın sözleşmeden kaynaklı edimlerini yerine getirmemesi nedeni ile sözleşmeyi fesih ettiği görülmüştür. Hükme esas alınan bilirkişi raporlarında davada iddia edilen sözleşmeye dayalı alacak kalemleri ile ilgili bu iki şirket defter ve kayıtlarında davacının alacak kaydının bilirkişilerce yapılan inceleme neticesinde belirlenemediği ve dolayısı ile davacı yanın bu çerçevedeki alacak taleplerini ispatlayamadığı, ikinci bilirkişi raporu ve ek raporunda açıklandığı üzere, davacının zararının ispat edilemediği gibi, davacının iddia ettiği gibi davalının sözleşmeye konu edimlerini kusurlu olarak yerine getirmemesi halinde TBK’nun 125. maddesinde belirtilen seçeneklerden sözleşmenin feshi tercih edildiği takdirde davacının ancak olumsuz zararın tazminine yönelik taleplerde bulunabileceği, sözleşmeden seçimlik hakkını kullanarak dönen olumlu zarar kapsamındaki yoksun kalınan kârları talep edemeyeceği, bu sebeple sözleşmeye uymaması sebebi ile gelir kaybının oluşup oluşmayacağı, varsa davalı yanın sorumlu tutulup tutulmayacağı, ciro düşüşünden kaynaklanan gelir kaybından olumsuz zarar kapsamında olmadığı, diğer talepler yönünden ise davacı taraf iddialarını dosyaya sunulan delil ve belgelerle kanıtlayamadığı anlaşılmakla, davanın reddine karar verilmiş, aşağıda belirtilen şekilde hüküm kurulmuştur. ..”gerekçesi ile, Davanın reddine, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, Yerel mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, Yerel mahkemenin iddiaların belge ve delillerle kanıtlanamadığına dair kabulünün doğru ve yerinde olmadığını, Dosyada mübrez bilirkişi raporlarıyla; müvekkili şirketin, iş geliştirme ve zorunlu faaliyet giderleri, sözleşme sebebi ile ilk kuruluş ve sözleşme çerçevesinde yapılan kira, stopaj, bina aidatı, belirtilen araç masrafları, iletişim ve yine davada kalem kalem talep edilen sair masrafları, davalı şirketin davaya dayanak sözleşmedeki edimlerini sözleşme şartlarına uygun yerine getirmemesi nedeniyle sözleşmenin feshedilmiş olmasından ötürü TBK m. 125/f.3 çerçevesinde talep edebileceği ve böylelikle davasında haklılığı, ispatlandığını, Yerel mahkemece, dosyaya bu zarar kalemlerine ilişkin belge ve delil sunulmadığı ve bu sebeple davacı iddialarının ispatlanamadığından bahisle davanın reddine karar verildiğini, ancak yerel mahkemenin kabulünün aksine, müvekkili şirketin, sözleşmenin feshi nedeniyle talep ettiği masraf ve zarar kalemlerini gösterir tüm belgeler dava dilekçesi ekinde sunulduğunu, Dava dilekçesi ekinde; müvekkili şirketin sözleşmenin feshi nedeniyle talep ettiği ve bilirkişilerce de müvekkil şirketin talep edebileceği kabul edilen zarar ve masraf kalemlerini gösterir; … Bankası 24.04.2007 tarihli teminat mektubu sureti, Kahramanmaraş … Noterliğinin … yevmiye numaralı Araç Satış Sözleşmesi, Kahramanmaraş … Noterliğinin … yevmiye numaralı Kati Taşıt Satış Sözleşmesi, … Poliçesi sureti, … A.Ş.ye ait telefon faturaları, 18.11.2003 tarihli kira sözleşmesi, yapılan masraflara ilişkin faturalar, 2007 yılına ilişkin ödenen vergilere ilişkin dokümanlar, 24.03.2008 tarihli Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi, 15.06.2007 tarihli Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi, çalışan personele ödenen maaş, stopaj ve SSK giderlerini gösterir belgeler, şirket ortaklarının Bağ-Kur prim ödemelerini gösterir belgeler ve tüm bilgi ve belgelerin sunulduğunu, Kasım 2007 tarihinden itibaren müvekkili şirketin, davalı şirket ile yapılan sözleşme doğrultusunda yaptığı masraflar ve davalının sözleşme hükümlerine aykırı hareket etmesi, müvekkili şirketin elinde kalan ürünlerin davalı tarafından geri alınmaması nedeniyle değerinin çok altında satılmasından ötürü uğradığı ciro düşüşünden kaynaklanan gelir kaybı sonucu uğradığı zararın toplamda 902.206,35 TL olduğu dava dilekçesi ekinde sunulan belgelerle sabit olduğunu, Dosya kapsamında yer alan belgelerden, müvekkili şirketin uğradığı zararlar açıkça görülmesine karşın, yerel mahkemece iddiaların belge ve delillerle kanıtlamadığına dair kabulü ile davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olduğunu, Yerel mahkemenin yeniden bilirkişi incelemesi yapılması talebinin reddi kararının hatalı olduğunu, En son 25.04.2016 tarihli bilirkişi raporuna taraflarınca itiraz edilerek, dava dilekçesi ekinde yer alan belgeler dikkate alınarak yeni bir bilirkişi heyetinden rapor alınması talep edilmiş ise de; bu talep iddiaları ispata yönelik yeni bir delil sunulmamış olması sebebiyle yeniden bilirkişi incelemesi yaptırılmasına gerek duyulmayarak reddine karar verildiğini, Görevsizlik kararı veren mahkeme tarafından yapılan yargılamada; 3 kez bilirkişi raporu alındığı ve bu bilirkişi raporlarına itirazlarında açıkça vurgulanmasına karşılık; 3 bilirkişi raporu da dava dilekçesi ekinde sundukları belgeler tamamen göz ardı edilerek hazırlandığını ve raporların hiçbirinde dava dilekçesi ekinde sundukları belgeler değerlendirilip dikkate alınmadığını, bu nedenle dosyada bulunan 3 rapor da, eksik inceleme ile hazırlanmış olup karara esas alınabilecek nitelikte bulunmamasına karşın, ilk derece mahkemesi tarafından da bu konudaki itirazları değerlendirilmesi yoluna gidilmediği, görevsizlik kararı veren mahkemenin hatalı kararı doğrultusunda hüküm kurulduğunu, Dosyada mübrez tüm bilirkişi raporları, dava dilekçesi ekinde sundukları belgeler dikkate alınmaksızın hazırlanmış olmakla; mahkemenin bu belgeler dikkate alınarak yeni bir bilirkişiden rapor alınması talebinin reddine karar vermesi tamamen hatalı ve usul ve yasaya aykırılık teşkil ettiğini, İşbu sebeplerle, hüküm kurmaya elverişli olmayan bilirkişi raporları ve görevsiz mahkemece verilen hatalı kararına bağlı olarak oluşturulan yerel mahkeme kararı kaldırılarak yeniden yargılama yapılmalı ve dava dilekçesi ekinde sunulan belgeler doğrultusunda müvekkili şirketin zararının hesaplanması için denetime elverişli bir bilirkişi raporu alınması gerektiğini, Yerel mahkemece delillerin takdirinde hataya düşüldüğünü, Tacirler arasındaki uyuşmazlıklarda, ticari defterler ispat hususunda öncelikli delil olmakla birlikte yegâne delil olmadığını, gerek HMK gerek TTK bu konuda bir sınırlama getirmediğini, müvekkili şirketin ticari defterler dışında başka belgelerle de iddiasını ispat hakkına sahip olduğunu, bu nedenle yukarıda sayılan belgeler doğrultusunda, müvekkili şirketin zararının hesaplanması mümkün olduğunu, Kaldı ki; dava dilekçesi ekinde sunulan belgeler, ilgili kurumlara yazılacak müzekkereler ile teyit edilebilecek nitelikte belgeler olduğu gibi bu belgelerin asılları ya da onaylı suretlerinin de mahkemece ilgili kurumlardan celbi mümkün olmasına karşılık, yerel mahkemece bu husus göz ardı edildiğini, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, yeniden yapılacak yargılamada, dava dilekçesi ekinde sunulan belgeler doğrultusunda müvekkili şirketin zararının hesaplanması için, yeni bir bilirkişiden denetime elverişli şekilde bilirkişi raporu alınmasına ve talebimiz doğrultusunda davanın kabulü ile yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, taraflar arasında yapılan sözleşme uyarınca davalının sözleşmesel yükümlülüklerini yerine getirmediği ve davalının sözleşmeye aykırı davranışı nedeniyle davacının zarara uğradığı iddiasıyla açılan kısmi alacak davasıdır.Mahkemece, yukarıdaki gerekçeyle davanın reddine, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacı vekilinin mahkemenin kabulüne yönelik istinaf sebepleri incelendiğinde, Taraflar arasında 2004 yılında … franchısıng sözleşmesi başlıklı sözleşme imzalandığı ve sözleşmenin davacı franchısıng alan tarafından davalı franchısıng verenin sözleşmesel yükümlülüklerini yerine getirmediği ve sözleşmenin ihlay edildiği belirtilerek Bakırköy … Noterliğinden çekilen 07/06/2011 tarih ve … yevmiye nolu ihtarname ile sözleşmenin feshedildiği ve oluşan zararın talep edildiği anlaşılmıştır. HMK 266 maddesindeki “Mahkeme, çözümü hukuk dışında özel veya teknik bilgiyi gerektiren hallerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir…” ve yine HMK 282 maddesindeki “Hakim bilirkişinin oy ve görüşünü diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendirir.” yasal düzenlemeleri de gözetildiğinde; İlk Derece Mahkemesince sunulan deliller, bilirkişi rapor içeriğindeki tespitler ışığında kurulan hüküm gerekçesinde davacı vekilinin istinaf nedenleri de karşılanmış olmakla; yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davacı vekilinin istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Sonuç itibariyle, dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre; mahkeme kararı usul ve yasaya uygun olduğundan davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 98,10.TL istinaf başvuru harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 54,40.TL istinaf karar harcından istinaf eden tarafından peşin olarak yatırılan 35,90.TL harcın mahsubu ile bakiye 18,50.TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361/1.maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere 01/10/2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.